Kalbinizin ve beyninizin sağlığı için seyahat edin

Tatiller kalp hastalığı riskini azaltıp demans (bunama) hastalarına yardımcı oluyor

Kalbinizin ve beyninizin sağlığı için seyahat edin
TT

Kalbinizin ve beyninizin sağlığı için seyahat edin

Kalbinizin ve beyninizin sağlığı için seyahat edin

Seyahat terapisi, belirli koşulları tedavi etmek için ve bazı kronik rahatsızlıkları olan kişilerin sağlığını iyileştirmek için günümüzde yaygın olarak kullanılan tıbbi terim haline geldi.
Avustralya ve Çin'den araştırmacıların yaptığı ve Progress in Tourism Management dergisinin önümüzdeki Ekim sayısında yayınlanacak olan "Demans tedavisinin seyahat ve psikolojik açıdan pozitiflikle ilişkisi" başlıklı bir araştırma ilginç veriler içeriyor.
Araştırmacılar, makalenin giriş kısmında şu bilgilere yer veriyorlar:
Seyahat ve bunama arasındaki olası ilişkiyi tıbbi açıdan inceleyen hiçbir araştırma yapılmamıştır. Turizmin toplumda giderek daha önemli hale geldiği göz önüne alındığında, çok disiplinli bir ekip, demanslı bireyler için turizmin potansiyel faydaları hakkında fikir veriyor. Farmakolojik olmayan müdahalelere ek olarak turizm demans hastalarını iyileştirmenin olası bir yolu olarak sunulmaktadır.”

Seyahat terapisi
Seyahat terapisi, artık yaygın olarak kullanılan bir tıbbi terim haline geldi. bu yeni terim belirli hastalıkları tedavi etmek için sağlık hizmetleri sunan yerlere seyahatin yanı sıra, bazı kronik rahatsızlıkları olan kişilerin sağlık durumlarını iyileştirmede turizm amaçlı seyahatin fizibilitesini içeriyor. Kovid-19 pandemisinin ortaya çıkmasından uzun zaman önce, seyahat her zaman birçok sağlık yönü ile ilişkilendirilegelmiştir. Bu ilişki, dünyanın bazı bölgelerine seyahat ederken belirli aşıları yaptırmakla sınırlı olmadığı gibi, seyahat öncesi, seyahat sırasında ve sonrasında bir güvenlik ve keyif aracı olarak dikkat edilmesi gereken sağlık hususlarının bir listesi de değil. Daha ziyade, genellikle dahiliye veya aile ve toplum tıbbı kitaplarında ana bölümlerden biri olarak sunulan tıp dalının bir yönü olan ‘Seyahat Tıbbı’ kapsamında.
Yakın tarihli bir çalışmada, araştırmacılar seyahat terapisinin demans hastalarının yaşadıkları günlük komplikasyonlarını ve yansımalarını hafifletmeye terapötik katkı sağladığını ve toplumun ruh sağlığını iyileştirmenin yararlı bir yolu olduğunu öne sürüyorlar.
Araştırmacılar, bunamanın birçok insanın düşünme, hatırlama ve çalışma yeteneğini etkilediğini söylüyor.
Çoğu demans vakası için tedavi seçeneği olmadığından, destekleyici bakım genellikle demanslı kişilerin mümkün olduğunca uzun süre daha yüksek yaşam kalitesine sahip olmalarına yardımcı olmalarının bir yolu. Araştırmacılar, bu yeni çalışmalarının turizmin veya seyahat terapisinin zihinsel sağlık için faydalı olabileceğini ve beyin sağlığını olumlu yönde etkileyebilecek birçok bileşeni olabileceğini gösterdiğini söylediler. Demanslı insanlar için seyahat etmenin, özellikle ruh sağlığı ve rahatlama açısından önemli yararları olabileceğini öne sürdüler.

