Tunus Cumhurbaşkanı’nın yeni anayasası ile 2014 anayasası arasındaki farklar neler?

Tunuslu bir vatandaş anayasa referandumunda oy kullanıyor (AFP)
Tunuslu bir vatandaş anayasa referandumunda oy kullanıyor (AFP)
TT

Tunus Cumhurbaşkanı’nın yeni anayasası ile 2014 anayasası arasındaki farklar neler?

Tunuslu bir vatandaş anayasa referandumunda oy kullanıyor (AFP)
Tunuslu bir vatandaş anayasa referandumunda oy kullanıyor (AFP)

Tunuslular, Cumhurbaşkanı Kays Said tarafından öne sürülen ve kendisine geniş yetkiler garanti eden yeni anayasa için yapılan referandumda bugün oy vermeye başladı.
Yeni anayasanın kabulü, 2014’te onaylanan ve revize edilmiş bir parlamenter sistem kuran devrim anayasasından bir kopuş anlamına geliyor.
Halkın onaylaması beklenen yeni anayasada yer alan başlıca hususlar şunlar;
Anayasada yapılan en büyük değişiklik, hükümeti ve yargıçları atama ve parlamentonun eski etkisini azaltma gibi Said’in yetkilerinin genişlediği bir cumhurbaşkanlığı sisteminin açık bir şekilde onaylanmasıdır.
Yeni anayasaya göre cumhurbaşkanı, başbakanın önerisi üzerine bir hükümet atayacak ve bakanları tek taraflı olarak görevden alabilecekken, 2014 anayasasından farklı olarak parlamentonun bir yönetim oluşturmada hiçbir rolü yok.
Silahlı Kuvvetler’in Başkomutanı olan cumhurbaşkanı, devletin genel politikasını ve temel tercihlerini belirleme yetkisine sahip olacak.

Cumhurbaşkanı ayrıca yasa tasarılarını meclise önerecek ve bunlar parlamenterler tarafından kendi yasa tasarılarına göre önceliklendirilecek.
Yasama işlevi, milletvekilleri beş yıllık bir süre için doğrudan oyla seçilen Halk Temsilcileri Meclisi ile yerel meclis üyeleri tarafından seçilen Bölgeler ve İlçeler Konseyi arasında bölünecek.
Cumhurbaşkanı, her iki meclisin üçte iki çoğunluğu tarafından onaylanan bir gensoru önergesi sunduktan sonra hükümetin istifasını kabul edecek.
Bu gerçekleşmesi son derece düşük bir ihtimal olduğu için Cumhurbaşkanı herhangi bir hükümetin kaderini ilk belirleyen olacak.
Yeni anayasa, 2014 anayasasında belirtilenin aksine cumhurbaşkanının görevden alınmasına ilişkin bir hüküm içermiyor.
Cumhurbaşkanı’na yeni anayasada, Halk Temsilcileri Meclisi ile Bölgeler ve İlçeler Konseyi’ni feshetme hakkı veriliyor.
Ülkenin cumhurbaşkanı aynı zamanda, yargıçların ‘yargı bağımsızlığına müdahale’ olarak değerlendirdiği bir adımla, Yüksek Yargı Konseyi tarafından adaylıkların sunulmasının ardından yargıçları atayacak.
Anayasanın 5. ve 55. maddeleri, Tunus’ta tartışma yaratan ve insan hakları örgütleri tarafından şiddetle eleştirilen maddeler arasında yer aldı.

