Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu, ABD pazarındaki yatırımlarını 40,8 milyar dolara çıkardı

Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu logosu (Şarku’l Avsat)
Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu logosu (Şarku’l Avsat)
TT

Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu, ABD pazarındaki yatırımlarını 40,8 milyar dolara çıkardı

Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu logosu (Şarku’l Avsat)
Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu logosu (Şarku’l Avsat)

Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu (PIF), ABD pazarlarındaki yatırımlarını çeşitlendirmeye devam ediyor.
ABD merkezli şirketler Alphabet’te 213 bin A sınıfı hisse, Zoom Video’da 4.7 milyon A sınıfı hisse ve Microsoft’ta 1.8 milyon hisse satın alan PIF, ikinci çeyrek yatırımlarını yaklaşık 40,8 milyar dolara çıkardı.
Öte yandan, PIF ve Londra merkezli gayrimenkul yatırım şirketi Cain International, dün lüks otel grubu Aman Group’a 900 milyon dolar yatırım yaptıklarını duyurdu.



Batı, Faslı yeteneklerin peşinde

Aliaa Abou Khaddour
Aliaa Abou Khaddour
TT

Batı, Faslı yeteneklerin peşinde

Aliaa Abou Khaddour
Aliaa Abou Khaddour

Muhammed eş-Şarki

Ekonomik büyümenin yeniden canlanması, bu yılın ilk yarısında 86 bin kişinin işini kaybetmesine tanık olan Fas’ta işgücü piyasasına olumlu yansımadı. Bu durum da işsizlik oranını, aktif kategorideki toplam işçi sayısının yüzde 12,4’üne çıkardı. Bu oran, 2019’da sadece yüzde 8 olan Kovid-19 salgını öncesinde kaydedilen oranlardan çok daha yüksek.

Pandemi, Fas ekonomisinin büyümesinde yüzde 7’lik bir düşüşe ve 2020’de yaklaşık yarım milyon iş kaybına neden oldu. Büyüme, 2021 yılında yüzde 8 oranında toparlandı ve banka finansmanı yoluyla 12 milyar dolarlık ek yatırım yapıldı. Ancak buna rağmen Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşı, artan fiyatlar, enflasyon, benzeri görülmemiş faiz oranları ve iklim değişikliği gibi nedenlerin birleşmesi, 2022’de Fas ekonomisine zarar verdi. Ayrıca kuraklık, su kıtlığı ve aktif kategorinin yüzde 29’unun çalıştığı zayıf tarımsal üretim nedeniyle de büyüme yüzde 1,3’e geriledi.

Hükümet, 2024 yılı bütçe taslağına ilişkin çerçeve belgesinde koşullu etkilerle yüzleşmek, sosyal devletin temellerini oluşturmaya ve yapısal reformlara devam etmek ve kamu maliyesinin sürdürülebilirliğini artırmak için dört öncelik belirledi. Mevcut on yılın ortasında makroekonomik dengelerin korunması ve borç oranlarının GSYİH’nın yüzde 60’ına düşürülmesi amacıyla bütçe açığının yüzde 4,5’ten yüzde 4’e düşürülmesi ile 2023 sonunda büyümenin yüzde 3,4'ten yüzde 3,7'ye yükselmesi bekleniyor.

Enstitü ve üniversite mezunları arasında işsizlik oranı yüzde 19,2 olarak tahmin edilirken, eğitimsizlerde bu oran yüzde 4,5’i geçmiyor. Bu durum, eğitimin her zaman kariyer gelişimine olanak sağlamadığı anlamına geliyor.

