Afganistan'da iktidara geldikten sonra Taliban içindeki bölünmeler

Taliban Hareketi, Batı ülkelerinin kapsayıcı bir hükümet kurulması taleplerini görmezden geldi

Zevahiri suikastı, Taliban'ın radikal gruplarla bağlarını kesme taahhüdüyle ilgili soru işaretlerini artırdı (AFP)
Zevahiri suikastı, Taliban'ın radikal gruplarla bağlarını kesme taahhüdüyle ilgili soru işaretlerini artırdı (AFP)
TT

Afganistan'da iktidara geldikten sonra Taliban içindeki bölünmeler

Zevahiri suikastı, Taliban'ın radikal gruplarla bağlarını kesme taahhüdüyle ilgili soru işaretlerini artırdı (AFP)
Zevahiri suikastı, Taliban'ın radikal gruplarla bağlarını kesme taahhüdüyle ilgili soru işaretlerini artırdı (AFP)

Afganistan'da Taliban Hareketi’nin iktidara geri dönmesinden bu yana geçen bir yılın ardından, radikal çizgideki grup içinde, özellikle liderlerinin reformları ne denli uygulayabileceklerine dair bölünmeler ortaya çıkmaya başladı. Taliban’ın ülkenin uluslararası güçler tarafından desteklenen eski hükümetine karşı kazandığı zafer, savaşı sona erdirerek, özellikle yirmi yıllık şiddetli çatışmaların yükünü çeken kırsal bölgelerdeki Afganlara derin bir nefes aldırdı. Ancak Taliban’ın iktidara gelişi, Afganistan'ın karşı karşıya olduğu mali, ekonomik ve insani krizleri daha da kötüleştirdi. Yoksulluk sınırının altında yaşayan Afganlıların sayıları arttı ve milyonları buldu. Birçoğu ilk kez borç almak zorunda kaldı. Boğucu hayat şartları, insanları bebeklerini ya da organlarını satmak arasında seçim yapmaya zorladı.

‘Göstermelik’
Uluslararası Kriz Grubu’ndan (ICS) Afganistan analisti Ibraheem Bahiss, “Taliban içinde reform olarak gördüklerinin uygulanması için zorlayan bir kampımız, bu yetersiz reformların bile abartılı olduğunu düşünen başka bir kampımız var. Taliban’ın bazı liderlerinin hareketin bu kez ülkeyi farklı bir şekilde yöneteceğini iddia ettiği bir dönemde, birçok gözlemci değişikliklerin göstermelik olduğunu düşünüyorlar” değerlendirmesinde bulundu.

İdeolojik görüşler
ABD merkezli düşünce kuruluşu Wilson Center uzmanlarından Michael Kugelman, “Siyasette bir gelişme olduğunun işaretleri olarak görülecek bazı durumlar var, ama açık konuşmak gerekirse halen gerici ideolojik görüşleri terk etmeyi reddeden bir grup görüyoruz” ifadelerini kullandı.
Birçok kız lisesi halen kapalı kalmaya devam ederken kadınlar kamusal alanlardaki görevlerden uzlaştırıldılar. Katı muhafazakar çizgideki bölgelerde müzik dinlemek, nargile içmek ve kağıt oynamak gibi basit faaliyetler sıkı bir şekilde kontrol ediliyor, protestolar bastırılıyor ve gazeteciler düzenli olarak tehdit ediliyorlar ya da gözaltına alınıyorlar.

Eymen ez-Zevahiri
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre, Taliban Hareketi, Batılı ülkelerin Afganistan’da kapsayıcı bir hükümet kurulması taleplerini görmezden geldi. El Kaide lideri Eymen ez-Zevahiri'nin geçtiğimiz hafta Kabil'deki lüks bir mahallede yer alan evinde öldürülmesi, Taliban'ın radikal gruplarla bağlarını koparma taahhüdüne dair soruların artmasına neden oldu.

