Tunus'ta ABD Maslahatgüzarı Natasha Franceschi Dışişleri Bakanlığına çağrıldı

ABD Maslahatgüzarı Natasha Franceschi'nin Tunus Bağımsız Seçim Yüksek Otoritesi başkanı ile yaptığı görüşmeden (Arşiv-ABD Büyükelçiliği)
ABD Maslahatgüzarı Natasha Franceschi'nin Tunus Bağımsız Seçim Yüksek Otoritesi başkanı ile yaptığı görüşmeden (Arşiv-ABD Büyükelçiliği)
TT

Tunus'ta ABD Maslahatgüzarı Natasha Franceschi Dışişleri Bakanlığına çağrıldı

ABD Maslahatgüzarı Natasha Franceschi'nin Tunus Bağımsız Seçim Yüksek Otoritesi başkanı ile yaptığı görüşmeden (Arşiv-ABD Büyükelçiliği)
ABD Maslahatgüzarı Natasha Franceschi'nin Tunus Bağımsız Seçim Yüksek Otoritesi başkanı ile yaptığı görüşmeden (Arşiv-ABD Büyükelçiliği)

Tunus’ta ABD Maslahatgüzarı Natasha Franceschi'nin Dışişleri Bakanlığına çağrıldığı bildirildi.
Tunus Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, ”ABD Dışişleri Bakanlığının, Tunus’taki siyasi duruma ilişkin yaptığı basın açıklamasından dolayı ABD Tunus Maslahatgüzarı Natasha Franceschi, Bakanlığa çağrıldı.” ifadesi kullanıldı.
Açıklamada, Tunus Dışişleri Bakanı Osman el-Cerendi’nin “Tunus’taki durumun gerçekliğini yansıtmayan bu açıklamalar karşısında derin şaşkınlık içindeyiz.” şeklindeki değerlendirmesine yer verildi.

Natasha Franceschi (ABD Büyükelçiliği)
ABD’nin tutumunun iki ülkenin dostluk bağlarını ve aralarındaki karşılıklı saygı ilkesini yansıtmadığı belirtilen açıklamada, “İçişlerimize yapılan kabul edilemez bir müdahaledir.” denildi.
Açıklamada, Tunus’a atanan büyükelçinin ABD Kongresi’ndeki çalışma programında Tunus’a ilişkin açıklamalarının da kabul edilemez olduğunun altı çizildi.

ABD Dışişleri Bakanı'ndan "Referandum sürecinden dolayı kaygılıyız" açıklaması
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 28 Temmuz’da yaptığı açıklamada Tunus’ta düzenlenen 25 Temmuz anayasa referandumu sonuçlarını değerlendirmişti.
Blinken, "Tunus'ta 25 Temmuz'da yapılan anayasa referandumuna düşük seçmen katılımı damgasını vurdu. Birçok Tunuslu tarafından, yeni anayasa taslağının hazırlanma sürecinin, gerçek tartışmaların kapsamını sınırladığına ve yeni anayasanın, Tunus'un demokrasisini zayıflatabileceği ve insan haklarıyla temel özgürlüklere saygıyı aşındırabileceğine dair endişelerini paylaşıyoruz." ifadelerini kullanmıştı.
Cumhurbaşkanı Said’in 25 Temmuz 2021'deki olağanüstü kararlarının ardından, Tunus’taki anayasal yönetimin askıya alınması, yürütme gücünün konsolidasyonu ve bağımsız kurumların zayıflamasının, Tunus'un demokrasi yolundaki ilerleyişi konusunda derin endişeler meydana getirdiğini kaydeden Blinken, "ABD, müttefiklerimiz ve ortaklarımızla koordinasyon içinde, özgür tartışma ve muhalefet alanını koruyan, insan haklarını ve temel hakları koruyan demokratik ve hesap verebilir bir hükümet kurma konusunda, Tunus halkını desteklemek için tüm araçları kullanmaya devam etti ve edecek." açıklamasında bulunmuştu.

