Trablus’ta askeri seferberlik devam ederken Misrata’da çatışmadan kaçınıldı

Libya Ulusal Petrol Kurumu, iki hafta içinde üretimi artırmayı planlıyor

Cumartesi günü Trablus'ta milis gruplar arasındaki çatışmalarından etkilenen bir bölgeye gelen Libya Genelkurmay Başkanı'nın konvoyu (AFP)
Cumartesi günü Trablus'ta milis gruplar arasındaki çatışmalarından etkilenen bir bölgeye gelen Libya Genelkurmay Başkanı'nın konvoyu (AFP)
TT

Trablus’ta askeri seferberlik devam ederken Misrata’da çatışmadan kaçınıldı

Cumartesi günü Trablus'ta milis gruplar arasındaki çatışmalarından etkilenen bir bölgeye gelen Libya Genelkurmay Başkanı'nın konvoyu (AFP)
Cumartesi günü Trablus'ta milis gruplar arasındaki çatışmalarından etkilenen bir bölgeye gelen Libya Genelkurmay Başkanı'nın konvoyu (AFP)

Libya'nın başkenti Trablus'ta bazı milis gruplar arasında karşılıklı olarak askeri seferberlik devam ederken, ülkenin batısındaki Misrata şehrinde son üç gündür kapalı olan sahil yolunun yeniden açıldığı duyurularak Abdulhamid ed-Dibeybe’nin başbakanı olduğu Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) ile Fethi Başağa’nın başbakanı olduğu İstikrar Hükümeti’ne bağlı güçler arasındaki iktidar çekişmesinde yeni bir çatışmanın patlak vermesinin önüne geçildi.
Cumartesi akşamı Misrata’da silahlı milislerin liderlerinin bir araya geldiği görüşmede, Sirte'ye giden sahil yolundaki toprak setlerin kaldırılması için bir anlaşmaya varıldı. Ayrıca Dibeybe’ye bağlı Misrata’daki Ortak Operasyonlar Gücü’nün kentin Trablus Caddesi'nde yer alan karargahını boşaltması ve buradaki ekipmanı el-Kerarim bölgesindeki karargahına taşıması konusunda uzlaşıldı. Öte yandan Başağa, kendisine bağlı el-Mahcub Tugayı’ndan bir milisin öldürülmesine karışan tugayın diğer üyelerini Savcılığa teslim etme sözü verdi.
Misrata'daki ‘el-Mahcub Zaviyesi’ olarak bilinen bölgenin bazı sakinleri, dün sabah bir fotoğraf ile birlikte kısa bir açıklama yaparak sahil yolunun açıldığını duyurdular. Bölge sakinleri, eski bir sorunu Ortak Operasyonlar Gücü ile birlikte çözmek için hukuka başvuracaklarını söylediler.
Libya basını tarafından dün sabah Misrata şehrinin batı girişi olan Dafniye’nin yeniden açıldığını ve Sirte'deki Buveyrat el-Hasun bölgesindeki sahil yolu üzerindeki toprak setlerin kaldırıldığını gösteren görüntüler yayınlandı.
Bu gelişmelerden sadece birkaç saat önce Başağa'ya bağlı Mahcub Tugayı’nın paletli obüslerle ve tanklarla güçlendirilmiş askeri ve zırhlı araçlarla askeri konvoyların geçişine tanık olundu. Bu arada Mahcub Tugayı’nın komutanlarından birinin Ortak Operasyonlar Gücü’ne meydan okuduğu ve tehdit ettiği bir video kaydı yayınlandı.
Öte yandan yerel kaynaklara göre Misrata’nın önde gelen isimlerinden bazıları, Ortak Operasyonlar Gücü’ne araçlarını merkezi askeri bölgeye teslim etmeleri için gece yarısına kadar süre tanıdılar. Ortak Operasyonlar Komutanı Ömer Bağdade ve adamlarına, herhangi bir gerilimin patlak vermesini önlemek için süre dolmadan teslim olmaları gerektiğini bildirdiler.
UBH’ye bağlı Öfke Volkanı Operasyonu Komutanları, Ortak Operasyonlar Gücü’nün lağvedilmesini ve Misrata’daki tüm taburların ‘Misrata Koruma Gücü’ adıyla tek bir çatı altında birleşmesini teklif ettiklerini açıkladılar.

