Rusya'nın Avrupa'ya boru hattıyla doğal gaz ihracatı 40 yılın en düşük seviyesinde

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Rusya'nın Avrupa'ya boru hattıyla doğal gaz ihracatı 40 yılın en düşük seviyesinde

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Rusya'nın boru hattı yoluyla Avrupa Birliği'ne (AB) ve İngiltere'ye doğal gaz ihracatı bu yılın ilk 7 ayında geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 40 azalarak son 40 yılın en düşük seviyesine geriledi.
Uluslararası Enerji Ajansının (IEA) açıklamasına göre, Rusya'nın 2016-2020 arasında boru hattıyla AB ve İngiltere'ye gönderdiği gaz, bu ülkelerin toplam talebinin yaklaşık üçte birine karşılık geliyor.
Rusya'nın boru hattı yoluyla AB ve İngiltere'ye doğal gaz ihracatı bu yılın ilk 7 ayında geçen yılın aynı dönemine kıyasla yaklaşık yüzde 40 azalarak günlük 1,2 milyar kübik fite düştü. Böylece gaz ihracatı son 40 yılın en düşük seviyesine geriledi.
Rusya'nın AB ve İngiltere'ye boru hatlarıyla doğal gaz ihracatı, salgın kaynaklı talep azalması nedeniyle 2020'den beri düşüş kaydediyor.
Geçen yılın ortalarında ise Rusya, Avrupa'ya yaptığı doğal gaz ihracatını yalnızca uzun vadeli kontratlarla sınırlandırdı, spot piyasa satışlarını ise sonlandırdı.
Rusya'dan doğal gaz boru hattıyla yapılan ihracattaki azalışı telafi etmek isteyen AB ve İngiltere, ABD'den rekor miktarda sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ithal ediyor.



Ortadoğu, yenilikçi tarım sistemleri yoluyla küresel gıda şoklarıyla yüzleşiyor

Dünya Bankası, bu dönüşümü ileriye taşıyan ülke ve insanlara kararlı bir ortak olduğunu söylüyor (AFP)
Dünya Bankası, bu dönüşümü ileriye taşıyan ülke ve insanlara kararlı bir ortak olduğunu söylüyor (AFP)
TT

Ortadoğu, yenilikçi tarım sistemleri yoluyla küresel gıda şoklarıyla yüzleşiyor

Dünya Bankası, bu dönüşümü ileriye taşıyan ülke ve insanlara kararlı bir ortak olduğunu söylüyor (AFP)
Dünya Bankası, bu dönüşümü ileriye taşıyan ülke ve insanlara kararlı bir ortak olduğunu söylüyor (AFP)

Halid el-Menşavi

Yakın tarihli bir rapor, küresel gıda sisteminde son birkaç yılda yaşanan benzeri görülmemiş şokların Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesini ciddi şekilde etkilediğini ortaya koydu.

Bölgenin gıda maddeleri ithal ettiği göz önüne alındığında iklim değişikliğinden, özellikle de artan su kıtlığından ciddi şekilde etkilendi.

Ayrıca tedarik zincirlerini bozan, gıda fiyatlarını rekor seviyelere iten ve gıda güvensizliği krizine yol açan küresel piyasa şoklarına karşı oldukça savunmasız durumda.

Bölgede çiftçiler ve ihtiyaç sahibi gruplar, en çok etkilenenler arasında. Bu durum, sağlık ve geçim kaynakları üzerindeki uzun vadeli etkileriyle tehdit edici bir durum. 

Dünya Bankası, bu ihtiyaçlara hızla cevap verdiğini açıkladı. Öyle ki Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde gıda güvensizliğiyle karşı karşıya olanları destekleyen acil durum programlarına yaklaşık 1 milyar dolar destek sağladı.

Ayrıca geleceğe baktığımızda, şoklara dayanabilecek tarım ve gıda sistemleri inşa etmenin bölgede en önemli öncelik olduğuna dikkat çekti.

Banka, iklim dostu tarımdan gıda piyasalarındaki çarpıklıkların giderilmesine, destek sistemlerinde reform yapılmasına ve iklim risklerinin, afetlerin ve su yönetiminin ele alınmasını sağlamak için finansal piyasalara güvenmeye kadar pek çok alanda ve sektörde yatırım yapma ve çalışma, tarımsal endüstrileri geliştirme ve yeşil işlerdeki büyüme oranlarını artırma gerekliliğine dikkati çekti. 

Yemen'deki çatışmalar krizi daha da derinleştirdi

Dünya Bankası, özellikle Yemen, Ürdün, Fas ve Mısır'da bu dönüşümü ileriye taşıyan ülke ve insanlara kararlı bir ortak olduğunu söylüyor.

Yemen'deki çiftçiler, karşılaştıkları birçok engele rağmen kendileri ve toplulukları için gıda üretmenin yenilikçi yollarını buluyor.

Sebze çiftçisi Zeyd Salih ed-Darbi, birçok zorlukla karşı karşıya kalan çiftliğini bir verimlilik modeline dönüştürdü.

Yemen'de toplumsal korumayı geliştirmeye ve korona salgınına müdahale etmeye yönelik acil durum projesi çerçevesinde Dünya Bankası'nın desteğiyle Zeyd, çiftliğinin değişen iklim koşullarına uyum sağlayabilmesi için daha az su kullanan damla sulama sistemi, ürünlerini korumak için gölgelik ağları, elektrik jeneratörü ve gübre gibi temel ve gerekli malzemeleri edindi.

Ayrıca doğru tarım uygulamalarına ilişkin eğitimin, kendisi ve ailesi için mahsul verimliliğinin ve geçim kaynaklarının arttırılmasında önemli bir etkisi oldu.

Bu bağlamda Zeyd, "Hayatımızı değiştiren sadece malzemeler değil, bilgi ve becerilerdir. Sadece hayatta kalmaktan müreffeh bir yaşama nasıl geçeceğimizi öğrendik. Gıda yaşamın kaynağıdır" dedi. 

Zeyd'in çiftliği, Yemen'deki tarihi Sana şehrine yaklaşık 100 km uzaklıktaki Zamar vilayetindeki Cahran'da bulunuyor. Zeyd gibi vatandaşların çabaları Yemen'de son derece önemli.

Dünya Bankası'nın Yemen'deki yaklaşımı, halka nakit transferleri ve gıda yardımı gibi acil yardım ve destek sağlamanın yanı sıra tarımsal üretim gibi dayanıklı hizmet ve sistemler oluşturmaya yönelik uzun vadeli yatırımları da içeriyor.

Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşları ve yerel kuruluşlarla ortaklıklar çerçevesinde 2016 yılından bu yana Yemen'deki insanların yaşam koşullarının iyileştirilmesine yardımcı olmak amacıyla Uluslararası Kalkınma Birliği'nden 3,7 milyar dolardan fazla hibe sağladı.

Ürdün'de gıda sistemi kapasitesinin güçlendirilmesi

Dünya Bankası, Ürdün'de gıda sisteminin şoklara karşı dayanıklılığını güçlendirmek için destek sağlıyor ve çok yönlü bir yaklaşım benimsiyor.

Bu durum, iş fırsatları yaratmak için iklim dostu tarımsal üretime yeni yatırımları, yeni nesil çiftçilerin ve uzmanların su verimliliği ve iklime dayanıklı tarım yöntemlerine liderlik etme kapasitesini geliştirmeyi ve iyi uygulamaları ve yenilikleri benimsemeye devam etmeyi içeriyor.

Ayrıca Ürdün'ün yeni Ulusal Gıda Güvenliği Stratejisi ile tutarlıdır.

