Trablus çatışmaları, İki hükümet arasındaki anlaşmazlığın çözümüyle ilgili spekülasyonları körüklüyor

Siyasiler, başkentteki çatışmalarda güç dengesinin değişmesinden söz ediyorlar

Başağa’nın, hükümetinin resmi Facebook sayfasından alınan bir fotoğrafı
Başağa’nın, hükümetinin resmi Facebook sayfasından alınan bir fotoğrafı
TT

Trablus çatışmaları, İki hükümet arasındaki anlaşmazlığın çözümüyle ilgili spekülasyonları körüklüyor

Başağa’nın, hükümetinin resmi Facebook sayfasından alınan bir fotoğrafı
Başağa’nın, hükümetinin resmi Facebook sayfasından alınan bir fotoğrafı

Libya’nın başkenti Trablus’ta geçtiğimiz hafta başlarında çıkan çatışmalarda hayatını kaybedenler, halen yakınlarını kaybetmenin acısını yaşarken ülkedeki siyasi çevreler, çatışmaların, İstikrar Hükümeti Başbakanı Fethi Başağa’nın geleceği ve iktidar mücadelesini çözme olasılığı karşısında rakibi geçici Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe’nin popülaritesi üzerindeki etkisine dair konuşmakla meşgul olmaya devam ediyorlar.
Libya Temsilciler Meclisi (TM) üyesi Hasan ez-Zerka’ya göre Trablus’taki ve Misrata'daki son çatışmalar, UBH’nin milislerin saldırısı karşısındaki güvenlik zayıflığının boyutunu ve kontrol kaybını açıkça gösterdi.
Şarku’l Avsat’a konuşan Libyalı Milletvekili Zerka, UBH’nin silahlı grupların liderleri arasında bu çatışmaların tekrarlanmasını engelleyememesinden kaynaklanan kırılgan durum, Libyalıların büyük bir bölümünü eski Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) içişleri bakanlığını yaptığı sırasında bu dosyayı başarıyla yöneten Başağa’nın milisleri kontrol altına alabileceğini düşündürmeye itti.
UBH Sağlık Bakanlığı, Abdurrauf Kara liderliğindeki Terör ve Organize Suçla Mücadele İçin Caydırıcılık Birimi ile Eyüb Ebu Ras liderliğindeki Trablus Devrimciler Tugayı arasında çıkan çatışmalarda 16 kişinin öldüğünü, 52 kişinin de yaralandığını açıklamıştı.
Milletvekili Zerka, bazı milis grupların liderlerinin Başağa'nın Trablus’a girmesini sürekli olarak reddetmesini, finansman kaynakları bakımın UBH’ye bağımlı olmalarına bağlarken aynı liderlerin, Dibeybe ile Libya Ulusal Ordusu (LUO) lideri Mareşal Halife Hafter arasındaki mevcut ittifakı reddettiklerini de sözlerine ekledi. Zerka, buna karşın Başağa'nın da ez-Zaviye ve Misrata'dan Trablus'a girme şansını artırabilecek şekilde batı bölgesindeki şehirlerde halkın desteğini kazandığını kaydetti.
Libyalı siyasi analist Ahmed Cuma Ebu Arkub, çatışmaların ardından, uluslararası tutumlarda Başağa lehine bir değişiklik olmadığını kabul etse de ülke içinde, çatışmalardaki güç dengesinin Başağa lehine değişeceğini ve özellikle küresel enerji krizi çerçevesinde ABD ve İngiltere'nin başını çektiği büyük Batılı ülkeleri hesaplarını değiştirmeye ve İstikrar Hükümeti ile anlaşmaya zorlayacağını düşünüyor.
Şarku’l Avsat’a değerlendirmede bulunan Ebu Arkub, Batılı müttefiklerinin, sahada devam eden kayıpların ve UBH tarafından bazı silahlı grupların liderlerine, nüfuzlarının artmasına yol açan seviyede maaş ve ikramiye adı altında büyük meblağlar ödenmesi nedeniyle bazı tarafların başkentte milis gruplar arasında tekrar eden çatışmalardan sorumlu tutulmasından ötürü Dibeybe’nin iktidarda kalmasının kendilerine pahalıya mal olduğunu çok iyi bildiklerini söyledi.
