Etiyopya’dan yeni adım: Mısır ve Sudan’a diyalog çağrısı

Etiyopya Aşağı Nil havzası ülkelerinin itirazlarını görmezden geldi ve ikinci türbinin faaliyete geçtiğini duyurdu.

Başbakan Abiy Ahmed, ülkesinin ‘insanlarını karanlıktan çıkarabilmek üzere enerji üretmek için barajı inşa ettiğini’ vurgulayarak, Mısır ve Sudan’a müzakerelere devam etme çağrısında bulundu (Etiyopya Haber Ajansı)
Başbakan Abiy Ahmed, ülkesinin ‘insanlarını karanlıktan çıkarabilmek üzere enerji üretmek için barajı inşa ettiğini’ vurgulayarak, Mısır ve Sudan’a müzakerelere devam etme çağrısında bulundu (Etiyopya Haber Ajansı)
TT

Etiyopya’dan yeni adım: Mısır ve Sudan’a diyalog çağrısı

Başbakan Abiy Ahmed, ülkesinin ‘insanlarını karanlıktan çıkarabilmek üzere enerji üretmek için barajı inşa ettiğini’ vurgulayarak, Mısır ve Sudan’a müzakerelere devam etme çağrısında bulundu (Etiyopya Haber Ajansı)
Başbakan Abiy Ahmed, ülkesinin ‘insanlarını karanlıktan çıkarabilmek üzere enerji üretmek için barajı inşa ettiğini’ vurgulayarak, Mısır ve Sudan’a müzakerelere devam etme çağrısında bulundu (Etiyopya Haber Ajansı)

