Yeni Viyana müzakere turunda bir atılım elde etmek için yardımcı unsurlar

Dün Viyana'nın merkezindeki Coburg Palace otelindeki nükleer müzakereler merkezinden bir görüntüsü (EPA)
Dün Viyana'nın merkezindeki Coburg Palace otelindeki nükleer müzakereler merkezinden bir görüntüsü (EPA)
TT

Yeni Viyana müzakere turunda bir atılım elde etmek için yardımcı unsurlar

Dün Viyana'nın merkezindeki Coburg Palace otelindeki nükleer müzakereler merkezinden bir görüntüsü (EPA)
Dün Viyana'nın merkezindeki Coburg Palace otelindeki nükleer müzakereler merkezinden bir görüntüsü (EPA)

Viyana'da Avrupalı ​​arabulucunun girişimiyle yapılan nükleer müzakerelerin yeni ‘turunu’ diğerlerinden farklı kılan önemli unsurlar var. Bu, müzakerelerin geçen mart ayından beri sıkışıp kaldığı şişenin boğazından çıkması için yeterli olabilir. Paris'teki Avrupa kaynaklarının değerlendirmelerine göre, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in 26 Temmuz'da ABD’li ve İranlı taraflarla istişareler yaptıktan sonra sunduğu öneri, belirleyici bir unsur olarak öne çıkıyor. Borrell, Washington ile Tahran arasında kendisine verilen ‘arabuluculuk’ rolünü oynadı. 16 ay önce başlayan Viyana müzakerelerinde öne çıkan engellerin kaldırılmasına yönelik teklifler sunmanın yanı sıra, önerisinin ‘mümkün olan en iyi öneri’ olduğunu tarafların ve diğer paydaşların anlamasını sağladı. Bu da kimsenin kendisinden başka teklifler beklememesi gerektiği anlamına geliyor. Ayrıca Borrell sunduğu tekliflerin şu ya da bu tarafın tüm beklentilerini karşılamadığının da farkında.
İki tarafın da gösterdiği ‘yumuşama’ dikkat çekici. Zira ABD Başkanı geçen pazar günü yaptığı açıklamada, yönetiminin ‘nükleer anlaşmanın karşılıklı bir şekilde tam olarak uygulanmasına dönüşü sağlamak için bir teklif hazırladığını’ söyledi. Buna karşılık İran'ın baş müzakerecisi Ali Bakıri Kani ertesi gün, Tahran'ın ‘müzakerelerin sonuçlandırılmasını kolaylaştırmak için tekliflerde bulunduğunu’ vurguladı. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kanaani, İran'ın ‘son günlerde önemli mesajlar aldığını’ duyurdu. Her iki tarafın da topu diğer tarafın sahasına atması normal. Nitekim bu, herhangi bir müzakerede görülen klasik bir oyundur. Böylece, başarısız olunursa bunun sorumluluğu karşı tarafa yüklenebilir. Söz konusu kaynaklar her halükârda, Borrell'in atılım yapmak için 'bir çıkış yolu olduğundan emin olmasaydı' böyle bir adım atmayacağını düşünüyor. İkinci olarak, iki ana tarafa da baskı yapan zaman unsuru geliyor. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, zamanın daraldığını ve Washington'ın 'Tahran'ın masadaki teklifi kabul etmesini sonsuza kadar beklemeyeceğini' söyledi. Öte yandan AB Komisyonu Sözcüsü Peter Stano, anlaşmanın yapılması için 'son bir çaba gösterme zamanının' geldiğini ve 'daha fazla manevra yapmak için yer kalmadığını' belirtti. Washington'ın aylardır İran'ı nükleer anlaşmanın şartlarına geri döndürmek için baskı yaptığı doğruysa, bugünkü durum üç sebepten değişti. Birincisi, İran'ın nükleer programı kesintisiz bir şekilde ilerliyor ve bu bölgede ve genel olarak Batılılar arasında endişelere yol açıyor. Avrupalı ​​kaynaklar, bu dosyadaki üç ana yetkili -özellikle de İran'ın Dini Lideri Ali Hamaney'e yakın olan Kemal Harazi- tarafından son günlerde İran'ın nükleer silah edinme olasılığına ilişkin yapılan vurguların, İran'ın 'nükleer eşiğe' ulaştığı anlamına geldiğini söylüyorlar. 'Nükleer eşik' söz konusu ülkenin karar vermesi halinde nükleer bir ülkeye dönüşme gücüne sahip olmasıdır.
