Giderek büyüyen Çin-ABD düellosunda 4 unsur

Giderek büyüyen Çin-ABD düellosunda 4 unsur
TT

Giderek büyüyen Çin-ABD düellosunda 4 unsur

Giderek büyüyen Çin-ABD düellosunda 4 unsur

Tayvan, Çin-ABD çatışmasında yeni bir kıvılcım noktası oluşturdu. Bu yüzleşmenin boyutları önümüzdeki birkaç hafta içinde netleşecek olan bir dizi gelişme tarafından belirlenecek.
Çin Hava Kuvvetleri’nin Pekin’in egemenliği ve toprak bütünlüğüne bağlılığını korumak için gerekli adımları atmaya istekli olduğunu vurgulayan açıklaması, Tayvan’a gitmeye karar vermesi halinde ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin uçağını durdurma tehdidi içeriyor.
Pelosi’nin Taipei’ye ulaşmasını engellemeye yönelik üstü örtülü Çin tehdidinin, gerekirse orduya başvurmayı içerdiğini söylemeye gerek yok.
ABD Başkanı Joe Biden ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping arasında gerçekleşen telefon görüşmesi iki tarafın kırmızı çizgilerini çizmesiyle sonuçlandı.
Cinping, Tayvan kriziyle ilgili “Ateşle oynayanlar yok olacaklardır” uyarısı yaptı.
4 unsur Tayvan’ı dünyanın en kötü senaryosunun yaşanması için bir arena haline getiriyor ve bir yanda Washington ile müttefikleri, diğer yanda Pekin arasındaki ekonomik ve diplomatik düelloyu şiddetli bir savaşa dönüştürüyor.
İlk unsur, Batı’nın Rusya’ya ödettiği ekonomik bedel de dahil olmak üzere, Çin liderliğinin Ukrayna’daki savaştan çıkardığı dersler.
Şubat ayında patlak veren savaşın ilk günlerinde, yaptırımlar Moskova’yı endişelendirecek kadar sert değildi.
Rusya, ülkede bulunan doğalgaz, petrol ve mali rezervler gibi mevcut güç unsurlarının kullanımı yoluyla, Batı yaptırımlarının etkinliğinin büyük bir bölümünü engelledi.
İroni şu ki, Avrupa’nın Rus gazına bağımlılığı, ‘düşman olmayan’ ülkelere arzı kesmekle tehdit eden Devlet Başkanı Vladimir Putin’in elinde bir silaha dönüştü.
Putin, doğalgaz ödemesi Moskova’nın hazinesine ulaşmaya devam ederken, bununla Ukrayna’daki savaşı finanse etti.
Rus ekonomisinin büyüklüğü dikkate alınırsa, dünya çapında daha gelişmiş, yaygın pazarlar ve uluslararası üretim ağları ile iç içe olan Çinli muadilinin bir parçasını oluşturur.
Çin yetkililer, küresel pazarlar üzerinde yaratacakları etki nedeniyle ABD ve müttefiklerini hesaplanmamış herhangi bir saldırıdan caydıracak kadar büyük olacağını biliyor ve herhangi bir çatışma durumunda buna dayanabilecekleri konusunda emin olmaları mümkün.
İkinci unsur ise, her iki ülkedeki iç durumdur.
Enflasyon ve yüksek akaryakıt fiyatlarının Kasım’da yapılması planlanan ABD ara seçimlerine etkisinin çokça konuşulduğu bir dönemde, Biden liderliğindeki Demokratların Kongre üzerindeki kırılgan kontrolünü sürdürme şanslarının azalması, mevcut yönetimi ‘topal ördek’ yapıyor.
Cinping’in karşılaştığı zorluklar da önemsiz değil. Çünkü büyük olasılıkla Kasım ayında yapılması planlanan Ulusal Kongre toplantısında yönetimini üçüncü bir dönem için yenileyecek.
Cinping’in üçüncü dönemi, Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurucusu Mao Zedong’un ölümünün ardından patlak veren krizin ardından 1970’lerde lider Deng Xiaoping’in bir ‘kolektif liderlik’ geleneği oluşturmasından bu yana Çin liderliğinde benzeri görülmemiş bir olay olacak.