Etiyopya 2011’den bu yana Nil Nehri’nin ana kolu üzerine inşa ettiği Nahda Barajı projesinde yeni bir adım atarak Mısır ve Sudan’n itirazlarını görmezden geldi. Bu adım, iki ülke ile gerilimi iyice yükseltti.
Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, Cumhurbaşkanı Sahle-Work Zewde ve diğer üst düzey hükümet yetkililerinin huzurunda, Addis Ababa’da perşembe günü, elektrik üretmek amacıyla barajın ikinci türbininin çalıştırılmaya başlayacağını duyurdu. Mısırlı gözlemciler bu adımı, 2015’te imzalanan İlkeler Bildirgesi’nin ihlali olarak nitelendirdiği ‘tek taraflı’ bir adım olarak değerlendirdi.
Mısır ve Sudan, barajın doldurulmasını ve işletilmesini düzenleyen, olası herhangi bir zarardan kaçınmak üzere iki mansap ülke ile koordinasyon olmaksızın, tek taraflı herhangi bir adım atamamasını sağlayacak bağlayıcı bir yasal anlaşmanın imzalanmasını istiyor.
Etiyopya resmi haber ajansı ENA’ya göre, ikinci türbinin mevcut kapasitesi 375 megawata ulaşıyor.  Abi Ahmed 20 Şubat’ta, ilk türbinden 375 megavatlık hidroelektrik üretildiğini duyurmuştu.
Nahda Barajı’nın toplam inşaat tamamlama oranı yaklaşık yüzde 83,9’a ulaştı. Nahda Barajı Proje Müdürü Kifle Horo’nun belirttiğine göre, inşaat oranı yüzde 95’e, elektromekanik çalışmalar yüzde 61’e ulaştı.
Etiyopya’nın duyurusu kutlamalı gösteriler sırasında geldi, Abiy Ahmed, projenin planına göre “başarı” olarak nitelendirdiği durum için ilgili tüm aktörlere teşekkürlerini sundu. Ayrıca, şu ana kadar kaydedilen başarıların Etiyopya’nın refahını kaçınılmaz olarak sağlanacağını kanıtladığını vurgulayarak, projeye yönelik katkılarından dolayı tüm Etiyopyalıları tebrik etti.
Başbakan Abiy Ahmed, ülkesinin ‘insanlarını karanlıktan çıkarabilmek üzere enerji üretmek için barajı inşa ettiğini’ vurgulayarak, Mısır ve Sudan’ı 2021 yılı Nisan ayından bu yana durmuş olan müzakerelere devam etme çağrısında bulundu. Sudan ve Mısır’a “Etiyopya’nın elektrik ihtiyacını karşılamaya yönelik isteğini anlamaya” davet etti ve aşağı havza ülkelerine zarar verme niyeti olduğuna yönelik iddiaları reddetti. Abiy, “Türbinleri kullanarak hidroelektrik enerji üretimine yönelik seferberlik, Etiyopya’nın, aşağı havza ülkelerine su akışını göz önünde bulundurarak projesini hayata geçirmek için dikkatli bir şekilde çalıştığını kanıtladı” dedi.
Başbakan Mısır ve Sudan’a, Nahda Barajı inşaatı devam ederken, ortak çıkar sorunlarını en iyi yol olan diyalog yoluyla çözmek amacıyla müzakerelere girme çağrısında bulundu.
Başbakan Nahda Barajı’nı, Etiyopya’nın Abay Nehri’nin (Etiyopya dilinde Nil’in ana kolu) adil ve akıllıca kullanımına olan bağlılığının bir teyidi olarak değerlendirdi. Barajın, bölgedeki işbirliği projesi ve ekonomik entegrasyona önemli katkısı olacağı” sözünü verdi.
Baraj rezervuarının üçüncü dolum süreci ile ilgili olarak, Abiy Ahmed “Plandan 10 gün önce 600 metreküpe ulaşıldı. Barajın arkasında 22 milyar metreküp su depolandı” dedi.
Etiyopya’nın yeni hamlesine, Mısır’dan hızlı bir resmi tepki gelmedi. Uluslararası kamu hukuku uzmanı ve ABD Uluslararası Hukuk Derneği üyesi olan Dr. Muhammed Mahmud Mehran Şarku’l Avsat’a Etiyopya’nın adımlarının uluslararası hukuk kurallarını ve ilgili uluslararası anlaşmaları ihlal etmesinin bir devamı olduğunu belirtti. Aynı zamanda “Üç ülke arasında 2015 yılında imzalanan İlkeler Bildirgesi, Etiyopya'nın uluslararası suyolu ile ilgili herhangi bir adımını Mısır ve Sudan’a bilgilendirmesini, işbirliğinin zorunluluğunu, bilgi alışverişi taahhüdüne uyulmasını, ilgili ülkelere zarar verilmemesini, barajın dolum ve işletme tarihleri ​​konusunda anlaşmaya varılmasını ve uluslararası su yollarının denizcilik dışı kullanımlarını düzenleyen diğer ilkelere uyulmasını gerektiriyor” dedi.
Mehran, Abiy Ahmed’in iki ülkenin projeden etkilenmeyeceğine dair açıklamasını sorgulayarak “Etiyopya neden bu taahhütlerini bağlayıcı bir yasal anlaşmaya geçirmek istemiyor?” dedi ve Etiyopya uzlaşmazlığını, müzakerelerin başarısızlığının ana nedeni olarak değerlendirdi.
Uluslararası hukuk profesörü, Güvenlik Konseyi’nden, barajın çalışmalarını ve işletmesini durdurmak için acil karar almak, Etiyopya’yı barajın dolum ve işletmesine ilişkin olarak bağlayıcı bir yasal anlaşmaya varmak için müzakereye başlamak ve bölgede uluslararası barış ve güvenliğin korunmasında sorumluluklarını üstlenmeye zorlamak üzere acil bir toplantı düzenlenmesini istedi.
Mısır’ın Eski Su Kaynakları ve Sulama Bakanı Dr. Muhammed Nasrettin Allam, suları Mısır ve Sudan’a da ulaşan ortak bir nehir üzerinde bir barajın bulunmasının, uluslararası yasal sınır anlaşmaları uyarınca, iki ülkenin halklarının hayatlarını etkileyecek ciddi zararları önleyecek şekilde  belirlenen doldurma ve işletme kuralları üzerinde anlaşılması gerektirdiğine inanıyor. Allam “Sudan bir koridor ülkesi, Mısır bir mansap ülkesidir. Etiyopya barajının önünde depolanan tüm sular Mısır’ın su payındandır zira Sudan daha su Mısır’a ulaşmadan tüm su payını alır” dedi.  
Allam Twitter hesabından yaptığı paylaşımda “Mısır ve Sudan, Etiyopya halkının çıkarı için elektrik üretilmesini kabul ediyor ve halklarının zarar görmemesi güvencesinin verilmesi halinde barajda su depolanması ve işletmesine mani olmuyorlar. Bu nedenle de Mısır, Etiyopya’nın özellikle kurak yıllarda, barajda tutulan su nedeniyle Asvan Baraj rezervuarlarında su sıkıntısından oluşması durumuna karşı Mısır halkını korumak için, Nahda barajı doldurmak ve işletmek için kullandığı su miktarını iade etme taahhüdünde bulunmasını talep ediyor” ifadelerine yer verdi.
Addis Ababa, baraj tamamlandığında 6 bin megavatın üzerine çıkmayı hedefliyor.
Geçen ayların sonlarına doğru, Mısır, Etiyopya’yı Nahda Barajı krizini çözmek için yapılan tüm çabaları engellemekle suçladı. Addis Ababa’nın barajı tek taraflı kararlar alarak doldurmaya devam etmesi nedeniyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Başkanı’na resmi bir itirazda bulunduğunu belirtti.
Kahire, konuyu halkı için ‘varoluşsal’ olarak tanımlıyor. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi bu haftanın başında, ülkesinin Nahda Barajı konusunda ‘sakin ve müzakerelere dayalı’ bir şekilde ilerlediğini söyledi. Halkına Nil Nehri su payını koruma sözü vererek “Mısır’ın suyu hepimizde ve benim de boynumda bir emanettir ve kimsenin ona dokunmasına izin vermeyeceğim” ifadelerini kullandı.



