Kissinger’ın son değerlendirmesi: İnternet büyük liderler üretemez 

Zelensky, modern savaşlarda medyanın gücünün tam olarak farkında  

Kissinger kendisini siyasi bir liderden ziyade entelektüel bir lider olarak görüyor. (Reuters) 
Kissinger kendisini siyasi bir liderden ziyade entelektüel bir lider olarak görüyor. (Reuters) 
TT

Kissinger’ın son değerlendirmesi: İnternet büyük liderler üretemez 

Kissinger kendisini siyasi bir liderden ziyade entelektüel bir lider olarak görüyor. (Reuters) 
Kissinger kendisini siyasi bir liderden ziyade entelektüel bir lider olarak görüyor. (Reuters) 

Fidel Sbeity 
Henry Kissinger, son değerlendirmelerinde, ‘Dünyanın Aydınlanma Çağı’ndan bu yana en şiddetli kargaşa döneminden geçtiğini ve hiç olmadığı kadar büyük liderlere ihtiyaç duyduğunu, internetin ise büyük liderler üretemeyeceğini’’ belirtti. 99 yaşındaki teorisyen Henry Kissinger bu okumalarını, son kitabı 'Liderlik'/'Leadership'de’ yaptı. Kissinger, Soğuk Savaş'tan bu yana küresel politikaları yönlendiren ve ‘dünya düzenine’ yön veren başlıca isimlerden biridir. Nobel Barış Ödülü'ne layık görülen, ABD Başkanları Nixon ve Ford yönetimleri sırasında dışişleri bakanı olarak görev yapan Kissinger, son kitabında sadece ilgili kişilerin hatırladığı liderin, ülkelerinin kaderini nasıl yeniden çizdiğini işliyor. Kissinger geniş kitleler tarafından etkili bir tarihçi ve klasik bir politikacı olarak tanınıyor.  
Time dergisinden Belinda Luscombe, geçtiğimiz ay Kissinger ile son kitabı ‘Leadership’ ile ilgili bir röportaj yaptı. Kissiger bu röportajda ‘büyük liderlerin oluşumunda, internetin olumsuz rolüne’ vurgu yaptı. İnternetin, ‘uzun vadeli düşünmenin’ önünde engel teşkil ettiğini ve ‘sorun çözme yollarını ve yeteneklerini’ sınırlandırdığını söyledi. İnternetin ‘derin okumalar ve derin yazma’ üzerinde de olumsuz etkileri olduğunu belirten Kissinger, bununla birlikte ‘iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin, ilham verici liderliği ya da küresel düzen hakkında derin düşünmeyi imkansız hale getirmediğini’ kaydetti, ancak ‘televizyon ve internetin egemen olduğu bir çağda, düşünen liderlerin, yaygın ‘düşünce akımlarına’ karşı mücadele etmeleri gerektiğini’ vurguladı.  
Kissinger'ın anlamadığı Zelensky'nin savaşı 
Luscombe'un Kissinger'a yönelttiği ilk soru; ‘Kendinizi bir lider olarak görüyor musunuz?’ şeklindeydi. Kissinger bu soruyu samimi bir şekilde, "Evet, ancak gerçek siyasi liderlik alanından çok entelektüel ve kavramsal alanda öyle görüyorum." diye yanıtladı. Röportajda Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski’nin de bahsi geçti. Bilindiği üzere Zelenskiy, karada yaşanan fiili savaşa paralel olarak, internet ve medya üzerinden bir ‘propaganda savaşı’ yürütüyor. Rusya’nın saldırılarının başlamasının ardından Zelenskiy, video konferans aracılığıyla dünya parlamentolarına katıldı, Cumhurbaşkanlığı Konutu'nda, Kiev bombalanırken çektiği video kayıtları ile internet üzerinden çok sayıda takipçi topladı. Bazıları Zelenskiy’nin ilk Rus tankı Kiev’e girdiğinde firar edeceğini öngörmekteydi. Ancak tam tersi oldu ve Zelenskiy