Suudi Arabistan’ın saklı köşeleri dünyaya tanıtılıyor

Saklı güzelliklerin ortaya çıkarıldığı filmlerde Suudi Arabistan'ın denizleri ve kırsal bölgeleri tanıtılıyor

Saleh Bukhamseen’in yönettiği deniz belgeseli
Saleh Bukhamseen’in yönettiği deniz belgeseli
TT

Suudi Arabistan’ın saklı köşeleri dünyaya tanıtılıyor

Saleh Bukhamseen’in yönettiği deniz belgeseli
Saleh Bukhamseen’in yönettiği deniz belgeseli

Suudi Arabistan’ın doğal manzaralarının yanı sıra denizleri ve kırsal bölgelerinde saklı güzellikler bulunuyor. Yönetmen Saleh Bukhamseen (Salih Ebu Hamsîn), dört farklı belgeseli ile bu güzellikleri dünyaya tanıtıyor. Belgesellerden biri olan The Whaler, Fransa’da Nice Uluslararası Film Festivali’nde ödül kazandı.
Şarku’l Avsat’a konuşan Bukhamseen, hikayesini anlatırken şöyle söyledi:
“Sık sık dalmaya gider, yalnızca ekranlarda gördüğümüz o muhteşem manzaraları seyrederdim. Zirâ çöllük bir bölgede yaşıyoruz ve ormanlarımız bulunmuyor. Denizin derinliklerinde güzel manzaralar ile karşılaşınca bir fotoğraf makinesi alıp buradaki saklı güzellikleri insanlara göstermek için çekim yapmaya başladım.”
Suudi Arabistan denizlerinin olağanüstü hazineler ile dolu olduğuna değinen Bukhamseen, bunlara şahit olması ardından 2009 yılında fotoğrafçılığa başladığını, ardından ise çekimler yaptığını söylüyor. Aynı zamanda, “Tüm belgesel çalışmalarımda çevreyi insanların saygı duyacağı bir varlık olarak sunmaya çalışıyorum” diyor.

“The Patient Minarets”
Bukhamseen, Suudi Film Festivali'nin Haziran ayı başlarında düzenlenen son oturumunda son çalışması The Patient Minarets’i sundu. El-Ahsa’da çekilen kısa film, bir çiftçi ile çiftçinin kendi çocuğu gibi gördüğü hurma ağacı arasında geçen şiirsel aşk hikayesini konu alıyor. Hurma ağaçlarını minarelere benzeten şair Ahmed Şevki’den ilham aldığını hatırlatan Bukhamseen, “Suudi Film Festivali'ne her yıl katılacağıma söz verdim. Bu yıl bir çiftçinin hurma ağacı ile ilişkisini ele aldığım The Patient Minarets ile katıldım. Ben hurmaların yetiştiği el-Ahsa şehrindenim. Büyükbabam, beslediği yoğun sevgi dolayısıyla hurma ağacının ikinci eşi olduğunu varsayardı. Bu sevgi ve bağlılığın anlamını büyüdüğümde kavradım. Bu şiirsel ilişkiyi Suudi Arabistan'daki üç şehirde belgesel haline getirmek istedim. Ancak çekimler yalnızca Ahsa’da gerçekleşti” ifadelerini kullanıyor. Filmde iki çiftçinin bulunduğunu, birinin entelektüel, emekli ve tipik bir çiftçi olarak tanımlanabileceğini, diğerinin ise hurma ağacıyla ilişkisi aşırı derecede basit olan yaşlı bir adam olduğunu söylüyor.

The Patient Minarets filminin afişi

The Whaler
Tanıtım filmi ve belgeselcilik üzerine çalıştığını belirten Bukhamseen, “Bir yönetmen olarak insan ve çevresi arasındaki şiirsel ilişkiyi belgesel haline getirmeye çalışıyorum. Çevreye saygı duyuyor ve değer veriyorum” açıklamalarında bulunuyor.
Fransa’da Nice Uluslararası Film Festivali’nde ödül kazandığı The Whaler filmi hakkında ise “Bu benim ikinci filmim. İlk filmim biraz daha basit düzeydeki Plastic Inferno idi. Basra Körfezi’ndeki plastik sorunlardan bahseden bu film ile Suudi Film Festivali'ne katılmıştım” ifadelerini kullanıyor.
2020’de Strange Neighbor ve The Whaler filmlerinin gösterime sunulduğundan bahseden Bukhamseen, The Whaler filminde balıkçılığın sırlarını ele aldığını söylüyor. Suudi Arabistan’ın birçok bölgesinde Cuma günleri öğle yemeğinde balığın bulunduğunu ifade eden Bukhamseen, “Balık alıp yerken balıkçıların çektikleri sıkıntılardan ise bihaberiz. Bunun üzerine balıkçıların hikayelerini belgesel haline getirmeye karar verdim” diyor.
Çalışmaları sırasında Suudi Arabistan’daki yeni nesilde balıkçıların azalmaya başladığını fark ettiğini de ekliyor.

