Müslümanların asırlardır süren hüznü: Kerbela

Fotoğraf (AA)
Fotoğraf (AA)
TT

Müslümanların asırlardır süren hüznü: Kerbela

Fotoğraf (AA)
Fotoğraf (AA)

Son Peygamber Hazreti Muhammed'in torunu Hazreti Hüseyin ve ehlibeytten 72 kişinin şehit olduğu "Kerbela olayı", İslam dünyasında asırlardır Müslümanların hüznü olarak yer tutuyor. Irak'ın Kufe kenti yakınlarındaki Kerbela Çölü'nde hicri takvime göre 10 Muharrem 61'de (10 Ekim 680) Emevi Devleti'nin ilk halifesi Muaviye bin Ebu Süfyan'ın ölümünden sonra yerine geçen oğlu, Emevilerin 2'nci Halifesi Yezid bin Muaviye'nin, Hazreti Hüseyin'den kendisine biat etmesini istemesi nedeniyle yaşanan üzücü hadiseler, Hazreti Muhammed'i ve onun ehlibeytini seven Müminleri derinden yaraladı.
Yezid tarafından Hazreti Hüseyin ve ehlibeytin 1383 yıl önce, muharrem ayının 10'uncu günü olan "Aşure Günü"nde şehit edilmeleri nedeniyle bugün, "matem günü" olarak anılıyor.

"Yeni Kerbela'ların olmaması için mücadele vermemiz gerekiyor"
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ali Avcu, AA muhabirine, İslam tarihinin elim olaylarından "Kerbela"nın, özünde siyasi bir mesele olduğunu belirtti.
Hz. Muhammed'in en yakınlarının Kerbela olayında katledilmesinin, inanç ve itikat haline geldiğini bildiren Avcu, "Bu olay adeta Müslümanların birbirleriyle olan diyaloglarını belirler hale geliyor. Kerbela'yı kendi dönemi ve şartları içinde anlamamız ve dersler çıkarmamız gerekiyor. Kerbela'yı bugün yaşanmış gibi taraf olmaya çalıştığımızda ve o taraf üzerinden kendimize bir karşı taraf inşa ettiğimizde bu kutuplaşmaya ve bölünmeye sebep oluyor." dedi.
Anadolu ve Türk toplumunun her zaman mazlumun, Hz. Hüseyin'in yanında olduğunu anımsatan Avcu, "Acıyı yaşamak ve hissetmekle, onu bugünkü güncel ilişkilerimizin parçası haline getirmek ayrı şeyler. Bizim bu ikincisini yapmamamız lazım. Kardeşçe yaşamamız için Kerbela'dan dersler çıkarmamız ve yeni Kerbelaların olmaması için mücadele vermemiz gerekiyor." diye konuştu.
Avcu, Kerbela'da şehit olan Hz. Hüseyin ve ehlibeyti rahmetle yad etti.

Kerbela olayında yaşananlar
Uzun süren siyasi mücadeleler sonucu miladi takvime göre 661'de halifelik makamını ele geçiren Muaviye, Hazreti Hasan'ın şehadetinden sonra "halifelik" makamının saltanata dönüştürülmesi adına oğlu Yezid için halktan biat almaya başladı. Fakat Hazreti Hüseyin bu durumu kabullenmedi.
Muaviye'nin 680'de ölümünden sonra yerine geçen oğlu Yezid, ilk iş olarak Hazreti Hüseyin'in biatını almak istedi. Hazreti Hüseyin, biat ettirilmesine yönelik baskılar artınca durumun kötüye gideceğini anlayarak, aile fertleriyle mayıs 680'de Mekke'ye doğru hareket etti.
Mekke'ye gelen Kufeliler ise Hazreti Hüseyin'i şehirlerine davet ederek, Emevilere karşı birlik oluşturmayı teklif etti.
Hazreti Hüseyin daha önce hem babası Hazreti Ali'ye hem de ağabeyi Hazreti Hasan'a karşı ihanetlerine şahit olduğu Kufelilerin samimiyetlerini anlamak için amcasının oğlu Müslim bin Akil'i Kufe'ye gönderdi.
Kufe'de 18 bin kişi, Müslim bin Akil'in önünde Hazreti Hüseyin'e biat etti. Ancak daha sonra Kufeliler ihanet ederek, Emevilerin bin Akil'i öldürmesine göz yumdu.
Son gelişmelerden haberdar olamayan Hazreti Hüseyin, aile fertleriyle Kufe'ye doğru yola çıktı. Hazreti Hüseyin yolda Müslim'in başına gelenleri haber aldı. Fakat Müslim'in oğullarının, babalarının intikamını almak istediklerini söylemesi üzerine yoluna devam etti.
Kufe Valisi Ubeydullah bin Ziyad'ın, bin askerle beraber gönderdiği Hürr bin Yezid, kafilenin yola devam etmesine izin vermeyerek, Hazreti Hüseyin'e validen yeni emir gelinceye kadar Kufe ile Medine arasında bir yol takip etmesini söyledi.
Bunun üzerine Fırat Nehri kenarındaki Kerbela Çölü'ne önce Hazreti Hüseyin, sonra sahabelerden Sad bin Ebu Vakkas’ın oğlu Ömer bin Sa'd ulaştı.
Kufe Valisi Ubeydullah, Ömer bin Sa'd'a, Hazreti Hüseyin'den Yezid adına biat almasını, aksi halde suyla bağlantısının kesileceğini söyledi.
Biat teklifini kabul etmeyen Hazreti Hüseyin ve yanındakiler, zulme boyun eğmemek için Allah yolunda ölme kararı aldı.
Hazreti Hüseyin ile beraberindeki 32 atlı ve 40 piyade, bölgede kurulan çadırda savaş hazırlıklarını tamamladı.
Daha sonra Hazreti Hüseyin, beraberindekiler ve Yezid taraftarları, Kerbela'da karşı karşıya geldi. Ordusunun isyanından çekinen Ömer bin Sa'd, bizzat ilk oku atınca savaş başladı. Savaş meydanında Hazreti Hüseyin tarafından çok kişi öldü, geriye ehlibeytten başka kimse kalmadı.
Babası Hazreti Hüseyin'den izin alarak çadırından savaş alanına çıkan 19 yaşındaki Ali el-Ekber, Kufeliler tarafından mızrak ve kılıç darbeleriyle şehit edildi. Kufeliler, Hazreti Hüseyin'in diğer çocukları Cafer ve Abdullah'ı da şehit etti.
Savaşta aldığı ok ve mızrak darbeleriyle atından yere düşen Hazreti Hüseyin'in başı kesildi. Hazreti Hüseyin ve beraberindekilerin kesik başları Yezid'e gönderildi, cenazeleri ise Beni Esed mensubu El-Gadiriye köylülerince Hair denilen yerde toprağa verildi.