Dibeybe’ye bağlı güçlerin askeri seferberliği
UBH Başbakanı Dibeybe tarafından kısa bir süre önce görevinden alınan Askeri İstihbarat Dairesi eski Başkanı Usame Cuveyli'ye bağlı milisler tarafından Trablus'un batısında düzenlenen bir geçit törenine misilleme olarak Trablus yakınlarındaki Tacura'da Dibeybe hükümetine bağlı ‘Anayasaya Destek Gücü’ üyeleri seferber edildi.
Dibeybe, Cumartesi akşamı Trablus’taki çatışmalarda yaralananları ziyareti sırasında evde tedavi edilebilecek olan ya da tedavi için yurt dışına gönderilmeleri gereken yaralıların tedavi hizmetleriyle ilgili talimatlar verdi. Hükümetin çatışmalardan maddi olarak etkilenenlere büyük bir özen gösterdiğini belirten Dibeybe, kendilerine tazminat ödenmesi için tüm zararların hesaplanması yönünde talimat verdi.
Diğer taraftan başkent Trablus’taki en güçlü silahlı gruplardan biri olan Özel Caydırıcılık Kuvvetleri, Cumartesi günü yerel basında yer alan, görevden alınan İçişleri Bakanı Halid Mazin’i tutukladığı yönündeki haberleri yalanladı.
Diğer bir gelişmede Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu (UNSMIL), hukuk alanında çalışanları hedef alan saldırılara ilişkin tam ve bağımsız bir soruşturma yapılması ve faillerden hesap sorulması çağrısında bulundu. UNSMIL, Cumartesi akşamı yaptığı açıklamada, geçtiğimiz günlerde Trablus Mahkemesi'nde bir avukatın dövülmesiyle birlikte son altı ay içinde 6 avukatın darp edildiğini, tutuklandığını veya keyfi olarak gözaltına alındığını vurguladı.  Söz konusu avukatların ‘adalet arayışında önemli bir rol oynadıklarının’ altı çizilen açıklamada, görevlerini yerine getirdikleri sırada tutuklanma, gözaltı ve diğer yasal işlemlerden korunmaları gerektiğine işaret edildi.
Öte yandan Başağa hükümetinin Sözcüsü Osman Abdulcelil, İstikrar Hükümeti’nin ertelenen cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin bir an önce yapılması için elinden geleni yapacağını söyledi.



 Tony Blair, Gazze Barış Konseyi üyelik adayları listesinden çıkarıldı

Eski İngiliz Başbakanı Tony Blair (Arşiv- AFP)
Eski İngiliz Başbakanı Tony Blair (Arşiv- AFP)
TT

 Tony Blair, Gazze Barış Konseyi üyelik adayları listesinden çıkarıldı

Eski İngiliz Başbakanı Tony Blair (Arşiv- AFP)
Eski İngiliz Başbakanı Tony Blair (Arşiv- AFP)

Financial Times gazetesi, güvenilir kaynaklara dayandırdığı haberinde, İngiltere eski Başbakanı Tony Blair'in Arap ve İslam ülkelerinden gelen itirazlar sonrasında Gazze Barış Konseyi üyeliğine aday listesinden çıkarıldığını bildirdi.

Blair, ABD Başkanı Donald Trump'ın eylül ayı sonlarında İsrail ile Hamas arasındaki savaşı sona erdirmek için 20 maddelik planını açıkladığı sırada konsey üyeliği için belirlenen tek isimdi. Trump, Blair'i "çok iyi bir adam" olarak tanımlamıştı.

Şarku’l Avsat’ın Financial Times’ten aktardığına göre, Blair o dönemde planı "cesur ve akıllıca" olarak nitelendirdi ve ABD başkanının başkanlık edeceği konseye katılmaktan memnuniyet duyacağını ifade etti.

