Libya: Türkiye ve Dibeybe hükümeti Başağa ile herhangi bir arabuluculuğu reddediyor

Trablus'ta olası bir çatışmanın patlak verebileceğine dair spekülasyonlar var

Tobruk’ta bulunan Temsilciler Meclisi oturumundan (Temsilciler Meclisi)
Tobruk’ta bulunan Temsilciler Meclisi oturumundan (Temsilciler Meclisi)
TT

Libya: Türkiye ve Dibeybe hükümeti Başağa ile herhangi bir arabuluculuğu reddediyor

Tobruk’ta bulunan Temsilciler Meclisi oturumundan (Temsilciler Meclisi)
Tobruk’ta bulunan Temsilciler Meclisi oturumundan (Temsilciler Meclisi)

Türkiye ve Geçici Ulusal Birlik Hükümeti’nin, pazartesi günü ülkenin siyasi durumuna ilişkin son gelişmeleri görüşmek üzere Tobruk’ta bir oturum gerçekleştiren Temsilciler Meclisi tarafından desteklenen Fethi Başağa başkanlığındaki İstikrar Hükümeti ile güç anlaşmazlığını çözmek için herhangi bir arabuluculuğu reddetmesinin ardından, Trablus'ta yeni çatışmaların çıkabileceğine dair spekülasyonlar güçlenmeye başladı.
Yerel medya tarafından pazar akşamı yayınlanan videolarda, Misrata'da bulunan ortak gücün, başkent Trablus'a zırhlı ve silahlı araçlar ve ambulans göndermeye devam ettiği görüldü.
Dibeybe’nin başkent, bakanlıkların karargâhı, üst düzey hükümet yetkilileri ve bakanların evlerinin çevresinde güvenliğin sağlaması için ilgili birimlere talimat verdiği iddia edildi.
Dibeybe, pazartesi günü başkent Trablus'ta yapılan hükümet toplantısında, Başağa ve taraftarlarının ‘silahlı askeri harekât yoluyla güç elde etmeye çalışan savaş savunucuları’ olduklarını söyleyerek, “Çocuklarımızın kanı ucuz değil. İktidara giden yol masumların kanı ve uzuvlarından değil, sandıktan geçer. Libyalıların bu hayali, şimdi her zamankinden daha acil bir gereklilik haline geldi. Hükümetimiz, ülkenin her alanında vatandaşların karşılaştığı tüm sorunları çözme konusunda istekli ve elinden geleni yapmaya hazır” ifadelerini kullandı.
Canlı yayınlanan ve zaman zaman elektriğin kesildiği toplantının video görüntülerinde, Dibeybe’nin, benzinli arabaları GPS ile takip etmek için bir teklifte bulunduğunu, ancak kimsenin bunu uygulamakla ilgilenmediğini söyleyen Çevre Bakanı İbrahim Münir'e yönelik sert tepkisi görüldü. Konuşmasında ülkenin güneyinde yaşanan, 25 kişinin ölümüne ve onlarca kişinin yaralanmasına neden olan son benzinli araç yangın felaketinden bahseden Dibeybe, bakanın sözleri sonlası öfkelenerek, bakanın sözünü kesti. Ayrıca onu bakanlar kuruluyla uyumsuz olmakla suçladı. Dibeybe, Çevre Bakanına seslenerek, “Burada sorunları çözmeye çalışoruz. Umarım bu sorunları çözen ekibin bir parçası olursunuz” dedi.
Dibeybe, pazar akşamı Twitter hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, insanları yüzüstü bırakmayacağına söz vererek, politikasının gençlerin çıkarlarını ve olağan yaşamın geri dönüşünü hedef aldığını söyledi.
Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Dibeybe, pazar akşamı Çevre Günü kutlamaları sırasında, gıda ve vatandaşın sağlığına dikkat etme çabalarından övgüyle bahsederek, “Bu günden sonra gıda, ilaç ve çevre güvenliği ile ilgili sıkıntıya yer yok” dedi.
Ulusal Birlik Hükümeti Sözcüsü Muhammed Hammude, herhangi bir Türk temsilcinin Libya’yı ziyaret edeceğine dair haberlerine yalanladı. Pazar günü yaptığı basın açıklamasında, “Hükümet ile resmi olarak muhatap olan Türkiye, mevcut durumla ilgili herhangi bir siyasi girişimde bulunmadı. Türk makamları, krize çözüm olarak istikrarı, sükûneti ve seçime gitme yaklaşımını destekliyor” dedi.