Para akışı
Taliban lideri Molla Hibetullah Ahundzade’nin, Mart ayında, Eğitim Bakanlığı'nın kız liselerini yeniden açmasına son dakikada müdahale ederek iptal etmesi tüm dünyayı şaşırttı. Bazı analistler, Ahundzade’nin böyle yaparak Batı’nın taleplerine boyun eğmiyormuş gibi görünmek istediğini düşünüyorlar. Bu kararla birlikte uluslararası mali akışların yeniden sağlanması ümidi de ortadan kalktı. Bu durum, Kabil’deki Taliban yönetimi için de dahi eleştirilere yol açarken, bazı yetkililer kamuoyu önünde buna karşı olduklarını açıkladılar. Bu adımı Taliban hükümetinin üyeleriyle düzenli olarak görüşen yabancı diplomatların protestolarına rağmen hemen ardından gelen çok sayıda katı direktif izledi.

Taliban'ın iktidara dönüşünden bir yıl sonra
Afganistan'da Taliban Hareketi’nin bir yıl önce yeniden iktidara gelmesinden bu yana insan hakları, özellikle kadın hakları, ekonomik çöküş ve saldırılarla birlikte öne çıkan gelişmeleri şöyle sıralayabiliriz:
1 - Taliban, ABD ve NATO güçlerinin geri çekilmeye başlamasından yararlanarak Mayıs ayında başlattığı yıldırım saldırısının ardından 15 Ağustos 2021’de herhangi bir direnişle karşılaşmadan Kabil'deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nı işgal etti.
Ülkeyi terk eden eski Cumhurbaşkanı Eşref Gani, ‘Taliban'ın zaferini’ kabul etti ve ‘kan dökülmesini’ önlemek için ülkesinden ayrıldığını açıkladı. Washington, Afganistan Merkez Bankası'nın yaklaşık 9,5 milyar dolarlık fonlarını dondurdu. Dünya Bankası, nüfusunun yüzde 60'ını uluslararası yardımlara bağımlı olan ülkeye yaptığı yardımı askıya aldı.
Afgan ordusunun ve hükümetinin çöküşü, ABD ordusunun ve Afganistan’daki sivil müttefiklerinin geri çekilmesini hızlandırdı. Kabil Havalimanı, 26 Ağustos 2021’de DEAŞ’ın üstlendiği ve 100'den fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan bir saldırıya sahne oldu.
2 - ABD ordusu 30 Ağustos 2021’de Afganistan'dan tamamen çekildi. Böylece ülkedeki yirmi yıllık varlığı sona erdi.
3- Taliban 7-8 Eylül 2021’de Taliban’ın kurucusu Molla Ömer’e yakınlığıyla bilinen Molla Muhammed Hasan Ahund liderliğinde bakanlarını kendi saflarından atadığı bir hükümetin kurulduğunu duyurdu. Batılı ülkeler, ‘daha önce verilen sözlerin yerine getirilmediğini ve ülkedeki etnik ve dini çeşitliliği temsil etmediğini’ söyleyerek yeni hükümeti eleştirdiler. Ayrıca başta kadın hakları olmak üzere insan haklarına saygıyı, yardımların yeniden başlaması ve İslami çizgideki yeni rejimin tanınması konusundaki müzakerelerde bir ön koşul haline getirdi. Taliban ise kadınlara ciddi kısıtlamalar uyguladı.
4 - Taliban 23 Mart 2022 tarihinde kızlara yönelik eğitim kurumlarının yeniden açılmasından sadece birkaç saat sonra kapatıldığını duyurdu.
5- Taliban lideri, Mayıs ayı başlarında kadınların kamuya açık alanlarda yüzlerini tamamen kapatmalarını emretti. Ardından kadınlar devlet kurumlarındaki görevlerinden uzaklaştırıldı. Şehirlerinden dışarıya mahremsiz seyahat etmeleri engellendi.
6- Taliban yönetimi, 17 Mayıs 2022’de özellikle halka yönelik şiddet vakalarını izleyen bir organ olan İnsan Hakları Komisyonu'nun feshedildiğini duyurdu. Yüksek Seçim Komisyonu ve Milli Uzlaşı Yüksek Konseyi de aynı kaderi paylaştı. Dini olmayan müziklerin çalınması, reklamlarda insan yüzlerinin kullanılması, başı açık kadınların yer aldığı filmlerin ya da dizilerin yayınlanması yasaklandı. Erkeklerin geleneksel kıyafetler giyip sakal bırakması  zorunlu hale getirildi. Bununlar gibi bir takım kısıtlamalar getiren bir dizi karar alındı.

