Kalbinizin ve beyninizin sağlığı için seyahat edin

Tatiller kalp hastalığı riskini azaltıp demans (bunama) hastalarına yardımcı oluyor

Kalbinizin ve beyninizin sağlığı için seyahat edin
TT

Kalbinizin ve beyninizin sağlığı için seyahat edin

Kalbinizin ve beyninizin sağlığı için seyahat edin

Seyahat terapisi, belirli koşulları tedavi etmek için ve bazı kronik rahatsızlıkları olan kişilerin sağlığını iyileştirmek için günümüzde yaygın olarak kullanılan tıbbi terim haline geldi.
Avustralya ve Çin'den araştırmacıların yaptığı ve Progress in Tourism Management dergisinin önümüzdeki Ekim sayısında yayınlanacak olan "Demans tedavisinin seyahat ve psikolojik açıdan pozitiflikle ilişkisi" başlıklı bir araştırma ilginç veriler içeriyor.
Araştırmacılar, makalenin giriş kısmında şu bilgilere yer veriyorlar:
Seyahat ve bunama arasındaki olası ilişkiyi tıbbi açıdan inceleyen hiçbir araştırma yapılmamıştır. Turizmin toplumda giderek daha önemli hale geldiği göz önüne alındığında, çok disiplinli bir ekip, demanslı bireyler için turizmin potansiyel faydaları hakkında fikir veriyor. Farmakolojik olmayan müdahalelere ek olarak turizm demans hastalarını iyileştirmenin olası bir yolu olarak sunulmaktadır.”

Seyahat terapisi
Seyahat terapisi, artık yaygın olarak kullanılan bir tıbbi terim haline geldi. bu yeni terim belirli hastalıkları tedavi etmek için sağlık hizmetleri sunan yerlere seyahatin yanı sıra, bazı kronik rahatsızlıkları olan kişilerin sağlık durumlarını iyileştirmede turizm amaçlı seyahatin fizibilitesini içeriyor. Kovid-19 pandemisinin ortaya çıkmasından uzun zaman önce, seyahat her zaman birçok sağlık yönü ile ilişkilendirilegelmiştir. Bu ilişki, dünyanın bazı bölgelerine seyahat ederken belirli aşıları yaptırmakla sınırlı olmadığı gibi, seyahat öncesi, seyahat sırasında ve sonrasında bir güvenlik ve keyif aracı olarak dikkat edilmesi gereken sağlık hususlarının bir listesi de değil. Daha ziyade, genellikle dahiliye veya aile ve toplum tıbbı kitaplarında ana bölümlerden biri olarak sunulan tıp dalının bir yönü olan ‘Seyahat Tıbbı’ kapsamında.
Yakın tarihli bir çalışmada, araştırmacılar seyahat terapisinin demans hastalarının yaşadıkları günlük komplikasyonlarını ve yansımalarını hafifletmeye terapötik katkı sağladığını ve toplumun ruh sağlığını iyileştirmenin yararlı bir yolu olduğunu öne sürüyorlar.
Araştırmacılar, bunamanın birçok insanın düşünme, hatırlama ve çalışma yeteneğini etkilediğini söylüyor.
Çoğu demans vakası için tedavi seçeneği olmadığından, destekleyici bakım genellikle demanslı kişilerin mümkün olduğunca uzun süre daha yüksek yaşam kalitesine sahip olmalarına yardımcı olmalarının bir yolu. Araştırmacılar, bu yeni çalışmalarının turizmin veya seyahat terapisinin zihinsel sağlık için faydalı olabileceğini ve beyin sağlığını olumlu yönde etkileyebilecek birçok bileşeni olabileceğini gösterdiğini söylediler. Demanslı insanlar için seyahat etmenin, özellikle ruh sağlığı ve rahatlama açısından önemli yararları olabileceğini öne sürdüler.

