Sosyal medya insanlığı geriletiyor mu?

Yapay zeka hayata, topluma ve doğaya bakışımızı değiştirdi, sosyal ilişkilerimizi kökten dönüştürdü

Teknolojiyle ilgili korkular, insanlığın gidişatına dair kasvetli beklentilerin ortasında insan ırkının geleceğini tehdit ediyor (AFP)
Teknolojiyle ilgili korkular, insanlığın gidişatına dair kasvetli beklentilerin ortasında insan ırkının geleceğini tehdit ediyor (AFP)
TT

Sosyal medya insanlığı geriletiyor mu?

Teknolojiyle ilgili korkular, insanlığın gidişatına dair kasvetli beklentilerin ortasında insan ırkının geleceğini tehdit ediyor (AFP)
Teknolojiyle ilgili korkular, insanlığın gidişatına dair kasvetli beklentilerin ortasında insan ırkının geleceğini tehdit ediyor (AFP)

Fidel Spiti
Masa ya da dizüstü bilgisayar başında, arabanın direksiyonunda ve hayal gücüyle sınırlanabilecek diğer ulaşım araçlarında çalışmak gibi teknolojik gelişmelerle birlikte insan vücudundaki biyolojik değişikliklere dair bir takım beklentiler söz konusu.  Bu beklentiler bir yandan mantıklı görünürken tarih boyunca insanın evrimsel gelişimine göre analiz ediliyor. İnsan anatomisi ve biyolojisiyle ilgilenen bilim dallarından uzmanlar, sanayi devriminden bu yana ellerimizi yoğun bir şekilde kullandığımız için insanların ellerinin zamanla uzayacağını, bacaklarının da kısalacağını düşünüyor. Bu beklentiler, çalışırken ve işe giderken bacaklarımızı daha az kullanmamıza karşın bilgisayar ve telefon aracılığıyla yüzlerce iş türünün süresini kısaltan internet çağının gelmesiyle birlikte arttı. Tüm bu işler bunlar parmaklar ve eller ile yapılırken, bacaklar ise daha az hareket ediyor. Bu da ellerin uzaması ve bacakların körelmesi açısından insan formunun şempanze benzeri bir biçime dönüşeceği anlamına geliyor. Tıpkı şempanzelerin tırmanmak ve hareket etmek için ellerini kullanması gibi, biz de çalışmak için ellerimizi yoğun bir şekilde kullanıyoruz.

‘Dönüşüm’ beklentileri
En çarpıcı tahminlerden bazıları, insanoğlunun on binlerce yıl sonra biçimleri değişmiş farklı makinelerden örülmüş bir ağ üzerine kurulu beyne dönüşebileceğine işaret ediyor. Elon Musk, geçtiğimiz günlerde bir kişinin hafızasının, beyinde meydana gelen görüntülerin ve olayların toplayıcısı olduğu sürece onu sonsuza kadar canlı tutan bir ‘hafıza kartına’ dönüştürülebileceği tezini öne sürdü. Musk’a göre bu hafıza kartı, bir grup farklı algoritmayı birbirine bağlayarak ne olacağını tahmin edebilir.
İnsanoğlunun, eski fiziksel gelişimi fikrinin bir sonucu olarak, makineler ağı üzerine kurulu bir beyne dönüşmesi, biyolojik bedene olan ihtiyaç, düşünce süreci lehine zaman geçtikçe azalacağı, hatta bu beden ya da beyin için şu anki yiyeceklerden farklı olarak tekrar tekrar tuvalete gitmesine ya da yemek için ara vermesine gerek kalmayacak yiyecek türleri bulunabileceği anlamına geliyor. Öncelikle gezegenler ve galaksiler arasında ışık hızına yakın hızlarda seyahat edecek olan astronotlar için bu tür yiyeceklerle ilgili araştırma halen devam ediyor.
Bu tür bilimsel iddiaları doğrulayan Facebook’un sahibi olan Meta şirketinin başlattığı ve Google’ın da doğruladığı ‘Metaverse’ dünyası, kullanıcının gerçek bir kimliğinin olduğu gerçek dünyaya paralel olan ve özel bir kimliğe sahip olacağı bir dünya. Ancak eğer kullanıcı Metaverse dünyasında daha fazla zaman harcarsa, gerçek dünyadaki kimliğinin ikinci sıraya düşeceği ve Metaverse’deki kimliğinin birinci sıraya yükseleceği de bir gerçek.
Psikoloji, medya, kitle psikolojisi, telekomünikasyon ve iletişim bilimlerinin dallarını üreten yeni bir bilim alanı olan sosyal medya uzmanları, internet dünyasının artık neredeyse kimliğimizi ve çevremizdeki hayatı tanımlamanın önemli bir parçası olduğunu söylüyorlar. Artık herkes, birçok sosyal medya platformu, uygulaması ve internet sitesi aracılığıyla gerek biçim gerekse içerik olarak gerçek karakterinden farklı olarak başkalarına göstermek istediği bir karakter oluşturabiliyor. Biçim açısından yüzün şeklini değiştiren yeni filtreler sayesinde, artık yüzün özelliklerini kökten değiştirmek mümkün. İçerik açısından ise insanlar kendi sayfalarında yayınladıkları resimlerde ya da videolarda kendini mutlu ve keyif içinde gösterebilirken, gerçekte sefil ya da farklı bir hayat yaşıyor olabilir. Bunun tam tersi de mümkün.

