İlk defa farklı ırklara ait kadınlardan 'Rahim Hücre Atlası' oluşturulacak

New York'ta bulunan Cold Spring Harbor Laboratuvarı'ndan Dr. Semir Beyaz'ın yürüttüğü proje, Chan Zuckerberg Girişimi bütçesinden 1 milyon dolar almaya hak kazandı

Dr. Beyaz, farklı soylardan gelen hastalardan kapsamlı bir rahim hücreleri atlası oluşturmak için bir ekibe liderlik ediyor
Dr. Beyaz, farklı soylardan gelen hastalardan kapsamlı bir rahim hücreleri atlası oluşturmak için bir ekibe liderlik ediyor
TT

İlk defa farklı ırklara ait kadınlardan 'Rahim Hücre Atlası' oluşturulacak

Dr. Beyaz, farklı soylardan gelen hastalardan kapsamlı bir rahim hücreleri atlası oluşturmak için bir ekibe liderlik ediyor
Dr. Beyaz, farklı soylardan gelen hastalardan kapsamlı bir rahim hücreleri atlası oluşturmak için bir ekibe liderlik ediyor

Rahim hastalıklarında, ırklar (köken) arasında önemli farklar mevcut, ancak altta yatan mekanizmalar belirsizdir.
İnsan Hücre Atlası oluşturulması için Chan Zuckerberg Girişimi, 28 milyon dolarlık bütçe ayırdı. 
New York'ta bulunan Cold Spring Harbor Laboratuvarı'ndan Dr. Semir Beyaz'ın yürüttüğü proje bu bütçeden 1 milyon dolar almaya hak kazandı. 
Dr. Semir Beyaz, yürüttüğü projenin detaylarını Independent Türkçe'ye anlattı.

Projenin temel amaçlardan biri, rahim hücrelerini, özellikle de Afrika, Hispanik, Asya ve yerli Amerikalı kökenli kişilerde rahmi kaplayan tüm endometriyal hücreleri tanımlamak ve karakterize etmek.
Bu proje, farklı popülasyonlardaki endometriyal hücrelere ilk kez kapsamlı bilgi elde edilmesini sağlayacak.
"Rahim embriyonun tutunup, fetüsün geliştiği organ ama aynı zamanda bir sürü hastalığın da oluştuğu bir yer" diyen Dr. Beyaz, "Bu hastalıkların başında rahim kanseri geliyor. Yaşam kalitesini düşüren Endometriozis hastalığı ise, her yıl binlerce kadının muzdarip olduğu ağrılı bir hastalık. Bunun dışında rahime bağlı kısırlık da bu organın hastalıklarından biri. Bu hastalıklar bu hücrelerdeki anormalliklerden dolayı başlıyor. Eğer biz normal hücreler nasıl görünüyor, bunu bilmezsek hastalıkları da tanıyamayız ya da hastalıkları da tedavi edemeyiz. O yüzden çok temel bir şekilde insan vücudundaki hücreleri kataloglamak üzerine olan büyük bir projenin içerisinde, benim yürüttüğüm takım rahimin hücre kataloğunu oluşturuyor" şeklinde bilgi verdi. 

Dr. Semir Beyaz

"Farklı ırklarla ilgili de veriye sahip olmamız gerekiyor"
Mevcut genomik verilerin yaklaşık yüzde 80'inin Avrupa kökenli insanlardan elde edildiğini belirten Dr. Beyaz, "Biz farklı ırkları da içeren bir katalog yapmak istiyoruz. Çünkü dünyada ne yazık ki çoğu biyomedikal çalışmalar sadece beyazlarda yapılıyor. Bunun da sosyal, politik ve ekonomik sebepleri var. Çünkü bu çalışmalar genelde varlıklı insanların gidebileceği hastanelerde yapılıyor ve oralarda daha çok beyaz insanlar bu çalışmaları geliştiriyor" dedi.
Buna ek olarak, beyaz olmayan farklı çeşitli insan gruplarını ele almaya özen gösterdiklerini söyleyen Dr. Beyaz, "Afrika, hispanik veya Asya kökenli insanları da bu kataloğun içerisinde ele almak istedik. Çünkü insanlar sadece beyaz insanlardan oluşmuyor. Dünya çok farklı çeşitli insanların oluşturmuş olduğu bir mozaik. Biyomedikal çalışmalarda ne yazık ki çok büyük oranda sadece beyaz insanlar ön planda bulunuyor. Biz de bu mozaiğin diğer parçalarını da işin içine katmak istedik. Tüm insanlar için etkili tedaviler bulmak için bilimsel araştırmalarda farklı ırklarla ilgili de veriye sahip olmamız gerekiyor" diye konuştu.
Tek hücre araştırmaları, tek tek hücrelerin neye benzediğini ve ne yaptığını tanımlamayı amaçlıyor. 
Endometrial kanserlerin, Afrika kökenli Amerikalılarda Avrupa kökenli insanlara kıyasla daha yaygın ve ölümcül olduğunu belirten Dr. Beyaz, şunları söyledi:
"Farklı ırklara ait dokuların nasıl çalıştığını anlamak için bir hücre kataloğu yapacağız, böylece kanser, kısırlık ve endometriozis gibi hastalıklarda mekanizmada neler olduğunu anlayabileceğiz."

