Irak’ta siyasi kriz nedeniyle hükümet kurulamıyor

Şii ve Kürt gruplar arasındaki iç çekişme, ülkedeki ekonomik reform hareketini felç ediyor.

Bağdat’taki Yeşil Bölge’nin önündeki Irak güvenlik güçleri. (AFP)
Bağdat’taki Yeşil Bölge’nin önündeki Irak güvenlik güçleri. (AFP)
TT

Irak’ta siyasi kriz nedeniyle hükümet kurulamıyor

Bağdat’taki Yeşil Bölge’nin önündeki Irak güvenlik güçleri. (AFP)
Bağdat’taki Yeşil Bölge’nin önündeki Irak güvenlik güçleri. (AFP)

Irak dün, seçimlerden sonra en uzun süren durağan bir döneme girdi. Zira Şii ve Kürt gruplar arasındaki iç çekişme nedeniyle hükümet kurulamıyor. Bu durum, on yıllardır süren savaşların ardından ülkenin ayağa kalmaya çalıştığı bir ortamda gerekli reformları engelliyor.
Ekim’de seçimlerin yapılmasının üzerinden dokuz aydan fazla bir zaman geçmesine rağmen cumhurbaşkanı ve başbakan seçmekle görevli milletvekilleri anlaşmaya yakın görünmüyor. Irak, cumhurbaşkanı veya hükümet olmadan 290 gün geçirerek rekor kırdı.
Daha önceki en uzun hareketsizlik 2010’da kaydedildi. Zira Maliki o dönem hükümetsiz geçen 289 günün ardından ikinci kez başbakan seçildi.

Günlük işleri yürüten hükümet
Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi başkanlındaki hükümet, görevi sona ermesine rağmen ‘günlük işleri yürütme’ statüsü altında çalışmalarına devam ediyor. Partiler yeni bir hükümet üzerinde anlaşmazsa Kazımi hükümeti yeni seçimler düzenlene kadar geçici bir hükümet olarak görevine devam edebilir.
Bu siyasi durgunluk, Irak’ı 2022 bütçesinden mahrum bıraktı. Böylece çok ihtiyaç duyulan temel altyapı projeleri için gereken harcamalar ve ekonomik reformlar durdu.

Siyasi durgunluğun topluma etkileri
Iraklılar, ham petrol fiyatlarının artmasıyla birlikte Bağdat’ın rekor düzeyde petrol gelirleri elde etmesine ve DEAŞ’ın yenilgisinin üzerinden geçen beş yıldan bu yana ülkenin büyük çatışmalara tanık olmamasına rağmen mevcut durumun kötü hizmet ve işsizlik sorununu derinleştirdiği görüşünde.
Kamudan emekli olan ve ülkenin güneyindeki Nasıriye kentinde ikamet eden 68 yaşındaki Muhammed Muhammed, “Hükümet yok. Dolayısıyla bütçe de yok. Caddeler çukurlarla kaplı. Elektrik ve su az bulunuyor. Sağlık ve eğitim kötü” dedi.
Muhammed’in bahsettiği koşullar, 2019’da Bağdat’ta ve Irak’ın güneyinde protestolara yol açtı.
Göstericiler, 2003’te ABD’nin öncülük ettiği ve Saddam Hüseyin’i deviren işgalden bu yana iktidarda bulunan partilerin çekilmesini talep ederek, bu partileri Irak’ın ilerlemesini imkansız hale getiren yolsuzlukla suçladı. Güvenlik güçleri ve silahlı grupların adamları yüzlerce gösterici öldürdü ve 2020’de gösteriler kademeli bir şekilde durdu.
Kazımi gösterilerin ardından uzlaşı adayı olarak göreve başladı ve göstericilerin katillerini cezalandırma ve erken seçimleri düzenleme sözü verdi. Gösterilere katılanların çoğu değişim umudunu kaybetti.
Gösterilere katılan hükümet karşıtı aktivist Ali el-Hayali, “Hükümet nasıl olursa olsun, arkadaşlarımızı öldüren kişi ve partilerden oluşacak” dedi.

