Mısır’da İhvan iktidar arzusu olmadığını ilan etti

2019'da Mısır'daki Onkoloji Enstitüsü’nün bombalandığı ve "Hasm" hareketinin suçlandığı saldırıdan bir kare (Reuters)
2019'da Mısır'daki Onkoloji Enstitüsü’nün bombalandığı ve "Hasm" hareketinin suçlandığı saldırıdan bir kare (Reuters)
TT

Mısır’da İhvan iktidar arzusu olmadığını ilan etti

2019'da Mısır'daki Onkoloji Enstitüsü’nün bombalandığı ve "Hasm" hareketinin suçlandığı saldırıdan bir kare (Reuters)
2019'da Mısır'daki Onkoloji Enstitüsü’nün bombalandığı ve "Hasm" hareketinin suçlandığı saldırıdan bir kare (Reuters)

Mısır'daki Müslüman Kardeşler örgütü yıllarca süren "parçalanma, bölünme ve çatışmalardan" sonra, "iktidar arzusu olmadığını" ilan etti.
Londra’daki Müslüman Kardeşler oluşumu lideri ve Rehberlik Konseyi Başkan Vekili İbrahim Munir, "Mısır'da yeni bir güç mücadelesine girmeyeceğiz" dedi.
Münir bu açıklamayı, Müslüman Kardeşler'in Londra ve İstanbul cepheleri arasındaki çatışmanın tırmandığı bir zamanda yaptı.
Mısır'daki radikal hareketler konusunda uzmanlaşmış araştırmacılar, Münir’in son açıklamasını şu ifadelerle yorumladılar:
“Bölünmeleri aşmak için yapılan açık ve gecikmiş girişimler şimdi örgüte fayda sağlamayacak.”
Münir, önceki gün Reuters haber ajansı ile yaptığı röportajda şunları söyledi:
“Şiddeti tamamen reddediyor ve bunu İhvan ideolojisinin dışında görüyoruz. Örgütte iç bölünmeler var. Örgüt daha önce zor zamanlar geçirdi; ancak bu sefer (2013'te Mısır'da iktidardan düşmesinden bu yana) geçmiş zamanların hepsinden daha şiddetli.”
İhvan içerisinde Müslüman Kardeşler (İhvan) Genel Şura Konseyi İstanbul bürosu lideri Mahmud Hüseyin ile Londra’daki Müslüman Kardeşler oluşumu lideri ve Rehberlik Konseyi Başkan Vekili İbrahim Munir arasında bir çatışma var.
Mısır'daki radikal hareketler konusunda uzmanlaşmış bir araştırmacı olan Ahmed Ban, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“İhvan'ın zamanlama ile ilgili bir sorunu var. Adımları hep geç geliyor ve istenen etkiyi vermiyor. Müslüman Kardeşler iktidardan ve dolayısıyla siyasetten uzaklaştığını açıklamakta geç kaldı. Örgüt liderlerinin iktidara gelme isteği İhvan’ı siyasete sevk etti. Sonuç olarak, örgüt çok şey kaybetti. İhvan herhangi bir tavizin örgüte fayda sağlayamayacağı bir zamanda, şimdi yaptığı siyasetten ayrılma duyurusunun kendisine faydalı olabileceğine inanıyor.”
Mısır'daki radikal hareketler konusunda uzmanlaşmış bir diğer araştırmacı Amr Abdulmunim, Şarku'l Avsat'a verdiği demeçte şunları söyledi:
“İhvan’ın açıklaması, yönelim değiştirme, fikir ve yöntem değiştirme derecesine yükselmez. Görüntüyü güzelleştirmeye, bölünmelerin durumunu teyit etmeye ve örgüt içindeki çatışmaların boyutunu göstermeye yönelik aleni girişimlerden başka bir şey değil.  Örgütte Londra Cephesi, İstanbul Cephesi, gençlik grupları, belirli hücreler ve örgütten ayrılanlar olmak üzere 5 oluşum var. Sadece örgütün iktidardan uzaklaştığını ilan etmek, yönelimlerini ve özlemlerini değiştirme konusunda ciddi olduğu anlamına gelmez. Bu, disiplinli bir kurum ve birkaç aşamadan geçecek bir yeniden değerlendirme gerektirir.”
Müslüman Kardeşler'in liderlerinin çoğu, halk protestolarının ardından eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin 3 Temmuz 2013'te iktidardan indirilmesinden sonra patlak veren "şiddet ve cinayete" karışmakla suçlanarak Mısır hapishanelerine mahkum edildiler.