Turizm etkisi
Araştırmacılar son çalışmalarında turizmi “bir yılı geçmeyen bir süre boyunca bireyin günlük çevresinin dışında kalan yerleri ziyaret etmesi” olarak tanımlayarak turizm deneyiminin dört ana bileşeni olduğunu belirttiler. Bunlar:
-Duygular ve ruh hali üzerindeki etkisi (duygusal deneyim)
-Düşünceler ve anılar üzerindeki etkisi (bilişsel Deneyim)
-Değişen davranışlar üzerindeki etkisi (konatif deneyim)
-Duyular üzerindeki etkisi (duyusal deneyim)
Çalışmanın yazarları, turizmin, birden fazla psikolojik etkiye sahip bu çeşitli bileşenler aracılığıyla demans hastalarının refahı ve yaşam kalitesi üzerinde potansiyel olarak olumlu bir etkiye sahip olabileceği sonucuna varıyorlar. Araştırmacılar, demans hastalarının turizmden ve seyahatten yararlanmalarının bir yolu olarak, bir kişinin seyahatte neler yapabileceği ve seyahat sırasındaki olumlu deneyimleri gibi ‘olumlu psikolojik’ duruma olan ihtiyacına odaklandı. Aile üyeleriyle grup seyahati ve egzersiz gibi sosyal etkileşimleri artıran veya duyuları harekete geçiren plajlar, arkeolojik alanlar ve festival mekanları gibi yerlere seyahat gibi hastalara yardımcı olabilecek turizm bileşenlerini uygulamak için çeşitli yollar önerdiler.
Araştırmanın baş yazarı Dr. John Wayne şunları söyledi: "Tüm turistik deneyimler, beyin işlevini uyaran beklenti ve planlama öğeleri sunar. Egzersiz genellikle turist deneyimlerinin önemli bir bileşeni ve genellikle bunama müdahale planlarına dahil edilir. Demans hastaları için plaj ziyareti gibi turistik deneyimler, tıbbi olmayan demans müdahaleleri olarak duyusal uyarım, ruh hali geliştirici, egzersiz ve müzik terapisi sağlar. Grup halinde seyahati psikolojik destek sağlayabilir. Müzik, bunama hastalarına yönelik müzik terapi programlarıyla uyumlu hale getirilebilir.”

Akıl sağlığının kuvvetlendirilmesi
Psikofarmakoloji ve Madde Bağımlılığı bülteninin Temmuz 2017 sayısında, Dr. Andrea Robinson, ‘Yaz Tatili Yapmak İçin Dört Neden’ başlıklı makalesinde seyahatin zihinsel sağlık açısından yararlarından bahsettiği yazısında tatili psikolojik
“Kişisel yaşamdan psikolojik tatmin. Tatil yapmak birçok fiziksel ve zihinsel sağlık yararına yol açabilir. Bu faydaların bazılarının işe döndükten sonra aylarca devam ettiği kanıtlanmıştır. Kanada'da yapılan bir araştırma, daha fazla izin kullanmanın genel sağlık ve yaşam memnuniyeti ile olumlu bir şekilde ilişkili olduğunu buldu. Tatiller zaman baskısını azaltır ve zihinsel sağlığı iyileştirir. Bunların tümü, kişisel yaşamdan psikolojik doyumun artmasına katkıda bulunur. Daha da cesaret verici olan şey, tatildeyken edindiğimiz deneyimlerin uzun vadeli etkilerinin olmasıdır, çünkü geçmiş deneyimleri olumlu bir ışık altında hatırlamak şu anki mutluluk durumunuzu etkileyebilir.”
İkinci nedene gelince Dr. Robinson şunları söyledi: “Fiziksel durumdaki iyileşmeler. Tatile çıkmanın en zorlayıcı nedenlerinden biri, fiziksel sağlığımızı iyileştirebilmesidir. Framingham Kalp Çalışması (kalp sağlığı üzerine uzun süreli bir ABD tıbbi çalışması), tatillerin aslında kalp hastalığı riskini azalttığını buldu. Çalışma, denekleri dokuz yıllık bir süre boyunca takip etti ve sık tatiller ile daha uzun, daha sağlıklı bir yaşam arasında pozitif bir ilişki buldu. Birkaç yıl tatil yapmayan erkeklerin kalp krizi geçirme olasılığı %30 daha fazla. Bu yaz kaçmak için bir nedene mi ihtiyacınız var? İşte neden: Çalışma,sadece bir yıllık tatilin atlanmasının kalp hastalığı riskini artırabileceğini buldu.”
Akıl sağlığı yararlarını üçüncü neden grubunda şu şekilde "Tatiller, depresyon ve kaygıyı azaltarak zihinsel sağlığımızı da iyileştirebilir. 800'den fazla avukatla yapılan Kanada merkezli bir araştırma, tatillerin depresyonu ve iş stresini azalttığını buldu. Kısa bir tatil bile stresi azaltabilir. Japonya’daki bir araştırma, üç günlük kısa  boş zaman gezisinin algılanan stres seviyelerini ve stres hormonu kortizol seviyelerini düşürdüğünü buldu.”
“Araştırmalar, yıllık izin kullanmanın sizi daha üretken hale getirebileceğini gösteriyor” dedi. “Boston Consulting Group tarafından yapılan bir araştırma, izin alması istenen çalışanların, işte daha fazla zaman harcayanlardan önemli ölçüde daha üretken olduğunu buldu. Daha üretken olduğunuzda daha mutlusunuz ve daha mutlu olduğunuzda daha iyi bir işçisiniz.”