Devam eden bu çalışmanın bir örneği, Ardi olarak bilinen Tarım Sektörünün Dayanıklılığının Artırılması, Değer Zincirinin Geliştirilmesi ve İnovasyon projesidir.

Bu proje, iklim dostu tarım uygulamalarının hayata geçirilmesi amacıyla yaklaşık 30 bin tarımcı aileye finansman sağlamak üzere 2023 yılı başında hayata geçirildi. 

Pilot proje, yüksek su verimliliğine sahip topraksız teknoloji kullanarak, marjinal bölgelerde ticari meyve ve sebze üretimine yönelik yenilikçi bir sosyal girişim modelini teşvik etmek için, yüksek değerli, sosyal açıdan kapsayıcı ve su açısından verimli tarım yöntemlerini keşfetmeyi amaçlıyor.

Başta kadınlara ve gençlere olmak üzere yaklaşık 12 bin iş olanağı sağlanması bekleniyor. Projenin destekleyeceği faaliyet türleri arasında Tarım Bakanlığı tarafından hâlihazırda desteklenen örnekler yer alıyor.

Bu örneklerden biri de hidrofonik ve aeroponik tarım alanında eğitim almış Ürdünlü çiftçi Lina Madalbouh'dur.

Kendisi, "Zorluklarla yüzleşmek ve çözüm bulmak konusunda değerli deneyimler kazandım" ifadelerini kullandı. 

Lina, toprak yerine su kullanarak hidroponik yoluyla yüksek kaliteli, yüksek yoğunluklu mahsuller üretmeyi başardı.

Bu yeni teknoloji, su tüketimini yüzde 80 oranında azaltıyor ve çiftliğin verimliliğini büyük ölçüde artırıyor. Ayrıca ailesine ve çevresindeki topluluğa fayda sağlıyor. 

Ürdün Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'nden mezun olan Fatima Ebu Aklik (22 yaşında) de su ürünleri yetiştiriciliği ve balık yetiştiriciliği eğitimi aldı ve şu anda Ceraş'taki Faysal fidanlığında çalışıyor. Ceraş, başkent Amman'ın kuzeybatısında tepeler ve ovalarla dolu verimli bir bölge olarak biliniyor. 

"Eğitim, bana birçok fırsat sağladı ve geniş kapılar açtı" diyen Fatıma, balıkların ürettiği besin maddelerini bitkiler için kimyasal olmayan gübreye dönüştürmek üzere yeni becerilerini kullanıyor.

Dünya Bankası'nın belirttiğine göre Lina ve Fatıma, şimdi ve gelecekte sonuç verecek sürdürülebilir gıda sistemleri oluşturmak için yenilikçi uygulamaları benimseyen genç nesil çiftçiler arasında yer alıyor. 

Fas'ta iklim değişikliğinin etkileri kötüleşiyor

Fas'ta ise iklim değişikliğinden ciddi şekilde etkilenen geniş tarım arazileri var. Art arda yaşanan kuraklıklar, beklenmedik şiddetli fırtınalarla birlikte yeni tarım ve su kaynakları yönetimi yöntemlerinin benimsenme hızını artırdı.

Dünya Bankası, Fas'ın karşılaştığı zorlukların üstesinden gelmesi için üç proje ve program aracılığıyla Fas'a destek sağlıyor.

Bu proje ve programlar; Tarımsal gıda değer zincirlerini güçlendirme programı, Sonuç Programı finansman aracını kullanan Yeşil Nesil projesi ve Tarımda Dayanıklı ve Sürdürülebilir Su Kaynakları Yönetimi projesidir.

Hepsi tarımsal gıda sektörüne yatırımı teşvik etmek, özellikle gençler için ek iş olanakları yaratmak, kırsal kesimde gelirleri artırmak, bu sektörün katma değerini artırmak, ayrıca tarımsal gıda ihracatını geliştirmek ve birçok krizle mücadelede dayanma gücünü artırmak için çalışıyor.

Rabat'ta yeni toptan satış pazarının inşaatının tamamlanmaya yaklaşmasıyla tarımsal gıda değer zincirlerini güçlendirmeye yönelik program çerçevesinde etkileyici sonuçlar elde edildi.

Örneğin 2017 yılında 566 bin 800 bin ton karşısında 2022 yılında 765 bin 684 bin ton narenciye, 2017 yılında 73 bin 129 bin ton karşısında 100 bin 937 bin ton zeytin ve 2017 yılında 10 bin ton karşısında 12.130 bin ton yüksek kaliteli zeytinyağı paketlenip ihraç edildi. 

Yeşil Nesil programı, tarım-gıda sektöründe genç istihdamını teşvik etmek amacıyla bölgesel merkezlerin kurulması, dört toptan satış pazarının modernizasyonu ve istihdam fırsatlarını ve değer zincirlerinin verimliliğini (örneğin su verimliliği) artırmak için dijital araçların geliştirilmesi de dahil olmak üzere birçok faaliyeti destekliyor. 

Tarımda Dayanıklı ve Sürdürülebilir Su Kaynakları Yönetimi Projesi, sulama ve drenaj yöntemlerini modernize etmek, su yönetimini desteklemek ve zaten sınırlı olan su kaynakları üzerindeki baskıyı artıran şiddetli sıcak hava dalgaları ve kuraklıkla karşı karşıya kalan çiftçilere tarımsal tavsiyeler sağlamak için çalışıyor.

Mısır'da farklı uygulamalar

Mısır'da ise şoklara karşı dayanıklılık oluşturmak, gıda üretim zincirinin çeşitli aşamalarında eyleme geçmeyi gerektiriyor.

Öyle ki Mısır hükümeti, tahıl depolama kapasitesinin iyileştirilmesi ve genişletilmesi gibi çok yönlü bir yaklaşım izledi.

Bu durum, gıda üretim sistemindeki israfın azaltılmasına yardımcı olacak ve özellikle dış şoklar karşısında buğdayın düzenli olarak bulunabilirliğinin devam etmesini sağlayacak.

Dünya Bankası'nın acil gıda güvenliği ve dayanıklılık projesi, Mısır'daki gıda tahıl silolarının genişletilmesi ve yenilenmesine yönelik bu çabalar çerçevesinde geliyor.

Verimliliğin artırılması, yedi silonun genişletilmesi ve iki yeni silo inşa edilmesini kapsayan bu proje kapsamında Yukarı Mısır'daki Asyut silosu genişletilecek ilk silo olma özelliğini taşıyor.

Böylece Asyut silosunun depolama kapasitesi, mevcut 60 bin ton tahıl seviyesinden yıllık 100 bin tona çıkacak.

Asyut silolarının yönetici Ahmed Hüseyin İbrahim, yaptığı açıklamada "Bu durum, kesinlikle ek silo veya harici depo kiralamak zorunda kalmadan tüccarlardan, çiftçilerden, kamu ve özel sektör şirketlerinden maksimum miktarda buğday almamıza yardımcı olacaktır. Silo kapasitesinin artırılması bölgedeki iş olanaklarını da artıracak" dedi.

Ekmek, Mısır'ın temel gıda maddesi olduğu için Dünya Bankası'nın gıda güvenliği projesi, yaklaşık 70 milyon düşük gelirli Mısırlıya sürekli olarak ekmek sağlayan ekmek sübvansiyonu programlarını destekleniyor.

Independent Arabia - Independent Türkçe


Borç krizindeki Evergrande, soruşturma çıkmazında iflasa doğru ilerliyor

(AA)
(AA)
TT

Borç krizindeki Evergrande, soruşturma çıkmazında iflasa doğru ilerliyor

(AA)
(AA)

İnşaat sektöründe dünyanın en büyük yatırımcılarından olan şirketler grubunun, vadesi dolan borçlarını yeniden yapılandırmak için hazırladığı plan, düzenleyici kurumların ve adli makamların yürüttüğü soruşturmalar nedeniyle çıkmaza girdi.