Söz konusu 5. maddede, “Tunus İslam ümmetinin bir parçasıdır ve devlet demokratik bir sistem altında insan hayatı, haysiyeti, mülkiyeti, dini ve özgürlüğü bakımından İslam'ın amaçları doğrultusunda çalışmalıdır” deniliyor.
AFP’nin haberine göre, uluslararası insan hakları örgütleri bu bölümü, diğer dini gruplara karşı ayrımcılığa izin verdiği gerekçesiyle eleştirdi.
Cumhurbaşkanı Said, 2014 anayasasında bulunan ve ‘inanç ve vicdan özgürlüğünü’ garanti eden maddeyi korudu.
Eleştirilen bir diğer madde olan 55. maddede ise şu ifadeler yer aldı;
“Bu anayasada güvence altına alınan hak ve özgürlükler, bir yasa gereği, demokratik bir sistemin gerektirdiği durumlar, başkalarının haklarını korumak veya kamu güvenliği, milli savunma veya kamu sağlığının gerekleri dışında hiçbir şekilde sınırlandırılamaz”
Sivil toplum grupları, bu maddenin yetkililere gözetim olmaksızın özgürlükleri sınırlamak için geniş bir alan sağladığını vurguladı.
Yeni anayasanın hazırlanma sürecine muhalefetten gelen sert eleştiriler eşlik etti.
Cumhurbaşkanı Said, Ulusal İstişare Komitesi Başkanı Anayasa Hukuku Profesörü Sadık Beliyd’i yeni anayasa taslağını oluşturmakla görevlendirdi.
Beliyd, taslağı ‘ulusal diyalog’ çerçevesinde hazırlayıp cumhurbaşkanına teslim etti, ancak Said Beliyd’in sunduğundan çok farklı bir anayasa ortaya çıkardı.



Hamas, anarşi ve casuslukla suçlanan kişilerle savaşıyor

 Haziran ayında Gazze Şeridi'nde gıda yardımı dağıtılan bir alanın yakınında eşek arabasının üzerine uzanmış yaralı bir Filistinli kadın (AP)
Haziran ayında Gazze Şeridi'nde gıda yardımı dağıtılan bir alanın yakınında eşek arabasının üzerine uzanmış yaralı bir Filistinli kadın (AP)
TT

Hamas, anarşi ve casuslukla suçlanan kişilerle savaşıyor

 Haziran ayında Gazze Şeridi'nde gıda yardımı dağıtılan bir alanın yakınında eşek arabasının üzerine uzanmış yaralı bir Filistinli kadın (AP)
Haziran ayında Gazze Şeridi'nde gıda yardımı dağıtılan bir alanın yakınında eşek arabasının üzerine uzanmış yaralı bir Filistinli kadın (AP)

Hamas, dün şafak vakti Gazze Şeridi'nin orta kesiminde büyük bir aşiretin üyelerini, diğer suçlamaların yanı sıra anarşi ve yardım tırlarının yağmalanması olaylarına karıştıkları iddiasıyla öldürdü. Olay, İsrail'in, Hamas ile El Fetih'e bağlı bazı aktivistler ya da bazı Filistinli aileler arasındaki farklılıkları istismar etmeye ve onları Gazze Şeridi'ndeki Hamas yönetimini zayıflatmak için ordusuyla koordineli çalışan silahlı milisler haline gelmiş gibi göstererek kendi çıkarlarına hizmet etmek için kullanmaya çalıştığı bir dönemde meydana geldi.

İsrail, Gazze Şeridi'nde 20 aydır sürdürdüğü savaşın başından bu yana, El Fetih aktivistlerinin ya da Gazze Şeridi'ndeki bazı aşiret üyelerinin Hamas'a yönelik düşmanlıklarını istismar ederek, Hamas'a karşı silahlı gruplar oluşturmaya çalıştı. Ekim 2023'ten bu yana savaşta yaşadığı gerilemelere rağmen Gazze Şeridi'ni yönetmeye devam eden Hamas ise bu yaklaşıma, İsrail'le bağlantısı olduğundan şüphelenilen bir dizi kişiyi infaz ederek karşılık verdi.

Hamas'ın son operasyonunda dün şafak vakti Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta büyük bir aşirete mensup yaklaşık 12 Filistinli öldürüldü. Söz konusu aşiretin üyeleri, Deyr el-Balah'ın doğusunda İsrail güçlerinin konuşlandığı bölgelerde ya da yakınlarında bulunuyordu.

Şarku’l Avsat'a konuşan saha kaynakları, öldürülenlerin bir kısmının son zamanlarda yaşanan anarşinin ve yardım tırlarını yağmalama girişimlerinin arkasında olduklarından şüphelenildiğini bildirdi. Bazılarının ise İsrail için casusluk faaliyeti yürüttüklerini iddia eden kaynaklar, bunun da Hamas kaynakları tarafından doğrulandığını söyledi.