Amerikan Kalp Derneği: Sağlıklı Seyahat Adımları
Amerikan Kalp Derneği, Sağlıklı Seyahat  başlıklı eğitim bülteninde aşağıdaki adımları önermektedir:
1- Daha fazla hareket edin: Seyahat ederken nasıl aktif kalacağınıza ilişkin adımlar şunlar:
- Yolculuğa doğrudan havaalanında başlayın: Yürüyen bantları kullanmayın ve ekstra adım atın. Bu küçük gibi gözükebilir. Ancak sağlıklı alışkanlıkların baştan kaybolmasına izin vermemek önemlidir.
- Hemen hemen tüm oteller, özellikle lüks tatil köyleri, spor tesislerine sahiptir. Egzersiz yapmak, günün geri kalanında da kan akışına yardımcı olacak ve stresi azaltacaktır.
- Yürürken keşfetmekten daha iyi bir yol yoktur. Uzun bir yürüyüşe çıkın veya sabahları kalori yakarken koşun. Ayrıca bu jet lag ile başa çıkmanıza yardımcı olabilir.
- Yeni aktiviteler denemek için yerel kültürü ve gelenekleri bir bahane olarak kullanın. Salsa ve dans dersi alın ya da okyanus evden kilometrelerce uzaktaysa sörf yapmayı deneyin.
2- Akıllıca Yiyin: Yolda atıştırmak ve yöresel yemeklerin tadını çıkarmak çok fazla sodyum ve ekstra kalori ekleyebilir. İşte damak zevkinizin dengeyi bozmadığından emin olmak için bazı ipuçları:
-İlk olarak, özellikle yolda veya havaalanında fast food yerken, tükettiğiniz miktarı azaltın. Bilmediğiniz yiyecekleri ölçmek de zor olabilir, bu nedenle vücudunuza neyin girdiğinin farkında olun.
-Yolda tüketmek için fındık, elma dilimleri ve kereviz çubukları gibi sağlıklı atıştırmalıklar yapın. Hedefinize ulaştığınızda, süpermarkete gidin ve en sevdiğiniz sağlıklı yiyecekleri alın. Her zaman dışarıda yemeyin.
-Kendinizi restoranlarda bulmanız olasıdır. Hamburger ve patates kızartması yerine tavuk veya balık gibi sağlıklı yiyecekleri seçin ve gazlı içecekler gibi şekerli içeceklerde aşırıya kaçmayın.
3- Forma girin: Seyahat ederken sadece beden değil, zihin de ilgiye ihtiyaç duyar. Evden uzakta olduğunuzda zihinsel sağlığa odaklanma fırsatını yakalayın.
-Havaalanları stresli yerlerdir. Ancak uçuşunuzdan önce dinlenmek için beş dakika uzanabileceğiniz sakin bir yer bulun.
-Otelinizdeki spadan yararlanın ve masaj yaptırın. Masaj, kendinizi sakinleştirmenin ve rahatlamanın harika bir yolu.
-Meditasyon için bir tatil döneminden daha iyi ne olabilir? Zamanınız ve sessiz bir otel odanız var. Meditasyonun sağlığa faydaları kanıtlanmıştır. Bu nedenle günlük hayatın dikkat dağıtıcılarından uzaktayken meditasyon yapın.
-Şükredin. Okyanusun üzerinden gün batımını izleyin ya da dışarıdaki dağ vadisindeki ağaçların arasından ıslık çalan rüzgarı dinleyin.
-Ya da yeni ve farklı bir yerde olmanın keyfini çıkarın. Anı yaşayın. Bir daha asla ziyaret etmeyeceğiniz bir yerde olabilirsiniz. Evden uzaktaki yaşamı deneyimleme fırsatı için şükredin.
4- Bir sonraki seyahatiniz için önceden plan yapın. Bir sonraki seyahatinizin sağlıklı olduğundan emin olmak için bir plan yapın.
-Otel ve yakındaki bazı sağlıklı restoranlar hakkında daha fazla bilgi edinmek için erkenden araştırma yapın.
-Alışveriş listenize spor elbilseleri ve ayakkabı yazın.
-Yoldayken kullanacağınız yukarıdaki belirli ipuçlarını yazın.
-Evden dışarı çıkmayı iyi alışkanlıklardan uzaklaşmaya çevirmeyin. Bu sayede nerede olursanız olun sağlıklı olabilirsiniz



