Husiler, Yemen’in Hacca şehrinde onlarca kızı kaçırmakla suçlanıyor

İnsan hakları ihlallerinden ve ailelerine şantaj yapılacağından korkuluyor

Hacca’daki kadınların bir fotoğrafı
Hacca’daki kadınların bir fotoğrafı
TT

Husiler, Yemen’in Hacca şehrinde onlarca kızı kaçırmakla suçlanıyor

Hacca’daki kadınların bir fotoğrafı
Hacca’daki kadınların bir fotoğrafı

Yemen merkezli insan hakları örgütleri, Husi milislerini Hacca şehrinde onlarca kızı kaçırmakla suçladı. Kızların insan haklarının ihlal edilmesi ve ailelerinin şantaja maruz kalacağı korkuları arasında, söz konusu ihlallerle suçlanan grubun militanların cezalandırılması çağrıları yapıldı.
Milisler tarafından kaçırılan kızların sayıları hakkında tahminler değişiklik gösteriyor. Ancak birçok kaynak, kaçırma eylemlerinin haftalardır devam ettiğini belirtti. Onlarca genç kız kaçırıldı ve milisler, kaçırılan kızlarla ilgili ahlaksız suçlamalarda bulunarak, amaçlarının gasp veya istismar olduğunu öne sürdü.
Ulusal Komite’nin insan hakları ihlalleri iddialarını araştırmak için kurduğu gözlemci heyetin üyesi olan Hadi Vardan, birkaç gün önce Facebook sayfasında, Hacca şehrinde hiçbir yasal gerekçe olmaksızın evlere baskınlar düzenlendiğini, onlarca kız çocuğunun kaçırıldığını ve şehirdeki Nusayri Cezaevi’ne hapsedildiğini yazdı.
Hacca’da saha kaynaklarından edinilen bilgilere göre kaçırma olayları, milisler tarafından Hacca güvenlik müdürü olarak görevlendirilen Husi lideri Muhammed Sağir Sabla ve Saada vilayetinden resmi bir görevi olmayan ‘Maddumi’ olarak bilinen başka bir Husi liderinin ve  yine resmi bir yetkisi olmayan, Husi liderlerinden Hişam Vahban’ın doğrudan gözetimi altında gerçekleştirildi.
Kaynaklar Şarku’l Avsat’a kaçırılanların, valiliğin kuzeybatısında Ulusal Ordu ile milisler arasında 7 yıldır devam eden çatışmalara tanık olan Haraz ve Abese bölgelerinden yerinden edilmiş ailelerin kaçırılan kızlardan olduğunu söyledi. Kaçırılan kızların polis karakolları da dahil olmak üzere cezaevlerinde ve gizli cezaevlerinde tutulduğu, en fazla kadının Nuseyra cezaevinde olduğu belirtildi.
Hacca’daki bir insan hakları aktivisti Şarku’l Avsat’a, milislerin bu genç kızları ‘topluma zarar vermek ve sabote etmek, dini öğretileri çiğnemek ve İslam’i gelenek ve göreneklere zarar vermekle’ suçladığını, bu suçlamalar için herhangi bir delil veya kendilerine karşı yürütülen prosedürlere ilişkin gerekçe göstermediğini, ayrıca baskınlar sırasında birçoğuna saldırıldığını bildirdi.
Güvenlik nedeniyle adını vermek istemeyen aktiviste göre milisler, bu prosedürler konusunda medyayı kontrol ediyor. Aileler skandal korkusuyla kızlarının başına gelenlere sessiz kalıyor, zira gelenek ve göreneklere bağlı muhafazakâr bir toplumda bu tür suçlamalar başlarına gelebilecek en kötü şeyi temsil ediyor.
Şarku’l Avsat’a konuşan bir başka aktivist, Hacca’da toplumun bu olaylara yönelik kınamasını ve öfkesini dile getirdi. Bunu değerlerine, geleneklerine ve haysiyetlerine yönelik bir saldırı, ayrıca halkı küçük düşürme ve onları milislere boyun eğmeye ve yönetimlerine teslim olmaya zorlama girişimi olarak değerlendirdi.