cesaretini ve ‘klasik olmayan’ bazı silahlara sahip olduğunu kanıtladı. Bu da onu interneti en iyi kullanan yeni tip liderlerin arasından sıyırdı. En zor koşullarda, yani fiili bir savaş patlak vermişken bir internet fenomenine, sosyal medya yıldızına dönüştü. Zelenskiy, hem farkındalık uyandırmak hem de ülkesi için yardım toplamak amacıyla interneti çok başarılı bir şekilde kullanmaya devam ediyor. Geçmişte medya ve televizyon sektöründen gelmiş olması da işini kolaylaştırıyor. Luscombe Kissinger’a şöyle sordu; "Tarih nazarından Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy'nin liderliği hakkında ne düşünüyorsunuz? Kissinger şöyle yanıtladı; ‘’Zelenskiy kahramanca ve olağanüstü bir eylem yapıyor. Ukrayna'yı sert ve dramatik bir kriz sırasında ahlaki bir sorun olarak öne çıkardı.’’ Ancak Kissinger ekliyor; "Zelenskiy'nin yaptığı şey kurumsal bir liderlik anlayışına mı dayanıyor, yoksa özgün kişiliği mi bu trajik durumda gördüğümüz etkiyi yaratıyor? Savaş sonrası dönemle ilgili aklından geçenleri, savaşın gidişatına ilişkin görüşlerini serdettiği açıklıkta ifade etmediğini de fark ettim. Savaştan sonra dünyanın nasıl görüneceği konusunda aynı netlik ve inançla kendini ifade etmedi. Ancak onu harika bir figür olarak görüyorum.’’
 Kissinger ‘Liderlik’ kitabında, liderleri ikiye ayırıyor; devlet adamı olarak liderler ve öncü ‘peygamber’ liderler. Devlet adamları, koşulları analiz eder ve tarihin, anın tutkusundan daha uzun sürdüğünü akıllarında tutarak, vizyon ve riskler arasında olabilecek maksimum dengeyi sağlamaya çalışırlar. Peygamberlere gelince, bu ayrımı kabul etmezler, riskler ne olursa olsun geçmişten kopmaya hazırdırlar. Çünkü savundukları değerlerin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğine inanırlar ve siyasi rollerinin önemini belirleyenin ‘iyi ilkeler’ olduğuna inanırlar. Peygamber liderler büyük tarihsel dönüşümleri gerçekleştirmiştir. Kissinger'a göre ‘mükemmel lider’ her iki arketipin unsurlarını kendi içinde birleştirir.  
Luscombe, röportajın sonunda, Kissinger'ın internetin ürettiği liderler ve internetin liderler üzerindeki etkisi konusunda karamsar olduğu sonucuna varıyor. Kissinger, internetin tüm olumsuz etkilerine rağmen, birkaç sene öncesinde tasavvur edilemeyecek bir şekilde bilgiye ulaşılmasını kolaylaştırdığını kabul ediyor. Ancak bununla birlikte internet üzerinden yapılan manipülasyonun kısa vadede liderler üzerindeki etkileri nedeniyle ciddi bir endişe kaynağı olduğuna işaret ediyor. İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte kitlelerin olaylar üzerindeki etkisi artıyor ve liderleri uzun vadeli vizyonlardan uzaklaştırarak, kısa vadeli çözümlere zorluyor.  Kissinger, internetin ürettiği liderlerin zayıflığının, kısa vadeli sorunları çözmede teknolojinin yardımından kaynaklandığını ve bunun da uzun vadeli sorunlara çözüm bulmada bir tür tembelliğe yol açtığını düşünüyor. Tarihteki en büyük fikirlerin, mücadeleler, ıstıraplar ve gerçek deneyimler sonucunda ortaya çıktığını hatırlatan Kissinger, sorunlara kolay çözümler bulunsaydı büyük liderlerin var olmayacaklarını belirtiyor.  

