Yeni Viyana müzakere turunda bir atılım elde etmek için yardımcı unsurlar

Dün Viyana'nın merkezindeki Coburg Palace otelindeki nükleer müzakereler merkezinden bir görüntüsü (EPA)
Dün Viyana'nın merkezindeki Coburg Palace otelindeki nükleer müzakereler merkezinden bir görüntüsü (EPA)
TT

Yeni Viyana müzakere turunda bir atılım elde etmek için yardımcı unsurlar

Dün Viyana'nın merkezindeki Coburg Palace otelindeki nükleer müzakereler merkezinden bir görüntüsü (EPA)
Dün Viyana'nın merkezindeki Coburg Palace otelindeki nükleer müzakereler merkezinden bir görüntüsü (EPA)

Viyana'da Avrupalı ​​arabulucunun girişimiyle yapılan nükleer müzakerelerin yeni ‘turunu’ diğerlerinden farklı kılan önemli unsurlar var. Bu, müzakerelerin geçen mart ayından beri sıkışıp kaldığı şişenin boğazından çıkması için yeterli olabilir. Paris'teki Avrupa kaynaklarının değerlendirmelerine göre, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in 26 Temmuz'da ABD’li ve İranlı taraflarla istişareler yaptıktan sonra sunduğu öneri, belirleyici bir unsur olarak öne çıkıyor. Borrell, Washington ile Tahran arasında kendisine verilen ‘arabuluculuk’ rolünü oynadı. 16 ay önce başlayan Viyana müzakerelerinde öne çıkan engellerin kaldırılmasına yönelik teklifler sunmanın yanı sıra, önerisinin ‘mümkün olan en iyi öneri’ olduğunu tarafların ve diğer paydaşların anlamasını sağladı. Bu da kimsenin kendisinden başka teklifler beklememesi gerektiği anlamına geliyor. Ayrıca Borrell sunduğu tekliflerin şu ya da bu tarafın tüm beklentilerini karşılamadığının da farkında.
İki tarafın da gösterdiği ‘yumuşama’ dikkat çekici. Zira ABD Başkanı geçen pazar günü yaptığı açıklamada, yönetiminin ‘nükleer anlaşmanın karşılıklı bir şekilde tam olarak uygulanmasına dönüşü sağlamak için bir teklif hazırladığını’ söyledi. Buna karşılık İran'ın baş müzakerecisi Ali Bakıri Kani ertesi gün, Tahran'ın ‘müzakerelerin sonuçlandırılmasını kolaylaştırmak için tekliflerde bulunduğunu’ vurguladı. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kanaani, İran'ın ‘son günlerde önemli mesajlar aldığını’ duyurdu. Her iki tarafın da topu diğer tarafın sahasına atması normal. Nitekim bu, herhangi bir müzakerede görülen klasik bir oyundur. Böylece, başarısız olunursa bunun sorumluluğu karşı tarafa yüklenebilir. Söz konusu kaynaklar her halükârda, Borrell'in atılım yapmak için 'bir çıkış yolu olduğundan emin olmasaydı' böyle bir adım atmayacağını düşünüyor. İkinci olarak, iki ana tarafa da baskı yapan zaman unsuru geliyor. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, zamanın daraldığını ve Washington'ın 'Tahran'ın masadaki teklifi kabul etmesini sonsuza kadar beklemeyeceğini' söyledi. Öte yandan AB Komisyonu Sözcüsü Peter Stano, anlaşmanın yapılması için 'son bir çaba gösterme zamanının' geldiğini ve 'daha fazla manevra yapmak için yer kalmadığını' belirtti. Washington'ın aylardır İran'ı nükleer anlaşmanın şartlarına geri döndürmek için baskı yaptığı doğruysa, bugünkü durum üç sebepten değişti. Birincisi, İran'ın nükleer programı kesintisiz bir şekilde ilerliyor ve bu bölgede ve genel olarak Batılılar arasında endişelere yol açıyor. Avrupalı ​​kaynaklar, bu dosyadaki üç ana yetkili -özellikle de İran'ın Dini Lideri Ali Hamaney'e yakın olan Kemal Harazi- tarafından son günlerde İran'ın nükleer silah edinme olasılığına ilişkin yapılan vurguların, İran'ın 'nükleer eşiğe' ulaştığı anlamına geldiğini söylüyorlar. 'Nükleer eşik' söz konusu ülkenin karar vermesi halinde nükleer bir ülkeye dönüşme gücüne sahip olmasıdır.