Buna paralel olarak İran'da Hamaney'in nükleer silahları yasaklayan ‘fetva’sının ‘gayrişer'i’ olduğu gerekçesiyle geri alınması çağrısında bulunan sesler yükseliyor. Bütün bunlar, Batılıların İran'ın taleplerine cevap vermeleri için üzerlerinde bir baskı unsuru olduğunu gösteren işaretler. Aynı şekilde Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Grossi'nin bu hafta, İran'ın nükleer programının ‘çok, çok, çok ilerlediğini’ söyleyerek çaldığı ‘tehlike çanları’ da bu işaretler arasında yer alıyor. Grossi, Tahran'ın uranyum zenginleştirmeyi hızlandırabilen ve saflığını yüzde 90'ın üzerine -nükleer silah üretimi için gerekli oran- çıkarabilen çok sayıda gelişmiş IR6 santrifüjlerden kurduğuna işaret etti.
Washington hala anlaşmaya geri dönmenin İran'ın nükleer bir güç olmasını engellemenin en iyi yolu olduğunu düşündüğü için Tahran'ı anlaşmaya ikna etmek için ‘ekstra bazı esneklikler’ göstermeye hazır olabilir. İkinci neden ise Başkan Biden'ın şu anda, Kongre’deki kırılgan çoğunluğu kaybetmesine yol açacağı düşünülen ara seçimlerden önce anlaşmaya ihtiyacı olması. Bu yüzden bir an önce bir anlaşmaya varmak Biden’ın siyasi çıkarına olacak. Hele de anlaşmanın önünde bugüne kadar engel teşkil eden iki konu için ABD ve İran tarafında kabul edilebilir çıkış yolları bulma çabasına ilişkin gelen bilgiler doğruysa. Bu iki konudan ilki, İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) ABD’nin yabancı terör örgütleri listesinden kaldırılması. Bu, aşama aşama da olsa DMO üzerindeki yaptırımların kaldırılması demek. İkinci konu ise Tahran’ın, Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın yaptığı gibi Washington’ın bir daha anlaşmadan çekilip Tahran’a yaptırımlar uygulamaya başlamaması için ‘garantiler’ alma konusunda ısrarcı olması. Bunlarla ilgili çıkış yolları arayışına girilmesi, İran'ın daha önce dile getirdiği taleplerden vazgeçmesi demek.
Görünen o ki Başkan Biden'ın, üzerindeki olumsuz siyasi etkisi nedeniyle DMO talebini kesin bir şekilde reddetmesi en sonunda Tahran'ı geri adım atmaya itti. Son olarak, Viyana'da beklenen ilerlemeyi, Rusya-Ukrayna savaşından kaynaklanan enerji krizinden ve ABD tarafı da dahil olmak üzere Batı'nın petrol ve doğal gaz piyasasını sakinleştirmenin yollarını bulma ihtiyacından ayırmak zor. Avrupalılar daha önce İran ve Venezuela'ya açılma çağrısında bulunmuştu. Hiç şüphesiz İran'ın petrolünü herhangi bir engel ile karşılaşmadan tekrar ihraç etmeye başlaması bu pazar üzerinde olumlu bir etki yapacak.
İran her zaman 'zaman baskısı altında müzakerede bulunmayacağını' ve müzakerelerin 'İran çıkarlarına ulaşmak' için gerektiği kadar zaman alacağını söylese de şimdi kendisi de zaman faktörüne bağlı. İbrahim Reisi'nin cumhurbaşkanlığı görevini üstlenmesinden yaklaşık bir yıl geçmesine rağmen hükümeti, gösterilere ve grevlere yansıyan ekonomik çöküşü düzeltmeyi hala başaramadı. Şarku’l Avsat’ın elde ettiği bilgilere göre rejimin içinden sesler, Reisi'nin başarısızlığını kınamaya, hesaba çekilmesi çağrısında bulunmaya ve onu 'seçim vaatlerinin dörtte birini yerine getirmemekle' suçlamaya başladı. Avrupalı ​​kaynaklar, Tahran'ın şu anda bir anlaşmaya varmasının çıkarına olacağını düşünüyor. Böyle düşünmelerinin sebebi sadece gelecek sonbaharda anlaşmaya ulaşmanın daha zor olacak olması değil. İki ek sebep daha var. Birincisi, İran'ın biriktirdiği baskı kartlarına rağmen ek tavizler koparamayacağını düşünüyorlar. İkincisi ise Biden'ın son Ortadoğu turu sırasında tekrar tekrar dile getirdiği gibi iş işten geçmeden İran'ın nükleer bir güce dönüşmesini engellemek için doğrudan ve dolaylı olarak askeri bir çarpışma olma ihtimali üzerinde duruyorlar.