Türkiye Libya Büyükelçisi Kenan Yılmaz yerel basına yaptığı açıklamada, ülkesinin iktidarı Başağa'ya devretmek için Dibeybe’ye bir elçi gönderdiği iddialarını yalanlayarak, “Ankara, çatışan taraflar arasında fikir birliğine varmak ve aralarında bir toplantıya ev sahipliği yapmak için arabuluculuk rolü oynamaya hazır olduğunu tüm taraflara iletti. Dibeybe ile hâlihazırda açık iletişim kanallarına sahip olan Türk hükümetinin bu konuda özel bir elçiye ihtiyacı yok. İlişkimiz, Libya'da istikrar ve refahın hâkim olması, mevcut siyasi anlaşmazlıklara çözüm bulunması ve seçimlere gidilmesi için taraflar arasında uzlaşma temelinde diyalog kurulmasına dayanmaktadır” ifadelerini kullandı. Yılmaz, ülkesinin siyasi hedeflere ulaşmak için güce başvurulmamasını savunduğuna vurgu yaparak, Libya'da meşruiyetin yanında olduklarını söyledi.
Ancak yerel kaynaklar, Türk istihbaratından üst düzey bir yetkilinin Dibeybe’ye bağlı silahlı grupların liderleriyle bir görüşme düzenleyerek, ülkesinin herhangi bir çatışma halinde tarafsız kalacağını ve hiçbir grubu askeri olarak desteklemeyeceğini bildirdiğini belirtti.
Libya Ulusal Kurtuluş Cephesi ise toplantıya herhangi bir elçi göndermediğini açıkladı. Yapılan basın açıklamasında, “Seyfülislam Kaddafi'nin veya Kurtuluş Cephesi’nin temsilcisi olduğunu iddia eden kişi veya gruplar yalnızca kendini temsil eder” denildi.
Öte yandan, Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Magarha kabilesinin ileri gelenlerinden oluşan bir heyetin, ulusal uzlaşma projesinin tamamlanabilmesi ve ülkenin tüm bölgelerinde istikrarın sağlanabilmesi için Başkanlık Konseyine desteklerini ilettiklerini aktardı. Heyet, el-Menfi’nin Adalet Bakanlığı ile koordineli olarak haklarında yargı kararı verilen bazı mahkûmların serbest bırakılması konusundaki katkılarından övgüyle bahsederek, Libyalıları yeniden birleştirmeyi amaçlayan uzlaşma projesini başarılı kılmak için bu girişimlerin sürdürülmesini talep etti.
El-Menfi, Garyan belediyesinden bir heyet ile yaptığı görüşmede, kendisinin ve Libya'nın tüm belediyelerinin, Başkanlık Konseyi'nin ülkedeki krizi sonlandırmak ve kalıcı barış ve istikrarı sağlamak için gerçekleştirmeye çalıştığı ulusal uzlaşma projesinin bir parçası olduğunu vurgulamıştı.
Yapılan açıklamada, heyetin, Başkanlık Konseyi'nin Libya'da istikrarın sağlanması ve seçimlerin yapılmasının önünü açacak ulusal uzlaşı projesi yoluyla güvenliğin sağlanmasına ilişkin desteğinin devam ettiği belirtildi.
Öte yandan, ülkenin doğusundaki Tobruk'ta pazartesi günü yapılan Temsilciler Meclisi oturumu, güneydeki ‘akaryakıt faciası’ sırasında hayatını kaybedenler için bir dakikalık saygı duruşu ile başladı. Temsilciler Meclisi Sözcüsü Abdullah Büleyhık, yaptığı basın açıklamasında, ““Oturumda tedavi gören yaralıların durumları, söz konusu felaketten etkilenenler ve devlet kurumlarının aldığı önlemler ele alındı. Ayrıca yaşanan felaketin nedenleri, çözüm yolları, genel olarak ülkenin güneyinde yaşayan halkın içinde bulunduğu koşullar ve yetersiz yaşam hizmetleri sebebiyle yaşadığı sıkıntılar tartışıldı” ifadelerini kullandı.