Örgütsel yapı içerisinde iktidarın dağılımı olan kollektif liderlik ile Çin Komünist Partisi Siyasi Bürosu üyelerinden birinin, parti liderlerinin yardımıyla, her biri 5 yıl süren iki dönem için ülke başkanlığını üstlenmesi gibi bir gelenek elde edildi.
Ancak Cinping’in anayasa değişiklikleri bu kuralı sona erdirdi ve onun yarı-özerk bir otoriteyle ömür boyu başkan olmasına kapı açtı.
Bu tür bir yönetim de, önceki formülün sona ermesini haklı çıkaran ve tek adam yönetiminin avantajlarını gösteren başarıların partiye ve halka sunulmasını gerektirir.
Ekonomik açıdan bakıldığında, geçtiğimiz on yılların etkileyici başarılarına rağmen, Çin makro ekonomisi hızlı ve önemli büyüme aşamasından çıktı ve yılda yüzde 3 ila 4 büyüme aralığında istikrar kazandı.
Yani bu, yeni işgücünü özümsemek ve Çin’in dünya çapında taahhüt ettiği büyük projeleri karşılamak için pek yeterli olmayan şey.
Buna ek olarak, son yıllarda toplumsal gerginliğe neden olan, Çinliler arasındaki gelir düzeylerindeki büyük farklılıklar olgusuna alternatif olarak Cinping’in ‘ortak refah’ politikasının karşılaştığı zorluklar da var.
Çin’den yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) çıkması ve Çin aşılarının etkisizliği gibi bir konu da ortada.
Dolayısıyla Cinping, yıllarca katı milliyetçi retoriği canlandırdıktan ve Çin ulusal kimliğinin kurucu mitlerine geri döndükten sonra, Tayvan’a ve özellikle Batı’ya yönelik katı bir politikanın sağlayabileceği başarıların bir listesini Ulusal Kongre’ye sunmak zorunda olacak.
Üçüncü unsura gelince, dünyada birinci ekonomi olma, özellikle teknolojik konum için yürütülen rekabettir.
Çin ve ABD, ekonomik ve politik üstünlüğün anahtarı olarak teknolojiyi, özellikle bilgi teknolojilerini, mikroçipleri ve yarı iletkenleri paylaşıyor.
ABD Senatosu, birkaç gün önce Çin’in bu alanda teknik üstünlük elde etmesini önlemek amacıyla çip üretimi sektörüne 280 milyar dolarlık yardımı öngören yasa tasarısını onayladı.
2019 yılında salgının patlak vermesinden bu yana bu hayati emtiaların temininde birçok soruna tanık olan dünya, tüm modern endüstrilerin vazgeçilmez bir parçası haline gelen yarı iletkenler ve çipler sağlayan tarafla uğraşmak zorunda kalacak.
İleri teknolojinin, Çin ile ABD arasındaki ekonomi, dağıtım ve üretimin tüm unsurlarını içeren bir düellonun buzdağının sadece görünen kısmı olduğu anlaşılıyor.
Dördüncü ve son unsur, dünyadaki iki büyük gücün de hevesli olduğu ‘imajın’ savunulmasıdır.
Geçtiğimiz birkaç hafta içinde, Sri Lanka’daki finansal uygulamalar ve ekonomik çöküş arasında bağlantı kurulduğunda Çin’in imajı şiddetle sarsıldı.
Çin, eski Kolombo hükümeti tarafından yürütülen müsrif harcama programlarının sonucunda alacaklı olduğu krediler temerrüde düştükten sonra Güney Asya ülkesinin limanlarının kontrolünü ele geçirdi.
ABD’nin dünyadaki en iyi imaja sahip olmaması anlaşılabilir şey. Ancak Çin-ABD düellosunun ideolojik unsuru, güçlü ve zayıf yönleri dikkate alır ve bunları dengeler.



