Türk kökenli milletler Macaristan'daki "Büyük Kurultay"da bir araya geldi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Türk kökenli milletler Macaristan'daki "Büyük Kurultay"da bir araya geldi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Macar Turan Vakfı tarafından Hun-Türk milletlerini yakınlaştırmak amacıyla düzenlenen "Büyük Kurultay" yoğun ilgi görüyor.
Türk kökenli milletleri buluşturmak için Macaristan'ın Bacs-Kiskun bölgesindeki Bugac kasabasında iki yılda bir gerçekleştirilen programın açılış konuşmasını, Macaristan Ulusal Meclisi Başkanı Laszlo Köver yaptı.
Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Aksakallar Konseyi Başkanı Binali Yıldırım, Türk kökenli 35 boy ve çok sayıda davetlinin katıldığı etkinlikte, kurultayın farklı coğrafyalarda yaşayan Türk soylarının birbirleriyle tanışmasına, kaynaşmasına vesile olduğunu söyledi.
TDT Aksakalı olarak aralarındaki iş birliği ve dayanışmanın artmasına katkı sağlayan kurultayın düzenlenmesinden büyük bir bahtiyarlık duyduğunu ifade eden Yıldırım, "Bizler birlik ve dayanışmaya önem veren, teşkilatlı bir şekilde yaşamayı öncelikli hedef kabul edilen bir milletiz. Bu özelliğimiz sebebiyle tarihin her döneminde hür ve bağımsız yaşadık" dedi.
Karpat Havzası'nda, Macar ovalarında at koşturan Hun İmparatorluğu hükümdarı Attila'nın torunlarına sevgi beslediklerini ifade eden Yıldırım, kardeş olarak gördükleri Macarların da kendilerini sevdiğini bildiklerini anlattı.
Türk ve Macar toplumlarının birbirlerini yıllardır bildiğini, tanıdığını, atalarının 16'ncı, 17'nci yüzyıllarda bu topraklarda birlikte yaşadığını dile getiren Yıldırım, "Macaristan ile Türkiye arasında çok özel ilişkiler vardır. Kanuni Sultan Süleyman'ın mezarı buradadır. Abdurrahman Paşa'nın kabri Budin Kalesi'ndedir. Macarlar ve Türkler birbiriyle dosttur, kardeştir. Bu dostluk asırlar boyu da artarak devam edecektir" değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin Rusya-Ukrayna Savaşı'nın sona erdirilmesine yönelik çabaları
Saç renkleri, ten renkleri farklı olsa da gözlerden düşen damlanın renginin aynı olduğunu unutmamak gerektiğini vurgulayan Yıldırım, Rusya-Ukrayna Savaşı'na değindi. Savaşın sona ermesi gerektiğini vurgulayan Yıldırım, "Savaşın asla kazananı olmaz. Kaybedeni masum çocuklar, sivil insanlardır. Türkiye olarak Sayın Cumhurbaşkanı'mız Recep Tayyip Erdoğan bu anlamsız savaşın sona erdirilmesi için başından beri çok büyük çaba ortaya koymaktadır ve bu çabamız artarak devam edecektir" ifadelerini kullandı.

TÜRKPA Genel Sekreteri Er
Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA) Genel Sekreteri Mehmet Süreyya Er ise kurultay vesilesiyle bir araya gelen dost ve kardeş ülkeler arasındaki birlik ve beraberlik ruhunun daha da derinleşip ve perçinleneceğine inandığını belirtti. TÜRKPA'nın tüm faaliyetlerinin özünün de birlik ve dirlik olduğunu anlatan Er, şöyle devam etti:
"Yeri gelmişken Macaristan ile aramızdaki akrabalığın önemi ve değeri hakkında oldukça önemli bir tarihi anekdotu paylaşmak isterim. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu lideri, ilk Cumhurbaşkanı Atatürk 1934 yılında güven mektubunu takdim eden Macaristan büyükelçisine şunları söyler: 'Bu iki halk; Türkler ve Macarlar tarih boyunca bir kere yan yana gelip akrabalıklarının farkına varsaydı Doğu Avrupa tarihi çok farklı olurdu.' Türkçede güzel bir deyim var. Geç olsun güç olmasın. İnşallah bundan sonra olur; çok daha barışçıl, çok daha müreffeh, çok daha huzurlu, çok daha adil anlamında."
Hun-Türk kültürünü yansıtan çadırların kurulduğu ve göçebe savaş oyunları, atlı gösteriler, okçuluk gibi geleneklerin yeniden canlandırıldığı etkinlikte, Türk kökenli ülkelerden gelen dans ve müzik grupları sahne aldı.

