Picasso'nun torunu Şarku'l Avsat'a konuştu: Büyükbabamın batıl inançları vardı

Picasso’nun torunu dedesinin eserleriyle ilgileniyor ve son kitabında Picasso’nun kişiliği hakkında bilinmeyenleri kaleme aldı

Diana Widmaier Picasso, Picasso’nun ünlü Guernica tablosu (Getty Images)
Diana Widmaier Picasso, Picasso’nun ünlü Guernica tablosu (Getty Images)
TT

Picasso'nun torunu Şarku'l Avsat'a konuştu: Büyükbabamın batıl inançları vardı

Diana Widmaier Picasso, Picasso’nun ünlü Guernica tablosu (Getty Images)
Diana Widmaier Picasso, Picasso’nun ünlü Guernica tablosu (Getty Images)

Büyükbabası Kübizm akımının kurucusu ve dünyanın gelmiş geçmiş en ünlü sanatçısı. Annesi birçok hayır kurumuna sponsorluk yapmış ve babasının eserlerini müzelere bağışlamış. Diana Widmaier Picasso kendini yıllardır Picasso'nun eserlerini kataloglama görevine adamış, sanat tarihi konusunda uzmanlaşmış bir araştırmacı.
Sorbonne Üniversitesi’nden sanat tarihi alanında doktora derecesi olan Diana Widmaier Picasso, Londra ve Paris'teki Sotheby's'de antik tablolarda uzman olarak çalıştı.
Diana Widmaier Picasso'nun yüz hatları ve uzun sarı saçları, ünlü sanatçının tablolarında ölümsüzleştirdiği büyükannesi Marie-Therese'i andırıyor. Diana ile Paris'te tanıştık ve onunla bir röportaj gerçekleştirdik.

-Sanat tarihini nasıl tercih ettiniz? Aile mirasınız kariyer tercihinizde etkili oldu mu?
Sanatsever bir çevrede ve dedemin eserlerinden oluşan başyapıtların bulunduğu bir evde büyüdüğüm için kendimi şanslı sayıyorum. Ancak bu durum, kariyerimin en başından bu yönde çizildiği anlamına gelmiyor. Sanat tarihi araştırmacısı olarak işler yapmaya başlamadan ve Picasso'nun eserlerinde uzmanlaşmadan evvel hukuk okudum ve Sorbonne Üniversitesi'nde sanat tarihi doktorası yaptım. Daha sonra Londra ve Paris'teki Sotheby's'de antik çizimler konusunda uzman olarak çalıştım ve 2003 yılının başına kadar büyükbabamın işlerinde uzmanlaşma konusunda bir girişimim olmadı.

-Tüm sanat eserlerinin izlerini bulmak araştırma ve inceleme gerektirdiğinden, yıllardır Picasso'nun eserlerinin kataloğunu hazırlamak için çalışıyorsunuz. Birincisi, bu işte ne aşamadasınız? Ve bu parçaların etkisinin detaylı incelenmesi ve araştırılması nasıl oluyor?
2003 yılından bu yana DW Edition Vakfı çatısı altında bir grup araştırmacı ile Picasso eserlerinin kataloğunu hazırlamak için çalışıyorum. Katalog, sanatçının tüm eserlerini kronolojik ve tematik sırayla kategorize ediyor. Birkaç bölümden oluşan bu katalog, eserlerin izini sürmede, bize kökenleri, sergilendiği yerler ve teknikleri hakkında bilgi veriyor. Her analitik çalışmadan önce, büyükbabama atfedilen müzelerde, tiyatrolarda ve Fransa'da uluslararası alanda özel koleksiyoncular arasında bulunan tüm parçaların kapsamlı araştırmasını yapmak zorundaydım. Özellikle Picasso'nun eserlerinin çok ve çeşitli olması, sergi salonları arasında ve özel koleksiyonlarda sık sık hareket etmesi nedeniyle sabır ve organizasyon gerektiren devasa bir eser niteliği taşıyor.