Adının açıklanmasını istemeyen aktivist, Husi milislerinin suçlarını ve saldırganlıklarını iyice abarttıklarını belirterek, “Bu tür suçlamalar inanılır gibi değil, hiçbir vicdan bunu anlayamaz zira Hacca örf ve âdet olarak en muhafazakar kesimlerden biridir” dedi.
Herkesin birbirini tanıdığı ve itibarına bağlı olduğu Hacca gibi küçük bir şehirde genç kızlara karşı bu tür suçlamaların uydurulmasına şaşırdığını belirten aktivist, Husilerin genç kızlara yönelik suçlamalarını tamamen reddetti.
İnsan hakları aktivisti, kaçırma olaylarının kızların ailelerine şantaj yapmak ve serbest bırakılmaları için fidye almak ya da onları yasadışı faaliyetlerde kullanmak üzere yapıldığını düşünüyor. Olay, milisler tarafından başkent Sanaa’da ceza soruşturması müdürü olarak görevlendirilen Husi lideri Sultan Zabin’in uygulamalarını hatırlattı. Zabin, Yemenli kadınların namusunu kirletmek ve onları casusluk işlerinde kullanmakla ünlenmişti.
Zabin, ABD Hazine Bakanlığı’nın yaptırımlar uygulanan kişiler listesine dahil edilmesinin ardından geçen yılın ortasında gizemli bir şekilde öldürüldü. Çok sayıda BM raporu, Zabin’in işlediği suçları ve ihlallerini ortaya çıkardı.
SAM Haklar ve Özgürlükler Örgütü, bir aydan kısa bir süre içinde kaçırılan kızların sayısını 60 olarak tahmin etti ve bunu "çirkin ve kabul edilemez" olarak nitelendirdi. Genel olarak hiçbir önlemin bulunmadığını ve bireylere, özel olarak da kadınlara uluslararası hukuk tarafından garanti edilen koruma kurallarının ihlal edildiğini, bunun kabul edilemez olduğunu belirtti.
Örgüt, yaptığı açıklamada, Husi grubu tarfından Temmuz ayının başından bu yana tahmini 60 genç kızın kaçırıldığına yönelik sahadaki insanlardan bilgi aldığını açıkladı. Birçok eve yasal izin olmaksızın yapılan silahlı baskınla bu kızların aileleri korku ve dehşeti yaşadı.
SAM, birkaç askeri aracın Hacca’daki yerleşim bölgelerine baskın düzenlediğini, kızların Kurban Bayramı öncesinde, sırasında ve sonrasında sebep gösterilmeksizin evlerinden alındığını, kaçırılan kızlar evlerinden alınırken herhangi bir mahkeme kararı gösterilmediğini belirtti.
SAM, Husi grubunun kızları kaçırma suçunu haklı çıkarmak ve toplumun genç kızları savunmaktan mahtum bırakmak için ahlaksız bir suçlama kullandığını, ancak SAM kaynaklarının bu iddiaları yalanladığını, kabul edilemez ve gerçeğe aykırı bulduğunu belirterek, askerlerin kızlara yönelik cezalandırlması gereken doğrudan bir saldırı olan muamelesini kınadığını belirtti.
Örgüt bu uygulamaların, keyfi tutuklamayı suç sayan birçok yasal metin ve kuralı ihlal ettiğini,  yargı kararı olmaksızın kişilerin özgürlük ve güvenliğini tehdit ettiğini vurguladı. Kızların başına gelenlerin, şüphelileri yakalarken yasaların gerektirdiği prosedürlerin göz ardı edildiği, tam teşekküllü bir adam kaçırma suçu olduğunu belirtti.
İnsan hakları örgütü, silahlı Husi milislerinin kanunsuz eylemlerine son vermek için tüm uluslararası topluma ve BM’ye acil eylem çağrısında bulundu. Kızların koşulsuz olarak derhal serbest bırakılması, ilgililerin ise işledikleri haksız ve ciddi ihlaller nedeniyle adil bir şekilde yargılanmaları çağrısında bulundu.



