İran'ın Avrupa’nın önerdiği ‘nihai metne’ yanıtı

İran’ın mevcut müzakere ekibi, bir öncekinden daha iyi olduğunu göstermek istiyor.

İran’ın Birleşmiş Milletler Viyana Ofisi nezdindeki Daimi Temsilcisi Muhsin Naziri. (AP)
İran’ın Birleşmiş Milletler Viyana Ofisi nezdindeki Daimi Temsilcisi Muhsin Naziri. (AP)
TT

İran'ın Avrupa’nın önerdiği ‘nihai metne’ yanıtı

İran’ın Birleşmiş Milletler Viyana Ofisi nezdindeki Daimi Temsilcisi Muhsin Naziri. (AP)
İran’ın Birleşmiş Milletler Viyana Ofisi nezdindeki Daimi Temsilcisi Muhsin Naziri. (AP)

Avrupa Birliği Yüksek Temsilcisi ve İran nükleer müzakerelerinde arabulucu görevi yürüten Josep Borrell, ‘nükleer anlaşma ile ilgili’ gözden geçirilmiş ‘nihai metni’ 26 Temmuz’da, yardımcısı Enrique Mora aracılığıyla taraflara sundu. Böylece Coburg Hoteli’ndeki görüşmelerde sona gelinmiş oldu. Yapılan açıklamalar, resmi adı Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) olan ‘2015 nükleer anlaşmasının’ yeniden canlandırılması için ABD ve İran’ın siyasi karar verme zamanı geldiği yönünde. Josep Borrell önceki günkü açıklamasında, "Müzakere edilebilecek olan şey müzakere edildi ve şu an nihai bir metne geçirildi. Ancak tüm teknik konuların ve her paragrafla ilgili başkentlerde alınması gereken siyasi bir karar var. Bu yanıtlar olumluysa anlaşmayı imzalayabiliriz" ifadelerini kullandı.   
Washington ve Tahran arasındaki müzakere deneyiminin, Borrell’i ‘daha temkinli ifadeler’ kullanmaya sevk ettiğine şüphe yok. İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi, sözcüsü olarak bilinen Nour News aracılığıyla Borrell’i uyardı ve kendisinin ‘bir koordinatör olarak önerilerini nihai bir metin olarak sunma otoritesi ya da yetkisine sahip olmadığını’ hatırlattı. Nour News’in değerlendirmesinde ‘Nihai metinden bahsetmenin, İran'ı baskı altında söz konusu metni kabule zorlamak’ olduğu vurgulandı ve İran’ın sözde ‘nihai metni’ kabul etmemesi durumunda, başka hiçbir otoritenin bu metni nihai metin olarak dayatamayacağı’ kaydedildi. Bir başka ifadeyle İran, Birleşmiş Milletler Viyana Ofisi Nezdindeki Daimi Temsilcisi Muhsin Naziri’nin de belirttiği üzere, söz konusu metnin ‘kapsamlı bir değerlendirme sürecine tabi tutulacağını’ ve önerilen metinde halen değişiklik yapma hakkına sahip olduğunu ve bir süre kısıtlamasına tabi olmayacağını bildirmiş oluyor. İranlı yetkililer, ‘nihai metinle ilgili’ önceliklerinin, ülkelerinin ‘haklarının ve çıkarlarının korunması’ olduğunu vurguladı. Müzakerelerin Avrupalı koordinatörü Enrique Mora ise istenen yanıtın sadece ‘evet ya da hayır’ olduğunu ve metinde herhangi bir değişiklik önermediklerini açık bir şekilde ifade etmişti. Avrupalı yetkili bu konudaki ‘nihai siyasi kararın’ haftalar içinde alınması gerektiğini de özellikle belirtmişti. Paris’teki kaynaklar, nihai kararların alınması için öngörülen sürenin bu ay sonuna kadar olduğunu öne sürdü. Her halükarda, eylül ayının son on gününde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu liderler toplantısından önce konunun sonuca bağlanması bekleniyor.  