Buna paralel olarak İran'da Hamaney'in nükleer silahları yasaklayan ‘fetva’sının ‘gayrişer'i’ olduğu gerekçesiyle geri alınması çağrısında bulunan sesler yükseliyor. Bütün bunlar, Batılıların İran'ın taleplerine cevap vermeleri için üzerlerinde bir baskı unsuru olduğunu gösteren işaretler. Aynı şekilde Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Grossi'nin bu hafta, İran'ın nükleer programının ‘çok, çok, çok ilerlediğini’ söyleyerek çaldığı ‘tehlike çanları’ da bu işaretler arasında yer alıyor. Grossi, Tahran'ın uranyum zenginleştirmeyi hızlandırabilen ve saflığını yüzde 90'ın üzerine -nükleer silah üretimi için gerekli oran- çıkarabilen çok sayıda gelişmiş IR6 santrifüjlerden kurduğuna işaret etti.
Washington hala anlaşmaya geri dönmenin İran'ın nükleer bir güç olmasını engellemenin en iyi yolu olduğunu düşündüğü için Tahran'ı anlaşmaya ikna etmek için ‘ekstra bazı esneklikler’ göstermeye hazır olabilir. İkinci neden ise Başkan Biden'ın şu anda, Kongre’deki kırılgan çoğunluğu kaybetmesine yol açacağı düşünülen ara seçimlerden önce anlaşmaya ihtiyacı olması. Bu yüzden bir an önce bir anlaşmaya varmak Biden’ın siyasi çıkarına olacak. Hele de anlaşmanın önünde bugüne kadar engel teşkil eden iki konu için ABD ve İran tarafında kabul edilebilir çıkış yolları bulma çabasına ilişkin gelen bilgiler doğruysa. Bu iki konudan ilki, İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) ABD’nin yabancı terör örgütleri listesinden kaldırılması. Bu, aşama aşama da olsa DMO üzerindeki yaptırımların kaldırılması demek. İkinci konu ise Tahran’ın, Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın yaptığı gibi Washington’ın bir daha anlaşmadan çekilip Tahran’a yaptırımlar uygulamaya başlamaması için ‘garantiler’ alma konusunda ısrarcı olması. Bunlarla ilgili çıkış yolları arayışına girilmesi, İran'ın daha önce dile getirdiği taleplerden vazgeçmesi demek.
Görünen o ki Başkan Biden'ın, üzerindeki olumsuz siyasi etkisi nedeniyle DMO talebini kesin bir şekilde reddetmesi en sonunda Tahran'ı geri adım atmaya itti. Son olarak, Viyana'da beklenen ilerlemeyi, Rusya-Ukrayna savaşından kaynaklanan enerji krizinden ve ABD tarafı da dahil olmak üzere Batı'nın petrol ve doğal gaz piyasasını sakinleştirmenin yollarını bulma ihtiyacından ayırmak zor. Avrupalılar daha önce İran ve Venezuela'ya açılma çağrısında bulunmuştu. Hiç şüphesiz İran'ın petrolünü herhangi bir engel ile karşılaşmadan tekrar ihraç etmeye başlaması bu pazar üzerinde olumlu bir etki yapacak.
İran her zaman 'zaman baskısı altında müzakerede bulunmayacağını' ve müzakerelerin 'İran çıkarlarına ulaşmak' için gerektiği kadar zaman alacağını söylese de şimdi kendisi de zaman faktörüne bağlı. İbrahim Reisi'nin cumhurbaşkanlığı görevini üstlenmesinden yaklaşık bir yıl geçmesine rağmen hükümeti, gösterilere ve grevlere yansıyan ekonomik çöküşü düzeltmeyi hala başaramadı. Şarku’l Avsat’ın elde ettiği bilgilere göre rejimin içinden sesler, Reisi'nin başarısızlığını kınamaya, hesaba çekilmesi çağrısında bulunmaya ve onu 'seçim vaatlerinin dörtte birini yerine getirmemekle' suçlamaya başladı. Avrupalı ​​kaynaklar, Tahran'ın şu anda bir anlaşmaya varmasının çıkarına olacağını düşünüyor. Böyle düşünmelerinin sebebi sadece gelecek sonbaharda anlaşmaya ulaşmanın daha zor olacak olması değil. İki ek sebep daha var. Birincisi, İran'ın biriktirdiği baskı kartlarına rağmen ek tavizler koparamayacağını düşünüyorlar. İkincisi ise Biden'ın son Ortadoğu turu sırasında tekrar tekrar dile getirdiği gibi iş işten geçmeden İran'ın nükleer bir güce dönüşmesini engellemek için doğrudan ve dolaylı olarak askeri bir çarpışma olma ihtimali üzerinde duruyorlar.