Bilimsel uyarı: Yaygın bir viral enfeksiyon, kalp ve beyin hastalıkları riskini iki katına çıkarabilir

Çalışma, Kovid-19 veya grip geçiren kişilerin kalp krizi veya felç geçirme riskinin arttığını gösterdi (Pixabay)
Çalışma, Kovid-19 veya grip geçiren kişilerin kalp krizi veya felç geçirme riskinin arttığını gösterdi (Pixabay)
TT

Bilimsel uyarı: Yaygın bir viral enfeksiyon, kalp ve beyin hastalıkları riskini iki katına çıkarabilir

Çalışma, Kovid-19 veya grip geçiren kişilerin kalp krizi veya felç geçirme riskinin arttığını gösterdi (Pixabay)
Çalışma, Kovid-19 veya grip geçiren kişilerin kalp krizi veya felç geçirme riskinin arttığını gösterdi (Pixabay)

Yeni araştırmalar, bazı virüslerin insanları kalp hastalıklarına daha yatkın hale getirebileceğine işaret etti.

Şarku’l Avsat’ın ABD merkezli haber sitesi Fox News’tan aktardığı habere göre bağımsız bir araştırma, koronavirüs (Kovid-19) veya grip hastalığına yakalanan kişilerin enfeksiyondan sonraki haftalarda kalp krizi veya felç geçirme riskinin ‘önemli ölçüde’ daha yüksek olduğunu (3 ila 5 kat daha yüksek) ortaya koydu.

Araştırmacılar, bu sonuçlara ulaşmak için 155 bilimsel çalışmayı inceledi. İncelemenin sonuçları bu hafta Amerikan Kalp Derneği Dergisi'nde (Journal of the American Heart Association) yayınlandı.

Çalışmanın baş yazarı ve Kaliforniya Üniversitesi Los Angeles David Geffen Tıp Fakültesi'nden Yard. Doç. Dr. Kosuke Kawai şunları söyledi:

“Çalışmamız, akut ve kronik viral enfeksiyonların, felç ve kalp krizi dahil olmak üzere kardiyovasküler hastalıklar için kısa ve uzun vadeli risklerle ilişkili olduğunu ortaya koydu.”

Amerikan Kalp Derneği'nden yapılan basın açıklamasına göre araştırmacılar, grip testi sonucu pozitif çıkan kişilerin, sonraki bir ay içinde kalp krizi geçirme olasılığının dört kat, felç geçirme olasılığının ise beş kat daha fazla olduğu sonucuna vardı.

Kovid-19 enfeksiyonu geçiren kişilerde sonraki 14 hafta boyunca kalp krizi veya felç geçirme olasılığı üç kat daha yüksekti ve bu risk bir yıla kadar yüksek seviyede kaldı.

İltihabın rolü

Açıklamaya göre vücut bir virüse karşı mücadele ederken bağışıklık sistemi iltihaplanmaya neden olan ve kanı pıhtılaşmaya daha yatkın hale getiren kimyasallar salgılıyor.