İranlı yetkililer tarafından ifade edilen pozisyonun, ‘evet’ ile ‘ama’ arasında gidip geldiğini söyleyebiliriz. ABD ise Avrupa tarafından sunulan ‘nihai metni’ imzalamaya istekli olduğunu gösteren bir tutum sergiledi.  Avrupalı kaynaklar, İran'ın birçok nedenden dolayı, muhtemelen küçük değişikliklerle, anlaşma metninin Avrupa versiyonunu imzalamak zorunda kalacağı tahmininde bulunuyor.
Ancak İran yönetimi son zamanlarda, uluslararası baskılara boyun eğmediğini, son sözün kendisinde olduğunu ve ancak ülkenin çıkarlarının güvence altına alındığından emin olduktan sonra anlaşmayı onayladığını göstermek için zamanı uzatıyor. İran’daki iktidar ayrıca kendi kamuoyuna, eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve eski Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif'in liderliğindeki anlaşmadan daha iyisini yaptıklarını ve Washington ile müttefiklerini daha iyi şartlar için zorladıklarını göstermek istiyor. Oysa Tahran’ın, Devrim Muhafızları Ordusunun ‘terör listesinden’ çıkarılması talebini elde edemediği biliniyor. Ayrıca ABD’nin anlaşmadan çekilmeyeceğine dair siyasi ve hukuki güvenceler almak isteyen Tahran, maddi tazminat vaatleriyle yetinmek zorunda kaldı. Diğer yandan resmi Fransız kaynaklarına göre Batılılar, Tahran'a üç önemli taviz verdiler. Birincisi, nükleer dosya ve müzakerelere eşlik eden diğer dosyalarla ilgili yeni tarafların, özellikle Körfez devletlerinin, nükleer anlaşmaya katılmayacağını kabul etmeleri. İkincisi, İran'ın balistik füze programının müzakerelere ve tartışmaya dahil edilmemesi. Üçüncüsü de İran'ın istikrarı bozan bölgesel politikasını ve komşu ülkelerin iç işlerine müdahalesinin müzakere masasına getirilmemesi.  
İranlı yetkililer, Tahran'ın, ‘nihai metin ile ilgili’ ‘ilk yanıtları’ verdiğini ve Avrupa metninin kapsamlı bir şekilde tartışılmasının ardından ‘ek öneriler ve görüşler’ sunacaklarını belirttiler. Bu da Avrupalı ve ABD’li tarafların aksi yöndeki açıklamalarına rağmen, ek müzakerelerin yapılabileceğini gösteriyor. İran ayrıca Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (UAEA), 2015 nükleer anlaşmasından önce bildirilmeyen gizli bölgelerde zenginleştirilmiş uranyum izleri bulmasıyla ilgili soruşturmasını kapatmasını istiyor. UAEA, İran’ı bu konuda yeterli iş birliği yapmamakla suçluyor. UAEA Yönetim Kurulu haziran ayında, üç yerde tespit edilen nükleer bulgulara ilişkin ‘tatmin edici açıklamalarda bulunmadığı’ için’ İran’ı kınayan bir karar almıştı. Karara tepki gösteren İran ise ek protokoller uyarınca yerleştiren nükleer faaliyetlerini gözetleyen kameraları sökmüştü. İran UAEA’yı siyasi tutum sergilemekle itham ediyor, ABD ve İsrail’in baskısı altında hareket etmekle suçluyor. Tahran bu dosyanın nihai olarak kapatılması gerektiğini ısrarla vurguluyor. İran, Batılıların nihayetinde bu dosyayı kapatmak zorunda kalacaklarını düşünüyor. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan hafta sonu, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde konuyu bir kez daha gündeme getirdi. 