Çevrimiçi savaş yürütmek  
Kissinger'ın liderler ve internet hakkındaki fikrinden uzaklaşıp, kitapta ele aldığı liderlere değinelim. Kissinger ‘Liderlik’ kitabında, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, altı liderin dünya üzerinde özellikle kendi ülkelerinin geleceğinde bıraktığı kalıcı etkilere odaklandı. Bu liderlerden ilki General Charles de Gaulle, Fransız ulusunun yeniden özgüvenini kazanmasını sağladı. ABD Başkanı Richard Nixon Çin’e açılarak jeopolitiği sarstı ve dünya düzeninde parametreleri değiştirdi. Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat, çok zor koşullara rağmen İsrail ile barış anlaşması imzalamayı başardı. Demir Lady Margaret Thatcher ise Britanya’nın on yıllardır süren düşüşünü tersine çevirdi ve ülkesini ekonomik durgunluktan çıkardı. Konrad Adenauer ikinci dünya savaşı sonrası Almanya’nın toparlanmasına önemli katkılar yaptı. Singapur lideri Lee Kuan ise çok az coğrafi avantajla neler başarılabileceğine dair önemli bir vizyon çizdi.   
Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy ve eşinin ‘savaş propagandasındaki’ rolüne gelirsek, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ve eşi Olena Zelenska'nın ünlü moda dergisi Vogue çekimleri uluslararası kamuoyunun gündeminde yer aldı. Kiev’de yüz yüze yapılan röportajda, Olena Zelenska'nın, Zelenskiy ile evliliğine ve Rusya'nın Ukrayna'ya saldırılarına ilişkin yorumlarına yer verildi. ABD’li fotoğrafçı Annie Leibovitz tarafından çekilen fotoğraflar ‘Cesaretin Portresi’ başlığıyla yayımlandı. Zelenski’nin bu röportajı bir kesimden destek alırken, büyük bir eleştiri de topladı. Bazıları Zelenskiy ailesini ülkelerinde devam eden savaşa ‘saygısızlık’ yapmakla suçladı. Savaş devam ederken bu tür fotoğrafların ‘sosyetenin lüks yaşamını konu alan bir moda dergisinde’ yer almasını şiddetle eleştirdiler.  
Financial Times dergisinin eski moda editörü ve Glasgow Üniversitesi'nde misafir öğretim görevlisi olan Vanessa Friedman, 28 Temmuzda New York Times’da yayımlanan makalesinde, ünlü moda dergisi Vogue’ya poz veren Zelenskiy çiftini savundu ve bu yayının önemli bir propaganda ürünü olduğunu ve dünya kamuoyunu etkilediğini savundu. Vogue’da yer alan fotoğrafları yorumlayan Friedman, ‘’Annie Leibovitz'in Zelenska'sı, başkanlık sarayının mermer basamaklarında oturmuş, dalgın ve kaybolmuş biri gibi uzakları seyrediyor, bir başka fotoğrafta Başkan eşinin elinden tutuyor, bir diğer fotoğrafta askeri helikopter önünde kadın askerlerle poz veriyor, bu fotoğraflardaki şık kadın portresi siyasi olarak son derece etkili oldu. Fotoğraflar Ukrayna halkının savaşın şokunu nasıl karşıladığını gösteriyor, sıkıcı olabilecek yıkım, ölüm görüntüleri yerine, aileye ve güzelliklere karşı bir savaş açıldığı tasvir ediliyor.’’ değerlendirmesinde bulundu.  
 
