Irak hükümeti Suriye’deki mültecileri tahliye etmek için ofis açtı

Suriye’deki Kürt özerk yönetimi Irak hükümetinden tahliye sürecini hızlandırmasını istedi. Bazı Iraklı mülteci kadınlar, eşlerinin ve çocuklarının akıbetini öğrenmeden kamptan ayrılmak istemiyor

Iraklı mülteci kadınlar, Hol Kampı’nda Irak komisyonuna isimlerini kaydediyor. (Şarku’l Avsat)
Iraklı mülteci kadınlar, Hol Kampı’nda Irak komisyonuna isimlerini kaydediyor. (Şarku’l Avsat)
TT

Irak hükümeti Suriye’deki mültecileri tahliye etmek için ofis açtı

Iraklı mülteci kadınlar, Hol Kampı’nda Irak komisyonuna isimlerini kaydediyor. (Şarku’l Avsat)
Iraklı mülteci kadınlar, Hol Kampı’nda Irak komisyonuna isimlerini kaydediyor. (Şarku’l Avsat)

Irak hükümeti, Suriye'nin doğusunda mülteci olan vatandaşlarının tahliyelerini gerçekleştirmek için el-Hol Kampı’nda bir ofis açtı. Yerel kaynakların aktarımına göre, Irak Göç ve Yerinden Edilmişler Bakanlığı yetkililerini içeren bir heyet, Haseke yakınlarındaki Hol Kampı’nda bir ofis açtı ve ülkelerine dönmek isteyen mültecilerin başvurularını kabul etmeye başladı. Kaynaklar, Irak hükümetinin ilk etapta, 500 kişilik yüz aileyi Irak’taki Ceda Kampı’na götürmeyi planladığını aktardı.  
Irak hükümeti bu yıl iki defa Hol Kampı’ndaki vatandaşlarını tahliye etmişti. 10 Mart tarihinde 490 kişilik 120 aile, şubat ayında ise 114 aile tahliye edilmişti. Geçen yıl mayıs ayında 381 kişi, eylül ayında ise 100 aile kamptan tahliye edilerek Irak’a götürüldü.
Tahliye süreci şöyle işliyor; Iraklı heyet, önce tahliye edilmek isteyen mültecilerin başvurularını alıyor, kimliklerini doğruluyor ve güvenlik kayıtlarıyla karşılaştırma yaptıktan sonra kimlerin tahliye edileceğine karar veriyor. Tahliye önceliğinin, müzmin hastalıklardan muzdarip olanlar, yaşlılar ve yetim çocuklarda olduğu belirtiliyor.  
Hol Kampı, Irak sınırından sadece birkaç kilometre ötede yer alıyor. Kampta çoğu Iraklı yaklaşık olarak 56 bin kişi kalıyor. DEAŞ savaşçılarının eşleri ve çocukları kampın ana sakinlerinden. Iraklılar hükümetlerine karşı öfkeli, sınırlı sayıda tahliye gerçekleştirilmesini eleştiriyorlar ve kampta yıllar boyunca kalmaktan endişe ediyorlar. Kamptaki Iraklıların ciddi bir kısmı, hükümet ve Haşdi Şabi güçleri ile DEAŞ arasındaki savaş koşullarından kaçarak bu bölgeye sığındılar.  
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, Irak hükümetine, Hol Kampı’ndaki vatandaşlarını tahliye sürecini hızlandırma çağrısında bulundu. Hol Kampı maksimum olarak 20 bin kişiyi barındıracak bir şekilde tasarlandı, iki yıl önce kamptakilerin sayısı 70 binin üzerine çıkmıştı. Kampta en temel ihtiyaçların dahi giderilemediği, sağlık hizmetlerinin yetersiz olduğu ve içme suyu, gıda, barınma gibi temel ihtiyaçların güçlükle karşılandığı biliniyor.  
Özerk Yönetim bünyesinde ‘mülteciler dairesi başkanı’ Şeyhmus Ahmed, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Irak komisyonu çok ağır çalışıyor, burada çok sayıda Irak vatandaşı var, sayılarının yaklaşık olarak 30 bin kişi olduğunu tahmin ediyoruz. Tahliyeleri gerçekleştirmek için bir ofis açtılar, ancak ağır çalışıyorlar ve bu yeterli değil” diye konuştu.  
