Libya’daki son çatışmaların ardından siyasi dengeler değişiyor mu?

Güvenlik sorunları Dibeybe hükümetini zayıflatırken kabileler Başağa hükümetine destek veriyor. Siyasetçilere göre ‘Barış imkansız.’

Dibeybe hükümeti Trablus ve Misrata’daki son güvenlik olaylarını yönetme konusunda başarısız olunması nedeniyle zor durumda. (AFP)
Dibeybe hükümeti Trablus ve Misrata’daki son güvenlik olaylarını yönetme konusunda başarısız olunması nedeniyle zor durumda. (AFP)
TT

Libya’daki son çatışmaların ardından siyasi dengeler değişiyor mu?

Dibeybe hükümeti Trablus ve Misrata’daki son güvenlik olaylarını yönetme konusunda başarısız olunması nedeniyle zor durumda. (AFP)
Dibeybe hükümeti Trablus ve Misrata’daki son güvenlik olaylarını yönetme konusunda başarısız olunması nedeniyle zor durumda. (AFP)

Zayed Hediye
Başta güvenlik olmak üzere Libya arenasında meydana gelen son gelişmeler, Trablus’ta Abdulhamid Dibeybe başkanlığındaki Ulusal Birlik Hükümeti’ni (UBH) ciddi bir çıkmaza sürükledi. UBH’nin Libya’nın Batı bölgesinden çıkması yönünde çağrıların yapılması nedeniyle Dibeybe hükümeti bir çeşit siyasi ve toplumsal dışlanma ile karşı karşıya.
Dibeybe hükümetinin şu an içinde bulunduğu güç durumun temel sebebi, hükümetin Trablus ve Misrata’da geçtiğimiz günlerde yaşanan tehlikeli olayları kontrol altına alma konusunda başarısız olması ve buna ilaveten hükümete bağlı askeri grupların da iki kentteki çatışmalara katılmasıydı.
Dibeybe hükümetinin halihazırda karşılaştığı dışlanmanın son örneği Zaviye kentinde yaşandı. Libya’nın batısındaki Zaviye kentindeki kabile ve siyasi liderleri ile kanaat önderleri Dibeybe’nin rakibi olan Fethi Başağa ve hükümetine destek için toplandı ve Başağa’nın cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine kadar ülkeyi yönetmesi talep edildi.

Kabile liderlerinin desteği
Libya’nın batısındaki Zaviye kentinin önde gelen kabilelerinin liderleri ve kanaat önderleri düzenledikleri toplantının ardından ortak bir açıklama yayınladı. Açıklamada, Dibeybe başkanlığındaki UBH’ye iktidarı Temsilciler Meclisi’nin görevlendirdiği Fethi Başağa’ya teslim etmesi çağrısı yapıldı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Batı bölgesi mevcut durumun ve devam etmesinin riskli olduğu görüşünde. Bu durum ülkeyi tehlikeli bir savrulmaya sürükleyecek. Tüm taraflar arasında siyasi çatışmanın kızışmasıyla birlikte siyasi istikrarsızlığa ve şehirler ile kabileler arasındaki toplumsal bölünmüşlüğe son verilmesi ve devlet egemenliğini yeniden tesis edilmesi için çalışılmasını gerektiriyor. (Toplantıdaki) Katılımcılar, Libya’nın tüm hapishanelerindeki bütün tutukluların serbest bırakılması, tazminat ödenmesi, Batı Bölgesi İhtiyarlar Konseyi’nin kurulması ve ülke dışındaki göçmenler ile ülke içinde yerinden edilenlerle iletişim kurulması amacıyla iç ve dış uzlaşı komitelerinin kurulmasının yanı sıra ordunun birleştirilmesi, Temsilciler Meclisi tarafından görevlendirilen Libya hükümetinin desteklenmesi ve geçiş aşamalarına son verilmesinin önemi konusunda mutabık kaldı. Göçmenlerin ve yerinden edilenlerin emniyet ve güvenliklerini sağlayarak kayıtsız şartsız şehirlerine ve köylerine dönmeli. Libya’nın içişlerine yönelik dış müdahaleler durdurulmalı. Tüm yabancı askeri güçler ülkeden çıkarılmalı.”
Zaviye kentindeki kabile liderlerin bu çağrısı, başkentin kalbinden yaptığı benzer çağrıdan iki gün sonra geldi. Nitekim başta Trablus Belediye Başkanı olmak üzere başkente bağlı Tacura ve Suk el-Cuma (Cuma Çarşısı) belediye başkanları, en az 7 kişinin hayatını kaybettiği kanlı çatışmaları kontrol almakta başarısız olduğu için Dibeybe hükümetine Trablus’u terk etme çağrısı yaptı.