Berri: Barack'ın Lübnan'ı Suriye'ye ilhak etme söylemi "kabul edilemez bir hata"

Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)
Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)
TT

Berri: Barack'ın Lübnan'ı Suriye'ye ilhak etme söylemi "kabul edilemez bir hata"

Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)
Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)

Lübnan Parlamentosu Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Tom Barrack'ın Lübnan'ın Suriye'ye ilhak edilmesi çağrısıyla ilgili zaman zaman yaptığı tehditleri kabul edilemez bir hata olarak nitelendirerek reddetti. Berri, "Hiç kimse Lübnanlıları tehdit edemez. Özellikle diplomatlar ve hele ki Büyükelçi Tom Barrack gibi bir isim tarafından Lübnanlılara bu şekilde hitap etmek, akıl almaz bir durumdur. Lübnan'ın Suriye'ye ilhak edilmesiyle ilgili söyledikleri ciddi ve kesinlikle kabul edilemez bir hatadır." dedi.

Öte yandan Berri, Basın Sendikası'ndan bir heyete, ilgili yasa konusunda yaşanan görüş ayrılıklarına rağmen, gelecek mayıs ayında yapılması planlanan parlamento seçimlerinin iptal edilmeyeceğini ya da ertelenmeyeceğini vurguladı.

Parlamento başkanlığından yapılan açıklamaya göre Berri'nin ABD'nin Beyrut Büyükelçisi Michel Issa'yı 24 saat içinde ikinci kez kabul etmesi dikkat çekiciydi; zira görüşmede "iki ülke arasındaki ikili ilişkilerin yanı sıra genel durumdaki gelişmeler ve güncel olaylar" ele alındı.


İsrailli bakanlar eski Gazze yerleşiminde bayrak töreni düzenlenmesini talep etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)
TT

İsrailli bakanlar eski Gazze yerleşiminde bayrak töreni düzenlenmesini talep etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)

Aralarında Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki Likud Partisi’nden sekiz ismin de bulunduğu 11 İsrailli bakan, dün Savunma Bakanı Yisrael Katz’dan Hanuka Bayramı sırasında Gazze Şeridi’nde bayrak töreni düzenlenmesine izin verilmesini talep etti.

Aşırı sağcı ve yerleşim yanlısı Nahala Hareketi tarafından başlatılan girişim kapsamında yayımlanan mesajda, “Gazze’nin İsrail topraklarının bir parçası olduğunu gururla teyit etmenin zamanı geldi. Bu bölge yalnızca Yahudi halkına aittir ve derhal İsrail devletinin bir parçası hâline gelmelidir” ifadeleri yer aldı.

Mesajda ayrıca, etkinliğin temel amacının ‘İsrail’in 2005’te bölgeden çekilirken boşalttığı, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki eski Nisanit yerleşiminin kalıntıları üzerinde İsrail bayrağını göndere çekmek’ olduğu belirtildi.

dfrtg
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (Reuters)

Mesajın imzacıları arasında, aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ile aralarında Ulaştırma Bakanı Miri Regev’in de bulunduğu sekiz Likud’lu bakan yer aldı.

