Libya ve Türkiye… Akile Salih’in Ankara ziyareti ve karmaşık ilişkilerde yeni bir sayfa

Salih’in Ankara’daki görüşmelerinde ele alınacak en zorlu dosya Türkiye’nin askeri güçlerinin Libya'dan çıkışı olacak

Libya Temsilciler Meclisi Başkanı 2014 yılında göreve başlamasından bu yana Türkiye'yi ilk kez ziyaret etti (AFP)
Libya Temsilciler Meclisi Başkanı 2014 yılında göreve başlamasından bu yana Türkiye'yi ilk kez ziyaret etti (AFP)
TT

Libya ve Türkiye… Akile Salih’in Ankara ziyareti ve karmaşık ilişkilerde yeni bir sayfa

Libya Temsilciler Meclisi Başkanı 2014 yılında göreve başlamasından bu yana Türkiye'yi ilk kez ziyaret etti (AFP)
Libya Temsilciler Meclisi Başkanı 2014 yılında göreve başlamasından bu yana Türkiye'yi ilk kez ziyaret etti (AFP)

Zayed Hediye
Ankara ile Libya’nın doğusu arasındaki yabancılaşma ve düşmanlık sayfası, diplomatik ilişkilerde yeni bir sayfa açma yolunda ilerliyor. Konuyu takip eden çevrelere göre bu, özellikle Bingazi’nin istediği ve 2020 yılında Cenevre'de yapılan Libya askeri anlaşmasında öngörüldüğü üzere Türkiye askeri güçlerini batı bölgesinden çekmeyi kabul ederse Libya'da siyasi bir çözümü destekleyebilir.
Libya Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih'in 2014 yılında göreve başlamasından bu yana bir ilk olan Ankara ziyareti, iki taraf arasındaki anlaşmazlıkların sona ereceğinin habercisi olabilir. İki taraf arasında anlaşmazlıklar, Libya krizini daha da karmaşık hale getiren önemli bir faktördü. Hatta Libya'nın doğusundaki siyasi ve askeri liderleri destekleyen taraflar ile Ankara arasındaki bölgesel anlaşmazlıkların adeta başlangıç noktası oldu.
Gözlemcilere göre Türkiye, sadece Bingazi ile olan anlaşmazlıkları sona erdirmek istemiyor, aynı zamanda siyasi yoldaki çıkmazın önemli nedenlerinden biri olarak kabul edilen Libya ihtilafının önde gelen iki ismi; TM Başkanı Akile Salih ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Halid el-Mişri arasında anlaşmazlıkları çözmeye yönelik bir toplantı düzenleyerek Libyalı taraflar arasında arabulucu rolü oynamak istiyor.

Yetkililerle görüşmeler
TM Başkanı Salih, Türkiye'ye gelişinin ardından Libya'daki son gelişmeleri görüşmek üzere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop başta olmak üzere üst düzey yetkililerle görüşmeler gerçekleştirdi.
TM Sözcüsü Abdullah Buleyhık tarafından yapılan açıklamaya göre Libya Başkanlık Konseyi Başkan Yardımcısı Abdullah el-Lafi'nin de katıldığı görüşmede, Libya'nın birliği, istikrarının sağlanması ve barışın tesis edilmesinin yanı sıra cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin bir an önce yapılmasının desteklenmesi vurgulandı. TM Sözcüsü Buleyhık, “TM Başkanı, Türkiye ziyareti sırasında, TM’nin Fethi Başağa hükümetine güvenoyu vermesinden sonra iktidara gelmesindeki önceliğin, ülkede cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin yapılmasını sağlamak olduğunu vurguladı” dedi.