2022 Türk Dünyası Kültür Başkenti Bursa'nın tanıtım çadırına ziyaret
Programın ardından Binali Yıldırım ve beraberindekiler, 2022 Türk Dünyası Başkenti Bursa'nın tanıtımının yapıldığı çadırı ziyaret etti.
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, burada yaptığı açıklamada, 2022 Türk Dünyası Kültür Başkenti olarak iki gündür Macaristan'a güzel işlere imza attıklarını söyledi. Türk dünyası iş birliklerinin ve bu kurultayın ana amaçlarının birlik ve beraberliği sağlamak olduğuna işaret eden Aktaş, şöyle konuştu:
"Allah'a şükür bu projenin gerçekleştiğini her geçen gün daha üst bir noktaya doğru gittiğini görmekteyiz. Güzel şehrimiz Bursa'nın hem gastronomisi hem de özellikli ürünlerini burada sergileme imkanı buluyoruz. Çok ciddi kazanımlarımız oldu. Değerli başbakanımız, Aksakallar Konseyi Başkanı Binali Yıldırım beyi burada ağırlamaktan son derece mutlu olduk. Farklı ülkelerin bakanları özellikle Macaristan hükümetinin meclis başkanının katılımının olduğu bu kurultay inşallah büyüyerek devam eder, birlik ve beraberliğimize vesile olur. Bursa olarak da aldığımız bu sorumluluğu Türk Dünyası Kültür Başkenti olarak farklı şehirlerde ortaya koyduğumuz gibi Macaristan’daki bu kurultayda da aynen ortaya koymuş olmaktan son derece mutlu olduğumuzu belirtmek istiyorum."
Kurultaya, Macaristan Ulusal Meclisi Başkan Yardımcısı Sandor Lezsak, Türkiye'nin Budapeşte Büyükelçisi Cavidan Gülşen Karanis Ekşioğlu, İYİ Parti Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu, Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) Genel Sekreteri Sultan Raev, Yunus Emre Enstitüsü Başkan Yardımcısı Abdullah Kutalmış Yalçın ile devlet temsilcileri ve diğer ilgililer katıldı.



Trump, Venezuela kıyılarında bir petrol tankerine el konulduğunu duyurdu

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

Trump, Venezuela kıyılarında bir petrol tankerine el konulduğunu duyurdu

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, Washington ve Karakas arasındaki gerginliğin tırmanmasıyla birlikte, dün ABD'nin Venezuela kıyılarında bir petrol tankerine el koyduğunu doğruladı. Trump, "Venezuela açıklarında çok büyük bir petrol tankerine el koyduk; şimdiye kadar el konulan en büyük tanker" ifadesini kullandı.

Politico'nun haberine göre tanker Küba'ya gidiyordu ve Küba devlet petrol şirketi Cubametales tarafından Asya'daki aracılara satılmak üzere petrol taşıyordu.

İki ABD savaş uçağı çarşamba günü, ABD yönetiminin Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun iktidardaki günlerinin "sayılı" olduğunu ilan ettiği baskı kampanyasının başlangıcından bu yana Güney Amerika ülkesine en yakın nokta olarak kabul edilen bir noktada Venezuela Körfezi üzerinden uçtu.

Savunma Bakanı Pete Hegseth, Kongre liderlerine, uyuşturucu taşıdığından şüphelenilen bir tekneye düzenlenen ve ilk saldırıdan sonra teknenin enkazına tutunan iki kişinin ölümüne yol açan çifte saldırının videosunun tamamını yayınlamayı düşündüğünü bildirirken, kamuya açık uçuş takip siteleri, en geniş noktalarında yaklaşık 240 kilometre genişliğinde olan Venezuela Körfezi üzerinde uçan iki ABD Donanması F/A-18 savaş uçağının 30 dakikadan fazla bir süre su üzerinde daireler çizerek uçtuğunu kaydetti.

Bir savunma yetkilisi, uçuşu uluslararası hava sahasında yapılan “rutin bir eğitim uçuşu” olarak nitelendirdi ve uçakların silahlı olup olmadığını teyit edemediğini belirtti. Uçuşu, ABD uçaklarının yeteneklerini test etmek için tasarlanmış önceki tatbikatlara benzetti ve “provokatif olmadığını” vurguladı.

ABD ordusu daha önce de bölgeye B-52 Stratofortress ve B-1 Lancer bombardıman uçakları konuşlandırmış, Venezuela kıyılarına yakın uçuşlar gerçekleştirmişti; ancak F/A-18 savaş uçaklarının salı günü yaptığı gibi Venezuela topraklarına yakın uçuşlar yapmamıştı.


