Brüksel’den Tahran ve Washington’a nükleer anlaşma için son bir çaba sarf etme çağrısı

Avrupa Birliği Troykası, Borrell’in masaya sunduğu taslağı pazarlığa açık değil.

Rusya’nın müzakerelerdeki temsilcisi Ulyanov (sağda), İranlı heyete dahil olan Necefi ve Kemalvendi’nin Coburg Oteli’nden ayrılırken alınan görüntüsü. (AP)
Rusya’nın müzakerelerdeki temsilcisi Ulyanov (sağda), İranlı heyete dahil olan Necefi ve Kemalvendi’nin Coburg Oteli’nden ayrılırken alınan görüntüsü. (AP)
TT

Brüksel’den Tahran ve Washington’a nükleer anlaşma için son bir çaba sarf etme çağrısı

Rusya’nın müzakerelerdeki temsilcisi Ulyanov (sağda), İranlı heyete dahil olan Necefi ve Kemalvendi’nin Coburg Oteli’nden ayrılırken alınan görüntüsü. (AP)
Rusya’nın müzakerelerdeki temsilcisi Ulyanov (sağda), İranlı heyete dahil olan Necefi ve Kemalvendi’nin Coburg Oteli’nden ayrılırken alınan görüntüsü. (AP)

Brüksel'deki Avrupa Birliği Komisyonu, ‘nükleer anlaşmayı’ çöküşün eşiğinden uzak tutmayı amaçlayan yeni Viyana müzakerelerinin ikinci gününde, Washington ve Tahran'ı ‘son bir çaba sarf etmeye’ ve ‘açık siyasi kararlar almaya’ çağırdı. Avrupa Komisyonu Sözcüsü Peter Stano dün basına yaptığı açıklamada, “Son bir çabanın zamanı geldi” diyerek, müzakerelerin koordinatörü olarak Avrupa Birliği'nin, geçen ay yeni bir taslak metin önerdiğini ve artık herhangi bir ek manevra için gerekli alanın kalmadığını vurgualadı. Sözcü Stano; “Kapsamlı Ortak Eylem Planı’na (KOEP-nükleer anlaşma) dahil olan ülkelerin başkentleri tarafından net ve belirleyici siyasi kararlar alınması gerekiyor. Viyana’da devam eden süreç bu, bunun sonuçlara yol açacağını umuyoruz” ifadelerini kullandı.  
Tahran ve Washington arasındaki dolaylı görüşmeler, İran'ın baş müzakerecisi Ali Bakıri Kani ile Avrupa Birliği koordinatörü Enrique Mora arasında, perşembe günü Viyana’da yeniden başladı. İran, ABD tarafı ile doğrudan görüşmeyi reddettiği için, Enrique Mora, Bakıri Kani ile ABD'nin İran Özel Temsilcisi Robert Malley arasındaki mesaj trafiğine aracılık ediyor.  
Viyana’da ‘2015 nükleer anlaşmasının’ canlandırılması için yürütülen müzakereler, mart ayında, başta İran’ın ‘Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) ABD’nin ‘yabancı terör örgütleri’ listesinden çıkarılması talebi’ olmak üzere, Washington ve Tahran arasında çözülememiş konular nedeniyle askıya alınmıştı. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, 20 Temmuz'da İran ile ABD arasındaki anlaşmazlığı çözmek için taraflara yeni bir taslak metin sunduğunu duyurmuştu. Borrel söz konusu taslak metnin bir ‘orta yol’ önerdiğini belirterek, ‘tehlikeli bir nükleer krizin’ önüne geçilmesi için, taslak metnin kabul edilmesi gerektiğini vurgulamıştı. Reuters haber ajansı, İranlı yetkililere dayandırdığı haberinde, Tahran’ın bahsi geçen ‘taslak metinden’ memnun olmadığını ileri sürdü.   
 