İş birliğinin güçlendirilmesi
Türk basınına göre TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Türkiye ile Libya arasındaki mevcut ilişkilerin çok eski dönemlere kadar uzandığını, iki ülkenin meclisleri arasındaki ilişkilerin güçlenmesinin diğer alanlara ve sektörlere de olumlu yansıyacağını belirtti. TBMM'de Libya ile ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla Türk-Libya Dostluk Grubu'nun kurulduğuna işaret eden Şentop, Libya'nın toprak bütünlüğünün korunmasının Türkiye için büyük önem taşıdığının altını çizdi.
Başkanlık Konseyi Başkan Yardımcısı Lafi de TM Başkanı Salih ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Ankara'da yaptığı görüşmede ele alınan konulara değindi. Gerginliğin önlenmesi ve askeri seçeneğin düşünülmemesi konusunda fikir birliğine vardıklarını doğruladı.
Twitter’dan yaptığı paylaşımda Lafi, “Ankara’da TM Başkanı Müsteşar Akile Salih'in katılımıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştük. Siyasi gelişmeleri ele aldık. Görüşlerimizi Libya'nın birliğini korumaya ve tek bir güçlü hükümet ile seçimlerin anayasal temelinin oluşturulmasında fikir birliğine vararak seçimlerin yapılmasını hızlandırmasında görüşleri yaklaştırdık. Libya’da halen devam eden anlaşmazlıkları çözmek için askeri bir çözümün mümkün olmadığını vurguladık” yazdı.

Masaya iki dosya yatırıldı
Libyalı gözlemciler, resmi verilerin dışında, Erdoğan ve Libyalı yetkililer arasında Türkiye'de gerçekleşen resmi görüşmede, iki taraf arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesinde ilerlemek için birbiriyle bağlantılı olmayan iki dosyaya değineceklerini düşünüyorlardı. Bunlardan biri, Libya'nın batısındaki Türk güçlerinin varlığı dosyası, diğeri ise Fethi Başağa ile Abdulhamid ed-Dibeybe arasındaki iktidar mücadelesi dosyası.
Gazeteci Fatih el-Haşmi’ye göre TM Başkanı Salih, Başağa’nın iyi bilinen nüfuzu ve Dibeybe ile aralarındaki rekabetin merkezi olan Trablus ve Misrata’daki önde gelen siyasi ve askeri liderlerle olan sağlam ilişkileri nedeniyle Türkiye’nin hangi hükümetin iktidar olacağına ilişkin anlaşmazlığı müttefiki Başağa lehine çözebileceğini biliyor. Türkiye’nin şimdiye kadar Dibeybe ile Başağa arasında orta yollu bir tutum sergilemeye ve bu çatışmayı çözmek için müdahale etmemeye çalıştığını söyleyen Haşmi, “Fakat artık bu çatışmada net bir tutum sergilemesi ve aralarından birini seçmesi gerekiyor gibi görünüyor. Dibeybe’nin aksine ülkenin hem doğusunda hem de batısında destekçileri olduğundan seçimi büyük ihtimalle Başağa'dan yana olacak. Bu yüzden Başağa, Ankara açısından tüm tarafların sevgisini kazanmak ve onlarla birlikte çıkarlarını korumak için uygun bir seçenek” değerlendirmesinde bulundu.
Gazeteci Haşmi, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Libyalı ve Türk yetkililer arasındaki siyasi müzakerelerde ele alınacak en karmaşık dosya, Türk askeri güçlerinin Libya'dan çıkışı dosyası olacak. Ankara'nın böyle bir kararı hemen almamasını ve başta Libya’nın doğusundaki Rus yanlısı güçler olmak üzere diğer tüm yabancı güçlerin çıkışına dair garantiler talep etmesini bekliyorum.”
Bingazi'deki Libya Ulusal Ordusu (LUO) lideri Halife Hafter’in Trablus’a karşı başlattığı askeri operasyona müdahale için Libya'daki hükümet güçlerini desteklemek üzere askeri bir tezkereyi onaylayan TBMM, geçtiğimiz Haziran ayında Libya’daki askeri güçlerin görev süresini bir yıl daha uzattı.
Ankara’nın o dönemde Fayiz es-Serrac başkanlığındaki Ulusal Birlik Hükümeti’ni (UMH) desteklemek için gönderdiği askeri güçler, Hafter liderliğindeki LUO’nun Trablus’un kontrolünü ele geçirmesini engellemede önemli bir rol oynadı.