"Soykırıma tanıklık eden bir çatışmaya neden dahil oluyoruz?"... İngilizlerin Gazze Şeridi'ndeki casusluğuna yönelik eleştiriler

İngiltere Başbakanı Keir Starmer, salı günü Londra'da yaptığı açıklamada, Gazze'deki durumu görüşmek üzere kabine toplantısı çağrısında bulundu (Reuters)
İngiltere Başbakanı Keir Starmer, salı günü Londra'da yaptığı açıklamada, Gazze'deki durumu görüşmek üzere kabine toplantısı çağrısında bulundu (Reuters)
TT

"Soykırıma tanıklık eden bir çatışmaya neden dahil oluyoruz?"... İngilizlerin Gazze Şeridi'ndeki casusluğuna yönelik eleştiriler

İngiltere Başbakanı Keir Starmer, salı günü Londra'da yaptığı açıklamada, Gazze'deki durumu görüşmek üzere kabine toplantısı çağrısında bulundu (Reuters)
İngiltere Başbakanı Keir Starmer, salı günü Londra'da yaptığı açıklamada, Gazze'deki durumu görüşmek üzere kabine toplantısı çağrısında bulundu (Reuters)

İngiliz gazetesi “The Guardian”, Londra'nın bir Amerikan şirketinin yardımıyla Gazze üzerinde neredeyse her gün hava gözetleme uçuşları düzenlemeye devam ettiğini, toplanan istihbarat bilgilerinin nasıl kullanıldığı ve İsrail ordusuyla nasıl paylaşıldığı konusunda soruların arttığını yazdı.

Uçuşları takip edenler, İngiliz Hava Kuvvetleri'ne ait “Shadow” uçaklarının, Aralık 2023'ten bu yana Hamas tarafından rehin tutulan kalan rehinelerin yerini belirlemek amacıyla Kıbrıs'taki Ağrotur (Akrotiri) hava üssünden Filistin toprakları üzerinde 600'den fazla uçuş gerçekleştirdiğini tahmin ediyor.

Casus uçuşları Muhafazakar Parti iktidarı sırasında başladı, ancak İşçi Partisi döneminde de kamuoyuna çok az bilgi açıklanarak devam etti. Uzman uçuş takip cihazlarına göre, başlangıçta günde ortalama iki uçuş yapılıyordu, ancak son zamanlarda günde bir uçuşa düşürüldü.

Gözetleme görevleri, maliyetleri düşürmek için temmuz ayı sonlarında Amerikan şirketi Sierra Nevada'ya devredildi ve İngiliz Hava Kuvvetleri kaynakları, görevlerin çoğu gün benzer bir uçakla sürdürüldüğünü belirtti. Ancak, birkaç gün içinde, yeni casus uçağının 28 Temmuz'da Han Yunus üzerinden uçtuğu ortaya çıkınca bir hata oluştu. O zamana kadar, casus uçakların transponderleri (verici ve alıcı cihazları), Akrotiri'den Gazze'ye doğru, Akdeniz'in doğusu üzerindeyken uçuş sırasında kapatılıyordu.

Uçuş takip uzmanı ve analist Stefan Watkins'e göre bu hata, "İngiliz uçaklarının Gazze'nin sadece yakınında değil, üzerinde de uçtuğunu doğrulayabiliriz" anlamına geliyor.

Watkins, daha sonra güvenlik önlemlerinin sıkılaştırılmasının uçuşların izlenmesini daha da zorlaştırdığını, ancak casus uçağının 3, 4 ve 6 Ağustos'ta Akrotiri'den ayrılmadan önce transponderlerini (telsiz ve radyo alıcılarını) çalıştırıp kapattığını belirtti.

 İsrail'in güneyinde, Gazze Şeridi sınırına yakın bölgede askerler ve tanklar - 5 Ağustos 2025 (AFP)İsrail'in güneyinde, Gazze Şeridi sınırına yakın bölgede askerler ve tanklar - 5 Ağustos 2025 (AFP)

“Shadow” uçakları, gece veya gündüz görsel gözetim için ve genellikle İngiliz özel kuvvetlerinin operasyonlarını desteklemek için kullanılır.