Bu etkiler, kişi enfeksiyondan kurtulduktan sonra bile bazen devam edebilir. Sürekli iltihaplanma ve pıhtılaşma, kalbe ek yük bindirebilir ve arterlerde plak birikimine yol açabilir. Bu da bazı kişilerin sonraki haftalarda kalp krizi veya felç geçirme riskinin neden daha yüksek olduğunu açıklamaya yardımcı olabilir.

Kardiyolog Dr. Bradley Schaeffer, konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi:

“Bulgular, düşük dereceli iltihaplanmanın kan pıhtılaşmasını artırarak ve vücudumuza kan sağlayan arterlerin iç yüzeyine zarar vererek rol oynadığını gösteriyor.”

Dr. Schaeffer, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İnflamasyon ile kalp damar hastalıkları (kardiyovasküler) arasındaki bağlantıyı zaten biliyorduk, ancak bu çalışma, birçok yaygın virüsün daha önce düşündüğümüzden daha büyük bir etkiye sahip olduğunu gösterdi.”

C-reaktif protein (CRP) olarak bilinen inflamasyon belirteçlerinin kalp damar hastalıkları riskinin artmasıyla ilişkili olduğunu açıklayan Dr. Schaeffer, “İnflamasyon, kötü kolesterolün (LDL) sızmasına ve plaklar oluşturmasına neden olan mikroskobik yırtıklar dahil olmak üzere çeşitli şekillerde arterlere zarar verebilir” dedi.

İltihaplanmanın devam etmesinin bu plakları dengesizleştirebileceğini ifade eden Dr. Schaeffer, “Ayrıca damar yırtılmalarına neden olabilir ve kalp krizi veya felce yol açabilir. İltihaplanma ayrıca trombositleri aktive ederek pıhtılaşma sürecini de harekete geçirir” diye ekledi.

Kronik enfeksiyon riski

Çalışma, insan bağışıklık yetmezlik virüsü (HIV), hepatit C virüsü ve varicella-zoster virüsü (herpes zoster veya zona hastalığına neden olan virüs) gibi bazı kronik virüslerin, uzun vadede kardiyovasküler hastalık riskiyle ilişkili olduğunu ortaya koydu.

Çalışmaya göre HIV'li kişilerin kalp krizi geçirme riskinin yüzde 60, felç geçirme riskinin ise yüzde 45 daha yüksek olduğu tespit edildi. Hepatit C'li kişilerin kalp krizi geçirme riski yüzde 27, felç geçirme riski ise yüzde 23 daha yüksekti. Herpes zoster virüsü ise kalp krizi riskini yüzde 12, felç riskini yüzde 18 artırıyor.

Yard. Doç. Dr. Kosuke Kawai de şu değerlendirmede bulundu:

“HIV, hepatit C ve Herpes-zoster için kardiyovasküler hastalık riskindeki artış, grip ve Kovid-19 sonrası kısa vadeli risk artışına kıyasla daha düşük, fakat bu üç virüsle ilişkili riskler, özellikle uzun soluklu olduğundan klinik olarak önemli olmaya devam ediyor.”

Herpes zoster virüsünün yaşamları boyunca yaklaşık her üç kişiden birini etkilediğini belirten Yard. Doç. Dr. Kawai, “Bu yüzden bu virüsle ilişkili artan risk, nüfus düzeyinde çok sayıda ek kardiyovasküler hastalık vakasına yol açıyor” dedi.

Riskin azaltılması

Araştırmacılar, grip aşısı olanlarda riskin azaldığını gösteren çalışmaları gerekçe göstererek grip, Kovid-19 ve zona aşısı yapılmasını önerdiler.

Yard. Doç. Dr. Kawai, sözlerine şöyle devam etti:

“Aşılama dahil olmak üzere viral enfeksiyonlara karşı önleyici tedbirler, kardiyovasküler hastalık riskini azaltmada önemli bir rol oynayabilir. Önleme, özellikle halihazırda kardiyovasküler hastalığı olan veya risk faktörleri bulunan yetişkinler için önem taşıyor.”