İçten bir ziyaret
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre, Libya’nın siyasi meseleleriyle ilgilenenlerin çoğu, TM Başkanı'nın Türkiye ziyaretinin, Libya’nın batısındaki ittifaklar ve bu ittifaklarda yer alan önemli güçler üzerindeki etkisi nedeniyle önümüzdeki dönemde Libya’daki olayların yönünü belirlemede önemli bir rol oynayacağını düşünüyorlar.
Libyalı gazeteci Mahmud el-Misrati, Akile Salih’in Türkiye ziyareti adımını destekleyerek, “Birçok kişi bundan hoşlanmayabilir ama açıkça söylemeliyim ki ben de Akile Salih’in yerinde olsam Türkiye'ye giderdim. Salih, ordu, politikacılar ve batı bölgesindeki meclislerle olan tüm temaslarının sonunda bir Türkiye vetosuyla karşılaştı. Çünkü (Türkiye’nin Libya’daki) siyasi karar, kurallar ve kurumlar üzerindeki hegemonyası herkes tarafından biliniyor” şeklinde konuştu.
Misrati, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Salih, anayasa taslağı üzerinde anlaşmaya varılan Fas ziyaretini bitirip Trablus'a döndükten sonra Türkiye'nin reddedebileceği bahanesine sığınanlardan bazıları müttefikleri olan Türkiye’ye danışmak için süre istediler. Peki, Salih, ekonomi ve yatırım alanlarında garantiler sunarak ve mevcut tüm sorunları sona erdirecek nihai ve bağlayıcı anlaşmalar için Erdoğan'la anlaşmaya varmak varken neden tüm bu söz konusu taraflarla zamanını boşa harcıyor?”
Öte yandan Libyalı siyasi analist Salah el-Bekuş ise Salih’in ziyaretinin sonuçlarını küçümsedi. Türkiye’nin Salih’in ilgilendiği meseleye müdahale etmeyeceğini düşünen Bekuş, DYK Başkanı Halid Mişri’nin de iki taraf arasında iktidar konusuna bir uzlaşıya varılmasını bir dereceye kadar önemsediğini söyledi.
Bekuş, Akile Salih’in, Abdulhamid ed-Dibeybe’yi Fethi Başağa lehine başbakanlıktan vazgeçirecek bir çözüm arayışı için Türkiye'ye gittiğini değerlendirdi.



İsrail tarafından öldürülen Hizbullah’ın askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai kimdir?

İsrail'in dün düzenlediği saldırıda öldürülen Hizbullah lideri Ali Tabatabai (Sosyal medya)
İsrail'in dün düzenlediği saldırıda öldürülen Hizbullah lideri Ali Tabatabai (Sosyal medya)
TT

İsrail tarafından öldürülen Hizbullah’ın askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai kimdir?

İsrail'in dün düzenlediği saldırıda öldürülen Hizbullah lideri Ali Tabatabai (Sosyal medya)
İsrail'in dün düzenlediği saldırıda öldürülen Hizbullah lideri Ali Tabatabai (Sosyal medya)

Hizbullah tarafından dün yapılan açıklamada, İsrail'in Beyrut'un güney banliyölerine düzenlediği hava saldırısında hayatını kaybeden askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai’yi yitirdiğini duyurdu.

Hizbullah, Tabtabai ile birlikte öldürülen 1979 doğumlu Kasım Hüseyin Bercavi (Melak), 1989 doğumlu Mustafa Esad Baru (Hacı Hasan), 1982 doğumlu Rıfat Ahmed Hüseyin (Ebu Ali) ve 1990 doğumlu İbrahim Ali Hüseyin (Amir) adlı dört üyesi için taziye mesajı yayınladı.

Açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Hizbullah, gurur ve onurla, direniş halkına ve Lübnan halkına, Beyrut’un güneyindeki Dahiye bölgesindeki Hureyk Mahallesi’ne yapılan hain İsrail saldırısı sırasında Lübnan ve halkını savunurken şehit düşen büyük cihatçı lider, şehit Heysem Ali Tabatabai’nin (Seyyid Ebu Ali) vefatını duyurur.”

Açıklama şöyle devam etti:

“Büyük lider, uzun bir bekleyişin ve cihad, dürüstlük, samimiyet, direniş yolunda kararlılık ve kutsal hayatının son anına kadar İsrail düşmanıyla yorulmak bilmeden mücadeleyle dolu bir yolculuğun ardından şehit kardeşlerinin yanına katıldı. Topraklarını ve halkını savunma mücadelesinde asla yorulmadı veya yılmadı, hayatının başından itibaren direnişe adadı. Bu direnişin güçlü, onurlu ve yetenekli kalması, vatanı koruması ve zaferler kazanması için temellerini atan liderlerden biriydi. Mücahitler, tüm şehit liderlerin kanını taşıdıkları gibi onun saf kanını da taşıyacaklar ve Siyonist düşmanın ve onun destekçisi ABD’nin tüm planlarını bozmak için kararlılık ve cesaretle ilerleyecekler.”