Onlar aptal değil zekiler  
Pek çok okuyucu bu fotoğraflı röportajı dünyaya Ukrayna zarafetinin gösterilmesi için bir araç tercihi olarak değerlendirdi. Güzelliğin savaşın çirkinliğine üstün gelmesi olarak yorumladı, Friedman bu fotoğrafları, "saldırganlık karşısında müşterek insani tutuma naif bir jest’’ olarak tanımladı. Friedman, Rus-Ukrayna savaşının tüm cephelerde, karada ve havada olduğu kadar dijital alanda ve dünya kamuoyunda da yaşandığını düşünüyor. Ukrayna halkının acısının farklı sınıflara ulaştırılmasına olanak sağlayan tüm çıkış noktalarının, meşru ve doğru bir yaklaşımı gösterdiğine inanıyor. Vanessa Friedman’ın makalesinin New York Times'ta yayımlandığı gün, Washington Post'taki Sonny Bunch, ‘Zelenski'ler Vogue'da. Bu onları akıllı yapar, aptal değil.’ başlıklı bir makale kaleme aldı. The Bulwar’ın kültür editörü olan Bunch şunları ifade etti; Zelenski’nin ilk Rus tankı girdiğinde kaçacağı varsayılıyordu, Ben Stiller gibi bir aktörle başrol paylaşmışken bu adamı nasıl ciddiye alabiliriz, deniliyordu. Grammy Müzik Ödülleri törenine katılan biri nasıl halkına ve ülkesine liderlik edebilir? diye sorgulanıyordu. Ancak şu sorulmalı; "Enflasyon, buğday kıtlığı veya yüksek enerji fiyatları gibi acil endişeler varken dünya liderleri neden onunla fotoğraf çekiniyor? Bunch, istemeden ve tesadüfen Kissinger’a yanıt vererek, "Gerçekçi olalım. Zelenskiy, dünyadan birçok ünlü insanla geçmişte tanışmaktadır, ünlülerin yaşamları ve çalışmaları ile ilgili dergilerde yer alıyor, çünkü bu, ülkesindeki krizi Amerikan ve Batı kamuoyunda canlı ve ön planda tutmanın bir yolu. Bu denklemde ciddi olmayan tarafı seçmek zorundaysak, o biz olurduk, çünkü Zelenskiy, modern savaşlarda medyanın gücünün ne olduğunun tam olarak farkında.’’  
*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.



Trump: Mamdani'nin New York'taki zaferiyle Amerika bir miktar egemenliğini kaybetti

ABD Başkanı Donald Trump (AP)
ABD Başkanı Donald Trump (AP)
TT

Trump: Mamdani'nin New York'taki zaferiyle Amerika bir miktar egemenliğini kaybetti

ABD Başkanı Donald Trump (AP)
ABD Başkanı Donald Trump (AP)

ABD Başkanı Donald Trump dün yaptığı açıklamada, sosyalist Zahran Mamdani'nin New York belediye başkanlığı seçimlerini kazanmasının ardından ABD'nin "bir miktar egemenliğini" kaybettiğini söyledi ve "bununla ilgileneceğine" söz verdi.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığı habere göre Trump, Florida eyaletinin Miami kentinde düzenlenen bir ekonomi konferansında, Hint kökenli Demokrat Mamdani'yi iktidara getiren ve onu Amerika'nın en büyük şehrinin ilk Müslüman belediye başkanı yapan seçime atıfta bulunarak, "Dün gece New York'ta biraz egemenlik kaybettik ama bunu düzelteceğiz" dedi.

Trump, seçim öncesinde Demokrat Parti'nin sol kanadında yer aldığı düşünülen Mamdani'nin kazanması halinde New York'a sağlanan federal fonları keseceği tehdidinde bulunmuştu.

Mamdani, Trump'ın birkaç aksilik yaşadığı eyalet çapındaki seçimlerin ardından New York Belediye Başkanlığı yarışını kazandı ve ara seçimlerden bir yıl önce meydan okuyan mesaj verdi.

New York Seçim Kurulu'nun ön sonuçlarına göre 34 yaşındaki Mamdani, eski ılımlı Vali Andrew Cuomo ve Cumhuriyetçi Curtis Slewa'ya karşı açık ara öndeydi.

Mamdani, 1 Ocak'ta resmen göreve başladığında Amerika Birleşik Devletleri'nin en büyük şehrinin ilk Müslüman belediye başkanı olacak. Aynı zamanda bu görevi üstlenen en genç kişi olacak.

Seçilen belediye başkanı, "Bu siyasi karanlık dönemde New York ışık olacak" diyerek, şehrin "Donald Trump tarafından ihanete uğrayan bir millete nasıl yenilebileceğini gösterebileceğini" ifade etti.

Mamdani'yi yeni hedeflerinden biri haline getiren Trump, Truth Social adlı sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, ismini vermeyen "anket merkezlerine" atıfta bulunarak, Cumhuriyetçilerin yenilgisinin hükümetin kapanması ve Mamdani'nin isminin oy pusulalarında yer almamasından kaynaklandığını söyledi.

Mamdani, Uganda'da Hint kökenli eğitimli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Yedi yaşında Amerika Birleşik Devletleri'ne geldi ve 2018'de vatandaşlık aldı. Bu da yüksek yaşam maliyetiyle mücadeleyi kampanyasının ana teması haline getirdi.