Irak'taki büyük bir doğalgaz sahasındaki çalışmalar İHA saldırısının ardından askıya alındı

Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)
Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)
TT

Irak'taki büyük bir doğalgaz sahasındaki çalışmalar İHA saldırısının ardından askıya alındı

Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)
Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)

Irak Kürdistanı'ndaki Kormor gaz sahasındaki mühendisler, dün yaptıkları açıklamada, insansız hava aracı (İHA) saldırısının sahadaki faaliyetlerin askıya alınmasına neden olduğunu duyurdular.

Kürdistan Bölgesi Doğal Kaynaklar ve Elektrik Bakanlıkları ortak bir açıklamada, saldırının ardından bölgedeki tüm elektrik santrallerine gaz arzının durdurulduğunu açıkladı. Güvenlik kaynakları, sahadaki depolama tanklarını vuran saldırının yangına yol açtığını ve bazı işçilerin yaralandığını bildirdi.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre bir işçi, çalışanların daha fazla saldırı korkusuyla sığındıkları sahadaki sığınağın içinden, "Bir İHA, sahadaki büyük bir gaz depolama tesisine saldırarak büyük hasara yol açtı ve yangın hala devam ediyor" dedi. Rudaw'ın X internet sitesinde yayınladığı bir videoda, saldırının ardından bölgeden dumanların yükseldiği görülüyor

Ortak açıklamada, iki bakanlıktan ve sahayı işleten BAE merkezli şirket Dana Gas'tan ekiplerin şu anda olay yerinde inceleme yaptığı belirtildi. Saldırının faillerinin kimliği henüz belirlenemedi.

Bu, son günlerde sahaya yapılan ikinci İHA saldırısı. Pazar akşamı, Irak Kürt güvenlik güçleri, sahaya ulaşmasını engellemek için bir İHA’yı düşürdü.


Lübnan, İran'ın Hizbullah'ın silahlarına ilişkin ısrarını reddetti

Meclis Başkanı Nebih Berri, Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati'yi kabul etti, (Temsilciler Meclisi Başkanlığı)
Meclis Başkanı Nebih Berri, Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati'yi kabul etti, (Temsilciler Meclisi Başkanlığı)
TT

Lübnan, İran'ın Hizbullah'ın silahlarına ilişkin ısrarını reddetti

Meclis Başkanı Nebih Berri, Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati'yi kabul etti, (Temsilciler Meclisi Başkanlığı)
Meclis Başkanı Nebih Berri, Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati'yi kabul etti, (Temsilciler Meclisi Başkanlığı)

Lübnan dün, İran'ın Hizbullah'ın silahlarına verdiği sürekli desteği reddettiğini yineledi. Dışişleri Bakanı Yusuf Recci, "Bizim için su ve ekmekten daha önemli olan, egemenliğimiz, özgürlüğümüz ve ülkemizi mahveden ve bizi yıkıma sürüklemeye devam eden ideolojik sloganlardan ve sınır ötesi bölgesel gündemlerden uzak, iç karar alma mekanizmalarımızın bağımsızlığıdır." dedi.

Lübnan'dan gelen bu ret cevabı, İran Dini Lideri'nin uluslararası ilişkiler danışmanı Ali Ekber Velayeti'nin, "Hizbullah'ın bugünkü varlığı Lübnan için vazgeçilmezdir" demesinin ardından geldi. Velayeti, "Siyonist oluşumun Lübnan'a karşı işlediği devam eden saldırılar ve suçlar, (Hizbullah'ın) varlığının Lübnan için günlük ekmekten daha önemli hale geldiğini gösteriyor" dedi.

Benzer bir bağlamda, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, iki ülke arasındaki deniz sınırı belirleme çalışmalarının tamamlandığını duyurarak, anlaşmanın ikili ve bölgesel iş birliğinde yeni aşamaya kapı açan stratejik bir dönüm noktası teşkil ettiğini vurguladılar.