İsrail, Ekim 2023 ile Kasım 2024 arasında süren ve ABD'nin arabuluculuğunda ateşkesin sağlandığı savaş sırasında, İran destekli Hizbullah liderlerinin çoğunu ortadan kaldırmıştı.

Ancak, İsrail ile son savaşının ardından Hizbullah’ın askeri komutanlığına atanan Tabtabai, İsrail tarafından ateşkesin ardından Hizbullah'ın üst düzey bir üyesine düzenlenen bir operasyonda öldürüldü.

Tabtabai’nin Hizbullah saflarındaki yükselişi

Lübnanlı üst düzey bir güvenlik kaynağı, Tabtabai'nin Lübnan'da İranlı bir baba ve Lübnanlı bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldiğini söyledi. Kaynak, Tabtabai'nin Hizbullah'ın kurucu üyesi olmadığını, ancak Suriye ve Yemen'de müttefikleriyle birlikte grubun güçlerinin yanında savaşmış olan grubun ‘ikinci nesil’ üyelerinden biri olduğunu belirtti.

İsrail ordusu, Tabtabai'nin 1980'li yıllarda Hizbullah'a katıldığını ve Hizbullah'ın seçkin birimi Rıdvan Gücü de dahil olmak üzere birçok üst düzey pozisyonda görev yaptığını açıkladı. İsrail, geçtiğimiz yıl Lübnan'ı karadan işgal etmeden önce Rıdvan Gücü'nün liderlerinin çoğunu öldürdü.

İsrail ordusunun açıklamasında, geçtiğimiz yılki savaş sırasında Tabtabai'nin Hizbullah'ın operasyon bölümünü yönettiği ve diğer üst düzey komutanlar ortadan kaldırıldıkça rütbesini yükselttiği belirtildi.

Açıklamada, ateşkes yürürlüğe girer girmez Tabtabai'nin Hizbullah’ın askeri komutanlığına atandığı ve ‘İsrail ile savaşa hazırlıklarını yeniden sağlamak için yoğun bir şekilde çalıştığı’ da eklendi.

Reuters'a konuşan Lübnanlı bir güvenlik kaynağı, Tabtabai'nin diğer üst düzey Hizbullah yetkililerinin öldürülmesinin ardından hızla terfi ettiğini ve geçtiğimiz yıl askeri komutan olarak atandığını doğruladı.

İsrail merkezli Alma Araştırma ve Eğitim Merkezi, Tabtabai'nin Suriye'de ve Lübnan savaşı sırasında İsrail'in diğer saldırılarından da sağ kurtulduğunu belirtti.

ABD’nin Adalet için Ödül Programı, Tabtabai hakkında bilgi verenlere 5 milyon ABD dolarına kadar ödül vaat etmişti. Program, Tabtabai'nin Suriye ve Yemen’deki eylemlerinin, Hizbullah’ın bölgesel istikrarsızlık faaliyetlerini desteklemek için eğitim, ekipman ve asker sağlama çabalarının bir parçası olduğunu belirtti.

ABD Dışişleri Bakanlığı, 26 Ekim 2016 tarihinde Tabatabai'yi değiştirilmiş 13224 sayılı Yürütme Kararnamesi (EO) uyarınca Özel Olarak Belirlenmiş Küresel Terörist (SDGT) olarak tanımladı.

Bu tanımlama çerçevesinde Tabtabai'nin ABD yargısı yetkisine tabi tüm mülkleri ve mülkiyet hakları donduruldu. ABD vatandaşlarının Tabtabai ile herhangi bir işlem yapması genel olarak yasaklandı. ABD'nin yabancı terör örgütü olarak tanımladığı Hizbullah'a bilerek destek sağlamak, maddi destek veya maddi kaynaklar sağlamaya teşebbüs etmek veya bunları sağlamak için komplo kurmak da suç teşkil ediyor.