Hem olumlu hem de olumsuz
Önce gezegeni küçük bir köy haline getirdiğimizde sosyal medyayı kendi yararımıza kullandık. On binlerce kilometre uzaktaki birini görüntülü arayabiliyor ve sanki odada bizimleymiş gibi konuşabiliyoruz. Artık fikirlerimizi, kafaları karıştırıcı, yanlış, intihal, kışkırtıcı ve uydurma olsalar bile binlerce kullanıcı arasında yayabiliyoruz. İnternette tüm hızıyla devam eden bu durum, hükümetleri ve uluslararası gözlemcileri, insanlara ulaşan bilgileri ve Rusya'nın Donald Trump'ı başkanlığa taşıyan ABD seçimlerine müdahale ettiği iddiaları gibi İnternette kasıtlı olarak yayılan ve internet kullanıcıları üzerinde önemli bir etkisi olan yanıltıcı bilgileri yayma yeteneklerini kontrol edebilmek için sosyal medya şirketlerine zorlu koşullar dayatmaya itiyor. Rusya’nın ABD’deki başkanlık seçimlerine müdahale ettiği iddiaları ve Trump'ın mağlup olduğu, çevresindeki birkaç grubu harekete geçirebildiği son ABD başkanlık seçimlerine hile karıştığı iddiaları ile ilgili soruşturmalar sürüyor. Son seçimlere hile karıştığı iddiaları ‘Trumpist’ propagandadan etkilenen grupların eşi benzeri görülmemiş bir şekilde ABD’nin başkenti Washington’daki Kongre binasına baskın gerçekleştirmeleriyle sonuçlandı. Olayla ilgili soruşturma da halen devam ediyor.
Ancak iletişim araçlarının üzerimizde yarattığı en büyük etki, günlük yaşam, yani çevremizdeki doğa ve sosyal çevre ile olan ilişkimiz ve çekirdek aileden başlayıp daha sonra geniş aileye ve akrabalara, oradan çalıştığımız ya da aralarında yaşadığımız topluluğa kadar nüfuz etmiş olması.
Örneğin Google Earth uygulaması, kullanıcıyı balkonunda otururken bir astronota dönüştürebiliyor. Uzaydan tüm dünyayı görebiliyoruz. Bu uygulama sayesinde dünyanın herhangi bir yerini seçip çok yakından ziyaret edebiliyoruz. Böylece maliyetsiz ve fiziksel olarak bir yerden başka bir yere gitmeden artık dünyanın diğer ülkelerindeki şehirlerin sokaklarında turistik bir gezi yapıyormuş gibi hissedebiliyoruz. Fakat bu uygulama da tıpkı diğerleri gibi, iki yanı keskin bir bıçak. Olumlu yanı, bu uygulama aracılığıyla dünyanın dört bir yanındaki çevreler, kültürler ve coğrafi alanlar arasında öğrenme, keşfetme ve gezinme imkanı sunması. Ziyaret ettiğimiz bölgeleri, diğer bölgeleri ziyaret eden diğer kişilerle paylaşılabiliyoruz.  Böylece her gün bu uygulamanın karşısında geçirdiğimiz birkaç saat içinde gezegeni keşfetmeye ilgi duyan arkadaşların sayısını artırıyor. Olumsuz yanı sıra hareketliliğimizin ve fiziksel seyahatimizin kesintiye uğraması. Tıpkı sosyal ağlarda bulunma oranlarının önemli ölçüde arttığı bir dönem olan Kovid-19 salgını nedeniyle iki yıl süren kapanmalar ve seyahat yasaklarında sırasında olduğu gibi. Bu dönemde çalışma tarzı da değişti. Artık birçok kişi evde olduğundan sosyal ağlarda dolaşmak daha kolay ve pratik hale geldi. Bu durumda mesele uzun bir süre, belki de sonsuza kadar böyle devam edecek, yani ofis yerine evden çalışılacak gibi görünüyor.