-22 Aralık 2022'ye kadar halen Paris'te bulunan Maya Ruiz-Picasso sergisinde, Picasso'nun eserlerinde Maya'nın (annenizin) güçlü varlığını ve onun resimlerinde çocukluk temalarına olan ilgisini görüyoruz. Bu yönünü bize açıklar mısınız? Picasso'nun annenizle ve bir baba olarak sizinle ilişkisi nasıldı?
Maya Ruiz Picasso sergi projesi, 2017 yılında Paris'te Gagosian Gallery'de düzenlenen bir başka sergi olan Picasso ve Maya, Baba ve Kızı’nın hemen ardından ortaya çıktı. Bu son sergi ilgimi çeken bu aile ilişkisi üzerine yaptığım çalışmanın doğal bir devamı olmasıydı. Anneannem Marie-Therese Walter Paris'te Picasso ile tanışmış ve 1927'de aralarında gizli bir ilişki başlamış. 1935'te doğan annem, Picasso'nun eserlerindeki temsili çocuk ve tıpkı büyükannem Marie-Therese gibi Picasso’ya ilham kaynağı oldu. Bu sergi aynı zamanda benim için annemle daha da yakınlaşmak için bir fırsattı. Çünkü çoğu zaman ailemiz hakkında her şeyi bildiğimizi düşünüyoruz, ancak bu doğru değil. Picasso'nun kendisi çocuklarıyla çok şey çizdi ve hatta onları eserlerine dahil etti. Annem bir yandan babasının onunla oynadığı  öğretmen rolünü, diğer yandan çocuklarıyla öğrenci rolünü canlandırdı. Bu anların özeti olan eserler, hayatı boyunca sürdürdüğü sanatsal deneylerle orantılı olarak Picasso'ya ilham verdi. Bağımlılığın getirdiği kısıtlamalarından kurtulma ve bir tür ilkel temsile, basitliğe ve doğaçlamaya dönüştü. Tüm bunlar Picasso için çocukluğa ve onun estetik sembollerine dönmekle mümkün oldu.

-Diğer araştırmacılarla karşılaştırıldığında, aileden olduğunuz için kendinizi şanslı görüyor musunuz? Yoksa bu bazen sizi biraz utandırıyor mu?
Bir tarihçi olarak, Picasso'nun eserlerinin önemi ve çeşitliliği düşünüldüğünde, başyapıtları üzerinde çalışmak büyük fırsat. Sanatçının torunu olarak bu parçalar üzerinde çalışmak, onun yakınlığına kendimi kaptırmamı ve ailemin tarihiyle bağlantı kurmamı sağlıyor. Aile tarihim hakkında her yeni şeyi keşfettiğimde, hala kendimi şanslı buluyorum. Uzun yıllar boyunca büyükannem ve büyük babamın ilişkisini dağınık ayrıntılar dışında bilmiyordum. Aile efsanesi hakkında sızdırılan bilgiler ve bazı kitaplarda yayınlanan hikayeler genellikle yanlıştı.

-Bugün ve tüm dünyada Picasso'nun eserlerine adanan sergiler hala çok popüler. Peki Picasso'nun evrenselliğini nasıl açıklayacağız?
Picasso'nun çalışmalarının başarısının farklılığından kaynaklandığını düşünüyorum. Klasik sanatla ve Avrupa dışında her şeye ilgi duyan bir sanatçı olduğu için eserleri her zaman yaratıcıydı.

-Kübizm akımın öncüsü olarak bilinen Picasso, çeşitli alanlardan birçok sanatçıyı etkilemiştir. Sizce bu etkilerden en öne çıkanlar nelerdi?
Hatırlatmak gerekirse, 1912 sonrasında Picasso, Kübizm'in kurucu babası olarak kabul edilmeye başlandı. Birçok çağdaş sanatçıya ilham vermenin yanı sıra bir dönüm noktasıydı. Bazıları Picasso'nun Kübist enstalasyonlarında sanatsal pratiklerini canlandırmak için bir fırsat keşfettiler. Sanatçı Frank Stella ve onun ‘Çemberler’ serisi ve bütün eserlerinin Picasso'nun eserlerinden etkilenen Anthony Caro, Bertrand Lavier gibi çağdaş sanatçılar ve Fransız-Cezayirli heykeltıraş Adel Abdel Samad gibi. 2015 yılında düzenlediğim ‘Picasso Mania’ sergisi vesilesiyle katıldığım bir toplantıda İngiliz Thomas Hauseago, henüz 17 yaşındayken Picasso'yu rüyasında gördüğünü, bu rüyanın sanatçı olma hayalini sürdürmesi için onu cesaretlendirdiğini anlattı. Ayrıca, modern koreograf Kader Belarbi'nin ‘The Celtibank Family’ adlı sergisinde açıkça gördüğümüz dans gibi beklemediğimiz sanatsal alanlarda Picasso'nun etkisinin olması fikri hoşuma gidiyor.