Dr. Schaeffer de bu yaygın virüslerin çoğuna karşı aşı olmanın ‘önemli bir önleyici strateji’ olduğu konusunda Yard. Doç. Dr. Kawai ile aynı düşünüyor.

Çalışmanın kısıtlı kaldığı bazı noktaların olduğuna dikkati çeken araştırmacılar, bunlardan birinin çalışmanın randomize kontrollü çalışmalar yerine gözlemsel çalışmalara dayanması olduğunu söyledi.

Açıklamada şöyle denildi:

“Çoğu çalışma tek bir virüsle enfeksiyonu incelediğinden, virüs veya bakterilerle çoklu enfeksiyonların sonuçları nasıl etkileyebileceği belirsizliğini korur. Nüfusun genelini etkileyen viral enfeksiyonlara odaklanan çalışma, (organ nakli yapılan kişiler gibi) bu tür enfeksiyonlardan orantısız bir şekilde etkilenebilecek yüksek riskli grupları tanımlamadı.”

Araştırmacılar, kalp damar hastalığı olan kişiler için aşı önerilerinin değerlendirilmek üzere bir doktora danışılması tavsiyesinde bulundu.


Bağırsaklardaki bakteriler kişiliğimizi şekillendiriyor olabilir mi?

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Bağırsaklardaki bakteriler kişiliğimizi şekillendiriyor olabilir mi?

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Nesiller boyunca insanlar bağırsaklardaki hisleri içgüdü ve duygu durumlarıyla ilişkilendirdi. Artık giderek artan sayıda bilimsel çalışma, bağırsaklarda yaşayan (bakteriler gibi) trilyonlarca mikrobun hislerimizle bağlantılı olup olmadığını araştırıyor.

İrlanda ve Finlandiya'dan bilim insanlarının yaptığı yeni çalışma, coşkulu çocuklardan mikrobiyom nakli yapılan sıçanların daha araştırmacı hale geldiğini gösterdi.

Finlandiya'daki Turku Üniversitesi ve İrlanda'daki Cork Üniversitesi'nden bilim insanları, kişinin bağırsak mikrobiyomunun bileşiminin olaylara tepki verme biçimini etkileyip etkilemediğini görmek için coşku belirtilerini incelemeye odaklandı. Coşku, bir şeye olumlu tepki vermek ve yeni veya zorlu durumlardan kaçınma olasılığının daha düşük olması diye tanımlandı.

Coşkulu çocuklardan alınan dışkı örnekleri genç sıçanlara aktarıldı ve sıçanlar daha sonra bir dizi teste tabi tutuldu.

Testler, sıçanların yeni sosyal ortamlara sokulmasını, birçok deliği olan bir tahtayı keşfetmesini ve zorunlu yüzme testini içeriyordu. Coşkulu çocuklardan gelen mikrobiyotaya sahip sıçanlar, kafalarını tahtadaki deliklere sokmak gibi eylemlerle yeni alanları keşfetmeye daha istekli görünüyordu.

Yazarlar, "Çalışmalar bağırsak mikrobiyotası bileşiminin, duygusal tepkisellik ve öz düzenlemedeki biyolojik temelli farklılıklar diye tanımlanan belirli mizaç özellikleriyle bağlantılı olabileceğini gösteriyor" sonucuna vardı.

Son birkaç on yıldır araştırmacılar, bağırsak mikrobiyotasıyla düşünce ve davranışlarımız arasındaki bağlantıları ortaya çıkarıyor.

2024 tarihli bir çalışma, steril koşullarda yetiştirildikleri için mikrobiyotası olmayan sıçan ve farelerin, mikrobiyotası olanlara göre kaygıya daha yatkın ve daha az sosyal olduklarını bulmuştu.

"Mikropsuz" farelerin ayrıca daha hiperaktif ve riskli davranışlara daha yatkın oldukları tespit edilmişti.

Finlandiya-İrlanda ortak çalışmasında araştırmacılar şunları yazdı:

Hayvan çalışmaları, antibiyotik veya probiyotik tedavisiyle bağırsak mikrobiyotası bileşiminin değiştirilmesinin davranış profillerinde farklılıklara yol açabileceğini gösteriyor.