The Whaler filmi afişi

Kızıldeniz
Yaban Hayatı Geliştirme Ulusal Merkezi’nde çalışan Bukhamseen, mevcut projelerinden bahsettiği sırada, “Yakın zamanda Kızıldeniz'deki biyoçeşitliliği belgesel haline getirdiğimiz, yaklaşık dört ay süren bir deniz keşif gezisini tamamladık” ifadelerini kullanıyor. Bu çalışma kapsamında bilhassa deniz kimyasına odaklanıldığını belirten Bukhamseen, “İnsanların kolayca erişmesini sağlamak için, deniz yaşamı hakkında basit bir konsept ile farkındalık sağlayıcı belgeseller çekeceğiz” diyor.
Şu anda Suudi Arabistan’ın komşularıyla olan ilişkilerini ele alan dört belgesel üzerinde çalıştığını söyleyen Bukhamseen, “Önümüzdeki dönem içerisinde denizlere odaklandığımız daha çok belgesel çekmeyi hedefliyorum. Sinema deneyimimin artması için çalışıyorum, böylece daha iyi ürünler sunacağız” ifadelerini kullandı.

Saleh Bukhamseen



Will Smith gişe canavarı seriye dönüyor mu?

Tommy Lee Jones ve Will Smith başrollerdeki işbirliğini üç film boyunca sürdürmüştü (Columbia)
Tommy Lee Jones ve Will Smith başrollerdeki işbirliğini üç film boyunca sürdürmüştü (Columbia)
TT

Will Smith gişe canavarı seriye dönüyor mu?

Tommy Lee Jones ve Will Smith başrollerdeki işbirliğini üç film boyunca sürdürmüştü (Columbia)
Tommy Lee Jones ve Will Smith başrollerdeki işbirliğini üç film boyunca sürdürmüştü (Columbia)

Sony, Siyah Giyen Adamlar (Men in Black) serisini dikkat çeken yeni bir yapımla devam ettirmek istiyor. 

Senaryo için yine Will Smith'in oynadığı Bad Boys serisinin üçüncü ve dördüncü filmlerini kaleme alan Chris Bremner görevlendirildi. 

Yönetmen ya da oyunculara dair henüz herhangi bir açıklama yok.

Deadline, Will Smith'in Ajan J. rolünü bir kere daha canlandırmak istediğini ve senaryoyu ilk alanlardan birinin de o olacağını duyurdu. 

Kültür ve sanat haberleri sitesinin kaynakları, Ajan K. rolündeki Tommy Lee Jones'un senaryoyu okumadan seriye katılıp katılmayacağına dair bir şey söylemeyeceğini aktardı. 

Deadline, Will Smith'in Martin Lawrence'la birlikte oynadığı Bad Boys serisinin 2020'deki Bad Boys: Her Zaman Çılgın (Bad Boys for Life) ve 2024'teki Bad Boys: Ya Hep Ya Hiç'le (Bad Boys: Ride or Die) gösterdiği başarının Sony'yi Siyah Giyen Adamlar için cesaretlendirdiğini bildiriyor.

Lowell Cunningham'ın Marvel için yazdığı çizgi romanlardan uyarlanan Siyah Giyen Adamlar'ın ilk filmi, 1997'de Barry Sonnenfeld tarafından çekilmişti.

Küresel gişe hasılatında 580 milyon doları aşarak büyük bir başarı gösteren yapım, başrolleri paylaşan Will Smith ve Tommy Lee Jones'in 2002 ve 2012'deki devam filmlerinde oynamalarını da sağlamıştı. 

2019'da çekilen Siyah Giyen Adamlar: Global Tehdit'teyse (Men in Black: International) ne bu iki yıldız ne de Sonnenfeld var. 

