Dubai gökdelenlerindeki restoran: Kamer

Hindistan ve Suriye mutfaklarını masasında buluşturan bir lokanta

Dünya adaları Anantra’daki Kamer lokantası doğu tutkusu ve Hint kimliği
Dünya adaları Anantra’daki Kamer lokantası doğu tutkusu ve Hint kimliği
TT

Dubai gökdelenlerindeki restoran: Kamer

Dünya adaları Anantra’daki Kamer lokantası doğu tutkusu ve Hint kimliği
Dünya adaları Anantra’daki Kamer lokantası doğu tutkusu ve Hint kimliği

Kendinizi dev gökdelenlerle çevrili bir adada, güneşin her gün batımında veda ettiği bir köşede oturmuş, yemeklerinin kokusuyla meşhur iki dünya mutfağının aromatik yemeklerini kokladığınız bir adada hayal edin.
Konuyla ilgili en güzel şey de lokantanın Dubai'nin hareketli yaşamından ve kalabalığından uzaklaşma imkanı sunması. Kamer lokantası, Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki dünyanın yeni adalarından birine ulaşıp yemek yemenin ve Dubai'yi uzaktan seyretmenin tadını çıkarmak için birebir. Bu tercübeyi yaşamak sadece bir tekne turuna ve otuz dakikaya mal oluyor.


Dubai'nin dev gökdelenlerinden bir kare

Arap dünyasının ilk yemek kompleksi ve bölgemizdeki ilk Michelin yıldızlarına sahip Dubai'nin en yeni yemek adreslerinden biri olan Kamer Restaurant, kapılarını ilk açan restoran olması nedeniyle özel bir lokasyon seçti.  Ticaret hayatına başlayıp kendisini farklı kılan yeni şeyler sunma yarışında başarısız olan her lokanta kapılarını kapatmakla karşı karşıya. Bu yüzden Kamer, iki önemli mutfağı tek menüde birleştirerek benzersiz bir çizgi seçti. Dünya şeklindeki 300 yapay adadan biri olan Anantara Dünya Adası'nda kapılarını ziyaretçilerine açan ilk restoran olduğu için de özel bir konum seçti. Geçtiğimiz Aralık ayında turistik villa ve restoran misafirlerine kapılarını açtı.
Restoran, geniş bir kapalı salondan ve Dubai'nin gökdelenlerine ve Burc Al Arab ve Burc Halife gibi en güzel binalarına ve simge yapılarına bakan çok geniş bir açık oturma alanından oluşmakta.
İç salondaki dekor, Levant'ın geleneksel evlerini, yüksek tavanlardan sarkan avizeleri, fenerleri, Beyrut ve Şam'daki kafelerde bulduğunuz eski moda sandalyelerin etrafındaki ahşap masaları ve bitişikteki rahat oturma alanlarını hatırlatıyor.
Açık havada oturmak ise daha güzel ve dekorasyon açısından fazla çaba gerektirmiyor. Çünkü ona bakan cephe en güzel manzarayı ve dekoru çevreliyor. Burada ayrıca nargile severler için uygun masalar, kanepeler ve akşam yemeğinden sonra meyve bulabilirsiniz.


Kamer lokantasındaki açık bölüm

Oryantal yemeklerin küçük tabaklarda servis edilmesiyle başlayan yemek festivalinde biz modern ve güzel bir şekilde servis edilen tebbule, fettuş, humus ve peynirli cipsleri tercih ettik. Enerjik garson Munsıf bize Hint yemeklerini denememizi tavsiye etti ve biz de öyle yaptık. Tesisteki müşteri hizmetleri yetkilisi Hint asıllı Said de bizi aynı menüyü tavsiye etti. Ülkenin çocuğu size bu konuda bir öneri sunduğunda onun tavsiyesine uyun. Köri soslu beyaz pirinçli tavuk sipariş ettik. Lezzeti harikadan öteydi çünkü tavuk ağızda eriyordu. Sos ise Hintli olmayan kimseler açısından aşırı baharatlı olmaması nedeniyle uygundu.
Ve ızgara yapmayı seviyorsanız, ızgara tavuk veya diğer ızgara etleri tavsiye ederim, hepsi bir kömür ocağında servis edilir ve pişirme süresini tamamlamak için masaya yerleştirilir.
Taze meyveden sıkılmış meyve suları ise oldukça lezzetli. Biz karpuz suyunu denedik. Burada en önemlisi bazı lokantalarda olduğu gibi suyla karıştırılmıyor.
Güzel bir araba ile servis edilen ve garsonun güzel fincanlara dökerek servis ettiği kahve ve oryantal tatlılar için yer ayırmayı da ihmal etmemek gerekli. Bunlarda herhangi bir sınırlama yok, istediğiniz kadar talep edebiliyorsunuz.
Nargile severler, Dubai'nin mimari ihtişamının fonunda sigara içmek için kanepelere geçebilirler.


