Irak’ta silahlı çatışma endişesi

Iraklı vatandaşlar hasım siyasi tarafların silahlı kanatları arasında çatışma çıkmasından endişe ediyor.

Koordinasyon Çerçevesi destekçilerinin daha önce Bağdat’ta düzenlediği gösteri (AP)
Koordinasyon Çerçevesi destekçilerinin daha önce Bağdat’ta düzenlediği gösteri (AP)
TT

Irak’ta silahlı çatışma endişesi

Koordinasyon Çerçevesi destekçilerinin daha önce Bağdat’ta düzenlediği gösteri (AP)
Koordinasyon Çerçevesi destekçilerinin daha önce Bağdat’ta düzenlediği gösteri (AP)

Irak’ta geçtiğimiz günlerde düzenlenen gösteriler Iraklıların günlük yaşamı üzerinde etkisini hissettirmeye devam ediyor. Nitekim göstericilerin oturma eylemi başkent trafiğinin yer yer tıkanmasına neden oldu. Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr’ın destekçileri ve Koordinasyon Çerçevesi destekçilerinin gösteri düzenlediği alanlarda izdiham yaşanıyor. Iraklı vatandaşlar iki taraf arasındaki çekişmenin barışçıl gösterilerden silahlı çatışmalara dönüşmesinden endişe ediyor. Gözlemcilere göre iki taraf arasında olası bir silahlı çatışmanın yaşanması, sosyal hayatın akışının ve kurumların çalışmalarının sekteye uğramasına ve hatta devletin çöküşüne yol açabilir.

Gösterilerin Iraklıların günlük yaşamları üzerindeki etkileri
Iraklı araştırmacı Salih Lafta, “Gösteriler tüm Iraklıların hayatını etkiliyor. Zira yollar trafiğe kapatıldı, bazı işletmeler çalışmayı durdurdu, siyasi hayat felç oldu, Irak’ın sorunları için çözümler bulunmaması halktaki hayal kırıklığını arttırdı. Halk mevcut siyasi elitlerden ümidini kesti. Bu durum ülkenin geleceği için durumu daha da kasvetli hale getiriyor” dedi.
Lafta, konuşmasının devamında şunları kaydetti:
“Amacım gösterileri ve ortaya çıkaracağı sistem değişikliği ve gidişatın düzeltilmesi gibi sonuçları küçümsemek değil. Özellikle toplumun farklı kesimlerinden gelişigüzel olarak milyonların katıldığında bu sonuçların alındığı birçok ülke örneği var. Ancak Irak’taki durum farklı. Zira gösterilere iktidardaki partilerin göstericileri katılıyor. Bu nedenle bu gösterilerden halkı memnun edecek bir sonuç çıkmaz. Çıkacak sonuç sadece özel çıkarları ve belirli tarafların taleplerini temsil edecek. Partilerin ne istediğini, onları ikna edecek şeyin ne olduğunu ve halk tabanlarını harekete geçirmeye ne derece hazırlıklı olduğunu hiç kimse bilmiyor. Kitlesel hareketler, karar alma mekanizması ve politika oluşturma süreçleri üzerinde en büyük etkiye sahip. Aynı zamanda mevcut rejimin yapısı üzerinde de etkilidir. Fakat gösterilerin ve sokak hareketlerinin tekrarlanması ve tüm tarafların hangi sebeple olursa olsun destekçilerini sokağa dökmesi sadece tıkanmaya, toplumun parçalanmasına, Irak’ın tüm alanlarda gerilemesine, insanlara sunulan hizmetlerde aksaklıklar yaşanmasına, vatandaşı ilgilendiren kanunların kabul edilememesine ve mevcut siyasi rejimin bozulmasına sebep olur.”

Geleceğe dair endişeler
Siyasi araştırmacı Ali El-Bider, “Sokaktaki bu hareketlilikler manevi açıdan toplumun gelecek vizyonuyla ilgili endişeye yol açabilir. Bu da insanları endişelendiriyor. Bazı aileler gösterilerin başlamasıyla birlikte başkenti terk etti” ifadesini kullandı.
Bider, “Diğer bir mesele ise bu gösterilerin Iraklıların büyük bir kesiminin özellikle de günlük yevmiye ile çalışanların geçim kaynaklarını olumsuz etkilemesidir. Bu gösteriler genel olarak trafiğin durma noktasına gelmesine ve yolların kapanması ve gelecek endişesi sebebiyle çarşıların kapanmasına neden oldu. Zira bazı kesimler bu gösterilere daha büyük bir krizin habercisi gözüyle bakıyor. Bu da çoğu kişinin daha kötü bir şey yaşanması endişesiyle elindeki paralara güvenmesine yol açtı. Gösteriler hükümetin kurulması sürecini baltaladı ve bütçenin kabulünü geciktirdi. Bu durumun çarşıda mal bulunamamasında payı var” diye konuştu.