Hükümetten bağımsız ekonomik ve sosyal çalışmalar kurumu olan Planlama Yüksek Komisyonu’nun hazırladığı raporda, 2022’nin ikinci çeyreği ile 2023’ün ikinci çeyreği arasında işsiz sayısının 156 bin kişi arttığı belirtildi. Böylece iş arayanların sayısı 1,54 milyon kişiye yükseldi. Daha önce bu sayının 1,38 milyon kişi olduğu tahmin ediliyordu, bu da bir yılda yüzde 11’lik bir artışı temsil ediyor. Ortalama ulusal işsizlik oranı, aktif kategoride yüzde 11,2’den yüzde 12,4’e yükseldi. Bu oran, kentlerde yüzde 16’ya, kırsal kesimde ise yüzde 5,7’ye karşılık geliyor. Ayrıca 24 yaş altı gençlerde bu oran yüzde 33,6 ile daha yüksek, kızlarda ise yüzde 32 düzeyinde. Aynı şekilde bu oran, yaşla birlikte azalarak 35- 44 yaş arası kişilerde ise yüzde 7,2 olarak görülüyor.

Enstitü ve üniversite mezunları arasında işsizlik oranı yüzde 19,2 olarak tahmin edilirken, eğitimsizlerde bu oran yüzde 4,5’i geçmiyor. Bu da eğitimin her zaman kariyer ilerlemesine yol açmadığı, aksine kariyer engeli oluşturabileceği anlamına geliyor. Bu da eğitimin her zaman kariyer ilerlemesine yol açmadığı, aksine kariyer engeli oluşturabileceği anlamına geliyor. Yanlış eğitim tercihi, dildeki zayıflık dijital araçların kullanımında kariyer engeli bile oluşturabilir.

cvdfbg
Fas’ın Kuneytire şehrinde çilek toplayan işçiler (AFP)

Bu durum, eğitimli gençlerin önemli bir yüzdesinin işgücü piyasasında daha fazla fırsat sağlayan ülkelere göç etme arzusunu açıklıyor. Ayrıca bu, internet ve sosyal paylaşım sitelerinin kolaylaştırdığı bir tür açık seçim pazarında yetenek avlayan gelişmiş ülkelere fayda sağlayan bir kriz. Resmi istatistikler, Avrupa ve Kanada’ya çoğu doktor, mühendis, mucit ve bilgisayar programcısı olmak üzere yılda yaklaşık 6 bin kişinin beyin göçünden söz ediyor.

Hükümet, mezunların işgücü piyasasındaki fırsatlarını iyileştirmek amacıyla Fas üniversitelerindeki öğretim müfredatına köklü değişiklikler ve reformlar getirmeyi, başta İngilizce olmak üzere yabancı dil yeterliliklerini geliştirmeyi ve bilimsel araştırmalarda dijital teknolojinin kullanımını yaygınlaştırmayı planlıyor. Zira ülkede müşteri siyaseti (Klientalizm) ve akrabalık çıkarlarındaki artış karşısında istihdam yönetiminin azaldığı kamu sektöründe ve devlet dairelerinde istihdam fırsatları neredeyse yok oldu.

Özel sektörün ihtiyaç duymayabileceği veya edebi, hukuki, felsefi uzmanlıklar ve diğer eski uzmanlıklar gibi güncelliğini yitirmiş alanlara dayanması nedeniyle eğitim müfredatı, işgücü piyasasının gelişmesinin önündeki engellerden biri olarak kabul ediliyor. İşgücü piyasasında birçok mesleği tehdit edebilecek yapay zekaya olan bağımlılığın yaygınlaşmasına ilişkin endişeler artıyor.

İşgücü piyasasında düşüş

Çoğu analistin görüşüne göre ekonomik büyüme; teknoloji ve makine kullanımını da içerecek şekilde değişen işgücü ve üretim standartları nedeniyle özel sektördeki iş tekliflerinde artık benzer bir gelişme sağlayamıyor. Gerçek şu ki, yeni nesillerin iş fırsatlarına ilişkin korkuları, çok fazla seçeneğe sahip olan ve toplumun işe bakış açısı, takdiri ve her mesleğe saygısı ile korunan önceki neslin korkularından daha ağır basıyor.