-Gallimard Yayınevi’nden çıkan, son kitabınız Picasso sorcier’de dedenizin kişiliğinin bilmediğimiz bir yönünden bahsediyorsunuz, açıklar mısınız?
Sergi hazırlıkları vesilesiyle dedemin evinde gizlice sakladığı birkaç şey buldum: Tarihleri ​​belli olan ipek parçalarına serilen elbiseler, saç tutamları ve tırnaklar Çok fazla batıl inancı olan dedemin kişiliğinin bir yönüne ışık tutan bu eşyaların keşfi beni büyüledi. Masanın üzerine ters konmaması gereken ekmek veya evde açılmaması gereken şemsiye ya da ölüm getireceğini düşündüğü için yazmayı reddettiği vasiyet hakkında annemin söylediklerini hatırlıyorum. Araştırmacı Philip Charlie ile beraber yazdığım bu kitapta analiz ettiğim şey buydu ve ikimiz de şu sonuca vardık:
Günlük yaşama duyulan bu saygı, sanatçının yaşamla olan ilişkisi ve ilhamıyla ilişkili. Picasso hatıraları adını verdiğim bu kararlar, ressamın hafızasına doğal olarak gelişiyor. Daha geniş anlamda kolektif hafızanın kurucu unsurları haline geliryorlar ve Picasso için unutuluşun yüzü için bir repertuar oluştururlar.

-Picasso'nun tüm eserlerindeki tüm sırları biliyor muyuz, yoksa henüz keşfetmediğimiz şeyler var mı?
Picasso'nun çalışmalarında her zaman keşfedilecek bir şeyler vardır. Sanat tarihi, akımlara göre sürekli gelişen bir sistemdir ve Picasso'nun özellikle uzun süre yaşadığı ve çok ürettiği için yaşamının birçok farklı yönüne yaklaşabiliriz. Çalışmaları üretken ve birçok farklı teknik deney ve malzeme ile taşınıyor ve bize hala birçok keşif vaat eden çok zengin bir miras bıraktı.

-Arap dünyasının Körfez bölgesindeki sanat ve kültür ortamının canlanması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Körfez ülkeleri, kurumsallaşan iddialı kültür politikalarına ek olarak sanat piyasasında önemli bir rol oynuyor. Etkileyici müzelerin açılması sayesinde, bu bölgedeki çağdaş sanatçılar uluslararası sahnede iz bırakmayı başardılar. Bu canlılık, Sotheby's ve Christie's gibi müzayede evlerinin kurulması veya Körfez ülkelerinde çağdaş sanat galerilerinin kurulmasıyla kanıtlanmıştır. Algımdaki bu olumlu dinamik, daha büyük bir yaratıcı gelişme için coşku ve iyimserlik berındırıyor.



5 yıl geçti ama tartışma bitmedi: Gerilim dizisinin finali izleyiciyi böldü

33 yaşındaki Robert Aramayo (sağda), Game of Thrones ve Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri'ndeki (The Lord of the Rings: The Rings of Power) rolleriyle de tanınıyor (Netflix)
33 yaşındaki Robert Aramayo (sağda), Game of Thrones ve Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri'ndeki (The Lord of the Rings: The Rings of Power) rolleriyle de tanınıyor (Netflix)
TT

5 yıl geçti ama tartışma bitmedi: Gerilim dizisinin finali izleyiciyi böldü

33 yaşındaki Robert Aramayo (sağda), Game of Thrones ve Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri'ndeki (The Lord of the Rings: The Rings of Power) rolleriyle de tanınıyor (Netflix)
33 yaşındaki Robert Aramayo (sağda), Game of Thrones ve Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri'ndeki (The Lord of the Rings: The Rings of Power) rolleriyle de tanınıyor (Netflix)

Netflix izleyicileri, aradan neredeyse 5 yıl geçmiş olmasına rağmen bir gerilim dizisinin finalini hâlâ tartışıyor.