Başağa’ya güçlü destek
Temsilciler Meclisi tarafından görevlendirilen Fethi Başağa başkanlığındaki yeni hükümetin geçtiğimiz haftalarda Trablus’a güç kullanarak girme teşebbüsünün başarısız olması nedeniyle zor ve zayıf bir pozisyona düşmesinin ardından Başağa ve hükümeti Libya’nın batısındaki siyasi ve toplumsal aktörlerden güçlü bir destek aldı.
Başağa pazar günü Zaviye kentindeki petrol rafinerisi salonunda düzenlenen Batı Bölgesi Faaliyetleri Forumu’ndan övgüyle söz ederek, forumu ‘medeni ve onurlu bir ulusal model’ diye nitelendirdi.
Başağa, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Forum ulusal birlik ilkesini güçlendiriyor. Bu ilke, kaos, haksızlık ve yolsuzluk altında inleyen Libya halkının özgür iradesidir. Forum, Libya halkının anayasal meşruiyetle yönetilen sivil ve demokratik bir devletin inşası yönündeki beklentisine açık bir biçimde işaret ediyor. Doğuda, güneyde, Misrata kentinde ve batı bölgesinin tamamında Libya hükümetini destekleyen büyük bir halk hareketi var. Bu hareket, cesur ulusal ruhun, vatanı haram parayla satın alabileceğini düşünen yozlaşmış zümreye galip geleceği konusunda bize umut veriyor.”
Buna karşılık Dibeybe hükümeti yanlısı isimler Zaviye forumunda yapılan açıklamalara yanıt vererek, forumdaki katılımcıları ‘sadece kendilerini temsil eden ve Libya’nın batısındaki kabilelerin tamamı adına konuşma hakkı olmayan azınlık’ diye niteledi.
Başağa ve Dibeybe arasındaki çekişme nedeniyle ikisine bağlı silahlı gruplar ülkede krizin başladığı tarihten bu yana ilk kez iki gün önce Misrata kentinde şiddetli çatışmaların eşiğine geldi. Ancak bölgedeki kanaat önderlerinin olaya müdahalesiyle durum kontrol altına alındı.

Bu çatışmanın çözümü yok
Temsilciler Meclisi Üyesi Abdulmunaim El-Urfi şu açıklamada bulundu:
“Zaviye’deki Batı Bölgesi Etkinlik Forumu’ndan çıkan sonuç, Başağa’nın sokağın güvenini kazanmaya başladığını gösteriyor. Buna karşılık Dibeybe davranışları nedeniyle güven kaybediyor. Forum’un açıklaması kurumsal ve hukuk devletinin menfaatinedir. Başağa’nın Trablus’a girişi yakındır. Başağa şu anda bunu gerçekleştirmek için son düzenlemeleri yapmaya başladı.”
ABD'nin Trablus Büyükelçisi ve Libya Özel Temsilcisi Richard B. Norland da şu açıklamada bulundu:
“Bu akşam Dibeybe ve Başağa ile yaptığım telefon görüşmelerinde son trajik ölümlerin ardından sükunetin sağlanması ve şiddetten kaçınılması konusunda kararlı olduklarını duymuş olmam beni cesaretlendirdi. Başağa silahlı gruplarca siyasi ifade haklarının tehdit altında olduğu yönündeki derin endişeleri aktardı ve yine Başbakan Dibeybe kamu düzeninin sarsılması olarak ifade ettiği adımlara ilişkin endişelerini dile getirdi. Taraflar arasındaki ihtilafların temelinde meşruiyet konusu var. Meşruiyet konusu ancak seçimler yoluyla çözülebilir.”