Iraklıların çoğunun kimlik belgesi olmadığını, bu yüzden kimlik tespiti sürecinin karmaşık olduğunu belirten Ahmed, ayrıca Suriye’de doğan çocukların da doğum belgelerinin olmamasının ciddi bir sorun teşkil ettiğini kaydetti. Hol Kampı yönetimine göre Iraklıların büyük çoğunluğu ülkelerine dönmek istiyor, ancak Birleşmiş Milletler ve uluslararası insani yardım derneklerinin gözetiminde bir tahliye gerçekleşmesini talep ediyorlar. Iraklı mültecilerin ciddi bir kısmı, (Şii) Haşdi Şabi’nin muhtemel intikam saldırılarından endişe duyuyor.
Haseke ilinin doğusundaki Hol Kampı’nın yönetim binası önünde, yüzlerce kadın ve çocuk sıraya girmiş bekliyor. Yan taraflarında da 14-15 yaşındaki çocuklarla yaşlı adamlar, isimlerini yazdırmak için uzun bir sıra oluşturmuş durumda. Iraklı memur, sıradakilerden kimliklerini ve evraklarını hazırlamalarını istiyor ve içeri aldıkları kişilerin evraklarını kontrol ederek kayıt altına alıyor.
Yarısından fazlası Iraklı olan Hol Kampı sakinlerinin hikayeleri birbiriyle benzer, yaz günlerinde sıcaklığın 45 dereceyi bulduğu çölün ortasındaki bu kampa benzer sebeplerle gelmek zorunda kalmışlar.  
Musul'dan gelen 30 yaşındaki Iraklı kadın mülteci Anud, sırada beklerken hikayesini anlatıyor ve ağlamaya başlıyor. Peçesinin altından süzülen gözyaşları savaşın çirkinliğini göz önüne seriyor.  
Anuş şunları söyledi; “Babam örgüt (DEAŞ) saflarında savaşmaya karar verdi, Irak içinde çok defa yer değiştirdik, bizi de beraberinde götürüyordu. Sonra Suriye’ye geldik, babam evlenmem için zorladı, eşim birkaç ay sonra öldü, sonra bir başka Iraklı ile evlendim birkaç ay sonra o da öldü. Babam ortadan kayboldu, muhtemelen öldürüldü. Ben de benden 30 yaş büyük Suriyeli bir savaşçıyla üçüncü kez evlendim, o da Bağuz savaşında (2019 Mart) öldü. Üç çocuğum var, Suriye’de doğdular ve herhangi bir nüfus kayıtları yok, kimsenin adına kayıtlı değiller.”
Ülkesine dönmek için kayıt yaptıracağını ancak kaygıları olduğunu söyleyen Anud, “Çocuklarımın ikisinin babaları Iraklı, üçüncüsünün babası ise Suriyeli. Savaşta annemi babamı kaybettim, defalarca dul kaldım ve şimdi bu çocukları büyütmekle mükellefim, kayıtları yok, üç çocuğumu da kabul ederler mi bilmiyorum, ülkeme dönüp dönemeyeceğimi de bilmiyorum” dedi.  
Bazı Iraklı kadın mülteciler ise, ülkelerine dönmelerine izin verilmesi durumunda, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından tutuklu olan eşlerinin ve çocuklarının akıbetinin belirsiz olmasından şikayet etti. Ellili yaşlarındaki Afra, ‘’Kocam ve iki oğlumun nerede olduğunu bilmek benim hakkım, üç yıldır onlara ne olduğunu öğrenmeye çalışıyorum, öldüler mi? Hayattalar mı? Yoksa Irak’a mı götürüldüler hiçbir bilgim yok.’’ diye konuştu. Afra ve diğer birçok Iraklı kadın, eşleri ve çocuklarının akıbeti hakkında şeffaf yanıtlar almadan Irak’a gitmeyi reddediyor. Kadınlardan biri, “Ailemin akıbetini öğrenmeden buradan hiçbir yere ayrılmayacağım ya onları serbest bıraksınlar ya da yargılasınlar. Burası tam bir tecrit yeri, eşimi ve çocuklarımı görmek ya da akıbetlerini öğrenmek için defalarca başvurdum ama bir yanıt alamadım” dedi. Bir başka Iraklı kadın ise Irak hükümetine teslim edilmekten korktuğunu, çünkü Irak’ta idam cezası uygulandığını söyledi. 



