Mısır Nil suyunun seviyesini ölçüyor

Mısır, ihtiyaçlarını karşılamak için Nil'in kaynaklarındaki yağış oranlarını izliyor

Büyük Etiyopya Nahda (Hedasi) Barajı (Etiyopya Su ve Enerji Bakanlığı)
Büyük Etiyopya Nahda (Hedasi) Barajı (Etiyopya Su ve Enerji Bakanlığı)
TT

Mısır Nil suyunun seviyesini ölçüyor

Büyük Etiyopya Nahda (Hedasi) Barajı (Etiyopya Su ve Enerji Bakanlığı)
Büyük Etiyopya Nahda (Hedasi) Barajı (Etiyopya Su ve Enerji Bakanlığı)

Etiyopya’nın Nil Nehri üzerindeki Nahda (Hedasi) Barajı’nın rezervuarını dolumunun üçüncü aşamasını tamamlamasının ardından Mısır, yağış oranlarını takip etmeye devam ediyor. Mısır, su kaynaklarının maksimum ihtiyaç döneminde dağılımını sağlamak amacıyla Asvan Baraj Gölü'ne ulaşan su miktarını belirlemeye çalışıyor.
Aşağı Nil havzası ülkelerinden Mısır ve Sudan, Nil Nehri'nin ana kolu üzerine kurulmakta olan barajın su payları üzerindeki etkisinden endişe ediyor. 2011 yılında proje başlatıldığından beri, Nil’in ana kolu Mavi Nil üzerinde bulunan Nahda Barajı, su kaynakları açısından Nil’e bağlı olan Sudan ve Mısır ile bir ihtilafa yol açtı. Mısır, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne yaptığı son şikâyette, Etiyopya’nın eylemlerinin ‘uluslararası hukukun dayattığı yükümlülüklerin ihlali’ olarak nitelendirdi. Mısır ayrıca, Etiyopya’nın tek taraflı önlemlerinin gelecekte neden olabileceği riskler de dahil olmak üzere, ulusal güvenliğini sağlamak ve korumak için gerekli tüm önlemleri alacağını belirtti.
Mısır Su Kaynakları ve Sulama Bakanı Muhammed Abdulati, başkanlığını Su Kaynakları ve Sulama Bakanı'nın yaptığı ve Bakanlığın Ulusal Su Araştırmaları Merkezi yönetici liderlerinin katılımı ile gerçekleştirilen Nil Nehri Gelirlerinin Düzenlenmesi Daimi Komitesi'nin Nil Nehri'nin geliri ve su yönetimi ve dağıtım mekanizmalarını takip etmek üzere periyodik olarak düzenlediği toplantıda konuştu. Komitenin Nil'in kaynaklarındaki yağış oranlarını takip etmek ve Yüksek Baraj gölüne ulaşan su miktarlarını belirlemek için sürekli takipte olduğunu söyledi. Abdulati ayrıca bu durumun, bakanlık kurumlarının su sistemini en yüksek verimlilik derecesinde yönetme konusunda dinamik olarak ilgilenmelerini sağladığını vurguladı.
 Geçtiğimiz yıllarda Mısır, maksimum ihtiyaç dönemini en düşük şikayet oranlarıyla yönetmeyi ve su kullanan tüm sektörler için gerekli su ihtiyacının hem miktar hem de kalite olarak sağlanmasını başardı. Mevcut dönemde de aynı çabanın devam ettiğini söyleyen Mısırlı bakan, azami ihtiyaç döneminde bakanlığın tüm kurumları arasında hazırlık derecesini yükseltmeye devam etme ve hazır olmalarını sağlamak için su yollarının ve istasyonların periyodik olarak üzerinden geçme talimatı verdiğini kaydetti. Abdulati ayrıca su seviyelerinin sürekli izlenmesini sağlamak için tüm valiliklerde acil servis odalarının etkinleştirilmeye devam edileceğini belirtti.
Kahire, 26 Temmuz’da Addis Ababa’dan bir mektup aldı. Mektupta, Etiyopya’nın önceden anlaşma olmaksızın tek taraflı bir şekilde, sel mevsimi boyunca Nahda Barajı’nın rezervuarını doldurmaya devam edeceği belirtildi. Bunun ardından Mısır cuma günü, Etiyopya’nın söz konusu planlarına itiraz ederek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne şikâyette bulundu.
Etiyopya medyası, Rönesans Barajı rezervuarının üçüncü dolum aşamasının tamamlandığını gösteren resimler yayınlarken, Addis Ababa hükümeti herhangi bir resmi açıklamada bulunmadı.
Mısır, Etiyopya'nın bu adımını "uluslararası hukukun getirdiği yükümlülüklerin ihlali" olarak değerlendirdi. Kahire Etiyopya'nın tek taraflı önlemlerinin gelecekte neden olabileceği risklere karşı ulusal güvenliğini sağlamak ve korumak için gerekli tüm önlemleri alacağını da teyit etti.
Baraj sahasında çekilen fotoğraflar, Etiyopya'nın, üçüncü depolama çalışmasının durduğunu ve önceki gün (31 Temmuz) suyun orta geçidi aştığını gösterdi.
Kahire Üniversitesi Su Kaynakları Bölümü’nden Prof. Dr. Abbas Şaraki, “Üçüncü depolamanın seviye ve miktar olarak gerçekliği hakkında daha fazla ayrıntı, önümüzdeki saatlerde uydu görüntüleri aracılığıyla doğrulanacak. Önceki gün (31 Temmuz) orta şeridin tepesinden su geçtiği doğruysa, üçüncü deponun 4 milyar metreküpten az olacağı kesin. Dolumun bittiğine veya suyun geçtiğine dair kesin bir kanıt yok” dedi.



