İsrail’in operasyonları: Ateş dağında ateşle oynamak

İsrail askerleri dün Batı Şeria'da çıkan çatışmalarda bir Filistinliyi tutukladı (EPA)
İsrail askerleri dün Batı Şeria'da çıkan çatışmalarda bir Filistinliyi tutukladı (EPA)
TT

İsrail’in operasyonları: Ateş dağında ateşle oynamak

İsrail askerleri dün Batı Şeria'da çıkan çatışmalarda bir Filistinliyi tutukladı (EPA)
İsrail askerleri dün Batı Şeria'da çıkan çatışmalarda bir Filistinliyi tutukladı (EPA)

İsrail ile Gazze'deki İslami Cihad Hareketi arasında varılan ateşkesin, yürürlüğe girmesinden birkaç dakika sonra, İsrail güvenlik güçleri, ‘Dalgakıran’ olarak adlandırdığı operasyon kapsamında, Filistinlilere yönelik yeni baskınlar düzenledi. ‘Dalgakıran operasyonları’ mart ayının sonunda, şiddet olaylarında dahli olduğu düşünülen Filistinli gençlerin tutuklanması amacıyla başlatılmıştı. İsrail ordusu, İsrail ve işgal altındaki Filistin topraklarında artan saldırıların ardından söz konusu operasyonları başlattı.
İsrail güvenlik güçleri, işgal altındaki Batı Şeria'nın Nablus kentindeki tarihi ‘Eski Şehir’ bölgesine gerçekleştirdiği baskında, İbrahim Nabulsi, İslam Sabuh ve İbrahim Taha’yı öldürdü. İsrail Ordu Sözcüsü, söz konusu baskının, “Kudüs ve diğer şehirlerdeki bir dizi terörist saldırının ardından, Yahuda ve Samarya’deki (Batı Şeria) teröristlerin tutuklanması ve imha edilmesi” kapsamında gerçekleştirildiğini duyurdu. İsrail askerlerinin Nablus'a düzenlediği baskında 3 Filistinliyi öldürmesinin ardından işgal altındaki Batı Şeria'nın çeşitli bölgelerinde düzenlenen protestolarda İsrail güçleri ile Filistinli göstericiler arasında olaylar yaşandı.  
İsrail ordusunun değinmediği husus ise, bu operasyonların Filistin Yönetimi sınırları içinde bulunan ve Oslo Anlaşmaları’na göre İsrail ordusunun girişinin yasak olduğu bölgelerde düzenleniyor olmasıdır. Ayrıca tutuklananların çoğunun bahsi geçen şiddet olaylarıyla bir ilgisinin olmadığı da biliniyor. Bu yüzden ordunun gözaltına alınan birçok kişiyi serbest bırakmak zorunda kaldığı görülüyor. Şu ana kadar binin üzerinde Filistinli gözaltına alındı, ilgili operasyonlarda gözaltına alınanların aileleri, komşuları ve yoldan geçen kişilere şiddet ve baskı uygulandı. Bazen bir kişinin gözaltına alınması için saatlerce hatta günlerce tüm köy kuşatılabiliyor ve giriş çıkışlara izin verilmiyor. Eğer operasyonların amacı İsrail’in güvenliğini sağlamak ise, bu tür meşru olmayan eylemler, gün geçtikçe İsrail ordusuna karşı nefretin artmasına sebebiyet veriyor. Filistinlilerin, İsrail ile bir barışın mümkün olmadığına dair kanaatleri daha da pekişiyor.  
Bu operasyonlar, pek çok barışçıl insanı, sadece taş atmakla kalmayıp, intihar operasyonları gerçekleştirmeye hazır ‘direnişçilere’ dönüştürüyor. İsrailli siyasi ve güvenlik liderleri bir süre önce, İslami Cihad Hareketi’nin Batı Şeria'daki faaliyetlerini arttırdığını iddia etmiş ve artan gerilimi bu faaliyetlerle ilişkilendirmişti. İsrailli yetkililer, Cenin bölgesini ‘ilk kıvılcımın ateşlendiği yer’ olarak belirledi. Ancak, ‘süper güçlerin’ sahip olduğu istihbarat olanaklarına rağmen, İsrail’in yanıldığı düşünülüyor. Cenin bölgesinde İslami Cihad Hareketi ve diğer ‘direniş