Doğa ve aile ile ilişkilerin bozulması
Arkadaşların ya da aile üyelerinin hayatlarını sosyal ağlar aracılığıyla ifşa etmek, onların hayatlarının gözlerimizin önüne, bizim hayatlarımızın da onların gözleri önüne serilmesi onlarla olan gerçek ilişkilerimizi de etkiler. Hatta bu durum, aile bağlarının ya da fertleri arasındaki güçlü ilişkilerin zayıflamasına katkıda bulunuyor.  Bu aynı zamanda sık sık karşılıklı olarak yapılan ziyaretlere yahut yılda en az bir kez olsun aile büyüklerinin ziyaret edildiği seyahatlere de yansıdı. Ancak iletişim kolaylığı ile bu ziyaretler önemli ölçüde azaldı.  Ziyaretin yerini, bunu eksiksiz ve önemli bir harcamaya gerek kalmadan yapan görüntülü görüşme aldı.
Çevredeki doğanın kendisiyle, yani şehirdeki mahallelerin, küçük kasabalar ya da yerleşim bölgeleriyle olan ilişkisiyle başlayan, komşu köylerin ve ormanların yakınlarından geçen nehir ile devam eden bir ilişkisi var. Sanayi devriminden hoşnut olmayan romantik dönem ile doğaya dönüş talepleri geldi. Romantik dönemin ünlü teorisyenleri, filozofları, şairleri, müzisyenleri ve ressamları, 19. yüzyılın başlarından sonuna kadar bir asırdan biraz daha az bir süre boyunca, makinelerden, kalabalıktan, kömür fabrikalarının dumanından ve işçilerin sefil hayatından uzaklaşarak doğaya dönmeyi başardılar. Ancak bu da hayatın evriminin seyrine tersti. Romantik dönemin hızla sona ermesi, sanayi çağının 19. yüzyılın sonlarından ve 20. yüzyılın başlarından günümüze kadar istikrarlı ve geniş bir şekilde gelişmesine izin verdi.
Ama romantik dönemle bir kıyaslama yapacak olursak, o dönemin insanları doğadaki karınca gibi, bizi ise kayaya yapışmış deniz kabukları gibi görebiliriz. Çevreciler, Kovid-19 salgınının başlarındaki kapanmanın ilk aylarında, gezegenin, gerek hava kirliliğinden gerekse ağaçların kesilmesi nedeniyle ormanların bozulmasından olsun, kendini temizleyebildiğini keşfettiler. İnsan yaşamının kalitesine ilişkin kaygının doğaya yönelik kaygıyla başladığını düşündüklerinden insanlardan çok, doğa anaya ilgi duyan çevrecilerin görüşü bu yönde olsa da sosyologlara göre insanın toplumsal ilişkilerinin modelini ve doğayla olan ilişkisini kökten değiştirdiği için bu görüş kusurlu ve yanlış. Bu durum, ebeveynlerin ve çocuklarının çevredeki doğaya bakış açısındaki geniş ayrılıkta da ortaya çıkıyor. Hayatlarının büyük bir kısmı bir bilgisayar veya telefon ekranı başında ve çeşitli oyunlar karşısında geçen çocukların görüşleri ve aileleri ile bakış açılarındaki farklılıklar her yeni nesilde daha da artıyor. Sosyologlar, bu tür farklılıkların kaçınılmaz olduğunu söylüyorlar. Bununla birlikte sosyal ve insani yönden etkisi, özellikle farklı toplumlarda bir sonraki aktif nesil olacak olan küçük çocuklar için internet kullanımının azaltılmasıyla ve yönlendirilmesiyle azaltılabilir. Örneğin Adam Smith'in 29 Temmuz Cuma günü The Independent Arabia’da yayınlanan makalesinde, Google’ın eski Başkanı ve CEO'su Eric Schmidt’in “Yaptığımız şeyin etkisi konusunda saftım. Bugün yapay zekanın etkisinin nükleer silahlar kadar tehlikeli olduğunu düşünüyorum” şeklindeki sözlerine dikkati çekti.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



