İstanbul'da yayılımı artan "Aedes" sivrisineği alerjik reaksiyona yol açıyor

Alerji ve Astım Derneği Başkanı Prof. Dr. Akçay, "Aedes sivrisineğinin ana belirtilerini gözlemlediğimizde çocuklar üzerinde sokma işleminden sonra normal sivrisineğe oranla daha büyük ve yara formunda belirtiler bıraktığını görmekteyiz." dedi.

AA
AA
TT

İstanbul'da yayılımı artan "Aedes" sivrisineği alerjik reaksiyona yol açıyor

AA
AA

"Aedes" türü sivrisineklerin insanları ısırdıklarında normal sivrisineğe oranla daha büyük yara formunda belirtiler bıraktıkları, alerjik ve immünolojik rahatsızlıklara neden olduklarına ilişkin uyarı yapan uzman doktorlar, vatandaşlardan önlem almalarını istedi.
Alerji ve Astım Derneği ile Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneğinden uzmanlar, İstanbul çevresinde görülmeye başlanan ve bulaştırdığı zika virüsüyle sarıhumma hastalığına neden olan "Aedes" türü sivrisineklere ilişkin açıklamada bulundu.
Açıklamada görüşlerine Alerji ve Astım Derneği Başkanı, Çocuk Alerji ve Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Akçay, "Aedes" türü sivrisineklerin Doğu Karadeniz bölgesinde, Artvin'den başlayarak Giresun sınırına kadar yerleşik bir popülasyona ev sahipliği yaptığı ve Batum'dan Kırım Yarımadası'na doğru yayılım gösterdiğini kaydetti.
Aedesin virüs taşıma, bulaş gösterme kapasitesi yüksek ve yayılmacı bir tür olduğunu belirten Akçay, bu türün adaptasyon özelliği sayesinde artık yalnızca yaz aylarında değil, mart ve kasım ayları arasında da hızlı gen aktarımı aracılığıyla hayatta kalabilme yeteneğini geliştirebildiğini bildirdi.
"Aedes albopictus" türünün Türkiye'nin batısında İstanbul ve Trakya'dan, doğu tarafında ise Doğu Karadeniz bölgesinde Giresun'a kadar yayılım gösterdiğini anlatan Akçay, batı tarafta Kocaeli ve Giresun arasında yayılım gösteren bu vektörün 5-7 yıl içerisinde Orta Anadolu bölgesine kadar yayılım gösterebileceğinin tahmin edildiğini aktardı.
Prof. Dr. Akçay, tek seferde 200'den daha fazla yumurta bırakabilen Aedes sivrisinek türünün, spesifik olarak ağaç kovuklarında, ağaç kök noktalarında oluşan su birikintilerinin içlerinde, atık lastiklerin iç kısımlarında ve longozlarda ürediğine dikkati çekti.
Yaz aylarında geceleri daha sık görülebilen sivrisinekler için yapılan ilaçlamaların yeterli olmadığını vurgulayan Akçay, "Aedes türü, tipik olarak kapalı yerlerde bekleyen ve gizlenen bir tür olup, en fazla 100 metrelik bir menzilde uçabiliyor. Yumurtalarını bina çevrelerinde yer alan su depolarında, yağmur suyunu muhafaza edebilen araç lastiklerinin içlerinde, dekoratif havuzlarda, boş içecek ve yiyecek kaplarında, çatı katı veya saksı gibi yerlere bırakıyor." bilgisini verdi.

"İlaçlama uzun vadeli ve net bir çözüm yolu değil"
Akçay, Aedes cinsi sivrisineklerin, başlıca dış mekanlar olsa da hem iç hem dış alanlarda kan emen, saldırgan bir sivrisinek türü olduğunu belirtti.
Aedes sivrisinek ısırığının nasıl geçeceği konusunda spesifik bir bilgi bulunmadığını, ancak herhangi bir sivrisinek ısırığı için yapılan uygulamaların aynılarının uygulanabileceğini bildiren Akçay, "Bunların dışında kökten çözüm odağından bakıldığında ilaçlama uzun vadeli ve net bir çözüm yolu değildir. Çok daha farklı çözüm yöntemlerinin birlikte kullanılması bizi esas sonuca götürür. İlk olarak bataklıkların kurutulması gerekir. Biyolojik yöntemlerin oluşması gerekiyor, zira sivrisinek larvalarını yiyen balıklar hala var." ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Akçay, bu türe özellikle dere kenarlarına yakın bölgelerde rastlandığına işaret ederek, "Aedes sivrisineğinin ana belirtilerini gözlemlediğimizde çocuklar üzerinde sokma işleminden sonra normal sivrisineğe oranla daha büyük ve yara formunda belirtiler bıraktığı sonucunu görmekteyiz. Sivrisinek ısırığından sonra ısırılan bölgelerin kaşınması sonrası kalan izleri incelediğimizde ise normal sivrisinek izlerine oranla daha derin ve büyük formda olduğu rastladığımız bulgular arasındadır." açıklamasında bulundu.

