Lübnan’da ekmek krizi çözüldü

Lübnan’da ekmek krizine çözüm bulunurken, fırın sahipleri soruşturma altında

Lübnan’da birkaç gün önce bir fırının önündeki kalabalık (AFP)
Lübnan’da birkaç gün önce bir fırının önündeki kalabalık (AFP)
TT

Lübnan’da ekmek krizi çözüldü

Lübnan’da birkaç gün önce bir fırının önündeki kalabalık (AFP)
Lübnan’da birkaç gün önce bir fırının önündeki kalabalık (AFP)

Lübnan Ekonomi Bakanlığı yaptığı açıklamada, fırınların önünde ekmek kuyruklarının oluşmasına yol açan krizin büyük oranda çözüldüğünü duyurdu.
Bakanlığın buğday ve un dağıtımını yönetmekle görevlendirilen komitesindeki kriz masası, Lübnan’ın tüm bölgelerinde bir saha araştırması gerçekleştirdi. Araştırma sonucu ekmek krizinin yüzde 90 oranında bittiği ve ekmek kuyruklarının sona erdiği ortaya çıktı. Lübnan Ticaret Bakanı Emin Selam, “Yeni mekanizma, tacirlerin neden olduğu krizlere son verdi. Ekonomi Bakanlığı’nın kararlarına aykırı hareket eden çok sayıda fırın ve değirmen sahibine baskı uygularken, yargıda konu ile ilgili olarak soruşturma devam ediyor” dedi.
Ekonomi Bakanlığı, yargı makamlarından kararları ihlal eden kişiler için cezaların daha katı hale getirilmesini istedi. Hapis cezasının, Lübnanlıların ekmekleri üzerinden ticaret yapmaya çalışan herkese bir mesaj olacağını söyledi.
Bu çözüm, Cuma günü yeniden sağlanıncaya kadar 10 gün boyunca elektrik arzının neredeyse tamamen kesilmesinin yanı sıra, ekmek ve un kıtlığı nedeniyle fırınların önünde kuyrukların görüldüğü iki haftanın ardından geldi. Bu sahneler siyasi kınamalara yol açtı ve sonuçları konusunda uyarılar yapıldı.
Milletvekili Nima Tohme yerel basına verdiği bir röportajda, yetkililere, “krizlerin kötüye gitmesi, benzin istasyonları, eczane ve şimdi de fırınların önünde oluşan kuyrukların neden olduğu aşağılamaların gölgesinde yoksulluk, sefalet ve yaşam zorluğu çeken insanlara karşı vicdanlı bir tutum benimseme” çağrısında bulundu. Tohme “Bu masum insanların başına bu kadar şeyin gelmesi yetmez mi?” sorusunu yöneltti. Tohme, bir kez daha uyarıda bulunarak “Ekonomik acil durum, iyi niyet ve bu krizlerden sorumlu olan herkes tarafından iç müdahaleler olmadığı takdirde, Lübnan zor bir aşamaya ulaşacak ve o noktada pişmanlık işe yaramayacak” dedi.
Tohme röportaj sırasında “Bugün Arap dünyasında ve uluslararası alanda, özellikle de Körfez’de olup bitenlerin gölgesinde, Lübnan’ı desteklemek, yardım sağlamak ve ülkeyi krizlerinden ve aksiliklerinden kurtarmak ile ilgili olarak uzun bir geçmişi olan Suudi Arabistan’ın rolü aracılığıyla Lübnan’daki umut penceresini açık tutuyor. Bu 1970’li yıllardan günümüze kadar devam etti. Zira Krallık, Taif Anlaşması ile sonuçlanan savaşı durdurmak için çalışmış, çözüm aramıştı” ifadelerini kullandı. Ayrıca “Suudi Arabistan Lübnan’ı terk etmedi ve etmeyecek. Yetkililer ülkelerinin çıkarlarını idrak etmeleri ve gerekli reformları yapmaları gerekiyor. Bu, desteklenmesi gereken hayati bir konu haline geldi aksi takdirde boş bir kısır döngü içinde olacağız” ifadelerini de sözlerine ekledi.
Tohme “Suudi kalkınmasının öncüsü, açık ve anlaşılır vizyonunun sahibi olan Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Suudi Arabistan’ı üst düzey ülkeler seviyesine taşırken üstlendiği öncü role övgüde bulundu. Bunun Araplar ve tüm dünya için bir gurur kaynağı olduğunu belirtti. Ayrıca Suudi Veliaht Prensi’nin en önemlisi Körfez zirvesi olmak üzere Cidde’deki Arap ve uluslararası görüşmeleri, Prens Selman’ın dinamizmini ve her düzeyde gelecekteki zorluklar karşısında Arap sahasını güçlendirme çabalarını gösteriyor” dedi.
Ukrayna’dan Lübnan’a tahıl sevkiyatı
Türkiye'nin arabulucuğu ile Rusya ve Ukrayna arasında süren savaş nedeniyle dağıtımı duran tahılların dünyaya güvenli sevkiyatı için yapılan hazırlıklar tamamlandı. Türkiye Milli Savunma Bakanlığı, tahıl sevkiyatı anlaşması kapsamındaki mısır yüklü ilk geminin yerel saatle 08.30’da Lübnan’a gitmek üzere Odessa Limanı'ndan hareket ettiğini açıkladı.
Tahıl koridoru anlaşması kapsamında Ukrayna'nın Odessa Limanı'ndan ilk gemi yola çıktı. Sierra Leone bayraklı kuru yük gemisi 26 bin ton mısır taşıyor. Gemi, İstanbul'daki denetim sonrası Lübnan'a gidecek.