Turizm etkisi
Araştırmacılar son çalışmalarında turizmi “bir yılı geçmeyen bir süre boyunca bireyin günlük çevresinin dışında kalan yerleri ziyaret etmesi” olarak tanımlayarak turizm deneyiminin dört ana bileşeni olduğunu belirttiler. Bunlar:
-Duygular ve ruh hali üzerindeki etkisi (duygusal deneyim)
-Düşünceler ve anılar üzerindeki etkisi (bilişsel Deneyim)
-Değişen davranışlar üzerindeki etkisi (konatif deneyim)
-Duyular üzerindeki etkisi (duyusal deneyim)
Çalışmanın yazarları, turizmin, birden fazla psikolojik etkiye sahip bu çeşitli bileşenler aracılığıyla demans hastalarının refahı ve yaşam kalitesi üzerinde potansiyel olarak olumlu bir etkiye sahip olabileceği sonucuna varıyorlar. Araştırmacılar, demans hastalarının turizmden ve seyahatten yararlanmalarının bir yolu olarak, bir kişinin seyahatte neler yapabileceği ve seyahat sırasındaki olumlu deneyimleri gibi ‘olumlu psikolojik’ duruma olan ihtiyacına odaklandı. Aile üyeleriyle grup seyahati ve egzersiz gibi sosyal etkileşimleri artıran veya duyuları harekete geçiren plajlar, arkeolojik alanlar ve festival mekanları gibi yerlere seyahat gibi hastalara yardımcı olabilecek turizm bileşenlerini uygulamak için çeşitli yollar önerdiler.
Araştırmanın baş yazarı Dr. John Wayne şunları söyledi: "Tüm turistik deneyimler, beyin işlevini uyaran beklenti ve planlama öğeleri sunar. Egzersiz genellikle turist deneyimlerinin önemli bir bileşeni ve genellikle bunama müdahale planlarına dahil edilir. Demans hastaları için plaj ziyareti gibi turistik deneyimler, tıbbi olmayan demans müdahaleleri olarak duyusal uyarım, ruh hali geliştirici, egzersiz ve müzik terapisi sağlar. Grup halinde seyahati psikolojik destek sağlayabilir. Müzik, bunama hastalarına yönelik müzik terapi programlarıyla uyumlu hale getirilebilir.”

Akıl sağlığının kuvvetlendirilmesi
Psikofarmakoloji ve Madde Bağımlılığı bülteninin Temmuz 2017 sayısında, Dr. Andrea Robinson, ‘Yaz Tatili Yapmak İçin Dört Neden’ başlıklı makalesinde seyahatin zihinsel sağlık açısından yararlarından bahsettiği yazısında tatili psikolojik
“Kişisel yaşamdan psikolojik tatmin. Tatil yapmak birçok fiziksel ve zihinsel sağlık yararına yol açabilir. Bu faydaların bazılarının işe döndükten sonra aylarca devam ettiği kanıtlanmıştır. Kanada'da yapılan bir araştırma, daha fazla izin kullanmanın genel sağlık ve yaşam memnuniyeti ile olumlu bir şekilde ilişkili olduğunu buldu. Tatiller zaman baskısını azaltır ve zihinsel sağlığı iyileştirir. Bunların tümü, kişisel yaşamdan psikolojik doyumun artmasına katkıda bulunur. Daha da cesaret verici olan şey, tatildeyken edindiğimiz deneyimlerin uzun vadeli etkilerinin olmasıdır, çünkü geçmiş deneyimleri olumlu bir ışık altında hatırlamak şu anki mutluluk durumunuzu etkileyebilir.”
İkinci nedene gelince Dr. Robinson şunları söyledi: “Fiziksel durumdaki iyileşmeler. Tatile çıkmanın en zorlayıcı nedenlerinden biri, fiziksel sağlığımızı iyileştirebilmesidir. Framingham Kalp Çalışması (kalp sağlığı üzerine uzun süreli bir ABD tıbbi çalışması), tatillerin aslında kalp hastalığı riskini azalttığını buldu. Çalışma, denekleri dokuz yıllık bir süre boyunca takip etti ve sık tatiller ile daha uzun, daha sağlıklı bir yaşam arasında pozitif bir ilişki buldu. Birkaç yıl tatil yapmayan erkeklerin kalp krizi geçirme olasılığı %30 daha fazla. Bu yaz kaçmak için bir nedene mi ihtiyacınız var? İşte neden: Çalışma,sadece bir yıllık tatilin atlanmasının kalp hastalığı riskini artırabileceğini buldu.”
Akıl sağlığı yararlarını üçüncü neden grubunda şu şekilde "Tatiller, depresyon ve kaygıyı azaltarak zihinsel sağlığımızı da iyileştirebilir. 800'den fazla avukatla yapılan Kanada merkezli bir araştırma, tatillerin depresyonu ve iş stresini azalttığını buldu. Kısa bir tatil bile stresi azaltabilir. Japonya’daki bir araştırma, üç günlük kısa  boş zaman gezisinin algılanan stres seviyelerini ve stres hormonu kortizol seviyelerini düşürdüğünü buldu.”
“Araştırmalar, yıllık izin kullanmanın sizi daha üretken hale getirebileceğini gösteriyor” dedi. “Boston Consulting Group tarafından yapılan bir araştırma, izin alması istenen çalışanların, işte daha fazla zaman harcayanlardan önemli ölçüde daha üretken olduğunu buldu. Daha üretken olduğunuzda daha mutlusunuz ve daha mutlu olduğunuzda daha iyi bir işçisiniz.”