örgütleri’ arasında bir ayrım söz konusu değil, bölgedeki gençler ‘işgale karşı’ birlikte hareket ediyor ve herhangi bir örgüt mensubunun yaptığı eylemler diğer gençler tarafından da kabullenilip üstlenebiliyor. Düşman addedilen işgalcilere karşı bir birlik ve koordinasyon söz konusu, bu koordinasyon, Batı Şeria'nın Nablus ve El-Halil gibi diğer bölgelerine de hızla yayılıyor. İşgalcilerin Filistin halkını küçümsediğini ve ihtilafa barışçıl bir çözüm bulmakla ilgilenmediğini gören gençler, İsrail'deki siyasi haritayı da dikkatle okuyor. Naftali Bennett’in ardından Yair Lapid liderliğindeki hükümetin, siyasi programında, çatışmanın çözümü hakkında ‘Filistin liderliğiyle müzakere yürütülmesinin yer almadığını’ görüyorlar. Ayrıca hükümetin, Netanyahu, Ariel Şaron gibi sağcı liderlerin hükümetlerinden daha fazla polisiye yöntemlerine başvurduğunun farkındalar. Gençler, hangi gerekçeyle olursa olsun, Filistin davasını görmezden gelmenin ağır bir maliyeti olacağını vurguluyorlar.   
Öte yandan, Bennett ve Lapid hükümeti, kendisini ‘zayıf bir hükümet’ olarak gören Netanyahu ile siyasi hesaplaşmalarını Filistin arenası üzerinden yapıyor. Lapid Filistinliler üzerinden ‘güçlü bir hükümet’ imajı çizmeye çalışıyor. Lapid, İsrail’in ‘kendisi gibi güçlü bir lidere ihtiyacı’ olduğunu vurguluyor. Ancak bu gücü meşru olmayan bir şekilde Filistinlilere baskı kurmak için kullanıyor.  
Gazze Şeridi'ne yapılan saldırıda ordu, İslami Cihad gibi küçük bir örgütü vurmak için devasa bir askeri güç kullandı ve hükümet 25 bin yedek askerin orduya alınmasını kararlaştırdı. ‘Dalgakıran operasyonunda’ ise istihbarat ve polis güçlerine ek olarak 1300 asker görevlendirildi. Nablus’ta İbrahim Nabulsi’yi yakalamak için düzenlenen operasyona, helikopterler tarafından desteklenen yüzlerce asker katıldı. Ancak İsrailli liderlerin anlamadığı şey, Filistinlilerle olan çatışmanın askeri yöntemlerle çözülemeyecek olmasıdır. İsrail 1967’den bu yana bir milyon Filistinliyi gözaltına aldı.  
Böylelikle hapishaneler ‘direnişçileri mezun eden’ okullara dönüşmüş oldu.  
İsrail, Filistinlilere, bölgenin efendileri olduğunu öğretmek için, Filistin topraklarında yüzlerce askeri nokta tesis etti. Bu askeri kontrol noktaları, Filistinlilerin öfkesini arttırmaktan başka bir şeye yaramadı. İsrail, Filistinlilere ait şehirlere, kasabalara ve köylere üst üste operasyonlar düzenledi. 
Evleri bastılar, çocukların, kadınların kalbine korku saldılar, yaşlılara, çocuk ve kadınlara karşı güç kullandılar ve şiddete başvurdular. El koydukları arsalarda yasa dışı yerleşim yerleri inşa ettiler. Tüm bunlar gün geçtikçe daha fazla Filistinlinin, iki devletli bir barış çözümüne yüz çevirmesine neden oluyor. Nablus ‘ateş dağı kenti’ olarak bilinir, Nablus’a düzenlenen bu son operasyon ‘ateşle oynamak’ anlamına gelir. Ordu orada işgale karşı direniş hücrelerini tasfiye etmek istiyorsa ve Lapid yaklaşan seçimlerde oy kazanmak için Nablus'u Gazze operasyonuna eklemek istiyorsa, pek çok Filistinlinin İbrahim el-Nabulsi'nin vasiyetine kulak vermesi ve yeni tür bir ‘intifada’ başlatması kuvvetle muhtemeldir. O zaman istenenin tam tersi bir sonuç doğar ve yangının tek kurbanı Filistinliler olmaz.  