İhtiyat ve bekleyiş
Siyaset ve ekonomi alanında araştırmalar yapan Nebil Cebbar el-Ali, gösterilerin Iraklıların günlük yaşamı üzerindeki etkileriyle ilgili soruya, “Iraklılar büyük bir ihtiyat ve bekleyiş içinde gösterileri takip ediyor. Siyasi partilerin gösteri çağrıları artıyor. Birçok kişi gösterilerin hâlâ devam etmesine, silahlı çatışma ve şiddet aşaması öncesi güç toplama aşaması gözüyle bakıyor” diye yanıt verdi.
Ali, değerlendirmesinin devamında şu ifadeleri kullandı:
“Olayın sosyolojik boyutuna gelince, gösterilere katılma çağrıları, parti tabanlarında birinci dereceden karşılık buldu. Kamuoyu ve sessiz çoğunluktaki karşılığı ise sınırlı. Çatışmanın tarafları toplumun sempatisini kazanmaya çalışıyor. Ancak bu çabaların kamuoyundaki karşılığı sınırlı düzeyde kaldı. Iraklılar çatışmanın barışçıl gösterilerden silahlı çatışmalara dönüşmesinden endişe ediyor. Bu da kamusal hayatın seyrini tehdit ediyor, kurumların çalışmalarını sekteye uğratıyor ve hatta bu durum devletin çöküşüne kadar bile gidebilir. Zira çatışmanın taraflarının silahlı kanatları bulunuyor. Şii nüfusun ağırlıkta olduğu ve silahlı grupların yaşadığı dış dünyaya kapalı bölgelerdeki riskler daha büyük. Genellikle bir evin veya ailenin üyeleri arasında bugünkü çatışmanın iki tarafına bağlılık konusunda görüş ayrılıkları yaşanabiliyor. Bu da olası bir çatışmanın Şii ailelerin üyelerine kadar uzanabileceği anlamına geliyor.”

Sessiz çoğunluk
Kürt ve Sünni nüfusun ağırlıkta olduğu bölgelerin mevcut çatışmadan daha az etkilendiğini söyleyen Ali, “Kürt ve Sünni nüfus mevcut çatışmanın siyasetin geleceği üzerindeki sonuçlarını daha az merak ediyor. Bu çevreler çatışmada tarafsız olmanın en iyi pozisyon olduğuna inanıyor. Ancak akıllara şu soru geliyor: Çatışan iki taraftan birinin zafer kazanması halinde diğer etnik bileşenlerin akıbeti ne olacak?” ifadelerini kullandı.
Ali, konuşmasının devamında şunları kaydetti:
“Çatışmanın taraflarının gösteri için yaptıkları çağrıların kamuoyu ve sessiz çoğunluktaki karşılığı sınırlı düzeyde kaldı. Özellikle de Ekim 2019 gösterileriyle etkileşim kuran kesimlerde. Bunun sebebi iki hasım tarafın planlarına yönelik güvensizlik veya siyasi gelecekle ilgili fotoğrafın belirsizliği olabilir. Zira iktidar için kavga eden siyasi aktörlerin davranışları çelişkili. Bugün siyasi durumun yol açtığı güvensizlik nedeniyle piyasalarda durgunluk var. Durgunluğun birinci derecede hissedildiği piyasaların başında lüks malların satışlarının yapıldığı ticaret piyasaları geliyor. Ayrıca raporlar da piyasaların durgun olduğunu söylüyor. Fakat bu durum geçici olur. Kalıcı bir aşamaya ulaşmaz.”



Eş-Şara: Suriye sahilinin devletten ayrı bağımsız bir otoritesi olmayacak

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (Reuters)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (Reuters)
TT

Eş-Şara: Suriye sahilinin devletten ayrı bağımsız bir otoritesi olmayacak

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (Reuters)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (Reuters)

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, dün yaptığı açıklamada, protestocuların son iki gündür dile getirdiği "meşru taleplerin" çoğunu anladığını, ancak bazılarının "siyasi saikli" olduğunu söyledi. İki gün önce gösterilerin yaşandığı Suriye sahilindeki Lazkiye'de düzenlenen büyük bir toplantıda video konferans yoluyla konuşan eş-Şara, "Suriye sahili bizim için bir önceliktir çünkü küresel ve uluslararası ticaret yollarına bakmaktadır ve bizimle bölgedeki tüm ülkeler arasında çok güçlü bir ekonomik bağ oluşturacaktır" dedi. Şar, Suriye sahilinin ülkenin geri kalanından ayrı, bağımsız bir otoriteye sahip olmayacağını vurguladı.