Amerikan Kalp Derneği: Sağlıklı Seyahat Adımları
Amerikan Kalp Derneği, Sağlıklı Seyahat  başlıklı eğitim bülteninde aşağıdaki adımları önermektedir:
1- Daha fazla hareket edin: Seyahat ederken nasıl aktif kalacağınıza ilişkin adımlar şunlar:
- Yolculuğa doğrudan havaalanında başlayın: Yürüyen bantları kullanmayın ve ekstra adım atın. Bu küçük gibi gözükebilir. Ancak sağlıklı alışkanlıkların baştan kaybolmasına izin vermemek önemlidir.
- Hemen hemen tüm oteller, özellikle lüks tatil köyleri, spor tesislerine sahiptir. Egzersiz yapmak, günün geri kalanında da kan akışına yardımcı olacak ve stresi azaltacaktır.
- Yürürken keşfetmekten daha iyi bir yol yoktur. Uzun bir yürüyüşe çıkın veya sabahları kalori yakarken koşun. Ayrıca bu jet lag ile başa çıkmanıza yardımcı olabilir.
- Yeni aktiviteler denemek için yerel kültürü ve gelenekleri bir bahane olarak kullanın. Salsa ve dans dersi alın ya da okyanus evden kilometrelerce uzaktaysa sörf yapmayı deneyin.
2- Akıllıca Yiyin: Yolda atıştırmak ve yöresel yemeklerin tadını çıkarmak çok fazla sodyum ve ekstra kalori ekleyebilir. İşte damak zevkinizin dengeyi bozmadığından emin olmak için bazı ipuçları:
-İlk olarak, özellikle yolda veya havaalanında fast food yerken, tükettiğiniz miktarı azaltın. Bilmediğiniz yiyecekleri ölçmek de zor olabilir, bu nedenle vücudunuza neyin girdiğinin farkında olun.
-Yolda tüketmek için fındık, elma dilimleri ve kereviz çubukları gibi sağlıklı atıştırmalıklar yapın. Hedefinize ulaştığınızda, süpermarkete gidin ve en sevdiğiniz sağlıklı yiyecekleri alın. Her zaman dışarıda yemeyin.
-Kendinizi restoranlarda bulmanız olasıdır. Hamburger ve patates kızartması yerine tavuk veya balık gibi sağlıklı yiyecekleri seçin ve gazlı içecekler gibi şekerli içeceklerde aşırıya kaçmayın.
3- Forma girin: Seyahat ederken sadece beden değil, zihin de ilgiye ihtiyaç duyar. Evden uzakta olduğunuzda zihinsel sağlığa odaklanma fırsatını yakalayın.
-Havaalanları stresli yerlerdir. Ancak uçuşunuzdan önce dinlenmek için beş dakika uzanabileceğiniz sakin bir yer bulun.
-Otelinizdeki spadan yararlanın ve masaj yaptırın. Masaj, kendinizi sakinleştirmenin ve rahatlamanın harika bir yolu.
-Meditasyon için bir tatil döneminden daha iyi ne olabilir? Zamanınız ve sessiz bir otel odanız var. Meditasyonun sağlığa faydaları kanıtlanmıştır. Bu nedenle günlük hayatın dikkat dağıtıcılarından uzaktayken meditasyon yapın.
-Şükredin. Okyanusun üzerinden gün batımını izleyin ya da dışarıdaki dağ vadisindeki ağaçların arasından ıslık çalan rüzgarı dinleyin.
-Ya da yeni ve farklı bir yerde olmanın keyfini çıkarın. Anı yaşayın. Bir daha asla ziyaret etmeyeceğiniz bir yerde olabilirsiniz. Evden uzaktaki yaşamı deneyimleme fırsatı için şükredin.
4- Bir sonraki seyahatiniz için önceden plan yapın. Bir sonraki seyahatinizin sağlıklı olduğundan emin olmak için bir plan yapın.
-Otel ve yakındaki bazı sağlıklı restoranlar hakkında daha fazla bilgi edinmek için erkenden araştırma yapın.
-Alışveriş listenize spor elbilseleri ve ayakkabı yazın.
-Yoldayken kullanacağınız yukarıdaki belirli ipuçlarını yazın.
-Evden dışarı çıkmayı iyi alışkanlıklardan uzaklaşmaya çevirmeyin. Bu sayede nerede olursanız olun sağlıklı olabilirsiniz