Mezhep çatışmalarının Suriye'den Lübnan'a yayılmasını önlemek için siyasi ve dini girişimler

Çeşitli partilerin mezhep çatışmalarının Lübnan'a yayılmasını önleme çabaları sürüyor (İlerici Sosyalist Parti)
Çeşitli partilerin mezhep çatışmalarının Lübnan'a yayılmasını önleme çabaları sürüyor (İlerici Sosyalist Parti)
TT

Mezhep çatışmalarının Suriye'den Lübnan'a yayılmasını önlemek için siyasi ve dini girişimler

Çeşitli partilerin mezhep çatışmalarının Lübnan'a yayılmasını önleme çabaları sürüyor (İlerici Sosyalist Parti)
Çeşitli partilerin mezhep çatışmalarının Lübnan'a yayılmasını önleme çabaları sürüyor (İlerici Sosyalist Parti)

Özellikle Dürzilerin çoğunlukta olduğu bölgelerde bazı güvenlik olaylarının kaydedilmesinin ardından, Suriye'deki mezhep çatışmalarının Lübnan'a sıçramasını önlemek için çeşitli siyasi, güvenlik ve dini düzeylerde çabalar sarf ediliyor.

Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Joseph Avn Cuma günü Yüksek Savunma Konseyi'ne başkanlık ederken Lübnan'daki iç istikrar ortamını ve Suriyeli mülteci krizini olumsuz etkileyebilecek her türlü yansımanın kontrol altına alınması gerektiğini vurguladı.

Dağ yolu üzerindeki Şabaniye kasabasında bulunan caminin imamı Şeyh Hüseyin Hamza'nın bir grup gencin saldırısına uğraması bölgede gerginliğe yol açmış, olayların büyümemesi için en üst düzeyde temaslarda bulunulmuş ve tüm taraflar çekişmenin içine çekilmek istemediklerini vurgulamışlardır. Sonuç olarak, İstihbarat Müdürlüğü bir dizi izleme ve takip operasyonunun yanı sıra diğer ordu birimlerinin desteğiyle baskınlar gerçekleştirmiş, bunun sonucunda olaya karışan iki vatandaş (J.A.) ve (B.A.) gözaltına alınmış ve haklarında yetkili yargının gözetiminde soruşturma başlatılmıştır. Ordu Komutanlığı yaptığı açıklamada vatandaşları ülkemizin içinden geçmekte olduğu hassas süreçte sorumlu davranmaya ve iç barışa zarar verebilecek eylemlerin içine dahil olmamaya çağırdı.

Dürzi Şeyhliği: Güvenlik ve istikrarı ihlal eden her türlü suçlunun himayesi kaldırılsın

Bu olayın ardından Dürzi Şeyhliği tarafından yapılan açıklamada Şabaniye yolunda ailesinin yanında bulunan Şeyh Hamza'nın, eylemleriyle her şeyden önce dağı, halkını ve ahlaki, sosyal ve dini değerlerini rencide eden bir grup genç tarafından teşhir ve taciz edilmesini kınadığı belirtilerek gerekçesi ne olursa olsun güvenlik ve istikrarı bozacak her türlü eylemin karşısında olunduğu ifade edildi. Grup, Suriye'deki olayların başlangıcından bu yana ilan ettiği ister yol keserek ister yakın bağlarımız ve birlikte yaşadığımız onurlu Sünni toplumdan ya da bölgelerimizdeki Suriyeli mültecilerden herhangi birine saldırarak olsun, her türlü kanun dışı uygulamayı reddettiğini bir kez daha ifade etti.

Olayı yorumlayan Şeyh Hamza, başına gelenlerin Lübnan'daki onurlu Dürzi toplumunu temsil etmeyen bireysel bir fitne eylemi olduğunu vurguladı.

Gelecek Hareketi ise yaptığı açıklamada Şeyh Hamza'ya yönelik olayın takipçisi olduğunu ve Lübnan Cumhuriyeti Başmüftüsü Şeyh Abdulatif Deryan, İlerici Sosyalist Parti liderliği, bölge liderleri, tepkileri kontrol altına almakla görevli güvenlik, askeri ve adli kurumlar ve Lübnan Demokrat Partisi ile temas halinde olduğunu duyurdu... Temaslarda saldırganların tutuklanmasına ve fitnenin önlenmesine yönelik tüm çabalar övüldü ve tüm mezheplerden insanların her zaman iç barışını korumak ve ortak bir arada yaşama bağlarını güçlendirmek için bir araya geldiği bir bölgede tepkilerin içine çekilmekten kaçınılması vurgulandı.