Ancak bazı Arap ve Müslüman ülkeler, kısmen 2003 yılında ABD öncülüğündeki Irak işgaline verdiği güçlü desteğin Ortadoğu'daki itibarına verdiği zarar nedeniyle plana karşı çıktı.

Financial Times, Blair'in bir müttefikinin, eski başbakanın Barış Konseyi üyesi olmayacağını söylediğini aktardı. Müttefik, "Bu konsey mevcut dünya liderlerinden oluşacak ve altında daha küçük bir yürütme kurulu bulunacak" dedi.

Kaynak, Blair'in, Trump'ın damadı Jared Kushner ve ABD başkanının kıdemli danışmanlarından Steve Witkoff'un yanı sıra Arap ve Batı ülkelerinden üst düzey yetkililerle birlikte yürütme kurulunda yer almasının beklendiğini de ifade etti.


Netanyahu, yeni Suriye’yi diplomasiyle değil bombalarla karşılıyor: İsrail, yeni Şam yönetimini barış ortağı değil kontrol edilmesi gereken hedef olarak kodluyor

Başbakan Binyamin Netanyahu, 19 Kasım'da Suriye ile olan tampon bölgeyi, savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde ziyaret etti (İsrail Başbakanlık Ofisi)
Başbakan Binyamin Netanyahu, 19 Kasım'da Suriye ile olan tampon bölgeyi, savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde ziyaret etti (İsrail Başbakanlık Ofisi)
TT

Netanyahu, yeni Suriye’yi diplomasiyle değil bombalarla karşılıyor: İsrail, yeni Şam yönetimini barış ortağı değil kontrol edilmesi gereken hedef olarak kodluyor

Başbakan Binyamin Netanyahu, 19 Kasım'da Suriye ile olan tampon bölgeyi, savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde ziyaret etti (İsrail Başbakanlık Ofisi)
Başbakan Binyamin Netanyahu, 19 Kasım'da Suriye ile olan tampon bölgeyi, savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde ziyaret etti (İsrail Başbakanlık Ofisi)

Kasım 2025’in yağmurlu bir gecesinde, İsrail ordusunun Ramallah’ın kalbine yönelik baskını sürerken, başkanlık binasına birkaç metre mesafedeki bir noktada oturan üst düzey bir Filistinli yetkili acı bir tebessümle şunu söyledi:
“Şu an Filistin hakkında konuşmak istemiyorum. İsrail’i sömürgeci bir devlet olarak tanımlayan ezber cümleleri de tekrar etmeye niyetim yok. Şu anda konuşmak istediğim şey Suriye.”

Yetkiliye göre Suriye, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun yalnızca gerçek bir barışı istemediğinin değil, komşu devletleri de görmek istemediğinin en açık kanıtı haline geldi. Zira Şam’daki yeni siyasi liderlik, İsrail’e karşı savaş ya da düşmanlık istemediğini açıkça ilan etmiş olmasına rağmen, İsrail Suriye topraklarını son derece sert askerî operasyonlarla ihlal etmeyi sürdürüyor.
Filistinli yetkili şöyle devam ediyor:
“Hamas 7 Ekim 2023’te savaşı başlattı, Hizbullah İsrail’i vurdu, Husiler İran’ın teşvikiyle ‘destek savaşına’ katıldı… Fakat Suriye tam tersine çatışmanın dışında kalmayı seçti; hatta çok daha fazlasını yaptı.”

“İsrail için bir tehdit yok”

Saldırganlığı caydırma operasyonlarının sonrası Şam’da kontrolü devralan yeni yönetim, İsrail dahil komşu hiçbir ülkeye tehdit oluşturmadığını açıkladı.
Bununla birlikte Beşşar Esed rejiminin çökmesi ve İran ekseninin bölgedeki en stratejik üssünü kaybetmesi, Suriye ile İsrail arasında çıkarların kesiştiği yeni bir dönemi mümkün kılabilirdi.