"Büyük lokal reaksiyonların önlenmesi için antialerjik ilaçlar kullanılabilir"
Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği Üyesi Doç. Dr. Fatma Merve Tepetam da Aedes türü sivrisineklerin halk sağlığı alanında en iyi tanımlanmış sivrisinek türlerinden biri olduğunu belirtti.
Bu sivrisisinek türünün ısırdığında özellikle tropikal bölgelerde sarı humma hastalığına sebebiyet verdiklerine dikkati çeken Tepetam, "Dişi sinekler, yumurtaları olgunlaşsın diye konakçıdan kan emiyor ve ısırdıklarında konakçıya bulaştırdıkları tükürük bezi sıvısı da alerjik ve immünolojik rahatsızlıklara sebebiyet veriyor. Bu konuda vatandaşlarımız çok dikkatli olmalı." uyarısında bulundu.
Sivrisinek ısırığında "normal reaksiyon" diye tabir edilen, ısırık yerinde yaklaşık 20 dakikada zirveye ulaşan, kızarıklık ve şişliğin oluştuğunu aktaran Tepetam, kaşıntılı, sert, nohut tanesi kadar şişliklerin 24 ila 36 saat içinde zirve yaptığını ve en geç sonraki 7 ila 10 gün içinde düzeldiklerini kaydetti.
Doç. Dr. Tepetam, bazı kişilerde sivrisinek tarafından ısırıldıktan sonra 8-10 saat içinde bu ısırıkların kötüleştiğini ve "skeeter sendromu" olarak adlandırılan ve 10 santimetreye uzanan kaşıntılı, ağrılı, kızarık, büyük lokal şişliklerin ortaya çıktığını, bu şişliklerin 3 ila 10 gün içinde düzeldiğini anlattı.
Açık havada sineklere yüksek düzeyde maruz kalanlar, bebekler ve küçük çocuklar, daha önce karşılaşmadıkları yerli sivrisineklerin bulunduğu bir coğrafi bölgeye yeni gelenler veya ziyaretçiler ile bağışıklık yetmezliği olan hastaların alerjik reaksiyon açısında risk altında olduğunu belirten Tepetam, "Aslında profilaksi yapılmalı yani ısırılmadan önce önlemler alınmalı. Mesela sivrisineklerden kaçınmak için kapalı giysi, cibinlik gibi mekanik koruyucular kullanılmalı. Sivrisinek ısırığı sonrası ağır yakınmaları olan kişilere 'antihistaminik' dediğimiz alerji ilaçları uygulanabilir. Büyük lokal reaksiyonların önlenmesi için de antialerjik ilaçlar kullanılabilir." bilgisini verdi.
Doç. Dr. Tepetam, sivrisinek ısırıklarında korunmak için şu önerilerde bulundu:
"Sivrisinek ısırıklarını önlemek için aktiviteler değiştirilmelidir. Karanlıkta dışarı çıkılmamalı, sulak alanlardan kaçınılmalı. Sivrisineklerin üreme alanlarını azaltmak için ev veya diğer yakın çevredeki su birikintileri ortadan kaldırılmalı. Böcek öldürücü ilaçlar insan derisine doğrudan uygulanmaya uygun değildir. Ancak Permetrin (böcek ilacı) emdirilmiş giysiler ticari olarak temin edilebilir. Çeşitli formülasyonlarda ve konsantrasyonlarda farklı böcek kovucular mevcuttur. En etkili kovucular DEET (N,N-dietil-3-metilbenzamid) ve pikaridindir. Büyük lokal reaksiyonların tedavisinde antihistaminikler ve şiddetli reaksiyonlar için kortizonlu kremler öneriyoruz."



Erken bunama... Neden görmezden geliyoruz? En belirgin belirtileri neler?

Bunama genellikle yaşlılarla ilişkilendirilse de bu durum yaş ayrımı gözetmez. (Reuters)
Bunama genellikle yaşlılarla ilişkilendirilse de bu durum yaş ayrımı gözetmez. (Reuters)
TT

Erken bunama... Neden görmezden geliyoruz? En belirgin belirtileri neler?

Bunama genellikle yaşlılarla ilişkilendirilse de bu durum yaş ayrımı gözetmez. (Reuters)
Bunama genellikle yaşlılarla ilişkilendirilse de bu durum yaş ayrımı gözetmez. (Reuters)

Dünya çapında yaklaşık 57 milyon insan bunama (demans) hastalığından mustarip. Demans vakalarının çoğu yaşlı insanlarda teşhis edilirken, vakaların yaklaşık yüzde 7'si 65 yaşın altındaki insanlarda görülüyor.

Bu sayının daha yüksek olmasının nedeni erken bunamanın yeterince teşhis edilememesi olabilir. Bu da pek çok insanın ihtiyaç duyduğu destekten mahrum kalabileceği anlamına geliyor.