SDG’nin  Halep'ten çekilmesi, çatışmaların Fırat'ın doğusuna taşınması tehdidi oluşturuyor

SDG ile Türkiye destekli muhalif gruplar arasında varılan anlaşmanın ardından Halep'ten Rakka'ya giden Kürtler (Şarku’l Avsat)
SDG ile Türkiye destekli muhalif gruplar arasında varılan anlaşmanın ardından Halep'ten Rakka'ya giden Kürtler (Şarku’l Avsat)
TT

SDG’nin  Halep'ten çekilmesi, çatışmaların Fırat'ın doğusuna taşınması tehdidi oluşturuyor

SDG ile Türkiye destekli muhalif gruplar arasında varılan anlaşmanın ardından Halep'ten Rakka'ya giden Kürtler (Şarku’l Avsat)
SDG ile Türkiye destekli muhalif gruplar arasında varılan anlaşmanın ardından Halep'ten Rakka'ya giden Kürtler (Şarku’l Avsat)

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Komutanı Mazlum Abdi, güçlerinin Halep kenti içinde Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerindeki kontrol bölgelerinin yanı sıra Halep'in kuzey kırsalındaki Tel Rıfat ve Afrin'in köylerinden de çekildiğini açıkladı. Kürt aydınlara göre bu hareket, Özgürlük Şafağı Operasyonu'nu başlatan Suriye Milli Ordusu (SMO) birliklerinin, Halep vilayetinin doğu kırsalında yer alan Münbiç ve Ayn el-Arap (Kobani) kentlerine doğru ilerleme ihtimalinin habercisi olabilir.

SDG, DEAŞ'a karşı savaşında ABD ve Uluslararası Koalisyon güçleri tarafından desteklenirken Türkiye, Suriye Geçici Hükümeti'ne bağlı SMO’yu destekliyor ve SDG'yi terör örgütü olarak görüyor. Bu durum, Özerk Yönetim ve SDG'nin genel seferberlik ilan etmesinin ardından, taraflar arasında şiddetli bir savaşa, temas ve nüfuz alanlarının değişmesine ve savaş çemberinin Fırat'ın doğusuna kaymasına işaret ediyor.

cvtyhju
Halep'ten SDG kontrolündeki bölgelere giden araçlar (Şarku’l Avsat)

Özerk Yönetim Afrin ve Şehba İlçe Meclisi Başkanı Bekir Alo Şarku'l Avsat'a telefonla verdiği demeçte, Halep kenti ve kuzey kırsalını terk etme kararı aldıklarını belirterek, “Türkiye’ye sadık grupların paralı askerleri tarafından kuşatıldıktan sonra halkımızın katledilmesini önlemek ve masumları korumak için kendi özgür irademizle bölgeyi terk etmeye karar verdik” dedi.

Alo, ‘Halep'in mahallelerini ve Şehba bölgesini terk etmenin Afrin'in kurtuluşu için verilen mücadeleden vazgeçildiği anlamına gelmediğini, geçen yıllar boyunca çadırlarda ve açıkta tüm zor koşullara katlanıldığı gibi, mücadelenin devam edeceğini ve daha güçlü olacağını’ kaydetti.

xscdfvg
Suriye'nin kuzeyindeki Tel Rıfat’ta SDG milisleri tarafından terk edilen bir tank (AFP)

Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü'nde araştırmacı olarak görev yapan Bera Sabri, Türkiye'nin ve ona bağlı SMO’nun emellerinin Tel Rıfat'la sınırlı kalmayacağını söyledi. Şarku'l Avsat'a konuşan Sabri, “SDG, Münbiç ve Kobani'nin, Halep'in düşmesi ve Hama ile Humus sınırlarındaki çatışmaların yarattığı gürültüden yararlanarak gruplarını yönlendiren ve SDG ile Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgeleri hedef almak üzere sözde güvenli bölgesini genişleten Türkiye için hedef olduğunu anlamalı” dedi.

scd
Türkiye ve İran dışişleri bakanları dün (Pazartesi) Ankara'da düzenledikleri basın toplantısında (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)

Sabri sözlerini şöyle sürdürdü: “Halep'in düşmesinin ardından Suriye'de yaşanan hızlı ve ani gelişmelerle ilgili bölgesel ve uluslararası temaslar, İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin Şam ve Ankara'ya yaptığı ziyaret ve Rusya'nın ilgili taraflarla temasları ile birleşince, medyadaki yaygara ve askeri çılgınlık, sahada politika ve pratik anlaşmalara dönüşmeye başladı. Türkiye, SDG'nin zararına olacak şekilde pastadan pay almak için elinden geleni yapacaktır. Peki ABD bölgede olup bitenlerin neresinde duruyor?”