Sarah Pinborough'nun 2017 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan psikolojik gerilim dizisi Gözlerinin Ardında (Behind Her Eyes), Şubat 2021'de platformda yayına girdiğinde geniş yankı uyandırmıştı.

6 bölümlük yapımda Tom Bateman, Simona Brown, Eve Hewson ve Robert Aramayo rol aldı. Dizi, izleyicileri ikiye bölen çarpıcı bir sürprizle sona erdi.

Psikolojik gerilim, yalnız bir bekar anne olan Louise'in, yeni patronu David'le ilişki yaşamaya başlamasıyla açılıyor. Ancak Louise'in, David'in eşi Adele'le beklenmedik bir dostluk kurmasıyla olaylar daha da karmaşık bir hal alıyor.

Başlangıçta bir aşk üçgeni gibi görünen hikaye, sırların açığa çıkmasıyla giderek karanlıklaşıyor ve dizi, giderek fantastik bir boyut kazanıyor.

Tartışmalı olaylar zinciri, Louise ve Adele'in kabusları üzerinden yakınlaşmasıyla başlıyor. Adele, yeni arkadaşına rüyalarını kontrol etmeyi ve astral seyahati öğretmeye başlıyor.

Dizinin sürpriz finali, aradan geçen zamana rağmen hâlâ tartışılmaya devam ediyor. Pek çok kişi sürprizden "nefret ettiklerini" söyleyerek dizinin sonunu eleştiriyor. Bazı izleyiciler, sona hâlâ takılı kaldıklarını dile getiriyor. 

"Hiç hazır değildim"

Bir izleyici X'te yakın zamanda yaptığı paylaşımda, "İnanın bana, bir hafta boyunca uyuyamadım" diye yazdı.

Bir başkası ise, "En çılgın kısmı, bu sürprizin son 4 dakikada ortaya çıkmasıydı. Hiç hazır değildim" yorumunu yaptı.

Diziyi savunanlar da vardı. Bir izleyici, "Şimdiye kadar yapılmış en iyi dizilerden biri. İkinci sezonu hak ediyordu ama Netflix hayranlarını yüzüstü bıraktı" dedi.

Başka bir yorumda ise, "Bu dizi inanılmazdı! Sonunda farklı ve öngörülemez bir şey izledik” ifadeleri kullanıldı.

"Bu dizi deliceydi" diyen bir izleyiciye, bir başkası "Rüyalarıma girdi. Çağlar boyu konuşulacak bir sürpriz" diye katıldı.

"Çok keyif almıştım ama sonu hayal kırıklığıydı"

Reddit'teyse tepkiler çok daha sertti. Bir kullanıcı, "Hayatımda hiçbir şeyin finalinden bu kadar nefret etmemiştim" derken, bir başkası "Berbattı" diye yazdı.

Başka bir izleyici ise şunları söyledi:

Sonu o kadar aptalcaydı ki diziyi tamamen mahvetti. Son bölüme kadar fena değildi, sonra bir anda Goosebumps bölümüne döndü. Daha saçma, daha klişe bir final düşünemiyorum. Doğaüstü unsuru baştan doğru kursalardı belki işe yarardı. Hikaye iyi bir korku filmi olabilirdi ama bu bir psikolojik gerilimdi ve astral seyahati apar topar sıkıştırdılar. Tembelceydi ve diziyi mahvetti.

Bir başka izleyici de, "Çok keyif almıştım ama sonu o kadar hayal kırıklığıydı ki artık kimseye önermem" dedi.