Şarku’l Avsat’ın Independent'tan aktardığına göre erken bunamanın yeterince teşhis edilmemesinin beş nedeni ve hastalıkla ilişkili en yaygın semptomlar şunlar:

Demans ve yaşlılıkla ilişkisi

‘Demans’ kelimesini duyduğunuzda aklınıza 65 yaş altı biri geliyor mu? Demans genellikle yaşlılarla ilişkilendirilse de bu durum ayrım gözetmez. Aslında, herkese (hatta çocuklara bile) farklı demans türleri teşhisi konulabilir. Ancak bu yaygın varsayım, pek çok gencin doktorlarına başvurmayacağı anlamına geliyor. Çünkü çoğu kişi semptomlarının herhangi birinin nedeninin demans olabileceğini düşünmez.

Doktorlar da genellikle gençlerde demans olasılığını göz ardı ediyor. Erken bunama teşhisi konulan birçok kişinin semptomları başlangıçta göz ardı edilmiş ve hatta bazı doktorlar bu kişilerin deneyimlerine çok az ilgi göstermiştir. Gençlere demans için ‘çok genç’ olduklarının söylenmesi de alışılmadık bir durum değildir.

Bu deneyimlerin hayal kırıklığına yol açması şaşırtıcı değildir. Hastalar ve aileleri, sağlık sistemleri tarafından önemsenmediklerini ve ihmal edildiklerini hisseder.

Farklı semptomlar

Demans genellikle kısa süreli hafıza kaybı ile ilişkilendirilir. Ancak biliş (düşünmeden algılamaya kadar tüm zihinsel süreçlerimizi kapsar) son derece karmaşıktır.

Bu nedenle demans, kişilik ve dilde değişiklikler, nesneleri tanımada, mesafeleri tahmin etmede veya hareketleri koordine etmede zorluklar ve hatta halüsinasyonlar ve sanrılar gibi çok çeşitli semptomlara yol açabilir.

Yaşlılarda görülen demansla karşılaştırıldığında, erken bunama hastalarında hafıza kaybı dışında belirtilerin görülme olasılığı daha yüksektir. Örneğin, araştırmalar erken Alzheimer hastalığı olan kişilerin yaklaşık üçte birinde koordinasyon sorunları ve görme değişiklikleri ile ilişkili erken belirtiler olduğunu göstermektedir.

Demansın nadir nedenleri

Demans, hepsi bilişsel bozukluğa neden olan bir dizi beyin bozukluğu için kullanılan bir şemsiye terimdir. Yaşlılarda demansın en yaygın nedeni Alzheimer hastalığıdır ve vakaların yüzde 50 ila 75'ini oluşturur. Ancak 65 yaşın altındaki kişilerde demans vakalarının yalnızca yüzde 40'ı Alzheimer hastalığına bağlanabilir.

Bunun yerine, erken bunama genellikle frontotemporal demans gibi nadir görülen nörodejeneratif durumlardan kaynaklanır. Frontotemporal demans, demans teşhisi konulan yaklaşık yirmi kişiden birini etkilemektedir. Bu hastalıklar beynin kişilik, davranış, dil, konuşma ve yürütme işlevlerinden sorumlu bölümlerini etkiler.

Örneğin, primer progresif afazi bir frontotemporal demans türüdür. Bu tür, her 100 bin kişiden yaklaşık üçünü etkiler. Primer progresif afazi esas olarak kişinin iletişim kurma ve konuşmayı anlama becerisini etkiler.

Sekonder demans da erken başlangıçlı demansı olan kişilerde daha yaygındır. Altta yatan başka bir tıbbi durum, bir hastalık (Huntington hastalığı veya beyin tümörü gibi) veya bir dış faktörün (viral enfeksiyon, madde bağımlılığı veya kafa travması gibi) neden olduğu demanstır.

Semptomların diğer durumlarla örtüşmesi

Erken bunama belirtileri, bipolar bozukluk, psikoz, depresyon ve anksiyete gibi bazı ruh sağlığı durumlarında yaygın olarak görülen belirtilere çok benzer.

Belirtiler arasında ilgisizlik, panik hissi, sinirlilik, ajitasyon, halüsinasyonlar ve sanrılar da yer alabilir.

Erken bunamanın erken belirtileri kadınlarda menopoz veya yorgunluk dönemi olarak yanlış teşhis edilebilir.

Elbette bu belirtileri yaşayan herkes erken bunama hastası değildir. Ancak teşhisi kolaylaştırmak için örtüşen semptomlar hakkında farkındalık yaratmak önemlidir.

Deneyimler kişiden kişiye değişir

Bir kişinin semptomlarının türü ve şiddeti, fiziksel sağlığı, sosyal çevresi ve hatta stres düzeyleri gibi birçok faktöre bağlı olarak değişebilir. Tüm bunlar demansın nasıl yaşandığı konusunda önemli farklılıklara yol açar.

Kişinin bilişsel rezervi (beynin hasar veya beyin değişikliklerine rağmen iyi bilişsel işlevi sürdürme yeteneği) de demans semptomlarını nasıl yaşadıklarını ve bunlarla nasıl başa çıktıklarını etkiler. Bazı insanlar bu zorlukların üstesinden gelmek için güçlü destek ağlarına, psikolojik dayanıklılığa veya kişiselleştirilmiş başa çıkma stratejilerine güvenerek daha etkili bir şekilde uyum sağlayabilir.