Çin'de borç krizi, bir gayrimenkul devini daha çöküşün eşiğine getirdi

Ekonomik sıkıntıların arttığı Çin'de 40 yıllık büyüme modeli bozulma yolunda

Evergrande ve iki yan kuruluşunun hisseleri Hong Kong borsasında işleme kapatıldı

Evergrande, 24 Eylül'de Hong Kong Borsası'na yaptığı bildirimde, Çin Menkul Kıymetler Düzenleme Komisyonu ile Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonunun, şirketin borç yapılandırması için hazırladığı plana "idari tedbir" koyduğunu bildirdi.

Bildirimde, şirketin, ana iştiraki Hengda Gayrimenkul Grubu'na yönelik yürütülen soruşturmada alınan "idari tedbirler" nedeniyle yeni borç tahvili çıkaramayacağı belirtildi.

Açıklamanın ardından şirketin hisseleri, dün gün içinde yüzde 21,8 değer kaybederken, grubun 2 yıldır devam eden borç problemlerini çözüp çözemeyeceğine dair soru işaretleri arttı.

Çin’in GSYH’sinin yüzde 2’si kadar borcu var

Evergrande'nin 2022 sonunda 2,4 trilyon yuana (yaklaşık 330 milyar dolar) ulaşan toplam borç yükümlülüğü, Çin’in gayrisafi yurtiçi hasılasının (GSYH) yaklaşık yüzde 2’sine karşılık geliyor.

Şirket, vadesi geldiği halde ödeyemediği için temerrüde düşen 12,6 milyar yuan (1,7 milyar dolar) dış borcu nedeniyle alacaklıların açtığı çok sayıda davayla karşı karşıya bulunuyor.

Çin'de emlak sektöründeki süregelen durgunluk ve konut satışlarında azalma nedeniyle ödeme güçlükleri derinleşen şirket, 25 ve 26 Eylül'de kreditörlerle borç yapılandırmasını görüşmek üzere planladığı 6 toplantıyı iptal etti.

İptallere gerekçe olarak "satışların beklenenden zayıf olması" ve "yapılandırma koşullarını yeniden değerlendirme ihtiyacı" gösterildi.

Şirket, 30 Ekim'de Hong Kong'da görülecek ilk dava duruşmasına kadar alacaklılarıyla anlaşmaya varamazsa, borçları karşılığında varlıkları haczedilmeye başlanabilir.

Varlık yönetim birimi soruşturuluyor

Evergrande, 16 Ağustos'ta borsaya yaptığı bildirimde, ana iştiraki Hengda Gayrimenkul Grubu'nun, bilgi paylaşımı kurallarını ihlal ettiği şüphesiyle otoritelerce soruşturulduğunu duyurmuştu.

Şirketin varlık yönetimi iştiraki Evergrande Finansal Varlık Yönetimi'nin, "gölge bankacılık" faaliyetlerine yönelik kapsamlı adli soruşturmanın odağında olduğu anlaşılıyor.

Şirketin, bireysel müşterilere sattığı menkul varlıklardan elde ettiği gelirleri, düzenlemelere aykırı olarak konut projelerinin finansmanında kullandığı iddia ediliyor.

İştirakin merkezinin bulunduğu Şıncın şehrinde polis, 18 Eylül'de "şirketin bazı çalışanlarının" soruşturma kapsamında gözaltına alındığını bildirdi.

Gözaltına alınanların kimliği açıklanmazken, ulusal basın organlarına sızan bilgilerde, aralarında Genel Müdür Du Liang ve Genel Müdür Yardımcısı Yao Bıncai'nin olduğu yönetici düzeyinde 10'dan fazla kişinin, "yasa dışı fon toplama" şüphesiyle soruşturulduğu ileri sürüldü.

Evergrande, 2021'de aralarında kendi çalışanlarının da bulunduğu 70 bin müşteriye toplam 40 milyar yuan (5,47 milyar dolar) tutarındaki menkul varlık için nema ödemekte başarısız olmuştu.

Eski grup yöneticileri de gözaltında

Ekonomi ve finans haberleri servisi Caixin'in, "konu hakkında bilgi sahibi kaynaklara" dayandırdığı haberine göre, Evergrande'nin eski Üst Yöneticisi (CEO) Şia Haycun ve eski Mali İşler Koordinatörü (CFO) Pan Darong da gözaltında tutuluyor.

Şia ve Pan, 2021'de grubun krediler için üçüncü taraflara teminat gösterdiği banka mevduatlarını, iştiraklerine yönlendirdiğinin anlaşılmasıyla ortaya çıkan skandal nedeniyle temmuzda istifa etmişti.

Öte yandan grubun 16 Eylül'de devlete devredilen sigorta şirketi Evergrande Hayat Teminat'ın eski yöneticisi Cu Cialin'in de 17 Eylül'de gözaltına alındığı bildirildi.

Ulusal Mali Düzenleme İdaresi, yeni oluşturulan, devlete ait Haigang Hayat Sigorta Şirketinin, Evergrande iştirakini tüm varlıkları ve yükümlülükleriyle devraldığını duyurmuştu.

İştirakin "ciddi borç ödeme problemleri olduğunu" işaret eden yetkililer, "yakın denetim ve risk çözümüne ihtiyaç duyulduğunu" vurgulamıştı.

İnşaat alanında en büyük yatırımcıydı

İş insanı Şu Ciayin tarafından 1996’da "Hengda Grup" adıyla Çin’in güneyindeki Guangcou şehrinde kurulan şirket, büyük şehirlerdeki büyük ölçekli konut ve kentsel dönüşüm projelerine yaptığı yatırımla kısa sürede dünyanın en büyük inşaat ve emlak şirketlerinden biri haline geldi.

2009'da Hong Kong Borsası’ndaki halka arzında 722 milyon dolar yatırım toplayan şirket, 2018’de inşaat sektöründe dünyanın en çok gelir elde eden şirketi oldu.

Çin genelinde 280’den fazla şehirde 1300’den fazla inşaat projesi gerçekleştiren şirket, 120 binden fazla çalışana istihdam sağladı.

Yılda yaklaşık 600 bin konut üreten şirket, Çin’de konut arzının önemli bir bölümünü karşılıyordu.

Ana faaliyet kolu inşaat olan şirket, varlık yönetiminden elektrikli araç üretimine, tema parklarından yiyecek içecek markalarına kadar farklı alanlarda da yatırımlar yaptı, ülkenin en başarılı futbol kulüplerinden biri olan Guangzhou FC’nin işletmesini üstlendi.

Problemlerin başlangıcı

Çin hükümetinin inşaat ve emlak sektöründeki sağlıksız büyümeyi engellemek için 2020'den itibaren bankaların ve finans kuruluşlarının sektöre verdiği kredilere oran sınırlaması getirmesi, Evergrande’nin borçlarını çevirmekte sıkıntıya düşmesini tetikleyen en önemli etken olarak görülüyor.

Ülkenin hızlı ekonomik büyüme kaydettiği yıllarda yan iş kollarıyla gayrisafi yurt içi hasılanın yaklaşık yüzde 20'sini oluşturan sektör, "büyük borç-büyük yatırım" döngüsüyle ilerliyordu.

Çin'de 2019 sonunda başlayan Kovid-19 salgını, konut yatırımlarında ve satışlarında durgunlukla bu döngüde ciddi kesintiye yol açtı.

Sektördeki durgunluk yatırımcıların borçlanmasını bir anda problemli hale getirdi. Üstelik Çin hükümeti de hem aşırı borçlanmanın finansal sistemde doğurduğu risklerden hem de piyasadaki spekülasyonun konut fiyatlarını aşırı artırmasından rahatsızdı.

