Mısır’dan enerji ve ihracat başlıklarında yeni plan

Mısır Enerji ve Petrol Bakanı Tarık el-Molla, İsrailli mevkidaşı Karine Elharrar ile çevrimiçi bir görüşme gerçekleştirdi. (Mısır Bakanlar Kurulu Başkanlığı)
Mısır Enerji ve Petrol Bakanı Tarık el-Molla, İsrailli mevkidaşı Karine Elharrar ile çevrimiçi bir görüşme gerçekleştirdi. (Mısır Bakanlar Kurulu Başkanlığı)
TT

Mısır’dan enerji ve ihracat başlıklarında yeni plan

Mısır Enerji ve Petrol Bakanı Tarık el-Molla, İsrailli mevkidaşı Karine Elharrar ile çevrimiçi bir görüşme gerçekleştirdi. (Mısır Bakanlar Kurulu Başkanlığı)
Mısır Enerji ve Petrol Bakanı Tarık el-Molla, İsrailli mevkidaşı Karine Elharrar ile çevrimiçi bir görüşme gerçekleştirdi. (Mısır Bakanlar Kurulu Başkanlığı)

Mısır hükümeti, küresel ekonomik kriz ve Rus-Ukrayna savaşının yansımalarıyla yüzleşmek amacıyla, enerji tüketimini rasyonelleştirmek için bir plan başlattı. Kahire, planın İsrail dahil bir dizi Akdeniz ülkesiyle yapılan anlaşmalar yoluyla sadece elektrik alanında ayda yaklaşık 450 milyon dolar tasarruf sağlama ve bunun Mısır hükümetinin doğal gaz ihracatı için bölgesel bir merkez olma rolünü geliştirme çabalarıyla bağlantılı olduğu bildirdi.
Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli önceki akşam, hükümetin Akdeniz kıyısındaki el Alameyn kentinde gerçekleştirdiği toplantının ardından, enerji tüketimini rasyonelleştirmek için hazırlanan hükümet planının duyurusunu yaptı.
Medbuli açıklamasında şunları söyledi:
“Rusya-Ukrayna kriziyle bağlantılı olarak dünyanın çeşitli enerji kaynaklarında tanık olduğu kriz ışığında, elektrik veya doğal gazla ilgili her türlü enerji tüketimini rasyonelleştirmek için entegre bir plan uygulamalıyız.”
Söz konusu planın mevcut küresel koşullar ışığında enerji kaynaklarının sürdürülebilirliğini sağlamak için mekanizmaların ve rasyonalizasyon yönteminin geliştirilmesini içerdiğine değinen Başbakan, elektrik tüketiminin azaltılması halinde hükümetin ayda 450 milyon dolar tasarruf sağlayacağına dikkat çekti. Halihazırda elektrik santrallerinde tüketilen gazın ihracat değeri olduğunu vurgulayan Medbuli, planın hükümet binalarındaki tüketimi rasyonalize ederek başlatılacağını vurguladı.
Ekonomist ve Bankacılık Uzmanı Dr. İzzettin Hasaneyn, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şu değerlendirmelerde bulundu:
“Ukrayna krizinin Mısır üzerindeki yansımaları oldukça büyük ve etkileri çeşitli sektörlerde farklı şekillerde kendini gösteriyor. Bu nedenle Mısır'ın bütçe açığıyla yüzleşmek için tüketimi rasyonelleştirmeye ve hükümet harcamalarını azaltmaya doğru ilerlemesi çok önemli.”
Hasaneyn ayrıca elektrik tüketiminin rasyonelleştirilmesinin bu alandaki en önemli başlıklardan biri olduğunu vurguladı.