Izgara servis etmenin modern ve çekici bir yolu

Öğleden sonra kapılarını açan lokanta gece saat 11’e kadar hizmet sunuyor. Adanın köşesinde olduğunuz için gün batımının en güzel manzarasına sahipsiniz, bu yüzden hava müsaitse dışarıda bir masa ayırtmanızı tavsiye ederim çünkü manzara gerçekten harika.
Bu adada 2003 yılından beri Nahil Emlak Şirketi tarafından başlatılan büyük bir proje arasında yer alması ve lüks turizm beldelerinin kurulmasının planlanması dikkat çekici.
İlk tatil beldesi olarak birden fazla restorana sahip ve birkaç ay önce kapılarını açan Anantara Worlds Island Resort’taki Kamer Restoran en önemlilerinden biri.



Aşırı işlenmiş gıdalar tüketmenin Parkinson'la ilişkisi tespit edildi

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Aşırı işlenmiş gıdalar tüketmenin Parkinson'la ilişkisi tespit edildi

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Yeni bir araştırmaya göre aşırı işlenmiş gıdaları düzenli tüketen kişilerde Parkinson hastalığının erken belirtilerinin görülme riski, tüketmeyenlere göre daha yüksek olabilir.

Aşırı işlenmiş gıdalar arasında koruyucu maddeler, yapay renklendirici ve tatlandırıcıların yanı sıra emülgatör gibi katkı maddeleri içeren, seri üretilen ekmek, cips, tahıl gevrekleri ve gazlı içecekler var.

Daha önceki araştırmalarda, aşırı işlenmiş gıdaların sık tüketilmesinin obezite, kalp hastalığı, kanser ve erken ölüm gibi sağlık sorunlarıyla bağlantılı olduğu tespit edilmişti.

Hakemli dergi Neurology'de yayımlanan bir araştırma, aşırı işlenmiş gıdaları düzenli olarak tüketmenin, Parkinson hastalığının erken belirtileriyle güçlü bir bağlantısı olduğunu ortaya koydu. Bunlar daha sonra titreme ve hareket yavaşlaması gibi daha ciddi semptomlara dönüşebiliyor.

Çin'deki Fudan Üniversitesi'nden araştırmanın yazarı Xiang Gao, "Araştırmamız, şekerli gazlı içecekler ve paketlenmiş abur cuburlar gibi işlenmiş gıdaları çok fazla tüketmenin, Parkinson hastalığının erken belirtilerini hızlandırabileceğini gösteriyor" diyor.

Sağlıklı beslenme, nörodejeneratif hastalık riskinin azalmasıyla ilişkilendirildiğinden kritik önemde ve bugün yaptığımız beslenme seçimleri gelecekte beyin sağlığımızı önemli ölçüde etkileyebilir.

Çalışmada, öncesinde Parkinson hastalığına yakalanmamış ve ortalama yaşları 48 olan 43 bin kişi incelendi. Düzenli anketler ve tıbbi muayenelerle katılımcıların sağlık durumu 26 yıl boyunca takip edildi.

Araştırmacılar, katılımcılarda Parkinson hastalığının erken belirtileri olup olmadığını belirlemek için uyku davranışları, kabızlık, depresif belirtiler, vücut ağrısı, renk görme bozukluğu, gündüz aşırı uykulu hissetme ve koku alma yeteneğinde azalma gibi faktörleri inceledi.

Ayrıca katılımcılardan her iki ila 4 yılda bir, neyi ve ne sıklıkla yediklerini ayrıntılı bir şekilde yazdıkları bir beslenme günlüğü tutmalarını istediler.

Araştırmacılar, her bir kişinin günde ortalama ne kadar aşırı işlenmiş gıda tükettiğini hesapladı ve bunları ne kadar yediklerine dayanarak katılımcıları 5 kategoriye ayırdı.

İlk grup, günde ortalama 11 veya daha fazla porsiyon aşırı işlenmiş gıda tüketirken, en alttaki kategoridekiler günde üç porsiyondan az tüketiyordu.

Araştırmacılar ilk grubun Parkinson hastalığının en az üç erken belirtisini gösterme olasılığının, günde üç porsiyondan az tüketenlere kıyasla 2,5 kat daha yüksek olduğunu buldu.