En kötü ihtimal ve tek çözüm
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Herkes İçin Libya Akımı Partisi Siyasi Büro Başkanı Fethi el-Baca’nın açıklaması ise şöyle oldu:
“Slahlı milisler arasındaki çatışmalar yineleniyor. Çünkü Başağa sahadaki birçoğunun güçlü desteğini elde etti. Daha önce Trablus’a girme konusundaki tüm çabalarının ardından eli kolu bağlı oturmayacak. Başağa yeniden çatışacak. Bu sefer bekleyen bazı güçlerin de katılımıyla hem Trablus hem Trablus dışında uzun süren çatışmalar yaşanabilir. Süreç savaşa doğru ilerliyor. Çünkü Dibeybe ile barışçıl çözüm imkansız.
Baca açıklamasının devamında ABD’nin ortak hükümet kurma çağrısına değindi:
“Böyle bir hükümet üçüncü bir hükümet anlamına gelir. Bu elbette krizi derinleştirecek bir boşuna uğraş demektir. Bence uzlaşı meselesi nihai sınırlara ulaştı ve maalesef süreç silahlı gücün kullanılacağı bir çözüme doğru ilerliyor. Çünkü bu krizde bir galip bir de mağlup olmalı.”
Cumhurbaşkanı adayı Süleyman el-Buyudi de Libya krizinin tek barışçıl çözümünün, Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyi’nin seçimlerin yapılacağı nihai tarih için bir anayasal zemin üzerinde anlaşmaya varmasından geçtiğini belirtti.
“Çözüm vizyonunun olmadığı bir ortamda bölünmüşlüğün ve siyasi kamplaşmanın artması nedeniyle iki meclisin anlaşması acil bir mesele haline geldi” diyen Buyudi iki meclise ‘ülkeyi kurtaracak bir yürütme otoritesinin yapısı, birleşik mi yoksa ikili bir otorite mi olacağı konusu üzerinde acilen anlaşma’ çağrısında bulundu.
Buyudi, bu anlaşmanın sağlanmaması halinde Libya’nın acı verici senaryolara yönelmesine karşı uyararak, bunun Libyalıların ulusal kurumlarının başındakileri yenilemesinin engellendiği bir ortamda durumların daha kötüleşmesine sebep olacağını vurguladı.



Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
TT

Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)

İsrail medyasında, Binyamin Netanyahu hükümetinin Gazze Şeridi’ndeki uygulamaları nedeniyle Mısır ile İsrail arasındaki gerilimin son dönemde arttığına dair haberler yer alırken, Mısırlı üst düzey bir yetkili Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Mısır makamları İsrail’in Şarm eş-Şeyh Anlaşması’nı ihlal eden uygulamalarını tespit etti, bunlara ilişkin bir dosya hazırladı ve Washington’ı bilgilendirdi” dedi.

Mısır’da görev yapmış bazı eski askeri yetkililere göre ise Kahire, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki adımlarını, üzerinde uzlaşılan Trump planından kaçınma girişimi ve sarı hat olarak bilinen bölgede kalıcı bir İsrail askeri varlığı tesis etme çabası olarak değerlendiriyor. Bu durumun Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit ettiği ifade ediliyor.

Sarı hat, 10 Ekim’de Şarm eş-Şeyh’te ABD Başkanı Donald Trump’ın katılımıyla imzalanan ve Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan barış planı kapsamında, Gazze Şeridi’ni iki bölüme ayıran bir ayrım hattı olarak tanımlanıyor. Buna göre hat, Filistinlilerin kontrolündeki batı bölgesindeki toprakların yüzde 47’sini, İsrail’in kontrolü altındaki Gazze’nin yüzde 53’ünden ayırıyor. Gazze’deki Filistinlilerin neredeyse tamamının, bu hattın batısındaki bölgeye göç etmek zorunda kaldığı belirtiliyor.

xsdf
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında Gazze barış planını görüşmek üzere bu ayın sonlarında bir zirve yapılması bekleniyor. (AFP)

İsrail Kanal 14 televizyonunun yayımladığı bir raporda, İsrail ordusunun sarı hat olarak bilinen bölgede faaliyet yürüttüğü ve Gazze Şeridi’nin coğrafi yapısını değiştirdiği öne sürüldü. Kanalın aktardığına göre Kahire, bu durumu ‘bölgesel çıkarlarına yönelik doğrudan bir tehdit’ olarak değerlendiriyor. Raporda, söz konusu faaliyetlerin Mısır’ı öfkelendirdiği ve Kahire’nin, Gazze Şeridi’ni ikiye bölmeye, bölgenin demografik ve coğrafi yapısını değiştirmeye çalıştığı gerekçesiyle İsrail’i ABD’ye şikâyet ettiği belirtildi.