Bu alanda insanlar üzerinde de bazı başarılar elde edildi. Nature adlı akademik dergide yer alan bir rapora göre, bir deneyde sağlıklı bir donörden alınan dışkı, hastanın sindirim sistemine aktarıldı.

Tedavi, depresyon belirtilerini azaltmayı amaçlıyordu ve bazı katılımcılarda olumlu sonuç verdi.

Independent Türkçe


Uzmanlar menopoz semptomlarına iyi gelen baharatı açıkladı

Asya ve Avrupa mutfağının gözdesi olan anason tohumları, bayram kurabiyelerine ve sıcak şaraplara ekleniyor (AFP)
Asya ve Avrupa mutfağının gözdesi olan anason tohumları, bayram kurabiyelerine ve sıcak şaraplara ekleniyor (AFP)
TT

Uzmanlar menopoz semptomlarına iyi gelen baharatı açıkladı

Asya ve Avrupa mutfağının gözdesi olan anason tohumları, bayram kurabiyelerine ve sıcak şaraplara ekleniyor (AFP)
Asya ve Avrupa mutfağının gözdesi olan anason tohumları, bayram kurabiyelerine ve sıcak şaraplara ekleniyor (AFP)

Julia Musto 

Unlu mamuller ve tatlılarda yaygın olarak kullanılan anason, eklendiği her yemeğe sıcak, tatlı ve meyan kökü benzeri bir aroma katar.

Ancak çoğu kişi bu tohumların gizli sağlık yararları sunduğunu bilmiyor olabilir. Tayland'ın Vinmec Sağlık Sistemi'ne göre, tohumlar beyin ve bağışıklık sistemini güçlendiren demirin yanı sıra kemik ve hücreleri koruyan manganez gibi temel mineraller açısından da zengindir.

İran'daki kurumlarda yürütülen önceki araştırmalar, Pimpinella anisum bitkisinin tohumlarının depresyonla mücadeleye ve menopoz belirtilerini hafifletmeye bile yardımcı olabileceğini gösteriyor.

Üreme hormonlarının doğal olarak azalmasıyla ortaya çıkan menopoz, her yıl ABD'de 1 milyondan fazla kadını etkiliyor. Belirtiler arasında ateş basması ve gece terlemeleri, uyku güçlüğü, ruh hali değişimleri ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyon riskini artırabilen vajinal kuruluk yer alıyor.

Ancak Tahran'daki araştırmacıların yaptığı bir çalışmada, anason tohumu tüketmenin ateş basmasının şiddetini ve sıklığını neredeyse 4'te üç oranında azalttığı bulundu.

İran'da yapılan iki başka çalışma da günde üç kez anason tohumu tozu veya kapsülü alındığında hem doğum sonrası hem de hafif-orta şiddetteki depresyon belirtilerinin hafiflediğini gösteriyor.

Depresyon belirtileri arasında üzgün hissetme, kolay sinirlenme, uykuya dalma veya uykuda kalmada sorun yaşama, normalden daha fazla veya daha az yeme, eskiden eğlenceli gelen şeyleri yapmak istememe ve kendine zarar verme veya intihar düşünceleri var. ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri'ne göre, depresyon 16 milyon Amerikalı yetişkini etkiliyor ve her 6 kişiden biri hayatının bir noktasında depresyona giriyor.

İtalya'da yapılan diğer araştırmalar, bu tohumun yağının iltihabı azaltmak için kullanılabileceğini öne çıkarırken, Çinli araştırmacıların bir çalışması, anasonun antibakteriyel özellikler taşıdığını belirtiyor.

Çoğu kişi yan etki riski olmadan anasonu güvenle tüketebilir ancak hormonlarla ilgili belirli rahatsızlıkları veya alerjileri olan kişiler anason tüketmeden önce doktorlarıyla görüşmeli.

Vinmec Sağlık Sistemi'ne göre çoğu yemekte sadece bir veya iki çay kaşığı kullanılıyor ve sağlıklı yetişkinlerin günde 20 grama kadar anason tohumu tozu tüketmesi güvenli kabul ediliyor. Ayrıca düşük kalorili bu baharatın bir yemek kaşığı sadece 23 kalori içeriyor.

Independent Türkçe,independent.co.uk/life-style