Devlet Başkanı Şi Cinping'in "Konutlar yaşamak içindir, spekülasyon için değil." sözleriyle harekete geçen düzenleyici kurumlar, gayrimenkul şirketlerine borç kısıtlamaları getirmeye kadar verdi.

"Üç kırmızı çizgi"

Hükümet, aralarında Evergrande'nin de olduğu 12 büyük gayrimenkul şirketine devlet bankalarından borçlanabilmeleri için "üç kırmızı çizgiye" uyma şartı getiren yönetmelik sundu.

Yönetmelikle, şirketlere toplam varlıklarının toplam borçlara oranının yüzde 70'ten fazla olmaması, net borcun öz sermayeyi aşmaması ve nakit varlıkların kısa dönemli borçlardan ya fazla ya da en azından eşit olması kriterleri getirildi.

Evergrande, o sırada borçlanma kriterlerin hiçbirini sağlayamayacak durumdaydı. Şirket, ertesi yıl borçlanma kısıtlamalarının etkilerini hissetmeye başladı, Eylül 2021'de vadesi gelen iki yurt dışı borç tahvilinin faizini ödemede 2 kez başarısız oldu.

Bu büyüklükteki bir şirketin cüzi boyuttaki dış faiz ödemelerinde dahi sıkıntıya girmesi, daha geniş ölçekli bir borç krizinin kapıda olduğunu gösteriyordu.

Borç yönetimi çabaları

Yeni borç bulmakta sıkıntı yaşayan şirket, varlıklarını satarak borçlarını karşılama çabasına girişti.

Evergrande, 29 Eylül 2021’de, Liaoning eyaletinde ortağı olduğu Şıncing Bankasındaki hisselerini yaklaşık 10 milyar yuana (yaklaşık 1,5 milyar dolar) kamuya ait bir varlık yönetim şirketine sattığını bildirdi.

Öte yandan şirketin, Ekim 2021'de emlak yönetim birimi Evergrande Emlak Hizmetleri'nin yüzde 50,1 hissesini 20 milyar Hong Kong dolarına (yaklaşık 2,5 milyar dolar) Guandong merkezli bir başka inşaat grubuna olan Hopson İnşaat Holding'e devretme girişimi sonuçsuz kaldı.

Guangdong eyalet yönetimi, Aralık 2021'de Evergrande’nin borçları için temerrüde düşmesini önlemek üzere risk yönetim uzmanlarından oluşan heyet görevlendirdi.

Yurt dışında iflas korumasına başvurdu

2021'deki 476 milyar yuan (yaklaşık 65 milyar dolar), 2022'de 105 milyar yuan (yaklaşık 15,7 milyar dolar) zarar açıklayan şirketin toplam borç yükü, 2022 sonu itibarıyla 2,4 trilyon yuana (yaklaşık 330 milyar dolar) çıktı.

Bu yıl, borçları nedeniyle birçok kez temerrüde düşen şirket, 17 Ağustos'ta ABD'de iflas koruması için mahkemeye başvurdu.

Manhattan İflas Mahkemesine yapılan başvuruda, borçlarının yeniden yapılandırılması sürecinde şirketi dava etmek veya ABD'deki varlıklarını dondurmak isteyen alacaklılara karşı korunma talep edildi.

Evergrande'nin Hong Kong Borsası'nda Temmuz 2020'de hisse başına 25,80 Hong Kong dolarından işlem gören hisseleri dün 0,43 Hong Kong dolarına kadar geriledi. Şirket, geçen sürede piyasa değerinden 42,8 milyar dolar kaybetti.

Analistler, kötü tabloya ek olarak adli soruşturmayla çıkan yeni engeller ve sorunların şirketi daha fazla iflasa yaklaştırdığı değerlendirmesini yapıyor.


Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşu yine TÜPRAŞ oldu

(AA)
(AA)
TT

Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşu yine TÜPRAŞ oldu

(AA)
(AA)

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, düzenlediği basın toplantısında, İSO'nun Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu araştırmasının sonuçlarını açıkladı.

Araştırmaya göre, Türkiye Petrol Rafinerileri AŞ (TÜPRAŞ) üretimden satışlarda 418,4 milyar lirayla listede ilk sırayı alırken, 2021'de üçüncü sırada olan Star Rafineri 189,2 milyar lirayla ikinciliğe yükseldi. Geçen yıl ikinci sırada bulunan Ford Otomotiv ise 140,1 milyar liralık üretimden satışla 3'üncü oldu.

İstanbul Altın Rafinerisi (İAR) 87,8 milyar liralık üretimden satışla 4'üncü sırada yer alırken, İAR'ı, 69,5 milyar lirayla Ereğli Demir ve Çelik, 66,9 milyar lirayla İskenderun Demir ve Çelik izledi. İAR ile Ereğli Demir ve Çelik'in ikişer basamak yükselmesi dikkat çekti.

Toyota Otomotiv 65,9 milyar lirayla 7'nci, Arçelik 64,1 milyar lirayla 8'inci, Oyak-Renault 62,7 milyar lirayla 9'uncu, Tofaş 59,8 milyar lirayla 10'uncu sırada yer aldı. Toyota 3 basamak birden gerilerken, Arçelik, Oyak-Renault ve Tofaş'ın sıralamadaki yeri değişmedi.

İSO 500'ün üretimden satışları 4,5 trilyon liraya yükseldi

Toplantıda araştırmaya ilişkin açıklamalarda bulunan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, İSO 500 çalışmasının açıklanma tarihini son yıllarda mayıs ayına çekmeyi başardıklarını, bu yıl Kahramanmaraş merkezli depremler nedeniyle çalışmanın sonuçlarını gecikmeli olarak açıkladıklarını söyledi.

Türkiye'nin 500 büyük sanayi kuruluşunun üretimden satışlarının geçen yıl, 2021'e göre yüzde 119 artarak 4 trilyon 485 milyar liraya yükseldiğini dile getiren Bahçıvan, "Bu yüksek oranlı artışta, ihracattaki güçlü performansın yanı sıra canlı yurt içi talep, yükselen kur ve fiyatlar ile ihracat gelirlerinin TL karşılıklarındaki artışın belirleyici rol oynadığını söyleyebiliriz. 2022 yılının verileri yıl sonu tüketici enflasyonu ile arındırıldığında üretimden satışların reel olarak 2021 yılına göre yüzde 33,3 ile oldukça yüksek bir artış sergilediği görülüyor" dedi.

Bahçıvan, reel değişimleri hesaplarken yıl sonu TÜFE enflasyonunu kullandıklarını kaydederek, "Fakat diğer taraftan biliyoruz ki 2022 sonunda TÜFE enflasyonu yüzde 64,27 iken ÜFE enflasyonu yüzde 97,72'ye ulaşmıştı. Bu noktada sanayicinin ekonomik gerçeklerini yansıtan asıl enflasyonun ÜFE olduğunu hatırlatarak, ÜFE’nin çok daha hızlı arttığını ve üretici ile tüketici enflasyonu arasındaki makasın oldukça geniş olduğunu vurgulamak istiyorum. Nitekim yıl sonu ÜFE enflasyonu kullanıldığında, üretimden satışlardaki reel artış yüzde 10,8'e iniyor" açıklamasında bulundu.

500 büyük sanayi kuruluşundan 98 milyar dolarlık ihracat

Erdal Bahçıvan, üretimden satışların 50'lik gruplara göre dağılımına bakıldığında; ilk 50 kuruluşun uzun yıllardır yüzde 50 bandında seyreden ağırlığının bu yıl biraz daha arttığını ve yüzde 52'ye çıktığını, ilk 100 firmanın ise payının ise yüzde 65'lere ulaştığını bildirdi.