Çekişme halindeki partiler
Irak’ta bir hükümetin kurulması genellikle aylar sürüyor ve bunun için tüm büyük siyasi partilerin desteğinin alınması gerekiyor.
Irak’taki çoğunluk nüfusu temsil eden Şii partiler, Saddam’ın devrilmesinden bu yana başbakanlık makamını elinde tutmaya devam ediyor. Cumhurbaşkanlığı koltuğu Kürtlere, Meclis Başkanlığı koltuğu da Sünniler veriliyor.
Söz konusu partiler arasında büyüyen bölünmeler bu kez istisnai bir şekilde hükümet kurma sürecini uzattı.
Şii cephesinde, ekim seçimlerinde en çok oyu alan din adamı Mukteda es-Sadr, birçoğu İran tarafından desteklenen ve silahlı kanatları bulunan iktidardaki Şii rakiplerini dışlayarak bir hükümet kuramaması nedeniyle geçen ay 74 milletvekilini meclisten çekti
Sadr bu çekilmeyle birlikte Meclis’teki sandalyeyi rakiplerine bıraktı ancak kendisinin, Sadr Hareketi’nin ve milyonları bulan halk tabanının kabul etmeyeceği bir hükümet kurmaya çalışırlarsa sessiz kalmayacaklarını söyledi.
Yüzlerce Sadr destekçisi dün (çarşamba) bir beton bloku yıkarak hükümet binalarının da bulunduğu Yeşil Bölge'ye girdi. Çatışma olmazken güvenlik güçleri Sadr destekçilerini dağıtmak için tazyikli su kullandı.
Sadr, bu ay içinde Twitter hesabında yaptığı bir paylaşımda, ezeli rakibi Maliki'yi yolsuzlukla suçlayarak aday olmasını engelledi.
Sadr’ın rakipleri başka bir aday, Muhammed Şiya es-Sudani'yi başbakanlık için aday gösterdiler. Ancak Sadr, Maliki'nin müttefiki olduğu için Sudani’nin adaylığına da karşı çıkabilir.
Basına açıklama yapma yetkisi olmadığı için kimliğinin açıklanmamasını isteyen Sadr Hareketi’nin bir üyesi, "Sudani Maliki’nin gölgesinden ibarettir” dedi.
Diğer yandan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) iktidar ortağı iki ana Kürt partisi arasındaki ihtilaflar cumhurbaşkanının seçilmesini engelliyor.
Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) 2003’ten bu yana cumhurbaşkanlığı koltuğunu elinde tutuyor.
KYB’nin rakibi olan ve büyük bir farkla en fazla Kürt oyu alan Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ise kendi cumhurbaşkanı adayının seçilmesinde ısrar ediyor. İki taraf da taviz vermeye istekli görünmüyor.
KDP Milletvekili Şirwan El-Dobardani, “Henüz anlaşamadık. Cumhurbaşkanlığı makamı sonsuza kadar tek bir partinin elinde kalmamalı” açıklamasında bulundu.



Rusya, yeniden yapılanmanın başlamasıyla birlikte Suriye arenasına geri dönüyor

Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
TT

Rusya, yeniden yapılanmanın başlamasıyla birlikte Suriye arenasına geri dönüyor

Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)

Mustafa Rüstem

Sonunda ilk kez, birbiri ile savaşan eller tokalaştı. Rusya'nın siyasi karar alma süreçlerinin mutfağı olan Moskova Dışişleri Bakanlığı'nın lüks salonundaki beyaz masanın etrafında, on yıldır birbirine hasım olan gözler buluştu. Bu, Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani’nin, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mahir eş-Şara'nın da aralarında bulunduğu üst düzey bir heyetin eşlik ettiği ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile bir araya geldiği bu türden ilk ziyaretiydi.

Bu ziyaret, on yıllardır ittifak dilinin baskın olduğu iki ülke arasındaki diplomatik kartların yeniden karılması açısından son derece önemli görünüyor. İttifak, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin akabinde Moskova'ya kaçmasının ardından değişti. Ancak Kremlin’in kapıları, Esed iktidarını devirme hareketinin başlamasıyla birlikte katıldığı Suriyeli muhalif güçlerin saflarındaki siyasi ve askeri mücadelesinin başlangıcından bu yana, “Ebu Ayşe” lakaplı Bakan Şeybani'ye açıldı.