Yönetmen koltuğuna F. Gary Gray'in geçtiği proje, Tessa Thompson, Chris Hemsworth ve Liam Neeson gibi ünlü oyuncuları barındıran kadrosuna rağmen beklentileri karşılayamamıştı.

Ancak 4 filmle dünya çapında 1,9 milyarlık gişe hasılatına sahip seri, yapımcıları iştahlandırmayı sürdürüyor. 

Independent Türkçe, Hollywood Reporter, Deadline


"Olağanüstü" mozaik, Truva Savaşı'nın kayıp hikayesini açığa çıkardı

Ketton mozaiğinin üçüncü paneli, Kral Priamos'un oğlu Hektor'un ağırlığını ölçmek için bir teraziyi doldurmasını tasvir ediyor (Leicester Üniversitesi Arkeoloji Hizmetleri)
Ketton mozaiğinin üçüncü paneli, Kral Priamos'un oğlu Hektor'un ağırlığını ölçmek için bir teraziyi doldurmasını tasvir ediyor (Leicester Üniversitesi Arkeoloji Hizmetleri)
TT

"Olağanüstü" mozaik, Truva Savaşı'nın kayıp hikayesini açığa çıkardı

Ketton mozaiğinin üçüncü paneli, Kral Priamos'un oğlu Hektor'un ağırlığını ölçmek için bir teraziyi doldurmasını tasvir ediyor (Leicester Üniversitesi Arkeoloji Hizmetleri)
Ketton mozaiğinin üçüncü paneli, Kral Priamos'un oğlu Hektor'un ağırlığını ölçmek için bir teraziyi doldurmasını tasvir ediyor (Leicester Üniversitesi Arkeoloji Hizmetleri)

Arkeologlar, Rutland'da keşfedilen "olağanüstü" bir Roma mozaiğinin arkasındaki gizli hikayeyi ortaya çıkardı.

"Birleşik Krallık'ta keşfedilen en önemli mozaiklerden biri" diye tanımlanan Ketton mozaiği, bir çiftçinin tarlasındaki kazı sırasında ilk kez 2020'de gün yüzüne çıkarılmıştı. Uzmanlar ilk başta eserin, Homeros'un ünlü destanı İlyada'daki meşhur sahneleri tasvir ettiğini düşünmüştü ancak yeni bir çalışma karolara farklı bir ışık tuttu.

Leicester Üniversitesi arkeologlarının yeni bir çalışmasına göre mozaikler gerçekten de ünlü Truva Savaşı hikayesini anlatsa da sahneler aslında öykünün "uzun zamandır kayıp" bir versiyonuna ait. Bu versiyon ilk kez Yunan oyun yazarı Aiskhylos tarafından popülerleştirilmişti.

Üç dramatik panel, Yunan kahraman Akhilleus'la Truva Prensi Hektor arasındaki düelloyu, Hektor'un cesedinin sürüklenişini ve nihayetinde Kral Priamos'un almak için ağırlığınca altın verdiği cesedin tartılmasını tasvir ediyor.

Uzmanlar, mitolojik öykünün bu versiyonu tarihte kaybolup gitse de Romalıların ona aşina olduğunu söylüyor.

Paneller, uzmanların MS 3. veya 4. yüzyıla dayandığını düşündüğü ana villa binasının kuzey ucundaki yemek odasının şatafatlı zeminini oluşturuyordu.

Leicester Üniversitesi Antik Tarih bölümünde öğretim üyesi olan Dr. Jane Masséglia başyazarı olduğu yeni çalışmanın, Britanya'daki Romalıların Akdeniz genelindeki tasarım tercihlerinden ilham aldığını da gösterdiğini söylüyor.

ferf
Ketton mozaiğinin ikinci paneli, Akhilleus'un Hektor'un cesedini arabasının arkasında sürüklerken, Hektor'un babası Priamos'un merhamet dilediğini gösteriyor (Leicester Üniversitesi Arkeoloji Hizmetleri/Boston Güzel Sanatlar Müzesi)

Dr. Masséglia "Ketton Mozaiği'nde hikayenin Aiskhylos versiyonunu anlatan sahneler bulunmasının yanı sıra üst panel aslında mozaiğin döşenmesinden 800 yıl önce, Aiskhylos döneminden kalma bir Yunan çömleğinde kullanılan tasarıma dayanıyor" diye açıklıyor.