Türkiye'nin ihracatının 2022'de yüzde 12,9 artarak 254 milyar doları aştığını anımsatan Bahçıvan, "İSO 500'ün ihracatı ise yüzde 14,1'lik artışla 98 milyar dolara yaklaştı. İSO 500'ün ihracat artışı, Türkiye genelinin 1,2 puan üzerinde gerçekleşti. Böylece hem Türkiye hem de İSO 500 tarihindeki en yüksek ihracat rakamına ulaşılmış oldu. İSO 500'ün Türkiye sanayi ihracatı içindeki payına baktığımızda bu oranın yüzde 40'lar civarında olduğunu görüyoruz" şeklinde konuştu.

Bahçıvan, 500 büyük sanayi kuruluşunun 2022'de faaliyet karının yüzde 96 artarak 671 milyar liraya çıktığını belirterek, buna karşılık faaliyet karlılığı oranının yüzde 14,8'den yüzde 12,8'e gerilediğini bildirdi.

Erdal Bahçıvan, "Faiz, amortisman ve vergi öncesi karın yüzde 100'e yakın bir artışla 808 milyar liraya yükseldiğini görüyoruz. Aynı yılda FAVÖK karlılığı oranı, aynen faaliyet karlılığında olduğu gibi 2,1 puan düşüşle yüzde 17,5'ten yüzde 15,4'e geriledi. Yine vergi öncesi kar ve zarar toplamı yüzde 121 artarak 485 milyar liraya yükseldi. Ancak satış karlılığı oranı 0,2 puan düşüşle yüzde 9,3'e indi. Bu da bize tüm karlılık rasyolarında geçen yıla göre daha düşük bir kar yılı geçirildiğini gösteriyor" açıklamasında bulundu.

Sanayi şirketlerinin son 10 yıldaki üretim faaliyeti dışı gelirlerinin toplam içerisindeki payında yaşanan düşüşe işaret eden Bahçıvan, "Görüldüğü üzere söz konusu bu oran, son 5 yılda yüzde 88 düzeyinden yüzde 23'lere kadar gerilemiş durumda. Bu da bize sanayicinin son yıllarda giderek daha fazla esas faaliyetlerine odaklandığını ve karını gerçek işinden elde ettiğini gösteriyor" diye konuştu.

Finansman giderlerindeki azalış dikkati çekti

İSO Yönetim Kurulu Başkanı Bahçıvan, finansman giderlerinin uzun yıllardan beri İSO 500'ün en dikkat edilen unsurlarından olduğunu belirterek, şu bilgileri verdi:

İSO 500'ün finansman giderlerinin 2022'de yüzde 32,6 artarak 277 milyar liraya yükseldiğini görüyoruz. Böylece finansman giderlerinin faaliyet karına oranı belirgin bir düşüş göstererek yüzde 61,1'den yüzde 41,3'e inmiş durumda. Yıllardan beri hep işaret ettiğimiz ve 2018'de yüzde 89'lara kadar çıkan bu oranın yüzde 40'lara gerilemiş olması dikkat çekiyor. Görüldüğü üzere 2022'de finansman giderleri işletmelere çok daha az yük olmuş. Ancak burada 2022'nin düşük faiz ortamı ve kredi kullanımını sıkı şartlara bağlayan düzenlemelerin de etkili olduğunu unutmamak gerekiyor. O günkü finansal koşullar, bugünkü faiz ve krediye erişim koşullarıyla karşılaştırıldığında aradaki makasın ne kadar yüksek olduğu biliniyor. Dolayısıyla finansman giderlerinin faaliyet karına oranındaki görece iyileşmenin, ne kadar sürdürülebilir olduğunu gelecek yıl açıklayacağımız 2023 yılı İSO 500 verilerinde daha net bir şekilde göreceğiz.

İSO 500'ün aktif toplamı 3,9 trilyon liraya, toplam borcu 2,5 trilyon liraya yükseldi

Erdal Bahçıvan, 2022'de İSO 500'ün aktif toplamının yüzde 83 artarak 3,9 trilyon liraya yükseldiğini belirterek, "Aktifler içerisinde ana kalemler incelendiğinde, dönen varlıklar yüzde 78 artışla 1,4 trilyon liradan 2,5 trilyon liraya; duran varlıklar ise yüzde 95 artışla 706 milyar liradan 1,4 trilyon liraya yükselmiş durumda. 2022’de özkaynaklar 624 milyar liradan 1,4 trilyon liraya yükselerek yüzde 124 artarken; toplam borçlar 1,5 trilyon liradan 2,5 trilyon liraya çıkarak yüzde 67 büyüdü" diye konuştu.

İSO 500 kuruluşlarında borçların payının yüzde 70,7'den yüzde 64,3'e gerilediğini, öz kaynakların payının yüzde 29,3'ten yüzde 35,7'ye çıktığını vurgulayan Bahçıvan, mali borçların yüzde 64 artışla 1,3 trilyon liraya, diğer borçların da yüzde 70'e yakın yükselişle 1,2 trilyon liraya yükseldiği anlattı.

Bahçıvan, "Ticari borç kullanımının artmasından, firmaların kaynak ihtiyacını finans kuruluşları dışında, kendi içlerinde borçlanarak çözmeye çalıştıklarını anlıyoruz" şeklinde konuştu.

En büyük 500 kuruluşun kısa vadeli mali borçlarındaki artışın yüzde 99, uzun vadeli borçlarındaki yükselişin ise yüzde 37 olduğunu aktaran Bahçıvan, kısa vadeli mali borçların toplam mali borçlar içindeki payının ilk kez yüzde 50 bandını aşarak yüzde 52,1'e ulaştığını söyledi.

 


ABD'den Deutsche Bank'ın varlık yönetim şirketi DWS'ye "sürdürülebilir yatırım" cezası

(AA)
(AA)
TT

ABD'den Deutsche Bank'ın varlık yönetim şirketi DWS'ye "sürdürülebilir yatırım" cezası

(AA)
(AA)

ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonundan (SEC) yapılan açıklamada, Deutsche Bank'ın iştiraki DWS Investment Management Americas'a iki ayrı suçlama yöneltildiği aktarıldı.

Bu suçlamalardan birinin DWS'nin Kara Para Aklamayı Önleme programı geliştirememesi olduğu belirtilen açıklamada, diğer suçlamanın ise çevresel, sosyal ve yönetişim yatırımlarıyla ilgili yanlış beyanda bulunduğu olduğu kaydedildi.

Açıklamada, DWS'nin söz konusu suçlamalar karşısında toplam 25 milyon dolar ceza ödemeyi kabul ettiği belirtildi.

SEC'in açıklamasında, DWS'nin suçlamaları ne kabul ettiği ne de reddettiği aktarıldı.

DWS, eski bir çalışanının şirketin sürdürülebilirlik bilgilerini abarttığı yönündeki iddiaları sonrası SEC dahil çeşitli kurumlar tarafından inceleniyordu.


TCMB Başkanı Erkan'dan "dijital para" açıklaması

TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan (AA)
TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan (AA)
TT

TCMB Başkanı Erkan'dan "dijital para" açıklaması

TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan (AA)
TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan (AA)

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 24-25 Eylül'de İstanbul'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) Merkez Bankaları Forumu toplantısına ev sahipliği yaptı.

Toplantının açılışı, TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan tarafından gerçekleştirildi. Toplantının ilk oturumunda, küresel ekonomik görünüm ve İİT üyesi ülkelerin ekonomik görünümü ele alındı.