Trump onu "komünist" olarak nitelendirse de Mamdani'nin önerileri (özellikle kira kontrolü, ücretsiz toplu taşıma ve çocuk bakımıyla ilgili olanlar) demokratik sosyalist ilkelerle daha uyumlu.

New York'a komşu olan New Jersey'de seçmenler, valilik için Cumhuriyetçi iş adamı Jack Ciatarelli yerine Demokrat Mikie Sherrill'i tercih etti.

Virginia ayrıca Cumhuriyetçi Winsome Earle-Sears'ı mağlup eden Demokrat Abigail Spanberger'ı ilk kadın valisi olarak seçti.

Ülkenin diğer tarafında ise Kaliforniyalılar, Trump'ın Teksas'taki benzer girişimine yanıt olarak eyalet seçim bölgelerinin Demokrat Parti lehine yeniden çizilmesi yönünde oy kullandı.


BM Fas'ın Sahra'ya yönelik özerklik planının yeni versiyonunu duyurmasını “sabırsızlıkla” bekliyor

Çöldeki Faslı askerler (AFP)
Çöldeki Faslı askerler (AFP)
TT

BM Fas'ın Sahra'ya yönelik özerklik planının yeni versiyonunu duyurmasını “sabırsızlıkla” bekliyor

Çöldeki Faslı askerler (AFP)
Çöldeki Faslı askerler (AFP)

Fransız Haber Ajansı AFP, Batı Sahra'ya gönderilen Birleşmiş Milletler (BM) Özel Temsilcisi Staffan De Mistura’nın dün, tartışmalı bölgenin geleceği konusunda müzakerelerin temelini oluşturacak olan Fas'ın özerklik planının güncellenmiş halini ‘sabırsızlıkla’ beklediği açıklamasını aktardı.

BM, 1975 yılına kadar İspanyol kolonisi olan Sahra'yı, nihai bir çözüm bulunmadığı için ‘özerk olmayan bölgeler’ arasında sıralıyor. Afrika kıtasında, dekolonizasyonun ardından statüsü halen belirsiz kalan tek bölge olan Sahra, Rabat ile Cezayir destekli ayrılıkçı Polisario Cephesi arasında bir anlaşmazlık konusu olmaya devam ediyor.

BM Güvenlik Konseyi (BMGK) şimdiye kadar, Fas, Polisario Cephesi, Cezayir ve Moritanya'ya, ‘gerçekçi, kalıcı ve karşılıklı olarak kabul edilebilir bir siyasi çözüme’ ulaşmak için 2019 yılından bu yana durmuş halde olan müzakereleri yeniden başlatma çağrısında bulundu.

Ancak, geçtiğimiz cuma günü ABD tarafından sunulan ve ardından kabul edilen karar taslağı, fosfat açısından zengin ve balık kaynakları bol olan bölgeye Fas egemenliği altında özerklik verilmesini öngören 2007 tarihli Rabat planını destekliyor.

“Fas’ın egemenliği altında gerçek özerklik en iyi çözüm olabilir” görüşünü savunan taslak metin, BM’yi bu temelde müzakereler yürütmeye çağırıyor.

Dün düzenlenen basın toplantısında, kamuoyuna yaptığı açıklamalarda çekingenliği ile tanınan Staffan de Mistura, bu kararı ‘50 yıldır süren bu çatışmayı çözme konusunda uluslararası toplumun yeni bir kararlılık ve azim gösterdiğini ortaya koyduğu için önemli’ olarak nitelendirdi.

Şu anda Fas'ın ayrıntılı ve güncellenmiş özerklik planını sunmasını ‘sabırsızlıkla’ beklediklerini söyleyen Staffan de Mistura, tüm taraflardan ‘ihtiyaç duyulması halinde BM’nin doğrudan veya dolaylı görüşmeler programı oluşturmasını sağlayacak öneriler sunmalarını’ isteyeceğini açıkladı.