Ayrıca, toplam 120 sandalyeli Knesset’ten 21 milletvekili de metne imza attı. İmzacı vekiller Ben-Gvir liderliğindeki Otzma Yehudit (Yahudi Gücü) Partisi ile Likud’a mensup.

Nahala Hareketi, ‘Nisanit’te bayrak töreni’ olarak duyurduğu etkinliğin, Gazze Şeridi’nde hâlen İsrail ordusunun kontrolündeki bölgede yapılacağını açıkladı.

Etkinliğin 18 Aralık’ta, sekiz gün süren Hanuka’nın beşinci gecesinde düzenlenmesi planlanıyor. Bayram bu yıl pazar günü başlayacak.

İsrail Savunma Bakanlığı, konuya ilişkin AFP’nin yorum talebine henüz yanıt vermedi.

jbhj
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (DPA)

İsrail ordusu çarşamba akşamı yaptığı açıklamada, ‘İsrail topraklarından Gazze Şeridi’ne geçen birkaç İsrailli sivilin gözaltına alındığını’ duyurdu.

Yerleşimciler ve Filistinlilere yönelik saldırılarla suçlanan aşırılık yanlılarına hukuki destek veren Honenu örgütü ise yaptığı açıklamada, ‘Çarşamba günü onlarca sağcı aktivistin, Nisanit’in kalıntıları üzerinde bir yerleşim kurulmasını talep etmek üzere Gazze sınır çitini aştığını’ belirtti.

10 Ekim’de İsrail ile Hamas arasında yürürlüğe giren kırılgan ateşkes kapsamında, İsrail ordusu Gazze Şeridi’nin yarısından fazlasında kontrol sağlamasına imkân veren bir hatta çekilmişti. Savaşın büyük yıkıma uğrattığı bölgede bu hat fiili kontrol sınırı olarak işliyor.

Geçtiğimiz kasım ayında Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi tarafından da desteklenen ABD’nin Gazze barış planı ise İsrail güçlerinin bölgeden kademeli olarak çekilmesini öngörüyor.


Gazze Anlaşması: Temel hükümlerin uygulanması 2026 yılına ertelendi... Anlaşma mı, gerileme mi?

Şiddetli yağmurların ardından ez-Zeytun mahallesindeki yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı derme çatma bir kampta su basmış sokakta yürüyen bir çocuk (AFP)
Şiddetli yağmurların ardından ez-Zeytun mahallesindeki yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı derme çatma bir kampta su basmış sokakta yürüyen bir çocuk (AFP)
TT

Gazze Anlaşması: Temel hükümlerin uygulanması 2026 yılına ertelendi... Anlaşma mı, gerileme mi?

Şiddetli yağmurların ardından ez-Zeytun mahallesindeki yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı derme çatma bir kampta su basmış sokakta yürüyen bir çocuk (AFP)
Şiddetli yağmurların ardından ez-Zeytun mahallesindeki yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı derme çatma bir kampta su basmış sokakta yürüyen bir çocuk (AFP)

Gazze Şeridi’nde yürürlükte olan ateşkes anlaşmasının süreci son derece yavaş ilerliyor. Anlaşmada yer alan istikrar gücünün konuşlandırılması, Barış Konseyi ile Gazze Yönetim Komitesi’nin oluşturulması ve İsrail’in kademeli çekilmesi gibi başlıklar, ilk bakışta takvimin gerisinde kalmış görünüyor.

Bu gecikmeyi pekiştiren unsur ise Washington’ın söz konusu temel maddelerin uygulanmasını 2026’ya erteleme yönündeki resmi tutumu. Bu tarihe yalnızca birkaç hafta uzak olunmasına rağmen, Trump’ın barış planının çok daha hızlı hayata geçmesi bekleniyordu. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlara göre bunun başlıca nedeni, İsrail’in çıkardığı engeller; bu durum ilk aşamanın henüz tamamlanamamasına ve ikinci aşamaya ilişkin tartışmaların da başlayamamasına yol açtı.