İkinci oturumda, merkez bankası dijital para birimlerinin tasarımı ve kullanımında son gelişmeler değerlendirildi ve bu konuda merkez bankaları arası iş birliğinin rolü üzerinde duruldu.

Üçüncü oturumda ise öncelikle yerel para birimleriyle ticaretin küresel düzeyde artan önemi ele alındı. Ayrıca, yerel para birimleriyle ticareti geliştirme yollarının yanı sıra özellikle yükselen piyasa ekonomilerindeki yerel para birimleriyle ticaretin faydaları ve zorlukları değerlendirildi.

Basına kapalı gerçekleşen İİT-İSEDAK Merkez Bankaları Forumu toplantısının açılışında konuşan Erkan, bu ay Fas ve Libya'da yaşanan felaketlerde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralananlara da acil şifalar dilemek istediğini belirterek, "Tüm Faslılara ve Libyalılara en içten başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Biz de bu yılın başlarında iki büyük deprem yaşadık ve o zor dönemde bize vermiş olduğunuz destek ve dualarınız için hepinize teşekkür ederiz" ifadelerini kullandı.

Erkan, dünyanın on yıllarca süren arz fazlası, düşük faiz oranları ve düşük enflasyon döneminden tedarik zinciri kısıtlamaları, kalıcı enflasyon ve en önemlisi de kritik ham maddeler ve ana metallere ilişkin olarak artan jeopolitik istikrarsızlık ve kaynak milliyetçiliği riski dönemine geçtiğini vurguladı.

İkinci saydığı hususun, yüksek düzeydeki fiyatların ek sebeplerinden birini temsil ettiğini aktaran Erkan, bu tür kıt küresel kaynakların, İİT'de olduğu gibi politika oluşturmada küresel bir optimizasyon ve koordinasyon yoluyla ele alınması gerektiğini, merkez bankaları olarak bu sorunların çözümünde kendilerine önemli bir görev düştüğünü ifade etti.

Merkez Bankası Dijital Parası

Hafize Gaye Erkan, konuşmasında, MBDP konusunda da şunları kaydetti:

Gelişmiş ülke merkez bankalarının girişimleri belirli bir olgunluğa ulaşmak üzere ve güvenli ve dayanıklı MBDP sistemlerinin oluşturulmasında BIS'in rolünün ve İİT iş birliğinin kilit önemde olduğu kritik bir dönüm noktasındayız. Kendi dijital para teknolojilerini geliştiren ülke örnekleri var. Dijital paranın nihai gücü, yalnızca dijital para olmasından değil, merkez bankasının ihraç ettiği bir parasal teknoloji olmasından gelmektedir. Birlikte çalışabilirlik ve yüksek performanslı ödeme işleme sistemleri olmadan hiçbir MBDP projesi, kapsayıcı, daha yeşil ticaret ve yatırım konuları açısından etkin ve etkili bir küresel aktarım sağlayamaz.

İslam İşbirliği Teşkilatı'ndaki iş birliğinin; birlikte çalışabilirliğin test edilmesi, ticaret ve havale işlemlerine ilişkin sınır ötesi MBDP işlemlerinin kolaylaştırılmasının sağlanması açısından kilit öneme sahip olduğunu vurgulayan Erkan, "Bu açıdan küresel operasyon önemlidir. Optimizasyonun sadece bir ülke için değil, her bir firma veya kullanıcı göz önünde bulundurularak yapılması gerekir" ifadelerini kullandı.


Çin-Arap Devletleri Fuarı'nda 23,4 milyar dolarlık yatırım ve ticaret anlaşmaları yapıldı

(AA)
(AA)
TT

Çin-Arap Devletleri Fuarı'nda 23,4 milyar dolarlık yatırım ve ticaret anlaşmaları yapıldı

(AA)
(AA)

Çin ajansı Xinhua'nın haberine göre, 23-24 Eylül tarihlerinde düzenlenen fuara Çin ve Arap ülkelerinin devlet, iş dünyası ve akademi çevrelerinden 11 bin 200'den fazla temsilci katıldı.

Fuarda tarım, ticaret, enerji, teknoloji ve yeşil dönüşüm alanlarında 400'den fazla ekonomik ve ticari işbirliği projesine imza atılırken, anlaşmaların toplam değeri 171 milyar yuana (23,4 milyar dolar) ulaştı.

Fuarın bu yılki "onur konuğu" olan Suudi Arabistan'dan 150'den fazla ekonomi ve ticaret temsilcisi Çin'e gelirken, iki ülke arasında toplam değeri 12,4 milyar yuanı (1,7 milyar dolar) bulan 15 işbirliği anlaşması yapıldı.

İlki 2013'te düzenlenen Çin-Arap Devletleri Fuarı, Çin ile bölge arasında ekonomik ve ticaret ilişkilerinin gelişimi açısından önemli bir platform olarak görülüyor.

Çin ile Arap devletleri arasındaki ticaret 10 yılda iki kat artarak 2022'de 431,4 milyar oldu. Ticaret hacmi bu yıl, dış talebin zayıflığına karşın, ilk yarıda 200 milyar dolara ulaştı.

Arap devletlerinin en büyük ticaret ortağı konumundaki Çin'in, ABD ile artan jeostratejik rekabet içinde, Washington'ın bölgeden çekilme eğilimde olduğu bir dönemde Orta Doğu'daki etkisini artırma arayışında olduğu gözleniyor.

Çin-Arap Devletleri İşbirliği Forumu ile 2004'te başlayan çok taraflı siyasi diyalog, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in Aralık 2022'de Suudi Arabistan'a yaptığı ziyarette ilk kez düzenlenen Çin-Arap Devletleri Zirvesi ve Çin-Körfez İşbirliği Ülkeleri Zirvesi ile yeni bir boyuta taşınmıştı.

Öte yandan Pekin, Suudi Arabistan ile bölgedeki rakibi ve hasmı İran arasında diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılmasıyla sonuçlanan süreçte arabulucu rolü üstlenmişti.

Ayrıca, BRICS grubu ülkeleri, bu yıl temmuzda Güney Afrika'nın Johannesburg şehrinde düzenlediği zirvede, Çin'in öncülük ettiği genişleme kararıyla, Arjantin, Etiyopya ve İran'ın yanı sıra Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin olduğu üç Arap ülkesini üyeliğe davet etmişti.


Suudi Arabistan’daki özel sektör Körfez-Türkiye Forumu’na hazırlanıyor

Cidde’de düzenlenen Suudi Arabistan-Türkiye İş Konseyi’nin toplantısından bir kesit (Şarku’l Avsat)
Cidde’de düzenlenen Suudi Arabistan-Türkiye İş Konseyi’nin toplantısından bir kesit (Şarku’l Avsat)
TT

Suudi Arabistan’daki özel sektör Körfez-Türkiye Forumu’na hazırlanıyor

Cidde’de düzenlenen Suudi Arabistan-Türkiye İş Konseyi’nin toplantısından bir kesit (Şarku’l Avsat)
Cidde’de düzenlenen Suudi Arabistan-Türkiye İş Konseyi’nin toplantısından bir kesit (Şarku’l Avsat)

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre, Suudi Arabistan’daki özel sektör, 11-13 Kasım tarihleri ​​arasında İstanbul’da düzenlenmesi planlanan Körfez-Türkiye Ekonomik Forumu’na katılmaya hazırlanıyor.

Suudi Arabistan Ticaret Odaları Federasyonu, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri ile Türkiye arasındaki ekonomik iş birliğini geliştirmeyi ve ticareti artırmayı amaçlayan forum hakkında ülkedeki tüm ticaret odalarını bilgilendirdi.