Fas’ta çeşitli iş ve faaliyetlerde çalışan toplam işçi sayısının 11 milyon olduğu tahmin ediliyor. Bu kişilerin çalışmaları, sektörlere göre tarım ve balıkçılık (yüzde 28,6), sanayi (yüzde 12,2) ve idari ve ticaret dahil hizmetler (yüzde 48) şeklinde dağılıyor.

2023’ün ikinci yarısındaki son nüfus sayımına göre aktif nüfusun 12,5 milyon kişi olduğu tahmin ediliyor. Bu da çalışma çağındaki bireylerin ulusal faaliyetlerinin yüzde 45’ini temsil ediyor. Bu oran yıllar önce yüzde 54’ün üzerindeyken, şu anda erkeklerde yüzde 70, kadınlarda ise yüzde 21 seviyesinde. Aynı nüfus sayımına göre Fas’ta çeşitli iş ve faaliyetlerde çalışan toplam işçi sayısının 11 milyon olduğu tahmin ediliyor. Bu kişilerin çalışmaları, sektörlere göre tarım ve balıkçılık (yüzde 28,6), sanayi (yüzde 12,2) ve idari ve ticaret de dahil hizmetler (yüzde 48) şeklinde dağılıyor.

Hükümetin ‘Uraş’ projeleri

Hükümet, 2022 ve 2023 bütçelerinde proje sahiplerine ve startup şirketlerine yönelik, kademeli olarak iş dünyasına girme hedefiyle ‘fırsat’ adı altında fon önerdi. Bununla gerekli kalitede işlerin bulunmadığı durumlarda, gençlerin küçük şirketler kurmasını teşvik etmek amaçlanıyor. Bu projelere 230 milyon dolar tahsis eden hükümet, 10 yıl boyunca faizsiz olarak her proje için yaklaşık 11 bin dolar tutarında tahmin edilen kredilerle 10 bine yakın projeyi, 10 bin dirhem (yaklaşık 1,1 bin dolar) bedelsiz katkıyla finanse ettiğini açıkladı.

Aynı şekilde zanaatkarları ve belgesi olmayanları, özellikle de kadınları ve banliyölerde, kırsal bölgelerde yaşayanları hedef alan Ulaş 2 programını da başlattı. Programla, devlet garantili ticari bankalardan finansman sağlanarak gelir getirici projeler oluşturmak amaçlanıyor. Aynı şekilde bu projelerin amacı, Faslı kadınların üretken dokuya katılımını artırmak ve gelirlerini ve işlerini iyileştirmektir ki, bu kadınların bir kısmı hassas koşullardaki ailelerden sorumludur.

İstatistikler, kadınların çalışmasının son on yılda aktif kategorinin yüzde 20’sinin altına düştüğünü ortaya koydu. Öyle ki, sanki sözde ‘Arap Baharı’, Kuzey Afrika bölgesindeki bilişsel gelişime rağmen kadınların çalışma ve sosyal ilerleme konusundaki tutkularını yansıtıyor. Zira bu on yılda, muhafazakâr düşünce genişledi ve yerel ekonomi, hala bu düşüncenin ideolojik sonuçlarından mustarip. Aynı şekilde bu düşünce, iş arayan kadınların statüsünün geliştirilmesinin karşısında duruyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Epic Games, çalışanlarının yüzde 16'sını işten çıkaracak

(AA)
(AA)
TT

Epic Games, çalışanlarının yüzde 16'sını işten çıkaracak

(AA)
(AA)

Epic Games Üst Yöneticisi Tim Sweeney'in çalışanlarına gönderdiği e-posta, şirketin web sitesinde paylaşıldı.

Buna göre Sweeney, çalışanların yaklaşık yüzde 16'sının işine son verileceğini bildirdi.

Şirketin geçen yıl satın aldığı çevrim içi müzik platformu Bandcamp'in de müzik lisanslama platformu Songtradr'a satılacağını belirten Sweeney, çocuklar için daha güvenli dijital deneyim oluşturma araçları sağlayan SuperAwesome hizmetinin büyük kısmının da devre dışı bırakılacağını ifade etti.

