Günümüzün en tehlikeli hastalıklarından birini ortadan kaldırmak için amansız bir yarış içinde olan dünyanın dört bir yanındaki bilim insanları, bağışıklık sisteminin vücutta, hücrelerin içinde gizlenen kurnaz düşman olan kanserle nasıl mücadele ettiğini gösteren yeni sırları açığa çıkarmaya devam ediyor.
Gizli etkileşimler
Daha önce bağışıklık sisteminin bu hileye karşı güçsüz olduğu düşünülürken, son araştırmalar iki taraf arasında kanser tedavisinin geleceğini sonsuza dek değiştirebilecek gizli etkileşimler olduğunu ortaya çıkardı. Bu umut verici keşifler, hastalığı içeriden yenmek için özel olarak tasarlanmış yeni bir hassas immünoterapi (kanser tedavisi sürecinde bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi için uygulanan ve yararlanılan bir yöntem) ve aşı çağının önünü açıyor.
ABD'nin New York kentindeki Memorial Sloan Kettering Kanser Merkezi'nden bir araştırma ekibi, 24 Eylül 2025 tarihinde Cell Genomics dergisinde yayınlanan yeni bir çalışmada, bağışıklık sisteminin kanserin gelişimini nasıl şekillendirdiğini açıklayan bulgularını açıkladı. Bu çalışma, bilim insanlarının hastalığı anlama ve tedavi etme şeklini değiştirebilecek gizli bir kodu da ortaya koyuyor.
Kanser hücreleri virüs gibi davrandığında
Bağışıklık sisteminin temel işlevi, bakteri ve virüs gibi tehditleri tanımak ve ortadan kaldırmaktır. Ancak kanser vücudun kendi hücrelerinden kaynaklandığı için, bağışıklık sisteminin onu bir tehdit olarak tanıması çok zor.
Bilim insanları, bazı kanser hücrelerinin DNA'daki tekrarlayan dizileri yeniden aktive ettiğine dair şaşırtıcı bir keşfe imza attı. Bu diziler insan genomunun yaklaşık yarısını oluşturur, ancak genellikle pasif olur. Aktifleştiklerinde ise bu segmentler gerçek virüsler tarafından üretilenlere çok benzeyen RNA molekülleri üretmeye başlar.
Bağışıklık sistemi daha sonra bu sinyalleri, vücut viral saldırı altında gibi değerlendirir ve güçlü bir bağışıklık tepkisi başlatır. Bu durum ‘virüs taklidi’ olarak bilinir.
ABD'deki Memorial Sloan Kettering Kanser Merkezi'nde araştırma ekibinin lideri olan onkoloji uzmanı Dr. Benjamin Greenbaum, virüs taklidinin, kanser hücrelerinin bağışıklık sisteminin dikkatini çekmek için kullandıkları şaşırtıcı bir yöntem olduğunu söylüyor. Bunun ne zaman ve neden gerçekleştiğini anlamak, kanserin nasıl geliştiği ve tedavilerin nasıl iyileştirilebileceği konusunda birçok sorunun cevabını verebilir.
Biyolojiyi matematiksel denklemlere dönüştürmek
Bilim insanları yakın zamana kadar, bu durumu ölçmek veya ne zaman ortaya çıkacağını tahmin etmek için doğru araçlara sahip değildi. Ancak Dr. Greenbaum'un ekibi, uluslararası araştırmacılarla iş birliği yaparak kanser hücrelerinde viral taklidi ölçmek ve tahmin etmek için gelişmiş bir matematiksel model geliştirdi.
Ekip, istatistiksel fizik, yapay zeka (AI) ve evrimsel biyolojiyi kullanarak, hangi genetik dizilerin bağışıklık sistemini tetiklediğini ve hangilerinin fark edilmediğini belirleyebilen bir model oluşturdu. Bu simülasyonu neyin etkinleştirdiğini veya devre dışı bıraktığını anlamak, büyük ölçüde bağışıklık sisteminin, kanser hücreleri de dahil olmak üzere, gelişen hücrelerle nasıl etkileşime girdiğini izlemeye bağlı.