Filistinli yetkili, “İsrailliler sanki bu gerçekleri unuttu. Suriye artık İran milislerinin oyun alanı değil” diyor.

Bu süreçte ABD, Türkiye ve Azerbaycan, iki taraf arasında arabuluculuk yapmaya hazır olduklarını bildirerek, sınırların tamamen güvenli hâle gelmesini sağlayacak güvenlik düzenlemeleri için müzakerelere davet etti. İsrail’in çekincelerine rağmen Suriye, doğrudan görüşmelere dahi razı oldu. Nitekim Dışişleri Bakanı Esad el-Şeybani ile İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer arasında altı toplantı gerçekleştirildi.

İsrail kaynaklarına göre Şam, kapsamlı bir anlaşmaya ulaşmak adına büyük esneklik gösteriyor. 1967 ve 2024’te işgal edilen tüm toprakların iadesi karşılığında tam barış anlaşmasına hazır; fakat ara formüller de değerlendiriliyor. Bunlar arasında Golan’ın 15 yıla kadar İsrail’e kiralanması veya 1974 sınırlarına dönüşü öngören bir güvenlik mutabakatı da var.

Aynı kaynaklar,  yeni yönetiminin “İbrahim Anlaşmaları”na katılmaya da sıcak baktığını, bunun İsrail’in 1948’den bu yana hayalini kurduğu tarihi bir açılım olacağını belirtiyor.

İsrail’in karşılığı: İşgal ve hava saldırıları

Tehdit politikasını seçen İsrail, Aralık 2024’ten bu yana yeni yönetimin nefes almasına fırsat vermeden askerî havaalanları ve üsleri hedef alan yaklaşık 500 hava saldırısı düzenledi. Suriye’nin savunma kapasitesinin yüzde 85’ini yok eden İsrail, 450 km²’lik Suriye toprağını işgal ederek genişliği 7 km’yi aşan hat boyunca, Şeyh Cebel'den Dera’ya kadar ilerledi. Bazı bölgelerde 20 km derinliğe kadar kara harekâtı yürüten İsrail 9 askerî üs kurdu.

frgt
Netanyahu, Salı günü Suriye'deki tampon bölgedeki İsrail güçlerini denetledi (AP)

İsrail ayrıca, “Dürzi müttefikleri koruma” gerekçesiyle iç çatışmaları körükledi. Oysa İsrail’deki Dürzi vatandaşlar bizzat İsrail hükümetleri tarafından ayrımcılığa maruz kalıyor.
Tel Aviv yönetimi, Şam’ın yeni liderliğini Nusra Cephesi bağlantıları üzerinden karalamaya çalışsa da, geçen yıllarda bizzat İsrail ordusuna bağlı sahra hastaneleri ve Safed, Hayfa, Tel Aviv’deki çeşitli merkezlerin çok sayıda Nusra üyesini tedavi ettiği biliniyor.

Netanyahu’yu kim durdurabilir?

Son günlerde İsrail’de ortaya çıkan bilgiler, ABD Başkanı Donald Trump’ın İsrail’e ve Netanyahu’ya “Suriye politikasındaki yanlışları” nedeniyle sert bir uyarıda bulunduğunu gösteriyor.
Trump’ın, Suudi Arabistan ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın talebi üzerine, Şam’daki yeni yönetimle daha olumlu bir yaklaşım benimsemeye yöneldiği ifade ediliyor.

frgt
Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Trump ve Eş-Şara'nın Suriye'ye uygulanan yaptırımların kaldırılmasını görüşmek üzere Riyad'da geçen mayıs ayında gerçekleştirdiği toplantıdan bir kare (SPA)

Trump, İsrail’in attığı adımların “yanlış ve mantıksız” olduğunu düşünürken, birçok analist Netanyahu’yu dizginleyebilecek tek gücün Trump yönetimi olduğuna inanıyor.
Ancak bunun sahadaki sonuçlarının görülmesi zaman alabilir. Bu arada şu soru giderek daha sık soruluyor: “İsrail, Suriye ile böyle bir şekilde davranarak bölgesine nasıl bir mesaj veriyor?”