Uzmanlar, ertelemenin hem fırsat hem de risk içerdiğini belirtiyor. Fırsat, arabulucular arasında uzlaşıya varma ya da bu uzlaşıya ulaşmak için daha fazla zaman kazanılması anlamına gelirken, risk ise anlaşmanın tehlikeye girmesi. Süreçte yaşanacak tıkanmaların yalnızca birkaç haftalık gecikmeye değil, aylar sürecek yeni ertelemelere yol açabileceği ifade ediliyor. Bu durumun seyrinin ise büyük ölçüde ABD’nin tutumu ve İsrail üzerindeki baskısına bağlı olacağı vurgulanıyor.

Trump, çarşamba akşamı yaptığı açıklamada, Barış Konseyi’nin gelecek yılın başında ilan edileceğini söyledi ve ‘dünyanın en önemli ülkelerinin liderlerinin bu yapıya katılmak istediğini’ belirtti.

Trump’ın Gazze için hazırladığı 20 maddelik planın temel unsurlarından biri olan ‘konsey’ önerisi, geçtiğimiz kasım ayında Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen kararda da yer almıştı. Plan uyarınca konsey, iki yıl süreyle Gazze’nin idaresinden sorumlu olacak ve bunu Filistinli teknokratlardan oluşan bir komite üzerinden yürütecek. Bu yapıya uluslararası güçler ile Mısır ve Ürdün tarafından eğitilmiş Filistin polisinin destek vermesi öngörülüyor. Konseyin ayrıca Hamas ve diğer grupların silahsızlandırılmasını denetlemesi planlanıyor.

İstikrar gücü

Barış Konseyi’nin ilanının ertelenmesine, istikrar güçlerinin konuşlandırılmasına ilişkin takvimin ötelenmesi de eşlik ediyor. ABD, İstikrar Gücü’nün Gazze’de konuşlanmasına gelecek yıl ocak ayının ortasında başlanmasını, bölgenin tamamen silahsızlandırılmasının ise nisan ayı sonunda tamamlanmasını hedefliyor. Ancak İsrail Kanal 14 televizyonu, bu takvimin ‘gerçeklikten kopuk bir beklenti’ olduğunu belirterek yeni gecikmelerin gündeme gelebileceğine işaret etti.

Bu ertelemeler, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun birkaç gün önce Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına yaklaşılmakta olduğu yönündeki açıklamalarına rağmen yaşanıyor. Öte yandan İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, Gazze Şeridi’ndeki ‘sarı hattın’ fiilen yeni bir sınır hattı niteliği taşıdığını söyledi.

hyu
El-Bureyc Mülteci Kampı’ndaki çadırların önünden geçen yerinden edilmiş Filistinliler (AFP)

Filistin ve İsrail meseleleri üzerine uzmanlaşan siyaset bilimi profesörü Dr. Tarık Fehmi’ye göre Trump’ın açıklamaları, ‘tarafların hâlâ uzlaşıya varamaması nedeniyle anlaşmanın şeklen aksadığına’ işaret ediyor. Fehmi, tüm aktörlerin zaman kazanmaya, yükümlülükleri ertelemeye ve birbirlerinin hamlelerini beklemeye devam ettiğini belirterek, “Netanyahu ikinci aşamanın yaklaştığını söylüyor ama gerçekte hedefi, Gazze üzerindeki kontrolünü artırmak ve ikinci aşamanın gerekliliklerini geciktirmek” değerlendirmesinde bulundu.

Filistinli siyasi analist Dr. Eymen er-Rakab ise Trump’ın söylemini ‘uzlaşı arayışı değil, oyalama ve aksama’ olarak nitelendirdi. Rakab, istikrar gücü, Gazze Yönetim Komitesi gibi dosyaların hâlâ sonuçlanmadığını ve bunların çözümü için haftalar değil aylar gerektiğini vurguladı. Rakab’a göre gecikmenin arkasında İsrail’in Gazze’de daha fazla toprak kontrolü sağlama çabaları var ve Washington bu süreçte sessiz kalmayı sürdürüyor.

Gazze'nin yeniden inşasının akıbeti ne olacak?