Bu bağlamda Mısır hükümeti dünyanın çeşitli ülkelerine doğal gaz ihracatı için bölgesel bir merkez olma çabalarını sürdürüyor. Kahire ve Tel Aviv, bölgede enerji güvenliğini sağlamak için iş birliklerini geliştirme konusunda anlaştılar. Mısır Enerji ve Petrol Bakanı Tarık el-Molla, İsrailli mevkidaşı Karine Elharrar ile önceki akşam gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde, bölgedeki doğal gaz sektöründeki son gelişmeler ve Avrupa Birliği'nin (AB) enerji ihtiyaçlarının bir kısmının güvence altına alınmasına katkıda bulunmak için ikili iş birliğini ele aldı.
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi geçtiğimiz ay Almanya'ya yaptığı ziyarette, ülkesinin Avrupa’daki enerji krizinin etkilerini hafifletmek için Doğu Akdeniz’deki gazın Avrupa’ya ihraç edilmesine kolaylık sağlayacağını açıklamıştı.
Hasaney konuya dair değerlendirmesinde Dimyat ve Raşit’teki iki büyük fabrikanın sıvılaştırılmış gaz ihracatı için küresel bir merkez olarak kabul edildiğini belirterek Rusya-Ukrayna savaşının yansımaları ve Avrupa'daki gaz ve enerji üzerindeki etkisi ışığında Mısır’ın bu alanda çok büyük bir öneme sahip olacağını vurguladı.
Mısır-İsrail görüşmelerinde, iki taraf ve Avrupa Birliği arasında imzalanan üçlü mutabakat muhtırasının uygulama planındaki gelişmelerin yanı sıra koordineli çalışma grubunda atılacak bir sonraki adımlar ele alındı. Ayrıca Mısır'ın önümüzdeki kasım ayında ev sahipliği yapacağı 27'inci Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı (COP27) kapsamında potansiyel iş birliği alanları görüşüldü.
Doğu Akdeniz Gaz Forumu, Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan liderleri arasında Girit Zirvesi sırasında ortaya atılan Mısırlı bir girişim ile Ekim 2018'de kuruldu. Forumun tüzüğü, Mart 2021'de Güney Kıbrıs, Mısır, Yunanistan, İsrail, İtalya, Ürdün ve Filistin üyeliğiyle yürürlüğe girerken girişime daha sonra Fransa’da katıldı. Forumda Dünya Bankası ve Avrupa Birliği'nin yanı sıra ABD’de de gözlemci olarak katıldı.
Geçtiğimiz haziran ayı ortasında Mısır, İsrail ve AB, İsrail'den Avrupa'ya doğalgaz taşınacağı konusunda bir mutabakat zaptı imzaladı.
Mısır Petrol Bakanı düzenlenen basın açıklamasında, Doğu Akdeniz Gaz Forumu üyeleriyle ikili ve çok taraflı iş birliğinin, hızlı ve sürekli değişimlere sahne olan enerji piyasasının dinamikleri ışığında öncelikli hale geldiğini söyledi.
Elharrar da Mısır’ın İsrail için başta enerji olmak üzere tüm sektörlerde önemli bir ortak olduğuna dikkati çekerek ‘bölgede enerji güvenliğini sağlamak için iki ülke arasında gelecekteki iş birliğini güçlendirmenin önemini’ vurguladı. İsrailli Bakan ayrıca, COP27’nin bölgenin iklim değişikliği kriziyle yüzleşmedeki önemini göstereceğini bildirdi.
Kahire yönetimi tarafından yapılan açıklamaya göre Mısır, petrol ve doğal gaz ticaretinde bölgesel bir merkeze dönüşmeyi hedefliyor. Mısır, Nisan 2022'nin sonuna kadar petrol sektörüne yaklaşık 1,2 trilyon cuneyh yatırım yaptı.