ABD Sağlık Bakanlığı, "otizme neden olan" ağrıkesiciye karşı harekete geçti

Bilim insanları etik nedenlerden dolayı, ilaçların anne karnındaki bebekler üzerindeki etkisi hakkında net cevaplar verecek çalışmalar yapamıyor (Unsplash)
Bilim insanları etik nedenlerden dolayı, ilaçların anne karnındaki bebekler üzerindeki etkisi hakkında net cevaplar verecek çalışmalar yapamıyor (Unsplash)
TT

ABD Sağlık Bakanlığı, "otizme neden olan" ağrıkesiciye karşı harekete geçti

Bilim insanları etik nedenlerden dolayı, ilaçların anne karnındaki bebekler üzerindeki etkisi hakkında net cevaplar verecek çalışmalar yapamıyor (Unsplash)
Bilim insanları etik nedenlerden dolayı, ilaçların anne karnındaki bebekler üzerindeki etkisi hakkında net cevaplar verecek çalışmalar yapamıyor (Unsplash)

ABD Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın, yaygın kullanılan bir ağrıkesicinin hamilelikte alınmasının, otizme yol açtığını iddia eden bir rapor yayımlayacağı bildirildi. 

Tylenol adlı ağrıkesicinin etkin maddesi olan asetaminofeni hamilelikte almanın, bebekte otizm, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ve diğer nörogelişimsel problemlere yol açıp açmadığı uzun süredir tartışılıyor.

Parasetamol diye de bilinen ilaç, hamile kadınlara genellikle diğer ateş düşürücü ve ağrıkesicilere kıyasla daha fazla reçete ediliyor.

Otizmle asetaminofen arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalar farklı sonuçlara ulaşırken, geçen ay yayımlanan bir makale tartışmaları yeniden alevlendirdi. 

Bulguları hakemli dergi BMC Environmental Health'te yayımlanan araştırmada, 8'i doğrudan otizme odaklanan toplam 46 çalışmanın verileri incelendi. 

Bilim insanları asetaminofen ve nörogelişimsel bozukluklar arasında bir bağlantı saptadı. Ancak bulguların bir neden-sonuç ilişkisi kurmadığını da vurguladılar. 

Otizmin bilinen tek bir nedeni yok ama pek çok bilim insanı hem genetik hem de çevresel faktörlerin rol oynadığını belirtiyor. 

Diğer yandan Wall Street Journal'ın (WSJ) haberine göre, ABD Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bu ay yayımlayacağı bir raporda, hamilelikte Tylenol kullanmanın otizm riskini artırdığını öne sürecek. 

WSJ'nin konuya yakın kaynaklara dayandırdığı haberinde raporun, mevcut araştırmaların incelenmesiyle oluşturulacağı bildiriliyor. Diğer yandan uzmanlar, otizmin nedenleri üzerine titiz bir araştırma yapmanın yıllar alabileceğini söylüyor. 

ABD Sağlık Bakanı Robert F. Kennedy Jr. nisanda yaptığı bir açıklamada "Eylüle geldiğimizde otizm salgınına neyin neden olduğunu öğrenmiş olacağız" demişti. 

ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri'ne (CDC) göre 2000'de 150 çocuktan birinde görülen otizm, bugün yaklaşık 36 çocuktan birinde saptanıyor. 

Öte yandan uzmanlar bu durumun kısmen farkındalığın artması ve testlerin gelişmesinden kaynaklandığını söylüyor. Ancak pek çok araştırmacı, yaşam tarzındaki değişimler gibi çevresel faktörlerin de sözkonusu artışta payı olduğu görüşünde.

Kennedy, uzun zamandır aşıların da otizme yol açtığını iddia ediyor. Bazıları bakanlığın raporunda böyle bir bağlantıdan söz edileceğini düşünüyor. Ancak CDC, otizm ve herhangi bir aşı arasında bugüne kadar bir bağlantı bulunamadığını belirtiyor.