Suriye, Lübnan'a kaçak olarak sokulmak üzere olan mayın sevkiyatının ele geçirilmesi sırasında bir kişinin öldüğünü duyurdu

Suriye güvenlik güçleri tarafından ele geçirilen çok sayıda mayın (Suriye İçişleri Bakanlığı'nın resmi X hesabı)
Suriye güvenlik güçleri tarafından ele geçirilen çok sayıda mayın (Suriye İçişleri Bakanlığı'nın resmi X hesabı)
TT

Suriye, Lübnan'a kaçak olarak sokulmak üzere olan mayın sevkiyatının ele geçirilmesi sırasında bir kişinin öldüğünü duyurdu

Suriye güvenlik güçleri tarafından ele geçirilen çok sayıda mayın (Suriye İçişleri Bakanlığı'nın resmi X hesabı)
Suriye güvenlik güçleri tarafından ele geçirilen çok sayıda mayın (Suriye İçişleri Bakanlığı'nın resmi X hesabı)

Suriye İçişleri Bakanlığı bugün X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, Lübnan’a gönderilmek üzere olduğu belirtilen büyük miktarda harp mayınının sevkiyatını engelleyen operasyonda bir kişinin öldüğünü, dört kişinin ise gözaltına alındığını duyurdu.

Açıklamaya göre operasyon, Şam’ın kuzey kırsalındaki Cebbe bölgesinde yürütülen ‘titiz takip ve detaylı soruşturma’ sonrası gerçekleştirildi. Şüpheli bir grubun hareketlerinin tespit edilmesinin ardından düzenlenen baskında dört kişi yakalandı, beşinci bir şüpheli ise devriyelerle yaşanan çatışma sırasında öldürüldü.

Lübnan sınırına yakın Yabrud bölgesinin iç güvenlik müdürü Halid Abbas Taktuk, uzman birimlerin ‘fitilleri takılı bin 250 harp mayınını’ ele geçirdiğini, mayınların Şam kırsalındaki Cebbe bölgesinde bir noktada depolandığını aktardı. Bakanlık, ele geçirilen mühimmatın Lübnan’daki Hizbullah’a kaçırılmak üzere hazırlandığını bildirdi.

Suriye İçişleri Bakanlığı, harp mayınlarının bulunduğu onlarca ahşap sandık ve çantanın yanı sıra bir binanın avlusunda istiflenmiş yüzlerce mayını gösteren fotoğraflar yayımladı.

Suriye-Lübnan sınırı boyunca uzanan 300 kilometrelik hat, özellikle Kalamun, Zebedani ve Humus kırsalındaki sarp dağlık bölgelerde faaliyet gösteren kaçakçılık şebekelerinin yoğun hareketliliğine sahne oluyor. Bu şebekeler, bölgenin coğrafi yapısından ve kontrolsüz geçiş noktalarının fazlalığından yararlanarak uyuşturucu, akaryakıt ve silah kaçakçılığı yapıyor. Bu durum, AFP’nin aktardığı bilgilerle de destekleniyor.

Hizbullah’a yönelik saldırılarını artıran İsrail ise Tahran destekli örgütün yeniden silahlanmaya çalıştığını öne sürüyor. Şarku'l Avsat'ın edindiği bilgiye göre11 Eylül’de Suriye, Şam yakınlarında Hizbullah bağlantılı bir hücrenin çökertildiğini açıkladı, ancak Hizbullah yayımladığı açıklamada Suriye topraklarında ‘varlık göstermediğini’ belirtti.

Beşşar Esed’in devrilmesinin ardından göreve gelen yeni yönetim, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera liderliğinde sınır güvenliğini artırmaya yönelik adımlar atıldığını duyurmuştu. Zaman zaman çatışmalar yaşansa da kaçakçılık faaliyetleri durmadı. Komşu ülkeler, özellikle büyük miktarlarda captagon hapı ele geçirildiğini açıklamayı sürdürüyor.