Trump, Waltz'u Birleşmiş Milletler Büyükelçisi olarak aday gösterdi

Trump, Waltz'u Birleşmiş Milletler Büyükelçisi olarak aday gösterdi
TT

Trump, Waltz'u Birleşmiş Milletler Büyükelçisi olarak aday gösterdi

Trump, Waltz'u Birleşmiş Milletler Büyükelçisi olarak aday gösterdi

ABD Başkanı Donald Trump, Mike Waltz'u Birleşmiş Milletler Daimî Temsilcisi olarak aday göstereceğini, Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun ise Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak görev yapacağını ve Dışişleri Bakanlığı'nı yönetmeye devam edeceğini duyurdu.

Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz ve yardımcısı Alex Wong'un görevden alınması haberinin ardından analistler, bu kararın Waltz'un The Atlantic dergisinin genel yayın yönetmeni Jeffrey Goldberg'in de dahil olduğu bir Signal hesabı skandalına karışmasının sonucu olduğunu değerlendirdi. Goldberg'in açıklamalarında, Yemen'deki Husi hedeflerine yönelik askeri saldırı planları hakkında üst düzey ulusal güvenlik yetkilileriyle görüşmeler yapıldığı ortaya çıktı.

Ancak Trump'ın Truth Social platformunda paylaştığı tweet, Waltz'ı eleştirilerden kurtardı.

Trump, tweetinde Waltz'un ordudaki, Kongre'deki ve Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak yaptığı hizmetleri övdü. "Savaş meydanında, Kongre'de ve Ulusal Güvenlik Danışmanım olarak görev yaptığı süre boyunca Mike Waltz, ülkemizin çıkarlarını her zaman ön planda tutmak için yorulmadan çalıştı. Yeni görevinde de aynısını yapacağını biliyorum" ifadelerini kullandı.

Trump, hem Waltz'a hem de Rubio'ya olan güvenini dile getirerek, "Amerika'yı ve dünyayı tekrar güvenli hale getirmek için yorulmadan mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu konuya olan ilginiz için teşekkür ederiz!" dedi.

Waltz, dün sabah Fox News'te İran'a sert uyarılar yaptı ve Tahran'a müzakereleri baltalamaması konusunda sert uyarılar gönderdi. Savunma Bakanı'nın İran'ın Yemen'deki Husi grubuna askeri yardımının devam etmesinin ciddi sonuçları olacağı yönündeki sözlerini tekrarladı.

Neden şimdi?

Waltz'un görevinden ayrıldığı haberi duyulur duyulmaz, tüm gözler “Signal” uygulamasındaki skandala çevrildi ve birçok kişi Waltz'un görevinden ayrılmasının nedeninin, Trump yönetiminin uzun süredir peşinde olduğu bu skandal olup olmadığını merak etti.

fvdgbrt
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz, ABD Başkanı Donald Trump ve ABD büyükelçileriyle 25 Mart 2025'te Beyaz Saray'da yaptığı toplantı sırasında (AFP)

Ancak sorular zamanlamaya odaklandı. Bu skandal, geçen mart ayında Jeffrey Goldberg'in, üst düzey yetkililerin konuşmalarında geçen askeri saldırılarla ilgili ayrıntıları yayınlamadan, bu konuşmaya dahil edildiğini ortaya koyan bir makale yayınlamasıyla patlak verdi.

Ancak Savunma Bakanı Pete Hegseth, Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard ve Merkezi İstihbarat Teşkilatı Direktörü John Ratcliffe, sohbette gizli bilgilerin paylaşılmadığını belirttikten sonra, Goldberg bu bilgileri de yayınladı. Bu bilgiler arasında saldırıların zamanlaması ve kullanılan silah setleri de yer alıyordu.

Waltz, kapalı kapılar ardında haberin doğruluğunu kabul etti ve Beyaz Saray yetkilileri onun istifa edip etmemesi gerektiğini tartıştı, ancak Waltz istifa talebinde bulunmadı. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Trump da o sırada ondan istifasını istemedi, aksine Waltz'a desteğini ifade ederek onu “iyi bir adam” ve “dersini almış” olarak nitelendirdi.

Vekili Alex Wong ise Trump'ın ilk yönetiminde Kuzey Kore özel temsil yardımcısı ve Dışişleri Bakanlığı'nda Doğu Asya ve Pasifik İşleri Müsteşar Yardımcısı olarak görev yapıyordu. Trump, atamayı duyururken Wong'un Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ile zirve görüşmelerinde yardımcı olduğunu söyledi.