Rapora göre Kahire, özellikle İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in sarı hata ilişkin açıklamalarının ardından Gazze’de yaşananları büyük bir endişeyle izliyor. Zamir’in bu hattı yeni bir savunma ve saldırı hattı olarak nitelemesine dikkat çekilirken, İsrail ordusunun kontrolü altında bulunan bölgede tünel altyapısını tahrip etme ve evleri yıkma gibi faaliyetlerinin, Kahire’de Gazze’de uzun vadeli bir askeri varlık tesis edilmesine yönelik hazırlık olarak yorumlandığı ifade edildi. Bu durumun, Mısır’ı Washington nezdinde acil diplomatik girişimlerde bulunmaya sevk ettiği kaydedildi.

Mısır Askerî İstihbaratı eski Başkan Yardımcısı ve İstihbarat Dairesi eski Başkanı Korgeneral Ahmed Kâmil ise Mısır’ın İsrail’in üzerinde uzlaşılan barış planından kaçınma girişimlerine karşı büyük bir öfke duyduğunu belirtti. Kâmil, İsrail’in sarı hattaki hamlelerinin Gazze’de ve Mısır sınırına yakın bölgelerde kalıcı bir askeri varlık oluşturma niyetine işaret ettiğini, bunun da Mısır’ın ulusal güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.

uı
Kaynaklar, Mısır'ın Sisi ve Netanyahu arasında bir zirve düzenlenmesi için şartlar belirlediğini bildiriyor. (İsrail medyası)

Kâmil, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Mısır’ın tutumunun ulusal güvenliği ilgilendiren bir dizi temel konuda açık, net ve değişmez olduğunu söyledi. Kâmil, bu tutumun, barışın Mısır dış politikasının temel ve stratejik hedefi olması, Kahire’nin İsrail tarafıyla imzalanan anlaşmalara bağlılığı ve İsrail’in iki taraf arasında imzalanan anlaşmalara saygı göstermesi gerekliliğine dayandığını ifade etti.

Kâmil, Mısır’ın İsrail ile gerilimin düşürülmesine yönelik şartlarının, Gazze anlaşmasının ABD Başkanı Donald Trump’ın girişimi doğrultusunda tüm aşamalarıyla uygulanmasını kapsadığını belirtti. Buna göre, herhangi bir engelleme ya da geçersiz gerekçeler olmaksızın ikinci aşamaya derhal geçilmesi, kalıcı ateşkesin tesis edilmesi ve barış sürecine geçilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca İsrail’in anlaşmayı eksiksiz uygulaması, mutabık kalınan miktarlarda insani yardımların girişine izin vermesi ve Refah Sınır Kapısı’nın iki yönde açılması şartlarını sıraladı.

Kâmil’e göre diğer şartlar arasında, Mısır’ın Gazze Şeridi sakinlerinin zorla ya da gönüllü göçe zorlanmasını kesin olarak reddetmesi, İsrail’in Batı Şeria’da yerleşim kurulmasına ve bölgenin İsrail’e ilhakına yönelik adımlarına karşı çıkılması, İsrail ordusunun Philadelphia Koridoru da dahil olmak üzere Gazze Şeridi’nin tamamından çekilmesi ve 7 Ekim 2023 sınırlarına dönülmesi yer alıyor. Kâmil, mevcut İsrail varlığının, anlaşmanın aşamalarının uygulanmasına bağlı geçici bir durum olduğunu, sarı hat da dahil olmak üzere tüm hatların fiili ve hukuki geçerliliği olmayan, varsayımsal çizgiler olduğunu ifade etti.