Araştırmalar ne söylüyor?

Amerikan Jinekoloji ve Obstetrik Derneği'ne danışmanlık yapan Dr. Nathaniel DeNicola, asetaminofen ve otizm ilişkisi üzerine yapılan son araştırma hakkında şöyle diyor:

Makalenin sonucu, Tylenol'un en düşük dozda, en az sıklıkta ve mantıklı bir şekilde kullanılması gerektiği yönünde.

Dr. DeNicola, halihazırda tavsiye edilen miktarın bu seviyede olduğunu ekliyor. Dernek de Tylenol'u hamilelikte kullanmanın bir sakıncası olmadığını fakat diğer ilaçlar gibi doktora danışılması gerektiğini belirtiyor.

Çalışmanın yazarlarından Dr. Diddier Prada da "Nedensellikle ilgili soruya cevap veremeyiz; bunun açıklığa kavuşturulması çok önemli" ifadelerini kullanıyor.

Bilim insanları doğrudan Tylenol kullanımının değil, bu ilacı kullanmaya neden olan ateş ve ağrı gibi faktörlerin, otizmle bağlantısı olabileceğini söylüyor.

Örneğin İsveç'teki yaklaşık 2,5 milyon çocuğun tıbbi kayıtlarını inceleyen başka bir araştırmada hamilelikte asetaminofen kullanan kadınlarla otizm, DEHB ve zihinsel engellilik riski arasında küçük bir pozitif ilişki saptanmıştı.

Ancak araştırmacılar annenin genetiğini ve önceden var olan sağlık sorunlarını da hesaba katınca, bu ilişki ortadan kaybolmuştu. 

Norveç'te yapılan başka bir çalışmada da yüksek miktarda Tylenol kullanmanın böyle bir risk doğurmasına karşın, düşük dozda almanın ekstra fayda sağladığı görülmüştü.

New York Times'ın aktardığı üzere bütün araştırmalarda genetik, asetaminofen dozları ve alınma sıklığı hakkında daha güçlü veriler elde edilmesi için daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulduğu belirtiliyor.

Tylenol'un üreticisinin ana şirketi Kenvue bakanlığın raporuyla ilgili haberlerin ardından yaptığı açıklamada "Bizim için hiçbir şey ürünlerimizi kullanan insanların sağlığı ve güvenliğinden daha önemli değil" ifadelerini kullandı: 

Bilimsel verileri sürekli değerlendiriyoruz ve hamilelik sırasında asetaminofen kullanımıyla otizm arasında nedensel bir bağlantı olmadığını düşünmeye devam ediyoruz.

WSJ'nin dün (5 Eylül Cuma) yayımladığı haberin ardından şirketin hisseleri yüzde 14 düştü ve günü 9,3 düşüşle kapattı. 

Yayın kuruluşu ayrıca ABD'de asetaminofenle otizm veya DEHB arasında bağlantı kuran yüzlerce dava açıldığını ancak 2023'te federal bir yargıcın, iddiaların dayandırıldığı bilimsel kanıtların güvenilmez olduğuna hükmettiğini de aktarıyor.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, New York Times, Washington Post, BBC, BMC Environmental Health, CDC, JAMA Network, ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri


Uzmanlar yanıtladı: Zayıflama ilaçları gerçekten ömrü uzatıyor mu?

Yeni bir habere göre internet, uzun yaşam için Ozempic gibi GLP-1 ilaçlarını "mikrodozlama"ya kafayı taktı ancak bunun işe yaradığına dair hiçbir kanıt yok (AFP)
Yeni bir habere göre internet, uzun yaşam için Ozempic gibi GLP-1 ilaçlarını "mikrodozlama"ya kafayı taktı ancak bunun işe yaradığına dair hiçbir kanıt yok (AFP)
TT

Uzmanlar yanıtladı: Zayıflama ilaçları gerçekten ömrü uzatıyor mu?

Yeni bir habere göre internet, uzun yaşam için Ozempic gibi GLP-1 ilaçlarını "mikrodozlama"ya kafayı taktı ancak bunun işe yaradığına dair hiçbir kanıt yok (AFP)
Yeni bir habere göre internet, uzun yaşam için Ozempic gibi GLP-1 ilaçlarını "mikrodozlama"ya kafayı taktı ancak bunun işe yaradığına dair hiçbir kanıt yok (AFP)

İnternet, uzun yaşam için GLP-1 ilaçlarının "mikrodozlama" yöntemiyle kullanılmasına kafayı taktı ancak bilim insanları bunun işe yaradığını gösteren hiçbir kanıt olmadığını söylüyor.