Tavizler ve teşvikler 
Reuters’ın haberine göre, Viyana’da perşembe günü yapılan görüşmelerin ardından üst düzey bir Avrupalı yetkili, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, ‘İran'ın, Devrim Muhafızları Ordusu’nun terör listesinden çıkarılması talebinden geri adım attığını, bu konunun gelecekte ABD ile İran doğrudan görüşebildiğinde ele alınması üzerinde anlaşmaya varıldığını’ öne sürdü. 
İran’ın DMO’nun (terör listesinden) kaldırılması talebinde ısrarcı olmadığına dair iddialar, AB Yüksek Temsilcisi Borrell’in haziran ayındaki Tahran ziyaretinin ardından da gündeme gelmişti. Reuters o dönemde Avrupalı ve İranlı yetkililere dayandırdığı haberinde söz konusu iddialara yer vermişti. Reuters’a perşembe günü açıklama yapan bir İranlı yetkili, Tahran’ın ‘nükleer anlaşma’ ile ilgili kendi önerileri olduğunu ve DMO’ya uygulanan yaptırımların kademeli olarak kaldırılmasını teklif edebileceklerini söyledi. Ancak IRNA haber ajansı, İran nükleer müzakere heyetinde yer alan bir kaynağa dayandırdığı haberinde, İran’ın Devrim Muhafızları Ordusu’nun ABD’nin ‘yabancı terör örgütleri listesinden’ çıkarılması şartından vazgeçtiği yönündeki iddiaların ‘güvenilirlikten yoksun’ olduğunu bir kez daha vurguladı.
Bloomberg’in Avrupalı diplomatlara dayandırdığı haberine göre, askıda olan konular kısa bir zamanda çözülebilir. Ancak bu, Tahran ve Washington’da üst düzey siyasi kararlar alınmasına bağlı. Avrupalı diplomatlara göre İran, Devrim Muhafızları’nı ABD’nin terör örgütleri listesinden çıkarmanın yanı sıra eski Başkan Donald Trump’ın yaptığı gibi, hiçbir ABD başkanının nükleer anlaşmadan çekilmeyeceğinin garanti edilmesi yönündeki taleplerini geri çekti. Buna karşılık herhangi bir yeni ABD yönetiminin veya Kongre’nin anlaşmayı tekrar iptal etmesi halinde İran’a ekonomik fayda sağlayacak özel bir tazminat verilmesinin gündemde olduğu iddia edildi.  
Avrupalı diplomatlar, Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nın canlandırılması önündeki bir diğer engelin, İran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) daha önce bildirilmemiş yerlerde izine rastlanan nükleer bulgularla ilgili soruşturmasını sonlandırması talebi olduğunu aktardı. Nükleer anlaşmaya taraf olan Avrupalı ülkeler, İran’a ‘KOEP kapsamı dışında gerçekçi olmayan taleplerinden vazgeçmesi’ yönünde çağrıda bulundu. İngiltere, Fransa ve Almanya tarafından yapılan ortak açıklamada, “Taslak metin masadadır. Müzakerelerin sürdürülmesi söz konusu değildir. İran şimdi halen mümkünken anlaşmayı sonuçlandırmaya karar vermelidir” denildi.  

Viyana’daki atmosfer 
İran Atom Enerjisi Kurumu Sözcüsü Behruz Kemalvendi ve İran'ın Hukuk ve Uluslararası İşlerden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Rıza Necefi de Palais Coburg Otel’deki görüşmelere katıldılar. Avrupa Birliği koordinatörü Enrique Mora dün İran ve ABD heyeti ile ayrı ayrı görüşmelerini sürdürdü. İran’ın resmi haber ajansı İRNA, Kemalvendi’nin uzmanlar düzeyinde gerçekleştirilen toplantıya katıldığını bildirdi. İRNA Viyana’daki İran heyetinde yer alan bir yetkilinin şu sözlerini aktardı:
“Sürdürülebilir, dengeli bir anlaşma için görüşüyoruz, güven vermek güven doğurur. İran’dan talep edilenlerin bir kısmı siyasi baskı çerçevesindedir, siyasi konuların bize baskı aracı olarak kullanılmasını kabul etmiyoruz. Şimdi müzakereler kritik bir süreçten geçiyor, bazı konularda hızlı bir şekilde güvence almamız gerekiyor.”
Rusya’nın müzakerelerdeki temsilcisi Büyükelçi Mihail Ulyanov, İranlı Başmüzakereci Kani ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, “Müzakereler ciddi bir atmosferde gerçekleşiyor. Bitiş çizgisine ulaşmak kolay olmayabilir. Anlaşmaya varıp varmayacağımızı zaman gösterecek ancak müzakereler ciddiyetle yürütülüyor” dedi.  