Uluslararası Ceza Mahkemesi el Faşir'deki olayları soruşturuyor

Darfur bölgesinde Tavila kasabasındaki bir kampta el Faşir'den yerinden edilen kadınlar ve çocuklar dün (AP)
Darfur bölgesinde Tavila kasabasındaki bir kampta el Faşir'den yerinden edilen kadınlar ve çocuklar dün (AP)
TT

Uluslararası Ceza Mahkemesi el Faşir'deki olayları soruşturuyor

Darfur bölgesinde Tavila kasabasındaki bir kampta el Faşir'den yerinden edilen kadınlar ve çocuklar dün (AP)
Darfur bölgesinde Tavila kasabasındaki bir kampta el Faşir'den yerinden edilen kadınlar ve çocuklar dün (AP)

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) savcıları dün, Sudan'da Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) Batı Sudan'ın Darfur bölgesindeki son ordu kalesi olan el Faşir'in kontrolünü ele geçirmesinin ardından, bazıları savaş suçu teşkil edebilecek toplu katliam ve tecavüz iddialarına ilişkin kanıt topladıklarını açıkladı.

UCM, BM Güvenlik Konseyi'nin 2023'te başlayan iç savaştan çok önce, davayı ilk kez gündeme getirdiği 2005 yılından bu yana Darfur'da işlenen soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suç iddialarını araştırıyor.

Savcıların yaptıkları açıklamada, "Devam eden soruşturma kapsamında, ofisimiz el Faşir'deki iddia edilen suçlarla ilgili olarak gelecekteki kovuşturmalarda kullanılmak üzere ilgili delilleri korumak ve toplamak amacıyla acil adımlar atıyor" denildi. Uzmanlar ise bildirilen şiddetin Darfur'daki önceki olayların izlerini taşıdığını ifade etti.


Trump: Nijerya'daki Hristiyanlar 'varoluşsal bir tehdit' ile karşı karşıya

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

Trump: Nijerya'daki Hristiyanlar 'varoluşsal bir tehdit' ile karşı karşıya

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, dün sağcı siyasi müttefiklerinin "Hristiyanlara yönelik soykırım" iddialarını desteklemesi üzerine, Nijerya'daki Hristiyanların "varoluşsal bir tehdit" ile karşı karşıya olduğu konusunda uyardı.

Son aylarda, Nijerya'daki "Hristiyan soykırımı" ve "zulüm" hakkındaki sosyal medya paylaşımları, ABD ve Avrupa'daki aşırı sağcılar arasında yankı buldu.

Afrika'nın en kalabalık ülkesi, uzmanların hem Hristiyanların hem de Müslümanların ayrım gözetmeksizin öldürülmesine yol açtığını söylediği çatışmalarla boğuşuyor.

Ancak Trump'a göre, "Hristiyanlık Nijerya'da varoluşsal bir tehditle karşı karşıya."

Cumhuriyetçi başkan, Truth Social platformunda yaptığı bir paylaşımda, iddialarını destekleyecek herhangi bir kanıt sunmadan, "binlerce Hristiyan öldürülüyor ve bu toplu katliamdan aşırılık yanlıları sorumlu" ifadelerini kullandı.

Trump, Nijerya'yı Dışişleri Bakanlığı'nın "din özgürlüğünü ciddi şekilde ihlal eden" ülkeler için kullandığı "özellikle endişe verici ülke" olarak nitelendirdiğini de ifade etti.