Ozempic ve Mounjaro gibi GLP-1'ler başlangıçta tip 2 diyabet tedavisi amacıyla geliştirilip onaylandı ancak son yıllarda milyonlarca Amerikalı kilo kaybı kontrolü için bu ilaçlara yöneliyor. Washington Post (WP) artık GLP-1'i "mikrodozlama" yöntemiyle kullanma trendinin interneti kasıp kavurduğunu ve bir düzineden fazla tele-sağlık şirketi ve tıbbi kuruluşun uzun yaşam için bu ilaçların düşük dozlarda alınmasını teşvik ettiğini bildiriyor.

WP'ye göre tirzepatid (Zepbound'ın etkin maddesi) ya da semaglutid (Ozempic'in etkin maddesi) gibi ilaçları mikrodozlamayla almanın güvenli ya da etkili olduğunu gösteren neredeyse hiçbir bilimsel kanıt yayımlanmadı.

Scripps Translasyonel Araştırma Enstitüsü Direktörü kardiyolog Eric Topol, WP'ye yaptığı açıklamada GLP-1'i mikrodozlamanın "kanıtla desteklenmediğini" ve "çılgınlık" olduğunu söyledi.

"İnsanların bunu yapması için henüz çok erken" diyen Topol, yine de GLP-1'lerin yaşa bağlı hastalıkları nasıl tedavi edebileceğinin araştırmaya değeceğini belirtti.

WP'ye göre GLP-1'leri mikrodozlamanın daha uzun bir ömür sağlayıp sağlamadığı bilinmese de ilaçların standart dozlarının, vücuttaki iltihaplanmayı azaltmaya katkı sunabileceğine dair kanıtlar var. WP ayrıca GLP-1 hormonunun uyarılmasının, beyni Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıklarla bağlantılı iltihaplanmadan da koruyabileceğini aktarıyor.

Ancak Toronto Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan Daniel Drucker, WP'ye yaptığı açıklamada ilacın düşük dozlarının iltihapla gerçekten mücadele edip edemeyeceğinin belirsiz olduğunu söyledi. Ayrıca ne kadar ilacın mikrodoz diye tanımlandığı konusunda da fikir birliği yok.

Ayrıca herhangi bir ilacı daha az kullanmak daha ucuz ve bu da cebinden ödeyen hastalar için mikrodozlamayı daha cazip hale getirebilir. Diğer yandan GLP-1 ilaçlarına yönelik sigorta kapsamı genişliyor ve Medicare ve Medicaid yakında GLP-1 ilaçlarını zayıflama tedavisinde de karşılamaya başlayabilir.

ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) onaylı GLP-1 ilaçlarını üreten ilaç şirketleri de mikrodozlama trendine karşı çıkıyor.

Zepbound ve Mounjaro'yu üreten Eli Lilly'nin bir sözcüsü WP'ye yaptığı açıklamada, şirketin her iki ilaçla ilgili de "mikrodozlamanın yararları veya riskleri hakkında herhangi bir veriye sahip olmadığını" söyledi.

Ozempic'i üreten Novo Nordisk ise WP'ye, şirketin "semaglutidin FDA onayı almamış taklit versiyonlarını satanlar ve GLP-1'ler hakkında halka yanlış bilgi yayan kaynaklarla" ilgili endişelendiğini aktardı.

FDA, GLP-1 ilaçlarının onaylanmamış versiyonlarını kullanmanın "hastalar açısından risk" teşkil edebileceği uyarısında bulunuyor.

The Independent yorum için Eli Lilly ve Novo Nordisk'le temasa geçti.

Independent Türkçe


Beyindeki karar verme sürecinin haritası çıkarıldı

Bir farenin beynindeki 75 bin nöron görülüyor (Dan Birman/Uluslararası Beyin Laboratuvarı)
Bir farenin beynindeki 75 bin nöron görülüyor (Dan Birman/Uluslararası Beyin Laboratuvarı)
TT

Beyindeki karar verme sürecinin haritası çıkarıldı

Bir farenin beynindeki 75 bin nöron görülüyor (Dan Birman/Uluslararası Beyin Laboratuvarı)
Bir farenin beynindeki 75 bin nöron görülüyor (Dan Birman/Uluslararası Beyin Laboratuvarı)

Bilim insanları ilk kez bir memeli beynindeki aktivitenin tam haritasını çıkardı. Bulgular, karar verme süreci hakkında bilinenlere meydan okuyor.