Will Smith gişe canavarı seriye dönüyor mu?

Tommy Lee Jones ve Will Smith başrollerdeki işbirliğini üç film boyunca sürdürmüştü (Columbia)
Tommy Lee Jones ve Will Smith başrollerdeki işbirliğini üç film boyunca sürdürmüştü (Columbia)
TT

Will Smith gişe canavarı seriye dönüyor mu?

Tommy Lee Jones ve Will Smith başrollerdeki işbirliğini üç film boyunca sürdürmüştü (Columbia)
Tommy Lee Jones ve Will Smith başrollerdeki işbirliğini üç film boyunca sürdürmüştü (Columbia)

Sony, Siyah Giyen Adamlar (Men in Black) serisini dikkat çeken yeni bir yapımla devam ettirmek istiyor. 

Senaryo için yine Will Smith'in oynadığı Bad Boys serisinin üçüncü ve dördüncü filmlerini kaleme alan Chris Bremner görevlendirildi. 

Yönetmen ya da oyunculara dair henüz herhangi bir açıklama yok.

Deadline, Will Smith'in Ajan J. rolünü bir kere daha canlandırmak istediğini ve senaryoyu ilk alanlardan birinin de o olacağını duyurdu. 

Kültür ve sanat haberleri sitesinin kaynakları, Ajan K. rolündeki Tommy Lee Jones'un senaryoyu okumadan seriye katılıp katılmayacağına dair bir şey söylemeyeceğini aktardı. 

Deadline, Will Smith'in Martin Lawrence'la birlikte oynadığı Bad Boys serisinin 2020'deki Bad Boys: Her Zaman Çılgın (Bad Boys for Life) ve 2024'teki Bad Boys: Ya Hep Ya Hiç'le (Bad Boys: Ride or Die) gösterdiği başarının Sony'yi Siyah Giyen Adamlar için cesaretlendirdiğini bildiriyor.

Lowell Cunningham'ın Marvel için yazdığı çizgi romanlardan uyarlanan Siyah Giyen Adamlar'ın ilk filmi, 1997'de Barry Sonnenfeld tarafından çekilmişti.

Küresel gişe hasılatında 580 milyon doları aşarak büyük bir başarı gösteren yapım, başrolleri paylaşan Will Smith ve Tommy Lee Jones'in 2002 ve 2012'deki devam filmlerinde oynamalarını da sağlamıştı. 

2019'da çekilen Siyah Giyen Adamlar: Global Tehdit'teyse (Men in Black: International) ne bu iki yıldız ne de Sonnenfeld var. 

Yönetmen koltuğuna F. Gary Gray'in geçtiği proje, Tessa Thompson, Chris Hemsworth ve Liam Neeson gibi ünlü oyuncuları barındıran kadrosuna rağmen beklentileri karşılayamamıştı.

Ancak 4 filmle dünya çapında 1,9 milyarlık gişe hasılatına sahip seri, yapımcıları iştahlandırmayı sürdürüyor. 