Dördüncü şartın ise Netanyahu ve hükümetinin, Arap Barış Girişimi kapsamında yer alan açık Arap taleplerine ne ölçüde yanıt verdiğiyle ilgili olduğunu belirten Kâmil, bunun; işgal altındaki Arap topraklarından çekilme, iki devletli çözüme onay verilmesi ve Filistinlilerin Gazze ya da Batı Şeria’dan zorla yerinden edilmesinin reddedilmesi gibi başlıkları içerdiğini söyledi. Ayrıca İsrail’in iyi komşuluk ve saldırmazlık yönünde iyi niyet göstermesi, nükleer silah tehdidinden arındırılmış bir bölge oluşturulmasına ilişkin uluslararası taleplerle uyumlu adımlar atması ve bu alandaki uluslararası anlaşmalara katılması gerektiğini vurguladı.

d
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Arşiv – Reuters)

Mısır’ın, ABD ve İsrail’in Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında bir görüşme düzenleme girişimlerine, İsrail’in barış ve bölgesel istikrara dair açık ve uygulanabilir bir girişimde bulunmadan yanıt vermeyeceği değerlendiriliyor.

İsrail medyasının aktardığına göre ABD, Sisi, Netanyahu ve Trump’ın katılımıyla Washington’da üçlü bir zirve düzenlemeyi denedi. Ancak bu girişim, Mısır’ın şartları nedeniyle İsrail açısından ‘kabul edilemez’ bulundu. Aynı raporlarda, Kahire’nin, Trump’ın bu ay sonunda Florida’da Netanyahu ile yapacağı görüşmede İsrail’e yönelik baskı yaparak Gazze’deki adımlarını sınırlaması yönünde rol oynayacağını beklediği kaydedildi.

Mısırlı strateji uzmanı Tümgeneral Semir Ferec, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına büyük önem atfedildiğini ve Trump’ın, adını taşıyan Gazze Barış Planı’nın uygulanması konusunda Netanyahu üzerinde kesinlikle baskı kuracağını söyledi.

Ferec, Mısır’ın pozisyonunun, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına bağlı olarak değerlendirileceğini, ancak aynı zamanda İsrail’in sarı hat ya da Gazze’nin herhangi bir bölgesinde kalıcı askeri varlık tesis etmesini asla kabul etmeyeceğinin açık ve net olduğunu vurguladı. Ferec’e göre Mısır, Netanyahu hükümetinin tüm hareketlerinin, İsrail ordusunun Gazze’nin tamamından çekilmesini öngören barış planını engellemeye yönelik girişimler olduğunun farkında.

 


Irak hükümeti, Hizbullah ve Husileri terör örgütleri listesine dahil etmekten sorumlu yetkilileri görevden aldı

Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
TT

Irak hükümeti, Hizbullah ve Husileri terör örgütleri listesine dahil etmekten sorumlu yetkilileri görevden aldı

Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)

Irak hükümeti dün yaptığı açıklamada, yaklaşık iki hafta önce Yemen’deki Husiler ile Lübnan’daki Hizbullah’ı ‘terör örgütü’ olarak sınıflandıran bir kararın yayımlanmasına ilişkin olarak bazı yetkililerin görevden alınmasını içeren yaptırımların onaylandığını duyurdu.

Irak Bakanlar Kurulu, resmî gazetede yayımlanmasının ardından özellikle hükümeti oluşturan ve söz konusu gruplara yakınlığıyla bilinen siyasi çevreler arasında geniş tartışmalara yol açan kararla ilgili kurulan soruşturma komisyonunun tavsiyelerini kabul etti.

Söz konusu sınıflandırmanın, iki grubun mal varlıklarının dondurulmasını da içermesi üzerine hükümet, kararın ‘yanlışlıkla’ yayımlandığını belirtmişti. Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani, karardaki hataya ilişkin acil soruşturma başlatılması, sorumluların tespit edilmesi ve ihmali bulunanların hesap vermesi talimatını vermişti.

Hükümetin dün yayımladığı açıklamada, Bakanlar Kurulu’nun, Irak Resmi Gazetesi’nin 17 Kasım 2025 tarihli 4848 sayısında yer alan ve Teröristlerin Mallarının Dondurulması Komisyonu’nun 2025/61 sayılı kararına ilişkin soruşturma komisyonu tavsiyelerini onayladığı belirtildi. Tavsiyeler kapsamında, ilgili bazı yetkililerin görevden alınması ve bazılarının ise başka görevlere atanması gibi idari yaptırımların yer aldığı kaydedildi.

