Arkeologlar anlattı: Dünyanın ilk "parlamentosuna" ev sahipliği yapan gizemli medeniyet El Argar

"El Argar, İber Yarımadası'ndaki ilk sınıflı toplum"

Yazı sistemi olmadığı için El Agrar'da yaşananlar halen gizemini koruyor (UAB)
Yazı sistemi olmadığı için El Agrar'da yaşananlar halen gizemini koruyor (UAB)
TT

Arkeologlar anlattı: Dünyanın ilk "parlamentosuna" ev sahipliği yapan gizemli medeniyet El Argar

Yazı sistemi olmadığı için El Agrar'da yaşananlar halen gizemini koruyor (UAB)
Yazı sistemi olmadığı için El Agrar'da yaşananlar halen gizemini koruyor (UAB)

Arkeologlar, İber Yarımadası'nda Erken Tunç Çağı'nda kurulan ve dünyanın ilk parlamentosuna sahip olduğu düşünülen El Argar topluluğunun gizemli hikayesini anlattı.
Barcelona Özerk Üniversitesi'nden (UAB) uzmanlar, El Argar'ın MÖ. 2200'de ortaya çıktığını ve 650 yıl sonra henüz anlaşılamayan bir şekilde ortadan kaybolduğunu düşünüyor.
İspanya'nın önde gelen gazetelerinden El Pais'e konuşan UAB'den Vincente Lull, El Argar'ın ekonomik ve siyasi merkezi olan ve bugün İspanya'nın sınırları içinde kalan Antas şehrinde bulunan kalıntıların önemine dikkat çekti.
Tarih öncesi dönemleri araştıran ve El Argar'la ilgili önemli çalışmalara imza atan Lull, "Bu eşsiz medeniyetle ilgili araştırma yapmak için dünyanın her yanından uzmanlar geliyor. Birinci sınıf teknolojik gelişmelere sahne olan, ardında bir şey bırakmasa da her şeyin gelişimine katkı sağlayan bu topluluğun eşi benzeri yok. Kayıp bir medeniyeti aramak gibi" dedi.
Lull, kazı alanında bulunan kalıntılardan birinin büyük bir odaya, oturma yerlerine ve bir sahneye sahip olduğuna dikkat çekerek, bu 50 kişilik binanın dünyadaki ilk parlamento niteliğinde olabileceğini belirtti.
Arkeolog, "Burada neler tartışıldığını asla bilemeyeceğiz. Gelişmiş olmalarına rağmen El Argarlıların bir yazı sistemi yoktu. Bu da gizeme gizem katıyor" dedi.
UAB'den Roberto Risch de geçen yıl National Geographic'e açıklamasında bu kalıntılara işaret ederek, yöneticilerin burada siyasi konularla ilgili görüşmeler yapmış olabileceğini ifade etmişti.
El Argar'ın bir diğer önemli özelliğiyse sınıflı toplum yapısı. UAB'den uzmanlar, El Argar'ın İber Yarımadası'ndaki ilk sınıflı toplum olduğunu söylüyor.

"İber Yarımadasının ilk sınıflı toplumu"
Geçen yıl yayımlanan ve Lull ile Risch'in yanı sıra UAB'dan Rafael Micó ve Cristina Rihuete Herrada'nın da yer aldığı çalışmada, "El Argar, İber Yarımadası'ndaki ilk sınıflı toplum. İşgücünün ve üretici rantının önemli bir kısmı merkezi yerleşkelerde birikmişti. Bu denetim yapısı, seramik ve metalürjik ürünlerin yaygınlaşmasında ve metal ürünlerin dolaşımının ve kullanımının kısıtlanmasında görülebiliyor" dendi.
Araştırmacılar, El Argar'da zenginliği elinde bulunduran yüzde 10'luk bir kesim olduğunu düşünüyor. Toplumsal ve siyasi haklara sahip orta sınıf benzeri bir kesimin toplumun yüzde 50'sini oluşturduğunu, köle olarak çalışmak zorunda kalan yoksulların oranınınsa yüzde 40 olduğu tahmin ediliyor.

"La Almoloya Prensesi"
El Argar'la ilgili dikkat çeken özelliklerden biri de La Almoloya kazı alanındaki mezar.
Arkeologlar, bu mezarda altın, gümüş, bakır ve kehribardan yapılan 30 değerli eşya ve keten kıyafetleriyle birlikte gömülmüş bir kadının kalıntılarını bulmuştu. MÖ. 1635'te ölen bu kişinin, eski çağlarda yöneticilerin statüsünü göstermek için kullandığı, "diadem" olarak bilinen bir kurdele taktığı ve bir prenses olabileceği düşünülüyor. Buradan yola çıkan bazı araştırmacılar, El Argar'da kadınların yönetici sınıfında yer almış olabileceği ihtimaline de işaret ediyor.
 