Tunus’ta siyasi kriz ve yeni anayasa referandumu süreci
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, 25 Temmuz 2021'de Meclisin çalışmalarını askıya alarak milletvekili dokunulmazlıklarını kaldırmış, 22 Eylül 2021'de yeni kararnamelerle yetkilerini genişleterek yürütme organını tamamen kendisine bağlamıştı.
Said, 13 Aralık 2021'de açıkladığı "siyasi krizden çıkışın yol haritası" ile ülkede 25 Temmuz 2022'de anayasa değişikliği referandumuna, 17 Aralık 2022'de ise erken genel seçime gidileceğini ve o zamana kadar Meclisin kapalı kalacağını bildirmişti.
Tunus Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Faruk Buasker, 26 Temmuz’da referandum ön sonuçlarını açıkladığı basın toplantısında, “Referanduma katılan 2 milyon 630 bin 94 seçmenin yüzde 94,6’sı 'evet' oyu kullandı. Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu, Tunus Cumhuriyeti için yeni anayasa taslağının kabul edildiğini ilan ediyor.” ifadelerini kullanmıştı.
Kayıtlı seçmen sayısının 9 milyon 278 bin 541 olduğunu belirten Buasker, referanduma katılımın yüzde 30,5 olarak gerçekleştiğini duyurmuştu.



Suveyda'ya giren Şam, ihlalleri durdurmak için harekete geçti

Dün Suriye askeri polisinin nüfusunun çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suveyda'ya girmesinin ardından bir araya gelen Suriye güvenlik güçleri (Reuters)
Dün Suriye askeri polisinin nüfusunun çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suveyda'ya girmesinin ardından bir araya gelen Suriye güvenlik güçleri (Reuters)
TT

Suveyda'ya giren Şam, ihlalleri durdurmak için harekete geçti

Dün Suriye askeri polisinin nüfusunun çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suveyda'ya girmesinin ardından bir araya gelen Suriye güvenlik güçleri (Reuters)
Dün Suriye askeri polisinin nüfusunun çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suveyda'ya girmesinin ardından bir araya gelen Suriye güvenlik güçleri (Reuters)

Suriye hükümet güçleri dün, ülkenin güneyinde bulunan ve nüfusunun çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suveyda iline girdi ve son iki gün boyunca yerel gruplar ile Bedevi aşiretleri arasında çıkan çatışmaların ardından ihlalleri durdurmak için operasyonlarını yoğunlaştırdı.

Geçtiğimiz yılın sonlarında Cumhurbaşkanı Ahmed Şara hükümetinin iktidara gelmesinden bu yana Suveyda’da ilk kez hükümet güçleri konuşlandırıldı.

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, ‘Suveyda’nın önde gelenleri ve ileri gelenleriyle yapılan anlaşma uyarınca ateşkesin tamamen durdurulduğunu, sadece ateşin kaynağına karşılık verileceğini’ açıkladı. Bakan Kasra, askeri polisin, askeri hareketliliği denetlemek ve işlenen ihlallerin hesabını sormak için konuşlandırılmaya başlandığını doğruladı.

Öte yandan İsrail, Suveyda'da yaşanan gelişmelere bir kez daha askeri müdahalede bulundu. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz, ‘kararlaştırılan silahsızlanma politikasına aykırı olması ve İsrail için tehdit oluşturması’ gerekçesiyle Suriye ordusuna ve Suveyda'ya konuşlandırılan silahlı güçlere saldırı emri verdiklerini açıkladı.

Diğer taraftan Suudi Arabistan dün, Suriye hükümetinin güvenlik ve istikrarı sağlamak, iç barışı korumak ve devletin ve kurumlarının tüm Suriye toprakları üzerinde egemenliğini sağlamak için aldığı önlemlerden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, İsrail'in Suriye topraklarına yönelik açık saldırılarının devam etmesi, iç işlerine müdahale etmesi ve uluslararası hukuku açıkça ihlal ederek ülkenin güvenliğini ve istikrarını bozması kınandı.