Solucanlar, kişiselleştirilmiş tıp için model oluyor

Solucanlar, kişiselleştirilmiş tıp için model oluyor
TT

Solucanlar, kişiselleştirilmiş tıp için model oluyor

Solucanlar, kişiselleştirilmiş tıp için model oluyor

Tıp dünyası uzun yıllardır insanların diyetini veya ilacını genomlarına göre uyarlamak için çalışmalar yürütüyor. Ancak insanlar kimyasalları farklı şekilde metabolize ettikleri için bu strateji geniş çapta başarılı olmuyor. Bir ilaç, genetik, çevresel veya mikrobiyal farklılıklar nedeniyle iki hasta için farklı şekilde çalışabiliyor.
Amerikan Cornell Üniversitesi Boyce Thompson Enstitüsü'nden araştırmacılar bu sorunu çözme arayışlarında, genomlardaki farklılıkları metabolizmadaki farklılıklara bağlamak için izlenebilir bir deneysel model olarak Caenorhabditis elegans (iplik kurdu) adlı basit bir yuvarlak solucan kullandılar. Çalışma Nature dergisinin son sayısında yayımlandı.
Çalışmanın baş yazarı Frank Schroeder, Thomson Enstitüsü’nün internet sitesinde dün yayınlanan raporda şunları söyledi:
“Bireylerin farklı bir metabolizması vardır ve bu, farklı diyetlerin, hastalıkların ve ilaçların bizi nasıl etkilediği açısından önemlidir. Bireysel metabolizmaya dayalı olarak farklı insanlar için biyomedikal önerileri nasıl uyarlayacağınızı bilmeniz gerekir.”
İnsan çalışmalarında bir kişinin metabolizmasını genomlarına dayanarak anlamak oldukça zor. Zira bir kişiden toplanan veri, aynı genetik geçmişe, yaşa ve mikrobiyota (bağırsaklarını kolonize eden mikroplar) sahip başka bir birey için kullanılamıyor. Schroeder, bu durumun farklı metabolik olaylardan hangi genetik özelliklerin sorumlu olduğunu tespit etmeyi oldukça zorlaştırdığını vurguladığı açıklamasını şöyle sürdürdü:
“İplik kurdu bu iş için çok uygun. Çünkü metabolizması şaşırtıcı bir şekilde insanlara benziyor. Kendi kendini dölleyen bir hermafrodit olan bu canlı araştırmacıların aynı genomlara sahip binlerce solucan elde etmesine olanak sağlıyor. Genetik varyantların metabolizmadaki farklılıkları etkileyebileceği bir yol gösterdik ve şimdi insanlarda da benzer varyantları arayabiliriz.”
Schroeder'in laboratuvarından, doktora sonrası bilim insanı ve çalışmanın ortak yazarı olan Bennett Fox’un açıklaması ise şöyle oldu:
“Solucanların her türü benzersiz olarak kabul edilebilir. Bir diğer önemli avantajı da genetiği değiştirilmiş türlerle doğrudan deney yapmamıza ve hipotezlerimizi canlı hayvanlarda test etmemize izin veren genomlarını düzenleme kolaylığına sahip olmalarıdır.”
Araştırmacılar yürüttükleri çalışmada biri standart laboratuvar türü olmak üzere Hawai’den iki vahşi tür ve Tayvan’dan bir yabani tür üzerinde incelememler yürüttüler. Yüksek çözünürlüklü bir kütle spektrometresi kullanarak analizler gerçekleştirdiler ve çoğu halen bilinmeyen 20 binden fazla benzersiz metabolit gözlemlediler. Araştırmacılar çalışmada, daha önce bilinmeyen bir grup bileşiğe odaklandılar.



"Disney kalesi" nihayet Dünya Mirası Listesi'ne alındı

Neuschwanstein Kalesi (AP)
Neuschwanstein Kalesi (AP)
TT

"Disney kalesi" nihayet Dünya Mirası Listesi'ne alındı

Neuschwanstein Kalesi (AP)
Neuschwanstein Kalesi (AP)

Hıristiyanlık aleminin en görkemli kalesi hangisi mi? Hiç şüphesiz Bavyera Alpleri'nin derinliklerindeki Neuschwanstein.

Kral II. Ludwig'in tepedeki iç kalesi, çayırlar ve dağlar arasında gökyüzüne yükseliyor. Kulelerin ve taretlerin eğlenceli kıvrımları, Disney tema parkını ziyaret eden herkese anında tanıdık gelecektir: Walt'un kendisi, Uyuyan Güzel'in kalesine model olarak Neuschwanstein'ı seçmişti. Kalenin kopyaları, Kaliforniya'dan Florida'ya, Paris'ten Japonya'ya kadar tema parklarını süslüyor.

Bavyera hükümdarı, "cennetin havasını soluyabileceği", "kutsal ve ulaşılmaz" bir Ortaçağ şövalyeleri kalesi hayal ediyordu. 

Ludwig mimarlar yerine, Wagner operasına takıntısını paylaşan ve Mässigung (ölçülülük) kavramına açıkça yabancı olan tiyatro dekor tasarımcılarını çağırdı.

Neuschwanstein'ı Wagner'in en büyük hitlerinden motiflerle süslediler. Kutsal Kase Kalesi'ni çevreleyen kutsal ormanın bir duvar resmi de dahil, kayıp ruhlarla yankılanan Parsifal'den unsurlar Şarkıcılar Salonu'nu süslüyor.

Şatonun efendisinin yönetmesi gereken bir devlet vardı. Ludwig, yaşam alanlarıyla evden çalışma alanının ayrıntılı bir mağarayla birbirine bağlanmasını emretti. Diğer yandan kraliyet yatak odası, yorgun bir hükümdarı uyutmak için çocuk melek figürleri ve yıldız ışığıyla donatılmış bir Bizans şapeli gibi hissettiriyor.

Kendine saygısı olan hiçbir kral için tek bir kale yeterli değildir. Ludwig'in portföyünün geri kalanı Herrenchiemsee, Linderhof ve Schachen'deki Kraliyet Evi'ni içerirken, bunların hepsi kalabalıkların gözdesi Neuschwanstein'la birlikte UNESCO listesine eklendi.

Ancak Bavyera hazinesi hiç de memnun değildi. Kralın vizyonunun nefes kesici ölçeği ve karmaşıklığı devleti iflasa sürükledi. Neuschwanstein'ın temelinin atılmasından 15 beş yıl sonra, ancak Ludwig'in tüm görkemli planları gerçekleşmeden önce, Bavyera'nın siyasi liderleri krallarını deli ilan ettirdi. Kalede 6 ay bile yaşamamıştı.

Kısa bir süre sonra bu güzel hayalperest, doktoruyla birlikte gizemli bir şekilde öldü.

Sadece 7 hafta sonra Neuschwanstein, kralın tarifine aykırı bir şekilde turistik bir mekan olarak açıldı. O zamandan beri kale Bavyera turizminin simgesi haline geldi.

Ve nihayet UNESCO, kaleyi Dünya Mirası Listesi'ne ekleyerek bu görkemli çılgınlığın kültürel zenginliğini kabul etti.

Independent Türkçe