La Almoloya'daki bir mezarda bulunan ve prensese ait olduğu öne sürülen diadem (J.A. Soldevilla / UAB)

Öte yandan El Argar'ın MÖ. 1550'de nasıl ortadan kaybolduğu halen gizemini koruyor.
Lull, El Argar toplumunun dışa kapalı bir yapıda olduğunu ve yönetici sınıfın baskıcı rejimiyle idare edildiğini, bunun da medeniyetin sonunu getirmiş olabileceğini söyledi.
Bazı uzmanlar yönetici sınıfa karşı başlatılan bir halk isyanının tetiklediği toplumsal ve ekonomik krizin, El Argar'ın çöküşünde rol oynadığını düşünüyor. Diğer uzmanlarsa doğal kaynakların tüketilmesi nedeniyle hastalıkların yaygınlaşmasının ve ölüm oranlarının artmasının çöküşe neden olduğunu savunuyor.
İspanyol arkeolog Rogelio de Inchaurrandieta'nın 1869'daki kazılarıyla ilk defa gün ışığına çıkan El Argar başta pek ilgi görmese de Belçikalı arkeolog kardeşler Luis Siret ve Henri Siret'in 1877'deki keşifleriyle dünya çapında tanınır hale gelmişti.
Independent Türkçe, El Pais, National Geographic



İlk insanların beslenme sırları, 300 bin yıllık ahşap aletlerle birlikte gün yüzüne çıktı

(Liu ve ekip arkadaşları/Science)
(Liu ve ekip arkadaşları/Science)
TT

İlk insanların beslenme sırları, 300 bin yıllık ahşap aletlerle birlikte gün yüzüne çıktı

(Liu ve ekip arkadaşları/Science)
(Liu ve ekip arkadaşları/Science)

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Çin'in güneybatısında keşfedilen 300 bin yıllık nadir ahşap aletler, bölgedeki ilk insanların büyük ölçüde kök ve yumrular gibi yeraltı bitkileriyle beslendiğini gösteriyor.

Hakemli dergi Science'da perşembe günü yayımlanan bulgular, Doğu Asya'daki erken insan atalarının gelişmiş bilişsel becerilerine, yaşantılarına, beslenme biçimlerine ve çevrelerine ışık tutuyor.

Yunnan eyaletinin Jiangchuan bölgesinde yer alan göl kıyısındaki Gantangqing arkeolojik kazı alanında, oksijenden yoksun kil tortularda ahşap aletlerin korunması sayesinde bu nadir buluntu elde edildi.

Araştırmacılar tortularda yaklaşık bin organik kalıntı da buldu.

Ortaya çıkarılan kalıntıları gelişmiş teknikler kullanarak tarihlendiren bilim insanları, aletlerin 250 bin ila 350 bin yıllık olduğunu tespit etti.

Bilim insanları, çeşitli biçim ve işlevlere sahip "son derece nadir" ahşap aletlerin yaklaşık 300 bin yıllık katmanlardan çıkarıldığını söylüyor.

Bugüne kadar bu döneme ait, biri Avrupa'da diğeri Afrika'da olmak üzere ahşap alet içeren sadece iki keşif yapılmıştı.
 

Görsel kaldırıldı.

Gantangqing'deki ahşap aletler (Liu ve ekip arkadaşları/Science)


Yeni keşfedilen çubuklardan ikisi, İtalya'nın Poggetti Vecchi bölgesinde bulunan 171 bin yıllık aletlere benzerlik gösteriyor.

Kanca biçimli benzersiz 4 aletin daha ortaya çıkarıldığını belirten bilim insanları, bunların muhtemelen kökleri kesmek için kullanıldığını söylüyor.

Ayrıca araştırmacıların ahşap aletlerin üzerinde kasıtlı cilalama ve kazıma izleri, kenarlarındaysa toprak kalıntıları saptaması, bunların kök ve yumrular gibi yeraltı bitkilerini kazmak için kullanıldığına işaret ediyor.

Bilim insanları, "Ahşap aletler arasında kazma çubukları ve küçük, eksiksiz, elle tutulan sivri uçlu aletler var" diye yazıyor.

Bilim insanları bu bulgulara dayanarak insanların Doğu Asya'daki atalarının muhtemelen bitki temelli bir beslenme biçimi izlediğinden şüphelenirken, bölgede çam fıstığı, fındık, kivi meyvesi ve su yumrularına dair kanıtlar tespit edildi.

Buna karşılık Avrupa ve Afrika'da saptanan ahşap aletler av aletleri, mızraklar ve mızrak uçlarıydı.

Çalışmanın ortak yazarı arkeolog Bo Li şöyle diyor:

Bu keşif, erken insan adaptasyonuna ilişkin önceki varsayımlara meydan okuyor. Çağdaş Avrupa yerleşimleri (Almanya'daki Schöningen gibi) büyük memelileri avlamaya odaklanırken, Gantangqing subtropik bölgelerde bitki temelli, eşsiz bir hayatta kalma stratejisini ortaya koyuyor.

Dr. Li, "Ahşap aletlerin çeşitliliği ve karmaşıklığı da arkeolojik kayıtlardaki önemli bir boşluğu dolduruyor, çünkü 100 bin yıldan daha eski ahşap aletler Afrika ve Batı Avrasya dışında son derece nadir görülüyor" ifadelerini kullanıyor.

Keşif, ahşap aletleri kullanan erken insanların dünya genelinde çok daha geniş bir alana yayıldığını gösteriyor.

Ayrıca farklı ortamlarda yaşayan tarih öncesi kültürlerin yerel olarak işlerine yarayacak aletler geliştirdiğine de işaret ediyor.


Independent Türkçe, independent.co.uk/news