Hafter, AFRICOM ile güvenlik ve askeri iş birliğini görüştü

Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter ve oğulları, LUO karargâhında AFRICOM Komutanı General Dagvin Anderson ile görüştü, 2 Aralık 2025. (LUO Genel Komutanlığı)
Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter ve oğulları, LUO karargâhında AFRICOM Komutanı General Dagvin Anderson ile görüştü, 2 Aralık 2025. (LUO Genel Komutanlığı)
TT

Hafter, AFRICOM ile güvenlik ve askeri iş birliğini görüştü

Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter ve oğulları, LUO karargâhında AFRICOM Komutanı General Dagvin Anderson ile görüştü, 2 Aralık 2025. (LUO Genel Komutanlığı)
Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter ve oğulları, LUO karargâhında AFRICOM Komutanı General Dagvin Anderson ile görüştü, 2 Aralık 2025. (LUO Genel Komutanlığı)

Kahire: Halid MahmudABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM) Komutanı General Dagvin Anderson, Libya ziyaretine devam ederek ülkenin doğusuna geçip Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter ile bir araya geldi. Anderson, başkent Trablus’ta Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) yetkilileriyle yaptığı görüşmelerde Washington’un askeri kurumların birleştirilmesi ve iki tarafın katılımıyla ilk kez düzenlenecek ortak askeri tatbikatların önemine vurgu yaptığını belirtmişti.

LUO Komutanlığı dün yaptığı açıklamada, Hafter’in Bingazi’de Anderson ile yaptığı görüşmede, ikili bağların güçlendirilmesi ve askeri iş birliği konularının ele alındığını bildirdi. Görüşmede özellikle terör ve aşırılık, insan kaçakçılığı ve yasadışı göçle mücadele alanlarında koordinasyon sağlanması, ayrıca ordu birliklerinin kapasitelerini artırmaya yönelik ortak eğitim programlarının geliştirilmesi konuları değerlendirildi. Bunun yanı sıra ekonomik ve ticari alanlardaki iş birliği fırsatları da görüşüldü.

Toplantıda Hafter, Libya ile ABD arasında çeşitli alanlardaki özel ortaklık ilişkilerini övdü.

Hafter’in ofisi, Anderson’un görüşmede taraflar arasındaki ilişkilerin derinliğine vurgu yaptığını ve ordunun, Libya’da güvenlik ve istikrarı artırmadaki başlıca rolünün bölge üzerinde olumlu etkileri olduğunu ifade ettiğini aktardı.

acdfgt
AFRICOM Komutanı General Dagvin Anderson, pazartesi günü Trablus'ta Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed el-Haddad ile bir araya geldi. (ABD Büyükelçiliği)

Anderson, Trablus’ta UBH Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ile yaptığı görüşmede, ikili güvenlik iş birliğinin güçlendirilmesi, bölgesel istikrarın sağlanması ve ABD’nin Libya ordusunun birleştirilmesine yönelik çabalarının desteklenmesi konularını ele aldı. Anderson, birleşik, egemen ve istikrarlı bir Libya’nın ABD ve diğer ortaklarla ekonomik iş birliğini artıracağını ve bunun Libya halkının yararına olacağını vurguladı.

ABD Büyükelçiliği, resmi X hesabından yaptığı açıklamada, Anderson’un Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed el-Haddad ve Savunma Bakan Vekili Tuğgeneral Abdusselam ez-Zubi ile ayrı ayrı toplantılar yaptığını bildirdi. Toplantılarda, ortak askeri iş birliğinin genişletilmesi, Libya güvenlik güçlerinin profesyonelliğinin artırılması ve Libya’nın askeri kurumları birleştirme çabaları ele alındı. Anderson ayrıca, AFRICOM tarafından nisan ayında Sirte’de düzenlenecek Flintlock 26 tatbikatının, ülke genelindeki Libya güçlerini Afrika ve Avrupa’daki ortaklarla bir araya getirerek terör ve diğer tehditlere karşı kapasitelerini güçlendireceğini belirtti. Anderson, ABD’nin, Libya’nın bölünmüşlükleri aşarak güvenlik güçlerini birleştirme çabalarını desteklemeye devam edeceğini de taahhüt etti.

gty
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, belediye başkanlarıyla bir araya geldi. (UBH)

Diğer yandan Dibeybe, pazartesi akşamı belediye başkanlarıyla yaptığı toplantıda, yürütülen projelerde belirlenen takvimlere uyulmasının ve uygulamaların yüksek verimlilikle takip edilmesinin önemine vurgu yaptı. Dibeybe, bunun vatandaşların yaşamına olumlu yansıyacağını ve hükümetin kalkınma hedeflerine ulaşmasını sağlayacağını belirtti.