Libya Ulusal Ordusu etkisini güneye doğru genişletiyor

Hafter'in Sabha'daki çatışması, Güney Libya'da kalkınmaya odaklı bir girişimin başlatılmasına yol açacak (Genel Komutanlık)
Hafter'in Sabha'daki çatışması, Güney Libya'da kalkınmaya odaklı bir girişimin başlatılmasına yol açacak (Genel Komutanlık)
TT

Libya Ulusal Ordusu etkisini güneye doğru genişletiyor

Hafter'in Sabha'daki çatışması, Güney Libya'da kalkınmaya odaklı bir girişimin başlatılmasına yol açacak (Genel Komutanlık)
Hafter'in Sabha'daki çatışması, Güney Libya'da kalkınmaya odaklı bir girişimin başlatılmasına yol açacak (Genel Komutanlık)

Libya Ulusal Ordusu'nun (LUO) güney bölgelerindeki nüfuzunu, Abdulhamid Dibeybe liderliğindeki Geçici Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) aleyhine genişlettiği düşünülen bir hamleyle, LUO'nun ikinci komutanı Saddam Hafter, dün Sabha kentinde "entegre hizmet ve askeri binalar" içeren bir projenin temelini attı.

Saddam Hafter, çarşamba günü Sabha'ya yaptığı ziyarette, LUO'nun "Vizyon 2030"unun bir parçası olarak nitelendirdiği "Güney İçin Birlikte" girişimini başlattı ve bu girişimin "güvenliğin, kalkınmanın temeli haline getirilmesine dayandığını" ifade etti.

Saddam Hafter, "güney şehirlerini modern yol ağlarıyla bağlamak ve tarım projelerini desteklemek için çalıştıklarını, böylece bu şehirlerin acı çekmenin veya ötekileştirmenin kanalları değil, kalkınma ve üretim merkezleri haline geldiklerini" söyledi.

Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre merhum Devlet Başkanı Muammer Kaddafi rejiminin devrilmesinden bu yana, güney şehirlerinin sakinleri yıllardır "dışlanma, ayrımcılık ve devlet hizmetlerinin eksikliğinden" şikayet ediyor.


Ebu Lulu... Sudan savaşının en önemli kanlı figürlerinden biri

"El Fasher Kasabı" lakaplı, "Abu Lulu"nun dolaşımda olan fotoğrafı
"El Fasher Kasabı" lakaplı, "Abu Lulu"nun dolaşımda olan fotoğrafı
TT

Ebu Lulu... Sudan savaşının en önemli kanlı figürlerinden biri

"El Fasher Kasabı" lakaplı, "Abu Lulu"nun dolaşımda olan fotoğrafı
"El Fasher Kasabı" lakaplı, "Abu Lulu"nun dolaşımda olan fotoğrafı

Geçtiğimiz cumartesi günü El Faşir'in Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) geçmesinden önce pek fazla tanınmayan "Ebu Lulu" lakaplı Fatih Abdullah İdris, Sudan'da terörün sembolü haline geldi ve hızla ünlendi.