Musk, DOGE’dan pişman: “Bir daha uğraşmam”

Ocak ayında Musk liderliğinde kurulan DOGE, kasımda kapatılmıştı (Reuters)
Ocak ayında Musk liderliğinde kurulan DOGE, kasımda kapatılmıştı (Reuters)
TT

Musk, DOGE’dan pişman: “Bir daha uğraşmam”

Ocak ayında Musk liderliğinde kurulan DOGE, kasımda kapatılmıştı (Reuters)
Ocak ayında Musk liderliğinde kurulan DOGE, kasımda kapatılmıştı (Reuters)

Elon Musk, Hükümet Verimliliği Bakanlığı'nda (DOGE) geçirdiği süreyi değerlendirdi.

Musk, 2017-2019'ta İç Güvenlik Bakanlığı'nda basın sözcüsü yardımcısı olarak görev yapan Katie Miller'ın podcast'ine katıldı.

Teknoloji milyarderi, ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray Özel Kalem Müdür Yardımcısı Stephen Miller'ın eşiyle yaptığı söyleşide, DOGE'un tartışmalı federal bütçe kesintilerine dair şunları söyledi:

Biraz başarılı olduk. Bir dereceye kadar başarılı olduk. Hiç mantıklı olmayan, tamamen israfa yol açan birçok fonlamayı durdurduk.

Trump'ın seçim kampanyasına yaptığı desteklerle gündeme gelen Musk, ABD Başkanı tarafından DOGE'un başına getirilmişti.

Yönetimin ilk 5 ayında federal kurumlarda gerçekleştirdiği kesintilerle tartışma yaratan Tesla CEO'su, nisanda yaptığı açıklamada elektrikli otomobil şirketiyle ilgilenmek için DOGE'da geçirdiği süreyi azaltacağını duyurmuş, mayısta da görevden ayrılmıştı.

DOGE'un kesintileri nedeniyle binlerce federal çalışanın işine son verilmesi ABD'de tepki çekmişti. ABD'nin yanı sıra bazı Avrupa şehirlerinde de Tesla'ların kundaklandığı bildirilmişti.

Salı günü yayımlanan podcast'te Musk, bir daha DOGE gibi bir projenin başına geçmek istemediğini belirtti:

DOGE'la uğraşmak yerine, esasen şirketlerim üzerinde çalışmalıydım. Böylece ürettiğimiz arabaları kundaklamazlardı.

Space X CEO'su, DOGE'un başına geçtikten sonra katıldığı bir konferansta Nazi selamı verdiği iddiasıyla da yoğun eleştirilerin hedefi olmuştu.

Analistlere göre Tesla'nın net kârının bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 71 oranında düşmesinde, Musk'ın DOGE’a odaklanması büyük rol oynamıştı.

Teknoloji milyarderiyle ABD Başkanı'nın arası, Trump'ın tartışmalı vergi indirimi tasarısı nedeniyle bozulmuştu. Sosyal medya üzerinden atışmaların ardından ikili daha sonra "dostluk mesajları" paylaşmıştı.

Independent Türkçe, Reuters, Axios


‘Tek bir tık bir ülkeyi yıkmaya yeter’... İsrailli bir yetkiliden ‘nadir’ uyarı

Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
TT

‘Tek bir tık bir ülkeyi yıkmaya yeter’... İsrailli bir yetkiliden ‘nadir’ uyarı

Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)

İsrail Ulusal Siber Güvenlik Müdürlüğü Başkanı Yossi Karadi, nadir görülen bir uyarıda bulunarak, siber tehditlerin ülkeleri anında çökme noktasına getirebileceğini söyledi. Şarku’l Avsat’ın Yediot Ahronot’tan aktardığına göre Karadi, elektrik, su, trafik ışıkları ve hastane ağlarına yapılan siber saldırıların artık savaş aracı haline geldiğini ve bu saldırıların çoğunlukla saldırganın kimliğini gizlemek için vekil gruplar üzerinden gerçekleştirildiğini belirtti. Karadi dün Tel Aviv Üniversitesi’nde düzenlenen Siber Güvenlik Haftası konferansında yaptığı konuşmada, son altı ayda İsrail’in yürüttüğü savunma faaliyetlerinden bir kısmını paylaştı ve ‘ilk siber savaş’ olarak nitelendirdiği durumun endişe verici bir tablosunu çizdi.

Karadi, “Giderek savaşların dijital alanda başlayıp biteceği bir çağa doğru ilerliyoruz” dedi ve ‘dijital kuşatma’ terimini tanıttı. Karadi, bu senaryoda enerji santrallerinin duracağı, trafik ışıklarının çalışmayacağı, iletişim sistemlerinin çökeceği ve su kaynaklarının kirlenebileceğini vurgulayarak, “Bu hayali bir gelecek senaryosu değil, oldukça gerçekçi bir eğilim” ifadesini kullandı.