Aynı zamanda İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, "İsrail'in güvenliği garanti altına alınmazsa Lübnan'ın barışa kavuşamayacağı" uyarısında bulunarak, Lübnan ile deniz sınırı belirleme anlaşmasından çekilme tehdidinde bulundu.


Cezayirli İslamcılar arasında “liderlik” ikilemi ve iktidar mücadelesi

Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)
Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)
TT

Cezayirli İslamcılar arasında “liderlik” ikilemi ve iktidar mücadelesi

Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)
Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)

Rabia Abdusselam

Cezayir siyaset sahnesini takip edenler, Cebhetu’l-Adale ve’t-Tenmiye (Adalet ve Kalkınma Cephesi) lideri ve İslami eğilime sahip olan önde gelen isimlerden biri olan Abdullah Caballah’ın açıklamalarının ardından İslamcı siyasi partilerin liderleri arasında bazı anlaşmazlıklar olduğunu gördü. Caballah, Hareketu Muctemeu’s-Silm’in (Barış Toplumu Hareketi) merhum lideri Mahfuz Nahnah'ın bunu yapan ilk kişi olduğu yönündeki yaygın görüşe aykırı şekilde kendisinin ‘ülkedeki Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) hareketinin gerçek kurucusu’ olduğunu söyledi.

Bu kısa açıklama, Cezayir'deki İslami eğilimleri liderler arasında, Cezayir'de İslam düşüncesini veya siyasal İslam'ı yayma konusunda tarihi bir hakka sahip olanın kim olduğu konusunda çeşitli tepkilere ve açıklamalara yol açsa da İslamcı cenah arasındaki ‘liderlik’ sorunu olduğunu, bu sorunun İslamcılar üzerinde nasıl olumsuz bir etki yarattığını ve 1980'li ve 1990'lı yıllara kadar uzanan anlaşmazlıkların halen var olmaya devam ettiğini kanıtladı.

Çelişkili ifadeler ve tanıklıklar

Caballah’ın sözlerinin satır aralarında, İslamcılar arasındaki ‘liderlik’ ikilemi hakkında çok şey okunabilir. Örneğin (Cezayir’deki en büyük İslami eğilimli muhalefet partisi) Barış Toplumu Hareketi lideri olmaktan vazgeçmeyeceğini vurguladığını ve destekçilerinin Barış Toplumu Hareketi’nin kuruluşuna ilişkin tarihi anlatılarını her zaman savunduğunu görebiliriz. Onlara göre Şeyh Mahfuz Nahnah, ‘Cezayir'deki Müslüman Kardeşler'in gerçek kurucusu’ ve Barış Toplumu Hareketi’nin eski lideri Ebu Cerrah Sultani'nin de teyit ettiği üzere, İslami tebliğ için sağlam bir temel oluşturmaya çalışan ilk kişi. Ebu Cerrah Sultani, konuyla ilgili yaptığı açıklamada Abdullah Caballah'ın komünist hareketi üniversiteden kovmaya odaklandığını, Nahnah'ın ise İslam dininin yayılması için sağlam bir temel oluşturmaya çalıştığını söyledi. Ayrıca, iki adamın önceden anlaşma yapmadan coğrafi bölgeyi aralarında paylaştıklarını da sözlerine ekledi.

Ebu Cerrah Sultani’nin açıklamasına göre Caballah'ın ekibi, herhangi bir koruma ya da destek olmaksızın küresel bir ideoloji ve bölgesel bir örgütlenmeye dayanırken Nahnah'ın ekibi, 1974 yılından itibaren uluslararası grubun desteği ve onayıyla kapsamlı bir ideoloji ve örgütlenme benimsemişti. Ta ki hapis cezası bu bağı koparana dek.

Cezayir’de özellikle 1970'li yıllarda marjinalleştirilen Müslüman Kardeşler uluslararası yapılanmasının literatürünü temsil eden Mısır'dan gelen referanslar ve kitaplarla tanışmasının bir sonucu olarak, bu yolu izleyen ilk kişilerden biri olduğunu belirten Caballah, bu ideolojiyi benimsemesinin, Müslüman Kardeşler’in uluslararası veya Mısır'daki yapılanmasıyla herhangi bir örgütsel bağı olmadan, İhvan teorisyenlerini okumasından kaynaklandığını söyledi.