Batı Bölgesi Komutanı Tümgeneral Cuveyli komutasındaki askeri güçlerin desteğinin yanı sıra TM’nin ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) üyelerinin çoğunluğunun verdiği siyasi desteğe dayanarak Başağa'nın çalışmalarını yerine getirmesi için başkente yaklaşmasını öneren Ebu Arkub, Başağa’nın Dibeybe’nin Misratalı olmasına rağmen memleketi Misrata'daki popülaritesini yeniden kazanıp, artırmayı başardığını ve kısa bir sürede en güçlü taraf olduğunu belirtti.
Libyalı siyasi analist Salah el-Bekuş ise Dibeybe’nin Ulusal Petrol Kurumu’nun (NOC) yönetim kurulunu değiştirmek için Hafter ile yaptığı anlaşma ve güvenlik durumu nedeniyle popülaritesini artırdığını kabul etmekten çekinmezken bu durumun Başağa'nın lehine olmadığını söyledi.
Bekuş, değerlendirmesinde şunları söyledi:
“Büyükelçilerin, çatışmalara ilişkin açıklamalarının çoğu, çözümün hükümetleri değiştirmekte değil, meşru bir hükümete ihtiyaç duyan seçimlerin yapılmasında yattığı yönündeki iddialarını yinelemekten ibaretti. ABD’nin Trablus Büyükelçisi ve Libya Özel Temsilcisi Richard Norland tarafından geçtiğimiz hafta Twitter üzerinden paylaşılan tweetler de bunu doğrular nitelikteydi.”
ABD’li Büyükelçi Norland’ın tweetlerine atıfla Başağa’nın artık başbakan adayı olarak anılmaması gerektiğini söyleyen Bekuş, aynı tweetlerde Dibeybe’nin UBH’nin başbakanı olarak anıldığını ve bunun da Başağa'nın çok şey kaybettiği anlamına geldiğini söyledi.
Başağa'nın batı bölgesindeki popülaritesinin artmasıyla ilgili söylenenleri önemsiz bulan Bekuş, “Özellikle Misratalı liderler, şehirlerinin taraflardan hiçbirinin savaş sahası haline gelmesine izin vermeyeceklerini vurgularken Başağa, atanmasının üzerinden yaklaşık 6 ay geçmesine rağmen ülkenin batısında önemli bir askeri ya da siyasi güç gösteremedi” dedi.
Global Initiatives’den araştırmacı Jalel Harchaoui de, çatışmaların güvenlik üzerindeki etkisini, özellikle Eyup Ebu Ras gibi silahlı grup liderlerinin Dibeybe’ye bağlı olan ya da ona yakın olduğu düşünülen bazı silahlı grupların zayıfladığı değerlendirmesinde bulundu.
Şarku'l Avsat'a konuşan Harchaoui, “Ebu Ras liderliğindeki silahlı grubun, kendi karargahında, tarafsızlığıyla tanınan önemli bir silahlı grup olan Terör ve Organize Suçla Mücadele İçin Caydırıcılık Birimi tarafından saldırıya uğramış olması en tehlikelisi. Bu tarafsızlık ortadan kalkarsa, Caydırıcılık Birimi ile Başağa'ya bağlı Nevası Tugayı arasında koordinasyon kurulabilir. Bu da son günlerde Trablus ve Misrata'da popülaritesi gerileyen Dibeybe’nin gücünü daha da zayıflatır” yorumunda bulundu.
Dibeybe’nin popülaritesindeki bu düşüşün nedenini ‘dengeyi kendi lehine bozan birkaç karar alması’ ile ilişkilendiren Harchaoui, özellikle bazı silahlı grupların, Dibeybe’nin NOC eski Başkanı Mustafa Sanallah’ı görevden alma kararından rahatsız oldukları sonucuna vardı.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.