Rusya ve Çin’den Tahran’a destek
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Kamboçya'nın başkenti Punom Pen'de düzenlenen Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) bakanlar toplantısının ardından yaptığı açıklamada, Rusya’nın Tahran’ın nükleer anlaşmadaki pozisyonunu desteklediğini söyledi ve ABD’yi ‘nükleer anlaşmaya’ dönmeye davet etti. TASS haber ajansına göre Lavrov, "Şimdi mesele şu ki Washington, değiştirilmiş bir planı yeni bir anlaşmanın konusu yapmaya çalışıyor. İranlılar ise anlaşmanın 2015'te müzakere edildiği gibi yapılmasında ısrar ediyor. Tahran'ın tutumunun tamamen meşru olduğuna inanıyoruz” ifadesini kullandı.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua Chunying da ülkesinin ‘nükleer müzakerelerin yeniden başlamasını memnuniyetle karşıladığını’ belirtti ve Pekin'in muhtemel ‘nükleer anlaşmayı koruma taahhüdünü’ yineledi. Sözcü Hua sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çin, tüm tarafların bu fırsatı değerlendirmesini, diplomatik çabalarını artırmasını, iyi niyet ve esneklik göstererek, çözüm bekleyen sorunları mümkün olan en kısa sürede çözmeye çalışmasını umuyor. ABD hatalarını tamamen telafi etmeli ve müzakerelerin erken sonuçlanması için çaba göstermelidir.”
IRNA haber ajansının aktardığına göre İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan cuma günü şu açıklamayı yaptı:
“Müzakere ekibi, İran'ın anlaşmadan ekonomik çıkar sağlaması için çalışıyor. Ülkemizin kırmızı çizgilerine uyarak, nükleer yeteneklerimizi ve teknolojilerimizi korumanın büyük önem taşıdığının da farkındalar."
Tahran'ın geçici Cuma İmamı Muhammed Cevad Hac Ali Ekberi, "Washington bir anlaşmaya varmak istiyorsa abartılı taleplerde bulunmayı bırakmalı" dedi. İran'ın baş müzakerecisi Ali Bakıri Kani de Viyana’ya gitmeden önce Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Müzakereleri ilerletmek için Viyana’ya gidiyoruz. Bu bir fırsat, anlaşmanın kurtarılması için top şimdi ABD’nin sahasında. Washington’ın olgunca bir tutum sergilemesi ve sorumlu bir şekilde davranması gerekir” ifadelerini kullandı. 



Sana’daki BM çalışanlarının peşinde: Bir tasfiyenin mi yoksa pazarlığın mı habercisi?

Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)
Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)
TT

Sana’daki BM çalışanlarının peşinde: Bir tasfiyenin mi yoksa pazarlığın mı habercisi?

Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)
Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)

Tevfik eş-Şenvâh

Husi milis grubu, onlarca tutuklu personelin kendi mahkemelerinde yargılanacağını duyurarak, Yemen'de faaliyet gösteren Birleşmiş Milletler (BM) ve kuruluşlarını hedef alan operasyonlarını sürdürüyor. Bu son hamle, kontrolü altındaki bölgelerde faaliyet gösteren yardım kuruluşlarının insani yardım çalışmalarını daha da aksatmakla tehdit ediyor. İran rejimi tarafından desteklenen milis grubu, tanınmayan Husi hükümetindeki Dışişleri Bakan Yardımcısı Abdulvahid Ebu Ras aracılığıyla, “43 yerel BM personeli, geçen ağustos ayında Sana'da üst düzey Husi liderlerini hedef alan İsrail hava saldırısına karıştıkları şüphesiyle yargılanacak” tehdidinde bulundu.

Reuters'a verdiği röportajda Husi lider, örgüt teşkilatlarının icraatlarını “yargının tam denetimi altında yürüttüğünü ve savcılığın atılan her adımdan haberdar edildiğini” belirtti. Yukarıda bahsi geçen iddiaya dayanarak, Ebu Ras, BM personelini tehdit edip “sürecin sorunsuz bir şekilde sonuna kadar devam edeceğini, yargılamaların yapılıp kararların verileceğini” söyledi. Bu suçlamalar, Umman Sultanlığı'nda ikamet eden Husi Resmi Sözcüsü ve Baş Müzakerecisi Muhammed Abdusselam tarafından da doğrulandı. Bu arada, meşru Yemen hükümeti ve BM, kötü psikolojik ve sağlık koşullarıyla bilinen Husi gözaltı merkezleri ve gizli hapishanelerinde tutulan onlarca sivil çalışanın güvenliğini tehdit eden bu eylemleri kınadı.