Independent Türkçe, Hollywood Reporter, Deadline


"Olağanüstü" mozaik, Truva Savaşı'nın kayıp hikayesini açığa çıkardı

Ketton mozaiğinin üçüncü paneli, Kral Priamos'un oğlu Hektor'un ağırlığını ölçmek için bir teraziyi doldurmasını tasvir ediyor (Leicester Üniversitesi Arkeoloji Hizmetleri)
Ketton mozaiğinin üçüncü paneli, Kral Priamos'un oğlu Hektor'un ağırlığını ölçmek için bir teraziyi doldurmasını tasvir ediyor (Leicester Üniversitesi Arkeoloji Hizmetleri)
TT

"Olağanüstü" mozaik, Truva Savaşı'nın kayıp hikayesini açığa çıkardı

Ketton mozaiğinin üçüncü paneli, Kral Priamos'un oğlu Hektor'un ağırlığını ölçmek için bir teraziyi doldurmasını tasvir ediyor (Leicester Üniversitesi Arkeoloji Hizmetleri)
Ketton mozaiğinin üçüncü paneli, Kral Priamos'un oğlu Hektor'un ağırlığını ölçmek için bir teraziyi doldurmasını tasvir ediyor (Leicester Üniversitesi Arkeoloji Hizmetleri)

Arkeologlar, Rutland'da keşfedilen "olağanüstü" bir Roma mozaiğinin arkasındaki gizli hikayeyi ortaya çıkardı.

"Birleşik Krallık'ta keşfedilen en önemli mozaiklerden biri" diye tanımlanan Ketton mozaiği, bir çiftçinin tarlasındaki kazı sırasında ilk kez 2020'de gün yüzüne çıkarılmıştı. Uzmanlar ilk başta eserin, Homeros'un ünlü destanı İlyada'daki meşhur sahneleri tasvir ettiğini düşünmüştü ancak yeni bir çalışma karolara farklı bir ışık tuttu.

Leicester Üniversitesi arkeologlarının yeni bir çalışmasına göre mozaikler gerçekten de ünlü Truva Savaşı hikayesini anlatsa da sahneler aslında öykünün "uzun zamandır kayıp" bir versiyonuna ait. Bu versiyon ilk kez Yunan oyun yazarı Aiskhylos tarafından popülerleştirilmişti.

Üç dramatik panel, Yunan kahraman Akhilleus'la Truva Prensi Hektor arasındaki düelloyu, Hektor'un cesedinin sürüklenişini ve nihayetinde Kral Priamos'un almak için ağırlığınca altın verdiği cesedin tartılmasını tasvir ediyor.

Uzmanlar, mitolojik öykünün bu versiyonu tarihte kaybolup gitse de Romalıların ona aşina olduğunu söylüyor.

Paneller, uzmanların MS 3. veya 4. yüzyıla dayandığını düşündüğü ana villa binasının kuzey ucundaki yemek odasının şatafatlı zeminini oluşturuyordu.

Leicester Üniversitesi Antik Tarih bölümünde öğretim üyesi olan Dr. Jane Masséglia başyazarı olduğu yeni çalışmanın, Britanya'daki Romalıların Akdeniz genelindeki tasarım tercihlerinden ilham aldığını da gösterdiğini söylüyor.

ferf
Ketton mozaiğinin ikinci paneli, Akhilleus'un Hektor'un cesedini arabasının arkasında sürüklerken, Hektor'un babası Priamos'un merhamet dilediğini gösteriyor (Leicester Üniversitesi Arkeoloji Hizmetleri/Boston Güzel Sanatlar Müzesi)

Dr. Masséglia "Ketton Mozaiği'nde hikayenin Aiskhylos versiyonunu anlatan sahneler bulunmasının yanı sıra üst panel aslında mozaiğin döşenmesinden 800 yıl önce, Aiskhylos döneminden kalma bir Yunan çömleğinde kullanılan tasarıma dayanıyor" diye açıklıyor.