Afganistan yardımlardan mahrum kaldı
Kendisi için hayati önem taşıyan uluslararası yardımlardan mahrum kalan Afganistan, hızla yükselen işsizlik oranıyla ciddi bir mali ve insani krize girdi. Birleşmiş Milletler'e (BM) verilerine göre ülke nüfusunun yarısından fazlası yani yaklaşık 24 milyon Afgan, gıda güvensizliği tehdidi altında.
7-BM 31 Mart’ta Afganistan’a bağış toplamak için uluslararası topluma en büyük çağrısını yaptıysa da ihtiyacı olan 4,4 milyar dolara ulaşamadı ve yalnızca 2,44 milyar dolar toplayabildi. Haziran ayı sonlarında ülkenin doğusunda meydana gelen, binden fazla kişinin ölümüne ve binlerce kişinin yerinden edilmesine neden olan depremin ardından Washington ile Taliban arasında daha önce dondurulan fonların serbest bırakılmasıyla ilgili müzakereler yapıldı.
8-2021 yılının Ekim ayında Sünnilerin çoğunlukta olduğu ülkede uzun süredir zulüm gören Şiilere yönelik bir saldırı gerçekleşti. ABD güçlerinin geri çekilmesinden sonra en fazla ölüme yol açan terör saldırısında 60 kişi hayatını kaybetti. Saldırıyı Taliban'ın yıllardır mücadele ettiği DEAŞ/Horasan örgütü üstlendi.
9-2022 baharında, birçoğu DEAŞ/Horasan örgütü tarafından üstlenilen terör eylemlerinde onlarca insan hayatını kaybetti. Taliban, örgütü Afganistan'da mağlup ettiğini iddia etse de analistler radikal örgütün Afganistan’ın yeni yönetimi için başlıca güvenlik sorunu olmaya devam ettiğini düşünüyorlar.
10-ABD Başkanı Joe Biden, 1 Ağustos’ta ABD’nin El Kaide lideri Eymen ez-Zevahiri'yi Kabil’de silahlı insansız hava aracıyla (SİHA) öldürdüğünü duyurdu.

Kabil Havaalanı kaosun simgesi oldu
Kabil Havaalanı’nda durum, on binlerce Afganlı erkek, kadın ve çocuğun, 15 Ağustos 2021 tarihinde iktidarı ele geçiren Taliban Hareketi’nin ilerleyişinden kaçmak için bir umutla havaalanına akın etmesinden bir yıl sonra neredeyse normale döndü.
Büyük kalabalıklar günlerce, Taliban Hareketi, Afgan güçleri ve ABD Deniz Piyadeleri tarafından kurulan barikatları aşmaya çalıştı. Çoğu zaman püskürtülmeleri için üzerlerine ateş açıldı.
Ağustos ayının sonlarında Kabil Havaalanı’nın girişinde bir intihar bombacısının kendisini havaya uçurması sonucu 100'den fazla kişi hayatını kaybetti. Saldırının sorumluluğunu DEAŞ üstlendi. Bir yıl sonra, havaalanında bazı iç ve dış uçuşlar yapılmaya başlandı.
Ancak büyük yabancı havayollarının Kabil Havaalanı’na tam bir uçuş programı uygulamaları için büyük bir desteğe ihtiyaç var. Taliban yetkilileri, sahada bakım hizmetleri ve yolcular için güvenlik kontrolleri sağlamak üzere Abu Dabi merkezli bir şirketle anlaştı. Hava kontrolü ise Özbekistan ve Katar'dan uzmanlar tarafından eğitilmiş Afganlar tarafından sağlanıyor. Havaalanının tam olarak faaliyete geçmesi, ülke ekonomisinin canlanması için hayati bir önem taşıyor.