Bu aksamalara rağmen, Gazze Şeridi’nin yeniden inşası, ateşkes anlaşmasının bir diğer maddesi olarak hâlâ ertelenmiş durumda. Kasım sonunda düzenlenmesi planlanan yeniden inşa konferansının gecikmesine yanıt olarak, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, aralık başında Berlin’de Alman mevkidaşı Johann Wadephul ile düzenlediği ortak basın toplantısında, “Yeniden inşa konferansına eş başkanlık yapmak üzere ABD ile istişare halindeyiz. Konferansın tarihini mümkün olan en kısa sürede, ortaklarımızla iş birliği içinde belirlemeyi umuyoruz” dedi.

Tarık Fehmi’ye göre yeniden inşa adımlarını İsrail engelleyecek ve Washington’ın desteğini alarak Gazze Şeridi’ni bölme ve fiili durum stratejisini pekiştirme çabası içinde olacak. Bu durum, anlaşmanın maddelerinin bir kez daha ertelenmesine ve yeniden inşa konferansının gerçekleşmemesine yol açacak.

Arabulucuların açıklamaları, Netanyahu’nun 29 Aralık’ta Washington’a yapacağı ziyareti beklerken, kaygı ve taleplerin net bir şekilde ortaya konduğunu gösteriyor. İsrail Hükümet Sözcüsü Shosh Bedrosian birkaç gün önce düzenlediği basın toplantısında bu duruma dikkat çekti.

Öte yandan Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile Bahreyn Kralı Hamad bin İsa Al Halife, dün yaptıkları telefon görüşmesinde, Gazze’deki savaşın sona ermesini öngören anlaşmanın tam olarak uygulanması ve insani yardımların hızlı ve kesintisiz ulaştırılmasının gerekliliğini vurguladı. Açıklamada, Gazze’nin yeniden inşasına başlama zorunluluğu da belirtildi.

6uı8
Deyr el-Balah dışındaki el-Meğazi Mülteci Kampı’nda yıkılmış bir binanın duvar resminin önünde el arabası çeken Filistinli çocuklar (AFP)

Daha önce arabulucular ve garantörler Washington’ın katılmadığı bir toplantıyı Kahire’de gerçekleştirdi. Toplantıya Mısır Genel İstihbarat Servisi Başkanı Tümgeneral Hasan Reşad, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın katıldı. Görüşmede, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarının arttığı geçen ayın ardından, herhangi bir ihlalin önlenmesi ve ateşkesin kalıcı hâle getirilmesi ele alındı.

Ancak arabulucuların açıklamaları, taleplerin yanı sıra endişeleri de yansıtıyor. Katar Başbakanı birkaç gün önce yaptığı açıklamada, “Şu anda kritik bir noktadayız… Ateşkesin sürdüğünü garanti edemeyiz. Ateşkes, ancak İsrail’in tamamen çekilmesi ve Gazze’de istikrarın sağlanmasıyla tamamlanmış olur” dedi. Başbakan, İsrail güçlerinin bölgede kalmaya devam etmesi ve ihlallerin sürmesinin çatışmanın yeniden tırmanmasına yol açabileceğini vurguladı.

Tarık Fehmi’ye göre Mısır’ın girişimleri, anlaşmanın uygulanmasının zorluğunun farkında olmasından kaynaklanıyor ve tarafların süreci geciktirme çabalarını gözlemlemek açısından kritik bir rol oynuyor. Fehmi, Trump ile Netanyahu arasında gerçekleşecek görüşmenin, mevcut aksaklıkları aşacak uzlaşıların sağlanması açısından belirleyici olacağını, örneğin Hamas’ın silahsızlandırılmasının süresinin iki yıla uzatılması gibi düzenlemelerin bu görüşmelerde gündeme gelebileceğini belirtti.

Eymen er-Rakab da aynı görüşte; Trump-Netanyahu görüşmesinin, Gazze anlaşması maddelerinin akıbetini netleştireceğini ve sürecin ya hızlandırılarak uygulanacağını ya da İsrail’in genişleme stratejisi lehine geciktirileceğini ifade etti.