Louise'i canlandıran Simona Brown daha önce dizideki rüya sahneleriyle ilgili, "American Horror Story kadar korkutucu değil ama daha huzursuz edici ve tuhaf" demişti.

31 yaşındaki Brown ayrıca, "İzlemesi karanlık ama rahatsız edici değil" ifadelerini kullanmıştı.

Oyuncu, Metro'ya verdiği bir röportajda senaryoyu ilk okuduğunda "tam anlamıyla afalladığını" da söylemişti:

Annemi arayıp 'Oynadığım karakterin başına ne geldiğini tahmin edemezsin' dedim. Anlattığımda onun da 'Yok artık' dediğini hatırlıyorum.

Independent Türkçe, Express, Mirror, Metro


Ünlü oyuncudan Darth Vader sinyali: Göz açıp kapayıncaya kadar orada olurum

Kanadalı yıldız Hayden Christensen, ilk olarak Yıldız Savaşları: Bölüm II - Klonların Saldırısı'nda (Star Wars: Episode II - Attack of the Clones) Anakin'i canlandırmış, ikinci performansınıysa Yıldız Savaşları: Bölüm III - Sith'in İntikamı'nda (Star Wars: Episode III - Revenge of the Sith) sergilemişti (20thCentFox)
Kanadalı yıldız Hayden Christensen, ilk olarak Yıldız Savaşları: Bölüm II - Klonların Saldırısı'nda (Star Wars: Episode II - Attack of the Clones) Anakin'i canlandırmış, ikinci performansınıysa Yıldız Savaşları: Bölüm III - Sith'in İntikamı'nda (Star Wars: Episode III - Revenge of the Sith) sergilemişti (20thCentFox)
TT

Ünlü oyuncudan Darth Vader sinyali: Göz açıp kapayıncaya kadar orada olurum

Kanadalı yıldız Hayden Christensen, ilk olarak Yıldız Savaşları: Bölüm II - Klonların Saldırısı'nda (Star Wars: Episode II - Attack of the Clones) Anakin'i canlandırmış, ikinci performansınıysa Yıldız Savaşları: Bölüm III - Sith'in İntikamı'nda (Star Wars: Episode III - Revenge of the Sith) sergilemişti (20thCentFox)
Kanadalı yıldız Hayden Christensen, ilk olarak Yıldız Savaşları: Bölüm II - Klonların Saldırısı'nda (Star Wars: Episode II - Attack of the Clones) Anakin'i canlandırmış, ikinci performansınıysa Yıldız Savaşları: Bölüm III - Sith'in İntikamı'nda (Star Wars: Episode III - Revenge of the Sith) sergilemişti (20thCentFox)

Yıldız Savaşları (Star Wars) yıldızı Hayden Christensen, Darth Vader merkezli bir dizi ya da film fikrine sıcak baktığını söyledi.

"Çok isterim" diyen Christensen, Fan Expo Şikago etkinliğinde yaptığı açıklamada, "Eğer yetkililer bunun görmek istedikleri bir şey olduğuna karar verirse, göz açıp kapayıncaya kadar orada olurum" ifadelerini kullandı.

44 yaşındaki oyuncu, 17 yıllık bir aranın ardından 2022 tarihli mini dizi Obi-Wan Kenobi'yle evrene geri dönmüş; yapımda hem Darth Vader'ı hem de geri dönüş sahnelerinde Anakin Skywalker'ı canlandırmıştı.

Christensen, ardından Ahsoka'nın ilk sezonunda Anakin Skywalker rolünü yeniden üstlenmiş, ikinci sezonda da karakteri canlandıracağı açıklanmıştı.

Christensen, bu yıl Japonya'da düzenlenen Star Wars Celebration etkinliğinde hayranlara şunları söylemişti:

Paylaşabileceğim çok fazla şey yok ama Anakin, ikinci sezonda geri dönecek.

Christensen, Darth Vader'ı yeniden canlandırma fırsatı bulması halinde, ikonik kötü karakterin Rogue One'da görülen ürkütücü etkisini korumasını isteyeceğini de vurguladı.

Yıldız Savaşları evrenindeki bir sonraki yapım ise mayısta vizyona girecek The Mandalorian and Grogu olacak. 