Bir savunma kaynağı, uçakların Gazze'deki binalarda eğitildiğini ve hayatta olduğu düşünülen 20 rehinenin izine rastlanıp rastlanmadığını belirlemeye çalıştıklarını söyledi.

Siyasetçi Jeremy Corbyn, “İngiltere'nin İsrail ile askeri iş birliğini sürdürmesi, dünya çapında canlı olarak yayınlanan bir soykırım karşısında hiçbir şekilde haklı gösterilemez” ifadelerini kullandı.

Eski İşçi Partisi lideri, “Bu uçuşların neden devam ettiği ve istihbarat bilgilerinin neden paylaşılmadığı hala bilinmiyor” dedi.

Liberal Demokrat Parti'nin savunma sözcüsü Helen Maguire, Birleşik Krallık'ın kalan rehinelerin yerini belirleme çabalarını desteklediğini ancak “hükümetin, İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonlarında İngiliz istihbarat bilgilerini kullanmasını engellemek için attığı adımları açıklığa kavuşturması gerektiğini” söyledi.

Eski Savunma Bakanı Grant Shapps, İsrail'e destek amacıyla 2023'te hava gözetleme uçuşlarını ilk kez duyurmuş, ancak casus uçaklarının İsrail'e nasıl yardım ettiği konusunda herhangi bir ayrıntı vermemişti.

İngiliz hükümeti, İsrail ile paylaştığı bilgileri kontrol etmek için hassas adımlar attığını söylüyor. Geçen ay hava gözlem uçuşları hakkında sorulan bir soruya Dışişleri Bakanı David Lammy, “İngiliz hükümetinin Gazze'deki savaşa yardım etmesi tamamen yanlış olur. Biz bunu yapmıyoruz. Asla yapmayacağız” dedi.

Askeri kaynaklar, İngiliz istihbaratının İsrail veya başka bir yabancı ülkeyle bilgi alışverişinde izlediği olağan prosedürün, bir siyasi danışman ve bir avukat tarafından yapılan doğrulama işlemlerini içerdiğini ve bu işlemin “dakikalar, saatler veya günler” sürebileceğini söyledi.

İngiliz kaynak, “Neden soykırım ve uluslararası insani hukuk ihlalleriyle suçlanan bir çatışmaya karışmak isteyelim?” diye sordu ve başsavcı Richard Hermer'in ciddi endişeler dile getirmiş olması halinde uçuşların devam etme olasılığının olmadığını belirtti.

Gazze Şeridi'ndeki İsrail askerleri (Arşiv-Reuters)Gazze Şeridi'ndeki İsrail askerleri (Arşiv-Reuters)

Askeri açıdan faydalı bilgilerin İsrail'e aktarılması, Birleşik Krallık'ı devam eden savaşın bir tarafı haline getirecektir. Ancak bu bilgilerin aktarılmasıyla, üçüncü tarafların kullanabileceği istihbarat bilgilerinin kullanımı tam olarak kontrol edilemez.

İşçi Partisi Milletvekili Kim Johnson, “Gazze üzerinde hava gözetleme uçuşlarının amaçları ve denetimleri hakkında ciddi şüpheler varken, özellikle de İsrail'in Gazze'ye yönelik soykırım saldırısı sırasında Akrotiri üssünün istihbarat paylaşımı için kullanılmasının sona erdirilmesini aylarca talep ettikten sonra, hâlâ aralıksız devam etmesi son derece endişe vericidir” ifadesini kullandı.

İngiliz Savunma Bakanlığı yorum yapmadı, ancak Gazze üzerinde rehinelerin yerini belirlemek için silahsız hava gözetleme uçuşları yaptığını ve İsrail makamlarına aktarılan bilgileri kontrol ettiğini belirtti.

Başsavcılık, diğer bakanlara verilen hukuki tavsiyeler hakkında yorum yapmayacağını ifade etti.