Uzun konuşması sırasında Caballah, kendisini İhvan’ın resmi temsilcisi ilan ettiğini reddederek, 1974'te başlayan ortak bir çabanın parçası olarak bu fikri Cezayir'e tanıtma girişiminde bulunduğunu ifade etti.

Liderliğini yaptığı hareketin 1985 yılından önce üniversitelerde Müslüman Kardeşlere bağlı herhangi bir öğrenci yapılanmasını parçası olmadığını aktaran Caballah, o dönemde sadece fikirlerin hakim olduğunu ve resmi olarak örgütlerin olmadığını vurguladı. Caballah’a göre 1985'ten önce Caballah Grubu olarak bilinen kendi grubu dışında, üniversitelerde Müslüman Kardeşlere bağlı herhangi bir öğrenci yapılanması yoktu ve sadece 70'li ve 80'li yıllarda tebliğ ve eğitim yöntemlerindeki temel farklılıkları vurgulamaya çalıştı.

Liderlik meselesi, İslamcı partileri yeniden siyasi çatışmaya sürükledi.

Caballah'ın öne çıkardığı İslami çizgideki isimler arasında, Barış Topluluğu Hareketi'ni kuran, öldüğü güne kadar liderliğini yürüten Cezayirli vaiz ve siyasetçi Mahfuz Nahnah ile Cezayir'deki İslami hareketin en önemli figürlerinden biri olan çağdaş düşünür, reformcu ve vaiz Şeyh Muhammed Buslimani yer aldı. Ancak Caballah, bu şahsiyetlerin örgütsel olarak değil bireysel olarak hareket ettiklerini belirterek, 1980'lerin ortalarına kadar Cezayir üniversitelerinde herhangi bir organize tebliği faaliyeti olmadığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Caballah'ın görüşlerini destekleyenler arasında, onun açıklamalarının o dönemde ya da daha sonra yapılmış olmasına bakılmaksızın ‘doğru’ olduğunu düşünen İslami eğilimli eski milletvekili Muhammed Salihi de vardı. Salihi, 1970'lerde aktif olan ve yerel olarak ‘eş-Şark’ grubu diye bilinen örgütün Mısır ve Suriye’deki Müslüman Kardeşlerin yaklaşımını benimsediğini belirtti. Bu kanat örgütsel ve yüzde 80 entelektüel açıdan Hassn el-Benna, Seyyid Kutub, Muhammed Kutub, Ali Cirişe, (Uluslararası Müslüman Alimler Birliği'nin eski başkanı ve kurucusu) Yusuf el-Kardavi, Muhammed el-Gazali, (Suriyeli vaiz) İsam el-Attar, Muhammed Ahmed er-Raşid ve Abdulkerim es-Savvaf’tan oluşuyor.

dfrgt
Cezayir'deki el-Fetih Meydanı'nda düzenlenen mitinge katılan İslami Kurtuluş Cephesi'ne (FIS) yakın İslam İşçi Sendikası (SIT) aktivistleri, 16 Mayıs 1991 (AFP)

Öte yandan kendisini meşru ‘lider’ olarak gören İslami Kurtuluş Cephesi (FIS) de var. Bu da partinin 1980'lerin sonu ve 1990'ların başında özellikle daha sonra iptal edilen 1991 yılındaki yasama seçimlerinin ilk turunda elde ettiği ezici zaferin ardından kazandığı halk desteğine dayanıyor. Bu tarihi olay, o dönemde Cezayir'deki gidişatı değiştirdi.