Paris’ten Beyrut uyarısı: Bölgedeki gerginlik tehlikeli şekilde artıyor

Fransa Cumhurbaşkanı Gabon'a yaptığı ziyaretten bir kare (AFP)
Fransa Cumhurbaşkanı Gabon'a yaptığı ziyaretten bir kare (AFP)
TT

Paris’ten Beyrut uyarısı: Bölgedeki gerginlik tehlikeli şekilde artıyor

Fransa Cumhurbaşkanı Gabon'a yaptığı ziyaretten bir kare (AFP)
Fransa Cumhurbaşkanı Gabon'a yaptığı ziyaretten bir kare (AFP)

İsrail’in, askeri kapasitesini yeniden inşa ettiği gerekçesiyle Lübnan’daki Hizbullaha karşı geniş çaplı bir operasyon başlatabileceğine ilişkin endişeler giderek artıyor. Son haftalarda İsrail medyasında sıkça dile getirilen bu iddialar, pazar günü Beyrut’un güney banliyölerinden Haret Hreik’te Hizbullah’ın bir numaralı askeri yetkilisi Heysem Tabtabain’in hedef alınmasıyla sahada da kendini gösterdi.

Aynı zamanda İsrail’in atacağı olası adımlar hem Lübnan içinde hem de uluslararası çevrelerde ciddi kaygılara yol açıyor. Bu bağlamda, her zamanki gibi en hızlı tepkiyi veren ülke Fransa oldu. Paris, ismini vermeden Hizbullah’ın üst düzey bir komutanını hedef alan saldırıdan duyduğu endişeyi açıkladı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, geçen cumartesi CNBC Arabiya’ya verdiği röportajda Lübnan’daki durumun “son derece kırılgan” olduğunu ve önümüzdeki dönemin “belirleyici” nitelikte olacağını vurgulamıştı.

Fransız Dışişleri Sözcüsü Pascal Confavreux, pazartesi günü düzenlediği basın toplantısında, “23 Kasım Pazar günü Beyrut’u hedef alan İsrail saldırısının, zaten son derece gergin olan ortamda tırmanma riskini artırdığı için Fransa’da derin bir endişe yarattığını” söyledi.

Fransa, her açıklamasında olduğu gibi tüm taraflara itidal çağrısında bulunarak, tehditlerin raporlanması için oluşturulan ateşkes izleme mekanizmasının önemine dikkat çekti. Paris, geçen yıl kurulan ve bir ABD’li generalin başkanlık ettiği, bir Fransız subayın ise başkan yardımcılığı görevini üstlendiği bu mekanizmada aktif rol oynuyor. Mekanizmada Lübnan, İsrail ve Birleşmiş Milletler de yer alıyor.

fgth
Güney Lübnan'da İsrail'in Manara yerleşim birimine bakan bir UNIFIL gözlem noktası (EPA)

Fransa, bu mekanizmayı “taraflarca tanınan ve tek taraflı adımların engellenmesi ile hem Lübnan hem de İsrail’de sivillerin güvenliğinin sağlanması için gerekli çerçeve” olarak değerlendiriyor. Ancak mekanizmanın temel sorunu, geçen yıl imzalanan 27 Kasım 2024 Ateşkes Anlaşmasından bu yana İsrail’in günlük askeri operasyonlarını durdurmasını sağlayamaması. İsrail bu operasyonları, Hizbullah’ın ateşkese uymadığı ve askeri altyapısını yeniden inşa ettiği gerekçesiyle sürdürüyor. Fransız açıklaması, Paris’in “Lübnan’ın egemenliği ve toprak bütünlüğüne bağlılığını” yeniden teyit ediyor.

Birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Macron’un Ortadoğu ve Kuzey Afrika danışmanı Anne-Claire Legendre, iki günlük bir ziyaret için Beyrut’a giderek üç üst düzey yetkili, Lübnan ordusu komutanı ve UNIFIL temsilcileriyle görüşmüştü


AB Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Şarku'l Avsat'a konuştu: Suudi Arabistan ile iş birliğinde sınır yok

Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)
Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)
TT

AB Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Şarku'l Avsat'a konuştu: Suudi Arabistan ile iş birliğinde sınır yok

Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)
Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)

Üst düzey bir Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan’la iş birliğinin ‘sınırı olmadığını’ belirterek, Riyad’ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkeze dönüştüğünü, reform hızının yüksek olduğunu, değişime açık bir tutum sergilediğini ve net bir vizyona sahip olduğunu söyledi.

Avrupa Birliği (AB) Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, Şarku’l Avsat ile yaptığı röportajda, Brüksel’in Suudi Arabistan-Avrupa iş birliği için geniş ufuklar gördüğünü vurguladı. Sikela, bu iş birliğinin yalnızca ikili düzeyde değil; Afrika, Orta Asya, Güney Asya, Pasifik ve Karayipler’de de güçlü bir potansiyel taşıdığını ifade etti.

yhju
Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)

Sikela, Riyad’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO) Küresel Sanayi Zirvesi’ne katılımı sırasında yaptığı açıklamada, sürdürülebilir sanayi kalkınması, istihdam yaratma ve katma değer üretme başlıklarının küresel ekonominin ihtiyaçlarıyla örtüştüğünü belirtti.

UNIDO Küresel Sanayi Zirvesi

Jozef Sikela, Suudi Arabistan’ın UNIDO Küresel Sanayi Zirvesi’ne ev sahipliği yapmasının yerinde bir adım olduğunu belirterek, AB’nin UNIDO ile toplam taahhüt tutarı 350 milyon dolara yaklaşan 38 aktif program yürüttüğünü açıkladı. Sikela, “UNIDO’nun en büyük ortağı ve en büyük gönüllü katkı sağlayanı biziz” ifadesini kullandı.

Sikela, sanayi, ticaret ve enerji bakanlığı geçmişine de atıfta bulunarak, zirveyi Suudi yetkililerle görüşme fırsatı olarak değerlendirdiğini belirtti. Suudi bakanlarla, Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu (PIF) temsilcileriyle ve şirketlerle bir araya geldiğini ifade eden Sikela, iş birliğinin yalnızca AB ile Suudi Arabistan arasında değil, dünyanın başka bölgelerinde de derinleştirilebileceğini söyledi. Sikela, “Yenilenebilir enerji, hidrojen, madencilik, çevrenin korunması, eğitim ve mesleki gelişim gibi alanlarda aynı önceliklere sahibiz” dedi.

Suudi Arabistan’la ilişkiler hız kazanıyor

Sikela, Suudi Arabistan ile ilişkilerin ‘çok güçlü bir ivme kazandığını’ vurguladı. Geçen yıl Brüksel’de AB ile Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) arasındaki ilk zirvenin düzenlendiğini hatırlatan Sikela sözlerini şöyle sürdürdü: “Krallık, Körfez’deki en büyük ticaret ortağımız ve ekonomisini çeşitlendiren, net vizyona sahip bir ülke.”

sdefrgt
Avrupa Birliği (AB) Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, Avrupa ile Suudi Arabistan arasındaki iş birliğinin sınırları olmadığını vurguladı. (Fotoğraf: Saad el-Anzi)

Sikela, Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonu’nun ülkeyi Avrupa şirketleri ve yatırımcıları için çok cazip bir merkez haline getirdiğini belirterek, “Neden? Çünkü net bir vizyona sahip olmak, net bir yön anlamına geliyor ve yatırımcıların aradığı da bu: istikrar ve öngörülebilirlik. 2030 Vizyonu, yatırımcılara gelecek konusunda güven veriyor” şeklinde konuştu.