Yeni çalışmanın sonuçları, bazı tekrarlayan DNA türlerinin diğerlerine göre virüsleri daha iyi taklit ettiğini ortaya koydu. Bu da bu segmentlerin hücre içinde bir sorun olduğunda erken uyarı mekanizması olarak işlev görebilecek gizli bir savunma işlevine sahip olduğunu düşündürüyor.
Bazı kanser hücreleri neden ‘görünür’ kalır?
Tüm kanserler bağışıklık sisteminden saklanmaz. Bazı kanser hücreleri, bağışıklık hücrelerinin saldırısına daha açık hale gelmelerine rağmen genetik sinyallerini aktif ve görünür tutar.
Dr. Greenbaum, bu tekrarlayan dizilerin hücre gelişiminde belirli bir dengeyi korumaya yardımcı olabileceğini ve hücrelerdeki anormalliklerin veya stresin tespitine katkıda bulunabileceğini söylüyor.
Dr. Greenbaum'un ekibi, 10 Aralık 2024 tarihinde Immunity dergisinde yayınlanan bir önceki çalışmada, pankreas kanseri hücrelerinin retrotranspozonlar (RNA aracılığıyla yer değiştirebilen ve ters transkriptaz enziminin genetik kodlarına sahip yer değiştirebilir elemanlar) olarak bilinen genetik tekrarları susturarak bağışıklık sisteminin saldırılarından nasıl kaçtığını açıklamıştı.
Aynı ekip daha önceki çalışmalarında, tümörlerin bağışıklık tepkisinden kaçmak için iki yol kullanabileceğini de gösterdi. Bunlardan ilki TP53 genindeki bir mutasyonla ilgiliyken diğeri ise hücreleri bağışıklık sistemine maruz bırakan sinyalleri azaltmak için RNA'yı modifiye eden ‘ADAR1’ adlı bir enzime dayanır.
Laboratuvar deneylerinde bu yollardan herhangi biri kesintiye uğradığında, tümör büyümesi önemli ölçüde azaldı. Bu durum, kanserlerin vücudun doğal savunma mekanizmalarından kaçmak için nasıl karmaşık yöntemler geliştirdiğini gösteriyor.
Daha akıllı immünoterapilere doğru bir ilerleme
Kanser ve bağışıklık sistemi arasındaki bu ‘gizli kodu’ anlamak, bilim insanlarının daha hassas bağışıklık tedavileri geliştirmesine olanak sağlayabilir. Dr. Greenbaum, bağışıklık sistemini neyin aktive ettiğini anlarsak, mümkün olan en iyi yanıtı elde etmek için gerektiğinde bağışıklık sistemi tarafından daha fazla veya daha az görünür olacak kanser aşıları tasarlayabileceğimizi söylüyor. Bu bilgi, bağışıklık sistemini seçici olarak harekete geçirerek zararlı iltihaplanmaya neden olmadan sadece tümörleri saldırıya uğratan yeni ilaçların geliştirilmesine de yardımcı olabilir.
Kanser araştırmalarında yeni bir dönem
Virüs taklitçiliğinin tespit edilmesinin, kanser ve bağışıklık sistemi arasındaki karmaşık ilişkiyi incelemek için yeni yollar açtığını vurgulayan Dr. Greenbaum, “Bizler için bir sır olanı artık ölçülebilir bir fenomene dönüştürdük” diyor. Bu gelişme, bağışıklık sisteminin kanseri nasıl gördüğünü ve bu bilgiyi hastaları tedavi etmek için nasıl kullanabileceğimizi daha derinlemesine anlamanın önünü açıyor.
Modelleme ve yapay zeka alanındaki hızlı gelişmelerle birlikte, bilim insanları kanserin gizli kodunu anlamanın ve bir gün vücudun kendi biyolojisini kullanarak kanseri yenebilmenin eşiğinde gibi görünüyor.