Bu sonuç, yaş, fiziksel aktivite ve sigara kullanımı gibi faktörler hesaba katılarak elde edildi.

Araştırmacılar ayrıca aşırı işlenmiş gıdaların daha fazla tüketilmesinin, kabızlık hariç neredeyse tüm semptomların görülme riskinin artmasıyla güçlü bir bağlantısı olduğunu saptadı. Dr. Gao, "İşlenmiş gıdaları daha az, tam ve besleyici gıdaları daha fazla tüketmeyi tercih etmek, beyin sağlığını korumada iyi bir strateji olabilir" diyor.

Çalışmanın bir sınırlamasına değinen araştırmacılar, katılımcıların aşırı işlenmiş gıdaları tüketme miktarlarını kendilerinin bildirdiğini ve ne kadar yediklerini doğru bir şekilde hatırlamayabileceklerini belirtiyor.

Dr. Gao şu ifadeleri kullanıyor:

İşlenmiş gıdaların daha az tüketilmesinin Parkinson hastalığının en erken belirtilerini yavaşlatabileceği bulgumuzu doğrulamak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç var.

Independent Türkçe


Kola ve patates kızartması migrene iyi mi geliyor?

McMigren menüsü herkeste işe yaramayabilir (Unsplash)
McMigren menüsü herkeste işe yaramayabilir (Unsplash)
TT

Kola ve patates kızartması migrene iyi mi geliyor?

McMigren menüsü herkeste işe yaramayabilir (Unsplash)
McMigren menüsü herkeste işe yaramayabilir (Unsplash)

Migren ağrısı başladığında ağrıkesici kullanmak ve göze soğuk kompres uygulamak gibi yöntemler çoğu kişi tarafından biliniyor. 

Peki ya patates kızartması yiyip kola içmeye ne dersiniz? TikTok'ta trend haline gelen bu leziz yöntemi uygulayan pek çok kişi, ağrılarının dindiğini söylüyor. "48 saatlik ağrıyı kesti" diyen de var, "Bu bir mucize" diyen de…

Uzmanlar pek de sağlıklı sayılmayacak bu yöntemin gerçekten işe yarayıp yaramayacağını anlattı. 

Women's Health'e konuşan nörolog Clifford Segil, koladaki kafeinin migrenden muzdarip pek çok kişiyi rahatlattığını belirtirken ağrıları tetiklenenlerin de az olmadığı uyarısını yapıyor. 

Sinir hastalıkları uzmanı Dharti Dua, kafeinin migren sırasında genişleyen damarların yeniden daralmasını sağladığını belirtiyor. Bu da nöronlar tarafından iletişim için kullanılan nöropeptidlerdeki iltihaplanmayı azaltarak acıyı azaltıyor olabilir.

Dua'nın bir diğer açıklaması da kafeinin beyinde bağlandığı reseptörlerin acı algısını kısıtlaması.

Uzmanlar, patates kızartmasındaki "mucize" faktörününse tuzdaki sodyum olduğunu ifade ediyor. 

Kandaki sodyum seviyesinin artmasına dikkat çeken Dr. Segil, "Bu sayede beyin küçülerek başağrılarını azaltabiliyor" diyor.

Segil, kafein gibi tuzun da migren ağrılarını tetikleyebildiği şerhini de düşüyor.

Dr. Dua ise tuzdaki elektrolitlerin de fayda sağlayabileceğine işaret ediyor.

Diğer yandan uzmanlar kola ve patates kızartması menüsünü önermeye mesafeli. 

Yüksek dozda kafeinin uykusuzluk, kaygı, taşikardiye yol açabileceğine, tuzunsa tansiyon hastaları için sıkıntılı olduğuna vurgu yapıyorlar. 

Örneğin Prof. Peter Goadsby "Esneme, uykusuzluk, ruh hali değişimlerindeki sıklık, daha çok idrar yapma ve canın şekerle tuz çekmesi gibi uyarı işaretlerini hissedebilirsiniz. Vücudunuzu dinleyin, TikTok'u değil" diyor.

Migrenin insanların yüzde 10'undan fazlasını etkilediği tahmin ediliyor. Kadınlarda erkeklere göre yaklaşık üç kat daha yaygın görülüyor.

Genellikle kafa bölgesinde saatlerce veya günlerce sürebilen zonklayıcı ağrıya neden olan migren, ışığa veya sese duyarlılık, mide bulantısı, kusma veya görme bozukluklarına da sebebiyet verebiliyor.