Körfez İstatistik Merkezi’nin verilerine göre, KİK ülkeleriyle Türkiye arasındaki ticaret hacmi 2021 yılında 22 milyar dolara ulaştı.

Suudi Arabistan ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi ise 2021’de 3,7 milyar dolar iken, 2022’de 6,5 milyar dolara yükseldi.

Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat, Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki dış ticaret hacminin bu yılın ilk yarısında 3,4 milyar dolara ulaştığını açıkladı.

Körfez-Türkiye ekonomisinde çeşitli alanlar öne çıkarken, ticaret, yatırım, enerji ve altyapı ve sanayi, ulaşım, lojistik hizmetler, turizm, tarım ve gıdaya odaklanılıyor.

Toplantıya çok sayıda yetkilinin yanı sıra Körfez ülkelerinden işletme sahipleri ve Türk mevkidaşlarının katılması bekleniyor.

Körfez- Türkiye Ekonomik Forumu, KİK ülkelerinin liderleri, Ticaret Bakanları, KİK Genel Sekreterliği ve Körfez İşbirliği Konseyi Odaları Federasyonu (FGCCC) tarafından destekleniyor.

KİK Genel Sekreteri Casim el-Budeyvi’nin forumda bir konuşma yapması bekleniyor.

Türk hükümeti, son dönemde Körfez ülkeleri ve özellikle Suudi Arabistan ile ekonomik ilişkileri güçlendirmeye yönelik hamlelerini yoğunlaştırdı.

Bunlardan en sonuncusu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Temmuz ayında Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaretti.

Erdoğan, ziyaret öncesi yaptığı açıklamada, bölgedeki en önemli ülkelerden biri olan Suudi Arabistan ile ekonomik ilişkileri geliştirmek istediklerini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı’nın ziyaretine 200’ün üzerinde iş insanı ve yatırımcının eşlik etmesi, Suudi pazarının önemini ve iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin doğru yolda olduğunu gösteriyor.

Özel sektörün katılımı

Cumhurbaşkanının ziyareti sırasında, Cidde şehrinde Suudi Arabistan-Türkiye İş Konseyi’nin toplantısı düzenlendi.

Suudi Arabistan Yatırım Bakanı Halid bin Abdulaziz el-Falih, burada yaptığı konuşmada 2030 Vizyonu yatırımlarında özel sektörün bulunmasını çok önemsediklerini belirtti.

Bakan, “Hem Suudi Arabistan, hem de Türkiye özel sektörünün var olmasını çok önemsiyoruz. Burada yatırımların farklılaşmasını ve çeşitlenmesini istiyoruz” dedi.

Falih, “2030 Vizyonu’nun en belirgin özelliklerinden biri, Suudi Arabistan’ın yanı sıra Türk şirketleri de dahil olmak üzere yabancı özel sektörleri de sürece dahil etme isteğidir” diyerek, 2030 hedefleri kapsamında o tarihe kadar 3,3 trilyon dolarlık yatırım hedeflediklerini vurguladı.

Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat da aynı toplantıda yaptığı konuşmada, güçlü ilişkilerin varlığı nedeniyle iki ülke arasında yatırım ve ticaretin geliştirilmesi için çalışılması gerektiğini vurguladı.

Bolat, “Dünyada en fazla serbest ticaret anlaşması imzalayan 10 ülkeden birisi olan Türkiye olarak KİK üyesi ülkelerle de ticaretimizi serbestleştirmeyi önemsiyoruz. Ülkelerimizin sahip olduğu tarihi ve kültürel bağların yanı sıra güçlü ekonomilerimiz, nitelikli iş gücü piyasalarımız ve başarılı girişimcilerimizin olduğu bir ortamda ekonomik ve ticari ilişkilerimizi çok daha üst seviyelere çıkarmak güç olmayacaktır” dedi.

Kızıldeniz Projesi

Ticaret Bakanı, konuşmasında ayrıca şunları söyledi;

Suudi Arabistan’ın ülkemizde 2 milyar doları aşan doğrudan yatırımları ve ülkemizde faaliyet gösteren bin 400’den fazla Suudi şirketi bulunmaktadır. Hız, hizmet, kaliteli performans ve uluslararası projelerle kalitesini ispatlayan müteahhitlik firmalarımız, Suudi Arabistan’ın özellikle 2030 Vizyon Projeleri arasında yer alan NEOM, Diriyah Gate, Qiddiya, Amalla ve Kızıldeniz başta olmak üzere birçok projede yer almayı arzu etmektedirler ve bu konuda iş birliğine ve ortaklığa hazırdır.

Suudi Arabistan Sanayi ve Maden Kaynakları Bakanı Bender bin İbrahim el-Hureyf ise, Ağustos ayında Ankara’ya yaptığı ziyarette, Türkiye-Suudi Arabistan Yuvarlak Masası Toplantısı'nda da bir grup Türk iş insanı ile bir araya geldi.

Suudi Bakan, “Türk yatırımcısına güveniyoruz ve Türkiye'nin bu fırsatlardan yararlanmasını gönülden temenni ediyoruz” diye ekledi.

Şubat ayında Türkiye ve Suriye’yi vuran yıkıcı depremin ardından, Riyad ile Ankara arasında, Merkez Bankası’na 5 milyar dolarlık mevduat yatırılması konusunda anlaşma imzalandı.


Dünya Bankası, Nijerya'ya 700 milyon dolar krediyi onayladı

(AA)
(AA)
TT

Dünya Bankası, Nijerya'ya 700 milyon dolar krediyi onayladı

(AA)
(AA)

Dünya Bankasından yapılan açıklamada, "Ergen Kızların Öğrenimi ve Güçlendirilmesi Girişimi" programı kapsamında Nijerya'ya 700 milyon dolar kredi verilmesinin onayladığı belirtildi.

Açıklamada, Nijerya'da okul çağında 12 milyon ila 15 milyon çocuğun eğitimden mahrum olduğu, bu çocukların çoğunun ülkenin kuzeyinde olduğu kaydedildi.

Onaylanan kredinin kız çocuklarının eğitimi için kullanılacağı aktarılan açıklamada, bu krediyle 5 binden fazla sınıfın yenileneceği ve 250 binden fazla kız çocuğuna burs verileceği ifade edildi.


Suudi Arabistan gençliği, hükümetin iklim değişikliği ile mücadelesine güveniyor

Suudi gençlerin çoğu hükümetin iklim değişikliğinin getirdiği zorluklarla mücadele becerisine güveniyor (Reuters)
Suudi gençlerin çoğu hükümetin iklim değişikliğinin getirdiği zorluklarla mücadele becerisine güveniyor (Reuters)
TT

Suudi Arabistan gençliği, hükümetin iklim değişikliği ile mücadelesine güveniyor

Suudi gençlerin çoğu hükümetin iklim değişikliğinin getirdiği zorluklarla mücadele becerisine güveniyor (Reuters)
Suudi gençlerin çoğu hükümetin iklim değişikliğinin getirdiği zorluklarla mücadele becerisine güveniyor (Reuters)

Yapılan yeni bir kamuoyu yoklaması, Suudi Arabistanlı gençlerin yüzde 75’inin hükümetin iklim değişikliğinin zorluklarıyla mücadele etme becerisine güvendiğini ortaya çıkardı.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) merkezli halkla ilişkiler danışmanlık şirketi ASDA’A BCW, Dünya Sıfır Emisyon Günü ile bağlantılı olarak yürüttüğü ‘Arap Gençlik Araştırması 2023 anketinin sonuçlarını yayınladı.

Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi olan ülkeler ve Doğu Akdeniz’deki ülkelerde yapılan ankete katılan gençlerin üçte ikisi (yüzde 66), iklim değişikliğinin hayatları üzerindeki etkisinden ‘çok endişeli’ olduklarını ifade etti.