Karadi, dijital kuşatma kavramının sadece çekici bir ifade olmadığını, 15 yıl süren bir gelişimin sonucu olduğunu belirtti. Geçmişte devletler arasındaki siber savaşların çoğunlukla sessiz casusluk veya yalnızca askeri tesisleri hedef alan operasyonlar olduğunu söyleyen Karadi, son yıllarda durumun değiştiğini ve yeni düşmanın yalnızca sır çalmayı değil, sivil yaşamı kesintiye uğratmayı amaçladığını ifade etti.

Yediot Ahronot’a göre, siber savaşların başlangıç noktası olarak kabul edilen olay, 2010 yılında Stuxnet virüsünün ortaya çıkmasıydı. Yabancı raporlara göre virüs, İran’ın Natanz Nükleer Tesisi’ndeki santrifüjleri hedef almak için İsrail ve ABD tarafından kullanılmıştı ve yalnızca belirli endüstriyel kontrol birimlerini etkileyerek sivil bilgisayarlar veya alakasız altyapıya zarar vermekten kaçınıyordu.

Karadi, dönüm noktasının ise geçen on yılın ortalarında Doğu Avrupa’da yaşandığını belirtti. Rus hacker grubu Sandworm, teorik olarak mümkün görülmeyen bir adım atarak Ukrayna elektrik şebekesini hackledi ve yüz binlerce evi dondurucu soğukta karanlığa gömdü. Bu olaydan sonra siber operasyonlar, yalnızca askeri hedeflere yönelik silahlar olmaktan çıkarak, sivil nüfusu hem psikolojik hem fiziksel olarak etkileme aracına dönüştü. Ayrıca, 2017’de Kuzey Kore’ye atfedilen WannaCry fidye yazılımı saldırısının, siber silahların nasıl kontrolden çıkabileceğini gösterdiği ve dünya genelinde hastaneler ile acil servisleri rastgele etkileyerek felce uğrattığı ifade edildi.

Bir Amerikan siber güvenlik şirketi, Sandworm siber hack grubunun faaliyetlerini tespit etti. (Reuters)Bir Amerikan siber güvenlik şirketi, Sandworm siber hack grubunun faaliyetlerini tespit etti. (Reuters)

Tehlikeli bir artış

Karadi, İran’ın siber terör doktrinini benimsemiş olmasının tehlikeli bir örneğini paylaştı: 2020 yılında İsrail su şebekesindeki klor seviyesini değiştirmeye yönelik girişim, başarılı olsaydı kitlesel zehirlenmeye yol açabilirdi.

Karadi, o tarihten bu yana İran’ın siber saldırılarının İsrail’de sivil altyapıyı hedef aldığını, hastaneler, alarm sistemleri ve elektrik şebekesine yönelik tekrar eden girişimlerin bu kapsamda olduğunu belirtti.

Hastanelere yönelik saldırıların yeni bir boyut kazandığını vurgulayan Karadi, yakın zamanda Shamir Tıp Merkezi’ne yapılan siber saldırıyı örnek gösterdi. Saldırının arkasında, sıradan bir suç örgütü gibi görünen ‘Qilin’ adlı bir grup bulunuyordu. Karadi, bu durumun devletlerin, sorumluluğu gizlemek için vekil siber gruplar aracılığıyla saldırılar düzenlemesi trendini gösterdiğini ve bunun yalnızca İsrail’e özgü olmadığını aktardı. ABD ve Avrupa istihbarat raporları da benzer eğilimleri doğruluyor.

Çin’de de ‘Volt Typhoon’ gibi grupların, kâr amacı gütmeden ABD’nin kritik altyapısına sızmalar yaparak olası bir gelecekteki saldırıya hazırlık yaptıkları tespit edilmiş durumda.

Karadi, İran saldırılarında karma bir taktik gözlendiğini söyledi: Weizmann Enstitüsü’ne bir füze atılırken, aynı zamanda güvenlik kameralarına sızılarak çarpma anı gerçek zamanlı olarak kaydedildi ve psikolojik etkisi artırıldı. Aynı zamanda çalışanlara tehdit mesajları ve sızdırılmış kişisel bilgiler gönderildi.

Bu yöntem, Ukrayna savaşında görülen siber saldırılarla benzerlik taşıyor; Rus hackerlar, internet servis sağlayıcılarını hedef alarak bilgi akışını engelliyor ve korku yayıyordu.

Konuşmasını yapay zekâ çağının getirdiği fırsatlar ve risklerle tamamlayan Karadi, “Dijital sistemlere tamamen bağımlılık ve yapay zekâdaki hızlı gelişim, büyük fırsatlar sunuyor, ancak saldırganlara da sınırsız hareket alanı sağlıyor” uyarısında bulundu.

Yediot Ahronot gazetesi, Karadi’nin mesajını özetleyerek, “Gelecek savaşta klavye, roketten daha az öldürücü olmayacak” ifadeleriyle duyurdu.