Şehrin düşüşünden kısa bir süre önce, el Faşir'de sakallı ve gür saçlı bir adamın mahkumları yargısız infaz ettiğini gösteren videolar sosyal medyada dolaşıyordu. Şehrin düşüşünü izleyen şiddetin sembolü haline gelen bu adam, el Faşir trajedisini, savaş ve devletin çöküşünün yarattığı kaosu temsil ediyordu. HDK, kimliğini bilmediğini iddia ederek onunla herhangi bir bağlantısı olduğunu inkar etmiş ve daha sonra tutuklanıp el Faşir'ın Shala hapishanesinde tutulduğunu açıklayarak bir soruşturma komitesi kurmuş olsa da defalarca paylaştığı korkunç videolar ona ve HDK'ye karşı yaygın bir öfkeye yol açtı. Medya ona "El Faşir Kasabı" lakabını taktı.

rgt
İnternette dolaşan bir fotoğrafta, "El Faşir Kasabı" lakaplı "Ebu Lulu"nun saldırıların gerçekleştiği yerde vahşetini sergilediği görülüyor.

HDK, el Faşir'in ele geçirilmesi sırasında ciddi ihlaller ve suistimallerle suçlanan birkaç kişinin tutuklandığını duyurdu. Bunlar arasında "Ebu Lulu" olarak bilinen kişi de vardı. HDK sözcüsü El-Fatih Kureyşi, dün yaptığı basın açıklamasında, tutuklamaların üst düzey komutanlığın talimatları doğrultusunda gerçekleştirildiğini belirtti. İlgili hukuk komitelerinin, şüphelileri adalete teslim etmek için hazırlık soruşturmasına başladığını belirtti. Kureyşi, bu önlemlerin insan onuruna yönelik her türlü ihlali ve uluslararası anlaşmaları ihlal etmeyi önlemeyi amaçladığını ifade etti. HDK'nin adaletin sağlanmasını güvence altına almaya kesin olarak kararlı olduğunu vurguladı. Liderlik, hukukun üstünlüğüne ve herhangi bir ihlale karıştığı kanıtlanan herkesi, ne kadar sınırlı veya bireysel eylemlerden kaynaklanmış olursa olsun, sorumlu tutmaya olan tam bağlılığını yineledi. Ebu Lulu, vahşetini belgeleyen çok sayıda ses kaydında yer aldı ve herhangi bir grupla bağlantısı olduğunu reddederek, devlete karşı kendi isyancı grubuna liderlik ettiğini iddia etti. Bir kayıtta, sadece El Faşir'de "neredeyse bin kişiyi" öldürdüğü ile övünüyordu. Ancak HDK’nin iddialarına veya inkârlarına rağmen, askeri operasyonlara katılmıştı.

El Faşir'in düşmesinden önce, söz konusu kişinin Sudan'ın merkezinde şiddet uyguladığına dair söylentiler yayılmış ve Kuzey Hartum'daki "El-Cili Rafinerisi"nden alınan ve söz konusu kişiyi gösterdiği iddia edilen videolarda şiddet sahneleri yayılmıştı; ancak hiçbir bağımsız kuruluş bu videoların gerçekliğini kanıtlamadı.

Raporlar, kişinin faaliyetlerinin El Faşir'in kuzey kesimlerinde ve çevresinde yoğunlaştığını, ancak şiddet konusundaki kötü şöhretinin ülke geneline ve hatta dünyaya yayıldığını, adının birçok savaş alanında şiddet ve terörün sembolü haline geldiğini gösteriyor. Gözlemcilere göre "Ebu Lulu" gibi isimlerin ortaya çıkışı, Sudan'ı saran kapsamlı güvenlik ve ahlaki çöküş durumunu yansıtıyor. Bu durum, basit bir öldürmenin ötesine geçerek, övünme, filme alma ve faillerini yüceltme noktasına ulaşmış bir şiddet yaratıyor. Bu aynı zamanda, savaşın kasvetli bir yüzü ve devletin parçalanmasının, hukuk ve hesap verebilirliğin yokluğunun bir kanıtı.


İsrail, Batı Şeria'da zeytin hasadı sırasında gönüllü olarak çalışan iki Amerikalı Yahudi kadının sınır dışı edilmesini emretti

Batı Şeria'da zeytin toplayan Filistinlilere taş atan maskeli bir yerleşimci ve arkasındaki İsrail askerleri (AFP)
Batı Şeria'da zeytin toplayan Filistinlilere taş atan maskeli bir yerleşimci ve arkasındaki İsrail askerleri (AFP)
TT

İsrail, Batı Şeria'da zeytin hasadı sırasında gönüllü olarak çalışan iki Amerikalı Yahudi kadının sınır dışı edilmesini emretti

Batı Şeria'da zeytin toplayan Filistinlilere taş atan maskeli bir yerleşimci ve arkasındaki İsrail askerleri (AFP)
Batı Şeria'da zeytin toplayan Filistinlilere taş atan maskeli bir yerleşimci ve arkasındaki İsrail askerleri (AFP)

İsrail, Filistin zeytin hasadı döneminde işgal altındaki Batı Şeria'ya ulaşan iki Amerikalı Yahudi gönüllünün sınır dışı edilmesini emretti. Bu kişilerin seyahatini kolaylaştıran STK'lar dün yaptıkları açıklamada, bu kişilerin sınır dışı edilmesinin emredildiğini bildirdi.