Ayrıca, Rabat'ın tarihi olarak nitelendirdiği BMGK’nın kabul ettiği kararın, Fas'ın planına dayanan bir ‘çerçeve’ oluşturduğunu, ancak müzakereler için ‘herhangi bir sonuç öngörmediğini’ vurgulayan Staffan de Mistura, “Müzakerelere katılmanın, bunun mutlaka sonuçlarını kabul etmek anlamına gelmez. Önemli olan katılımdır. Bunun herkese hatırlatalım” ifadelerini kullandı.


Nijerya: ABD'nin din özgürlüğü ihlallerine ilişkin suçlamaları "yanlış bilgilere" dayanıyor

Nijerya Enformasyon Bakanı Muhammed İdris (Reuters)
Nijerya Enformasyon Bakanı Muhammed İdris (Reuters)
TT

Nijerya: ABD'nin din özgürlüğü ihlallerine ilişkin suçlamaları "yanlış bilgilere" dayanıyor

Nijerya Enformasyon Bakanı Muhammed İdris (Reuters)
Nijerya Enformasyon Bakanı Muhammed İdris (Reuters)

Nijerya hükümeti dün, ABD'nin Nijerya'yı din özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasıyla "özellikle endişe verici ülke" olarak ilan etmesini, yanlış bilgi ve yanlış verilere dayandığını söyleyerek reddetti.

ABD Başkanı Donald Trump geçen hafta, Nijerya'yı din özgürlüğünü ihlal ettiğini söylediği ülkeler listesine geri aldı. Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre cumartesi günü yaptığı açıklamada, Nijerya'nın Hristiyanların öldürülmesine karşı kararlı bir adım atmaması halinde, olası "hızlı" bir askeri müdahaleye hazırlıklı olması için Savunma Bakanlığı'na talimat verdiğini söyledi.

Washington'un Nijerya'yı din özgürlüğünü ihlal eden bir ülke olarak ilan etme kararı, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerde gerginliğe neden oldu.

Bakan: Askeri müdahale tehdidi haksız

Nijerya'nın sicilini savunan Enformasyon Bakanı Muhammed İdris, düzenlediği basın toplantısında, Trump'ın askeri müdahale tehdidinin haksız olduğunu ve Nijerya'nın karşı karşıya olduğu karmaşık güvenlik sorunlarına ilişkin hatalı bir anlayışı yansıttığını söyledi. İdris, "Nijerya devletinin dinsel saiklerle gerçekleştirilen saldırılara karşı harekete geçmediğini öne süren her türlü söylem, yanlış bilgi veya yanlış beyanlara dayanmaktadır" ifadesini kullandı.

Nijerya Genelkurmay Başkanı General Olufemi Oluyede pazartesi günü yaptığı açıklamada, ülkenin Hristiyanlara yönelik zulümle değil, terörizmle karşı karşıya olduğunu belirtti. Nijerya Cumhurbaşkanlığı, ülkenin toprak bütünlüğüne saygı duyulması koşuluyla, İslamcı isyancılarla mücadelede ABD'nin yardımını memnuniyetle karşıladığını belirtti.

İdris, Başkan Bola Tinbo hükümetinin Mayıs 2023'te göreve gelmesinden bu yana terörizmle mücadelede önemli ilerleme kaydettiğini ifade etti. İdris, "Nijerya hükümeti, Nijerya topraklarında terörizmi tamamen ortadan kaldırma ortak hedefimize ulaşmak için ABD hükümeti ve diğer dost ülkeler ve ortaklarla yakın bir şekilde çalışmaya açık ve hazır olmaya devam ediyor" dedi.

13 bin 500'den fazla militanın öldürüldüğünü, 17 bin şüphelinin tutuklandığını, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 11 bin 200'den fazla rehinenin kurtarıldığını kaydetti.

İdris, terörizmin hem Hristiyanları hem de Müslümanları etkilediğini ve hükümetin askeri harekat, bölgesel iş birliği ve uluslararası ortaklarla diyalog yoluyla aşırılıkçı şiddeti sona erdirmeye kararlı olduğunu açıkladı.

Hristiyanlık, İslam ve geleneksel inançları benimseyen, 200'den fazla etnik gruba ev sahipliği yapan Nijerya, bir arada yaşama geçmişine sahip olsa da genellikle etnik gerilimler ve kıt kaynaklar için rekabetin körüklediği şiddet olaylarını da yaşadı.