Filmde Pedro Pascal'ın canlandırdığı Din Djarin ve eskiden Baby Yoda diye bilinen Grogu, galakside bir kez daha tehlikeli bir göreve atılacak.

Jon Favreau'nun yönettiği filmde Sigourney Weaver, Jeremy Allen White, Steve Blum ve Hemky Madera da oyuncu kadrosunda yer alıyor.

Independent Türkçe, GamesRadar, Star Wars Holocron


Kült serinin yaratıcısından sert eleştiri: Bir klasik nasıl raydan çıktı?

Macaulay Culkin, henüz 10 yaşındayken rol aldığı Evde Tek Başına'yla bir anda tüm dünyanın tanıdığı bir Hollywood yıldızına dönüşmüştü (20th Century Fox)
Macaulay Culkin, henüz 10 yaşındayken rol aldığı Evde Tek Başına'yla bir anda tüm dünyanın tanıdığı bir Hollywood yıldızına dönüşmüştü (20th Century Fox)
TT

Kült serinin yaratıcısından sert eleştiri: Bir klasik nasıl raydan çıktı?

Macaulay Culkin, henüz 10 yaşındayken rol aldığı Evde Tek Başına'yla bir anda tüm dünyanın tanıdığı bir Hollywood yıldızına dönüşmüştü (20th Century Fox)
Macaulay Culkin, henüz 10 yaşındayken rol aldığı Evde Tek Başına'yla bir anda tüm dünyanın tanıdığı bir Hollywood yıldızına dönüşmüştü (20th Century Fox)

Evde Tek Başına'nın (Home Alone) yönetmeni Chris Columbus, komedi klasiği serinin düşüşe geçtiği noktayı açıkça işaret etti.

Hollywood Reporter'ın aktardığına göre, Los Angeles'taki Akademi Film Müzesi'ndeki etkinlik sırasında konuşan Columbus, serideki "gerçekten kötü devam filmleri" döneminin Evde Tek Başına 3'le (Home Alone 3) başladığını söyledi.

Evde Tek Başına 2'yi (Home Alone 2: Lost in New York) de yöneten Columbus, başka yapımların adını açıkça anmadı. Ancak bu değerlendirmeyi yaparken 2002 yapımı Evde Tek Başına 4 (Home Alone: Taking Back the House), 2012'de çekilen Evde Tek Başına 5 (Home Alone: The Holiday Heist) ve 2021'de yayımlanan Home Sweet Home Alone gibi filmleri kastetmiş olabileceği düşünülüyor.

"Bu seri gerçekten kötü devam filmleriyle tekrar tekrar ele alındı" diyen Columbus, sözlerini şöyle sürdürdü:

Kimseyi kırmak istemem ama işi tamamen mahvettiler. Bu düşüş Evde Tek Başına 3'le başladı ve ondan sonra her şey daha da kötüye gitti. Evde Tek Başına 3, kötü filmler arasında belki de en iyisi.

67 yaşındaki Columbus'a göre sorunların bir kısmı, seride kullanılan dublör destekli sahnelerden kaynaklanıyor. Yönetmen, bunun serinin karakteristik fiziksel komedi ve sakarlık mizahını yapaylaştırdığını ve sahnelerin inandırıcılığını zayıflattığını söylüyor.    

Öte yandan serinin yıldızı Macaulay Culkin, daha önce "devam filmi" için son derece ilgi çekici bir fikir ortaya atmıştı. 45 yaşındaki Culkin'in önerisine göre Kevin bu kez baba rolünde geri dönecekti.

"Çok çalışıyorum ve çocuğuma yeterince ilgi göstermiyorum. O da bana kızıyor. Sonra ben dışarıda kilitli kalıyorum" diyen Culkin, sözlerine şöyle devam etmişti:

İçeri almıyor beni... Tuzakları kuran bu kez o oluyor.

Culkin, Amazon Prime Video'nun hit bilimkurgu dizi Fallout'un ikinci sezonunda rol alıyor.

Independent Türkçe, GamesRadar, Hollywood Reporter, Variety