İhvan Rehberlik Konseyi Başkanı Muhammed Bedii ve Müslüman Kardeşler'in liderleri idam, müebbet hapis ve ağırlaştırılmış hapis cezalarına çarptırıldılar.
Müslüman Kardeşler, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi'nin aylar önce başlattığı ulusal diyalogun dışında tutuluyor. Sisi bu ayın başlarında yaptığı açıklamada "ulusal diyalog bir hizip dışında herkes içindir" ifadelerini kullanmıştı.
Rehberlik Konseyi Başkan Vekili İbrahim Münir buna yanıt olarak, "İhvan ya da diğerleri ulusal diyaloğun dışında tutulursa, sonuç alınamaz" dedi.
Münir'in konuşmasının ardından dün, sosyal medya sayfalarında İhvan yanlısı unsurlar şu çağrıda bulundu:
“Örgütle bağlantılı olanlar herhangi bir çerçevede bağımsız olarak siyasi eylemde bulunmalılar.”
Araştırmacı Amr Abdulmunim, “Örgütün önündeki seçenekler; savunuculuk hareketi fikrini yeniden gündeme getirmek ve bu fikrin yurtdışından liderler tarafından benimsenmesi ve örgüte daha fazla sempati duyulması için medya kuruluşları kurmak. Geçtiğimiz aylar İhvan için en şiddetli bölünme türlerine tanık oldu. Örgütün sağlam temeline tesir eden dikey bir çatlak meydana geldi. Bölünmenin ve iç çatışmaların boyutu, örgüt içinde yenilenmenin zorluğunu ve mevcut bölgesel ve uluslararası faktörlerle uyum eksikliğini teyit ediyor” dedi.
Abdulmunim sözlerini şöyle sürdürdü:
“İstanbul'daki Genel Şura Meclisi'nin dağıldığının ve Londra'da yeni bir Şura Meclisi'nin kurulduğunun duyurulmasıyla birlikte İstanbul Cephesi ile Londra Cephesi arasında bölünmeler meydana geldi. İhvan iç bölünmelerden zarar gördü. Durum istikrara kavuştuğunda yeni bir rehber seçilecek. İhvan Türkiye'de henüz baskıya maruz kalmadı. Şu ana kadar bunu görmüyoruz, hissetmiyoruz. Türk devletinin de kendi güvenliğini ve halkının güvenliğini sağlamak için her şeyi yapmaya hakkı var.”
Geçtiğimiz aylarda Türkiye, kendi topraklarında İhvan’ın "kışkırtıcı" medya ve siyasi faaliyetlerini durdurmak ve örgütün medya profesyonellerinin Mısır'ı eleştirmesini engellemek için Kahire'nin "olumlu" olarak nitelendirdiği adımlar attı. Geçtiğimiz Nisan ayı sonunda İstanbul'dan yayın yapan üç "İhvan" kanalından biri olan "Mekameleen TV" Türkiye'den kalıcı olarak ayrıldığını açıklamıştı.
Birkaç gün önce Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İlişkileri normalleştirmek için Mısır ile üst düzey görüşmelerin yapılmasını engelleyecek hiçbir şey yok" dedi.
Geçen yıl Mısır ve Türkiye, dışişleri bakan yardımcılarının başkanlığında "keşif amaçlı diplomatik görüşmeler" yaptılar. Görüşmelerden ilki Kahire'de, ikincisi Ankara'da gerçekleşti. O sırada, "görüşmelerin samimi olduğunu ve ikili ve bölgesel meselelerin ele alındığı" duyuruldu.
İbrahim Münir'in “İhvan şiddeti tamamen reddediyor, şiddet bizim ideolojimizin dışındadır” sözünü değerlendiren Ahmed Ban, "Bu, İhvan’ın silahlı kanadının kurucusu Muhammed Kemal’in grubunu şiddetten aklama girişimidir" dedi.
Amr Abdulmunim, “Örgütün temeli gizli işlerdir. Örtülü eylem şiddetin başlangıcıdır. Liderlerin örgüt içindeki gizli çalışmaları hakkında sessiz kalmaları, örgütün kuruluş yıllarında gördüğümüz ve tanık olduğumuz gibi şiddete yol açıyor” dedi.