El-Hakim, silahların devletle sınırlandırılmasını istiyor

Irak güvenlik güçleri, Suriye topraklarında bir operasyon düzenlediklerini ve DEAŞ liderlerini tutukladıklarını açıkladı (Hükümet medyası)
Irak güvenlik güçleri, Suriye topraklarında bir operasyon düzenlediklerini ve DEAŞ liderlerini tutukladıklarını açıkladı (Hükümet medyası)
TT

El-Hakim, silahların devletle sınırlandırılmasını istiyor

Irak güvenlik güçleri, Suriye topraklarında bir operasyon düzenlediklerini ve DEAŞ liderlerini tutukladıklarını açıkladı (Hükümet medyası)
Irak güvenlik güçleri, Suriye topraklarında bir operasyon düzenlediklerini ve DEAŞ liderlerini tutukladıklarını açıkladı (Hükümet medyası)

Irak'taki "Koordinasyon Çerçevesi" ittifakının liderlerinden Ammar el-Hakim, devletin güç kullanımında tekel sahibi olması gerektiğini belirterek, silahların ülkedeki karar vericiler üzerinde baskı aracı olarak kullanılmaması gerektiğini vurguladı.

El-Hakim dün yaptığı konuşmada, "Silahlar, anayasaya uygun olarak, Irak halkının ve siyasi partilerinin iradesiyle, dışarıdan dayatmalarla değil, devletin elinde olmalıdır" dedi.

Hikmet Hareketi partisinin lideri el-Hakim, karar vericiler üzerinde baskı kurmak için devlet dışında silah kullanılmasına karşı olduğunu ifade etti.

El-Hakim'in partisinin liderlerinden Fahd el-Cuburi, "Washington, yeni hükümette grupların yer alması konusunda çekincelerini dile getirdi" dedi.

Son dönemde parlamentoda birkaç sandalye kazanan ve silahlı bir fraksiyon olan İmam Ali Tugayları ise "devletin elindeki silahların tekelleştirilmesini ve Haşdi Şabi Güçlerinin güçlendirilmesini" savundu. Tugayların genel sekreteri Şibl el-Zaidi, yaptığı açıklamada, "fraksiyonel güçlerin seçimlerdeki önemli zaferi, onları önemli bir sınavın önüne koyuyor" ifadelerini kullandı.


Lübnan-İsrail müzakereleri için güvenlik-ekonomik bir yol

Avichai Adraee'nin "X" sitesindeki paylaşımına göre "Hizbullah'ın gizli deniz kuvvetleri dosyasının komuta yapısı"
Avichai Adraee'nin "X" sitesindeki paylaşımına göre "Hizbullah'ın gizli deniz kuvvetleri dosyasının komuta yapısı"
TT

Lübnan-İsrail müzakereleri için güvenlik-ekonomik bir yol

Avichai Adraee'nin "X" sitesindeki paylaşımına göre "Hizbullah'ın gizli deniz kuvvetleri dosyasının komuta yapısı"
Avichai Adraee'nin "X" sitesindeki paylaşımına göre "Hizbullah'ın gizli deniz kuvvetleri dosyasının komuta yapısı"

Lübnan ile İsrail arasındaki müzakereler güvenlik-ekonomi yönüne doğru kayarken, Tel Aviv Hizbullah'ın kapasitesini “abartma” politikası izliyor ve bu Lübnan'da, yeni bir saldırıya zemin hazırladığı endişelerini artırıyor.

Lübnan ve İsrail arasındaki düşmanlıkların sona ermesini izlemekle görevli komite, sivillerin de katılımıyla ikinci toplantısını Lübnan'ın güneyindeki Nakura'da gerçekleştirdi. Beyrut'taki ABD Büyükelçiliği'nden yapılan açıklamada, görüşmelerin "sınırın her iki tarafındaki sakinlerin evlerine dönmesinin önemi" üzerinde yoğunlaştığı belirtildi. Bu arada, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi, toplantıda Hizbullah'ın silahsızlandırılmasının yanı sıra, Hizbullah tehdidinin ortadan kaldırılması ve sınırın her iki tarafındaki sakinlerin kalıcı güvenliğinin sağlanması konusunda ortak çıkarı göstermek amacıyla ekonomik projelerin güçlendirilmesinin de ele alındığını duyurdu.

Bu arada, İsrail ordusu, bir yıl önce Kuzey Lübnan'da bir komando operasyonunda kaçırılan ve Hizbullah subayı olarak tanıtılan İmad Amhaz'ın video kayıtlarını yayınladı. Kayıtlarda Amhaz, hem Hizbullah'a hem de İran'a ait deniz kuvvetlerine liderlik ettiğini itiraf ediyor; bu da Tel Aviv'in Washington'u "Hizbullah'a saldırmanın gerekliliğine" ikna etme kampanyasının bir parçası olabileceği endişelerini artırdı.

Buna karşılık, Lübnan'la ilgili Paris toplantıları, ilgili üç başkentin (Paris, Washington ve Riyad) ordunun performansından ve silah kontrol planının ilk aşamasını bu yılın sonuna kadar tamamlama taahhüdünden memnun kalmasıyla sonuçlandı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre toplantıda, orduyu desteklemek amacıyla önümüzdeki şubat ayında uluslararası bir konferans düzenlenmesi konusunda anlaşmaya varıldı.