Eş-Şara, "Halkın son iki gündür dile getirdiği taleplerin çoğunun meşru olduğunu, bazılarının ise siyasi saiklerle ortaya çıktığını anlıyorum. Suriye bu yıl büyük ilerleme kaydetti ve önemli başarılar elde etti" dedi. Bazı protestocuların dile getirdiği "federalizm" talepleri hakkında yorum yapan eş-Şara, "Federalizm kavramı yerel yönetime benziyor ve Suriye'deki mevcut yasalar, küçük değişikliklerle... savunma, güvenlik, dış ilişkiler ve ekonomi kurumları bölünmez bir bütündür" şeklinde konuştu.

Eş-Şara, Suriye kıyılarının Suriye içindeki ulusal birliğin gücünü gösteren unsurlara sahip olduğunu ve mezhepsel çeşitliliğin devlete zenginlik kattığını savundu. "Suriye coğrafyası birbiriyle bağlantılıdır ve kıyıların geri kalanından izole edilmiş bağımsız bir otoriteye sahip olması imkansızdır" ifadelerini kullandı.


Abdulati, Gazze Şeridi'nin altyapısının yeniden inşa edilmesi çağrısında bulundu

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati (EPA)
Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati (EPA)
TT

Abdulati, Gazze Şeridi'nin altyapısının yeniden inşa edilmesi çağrısında bulundu

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati (EPA)
Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati (EPA)

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati bugün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nin altyapısının yeniden inşa edilmesinin ve insani yardımların bölgeye güvenli, hızlı ve engelsiz şekilde ulaşmasının önemini vurguladı.

Açıklama, Abdulati’nin Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Eşitlik, Hazırlık ve Kriz Yönetimi Komiseri Hadja Lahbib ile gerçekleştirdiği görüşme sonrasında Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Temim Hallaf tarafından duyuruldu.

Hallaf’ın açıklamasına göre Abdulati, mart ayında yayımlanan ortak bildiriyle Mısır-AB ilişkilerinin kapsamlı ve stratejik bir ortaklığa yükseltilmesinden bu yana yaşanan olumlu gelişmeleri memnuniyetle karşıladı. Bakan, ortaklığın altı ana ekseninin uygulanması çerçevesinde karşılıklı çıkar alanlarında iş birliğini güçlendirmeye kararlı olduklarını belirtti. Ayrıca uluslararası toplumun bölgedeki jeopolitik krizler ile mülteci ve göçmen sorunlarının yükünü paylaşma sorumluluğunu hatırlatarak, komşu ülkelerdeki krizler nedeniyle milyonlarca yabancıya ev sahipliği yapan Mısır’ın ağır bir yük taşıdığını ifade etti.

Abdulati, Lahbib’i Gazze Şeridi’ndeki son duruma ve ateşkesin Şarm eş-Şeyh Barış Anlaşması doğrultusunda kalıcı hâle getirilmesine yönelik yürütülen çabalara dair bilgilendirdi. Ayrıca Mısır’ın, erken toparlanma, yeniden inşa ve Gazze’nin kalkınmasını ele alacak uluslararası konferansa yönelik hazırlıklarını sürdürdüğünü aktardı.

Mısır Dışişleri Bakanı, 20 Kasım’da Brüksel’de yapılan Filistin Bağışçılar Grubu’nun ilk toplantısını da memnuniyetle karşıladı. AB ve üye ülkelerden yeniden imar sürecinin finansmanına etkin katılım beklediklerini belirten Abdulati, Filistin halkına ve Filistin Yönetimi’ne destek sağlayan Avrupa mekanizmalarının etkinleştirilmesi ve bütçelerinin güçlendirilmesinin önemini vurguladı.

Suriye dosyasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Abdulati, Mısır’ın Suriye’nin birliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesini savunan kararlı tutumunu yineledi. Abdulati, ülkenin istikrarını zayıflatabilecek her türlü girişim ve müdahaleye karşı olduklarını belirterek, Suriye halkının beklentilerini karşılayacak kapsamlı bir siyasi sürecin hayata geçirilmesi çağrısında bulundu.