Hamas, İsrail'e baskı yaparak Refah sınır kapısının her iki yönde de açılmasını sağlamaları için arabuluculara çağrıda bulundu

İnsani yardım yüklü bir kamyon, Gazze Şeridi ile Refah sınır kapısının Mısır tarafında izin bekliyor (AFP)
İnsani yardım yüklü bir kamyon, Gazze Şeridi ile Refah sınır kapısının Mısır tarafında izin bekliyor (AFP)
TT

Hamas, İsrail'e baskı yaparak Refah sınır kapısının her iki yönde de açılmasını sağlamaları için arabuluculara çağrıda bulundu

İnsani yardım yüklü bir kamyon, Gazze Şeridi ile Refah sınır kapısının Mısır tarafında izin bekliyor (AFP)
İnsani yardım yüklü bir kamyon, Gazze Şeridi ile Refah sınır kapısının Mısır tarafında izin bekliyor (AFP)

Hamas, arabuluculara ve Gazze'deki Şarm el-Şeyh ateşkes anlaşmasının garantör ülkelerine, İsrail'in anlaşmayı "ihlal etmesini" durdurması ve anlaşmada yer alan taahhütlerini, özellikle de Refah sınır kapısının her iki yönde açılması gibi taahhütlerini yerine getirmesi için ciddi baskı yapmaları çağrısında bulundu.

Hamas Sözcüsü Hazım Kasım, bugün yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun "sivilleri hedef alarak, çadırlarını içerideyken yakarak, Şeridin evlerinden geriye kalanları yıkarak ve Refah sınır kapısını kapatmaya devam ederek Gazze Şeridi'ndeki halkımıza karşı katliamlar yapmaya devam ettiğini" söyledi.

Kasım, hareketin ateşkes anlaşmasına bağlı kaldığını belirtti. Anlaşmanın uygulanması kapsamında dün tutuklularından birinin cenazesini teslim ettiklerini kaydeden Kasım, tutuklu değişimini tamamen sonuçlandırmak için çalışmalarına devam edeceklerini ifade etti.

İsrail hükümeti dün, Refah sınır kapısının önümüzdeki günlerde yalnızca Gazze Şeridi'nden ayrılanların Mısır'a seyahat edebilmeleri için açılacağını duyurdu.

Ancak Mısır Devlet Enformasyon Servisi daha sonra bir yetkilinin, İsrail'in Gazze Şeridi'nden çıkış kapısının açılması için Kahire ile iş birliği yapılacağı yönündeki açıklamasını yalanladığını bildirdi.

Resmi kaynak, "Sınır kapısının açılması konusunda anlaşmaya varılması halinde, Trump'ın planında belirtildiği gibi, sektöre giriş ve çıkışlar çift yönlü olarak sağlanacak" ifadelerini kullandı.


Refah Sınır Kapısı ve cephe hattı Gazze meselesini körüklüyor

2023 yılının Kasım ayında Refah Sınır Kapısı’nın Gazze Şeridi tarafındaki Filistinliler (AFP)
2023 yılının Kasım ayında Refah Sınır Kapısı’nın Gazze Şeridi tarafındaki Filistinliler (AFP)
TT

Refah Sınır Kapısı ve cephe hattı Gazze meselesini körüklüyor

2023 yılının Kasım ayında Refah Sınır Kapısı’nın Gazze Şeridi tarafındaki Filistinliler (AFP)
2023 yılının Kasım ayında Refah Sınır Kapısı’nın Gazze Şeridi tarafındaki Filistinliler (AFP)

Refah Sınır Kapısı’nın açılması konusunda Mısır ile İsrail arasında çıkan anlaşmazlık ve aynı cephede Hamas üyesi olduğu sanılan unsurların İsrail güçlerine düzenlediği saldırı, Gazze'de gerginliği yeniden alevlendirdi.

Mısır dün, İsrail'in ‘Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafından sadece çıkış için açılması konusunda bir anlaşmaya varıldığı’ iddiasını yalanladı. Mısırlı bir yetkili, “Sınır kapısı, eğer anlaşma sağlanırsa, geçiş noktası ABD Başkanı Donald Trump'ın barış planına çerçevesinde her iki yönde de giriş ve çıkış için açılacak” dedi. İsrail hükümetinin Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü, sınır kapısının ‘önümüzdeki günlerde, yalnızca Gazze sakinlerinin Mısır'a çıkması için’ açılacağını bildirdi.

Öte yandan sahada silahlı unsurlar, Refah Sınır Kapısı’nda konuşlu İsrail güçlerine tanksavar füzeleriyle saldırdı.