Sikela, “Bu vizyonu Avrupa ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerdeki bakış açımız ve bölge ile dünya konusundaki sorumluluğumuzla birleştirebilirsek, iş birliğinin sınırı olmaz; çünkü ortak gündemimiz çok geniş” ifadelerini kullandı.

Jozef Sikela’ya göre Suudi Arabistan, ekonomisini çeşitlendirmeye ve yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirmeye odaklanıyor; bu öncelikler Avrupa’nın aynı alanlara gösterdiği ilgiyle örtüşüyor. Aynı durum, ortak çalışma alanı olarak görülen Orta Asya için de geçerli.

Sikela sözlerine şöyle devam etti: “Bu perspektiften bakıldığında Brüksel, Suudi Arabistan-Avrupa iş birliği için güney ülkelerinde geniş fırsatlar görüyor. PIF, Afrika, Orta Asya, Güney Asya, Pasifik ve Karayipler’de aktif; bu bölgeler aynı zamanda AB’nin ‘Global Gateway’ (Küresel Geçit) girişimi kapsamında değerlendiriliyor.”

‘Global Gateway’… Geleceğe yatırım

AB Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, AB’nin benimsediği Global Gateway girişiminin, partner ülkelerde sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek amacıyla yatırım, teknoloji ve Avrupa standartlarını kullanarak uygulanan stratejik bir yatırım programı olduğunu vurguladı.

ty
Avrupa Birliği (AB) Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, Vizyon 2030'un yatırımcılara gelecek konusunda güven verdiğini söyledi. (Fotoğraf: Saad el-Anzi)

Sikela, “Temel hedef geleceğe yatırım yapmak, bu da varlıklara yatırım yapmadan önce insanlara yatırım yapmayı içeriyor” dedi.

Sikela’ya göre AB ve üye ülkeler, dünyadaki kalkınma harcamalarının en büyük kaynağı; küresel harcamaların yüzde 40’ından fazlasını sağlıyorlar, oysa ekonomileri dünya üretiminin yalnızca yüzde 16’sını oluşturuyor.

Sikela, başlangıçta 2027’ye kadar 300 milyar euro hedeflendiğini, bu hedefin neredeyse bu yıl gerçekleştirildiğini ve bu nedenle hedefin 2027’ye kadar 400 milyar euroya yükseltildiğini belirtti.

Jozef Sikela, girişimin ‘eşit ortaklığa dayandığını ve ülkelere şart dayatmak veya dengesiz ilişkilere çekmek yerine güç kazandırmayı hedeflediğini’ ifade ederek, bunun giderek parçalanan bir dünyada geniş kabul gördüğünü söyledi.

İş birliğinin derinleştirilmesi

AB Uluslararası Ortaklıklar Komiseri, Global Gateway girişimini Suudi yetkililerle görüştüğünü ve iki tarafın çıkarına hizmet edecek iş birliği fırsatlarını ele aldıklarını belirtti.

Sikela, “Girişim, ortak çıkarı olan partnerler için kapalı değil. Suudi kurumlarının ve özel sektör yatırımlarının katılımını memnuniyetle karşılıyoruz. AB ile Suudi Arabistan arasında iş ortamının iyileştirilmesi konusunu da tartıştık. İlişkileri derinleştirecek ek adımlar bekliyoruz. Yapılacak çok iş var, ancak ilerleme hızlı ve doğru yoldayız” şeklinde konuştu.