‘Zamanlama manipülasyonu’... Kaynaklar, Şarku'l Avsat'a Gazze suikastlarındaki İsrail aldatmacasını anlattı

Geçtiğimiz cumartesi günü Gazze şehrinde çok sayıda kişinin ölümüne yol açan İsrail hava saldırısının gerçekleştiği yer (DPA)
Geçtiğimiz cumartesi günü Gazze şehrinde çok sayıda kişinin ölümüne yol açan İsrail hava saldırısının gerçekleştiği yer (DPA)
TT

‘Zamanlama manipülasyonu’... Kaynaklar, Şarku'l Avsat'a Gazze suikastlarındaki İsrail aldatmacasını anlattı

Geçtiğimiz cumartesi günü Gazze şehrinde çok sayıda kişinin ölümüne yol açan İsrail hava saldırısının gerçekleştiği yer (DPA)
Geçtiğimiz cumartesi günü Gazze şehrinde çok sayıda kişinin ölümüne yol açan İsrail hava saldırısının gerçekleştiği yer (DPA)

Geçtiğimiz cumartesi günü Gazze kent merkezindeki er-Rimal mahallesinde, İsrail’e ait bir insansız hava aracının (İHA) sivil bir aracı hedef alarak vurmasıyla, 10 Ekim 2025’teki ateşkesten bu yana ilk kez bu tür bir saldırı gerçekleşti. Saldırıda Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın önde gelen isimlerinden Ala el-Hadidi öldürüldü. Bu saldırının ardından düzenlenen bir dizi hava bombardımanında 21 Filistinli hayatını kaybetti, 80 kişi ise yaralandı.

Ancak Gazze’deki saha kaynakları, İsrail’in suikastların zamanlamasına ilişkin bir ‘aldatmacaya’ başvurduğunu iddia ederek, bunun Hamas ve İslami Cihad Hareketi’nin birçok askeri liderine yönelik geniş kapsamlı suikast operasyonlarına gerekçe oluşturduğunu belirtti.

Kaynaklar, İsrail’in Hadidi ve diğer hedef alınan isimlere yönelik suikastların tamamlanmasına rağmen, bunları kamuoyuna açıklamayı geciktirdiğini aktardı. İsrail ordusunun, ‘Güney Gazze’de bir Filistinlinin insani yardım yolu üzerinde aracından inip İsrail güçlerine ateş açması’ üzerine karşılık verdiğini duyurmasından sonra açıklama yapılması dikkat çekti. Buna karşın söz konusu suikastların, bu açıklamadan önce gerçekleştiği ifade edildi.

İsrail ordusu, olay anını gösteren ve gencin ateş açtığı iddia edilen görüntülerin yer aldığı bir video yayımladı. Videoda, ateş açtığı belirtilen kişinin vurularak öldürüldüğü görülüyor.

Hamas ise İsrail’in öne sürdüğü bu gerekçeye şüpheyle yaklaştı. Hamas adına Siyasi Büro Üyesi İzzet er-Rişk, cumartesi günü yaptığı açıklamada, İsrail’in suçladığı gencin kimliğinin açıklanmasını talep ederek, olayla Hamas’ın herhangi bir bağlantısı olmadığını vurguladı.

Saldırıyı düzenleyen kişi

Hamas içinden ve dışından, birbirini doğrulayan Filistinli kaynaklar, saldırıyı gerçekleştiren kişinin 28 yaşındaki Halil Naci olduğunu belirtti. Naci’nin Gazze Şeridi’nin orta kesimindeki Deyr el-Balah’ta yaşadığı, evli olduğu ve üç çocuğunun bulunduğu ifade edildi. Çocuklardan biri, annesiyle birlikte tedavi amacıyla yurt dışında bulunuyor. Diğer iki çocuğun ise Halil’in annesinin yanında kaldığı ve bakımını onun üstlendiği aktarıldı. Kaynaklar, Naci’nin maddi durumunun oldukça iyi olduğunu belirterek, bu durumun motivasyonuna ve olayın arka planına ilişkin soru işaretleri doğurduğunu kaydetti.

Kaynaklara göre Naci, Gazze sınırında düzenlenen Büyük Dönüş Yürüyüşü protestoları sırasında yaralanmış ve sol bacağından yapılan amputasyonun ardından protez kullanmaya başlamıştı.

Naci’nin son dönemde, Kisufim Sınır Kapısı’ndan gelen insani yardımların girişini güvence altına almak için kullanılan bir arazi aracını sürme görevinde çalıştığı, öldürüldüğü sırada da aynı güzergâhta bulunduğu belirtildi.