Dr. Semir Beyaz ve ekibi

Bu girişim, yetersiz hizmet alan nüfuslardaki kanser bakımı eşitsizliklerinin ele alınmasına yardımcı olmak amacıyla 2018 yılında başlatıldı.
New York City nüfusu genelinde etnik çeşitlilik gösteren en az bin hasta üzerinde çalışıyor. 
Cold Spring Harbor Laboratuvarı liderliğindeki proje, 31 farklı ülkeyi temsil eden 16 araştırmacı ekibinden biri.
Bu ekiplerin çalışmaları, insan ırklarındaki çeşitliliği daha iyi temsil edecek bilimsel bir kaynak oluşturacak. 
Cold Spring Harbor Laboratuvarı liderliğindeki proje, New York Genom Merkezi (NYGC), Northwell Health ve Weill Cornell Tıp Koleji arasında bir ortaklık.
Doku örnekleri, Northwell ve Weill Cornell'de toplanan örneklerle birlikte yerleşik bir doku biyobankasından gelecek. 



Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
TT

Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)

Dünya'ya beklenmedik kadar yakın bir mesafede devasa bir gaz bulutu keşfedildi. Moleküler gaz bulutu, bilim insanlarına yıldız oluşum sürecini incelemeleri için eşsiz bir fırsat sunuyor.

Moleküler bulutlar içindeki toz ve gaz kümeleri çökerek yıldızları meydana getiriyor. Hidrojen ve karbonmonoksit molekülleri içeren bu bulutları, yıldız oluşturmalarından önce görmek zorlu bir iş.

Bilim insanları moleküler hidrojen gazı neredeyse görünmez olduğu için bu bulutları ararken karbonmonoksite odaklanıyor. Ancak karbonmonoksit miktarı azsa bulut kolayca gözden kaçabiliyor.

Araştırmacılar yeni keşfedilen moleküler gaz bulutunun bugüne kadar saptanmamasını da buna bağlıyor.

Bulguları hakemli dergi Nature Astronomy'de dün (28 Nisan) yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, bulutu daha önce hiç kullanılmamış bir yöntemle tespit etti. Araştırmacılar, buluttaki hidrojenin yaydığı ultraviyole ışık sayesinde keşfi yaptı.

Güney Kore'nin STSAT-1 uydusunun verilerini inceleyen araştırmacılar, hidrojenin doğal olarak yaydığı uzak ultraviyole ışığı fark etti. Normalde bu spektrumdaki ışığı yakalamak epey zor ancak uydunun spektrografı, bunu analiz edilebilecek dalga boylarına ayırmayı başardı. 

Rutgers Üniversitesi'nden çalışmaya liderlik eden Blakesley Burkhart, "Bu, moleküler hidrojenin uzak ultraviyole emisyonunu doğrudan bularak keşfedilen ilk moleküler bulut. Bu bulut, kelimenin tam anlamıyla karanlıkta parıldıyor" diyor.

Yunan mitolojisindeki şafak tanrıçası Eos'un adı verilen gaz bulutu Dünya'dan sadece 300 ışık yılı uzakta. Yaklaşık 3 katrilyon kilometrelik bu mesafe insan ölçeğinde muazzam bir büyüklüğe denk düşse de galaktik ölçekte çok yakın kabul ediliyor. Dünya'ya en yakın yıldız oluşum bölgesi olan Orion Bulutsusu yaklaşık 1300 ışık yılı uzakta. 

Hilale benzeyen bulutun kütlesi Güneş'in kütlesinin yaklaşık 3 bin 400 katı ve yaklaşık 40 Ay çapına (140 bin kilometre) sahip. 

Makalenin yazarlarından Thomas Haworth "Bu şey adeta kozmik arka bahçemizde ve biz onu kaçırdık" diyor.

Güneş Sistemi'nin yakın çevresini ifade eden Yerel Kabarcık'ta yer alan Eos, bugüne kadar bulunan en yakın moleküler bulut. 

Bilim insanları bu sayede yıldız ve yıldız sistemlerinin nasıl oluştuğunu çok daha iyi anlayabilecekleri bir imkana sahip. 

Burkhart, "Teleskoplarımızla baktığımızda, oluşum aşamasındaki tüm yıldız sistemlerini görebiliyoruz ancak bunun nasıl gerçekleştiğini ayrıntılı olarak bilmiyoruz" diyerek ekliyor: 

Eos'u keşfetmemiz heyecan verici çünkü artık moleküler bulutların nasıl oluştuğunu ve ayrıştığını, bir galaksinin yıldızlararası gaz ve tozu yıldızlara ve gezegenlere nasıl dönüştürdüğünü doğrudan ölçebiliyoruz.

Araştırmacılar ayrıca yeni yöntemi kullanarak yakınlarda gizlenen başka moleküler bulutları da keşfetmeyi umuyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Thavisha Dharmawardena "Bu teknik yıldızlararası ortam hakkında bildiklerimizi baştan yazabilir, galaksideki gizli bulutları ortaya çıkarabilir ve hatta kozmik şafağın algılanabilen en uzak sınırlarına kadar ulaşabilir" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe, Space.com, CNN, Nature Astronomy