Uzlaşı ve şantaj

Husi yetkili Ebu Ras, yaptığı açıklamada, soruşturmaların “Dünya Gıda Programı içindeki bir hücrenin (Husi) hükümetinin hedef alınmasında rol oynadığını” ortaya çıkardığını iddia etti. Bu, tehlikeli bir suçlama ve onlarca tutukluyu, 2021'de Sana'daki Tahrir Meydanı'nda benzer suçlamalarla kurşuna dizilerek infaz edilen birkaç tutuklununkine benzer bir kaderle karşı karşıya bırakıyor. O dönemde insan hakları örgütleri bu suçlamaları “yalan ve uydurma” olarak nitelendirmişti. Yemenli olan tutuklu BM personeli de, Yemen yasalarına göre idam cezasına çarptırılma tehdidi ile karşı karşıya. Dünya Gıda Programı henüz bir açıklama yapmadı, ancak BM, Yemen'deki personeli veya operasyonları ile istihbarat faaliyetleri arasında herhangi bir bağlantı olduğunu defalarca reddetti.

Gözlemciler, Husilerin bu açıklamalarının, milis grubun insani yardım kuruluşlarının faaliyetleri üzerinde kontrol kurmaya, onları doğrudan güvenlik denetimine tabi tutmaya, dahası bu sorundan kâr elde etmeye çalışırken, suçlayıcı söylemine bağlı kaldığını yansıttığını düşünüyor.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Husilerin suçlamaları, Husi Sözcüsü ve Baş Müzakerecisi Muhammed Abdusselam tarafından da doğrulandı. Abdusselam, Husilerin “söz konusu kişilerin insani yardım kisvesi altında casusluk faaliyetlerinde bulundukları” iddialarını yineleyerek, milis grubunun bunu kanıtlayacak “kanıt ve belgelere” sahip olduğunu belirtti. Ancak, “BM ile koordinasyon içinde adil çözümler bulmaya istekli olduklarını” da sözlerine ekledi. Husi Sözcüsünün adil çözümlerden bahsetmesi, Husilerin BM ile bir tür uzlaşıya varmak için müzakere yönünde açık bir girişimde bulunduğunu gösteriyor. Bu durum, Yemen hükümetinin Husilerin onlarca tutuklunun serbest bırakılması karşılığında siyasi ve maddi kazanımlar elde etmek için BM'ye şantaj yaptığı yönündeki suçlamalarını destekliyor.

BM'ye göre, Husiler en az 59 çalışanını tutuklu tutuyor. Bu tutuklamaları “keyfi” olarak nitelendiren BM, çalışanları ile diğer tüm tutukluların derhal serbest bırakılmasını talep etti.

Acının neden olduğu histeri ve infaz kabusu

Bu sert Husi icraatları, milislerin bir dizi acı verici İsrail saldırısının ardından yaşadığı son derece hassas bir siyasi ve güvenlik durumu bağlamında yorumlanıyor. Bu saldırıların sonuncusu, geçen ağustos ayı sonunda hükümetlerinin tasfiyesi ile sonuçlanmıştı. Saldırı ile Husi hükümetinin toplantısına ev sahipliği yapan liderin evi sarsılırken, hava saldırıları derin bir karışıklığa yol açtı. Milis grubunun gergin davranışlarında belirgin bir çalkantıya neden oldu. Bu durum, lider kadrosu içinde karşılıklı ihanet suçlamaları ve güvensizlik şeklinde ifade buldu. Aldığı darbeyi absorbe etmek için de, Husi grubu, gazetecileri, aktivistleri ve insani yardım kuruluşları ile uluslararası kuruluşların çalışanlarını hedef alan kaçırma ve zorla kaybetme eylemlerini yoğunlaştırdı. Gözlemcilere göre alınan darbe, Husileri histeriye sürükleyen ciddi ve eşi benzeri görülmemiş bir güvenlik ihlali olarak değerlendirildi. Yine gözlemcilere göre Husiler, bu eylemler aracılığıyla, insan kaynaklarını hedef alan operasyonların durdurulması karşılığında uluslararası topluma ve BM'ye şantaj yapmaya çalışıyor. İnsan kaynaklarını hedef alan son saldırı örneği, iki hafta önce, öldüğünü duyurdukları örgütün önde gelen liderlerinden ve örgüt liderinin yakın dostu olan Genelkurmay Başkanı Muhammed el-Gamari'ydi. Ne var ki şantaj, BM ve uluslararası toplumun Yemen'de 10 yılı aşkın süredir devam eden savaştan etkilenen milyonlarca sivile yardım çabalarını baltalamakla da tehdit ediyor. Nitekim Hacca (kuzey) ve Hudeyde (batı) vilayetlerinin çeşitli bölgelerine dağılmış yerinden edilmiş kişilerin çaresizce yaşadığı kamplardaki binlerce aileye yapılan insani yardım askıya alındı. Yardımların askıya alınması, halihazırda çok sayıda yerinden edilmiş kişinin ölümüne yol açtı.