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Türk mevkidaşı Fidan arasındaki son görüşmenin Halep sonrası bölünmelerde Türkiye'nin çizgisine mutlaka değindiğini belirten Sabri, “Türkiye ABD'den SDG'den yeni bir pay almasına izin vermesini istedi mi ve ABD buna izin verdi mi? Elbette sahada yaşanacak askeri gelişmeler bunu gösterecek” ifadelerini kullandı.

xcvf
Suriyeli Kürtler, Türkiye destekli muhalif grupların Suriye'nin kuzeyinde SDG kontrolündeki bölgelere yönelik saldırılarını protesto etmek için dün (Pazartesi) Kamışlı’da gösteri düzenledi. (AFP)

Kürt gruplar konusunda uzman araştırmacı-yazar Mervan İbrahim Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, savaşın önümüzdeki günlerde Münbiç ve Kobani (Ayn el-Arap) kentlerine sıçramasının muhtemel olduğunu belirterek, bu bölgeleri savaş belasından kurtarmak için ‘bölgede yaşayanların ya Türkiye'ye bağlı muhalif grupların bölgelerine katılmaları ya da özyönetim bölgelerinde kalmaları için bir halk referandumu düzenlenmesini’ önerdi. İbrahim, muhalif grupların ve Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’nun böyle bir referandumun sonuçlarını kabul etmeyeceğine inandığını ifade etti.

İbrahim'e göre Şehba ve Halep'teki Kürt mahallelerinde yaşanan hızlı gelişmeler uluslararası ve bölgesel mutabakatın bir sonucuydu. İbrahim, “Suriye ordusunun ve daha sonra Rus güçlerinin Şehba ve Halep'teki üslerinden çekilerek YPG'yi yalnız bırakmaları tesadüf değildi. YPG bu savaşın doğasını anladı ve Kürt halkını büyük katliamlardan korumayı tercih etti” dedi.

Münbiç ve Kobani'de SDG ile Türkiye yanlısı muhalif gruplar arasında bir savaş çıkma ihtimalini de göz ardı etmeyen İbrahim şu ifadeleri kullandı: “Askeri çözümü seçtiler ve bu onlar için en uygunu gibi görünüyor. Çünkü Münbiç'in kurtarılması yönetim ve güçleri tarafından büyük fedakarlıklar yapılmasını gerektirdi. Kobani ve onun kararlılığı ise Kürt Özerk Yönetimi için belirleyici bir faktör olacak. Zira yönetimin çökmesi ya da zayıflaması halka ve onların iradesine bağlı ki bu pek olası değil. Geçmiş yıllar bunu kanıtladı.”

xthyj
Şeyh Maksud'dan Rakka'ya giden Kürtler (Şarku’l Avsat)

Bera Sabri'ye göre “Türkiye'nin Suriye'deki Kürtlerin isteklerine karşı sürdürdüğü politika, Kürtlerin ve bölgenin diğer bileşenlerinin mutabakatına dayanan ve Suriye'nin toprak ve halk bütünlüğüyle çelişmeyen Kürt projesini sona erdirme çabasının bir parçasıdır. Kürtlerin temel arzusu, Kürtlerin Araplar ve Hıristiyanlarla birlikte kendi kimlikleriyle yaşadıkları bir idari yapı kurmaktır.”

Sabri sözlerini şöyle tamamladı: “Önümüzdeki günlerde belirleyici faktör ABD'nin tutumu olacak. ABD, ortağı SDG’nin sahada yeni bir alanı kaybetmesini kabul edecek mi? Kürtlerin Amerikalılarla birlikte DEAŞ'a karşı savaştığı Münbiç ve Kobani'nin kaybedilmesini kabul edecek mi?”