Dibeybe, toplantıda ayrıca yeni projelerin uygulanması talimatını verdi; bunların başında okul inşaatları yer alıyor. Yürütme birimlerinin başkanlarına, salı günü itibarıyla belediyelerle doğrudan toplantılar yaparak projelerin ilerleyişini takip etmeleri ve planlanan şekilde uygulanmasını sağlamaları talimatı verildi.

Toplantıya katılanların, hükümetin kalkınma ve hizmet dosyalarını yönetme çabalarını tam olarak desteklediğini, hükümet yaklaşımına bağlı kalacaklarını ve projelere desteğin süreceğini ilettikleri aktarıldı. Bu tutumun, vatandaşlara sunulan hizmetlerin iyileştirilmesine ve tüm sektörlerde yerel kalkınmanın güçlendirilmesine katkı sağlayacağı vurgulandı.

rtt
Önceki belediye seçim kampanyasından (Libya Yüksek Seçim Komisyonu)

Öte yandan Libya Yüksek Seçim Komisyonu, belediye meclisi seçimlerinin üçüncü aşamasının oylamasını bu ayın 13’ünde gerçekleştirme tarihini açıkladı. Bu aşama, ağırlıklı olarak ülkenin doğu ve güney bölgelerinde yer alan dokuz belediyeyi kapsıyor.

Yüksek Seçim Komisyonu, şu ana kadar 120 belediye meclisinden 60’ının seçimlerini tamamladı. Kalan belediyelerdeki seçimleri ise önümüzdeki yıl içinde tamamlamayı planlıyor.


Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

TT

Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

Amerikan yönetimi Sudan’daki çatışmanın taraflarına ülkedeki savaşı durdurmaya yönelik bir yol haritasını kabul ettirmeye çalışırken, ABD ve Sudanlı kaynaklar, Port Sudan yönetiminin Rusya’dan silah desteği almak için Moskova ile temas kurduğunu bildirdi. Kaynaklara göre Port Sudan, gelişmiş silahlar karşılığında Rusya’ya Kızıldeniz kıyısında deniz üssü kurma imkânı ve maden ile altın yatırımları teklif etti. Bu durum, Sudan’daki savaşın, küresel ölçekte kritik öneme sahip deniz geçişlerinden birinde, ABD baskıları ile Rusya’nın cazip teklifleri arasında daha geniş bir güç mücadelesine dönüşmesi riskini artırıyor.

Bu gelişmelerle eş zamanlı olarak, ABD’nin Sudan’da ateşkes için hazırladığı yeni öneriye ilişkin daha fazla ayrıntı ortaya çıktı. Teklifin, İslamcı akım ve Müslüman Kardeşler’i dışarıda bırakan, askeri, insani ve siyasi alanları kapsayan üç paralel yol haritası içerdiği belirtildi.

Rusya için deniz üssü ve altın

ABD’nin yoğun diplomatik girişimleri sürerken, Wall Street Journal dün yayımladığı haberinde, geçici başkent olarak Port Sudan’ı kullanan hükümetin Rusya’ya Kızıldeniz kıyısında deniz üssü kurma ve maden ile altın alanlarında yatırım yapma teklifinde bulunduğunu aktardı. Habere göre bu teklif, Sudan ordusunun Rusya’dan gelişmiş silahlarla yeniden donatılması karşılığında yapıldı.

fvbg
Kızıldeniz'deki Port Sudan limanı (Getty Images)

Gazetenin adını vermediği Sudanlı yetkililere dayandırdığı habere göre, Sudan’ın Rusya’ya ilettiği teklif, 25 yıllık bir anlaşmayı kapsıyor. Buna göre Rusya, Port Sudan Limanı’nda veya Kızıldeniz kıyısındaki başka bir deniz tesisinde, aralarında nükleer güçle çalışan savaş gemilerinin de bulunduğu dört deniz unsurunu ve en fazla 300 askeri konuşlandırabilecek.

Amerikan gazetesi, böyle bir üssün Rusya’ya Süveyş Kanalı üzerinden geçen ve küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12’sini oluşturan deniz hattını izleme imkânı vereceğine dikkat çekti.