Suriye Dışişleri Bakanlığı SDG'nin, kontrolü altındaki bölgelerde kurtuluş kutlamalarını engellemesine tepki gösterdi

Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)
Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)
TT

Suriye Dışişleri Bakanlığı SDG'nin, kontrolü altındaki bölgelerde kurtuluş kutlamalarını engellemesine tepki gösterdi

Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)
Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)

Suriye Dışişleri Bakanlığı'nda Amerikan işlerinden sorumlu yetkili Kuteybe İdlibî, Suriyelilerin, Esed rejiminden kurtuluşunun ve devrilmesinin birinci yıl dönümü dolayısıyla kutlamalar yapmasını, kontrolü altındaki bölgelerde engelleyen Suriye Demokratik Güçleri’ne tepki gösterdi.

İdlibi, Suriyelilerin ulusal tarihlerinde önemli bir anı kutlamalarını engelleyen herhangi bir yapının, demokratik olduğunu veya halkı temsil ettiğini güvenilir bir şekilde iddia edemeyeceğini savundu. Meşru sevinç ifadesinden korkan bir yapı, onlar adına konuştuğunu iddia edemez; özgürlük bölünemez.

SDG cumartesi günü yayınladığı genelgeyle, "Saldırganlığı Caydırma " savaşının zaferinin ve Esad rejimi ile ona bağlı güvenlik ve askeri teşkilatının devrilmesinin birinci yıldönümü olan 7 ve 8 Aralık tarihlerinde zaferin yıldönümü dolayısıyla yapılacak toplantı ve kutlamaları yasakladı.

sdfgr
Suriye Demokratik Güçleri'nin, kontrolü altındaki Suriye bölgelerinde halk kutlamalarını yasaklama kararı

Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin el-Baba, SDG'nin rejimin devrilmesini anma kutlamalarını iptal etme kararını eleştirdi. Medya açıklamalarında, yasağın SDG'nin Suriye hükümetine karşı oynadığını iddia ettiği rolü, yani DEAŞ ile mücadeleyi yerine getirmedeki başarısızlığını gösterdiğini belirtti. Baba, SDG'nin "ülkenin kuzeydoğusundaki ulusal gruplardan endişe duyduğunu ve bu kutlamanın, adaletsiz yasalarına ve oradaki Suriyelilere yönelik sınırsız uygulamalarına karşı bir isyana dönüşebileceğinden korktuğunu" ifade etti.

Kararı, "İran ve PKK unsurlarının milisler içinde karar alma süreçlerindeki hakimiyetinin göstergesi" olarak nitelendirdi.

Aktivistler tarafından yayınlanan fotoğraflarda, SDG güçlerinin, kutlama yürüyüşlerini engellemek için Suriye'nin kuzeyindeki Rakka meydanlarına orta menzilli silahlar ve keskin nişancılar konuşlandırdığı görülüyor.

Suriye devriminin başlangıcında kurulan "Rakka Sessizce Katlediliyor" hesabı, SDG'nin dün Rakka ilinin batısındaki Tabka kentinde 13 çocuğu gözaltına aldığını bildirdi. Çocukların çoğu 15 yaş ve altındaydı ve gözaltına alma sebebinin şehir duvarlarına SDG karşıtı yazılar yazılması nedeniyle yapıldığı bildirildi. Hesapta, göz altıların SDG tarafından şehrin çeşitli mahallelerinde düzenlenen bir dizi baskınla eş zamanlı olarak yapıldığı belirtildi.

Aynı bağlamda, sosyal medyadaki Suriye hesapları, SDG'nin son saatlerde Suriye Cezire bölgesinin çeşitli yerlerinde, Haseke ve Kamışlı'da "Suriye hükümetine destek verdikleri ve yabancı kuruluşlarla iş yaptıkları" suçlamasıyla 17 kişiyi hedef alarak yaygın gözaltı operasyonları yürüttüğünü ifade etti.