Gelecek için büyük potansiyel

Sikela, Avrupa-Suudi Arabistan ilişkilerinin önümüzdeki beş yıldaki perspektifi sorulduğunda, Suudi Arabistan’ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini vurguladı. Sikela, “Bugün bir bankacı olsaydım, Avrupa şirketlerine Suudi Arabistan’a ilgilerini artırmalarını tavsiye ederdim. Çünkü burası istikrarlı, öngörülebilir ve geleceğe yönelik büyük bir potansiyele sahip bir ortam” ifadelerini kullandı.

gty
Avrupa Birliği (AB) Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, Şarku’l Avsat'a verdiği röportaj sırasında (Fotoğraf: Saad el-Anzi)

Sikela, “Suudi Arabistan’daki en büyük çekim unsurları, reformların hızı, değişime açıklık ve net vizyondur. Siz bir vizyon belirlediniz ve hükümetin bu vizyona bağlı olduğuna eminim; bunu her gün gösteriyorlar” dedi.

Jozef Sikela sözlerini şu ifadeyle tamamladı: “İşte AB ile Suudi Arabistan arasındaki iş birliğini tamamen farklı bir seviyeye taşımak için üzerine inşa etmek istediğimiz temel budur.”


Moskova'nın faaliyetleri artarken İngiliz Donanması Rus fırkateynini ve petrol tankerini durdurdu

İngiliz Kraliyet Donanması devriye gemisi "Severn" (gemi hesabı "X" platformu üzerinden)
İngiliz Kraliyet Donanması devriye gemisi "Severn" (gemi hesabı "X" platformu üzerinden)
TT

Moskova'nın faaliyetleri artarken İngiliz Donanması Rus fırkateynini ve petrol tankerini durdurdu

İngiliz Kraliyet Donanması devriye gemisi "Severn" (gemi hesabı "X" platformu üzerinden)
İngiliz Kraliyet Donanması devriye gemisi "Severn" (gemi hesabı "X" platformu üzerinden)

İngiltere Savunma Bakanlığı, dün yaptığı açıklamada, İngiliz devriye gemisinin Manş Denizi'nde takip ettiği bir Rus firkateyni ve petrol tankerini durdurduğunu, Rus donanmasının İngiliz suları etrafındaki faaliyetlerinin son iki yılda yüzde 30 arttığını belirtti.

Bakanlık, Kraliyet Donanması devriye gemisi HMS Severn'in son iki hafta içinde Manş Denizi'nden geçiş yapan Rus firkateyni RFN Stoyky ve tanker Yelnya'yı durdurduğunu açıkladı.

AP’ye göre Severn, sonunda izleme görevini Bretonya açıklarında kimliği belirsiz bir NATO müttefik gemisine devretti.

Bakanlık, İngiltere'nin, kıyılarında konuşlu gemilere ek olarak, NATO'nun Kuzey Atlantik ve Arktik bölgesindeki Rus gemileri ve denizaltılarını izleme misyonu kapsamında İzlanda'ya üç Poseidon keşif uçağı konuşlandırdığını bildirdi.

Bu haber, Savunma Bakanı John Healey'nin gazetecilere, Rus casus gemisi Yantar'ın İskoçya açıklarındaki faaliyetlerini izleyen keşif uçağı pilotlarına lazer ışınları tuttuğunu söylemesinden sadece birkaç gün sonra geldi.

İngiltere, Yantar'ın eylemlerini "pervasız ve tehlikeli" olarak nitelendirerek, topraklarına yönelik herhangi bir ihlale yanıt vermeye hazır olduğunu belirtti.

Haley çarşamba günü yaptığı açıklamada, "Rusya'ya ve Putin'e mesajım şu: Sizi görüyoruz ve ne yaptığınızı biliyoruz" dedi.

Londra'daki Rusya Büyükelçiliği, Haley'nin sözlerine, İngiliz hükümetini "askeri bir saplantıyı körüklemekle" suçlayarak yanıt verdi ve Moskova'nın Birleşik Krallık'ın güvenliğini baltalamaya çalışmadığını ifade etti.