‘Liderlik’ kompleksi

‘Liderlik’ meselesi, İslamcı partileri yeniden alevlenen siyasi çatışmaların labirentine sürükledi. Siyasi analist Ahsen Hallas, Caballah’ın açıklamalarını, devlet, Sufi çevreler ve zaviyeler tarafından desteklenen ‘geleneksel İslam’ın yerini almak üzere ortaya çıkan ve gelişen ‘İslami uyanışın’ ortaya çıkışına ve camilerde ve üniversitelerde yaygın olarak verilen vaazlara odaklanan açıklamalarına dair değerlendirmesinde bunu bu akımlar içinde gizli kalmış veya bastırılmış bir tartışma olarak gördüğünü söyledi. Hallas, Şeyh Caballah’ın basında kendisinin her zaman Cezayir'de liderlik peşinde olan Müslüman Kardeşler üyesi olarak gösterilmesinden ötürü, ‘liderlik sevdasında olduğu’ gibi kendisine yöneltilen suçlamaları çürütmek için bunu kullanmaya çalıştığını belirtti.

Hallas: “Müslüman Kardeşlerin dünya genelinde yaşadığı entelektüel boşluk ve Türkiye, Katar ve Mısır arasında olmak üzere karşılaştığı jeopolitik parçalanma göz önüne alındığında, bu açıklamaların derin tartışmalara yol açması gayet doğal.”

Müslüman Kardeşlerin dünya genelinde yaşadığı entelektüel boşluk ve Türkiye, Katar ve Mısır arasında olmak üzere karşılaştığı jeopolitik parçalanma göz önüne alındığında, bu açıklamaların derin tartışmalara yol açmasının gayet doğal olduğunu söyleyen Hallas, “Özetle bu durum, entelektüel durgunluğun gölgesinde, yenilik yapma ve mevcut durumla ilgili çözümler ve öneriler sunma beceriksizliğinin bir sonucu olarak ortaya çıkan bir düşünme sürecidir” dedi.

Nahda Hareketi'nin eski lideri Caballah'ın açıklamalarına sert tepkiler verilirken geriye Müslüman Kardeşler üyeleri arasında sert sözlü tartışmaların yaşandığı gergin bir atmosfer bıraktı. Bu tablo, Cezayir'deki Müslüman Kardeşlere yakın iki siyasi partinin (Barış Toplumu Hareketi ve Adalet ve Kalkınma Cephesi) liderleri arasındaki derin anlaşmazlığı yansıttı. Aynı cenahtan gelen partiler arasında tam bir dayanışma ve siyasi uzlaşı eksikliği hakim ve bu durum 70’li ve 80’li yıllardaki kuruluş aşamasının ötesine geçiyor. Öyle ki 2019 yılında ülkeyi içinde bulunduğu krizden çıkarmak için bir yol haritası çizmek üzere önde gelen muhalif isimleri bir araya getiren Mazafran’da ve (Cezayir'in batısındaki) Ayn Benian'da düzenlenen ünlü iki sempozyum gibi ortak siyasi toplantılarda da bunu görmek mümkün. Katılımcılardan birine göre bu toplantılara katılan parti liderleri arasında tartışmalar yaşandı. Tartışmalar bir noktada partilerin çekilme tehdidine kadar vardı.

Cezayir'de Müslüman Kardeşleri temsil etme hakkının tarihsel olarak kime ait olduğu konusunda çelişkili açıklamalar hakkında yorum yapan Mohamed Khider Biskra Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Medya Bölümü öğretim üyesi ve araştırmacısı Cedu Fuad, “Şeyh Caballah'ın açıklamaları, Cezayir'deki İslami uyanışın başlangıcı ve Şeyh Mahfuz Nahnah, eş-Şark Grubu ve Cez’ara Grubu’nun bu karmaşık tarih içindeki konumu hakkında bize kapsamlı bir bakış açısı sağlayamıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Müslüman Kardeşlerin kuruluşu hakkında ideoloji ve örgütlenme arasında süregelen tartışma, Cezayir’deki İslami hareketin çok sayıda partiye bölünmesi olgusunu ele almamızı gerektiriyor. Cadallah’ın ‘doğuş patlaması’ olarak adlandırdığı bir olay meydana geldi ve bu da Cezayir'de Müslüman Kardeşler ideolojisini kimin yaydığını ve bu ideolojiyi ülkede yayma konusunda tarihsel hakka kimin sahip olduğunu belirlemeyi zorlaştırdı.