Yeni bir beyaz sayfa

Siyaset dünyasının en meşhur sözü olan “bugünün düşmanı yarının dostu olabilir” doğrudur. Mutlak anlamda ne düşmanlık ne de dostluk vardır. Ancak görüşmelerdeki beden dili söyleyeceğini söyledi ve Rus diplomasisinin, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı 15 Ekim'de Moskova'da yapılması planlanan Rus-Arap zirvesine davet ederek de olsa, Suriye topraklarına ve Akdeniz'e erişimini koruma konusundaki “aceleci” tavrını özetledi.

 Rusya, Esed'in devrilmesinden bu yana Moskova'ya yaptığı ilk ziyarette Şeybani'yi ağırladı (AFP)Rusya, Esed'in devrilmesinden bu yana Moskova'ya yaptığı ilk ziyarette Şeybani'yi ağırladı (AFP)

Suriyeliler, Lavrov ve Şeybani arasındaki görüşmede genel bir diplomatik denklik tablosuna ulaşmadan önce, Esed Suriyesi döneminde alışılan itaatkarlıktan uzak olduklarını açıklayan bir beden dili benimsemeye çalıştılar. Suriye Dışişleri Bakanı, ülkesinin Moskova'nın Esed rejimiyle ekonomik, güvenlik ve askeri alanlarda imzaladığı tüm önceki anlaşmaları kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirmeye çalıştığını gizlemedi. Bu yeniden değerlendirme, iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğini şekillendirmeyi amaçlıyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise ülkesinin, Suriye halkının tercihlerine saygı duyduğunu ve Moskova'nın Şam'daki yeni yönetimle iş birliği yapma isteğini dile getirdi. Hatta yaptırımların kaldırılması çağrısında bulundu.

Şantaj mı yoksa oyunun kuralları mı?

GSM Merkezi Direktörü Dr. Asıf Melhem, The Independent Arabia'ya verdiği röportajda, “sözlü destek” sınırları içinde kalan Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırılması ve benzeri konularla ilgili özel görüşmelere rağmen, mevcut Suriye hükümetinin ABD ve Batılı ülkelere her zaman kesin olarak güvenmenin imkânsız olduğunu anladığını söyledi.

Melhem, iki yönetim arasındaki gergin tutumlarda gözle görülür bir değişim olduğunu ve Şam'ın Esed rejimine verdiği destek sebebiyle Moskova'ya şantaj yapmaya çalışırken, Rusların bir miktar esneklik gösterdiğini belirtiyor. Melhem, “Yeni hükümet, ‘sizin yardımınız olmasaydı Esed çoktan devrilmişti’ demek istedi ve bu nedenle Rus yönetiminden tazminat ödemesini ve Esed'i teslim etmesini talep etmeye başladı” diye devam etti.

Ciddi Suriyeli yetkililer, Suriye'deki askeri üslerin Rusya için acil bir ihtiyaç ve Moskova tarihinde bir dönüm noktası olduğuna inanıyor. Ama durum böyle değil. Rusya'nın ihtiyacı olduğu doğru, ancak beklendiği kadar acil ve kaçınılmaz değil.

Rus GSM Merkezi’nin Direktörü, siyasette her pozisyonun bir bedeli olduğuna inanıyor. Rusya, Suriye'deki üslerini elinde tutmakla ilgileniyor ve bunları korumanın yanı sıra, Esed iktidarından önce bile Suriye ile iyi olan ilişkilerini sürdürmek istiyor.

Haberler, Rus bombardımanı nedeniyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koyuyor (AFP)Haberler, Rus bombardımanı nedeniyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koyuyor (AFP)

Direktör şu açıklamada da bulundu: “Her halükarda, üsler Moskova için bir ölüm kalım meselesi değil. Örneğin Suriye kıyılarını ele alırsak, Ruslar açısından Akdeniz'e erişimin tek yolu Karadeniz, Cebelitarık Boğazı veya Süveyş Kanalı’dır. Bu koridorlar ise belirli anlaşmalara tabi. Bu nedenle, özellikle Rusya, herhangi bir bölgede yaşanabilecek beklenmedik gelişme korkusuyla askeri varlığını çeşitlendirmeye başladı. Sudan, Libya ve Eritre'de askeri üsler kurma girişiminde bulundu. Zira üslerinin bulunduğu ülkelerde bazı siyasi değişiklikler yaşanabileceğinin ve bu durumda üslerini korumanın zorlaşabileceğinin farkında.”