Hizbullah'ın askeri cephaneliği, Güney Lübnan'dan çekilmesiyle birlikte azalıyor

Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah mensupları (Arşiv – AP)
Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah mensupları (Arşiv – AP)
TT

Hizbullah'ın askeri cephaneliği, Güney Lübnan'dan çekilmesiyle birlikte azalıyor

Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah mensupları (Arşiv – AP)
Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah mensupları (Arşiv – AP)

Lübnan hükümetinin önümüzdeki salı günü ‘silahların devletin elinde toplanmasını’ onaylamak için yaptığı çağrı, uzmanların, Ekim 2023 ile Kasım 2024 arasında İsrail ile yaşanan savaşın yanı sıra İsrail'in sürekli saldırıları ve Güney Litani bölgesindeki Hizbullah tesislerinin yıkılması nedeniyle aşındığını söylediği Hizbullah’a ait askeri cephanelik hakkında sorular gündeme getirdi.

Lübnan hükümeti, Hizbullah'ın Litani Nehri'nin güneyindeki askeri mevzilerinin çoğundan çekildiğini, tesislerinin ve fırlatma merkezlerinin yüzde 90'ından fazlasının yoğun İsrail saldırılarına maruz kaldığını ve Lübnan ordusunun diğer tesisleri de yıktığını söylüyor. Bu arada Hizbullah, askeri yeteneklerini tanıtmaya ve gerektiğinde savaşı genişletme tehdidinde bulunmaya devam ediyor.

Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında roketatarların önünde duran Hizbullah mensupları (AP)Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında roketatarların önünde duran Hizbullah mensupları (AP)

Şarku’l Avsat’a konuşan askeri uzmanlar, bu söylemin arkasında ‘Hizbullah’ın muharebe yapısındaki derin boşlukların ortaya çıktığına’ inanıyor. Uzmanlar, ‘Hizbullah'ın lojistik avantajlarını kaybettiği ve stratejik derinliğinin zedelendiği, İsrail'in gözetleme kabiliyetlerinin ise eşi benzeri görülmemiş seviyelere ulaştığı’ konusunda hemfikir.

Saha gerilemesine rağmen Hizbullah, İsrail'in derinlerine ulaşabilecek orta ve uzun menzilli füzelere sahip olduğunu vurgulamaya devam ediyor. Ancak saha gelişmeleri ciddi şüpheler uyandırıyor: Bu cephanelik halen etkili mi? Hava kontrolünün sıkı olduğu bir ortamda kullanılabilir mi?

Açıkta bulunan ve etkisiz hale getirilebilen füzeler

Uzmanların değerlendirmesine göre, bu füzeler fiilen hizmet dışı kalmış durumda. Emekli Tuğgeneral Halil el-Halu, ‘Hizbullah’ın kışkırtıcı söyleminin operasyonel kapasitesindeki büyük gerilemeyi gösterdiğini’ düşünüyor. Şarku’l Avsat’a konuşan el-Halu, “Bu tür füzeler, zaman ayarlı ekipmanlar ve sabit veya yarı sabit platformlar gerektirir; bu da onları İsrail hava gözetleme sistemleri için kolay hedefler haline getirir” dedi.

İsrail teknolojisinin üstünlüğü

El-Halu sözlerini şöyle sürdürdü: “Güney Lübnan artık fırlatma için güvenli bir ortam değil ve Bekaa Vadisi’nin kuzeyi de hassas vuruşlar aldı. Dolayısıyla, bu silahın ciddi bir saldırı görevi yerine getiremeyeceği kesinleşmiştir. Bu füzelerin bir kısmı kalmış olsa bile, yoğun hava gözetimi altında çalıştırılması, anında tespit edilmeden veya önleyici bir saldırıya maruz kalmadan ateşlenmesi imkânsız.”