Cuma günü BM, Husilerin hava saldırısının ardından 36 yerel çalışanını tutukladığını duyurdu. Kaç kişinin yargılanacağı henüz belirsizliğini koruyor.

Husilerin son günlerde Sana'daki birkaç BM ofisine baskın düzenlediğini belirtmekte de fayda var; uluslararası örgüt, bu eylemi ülkedeki insani yardım çalışmalarını engelleyen tehlikeli bir gerilimi tırmandırma adımı olarak değerlendirdi.

BM Genel Sekreter Sözcü Yardımcısı Farhan Haq ise, aralarında yabancı personelin de bulunduğu yüzlerce BM personelinin halen Husi kontrolündeki bölgelerde bulunduğunu belirtti.

Hükümet bu eylemleri kınıyor

Bu olaylar, insani yardım çalışanlarının karşı karşıya olduğu baskıcı ortamı ve ciddi tehlikeleri gözler önüne seriyor. Zira keyfi tutuklamalar ve ev baskınları, milis grubun İsrail için çalışan hücreleri tutuklama bahanesiyle korku yaymak ve muhalif sesleri susturmak için uyguladığı bilinen ve yerleşik bir politika haline geldi.

Bu doğrultuda Yemen hükümeti, Husi liderlerinin BM ve insani yardım kuruluşu çalışanlarına yönelik kışkırtma kampanyasını ve tutuklamalarını, milis grubun insani yardım çalışanlarına karşı işlediği suçları haklı çıkarmayı amaçlayan asılsız suçlamaları kınadı.

Milisler, başkent Sana ve diğer bazı şehirlerin kontrolünü ele geçirdiklerinden beri, siyasi muhaliflere ve sadakatsizliğinden şüphelendikleri herkese karşı geniş çaplı operasyonlar yürütüyorlar, onları sahip oldukları gizli hapishanelerde alıkoyuyorlar ve tutuklular burada çeşitli işkencelere maruz kalıyorlar.


Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Cumhurbaşkanı Şara, Trump ile yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile ABD arasında yeni bir sayfa açılmasını görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
TT

Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Cumhurbaşkanı Şara, Trump ile yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile ABD arasında yeni bir sayfa açılmasını görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani bugün yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın bu ay Beyaz Saray'ı ziyaret edeceğini duyurdu. Bu ziyaret, bir Suriye cumhurbaşkanının Washington'a yaptığı ilk tarihi ziyaret olacak.

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack dün Şara’nın Washington'ı ziyaret edeceğini açıklamıştı. Daha sonra Beyaz Saray’dan bir yetkili, Şara’nın 10 Kasım'da Washington'ı ziyaret edeceğini açıklamasında bulundu.

Manama’daki Diyalog Forumu sırasında açıklamalarda bulunan Şeybani, ülkenin yeniden inşasının Şara’nın bu ay Washington'a yapacağı ziyaret sırasında tartışılacak konular arasında yer alacağını belirterek “Suriye'nin kutuplaşmanın merkezi olmasını istemiyoruz, aksine herkesle aynı yolda ilerleyerek iş birliği ve açıklığa dayalı ilişkiler kurmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Suriye Dışişleri Bakanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yaptırımların kaldırılması ve ABD ile Suriye arasında yeni bir sayfa açılması başta olmak üzere birçok konu tartışılıyor. İki ülke arasında çok güçlü bir ortaklık kurulmasını istiyoruz.”