Lübnan ordusunu desteklemek için düzenlenen Paris toplantısının sonuçlarına Fransız bakışı

Duman
Duman
TT

Lübnan ordusunu desteklemek için düzenlenen Paris toplantısının sonuçlarına Fransız bakışı

Duman
Duman

Paris, Fransız başkentinde yapılan üç ayrı toplantının başarılı geçtiğini ve bu görüşmelerin en önemli sonucunun, Fransa, ABD ve Suudi Arabistan’ın Lübnan makamları ile Lübnan ordusuna yönelik ortak ve tam desteklerinin teyit edilmesi olduğunu bildirdi. Bu kapsamda, Savunma Bakanlığı’nda Lübnan Ordu Komutanı Rudolf Heykel ile Fransa Genelkurmay Başkanı Fabien Mandon arasında görüşme yapılırken, ardından üç ülkenin özel temsilcileri bir araya geldi. Son olarak bu temsilcilerle Heykel, Elysee Sarayı’nda görüşmelerini sürdürdü. Paris’e göre ilgili üç başkent (Paris, Washington ve Riyad), Lübnan ordusunun performansını ve devletin silahların yalnızca devletin elinde toplanmasını öngören planın ilk aşamasını yıl sonuna kadar tamamlama konusundaki kararlılığını olumlu değerlendiriyor. Elde edilen sonuçların tatmin edici bulunması üzerine, Lübnan ordusuna destek amacıyla planlanan uluslararası konferansın gelecek yıl şubat ayında düzenlenmesi konusunda mutabakata varıldı. Paris, konferans hazırlıkları için üçlü bir komite kurulmasının, Lübnan ordusunun attığı adımlara duyulan ciddiyeti ve Lübnan makamlarına olan güveni yansıttığını vurguladı.

Fransa’ya göre üç ülke, planlanan konferansın başarıya ulaşması için gerekli koşulları oluşturmayı hedefliyor. Konferansın, Lübnan devletinin egemenliğini yeniden tesis etmesine katkı sağlaması, siyasi ve mali destek sunması, aynı zamanda orduya ve Lübnan makamlarına duyulan güvenin bir göstergesi olması amaçlanıyor. Bu çerçevede, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararının uygulanmasına yönelik hedeflere de destek verilmesi öngörülüyor.

Öte yandan, Fransız girişimiyle üç başkent, Paris’in çağrısı doğrultusunda Lübnan ordu birliklerinin sahadaki faaliyetlerine daha fazla dikkat çekilmesi, bu faaliyetlerin belgelenmesi ve mevcut tüm imkânlarla kamuoyuna yansıtılması konusunda uzlaştı. Bu amaçla Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü’nün (UNIFIL) imkânlarından da yararlanılması planlanıyor. Böylece ordunun, özellikle Litani Nehri’nin güneyinde silahların devlet tekelinde toplanmasını öngören ilk aşamadan başlayarak, kendisine verilen görevleri yerine getirdiğinin ortaya konulması ve planın sonraki aşamalarının hayata geçirilmesinin sağlanması hedefleniyor.

Paris’te yapılan görüşmelerde Rudolf Heykel’in, planın ilk aşamasına ilişkin hedeflerin yüzde 95’inin gerçekleştirildiğini ve belirlenen sürenin uzatılmasını talep etmediğini vurgulaması dikkat çekti. Ancak üç başkent, gerekli görülmesi hâlinde sürenin birkaç hafta uzatılmasına engel bir durum olmadığı görüşünde. Heykel’in, kuvvetlerinin elde ettiği sonuçları ayrıntılı verilerle aktardığı, ayrıca özellikle UNIFIL güçlerinin Güney Lübnan’dan çekilmeye başlamasıyla birlikte üstleneceği ilave görevler doğrultusunda silah ve mali desteğe duyulan ihtiyacı dile getirdiği belirtildi. Paris, uluslararası konferans kapsamında Lübnan’a sağlanacak desteğin yalnızca orduyla sınırlı kalmayacağını, diğer güvenlik güçlerini de kapsayacağını, böylece ordunun temel görevlerine odaklanırken, iç güvenliğin, iç güvenlik birimlerince sağlanmasının hedeflendiğini ifade ediyor.

Fransız çevreler, Lübnan’da savaşın yeniden patlak verme riskinin ortadan kaldırılmasının hayati önem taşıdığına dikkat çekiyor. Bu nedenle, Vatan Kalkanı planının ilk aşamasının tamamlanmasıyla birlikte Lübnan makamlarının Litani Nehri’nin güneyinde tam denetimi yeniden tesis edebilmesinin, ikinci aşamanın önünü açacağı vurgulanıyor. Böyle bir gelişmenin, bir yandan uluslararası toplumun beklentilerine yanıt oluşturacağı, diğer yandan da planlanan konferansta Lübnan’a destek verilmesinin temel gerekçelerinden biri olacağı değerlendiriliyor. Bu yaklaşımın, uluslararası toplumun niyet beyanlarından ziyade somut sonuçlara odaklanma anlayışıyla örtüştüğü belirtiliyor.