İsrail'in Hamas'la mücadele etmek için desteklemeye çalıştığı, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ın bazı bölgelerinde, İsrail'in tamamen işgal ettiği ve sakinlerini yerinden ettiği bölgelerde bulunan Yaser Ebu Şebab silahlı grubu gibi pek çok benzer vaka olduğu açık. Filistin Yönetimi, Ebu Şebab'ın kendisiyle olan ilişkisini reddetmiş olsa da Ebu Şebab, Filistin Yönetimi'ne atıfta bulunarak defalarca ‘Filistin meşruiyeti’ altında faaliyet gösterdiğini iddia etti.

Yedioth Ahronoth gazetesinde yayınlanan bir habere göre İsrail ordusu, Gazze ve Han Yunus'ta faaliyet gösteren ve üyeleri El Fetih üyesi ya da Filistin Yönetimi güvenlik servisleri mensubu olan iki silahlı grupla koordinasyon kurmaya başladı. Bu gruplar Gazze Şeridi'ndeki Hamas yönetimini zayıflatmak amacıyla mali destek alıyor.

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta yiyecek almaya çalışan Filistinli çocuklar, 30 Haziran (AFP)Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta yiyecek almaya çalışan Filistinli çocuklar, 30 Haziran (AFP)

Haberde Rami Halas adlı bir kişinin liderliğindeki silahlı grubun, Gazze şehrinin Şucaiye mahallesinde faaliyet gösterdiği ve mahalle içindeki Hamas mensuplarına karşı operasyonlar düzenlediği, ikinci grubun ise Yaser Hanidek tarafından yönetildiği ve Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta faaliyet gösterdiği belirtildi.

Haberde bu iki grubun İsrail'den silah ve insani yardım desteği aldığı, üyelerinin ise Filistin Yönetimi'nden maaş aldığı iddia edildi.

Söz konusu haber üzerine Yaser Hanidek bir video yayınlayarak, İsrail'in iddialarını yalanladı ve kendisine yöneltilen suçlamaları reddettiğini vurgulayarak halen Han Yunus'ta olduğunu, normal bir şekilde çalıştığını, anarşiyi reddettiğini, direnişin yanında yer aldığını ve direnişin sırtında bir hançer olmayacağını söyledi. Bununla birlikte, iki kardeşinin ölümüne neden olan ailevi anlaşmazlıkların kendisini silahlanmaya ittiğini belirterek, İsrail, El Fetih ya da Filistin Yönetimi'nin herhangi bir kurumuyla hiçbir bağı olmadığını açıkladı.

Öte yandan, tanınmış Halas ailesi vatanseverlik dışı her türlü eylemi reddeden bir açıklama yayınlayarak, Filistinlilerin genel tutumunun dışındaki her türlü davranışı reddettiklerini vurguladı.

Bu ailenin mensuplarınn çoğu El Fetih'e mensup, ancak aralarında Hamas ve İslami Cihad Hareketi üyeleri de var.

Gazze Şeridi’ndeki İçişleri ve Ulusal Güvenlik Bakanlığı Ebu Şebab'a teslim olması için 10 gün süre vermiş, ‘vatana ihanet’, ‘casusluk’, ‘silahlı hücre kurmak’ ve ‘silahlı isyan’ ile suçlamış, teslim olmaması halinde gıyabında yargılamakla tehdit etmişti.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bir aydan uzun bir süre önce İsrail'in Hamas'a muhalif silahlı grupları desteklediğini itiraf etmişti.

Hamas sık sık kamuoyu önünde İsrail'i Gazze Şeridi'ndeki kaosun arkasında olmakla suçluyor ve daha önceki açıklamalarına göre ‘vatandaşların güvenliğine müdahale etmeye cesaret eden herkese karşı demir yumrukla saldıracağını’ vurguluyor.

Hamas, Gazze Şeridi'ndeki büyük kaos ortamında güvenlik durumunun kontrolünü yeniden ele geçirmek için ateşkesten faydalanıyor ki bunu, iki aydan fazla süren bir önceki ateşkes sırasında da yapmıştı. Hareket son zamanlarda silahlı adamlara, tüccarlara, çetelere, hırsızlara ve İsrail'le iş birliği yapanlara karşı daha kapsamlı güvenlik operasyonları düzenlemeye ve bu kişileri infaz etmeye ya da yaralamaya başladı.