Bir panelde standart desenlerin kullanıldığını gördüğümde mozaiğin diğer kısımlarının da Yunanistan, Türkiye ve Galya'dan kalma çok daha eski gümüş eşya, sikke ve çanak çömleklerde karşımıza çıkan tasarımlara dayandığını fark ettim. Roma-Britanyalı zanaatkarlar, antik dünyanın geri kalanından izole değillerdi; desen kataloglarını nesilden nesile aktaran geniş zanaat ağının parçasıydılar. Ketton'da, Roma dönemi Britanyası zanaatkarlığının yanı sıra Akdeniz'in tasarım mirasını da görüyoruz.

2020'de aile çiftliğinde Ketton mozaiğini keşfeden Jim Irvine, yeni araştırmanın "Roma dünyasında yeni yeni takdir edilmeye başlanan bir kültürel entegrasyon düzeyini" ortaya koyduğunu söylüyor.

Bu büyüleyici ve önemli gelişme, Roma dönemi Britanyası'nın genellikle hayal ettiğimizden çok daha kozmopolit olabileceğini gösteriyor.

Independent Türkçe


Ünlü aktör yaşamını yitirdi: Ender görülecek bir ruhtu

2015'te Doğu Ortodoks Kilisesi'ne bağlılığını açıklayan aktör, bir yıl sonra da Rusya vatandaşı olmuştu (AP)
2015'te Doğu Ortodoks Kilisesi'ne bağlılığını açıklayan aktör, bir yıl sonra da Rusya vatandaşı olmuştu (AP)
TT

Ünlü aktör yaşamını yitirdi: Ender görülecek bir ruhtu

2015'te Doğu Ortodoks Kilisesi'ne bağlılığını açıklayan aktör, bir yıl sonra da Rusya vatandaşı olmuştu (AP)
2015'te Doğu Ortodoks Kilisesi'ne bağlılığını açıklayan aktör, bir yıl sonra da Rusya vatandaşı olmuştu (AP)

Japonya'da doğan, ABD ve Rusya pasaportlarına sahip Cary-Hiroyuki Tagawa perşembe günü hayatını kaybetti. 

Menajeri Margie Weiner, 1995'te vizyona giren Ölümcül Savaş'ta (Mortal Kombat) canlandırdığı Shang Tsung karakteriyle tanınan aktörün felç sonrasında yaşadığı sağlık sorunları yüzünden öldüğünü duyurdu.

75 yaşındaki oyuncu, Kaliforniya'nın Santa Barbara kentinde yaşamını yitirirken etrafında ailesinin olduğu da yazılı açıklamada bildirildi: 

Cary ender görülecek bir ruhtu: Cömert ve düşünceli biriydi ve zanaatına bağlılığı sonsuz düzeydeydi.

1987'de Bernardo Bertolucci'nin Oscarlı filmi Son İmparator'la (L'ultimo imperatore) dikkat çeken oyuncu sonrasında Pearl Harbor ve Tim Burton'ın çektiği Maymunlar Cehennemi (Planet of the Apes) gibi filmlerin yanı sıra 2015-2019'da ekrana gelen Yüksek Şatodaki Adam'da (The Man in the High Castle) rol almıştı. 

Japon bir anne ve ABD ordusunda görev yapan bir babanın oğlu olarak Tokyo'da doğan Tagawa'nın adı, Hollywood yıldızı Cary Grant'ten geliyor. 

Tagawa, bir tiyatro oyuncusu olan annesinin, Asyalılara düzgün roller verilmediği için aktörlük yapmasına karşı çıktığını bir röportajında anlatmıştı.

Cary-Hiroyuki Tagawa, 36 yaşından itibaren oyunculuk kariyerine ağırlık verene kadar kereviz yetiştirdiğini, limuzin şoförlüğü yaptığını ve fotomuhabiri olarak çalıştığını bildirmişti. 

Farklı dövüş sanatlarıyla ilgilenen aktör, rekabeti ya da kavgayı sevmediği için Ninjah Sportz adını verdiği bir sistem geliştirdiğini de söylemişti. Bu sistemle dövüş sanatlarını eğitim ve iyileşme aracı olarak kullanmaya çalıştığını savunuyordu. 

2008'de Honolulu'da yargılanan Tagawa, bacaklarında morluklar görülen bir kadına şiddet uyguladığını itiraf etmişti.

Independent Türkçe, CNN, Deadline