Kaynaklar, Naci’nin herhangi bir Filistinli gruba bağlı olmadığını, yanında bulunan silahın ise ‘bir arkadaşına ait olduğunu ve bölgeye giren malların güvenliğini sağlama amaçlı kullanıldığını’ aktardı. Ayrıca, kısa süre önce ticaret yapmak üzere konserveler satın aldığı ve kendine ait bir iş kurmaya çalıştığı ifade edildi.

Ailesine yakın bazı kaynaklar, Naci’nin ailesinin büyük bir şok yaşadığını belirtti. Aynı kaynaklara göre Naci, kısa süre önce aynı bölgede getirdiği malların çalınmasına yönelik bir girişimle karşılaşmıştı. Bu nedenle, ‘mallarını korumak amacıyla, yardım ve mal girişini düzenleyen prosedürlere uygun bir koordinasyon yapmadan yeniden bölgeye gitmiş olabileceği’ değerlendirildi. Hamas’ın güvenlik birimleri ise olayın nedenlerine ilişkin soru işaretlerini gidermek için incelemelerin sürdüğünü bildirdi.

Suikastlar

Suikastlara ilişkin bilgilere geri dönüldüğünde, hedef alınan Kassam Tugayları Komutanı Ala el-Hadidi’nin, tugayların üretim birimine bağlı tedarik ve silahlandırma sorumlusu olduğu ortaya çıktı. İsrail ordusu, Hadidi’nin savaş boyunca Kassam Tugayları unsurlarına farklı türlerde silahların dağıtımını organize ettiğini açıkladı.

Hadidi’nin, Gazze kentinin batısındaki eş-Şati Mülteci Kampı’nda yaşadığı ve saldırı sırasında birlikte çalıştığı Halil es-Seri ile birlikte öldürüldüğü bildirildi. Sivil aracın vurulduğu Abbas Kavşağı’ndan geçmekte olan iki çocuğun da saldırıda yaşamını yitirdiği açıklandı.

Hadidi’nin tümüyle Hamas’a mensup bir aileden geldiği, aynı aileden Kassam Tugayları’nda komutanlık yapan ve Temmuz 2024’te suikasta uğrayan Kassam Tugayları lideri Muhammed ed-Dayf’a yakın isimlerin de savaş sürecinde öldürüldüğü belirtildi.

Başka bir hava saldırısında ise, Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki ailesinin evine düzenlenen suikastta Kassam Tugayları’na bağlı Nuseyrat Taburu’nda tim komutanı olduğu belirtilen Galib Ebu Şaviş hedef alındı. Saldırıda Ebu Şaviş’in eşi, büyük oğlu Bilal ve iki kızı dahil olmak üzere ailesinden 10 kişi hayatını kaybetti; çok sayıda kişi de yaralandı.

Gazze Şeridi’nin orta kesimindeki Nuseyrat’ta bir apartman dairesine düzenlenen başka bir saldırıda, İsrail’e ait bir İHA, kamptaki el-Faruk Camisi’nin imam hatibi olan Mustafa Ebu Hasballah’ı öldürdü. Ebu Hasballah’ın Hamas’ın davet faaliyetleriyle ilgili birimde görev yaptığı ve hareketin yerel düzeyde önde gelen isimlerinden biri olduğu belirtildi. Kaynaklara göre Ebu Hasballah, Kassam Tugayları’nın son dönemde bazı komuta kademelerini yeniden yapılandırırken başvurduğu kişiler arasında yer alıyordu.

Gazze kentinde düzenlenen başka bir hava saldırısında ise Nasr mahallesinde yerinden edilmiş sivillerin kaldığı bir apartman hedef alındı. Saldırıda en az 5 Filistinli yaşamını yitirdi. Hayatını kaybedenler arasında, İslami Cihad Hareketi’nin roket biriminden Ala el-Hadari’nin de bulunduğu bilgisi paylaşıldı.