Independent Türkçe, BBC, Women's Health


Gıdalardaki koruyucular bağırsak sağlığını nasıl etkiliyor?

Koruyucular peynir ve sosis gibi gıdalarda yaygın olarak kullanılmaktadır (Nedbex)
Koruyucular peynir ve sosis gibi gıdalarda yaygın olarak kullanılmaktadır (Nedbex)
TT

Gıdalardaki koruyucular bağırsak sağlığını nasıl etkiliyor?

Koruyucular peynir ve sosis gibi gıdalarda yaygın olarak kullanılmaktadır (Nedbex)
Koruyucular peynir ve sosis gibi gıdalarda yaygın olarak kullanılmaktadır (Nedbex)

Gıda üreticileri, ürünlerin taze kalmasını sağlamak için genellikle koruyucu maddeler ekler; ancak Amerika'da yapılan bir araştırma, bu maddelerin bağırsak mikrobiyomu üzerinde beklenmedik etkileri olabileceğini ortaya koydu.

Araştırmacılar, gıdaları korumak için yaygın olarak kullanılan bir maddenin bağırsaklardaki yararlı bakterileri etkileyerek bağırsak mikrobiyomunun sağlıklı dengesini tehdit edebileceğini açıkladı. Sonuçlar 2 Şubat’ta Journal of the American Chemical Society dergisinde yayımlandı.

Bağırsak mikrobiyomu, bağırsaklarımızda yaşayan ve vücuttaki hücre sayısından daha fazla, 100 trilyon olduğu tahmin edilen karmaşık bir bakteri topluluğudur.

Bağırsak mikrobiyomu, özellikle gıdaların sindirilmesi, besinlerin emilmesi, bağışıklık sisteminin düzenlenmesi ve obezite, kalp hastalığı, diyabet ve kanser gibi hastalıkların önlenmesi gibi destekleyici rolleri yerine getirerek insan sağlığında çok önemli bir rol oynar.

Gıdalardaki koruyuculara gelince, bunların birincil amacı gıdaları çürütüp bozabilecek mikropları öldürmektir.

Şeker, tuz, sirke ve alkol gibi yaygın katkı maddeleri yüzyıllardır koruyucu olarak kullanılmaktadır; ancak son zamanlarda, peynir, sosis ve sos gibi gıdalarda yaygın olarak kullanılan bir bileşen olan "nisin" de dahil olmak üzere gıdaları korumak için başka bileşenler de eklenmiştir. Aynı zamanda süt ürünlerinde bulunan laktik asit bakterileri tarafından doğal olarak üretilen bir antibakteriyeldir. Gıdalarda kullanım için güvenli kabul edilir ve geniş antimikrobiyal özelliklere sahip olması onu etkili bir gıda koruyucusu yapar ve ABD Gıda ve İlaç İdaresi tarafından kullanım için onaylanmıştır.

Ekibe göre, bu bileşen yaygın olarak kullanılmasına rağmen, gıdalarda tüketen insanların bağırsak mikrobiyomu üzerindeki etkisi hakkında çok az şey biliniyor.

Çalışma sırasında ekip, insan bağırsak bakterilerinin genomunun halka açık bir veri tabanını çıkararak "nisin" eklemenin bağırsak mikrobiyomunun dengesi üzerindeki etkisini inceledi.

Araştırmacılar, bu maddenin hem patojenleri hem de bağırsak mikrobiyomunu öldürerek bağırsak mikrobiyomunun dengesini etkilediğini buldular.

Bağırsaktaki mikroplar hassas bir denge içinde yaşar. Ancak çok fazla bağırsak mikrobiyomu koruyucu maddeler tarafından gelişigüzel öldürülürse, fırsatçı patojenik bakteriler onların yerini alabilir ve bağırsakta hasara yol açabilir.

Şarku’l Avsat’ın Journal of the American Chemical Society dergisinden aktardığı habere göre Chicago Üniversitesi'ndeki çalışmanın Baş Araştırmacısı Dr. Jerry Chang ise şunları söyledi: “Nisin bileşeni gıda kontaminasyonunu önlemede çok etkili olsa da, insan bağırsak mikroplarımız üzerinde daha büyük bir etkiye sahip olabilir. Bu çalışma, bu bileşenin bağırsak mikrobiyomunun dengesini etkileyebileceğini gösteren ilk çalışmalardan biridir ve büyük olasılıkla bağırsak sağlığını da etkileyebilir, bu nedenle bu potansiyel kötü etkiye karşı koymanın ve ondan yararlanmanın yollarını arıyoruz."