Ekim 2011'de Moskova, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olarak, eski Suriye devlet başkanı Beşşar Esed'in istifasını isteyen Batı destekli kararlara karşı veto yetkisini kullanmaya başladı. Bu veto, 8 Aralık 2024'e kadar süren Suriye savaşı boyunca tekraren devam etti. Eylül 2015’te de askeri müdahalede bulundu. O dönemde Rus güçleri, DEAŞ ve terör örgütü olarak tanımladığı el-Kaide'nin Suriye kolu Nusra Cephesi de dahil olmak üzere muhalif grupları hedef aldıklarını kabul ettiler.

Bununla birlikte haberler, özellikle Kuzey Suriye'de Rus bombardımanları sebebiyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koydu. Bu durum, milyonlarca insanın Türkiye yakınlarındaki veya sınırındaki kamplara göç etmesine yol açtı. Bu arada, Ekim 2016'da Moskova, BM İnsan Hakları Konseyi'ndeki koltuğunu kaybetti.

Rusya-Suriye ilişkileri, Suriye'nin bağımsızlığını tanıyan ilk rejim olan eski Sovyetler Birliği dönemine kadar uzanıyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre iki ülke arasında kurulan diplomatik ilişkiler ve stratejik ittifak, Hafız Esed'in Suriye'de iktidara gelmesiyle (1970'ten 2000'e) zirveye ulaştı.

Ekonomik ilişkiler

Tüm bunların bir uzantısı olarak Moskova, Şam ile ilişkilerini korumaya çalışıyor. Son görüşme de yeni bir koordinasyon aşamasının başlangıcı sayıldı. Rusya yalnızca siyasi ve askeri düzeylerde değil, ayrıca Suriye'nin yeniden inşası ve istikrarının sağlanması konusunda da kapsamlı yardım sunma isteğini dile getirdi.

Gözlemciler, bu görüşmenin kanlı bir dönemin ardından açık oynamaya ve yeni bir sayfa açmaya yönelik daha geniş bir çabanın parçası olduğuna inanıyor. Bu adımlar, sivillerin ölümüne ve geniş bir bölgede köy ve kasabalarda hâlâ görülebilen yıkıma yol açan bombardımanlar sebebiyle Rusya'nın kendileriyle karanlık bir geçmişe sahip olduğunu düşünen Suriyelilerin kızgınlığına rağmen atılıyor. Rusya'nın yeniden inşaya katılması yakıp yıktıklarını telafi etmenin, diğer yandan da yatırım ve çok sayıda anlaşmanın değerlendirilmesi yoluyla sıcak sulara dönüşün bir yolu olabilir.

 Dr. Asıf Melhem ise, Suriye ile Rusya arasında fosfat, petrol, doğalgaz ve Tartus Limanı alanındaki yatırımlar için imzalanan sözleşmelerin rejimin devrilmesinden çok önce iptal edildiğini vurguluyor. Bu sözleşmeler kapsamında Suriyeli şirketler ile ortak olan Rus şirketlerinin, hisselerini ortaklarına devrettiklerinin, dolayısıyla ziyaretin, bu anlaşma ve sözleşmelerin yeniden değerlendirilmesi bağlamında yapıldığının altını çiziyor.

Buna ilave olarak Rusya, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi ve uluslararası alanda önemli bir varlığa sahip. Dünyanın en büyük ikinci gücü. Melhem bunun önemli olduğuna inanıyor, zira bu sebeple Rusya’nın görüşleri dikkate alınıyor. Dolayısıyla Rusya ile ilişkiler sürdürülmeli, bu durum şüphesiz Suriye'ye fayda sağlayacaktır.

Öte yandan Şam, Rusya'nın Suriye'ye ihtiyacı olduğunu iddia ederek durumu abartmaya çalışıyor. Melhem’e göre bu doğru değil, çünkü Suriye'nin toplam yüzölçümü Moskova ve kırsalının yüzölçümünü aşmıyor ve Rusya, eğer zorunda kalırsa ve bölgede kalmasının bedelinin elde edeceği faydadan daha büyük olduğunu görürse, sonunda bu üslerden vazgeçebilir.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.