Madleen gemisinin alıkonulmasının ardından aktivistler İsrail'e götürüldü

TT

Madleen gemisinin alıkonulmasının ardından aktivistler İsrail'e götürüldü

Madleen gemisinin alıkonulmasının ardından aktivistler İsrail'e götürüldü

Almanya'nın Tel Aviv Büyükelçisi Steffen Seibert, Gazze Şeridi'ne uygulanan ablukayı kırmaya çalışırken Akdeniz'de İsrail askerleri tarafından alkonulan aktivistlerin İsrail'e götürüldüğünü bildirdi.

Seibert X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda, “Tüm yolcular donanma tarafından İsrail'e nakledildi ve donanma bize hepsinin güvende olduğunu teyit etti. İsrailli yetkililer, aktivistlerden ülkeyi terk etmelerini istedi. Bir Alman vatandaşı için konsolosluk yardımı teklif ettik” ifadelerini kullandı.

Madleen, günler süren yolculuğun ardından gece saatlerinde, varış noktası olan Gazze Şeridi'ne ulaşmadan kısa bir süre önce İsrail güçleri tarafından durduruldu.

Özgürlük Filosu Koalisyonu, uzun süredir İsrail ablukası altında olan Gazze Şeridi’ne yardım ulaştırmayı amaçlıyordu.

İsrail Dışişleri Bakanlığı, Madleen'in durdurulmasının, 2007 yılından bu yana Gazze Şeridi'ne uygulanan ve izinsiz gemilerin girişini engelleyen deniz ablukasına dayandığını belirtti.

Özgürlük Filosu Koalisyonu tarafından geminin durdurulmasının ardından yapılan açıklamada, “Madleen gemisindeki on iki aktivistin ve diğer tüm Filistinli tutukluların derhal serbest bırakılmasını, acımasız işgale ve ablukaya son verilmesini ve Gazze Şeridi'ne insani yardım ulaştırılması için tüm sınır kapılarının derhal açılmasını talep ediyoruz” denildi.

İsrail Dışişleri Bakanlığı, Özgürlük Filosu Koalisyonu'nun yardım gemisi Madleen'in ‘güvenli bir şekilde İsrail kıyılarına doğru yol aldığını’ bildirdi.

İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın X platformundaki hesabı üzerinden yapılan paylaşımda, “Yolcuların kendi ülkelerine dönmeleri bekleniyor” ifadesi yer aldı.

Özgürlük Filosu Koalisyonu yaptığı açıklamada, Madleen'in uluslararası sularda ‘İsrail ordusu tarafından saldırıya uğradığını ve engellendiğini’ belirtti.

Açıklamada, “Gemiye yasadışı bir şekilde çıkıldı, silahsız sivillerden oluşan mürettebatı kaçırıldı ve bebek maması, gıda ve tıbbi malzemeler de dahil olmak üzere hayat kurtarıcı temel yardım malzemelerine el konuldu” denildi.

Özgürlük Filosu Koalisyonu Koordinatörü Huveyda Araf, İsrail'in gemide bulunanları gözaltına almak için yasal yetkisi olmadığını söyledi.

Araf, “Gemideki gönüllüler İsrail'in yargı yetkisi altında değildir, yardım sağladıkları ya da yasadışı ablukayı kırdıkları için suçlanamazlar… Keyfi ve hukuksuz gözaltlarına derhal son verilmelidir” ifadelerini kullandı.

Özgürlük Filosu Koalisyonu tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Hiçbir şey bizi caydıramaz. Tekrar yelken açacağız. Kuşatma sona erene ve Filistin özgürleşene kadar durmayacağız. Bu el koyma uluslararası hukuku açıkça ihlal ediyor ve Gazze Şeridi'ne engelsiz insani erişim gerektiren Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) bağlayıcı kararlarına meydan okuyor.”

Aktivistler, İsrail'in Gazze Şeridi’ne engelsiz insani erişim sağlaması gerektiğini vurguluyor.

Ancak İsrail Dışişleri Bakanlığı, Gazze Şeridi açıklarındaki bölgenin 2007'den bu yana uygulanan deniz ablukası kapsamında izinsiz gemilere kapalı olduğunu ve Madleen'in bu nedenle durdurulduğunu belirtti.

Aktivistlerin İsrail kıyılarına ne zaman ulaşacakları ve ne zaman ülkelerine geri gönderilecekleri ise belirsizliğini koruyor.