Sinirbilimciler tüm beyindeki aktiviteyi tek tek nöronlar düzeyinde incelemek için uzun zamandır çalışmalar yürütüyor.

Ancak bir elektrotla alınabilecek kayıt miktarı ve tek bir laboratuvarda incelenebilecek örnek sayısının kısıtlı oluşu sorun teşkil ediyordu.

Bu sorunun üstesinden gelmek adına Uluslararası Beyin Laboratuvarı adıyla bir araya gelen dünya çapından 12 laboratuvar, fareler üzerinde ortak bir çalışma yürüttü.

Araştırmada farelere, küçük bir direksiyonla ekrandaki bir hedefi sağa veya sola çekerek ekranın ortasına doğru hareket ettirme görevi verildi.

Ekip, hedefin görünürlüğünü azaltmak için zaman zaman kontrastı düşürdü. Bu sayede farelerin testi başarıyla bitirip ödül alabilmesi için önceki deneyimlerine dayanması gerekti.

Çalışma kapsamında her bir laboratuvar aynı deneyi yaparak beynin farklı bir bölümünü izledi.

Bulguları önde gelen hakemli dergi Nature'da dün (3 Eylül) iki ayrı makale olarak yayımlanan araştırmada 650 binden fazla nöron ve 279 beyin bölgesinden elde edilen veriler incelendi.

Bilim insanları, karar verme sürecinde beynin "Noel ağacı gibi aydınlandığını" haritalama yöntemiyle ortaya koydu. Bu aktivite, sanılanın aksine beynin pek çok bölgesini aynı anda harekete geçiriyor.

Makalenin yazarlarından Dr. Anne Churchland, "Bu tek tek hücre ölçümlerinin yapılması, çok sayıda hücrenin karar verme sürecini kolektif bir şekilde nasıl desteklediğine dair benzeri görülmemiş bilgiler sağladı" diyerek ekliyor:

Birçoğumuzu şaşırtan şeylerden biri de sürece bu kadar çok beyin bölgesinin katıldığını görmekti.

Araştırmacılar ayrıca önceki beklentilerin (örneğin hedefin sağda veya solda mı olduğuna dair beklentinin) beyin aktivitesinde son derece erken kodlandığını da saptadı.

Sinyaller gözden çıkıp beynin aktarım merkezi talamusa iletilirken bile, hedefin nerede olacağına dair bir beklentinin karar verme üzerinde etkisi olduğu gözlemlendi.

Ekip bunun, duyusal verilerin beyne girdiği andan itibaren önceki bilgilerden etkilenecek şekilde kodlandığını ve farkında olmadan bilinçli karar verme sürecini etkilediğini gösterdiğini söylüyor.

Oxford Üniversitesi'nden Laurence Hunt, yer almadığı çalışmanın bulguları hakkında "Bu, bir sonraki adımda ne görmeyi beklediğimizi şekillendiren şeyin dünyanın gerçek, nesnel durumundan ziyade kendi davranışlarımız ve öznel deneyimlerimiz olduğuna işaret ediyor" diyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Alexandre Pouget ise "Beyin ve etrafındaki dünya deterministik bir sistem oluşturuyor. İnsanlar bundan nefret ediyor ama bu doğru" ifadelerini kullanıyor:

Bu, bir bireyin gerçekten karar vermeden önce ne yapacağını tahmin etmenin belli ölçüde mümkün olduğunu gösteriyor.

Ancak Pouget, yeni bilgiler edindikçe bu beklentinin de değiştiğini belirtiyor.

Bulguların insan beyni için de geçerli olduğunu kesin bir şekilde söylemek mümkün değil. Ancak iki türün beyni arasındaki benzerliklerden dolayı araştırmacılar, insanlarda da benzer bir mekanizmanın işleyebileceğinden şüpheleniyor.

Churchland "Daha önceki çalışmalar, insan ve hayvan davranışlarının beklentiler tarafından çok benzer şekilde yönlendirildiğini göstermişti ve bu durum, altta yatan beyin devrelerinin de benzer olabileceğini düşündürüyor" diye açıklıyor.

Independent Türkçe, IFLScience, New Scientist, Nature