Bir diğer gelişmede, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu liderliğindeki iktidar koalisyonu, Filistin devleti kurulmasını öngören Trump’ın Gazze’deki savaşı sona erdirme planını desteklemekten kaçınmak için, muhalefetin dün İsrail parlamentosu Knesset'te önerdiği oylamayı boykot etti.


Petrol zengini Babnusa'dan sonra HDK’nin yeni hedefi Kadugli mi, el-Ubeyd mi?

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) Kordofan eyaletindeki el-Ubeyd şehrine düzenlediği saldırının yol açtığı yıkım (Sosyal medya)
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) Kordofan eyaletindeki el-Ubeyd şehrine düzenlediği saldırının yol açtığı yıkım (Sosyal medya)
TT

Petrol zengini Babnusa'dan sonra HDK’nin yeni hedefi Kadugli mi, el-Ubeyd mi?

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) Kordofan eyaletindeki el-Ubeyd şehrine düzenlediği saldırının yol açtığı yıkım (Sosyal medya)
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) Kordofan eyaletindeki el-Ubeyd şehrine düzenlediği saldırının yol açtığı yıkım (Sosyal medya)

İki yılı aşkın süredir devam eden şiddetli çatışmaların ardından Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) geçtiğimiz pazartesi günü, Orta Sudan’daki Batı Kordofan eyaletinin merkezi Babnusa şehrinde, Sudan ordusunun son kalesi olan 22. Piyade Tugayı üzerinde ‘tam kontrol’ sağladığını duyurdu. Bu arada bazı askeri uzmanlar, petrol zenginliği ve süt ürünleri üretimi ile tanınan stratejik şehrin düşmesinin, kuzey ve güneydeki diğer bölgelere yönelik yeni saha kazanımları için bir sıçrama noktası haline gelebileceğini öngörüyor. Olayın üzerinden iki gün geçmesine rağmen Sudan ordusundan resmi bir açıklama gelmezken, orduya yakın platformlarda, şehirdeki birliklerin aynı eyaletteki Heglig bölgesine çekildiği iddiaları paylaşıldı.

Kordofan şehirleri sallantıda

Kordofan’daki büyük şehirler, HDK’nin baskılarının artmasıyla sallantıda. Sudan ordusunun elinde sadece, Batı Kordofan’da Nuhud ve Babnusa’nın düşmesinin ardından Kuzey Kordofan eyaletinin el-Ubeyd ve Um Ruvabe şehirleri ile Batı Kordofan’daki petrol zengini Heglig kaldı. Güney Kordofan eyaletinde ise ordu Kadugli ve Deleng’i kontrol ederken, HDK ed-Dubeybat’ta hakimiyet kurmuş durumda. Diğer yandan HDK’nin müttefiki olan Sudan Halk Kurtuluş Hareketi’nin Abdulaziz el-Hilu kanadı, Güney Kordofan’daki Nuba Dağları’ndaki Kauda şehrini kontrol ediyor.

Babnusa’nın önemi

Batı Kordofan eyaletinde, Doğu Darfur sınırına yakın konumda bulunan Babnusa, başkent Hartum’a yaklaşık 600 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Sudan demiryolu ağının en önemli kavşaklarından biri olan şehir, ülkenin batısı ile doğusu ve kuzeyini birbirine bağlıyor. Babnusa, Sudan’ın önde gelen süt fabrikalarına ev sahipliği yapmasının yanı sıra petrol zenginliği ile ekonomik açıdan stratejik bir şehir olarak kabul ediliyor.

dfvg
El-Faşir'in Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) eline geçmesinin ardından şehirden kaçmak zorunda kalan yerlerinden edilmiş Sudanlılar, 26 Ekim 2025 (AFP)

HDK, Babnusa’nın düşüşünün ardından izleyeceği net stratejiyi henüz açıklamamış olsa da, eski Sudan ordusu askerleri olası senaryolar üzerinde değerlendirmelerde bulundu. İsminin açıklanmasını istemeyen eski bir Sudan ordusu subayı, Babnusa’nın hem askeri hem de coğrafi açıdan büyük öneme sahip olduğunu, düşmesinin savaşın gidişatında kritik bir dönüm noktası oluşturabileceğini ve bunun, Güney Kordofan’ın başkenti Kadugli, Deleng ve ordunun hâlâ kontrolünde tuttuğu diğer bölgelerin ele geçirilmesine kapı açabileceğini belirtti. Subay, “HDK, Kuzey Kordofan eyaletinin başkenti el-Ubeyd’i öncelikli askeri hedefleri arasına almış ve sürekli saldırılar düzenlemeye devam etmiştir. Kuvvetlerini stratejik noktalara yaymaları, şehre yönelik bir saldırının her an gerçekleşebileceğini gösteriyor” dedi.