Suriye'nin kuzeydoğusundaki saldırılarda 9 SDG'li öldü

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi İç Güvenlik Güçleri Genel Komutanlığı üyesi Tümgeneral Ali el-Hasan, geçtiğimiz haziran ayında Haseke'de düzenlediği basın toplantısında (Şarku’l Avsat)
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi İç Güvenlik Güçleri Genel Komutanlığı üyesi Tümgeneral Ali el-Hasan, geçtiğimiz haziran ayında Haseke'de düzenlediği basın toplantısında (Şarku’l Avsat)
TT

Suriye'nin kuzeydoğusundaki saldırılarda 9 SDG'li öldü

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi İç Güvenlik Güçleri Genel Komutanlığı üyesi Tümgeneral Ali el-Hasan, geçtiğimiz haziran ayında Haseke'de düzenlediği basın toplantısında (Şarku’l Avsat)
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi İç Güvenlik Güçleri Genel Komutanlığı üyesi Tümgeneral Ali el-Hasan, geçtiğimiz haziran ayında Haseke'de düzenlediği basın toplantısında (Şarku’l Avsat)

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi İç Güvenlik Güçleri, Deyrizor'un kuzey kırsalındaki karargâhlarına yapılan benzer saldırıların ardından yaptığı açıklamada, Rakka vilayeti kırsalındaki Tabka kenti ve Haseke vilayetinin güneyindeki eş-Şeddadi kasabasındaki güvenlik noktalarını hedef alan bir dizi silahlı saldırıda 5 üyesinin öldüğünü ve 2 üyesinin de yaralandığını duyurdu. Bu arada Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Medya Merkezi, silahlı grupların SDG'nin etki alanlarına yönelik saldırılarında 4 savaşçısının öldürüldüğünü açıkladı.

Kürt yönetimine bağlı İç Güvenlik Güçleri dün resmi internet sitesinden yaptığı açıklamada, ‘terörist’ olarak nitelediği grupların ‘Tabka kentinde güçlerine ait iki noktayı hedef aldığını ve iki üyesinin yaralanmasına neden olduğunu, 14 Temmuz sabahı da eş-Şeddadi kasabasındaki güvenlik kontrol noktalarından birine saldırı düzenlendiğini ve beş üyesinin öldüğünü belirtti.

Özerk Yönetim ve SDG liderliği söz konusu saldırıları genellikle DEAŞ hücrelerinin gerçekleştirdiğini iddia ederek, ‘medya saldırıları ve Suriye genelinde, özellikle de ülkenin kuzey ve doğu bölgelerinde kaos ve fitne yaymak isteyen tarafların sürekli kışkırtmaları ışığında’ bu saldırıların arttığını ve sıklaştığını kaydetti.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi İç Güvenlik Güçleri liderlerinden Ali el-Hüseyin Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, son dönemde Özerk Yönetim bölgelerindeki güvenlik durumunun, doğrudan karargâhları ve güvenlik kontrol noktalarını hedef alan DEAŞ hücrelerinin hareketlerinde bir artışa sahne olduğunu söyledi. Hüseyin, “Bu girişimlere rağmen, kuvvetlerimiz yüksek hazırlık ve uyanıklıkları sayesinde saldırıları etkili bir şekilde engellemeyi başardı” dedi.

jukıo
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi İç Güvenlik Güçleri mensupları, Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke vilayetinde bulunan karargahlarından birinde (Şarku’l Avsat)

Genel Komutanlığın bu grupların kimliğini ve bağlantılarını ortaya çıkarmak amacıyla kapsamlı soruşturmalar başlattığını belirten el-Hüseyin, “Güvenlik güçlerimiz, bu tür girişimleri boşa çıkarmak konusunda daima tam teyakkuz hâlindedir ve sivillerin güvenliğini ve emniyetini korumak için gerekli tüm önlemleri almıştır” ifadesini kullandı.

SDG'nin güvenlik kanadı olan güvenlik güçlerinin mevzilerine yönelik bu silahlı saldırılar, Suriye'nin kuzeydoğusunda Özerk Yönetim’in kontrolü altındaki bölgelerin akıbetine ilişkin gerginlik ve endişe ortamında, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve SDG lideri Mazlum Abdi tarafından 10 Mart'ta imzalanan anlaşmanın uygulanmasını hızlandırmak amacıyla Özerk Yönetim’den bir heyetin ABD ve Fransa arabuluculuğunda başkent Şam'da Suriye hükümeti bakanlarıyla yaptığı son görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlandığının açıklanmasının ardından geldi.

vdfghyju
Suriye hükümeti Tişrin Barajı'nda bakım çalışmalarına başladı. (Arşiv)

Konuyla ilgili olarak SDG Medya Merkezi, Halep'in doğu kırsalında Türk ordusu ve müttefik Suriyeli silahlı gruplar ile aralarında devam eden çatışmalarda 4 savaşçısının öldüğünü bildirdi.

Bu bölgeler, 10 Nisan'da Münbiç kırsalında varılan Tişrin Barajı anlaşmasından bu yana temkinli bir sükunete tanıklık etti. Cumhurbaşkanı eş-Şera ve Abdi arasındaki ikili anlaşmanın bir parçası olarak, tüm askeri tarafların çekilmesi ve Suriye Savunma Bakanlığı güçlerinin barajı korumak üzere bölgeye girmesiyle birlikte Suriye'nin kuzeyindeki stratejik barajın ortak yönetimi oluşturuldu.