Nijerya, çoğunluğu Müslüman olan kuzey ve çoğunluğu Hristiyan olan güney arasında neredeyse eşit olarak bölünmüştür.

Kuzeydoğu, 15 yıldan uzun süredir Boko Haram'ın elinde şiddet olaylarına maruz kalmış, bu da 40 binden fazla kişinin ölümüne ve iki milyon kişinin yerinden edilmesine yol açmıştır.

Kuzeybatıda, "haydut" olarak bilinen çeteler köylere baskın düzenleyerek bölge sakinlerini öldürüp kaçırmaktadır.

Orta Nijerya ayrıca, çoğunluğu Müslüman olan çobanlar ile Hristiyan çiftçiler arasında sık sık çatışmalara sahne olmaktadır. Bu da şiddete dini bir boyut kazandırmaktadır. Ancak uzmanlar, toprak anlaşmazlıklarının temel olarak nüfus artışından kaynaklandığını belirtmekteler.

Trump'ın Arap ve Afrika işlerinden sorumlu kıdemli danışmanı Massad Boulos ekim ayı ortasında, "Boko Haram ve DEAŞ, Hristiyanlardan daha fazla Müslüman öldürüyor" demişti.

Şarku’l Avsat’ın ACLED Kriz İzleme Merkezi'nden aktardığına göre veriler, 2020-2025 yılları arasında Hristiyanları hedef alan en az 389 şiddet olayı yaşandığını ve bunlardan en az 318'inin öldüğünü gösteriyor.

Aynı dönemde Müslümanlara yönelik 197 şiddet saldırısı, 400'den fazla kişinin ölümüne yol açtı.

Trump'ın açıklamaları, lobi gruplarının Nijeryalı ayrılıkçıların davasını aktif olarak desteklediği bir dönemde geldi.

Yabancı lobi şirketlerini düzenleyen kurallar kapsamında yayınlanan belgelere göre sürgündeki Biafra Cumhuriyeti hükümetini temsil eden Moran Global Strategies, mart ayında ABD Kongre üyelerine Nijerya'daki "Hristiyanlara yönelik zulüm" konusunda uyarıda bulunan bir mektup yazdı.

Biafra, 1967'de bağımsızlığını ilan eden ve 1970'e kadar süren kanlı bir iç savaşı başlatan, doğu Nijerya'da kısa ömürlü bir ayrılıkçı devletin adıydı.


Yemen, Husilere gelişmiş kimyasal sevkiyatını engelledi

Husilere askeri amaçlı kaçırılan kimyasal sevkiyatının bir kısmı (hükümet medyası)
Husilere askeri amaçlı kaçırılan kimyasal sevkiyatının bir kısmı (hükümet medyası)
TT

Yemen, Husilere gelişmiş kimyasal sevkiyatını engelledi

Husilere askeri amaçlı kaçırılan kimyasal sevkiyatının bir kısmı (hükümet medyası)
Husilere askeri amaçlı kaçırılan kimyasal sevkiyatının bir kısmı (hükümet medyası)

Yemen Ulusal Direniş Güçleri, Donanma, İstihbarat Birimi ve Sahil Güvenlik ile iş birliği yaparak, Bab el-Mendeb Boğazı'ndaki Husilere gelişmiş kimyasal ve askeri teçhizat sevkiyatını engelledi.

Isıya dayanıklılık ve füze ve insansız hava aracı (İHA) yapılarının yalıtımında kullanılan "fenol + formaldehit" adlı bir polimer bileşiğinden 24 varil ve radar izlerini azaltmak için kullanılan türevleri ele geçirdiler. Ayrıca, koruyucu giysiler, maskeler ve diğer askeri teçhizata da el koydular; bu gelişme, Husi kontrolündeki bölgelerde askeri üretim atölyelerinin varlığını gösteriyor.

Yemen askeri medyası, ortak bir devriyenin, İran Devrim Muhafızları tarafından işletilen kaçakçılık şebekeleriyle bağlantılı olduğundan şüphelenilen ahşap bir tekne hakkında kesin istihbarat aldığını bildirdi. Devriye, tekneyi durdurdu ve kargonun inceleme ve soruşturulması için güvenli bir yere çekti.

Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-İryani, operasyonun "İran'ın Yemen'deki projesine bir darbe daha" olduğunu ve Devrim Muhafızları'nın bölge güvenliğini tehdit eden askeri teçhizat kaçakçılığına karıştığının kanıtı olduğunu belirtti.