HDK ateşkese uymadı

Kaynak, HDK’nin tek taraflı bir ateşkes ilan etmiş olmasına rağmen buna uymadığını ve 22. Piyade Tugayı’na bağlı askerlerin mevzilerine yönelik saldırılarına devam ederek şehri ele geçirdiğini belirtti. Bu durum, grubun askeri hedeflerinin henüz tamamlanmadığını ortaya koyuyor.

Askeri uzmanlara göre HDK’nin bu bölgeyi ele geçirmesi, ona daha fazla askeri operasyon için iyi bir üs sağlıyor. Uzmanlar, kuvvetlerin müttefiki olan Abdulaziz el-Hilu liderliğindeki Halk Kurtuluş Hareketi’ni destekleyerek, Güney Kordofan eyaletinin başkenti Kadugli’yi ele geçirmeye çalışmasının muhtemel olduğunu belirtiyor. Bu, ordunun eyaletteki önemli bazı kasabaları ele geçirmesinin ardından gelen stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor.

Sudan ordusunun eski Genelkurmay Başkan Yardımcısı ve sözcüsü Tümgeneral Muhammed Beşir Süleyman, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Babnusa’nın HDK’nin eline geçmesinin beklenen bir gelişme olduğunu ve kenti kontrol eden tarafın operasyonel manevra alanını büyük ölçüde genişleteceğini söyledi. Süleyman, “Babnusa, petrol zenginliğiyle ekonomik açıdan önemli bir eyalette yer alıyor. Ayrıca demografik yapısı, HDK’nin sosyal tabanlarını oluşturuyor. Bu durum, onlara siyasi bir boyut kazandırıyor; özellikle Darfur bölgesi ile bağlantılı olarak kontrol alanlarını genişletmek ve Kordofan’da savaşçılar için lojistik destek sağlamak amacıyla bir tür geçici yönetim oluşturma stratejisi izliyorlar” ifadelerini kullandı.

efrf
El-Faşir'den gelen Sudanlı mülteciler, Tine Mülteci Kampı (Reuters)

Süleyman, HDK’nin Babnusa’yı ele geçirmesinin, ordunun Kuzey Kordofan eyaletindeki operasyonel ilerleyişine karşı onu daha avantajlı bir askeri konuma getirdiğini, buna rağmen ordunun el-Ubeyd’in batısı ve Nuba Dağları’nda elde ettiği zaferlerin önemini koruduğunu belirtti.

Ordu neye ihtiyaç duyuyor?

Süleyman, ordunun Kuzey ve Batı Kordofan’daki tüm cephelerde operasyonları yönetebilmesi için doğru planlamaya ihtiyaç duyduğunu vurguladı. Bunun, kuvvetler, lojistik destek ve yedeklerin sağlanması gibi büyük askeri kaynakları gerektirdiğini ifade ederek, “Operasyonel başarısızlığa yer yok. Stratejik hedef, Darfur’un yeniden kontrolünü sağlamak” dedi.

Eski asker, HDK’nin Babnusa’yı ele geçirerek başarmayı hedeflediği askeri amaçların başında, Sudan ordusunu Batı Kordofan’daki sosyal tabanlarından uzaklaştırmak olduğunu söyledi.

Süleyman, “Bu bölgeyi kontrol etmek HDK’ye, operasyonlarında asker ve teçhizat tedarikini sürdürme imkânı sunuyor, böylece daha fazla toprak kazanabiliyor, aynı zamanda Darfur’u güvence altına alıyor ve stratejik öneme sahip el-Ubeyd şehrine yönelik operasyonlarını geliştirebiliyor” dedi.

Süleyman ayrıca, HDK’nin kenti ele geçirme çabasının, askeri ve siyasi olarak konumunu güçlendirme, kara hakimiyetini genişletme ve böylece daha güçlü bir müzakere pozisyonu elde etme amacı taşıdığını vurguladı. Bu çerçevede, ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır’ın dahil olduğu Dörtlü’nün Sudan’da üç aylık bir insani ateşkes sağlama çabaları da devam ediyor.