Açıklamaya göre Lahbib, Mısır’ın bölge barışı ve istikrarı için yürüttüğü çabaları ve Gazze Şeridi’nde ateşkesin sağlanması ile insani yardımların ulaştırılmasındaki kritik rolünü takdir etti. AB’nin Mısır’ın bu yöndeki çalışmalarını desteklediğini ve stratejik ortaklığı güçlendirmeye önem verdiğini ifade etti.

Hallaf, görüşmede Sudan’daki gelişmelerin de ele alındığını aktardı. Abdulati’nin, özellikle el-Faşir bölgesinde işlenen ağır ihlalleri kınadığı ve Sudan’daki çatışmaların durdurulması ile devletin birliği ve bütünlüğünün korunması için Mısır’ın dörtlü mekanizma kapsamında yürüttüğü çabaları anlattığı belirtildi.

Abdulati, insani yardımların Sudan’a ulaştırılmasının önemine dikkat çekerek, ülkenin egemenliğine saygı duyulması ve uluslararası kuruluşlarla iş birliği içinde yardım akışının kolaylaştırılması yönündeki kararlılıklarını vurguladı.

Görüşmede ayrıca Lübnan’daki gelişmeler ele alındı. Abdulati, Mısır’ın Lübnan’ın birliği, egemenliği, güvenliği ve istikrarına verdiği desteğin değişmez olduğunu ifade etti.


Stockholm ve Şam, hüküm giymiş Suriyelilerin sınır dışı edilmesini artırmak için iş birliği yapacak

İsveç Göç ve İltica Bakanı Johan Forssell (Arşiv- AP)
İsveç Göç ve İltica Bakanı Johan Forssell (Arşiv- AP)
TT

Stockholm ve Şam, hüküm giymiş Suriyelilerin sınır dışı edilmesini artırmak için iş birliği yapacak

İsveç Göç ve İltica Bakanı Johan Forssell (Arşiv- AP)
İsveç Göç ve İltica Bakanı Johan Forssell (Arşiv- AP)

İsveç Göç Bakanı Johan Forssell, bugün yaptığı açıklamada, Stockholm ve Şam'ın, İsveç'te işlenen suçlardan hüküm giymiş Suriyelilerin sınır dışı edilmesini artırmak için iş birliği yapacağını duyurdu. Bu, Stockholm'ün Suriye'ye yaptığı yardımların bir kısmını dağıtmaya devam edebilmesi için koyduğu bir koşuldu.

Forssell, İsveç kamu yayın kuruluşu SR'de yaptığı açıklamada, söz konusu kişilerin "İsveç'te bulunan ve orada suç işlemiş Suriye vatandaşı kişiler olduğunu ve sınır dışı edilmeleri gerektiğini, ancak bunun çeşitli nedenlerle bazen çok zor olduğunu" belirtti.

Forssell ve Uluslararası Kalkınma Bakanı Benjamin Dossa, bu hafta Suriye'yi ziyaret ederek Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ile görüştü. Bu, İsveçli bakanların 2011'den bu yana Şam'a yaptığı ilk ziyaretti.

2015 yılında savaştan kaçan birçok Suriyeliye İsveç'te sığınma hakkı tanıyan büyük göçmen akınının ardından, ardışık sol ve sağ hükümetler sığınma kurallarını sıkılaştırdı.

Forssell, "İsveç'in en önemli önceliklerinden biri konusunda iş birliği yapmayı kabul ettik," diyerek, "İsveç'e gelenlerin büyük çoğunluğu dürüst ve yasalara saygılı, ancak suç işleyenler de var" ifadeleriini kullandı.

Forssell, "Bu insanları sınır dışı edebilmeliyiz; İsveç'te onlara yer yok" dedi.

İsveç kalkınma yardımlarını düzenleyen ve artık göçü azaltmayı ve sınır dışı işlemlerini hızlandırmayı da içeren yeni ilkeye işaret etti; bu iki hükümet önceliği var.

"İsveç çıkarlarımız tehlikede... Kalkınma yardımı sağladığımızda, bu ülkelerin bizimle iş birliği yapmalarını ve vatandaşlarını, özellikle de İsveç'te suç işleyenleri geri almalarını bekliyoruz. Benzer adımlar atılmazsa, kalkınma yardımı sağlamayacağız" dedi.

İki bakan, Suriyelilerin geri dönüşü konusunu eş-Şara ile genel olarak görüştü. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre ülkelerine dönmek isteyen Suriyelilere, seyahat masrafları ve diğer lojistik giderlerini karşılamak üzere mali yardım alma hakkı tanınıyor.