ABD Dışişleri Bakanlığı'na göre daha önce hiçbir Suriye cumhurbaşkanı Washington'a resmi ziyarette bulunmadı. Şara, eylül ayında New York'ta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda bir konuşma yapmıştı.

ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan'da Şara ile bir araya gelmişti. Bu buluşma, 25 yıldır bir Suriye cumhurbaşkanı ile ABD başkanı arasında gerçekleşen ilk görüşmeydi.

ergty
ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın da katılımıyla Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile bir araya geldi (SPA)

Ülkesinin ‘kabul edilebilir’ bir iç güvenlik istikrarına sahip olduğunu ve Suriye'nin terör ve uyuşturucu ile mücadelede bölgesel bir ortak haline geldiğini belirten Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani, “Bazı zorluklarla karşılaştık, ancak pes etmedik ve eski rejim tarafından 250 binden fazla kişi kayıp” dedi. Suriye halkının tüm kesimleri için yasanın temel alınmasını istediğini vurgulayan Şeybani, “Suriye'de sivil barışı teşvik etmeye kararlıyız” diye ekledi.

Trump ile Şara arasında geçtiğimiz mayıs ayında Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi ülkelerin liderleriyle yaptığı toplantının oturum aralarında gerçekleşen görüşme, Suriye için önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirildi.

Associated Press'e (AP) konuşan ABD’li bir yetkiliye göre Şara’nın, Washington ziyareti sırasında ABD öncülüğündeki DAEŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’na (DMUK) katılmak için bir anlaşma imzalaması bekleniyor.


Hamas, CENTCOM'un ‘yardımları yağmaladığı’ iddiasını yalanladı: “Bunlar asılsız iddialar”

CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
TT

Hamas, CENTCOM'un ‘yardımları yağmaladığı’ iddiasını yalanladı: “Bunlar asılsız iddialar”

CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü

Hamas Hareketi tarafından bugün yapılan açıklamada, ABD Merkez Komutanlığı'nın (CENTCOM) ‘Hamas’ın bir yardım kamyonunun yağmalandığı’ yönündeki iddiaları kınanırken bu iddialar ‘yanlış ve asılsız’ olarak nitelendirdi.

Açıklamada, CENTCOM’un iddialarının, zaten sınırlı olan insani yardımın azaltılmasını meşrulaştırmak ve uluslararası toplumun Gazze Şeridi’ndeki sivillerin kuşatılması ve açlık çekmesini sona erdirememesini örtbas etmek amacıyla ortaya atıldığı belirtildi.

Hamas, uluslararası veya yerel kurumların ve yardım konvoylarında çalışan sürücülerin hiçbirinin bu tür bir olayı rapor etmediğini yahut herhangi bir şikâyette bulunmadığını vurguladı.

CENTCOM dün öğleden sonra, Gazze Şeridi üzerinde uçan bir ABD insansız hava aracı (İHA) tarafından çekilen görüntüleri yayınladı. CENTCOM’un iddiasına göre görüntülerde Hamas üyeleri bir yardım kamyonuna saldırıyor, şoförüne saldırıyor ve içeriğini yağmalıyor, ardından bilinmeyen bir yere kaçıyor.

Öte yandan bunlar, CENTCOM’un Gazze’deki ateşkesi izlemek için Gazze Şeridi semalarında gerçekleştirdiği uçuşlardan yayınlanan ilk görüntüler oldu.

İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'un Ynet adlı internet sitesine göre CENTCOM, videonun 31 Ekim'de çekildiğini ve Hamas üyelerinin Han Yunus'un kuzeyine yardım götüren insani yardım konvoyuna ait bir kamyonu yağmaladığını gösterdiğini açıkladı.

CENTCOM’un açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“Kiryat Gat'taki koordinasyon merkezi, Hamas ile İsrail arasındaki ateşkes anlaşmasının uygulanmasını izlemek için konvoyun üzerinde uçan bir ABD MQ-9 uçağından hava gözetimi yoluyla bir rapor aldı. Raporda, silahlı adamların sürücüyü saldırıya uğrattığı ve yardım malzemelerini ve kamyonu çaldığı belirtildi.”

Sürücünün yolun ortasına sürüklendiği ve yerde yatırıldığı belirtilen açıklamada, sürücünün durumunun halen bilinmediği ifade edildi.