Ankete katılanların neredeyse dörtte üçü (yüzde 71) küresel ısınmanın halihazırda hayatlarını etkilediğini söyledi.

Bu oran, Kuzey Afrika’da yüzde 76 ve KİK’de yüzde 74’e yükselirken, Doğu Akdeniz ülkelerinde yüzde 63’e düştü.

Arap gençlerinin büyük bir çoğunluğu (yüzde 87) hükümetlerinin iklim değişikliğine karşı olumlu adımlar attığına inandıklarını ifade etti.

Ancak yarısından fazlası, konu net sıfır emisyona ulaşmak olduğunda ülkelerinin hala şeffaf ve hesap verebilir hedefler belirlemesi gerektiğini söyledi.

Bugüne kadar, Irak’ın yanı sıra KİK ülkeleri olan Suudi Arabistan, BAE, Katar, Bahreyn, Kuveyt ve Umman gibi Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesindeki bazı ülkeler net sıfır emisyona ulaşmak için net hedefler belirledi.

Diğer birçok ülke de, yenilenebilir enerji projelerine önemli yatırımlar yapıyor.

Hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan ülkelerde küresel ısınmayla mücadelede sorumluluk tartışmaları ışığında, bölgedeki gençlerin yüzde 42’si, Arap ülkelerinin iklim değişikliğiyle mücadele konusunda daha fazla çaba göstermesi gerektiğine inanıyor.

Ankete katılan gençler arasında, iklim değişikliğiyle nasıl başa çıkılacağı konusunda fikir ayrılığı da görüldü.

Gençlerin yüzde 49’u, yaşam tarzlarını değiştirmenin insanlara bağlı olduğunu vurguladı.

Yüzde 47’si ise, teknolojik gelişmelerin iklim değişikliğine çözüm sağlayacağını dile getirdi.

Tüm KİK ülkeleri ve Doğu Akdeniz ülkelerindeki gençlerin yüzde 51’i, iklim değişikliğinin getirdiği zorluklarla mücadelede çözüm olarak teknolojiye dikkat çekti.

Ancak KİK ülkelerindeki gençlerin yüzde 80’i, Doğu Akdeniz ülkelerinde yüzde 60 ve Kuzey Afrika ülkelerinde ise yüzde 58’i günlük davranışlarının iklim değişikliğine yansıdığını dile getirdi.

ASD’A BCW kurucusu Sunil John, anket sonuçlarına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı; “Ortadoğu bölgesi, dünyanın en büyük enerji üreticilerine ve kanıtlanmış petrol ve gaz rezervlerine ev sahipliği yapıyor. Bu, Arap dünyasını küresel iklim değişikliği diyaloğunun merkezine yerleştiriyor. Mısır’ın 2022'de Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne (COP27) Taraf Devletler Konferansı'na ev sahipliği yapması ve BAE’nin bu yıl COP28 konferansına ev sahipliği yapmaya hazırlanmasıyla bölge bir kez daha dünyanın ilgi odağı olacak.”

John, MENA bölgesinin, sıcak hava dalgaları ve ani sellerin sadece geçim kaynaklarını etkilemekle kalmayıp, aynı zamanda sosyal güvenliği tehdit etmesi ve insanları göç etmeye itmesiyle iklim değişikliğinin ciddi yükünü de taşıdığını söyledi.

Şarku’l Avsat’a konuşan ASDA’A BCW kurucusu değerlendirmesini şu ifadelerle sürdürdü;

“Bütün bunların arasında, bölgenin en büyük demografisinin (200 milyondan fazla genç) iklim değişikliğinin sonuçlarını anlaması cesaret verici. Çoğu, doğaya zarar veren markaların boykot edilmesini de desteklemeye hazır. İşletmelerin onların duyarlılığını dikkate alması ve değerlerini bölge gençliğinin istekleriyle uyumlu hale getirerek çevresel etkilerini en aza indirmek için gerçek çaba sarf etmesi de önemlidir.”

MENA bölgesi, iklim riski açısından dünyadaki en zorlu noktalarından biri.

Pek çok rapora göre, bölgedeki sıcaklıkların dünyanın geri kalanına göre iki kat daha hızlı artıyor ve sera gazı emisyonlarının mevcut oranda artması durumunda sıcaklıkların 2050 yılına kadar en az 4 derece yükselmesini bekleniyor.

Sonuç olarak, sıcak hava dalgalarının 10 kat artması bekleniyor.

1980’den bu yana bölgedeki doğal afetlerin sayısı üç katına çıktı ve bu durum her yıl ortalama 1 milyar dolar zarara neden oldu.

Bu felaketlerden sonuncusu, Birleşmiş Milletler’in (BM) önlenebilir bir felaket olarak nitelendirdiği, Libya’daki yıkıcı sel felaketi oldu.

Su kıtlığının gıda üretimini etkilemesi, çölleşmeyi hızlandırması ve insanları göçe zorlaması nedeniyle bölge aynı zamanda dünyada su stresi yaşayan bölgelerden biri olarak da tanımlanıyor.


Türkiye'de turist başına ortalama harcama 1200 dolara çıktı

(AA)
(AA)
TT

Türkiye'de turist başına ortalama harcama 1200 dolara çıktı

(AA)
(AA)

İspanya'nın Valensiya kentinde bu yıl 25'incisi düzenlenen ve Alman turizm endüstrisi başta olmak üzere 300'den fazla sektör uzmanının katıldığı "FVW Travel Talk Kongress" toplantılarında Türkiye turizmi de gündeme geldi.

Dünya Kardeş Şehirler Turizm Birliği Genel Sekreteri Hüseyin Baraner, "Türkiye turizmi, son yıllarda Avrupa piyasalarında kalite ve hizmet garantisiyle öne çıkarak, fiyat odaklı rekabet yerine yeni bir yol izliyor ve bunun da meyvelerini toplamaya başladı" dedi.

(AA)

"Türkiye ucuz ülke imajını artık geride bıraktı" diyen Baraner, bunun son 5 yılda turist başına ortalama harcamanın 800'den 1200 dolara çıkmasıyla açık bir şekilde görüldüğünü ifade etti.

Baraner, "Anadolu kültür turları satışlarının artması ve sağlık turizmindeki yeni ivme ile en geç 2030'da 100 milyon turist, 120 milyar dolar turizm geliri hedefi gerçekleşmiş olacak. Valensiya'daki bu toplantıda da Türkiye'nin artık Avrupa'da fiyatla değil, kalite ve yüksek hizmetle rakiplerine meydan okuduğu ve bu konuda beklenmedik bir müşteri hacmine ulaştığı ve desteklendiği görülmüştür" diye konuştu.

Türk turizminin Avrupa'da tur operatörü ve seyahat acenteleri satışlarında oyun kurucu bir konuma geldiğini vurgulayan Baraner, Türkiye'nin turizm politikalarındaki değişikliklerin meyvelerini almaya başladığını, sektör uzmanlarına göre 2024 sezonunda Türkiye'de önemli bir artış beklendiğini ifade etti.

(AA)

Schauinsland adlı tur operatörün pazarlama müdürü Adnan Eken de bu yıl Türkiye'ye 300 bin üst sınıf Alman turist getirdiklerini, 2024'te bu yıla nazaran yüzde 15-20'lik artış öngördüklerini söyledi.

Almanya Turizm Endüstrisi Birliği Başkanı Sören Hartman da kongrede yaptığı konuşmada, Türkiye'nin turizm politikalarında kültür turizminin önceliklendirilmesinin büyük fayda sağladığını, bunun yüksek kaliteyle birleşmesiyle zengin turistler için daha cazip hale geldiğini kaydetti.