İstihbarat faaliyeti

Saha kaynakları, İsrail’in suikast operasyonlarını tamamladıktan sonra ateş açma olayına ilişkin açıklama yaptığını belirtti. Kaynaklara göre İsrail güçleri, Gazze Şeridi’nde direnişçilerin hareketlerini izlemek amacıyla kesintisiz bir istihbarat çalışması yürütüyor. Bu çalışmaların, son günlerde bazı üst düzey ve saha komutanlarının, herhangi bir çatışma olmaksızın fırsat oluştuğu anda hedef alınarak öldürülmesine zemin hazırladığı ifade edildi.

rgtu7
Gazze üzerinde bir İsrail Apache helikopteri ve bir Hermes 450 insansız hava aracı (Arşiv – Reuters)

Kaynaklar, İsrail’e ait keşif ve gözetleme uçaklarının Gazze semalarında aralıksız uçtuğunu, özel birliklerin sürekli hareket halinde bulunduğunu ve İsrail adına çalışan ajanların da aktif olduğunu aktardı. Ayrıca teknolojik takip kapasitesinin bu operasyonlarda belirleyici rol oynadığı ve daha fazla direnişçinin hedef alınarak öldürülmesine yol açtığı bildirildi.

Saha durumuna ilişkin bilgilerde ise İsrail ihlallerinin Gazze Şeridi genelinde sürdüğü belirtildi. Refah, Han Yunus ve Gazze kentinde, özellikle sarı hattın doğu bölgesinde ve çevresinde, İHA’lar, zırhlı araçlar ve topçu birlikleri tarafından hava ve kara saldırılarının devam ettiği bildirildi. Aynı bölgelerde yoğun yıkıma neden olan ardışık patlatma operasyonlarının da gerçekleştirildiği ifade edildi.


İsrail ordusu, Lübnan'daki Hizbullah'a karşı önleyici bir saldırı düzenlemeyi değerlendiriyor

 İsrail tank ve buldozerleri Lübnan sınırında (Reuters)
İsrail tank ve buldozerleri Lübnan sınırında (Reuters)
TT

İsrail ordusu, Lübnan'daki Hizbullah'a karşı önleyici bir saldırı düzenlemeyi değerlendiriyor

 İsrail tank ve buldozerleri Lübnan sınırında (Reuters)
İsrail tank ve buldozerleri Lübnan sınırında (Reuters)

İsrail ordusu, Hizbullah'ın askeri yığınağının, Lübnan'ın daha derinlerine kara harekâtlarını genişletmek de dahil olmak üzere önleyici eylemlerde bulunmaya zorlayabileceği konusunda uyardı.

Yediot Aharonot gazetesine bağlı Ynet internet sitesinde yer alan habere göre, üst düzey İsrailli ordu subayları, İsrail güçlerinin Lübnan'daki günlük faaliyetlerinin artmasının, Hizbullah'ın özellikle sınırdan uzak köylerde güçlerini giderek daha fazla seferber etmesini engellemediğini söyledi.

Güney Lübnan'daki ateşkesin üzerinden bir yıl geçtikten sonra, gazeteye göre İsrail ordusu, İsrail'in 7 Ekim 2023 saldırısının ardından uygulanan "sıfır tolerans" politikasının bugüne kadarki en büyük sınavına yaklaştığına inanıyor. Gazete, askeri yetkililerin, İsrail'in Hizbullah savaşçılarını caydırmayı ve büyüyen güçlerini zayıflatmayı amaçlayan kısa süreli bir önleyici operasyon başlatmak üzere olduğunu söylediklerini belirtti.

Beyrut'un güney banliyöleri, İsrail ordusunun dün öğleden sonra Hizbullah'ın ikinci adamı olan İran doğumlu Haytam Ali Tabatabai'yi hedef alan operasyonuyla bir kez daha ön plana çıktı. Operasyonda 5 kişi öldü, 28 kişi yaralandı.

Hizbullah, dün akşam yaptığı açıklamada, "büyük komutan" için yas tuttu ve onun "hayatını kuruluşundan bu yana direnişe adadığını ve partinin askeri mekanizmasının temellerini atan liderler arasında yer aldığını" belirtti. Ancak parti, açıklamasında misilleme tehdidinde bulunmadı.

Bu hedef alma, İsrail'in Lübnan'a yönelik devam eden gerginliği, son dönemde güney ve Bekaa'ya (doğu) odaklanması ve İsrailli yetkililerin savaşın kapsamını genişletme yönündeki sürekli tehditleri bağlamında gerçekleşti. Sonuncusu dün sabah Başbakan Binyamin Netanyahu'nun ağzından çıktı. Netanyahu, İsrail ordusunun güney Lübnan'da gerçekleştirdiği mobil suikastların devam ettiği bir dönemde, Hizbullah'ın kapasitesini yeniden inşa etmesini engellemek için gerekli olan her şeyi yapmaya devam etme vurgusunu yineledi.