İsrail hava savunma sistemi, Ağustos 2024'te İsrail'in kuzeyinde Hizbullah'a ait bir insansız hava aracını (İHA) etkisiz hale getirdi. (AFP)İsrail hava savunma sistemi, Ağustos 2024'te İsrail'in kuzeyinde Hizbullah'a ait bir insansız hava aracını (İHA) etkisiz hale getirdi. (AFP)

‘Tel Aviv'in insansız hava araçları (İHA), uydular ve biyometrik sensörlere dayanan, görsel ve termal sinyalleri analiz edebilen yapay zekâ sistemleriyle desteklenen üstün bir gözetim ağı geliştirdiğini’ belirten el-Halu, “Bu ağ, herhangi bir füze hareketi, fırlatıcıların nakliyesi veya platformların donatılması gibi adımları riskli hale getiriyor” dedi.

El-Halu, “İsrail, Demir Kubbe ile birlikte lazerle önleme teknolojilerini kullanmaya başladı. Bu da Hizbullah'ın kalan füze kapasitesinin etkinliğini azaltıyor ve silahlarını caydırıcı olmaktan çok bir yük haline getiriyor” ifadelerini kullandı.

Suriye artık güvenli bir geçit değil

Emekli Tuğgeneral Nizar Abdulkadir, Hizbullah'ın askeri gerçekliğini inkâr ettiğini ve uzun menzilli füze fırlatma tehditlerinin sahadaki gerçekliği yansıtmadığını vurguladı.

Abdulkadir, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte şunları söyledi: “Hizbullah’ın füzelerini fırlatmak için Litani'nin güneyinde konuşlanmasına gerek olmadığını düşünüyordum. Bekaa'ya yönelik İsrail saldırıları bu yeteneğin ciddi şekilde kısıtlı olduğunu kanıtladı. Artık füzelerini açığa çıkmadan veya hedef alınmadan fırlatma esnekliği kalmadı.”

İsrail ordusu, kasım ayında Lübnan'ın güneyinde Hizbullah'a ait tanksavar füzeler de dahil olmak üzere pek çok mühimmat ele geçirdi. (AP)İsrail ordusu, kasım ayında Lübnan'ın güneyinde Hizbullah'a ait tanksavar füzeler de dahil olmak üzere pek çok mühimmat ele geçirdi. (AP)

Abdulkadir, “Suriye üzerinden kaçakçılık yolları felç oldu, kara geçişleri ve deniz limanları sıkı denetim altına alındı. Bu da füzelerin veya bunların üretim ekipmanlarının İsrail saldırılarına maruz kalmadan ülkeye sokulmasını neredeyse imkânsız hale getiriyor” şeklinde konuştu.

Abdulkadir, Hizbullah'ın bugün ağır silahlarına sarılmasının ‘askeri yararından değil, siyasi sembolizminden kaynaklandığını’ düşünüyor ve “Cephaneliğin geri kalanı askeri amaçlarla kullanılmıyor, iç ve dış baskı aracı olarak kullanılıyor” diyor.

Cephanelikten geriye ne kaldı?

Birkaç gün önce İsrail Kuzey Komutanlığı'ndan gelen bir açıklama da dahil olmak üzere, birbiriyle kesişen askeri tahminler, füze cephaneliğinden geriye kalanların son savaşın patlak vermesinden önceki boyutunun yüzde 30'unu geçmediğini gösteriyor.

El-Halu, “Hizbullah artık herhangi bir saldırıyı püskürtmeyi amaçlayan yerel bir strateji kapsamında, önleyici saldırılar gerçekleştirmek yerine, hafif taşınabilir silahlar ve savunma zırhlarına karşı silahlar kullanıyor” dedi.

Caydırıcılıktan yük haline

Hizbullah’ın medyadaki söylemi değişmemiş olsa da güç dengeleri değişti. El-Halu ve Abdulkadir’e göre ‘on yıl önce Tel Aviv'i tehdit eden füze, bugün yapay zekanın merceği altında.’

Bu bağlamda el-Halu şu ifadeleri kullandı: “Hizbullah’ın Litani Nehri'nin güneyinden çekilme ve Lübnan'ın iç kesimlerinde askerî açıdan açık hale gelmesiyle birlikte saldırı başlatma kabiliyeti azaldı. Uzun menzilli füzeleri, artık bir enkaz gibidir. Ağır caydırıcı silahlara duyulan güven ise eskisi gibi bir güç kartı olmaktan çıkıp siyasi ve askeri bir yük haline geldi.”