Lübnan ordusuna yönelik desteğin, ekonomik destek ve Lübnan’dan talep edilen reformlarla bağlantılı olarak düzenlenmesinin öngörülen yeniden imar konferansı için de geçerli olduğu kaydediliyor.

Lübnan içinde ve dışında, ordunun sahadaki faaliyetlerinin doğrulanmasına yönelik ek mekanizmalar konusunda çok sayıda soru gündeme geliyor. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre bu sorular arasında özellikle iki başlık öne çıkıyor: Denetim sürecinin bireysel konutları kapsayıp kapsamayacağı ve UNIFIL birliklerinin Lübnan ordu birliklerine sistematik ve kapsamlı şekilde eşlik edip etmeyeceği. Paris, Litani’nin güneyindeki tüm konut ve özel mülklerin aranmasının kesinlikle gündemde olmadığını vurguluyor. Buna göre arama işlemleri, yalnızca mekanizmanın mevcut bir tehdit ve geçen yıl kasım ayında varılan ateşkes anlaşmasının ihlal edildiğini teyit etmesi durumunda söz konusu olacak ve bu durumda Lübnan ordusundan arama yapması istenecek. Paris, bu yaklaşımın güneyde yaşayan halkın endişelerini gidermeyi amaçladığını ifade ediyor.

Paris, mevcut mekanizmanın yanına yeni bir mekanizma ekleme niyeti olmadığını vurguluyor; aksine, şu ana kadar uygulanan mekanizmadan azami derecede yararlanmanın, Lübnan askerî birimlerinin çalışmalarını mevcut imkânlarla destekleyecek bir kaynak oluşturacağı değerlendiriliyor. UNIFIL’in Lübnan ordusunun operasyonlarına katılımına gelince, Paris bunun hâlihazırda gerçekleştiğini belirtiyor ve UNIFIL birliklerinin ordunun faaliyetlerini destekleyici veya gözlemci rolü üstlenebileceğini, böylece ordunun kendisine verilen görevleri yerine getirdiğinin gösterilmesinin sağlanacağını ifade ediyor. Bu durum, özellikle İsrail kaynaklı anlatının tersine ordunun görevlerini yerine getirdiğini vurgulamayı amaçlıyor. Fransız kaynaklar, üç başkent arasında bu konuda tam bir uyum bulunduğunu ve bunun, ordunun desteklenmesine yönelik konferansın şubat ayında düzenlenmesini kolaylaştırdığını belirtiyor. Toplantı tarihinin kesin olarak belirlenmemesi ise o ay içinde gerçekleşecek çeşitli etkinlikler ve takvimler dikkate alınarak en yüksek katılımın sağlanacağı uygun tarihin seçilmesine yönelik bir tedbir olarak açıklanıyor. Paris’in bu yaklaşımı, ABD’nin Lübnan makamlarının 1701 sayılı kararı ve ordunun planını ne ölçüde ciddiyetle uygulayacağı konusundaki şüpheleriyle bağlantılı.

Paris, Vatan Kalkanı planının birinci aşamasından ikinci aşamasına geçişin büyük zorluklarla karşılaşacağını öngörüyor. Bunun başlıca nedeni, Hizbullah’ın silahlarını teslim etmeyi reddetmesi ve üzerinde mutabık kalınan ateşkesin yalnızca Litani Nehri güneyini kapsadığı görüşünde olması. Bu nedenle, iki ay içinde düzenlenecek orduya destek konferansının, Lübnan makamlarının ikinci aşamaya geçişi için güçlü bir ivme sağlayacağı değerlendiriliyor.

Sonuç olarak, Paris’te yapılan toplantılar, orduya ilişkin ortak anlayışın ve ilave desteğin sağlanması yönünde hedeflenen amaca ulaştı. Aynı zamanda, uluslararası konferansın düzenlenmesi, Lübnan makamlarına, İsrail baskısı ve Hizbullah’ın etkisi arasında sıkışmış durumda oldukları bir ortamda destek sağlanması anlamına geliyor.