ABD uyarısı

Gazete ayrıca, üst düzey bir ABD yetkilisinin, Port Sudan ya da Libya’da kurulacak bir Rus askeri üssünün Moskova’nın güç kullanma kapasitesini artırabileceği ve daha az kısıtlamayla hareket etmesine yol açabileceği uyarısında bulunduğunu aktardı. Emekli Tümgeneral Mark Hicks’in değerlendirmesine göre ise böyle bir deniz üssü, Rusya’nın uluslararası konumunu güçlendirecek ve bölgedeki nüfuz alanını genişletecek.

fv
Sudan Ordusu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Bu gelişme, Port Sudan’daki askeri yönetimin yeni silah kaynakları arayışını sürdürdüğü bir dönemde ortaya çıktı. Gazetenin adını açıklamadığı bir Sudanlı yetkili, ülkenin gelişmiş silah sistemlerine ve hava savunma kapasitesine ihtiyaç duyduğunu, ancak bu tür bir anlaşmanın ABD ve Avrupa Birliği (AB) ile sorun yaratabileceğini belirtti.

Gazetenin değerlendirmesine göre Washington, savaşı durduracak ve sivil yönetime geçiş sürecini başlatacak bir yol haritasına odaklanırken, Port Sudan yönetimi ise Rusya ile yakınlaşmanın getireceği askeri ve ekonomik kazanımları önceliklendiriyor.

Ateşkes ve uluslararası mekanizma

Bu çerçevede, ABD’nin Sudan’da ateşkese yönelik yeni önerisine ilişkin ayrıntılar da ortaya çıkmaya devam ediyor. Al Arabiya’ya konuşan kaynaklar, teklifin askeri, insani ve siyasi başlıklardan oluşan üç paralel süreci kapsadığını ve İslamcı akım ile Müslüman Kardeşler’in bu süreç dışında tutulduğunu aktardı.

Mısır kaynaklarına dayandırılan habere göre, askeri başlık, ülke genelinde kapsamlı bir ateşkesi öngörüyor. Buna göre ateşkesten sonra geniş ölçekli bir insani operasyon başlatılacak, yardım kuruluşlarının erişimi sağlanacak ve temel hizmetler yeniden tesis edilecek. Ayrıca ateşkesi denetlemek üzere, sahada gözetim mekanizmalarına sahip bir uluslararası komite kurulması planlanıyor. Bu komite, insani koridorların güvenliğini sağlamak, sivilleri korumak ve olası ihlalleri takip etmekle görevlendirilecek.

cdfrgt
ABD Başkanı Donald Trump’ın Arap ve Afrika İşlerinden Sorumlu Başdanışmanı Massad Boulos (AFP)

İnsani sürecin başarısı, ateşkesin kalıcılığına ve yardımın ülke geneline etkin biçimde ulaşmasına bağlanıyor. Buna göre sağlam bir ateşkes, insani operasyonların başlaması için temel koşul olacak; bu da yardım ekiplerinin erişimini kolaylaştırarak yerinden edilmiş kişiler ile mültecilerin güvenli dönüşü için gerekli ortamın hazırlanmasına katkı sağlayacak.

Siyasi sürece ilişkin öneri ise eski rejim mensupları ve İslamcılar hariç, sivil güçlerin öncülüğünde bir geçiş süreci öngörüyor. Bu süreç, ordunun ve Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) ateşkese onay vermesiyle eş zamanlı olarak başlayacak ve savaşın sonlandırılmasına giden yolun ilk adımını oluşturacak.

Askeri alanda kapsamlı reform

Yol haritası ayrıca kapsamlı bir askeri reform sürecini de içeriyor. Buna göre Sudan İslami Hareketi ve Müslüman Kardeşler çizgisine yakın isimlerin ordu ve güvenlik kurumlarından çıkarılması, silahlı grupların entegrasyonu ve iki tarafla birlikte savaşan milis yapılanmalarının tasfiyesi planlanıyor. Amaç, sivil otoriteye tabi, birleşik ve profesyonel bir ordu ile yeniden yapılandırılmış güvenlik kurumları oluşturmak. Bu süreçte karar merciinin ordu veya HDK olmayacağı özellikle vurgulanıyor.

Öte yandan, eylül ayında ABD’li arabulucu Massad Boulos tarafından sunulan planın, Sudan hükümeti ile HDK temsilcilerine ateşkes ve kapsamlı bir insani süreç önerdiği biliniyor. Ancak Boulos 25 Kasım’da her iki tarafın da plana henüz onay vermediğini açıklamıştı.

Boulos o dönemde yaptığı açıklamada, tarafların ateşkesi ‘ön koşul olmadan’ kabul etmesinin önemine dikkat çekmiş; bunun can kayıplarını azaltmak, siyasi sürecin yeniden başlamasını sağlamak ve ülkenin sivil yönetime geçişi için gerekli koşulları oluşturmak açısından kritik olduğunu ifade etmişti.