Zeytin hasadı sırasında gönüllüleri organize eden Birleşmiş Milletler ile Dayanışma ve İnsan Hakları İçin Hahamlar adlı STK'lar yaptıkları ortak açıklamada, Batı Şeria'nın kuzeyinde Nablus yakınlarındaki Burin köyüne ulaşmadan önce aralarında iki Amerikalı kadının da bulunduğu 11 kişinin gözaltına alındığını bildirdi.

İsrail ordusu, Filistin topraklarına erişimi engellemek için genellikle zeytin hasadı döneminde kullanılan kapalı askeri bölge emri çıkarmıştı. Gönüllüler ise alternatif bir yoldan bölgeye ulaşmaya çalıştı.

Açıklamada, "Gönüllüler, emirlerini yerine getirmek için askerlere yaklaştıklarında gözaltına alındılar" denildi.

Gruptaki İsrailli gönüllüler bir polis karakolunda sorgulanıp serbest bırakılırken, iki Amerikalının sınır dışı edildikleri bildirildi.

xs
  Batı Şeria'nın el Halil kentine bağlı Sa'ir köyünde dün İsrailli yerleşimciler ve askerler tarlada durarak, Filistinli çiftçilerin zeytin toplaması engelledi (AFP)

İsrail ordusu, soruşturmalarına yanıt vermesi için Fransız Haber Ajansı’nı (AFP) İsrail polisine yönlendirdi.

İki kuruluş, "Bu gönüllülerin sınır dışı edilmesi kararı, barışçıl insan hakları çalışmalarını ve İsrail ile Filistin'de adalet talep eden Yahudi seslerini susturma yönündeki rahatsız edici bir eğilimi yansıtıyor" açıklamasında bulundu.

İsrailli ve uluslararası gönüllüler, genellikle zeytin hasadı döneminde Filistinlilere yardım etmek için "koruyucu refakat" olarak bilinen bir yöntem kullanarak geliyorlar. Bu yöntem, İsrailli yerleşimcilerin çiftçilere saldırmasını ve hasadı aksatmasını engellemeyi amaçlıyor.

Bu yaklaşımın, özellikle gönüllülerle yerleşimciler arasında çok sayıda saldırı ve çatışmanın yaşandığı mevcut sezonda sınırlı bir etkiye sahip olduğu görülüyor.

AFP gazetecileri, bu sezon yerleşimciler tarafından Filistinli çiftçilere ve yabancı gönüllülere yönelik en az sekiz saldırıyı belgeledi. Bu çatışmalar genellikle ordunun gelişi ve kalabalığı dağıtmak için göz yaşartıcı gaz kullanılmasıyla sonuçlanıyor, ancak saldırganların tutuklanması nadir olarak görülüyor.

Şarku’l Avsat’ın Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi’nden (OCHA) aktardığına göre, Batı Şeria'daki 27 köy, yalnızca 7-13 Ekim haftasında hasat mevsimiyle ilgili saldırılara maruz kaldı.

Yerel bir yetkiliye göre, Ramallah yakınlarındaki Turmus Ayya kasabasında, hasadı aksatmak için gelen maskeli yerleşimcilerle çıkan çatışmada İsveçli bir gönüllünün bacağı ve kolu kırıldı.

Ekim ayı başlarında Burin köyünde kapalı askeri bölge emrini ihlal etmekle suçlanan 30'dan fazla yabancı gönüllü sınır dışı edildi.

İşgal altında bulunan Filistin topraklarındaki BM İnsan Hakları Ofisi temsilcisi Ajith Sunghay, "ciddi saldırıları" kınayarak, "endişe verici düzeydeki cezasızlıktan" duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

2021 tarım sayımına göre Batı Şeria, yaklaşık 3 milyon kişiye ait 8 milyondan fazla zeytin ağacına ev sahipliği yapıyor.

İsrail, Batı Şeria'yı 1967'den beri işgal altında tutuyor ve şu anda yaklaşık yarım milyon İsrailli yerleşimci buradaki yerleşimlerde yaşıyor.