Diğer yandan Irak Ulusal Güvenlik Servisi dün yaptığı açıklamada, komşu bir ülkeden geldiği belirtilen ve DEAŞ terör örgütü bünyesindeki ‘en tehlikeli bomba uzmanlarından biri’ olarak tanımlanan bir kişinin yakalandığını duyurdu.

Irak Ulusal Güvenlik Servisi, Irak Haber Ajansı’na (INA) yaptığı açıklamada, 10 aydan uzun süren takip ve hassas izleme faaliyetlerini içeren nitelikli bir istihbarat operasyonu sonucunda, komşu ülkelerden birinden dönüşünün ardından DEAŞ’ın üst düzey isimlerinden birinin gözaltına alındığını bildirdi. Açıklamada, yakalanan kişinin yüksek derecede tehlikeli unsurlar arasında yer aldığı, adının terör örgütü lider kadrolarına ait listelerde bulunduğu ve 2004 yılından itibaren Bağdat’ta El Kaide unsurları içinde faaliyet göstermeye başladığı belirtildi. Ebu İlya lakabını kullanan şüphelinin, patlayıcı düzeneklerin hazırlanmasında uzmanlaştığı, beş kişiden oluşan bir hücreye liderlik ederek saldırıların gerçekleştirilmesinde rol aldığı kaydedildi.

Soruşturmalarda, söz konusu kişinin patlayıcıların cep telefonlarıyla irtibatlandırılması ve hazırlanmasından sorumlu olduğu, Bağdat’ta faaliyet gösterdiği dönem boyunca 100’den fazla patlayıcı düzeneği teslim ettiği ve başkentin farklı bölgelerini hedef alan terör eylemlerinin doğrudan uygulanmasına katkı sağladığı tespit edildi.


Eski rejimin kalıntıları Yeni Suriye’nin inşasını zorlaştırıyor

Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
TT

Eski rejimin kalıntıları Yeni Suriye’nin inşasını zorlaştırıyor

Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)

Suriye’deki yeni yönetim, büyük şehirlerin kalabalık sokakları ile kırılgan, yoksul kırsal kesimler ve Suriye genelindeki yaygın yıkım arasında, önceki dönemin karmaşıklığından kaynaklanan muazzam zorluklarla karşı karşıya.

Beşşar Esed rejiminin düşüşünü günlerce kutlayan mahallelerin göz alıcı görüntüsünün ardında, daha az gürültülü ve daha karmaşık başka bir mücadele sürüyor. Bir güvenlik kaynağına göre bu mücadelede DEaŞ ve göçmenler (yabancı savaşçılar) en önemli zorlukları oluşturuyor.

Ancak bazıları DEAŞ’ı ve genel olarak aşırılığı güvenlik yaklaşımıyla çözülebilecek ‘teknik bir sorun’ olarak görürken, diğerleri ‘asıl sorunun, eğitim veya aile sistemi ya da herhangi bir örgütlü yaşam biçimi olmaksızın, birkaç yıldır normal sosyal bağlamın dışında gelişen devasa bir insan kitlesini absorbe edecek planlar yapmakta yattığını’ düşünüyor.

Zorluk, yıkıma uğrayan bölgeleri yeniden inşa etmek ve geçim kaynakları yaratmak, özellikle de siyasi ve sosyal kimliklerin radikal grupların mirasıyla iç içe geçmiş olduğu ve bu yüzden potansiyel çatışmalar için verimli bir zemin oluşturan İdlib gibi kırsal bölgelerde yatıyor.

ABD, Irak'tan çekilmeden önce Sünni aşiretlerinden oluşan ve el-Kaide'ye karşı savaşan Sahva Silahlı Güçleri deneyimi, radikalizmden etkilenenleri siyasi ve güvenlik yapılarına dönüştürerek Suriye için olası bir model sunarken, militarizasyondan siyasete ve hizipçilikten devletçiliğe geçiş, yeni Suriye'nin karşı karşıya olduğu en büyük zorluk olmaya devam ediyor.