Bir panelde standart desenlerin kullanıldığını gördüğümde mozaiğin diğer kısımlarının da Yunanistan, Türkiye ve Galya'dan kalma çok daha eski gümüş eşya, sikke ve çanak çömleklerde karşımıza çıkan tasarımlara dayandığını fark ettim. Roma-Britanyalı zanaatkarlar, antik dünyanın geri kalanından izole değillerdi; desen kataloglarını nesilden nesile aktaran geniş zanaat ağının parçasıydılar. Ketton'da, Roma dönemi Britanyası zanaatkarlığının yanı sıra Akdeniz'in tasarım mirasını da görüyoruz.

2020'de aile çiftliğinde Ketton mozaiğini keşfeden Jim Irvine, yeni araştırmanın "Roma dünyasında yeni yeni takdir edilmeye başlanan bir kültürel entegrasyon düzeyini" ortaya koyduğunu söylüyor.

Bu büyüleyici ve önemli gelişme, Roma dönemi Britanyası'nın genellikle hayal ettiğimizden çok daha kozmopolit olabileceğini gösteriyor.

Independent Türkçe


Ünlü aktör yaşamını yitirdi: Ender görülecek bir ruhtu

2015'te Doğu Ortodoks Kilisesi'ne bağlılığını açıklayan aktör, bir yıl sonra da Rusya vatandaşı olmuştu (AP)
2015'te Doğu Ortodoks Kilisesi'ne bağlılığını açıklayan aktör, bir yıl sonra da Rusya vatandaşı olmuştu (AP)
TT

Ünlü aktör yaşamını yitirdi: Ender görülecek bir ruhtu

2015'te Doğu Ortodoks Kilisesi'ne bağlılığını açıklayan aktör, bir yıl sonra da Rusya vatandaşı olmuştu (AP)
2015'te Doğu Ortodoks Kilisesi'ne bağlılığını açıklayan aktör, bir yıl sonra da Rusya vatandaşı olmuştu (AP)

Japonya'da doğan, ABD ve Rusya pasaportlarına sahip Cary-Hiroyuki Tagawa perşembe günü hayatını kaybetti. 

Menajeri Margie Weiner, 1995'te vizyona giren Ölümcül Savaş'ta (Mortal Kombat) canlandırdığı Shang Tsung karakteriyle tanınan aktörün felç sonrasında yaşadığı sağlık sorunları yüzünden öldüğünü duyurdu.

75 yaşındaki oyuncu, Kaliforniya'nın Santa Barbara kentinde yaşamını yitirirken etrafında ailesinin olduğu da yazılı açıklamada bildirildi: 

Cary ender görülecek bir ruhtu: Cömert ve düşünceli biriydi ve zanaatına bağlılığı sonsuz düzeydeydi.

1987'de Bernardo Bertolucci'nin Oscarlı filmi Son İmparator'la (L'ultimo imperatore) dikkat çeken oyuncu sonrasında Pearl Harbor ve Tim Burton'ın çektiği Maymunlar Cehennemi (Planet of the Apes) gibi filmlerin yanı sıra 2015-2019'da ekrana gelen Yüksek Şatodaki Adam'da (The Man in the High Castle) rol almıştı. 

Japon bir anne ve ABD ordusunda görev yapan bir babanın oğlu olarak Tokyo'da doğan Tagawa'nın adı, Hollywood yıldızı Cary Grant'ten geliyor. 

Tagawa, bir tiyatro oyuncusu olan annesinin, Asyalılara düzgün roller verilmediği için aktörlük yapmasına karşı çıktığını bir röportajında anlatmıştı.

Cary-Hiroyuki Tagawa, 36 yaşından itibaren oyunculuk kariyerine ağırlık verene kadar kereviz yetiştirdiğini, limuzin şoförlüğü yaptığını ve fotomuhabiri olarak çalıştığını bildirmişti. 

Farklı dövüş sanatlarıyla ilgilenen aktör, rekabeti ya da kavgayı sevmediği için Ninjah Sportz adını verdiği bir sistem geliştirdiğini de söylemişti. Bu sistemle dövüş sanatlarını eğitim ve iyileşme aracı olarak kullanmaya çalıştığını savunuyordu. 

2008'de Honolulu'da yargılanan Tagawa, bacaklarında morluklar görülen bir kadına şiddet uyguladığını itiraf etmişti.

Independent Türkçe, CNN, Deadline