Sweeney, bir süredir kazandıkları paradan çok daha fazlasını harcadıklarını vurgulayarak, şirketin bir sonraki evrimine yatırım yaptıklarını ve popüler oyunları Fortnite'ı "meta evrenden ilham alan bir ekosistem" olarak büyüttüklerini kaydetti.

Daha önce bu süreci işten çıkarmalar olmadan atlatabilecekleri konusunda iyimser olduğunu belirten Sweeney, ancak bunun gerçekçi olmadığını gördüğünü ifade etti.


Borç krizindeki Evergrande'nin Hong Kong Borsası'ndaki hisseleri işleme kapatıldı

(AA)
(AA)
TT

Borç krizindeki Evergrande'nin Hong Kong Borsası'ndaki hisseleri işleme kapatıldı

(AA)
(AA)

Evergrande'nin, Hong Kong Borsası'ndaki hisse işlemlerini durdurma kararı, şirketin kurucusu ve yönetim kurulu başkanı Şu Ciayin'in, polis gözetimi altında tutulduğunun bildirilmesinin ardından geldi.

Bloomberg'in haberinde, Şu'nun bu ay başından beri polis tarafından belirlenen özel bir konutta kontrol altında tutulduğu ileri sürülmüştü.

Milyarder iş insanının neden gözetim altında tutulduğu açıklanmazken tedbirin, borç krizindeki şirketler grubuna yönelik yürütülen mali ve adli soruşturmalarla bağlantılı olduğu tahmin ediliyor.

Çin'in önde gelen emlak şirketlerinden, inşaat sektöründe dünyanın en büyük yatırımcılarından olan Evergrande grubu, iki yıldır süregelen borç problemlerine ek olarak düzenleyici kurumların ve adli makamların yürüttüğü soruşturmalar nedeniyle zor günler geçiriyor.

Şirketin, vadesi dolan borçlarını yeniden yapılandırmak için hazırladığı plan, düzenleyici kurumların ve adli makamların yürüttüğü soruşturmalar nedeniyle çıkmaza girmiş durumda.


Rusya Enerji Bakanı Şulginov: Akaryakıt ihracat yasağı istikrar sağlanıncaya kadar sürecek

Nikolay Şulginov (AA)
Nikolay Şulginov (AA)
TT

Rusya Enerji Bakanı Şulginov: Akaryakıt ihracat yasağı istikrar sağlanıncaya kadar sürecek

Nikolay Şulginov (AA)
Nikolay Şulginov (AA)

Rusya Enerji Bakanı Nikolay Şulginov, ülkesinin 21 Eylül'de yürürlüğe koyduğu benzin ve motorin ihracat yasağına yönelik, Rus haber ajansı TASS'a açıklamalarda bulundu.

Rusya'daki akaryakıt piyasasında üretici ve tüketiciler arasında dengenin sağlanması gerektiğini vurgulayan Şulginov, "Bizim için bu konuda önemli olan hem maliyet hem de hacim açısından iç pazarın tatmin edilmesidir. Özellikle de tarımcılar için" değerlendirmesini yaptı.

Şulginov, "Bizler, diğer kurumlar ve şirketler, olası ilave tedbirler almak için piyasayı günlük takip ediyoruz. Akaryakıt ihracat yasağının yakında kaldırılacağı beklenmesin. Yakıt arzı ve fiyatları istikrara kavuşana kadar yasak sürecek" bilgisini verdi.

Rusya'daki akaryakıt piyasasının istikrara kavuşmasını ve fiyatların düşmesini beklediklerini kaydeden Şulginov, petrol şirketlerine de "gerekli tavsiyelerin" verildiğini belirtti.

Şulginov, tarım üreticilerine yönelik yakıt tedariki konusunun, Rusya Enerji Bakanlığının özel kontrolü altında olduğuna da işaret etti.

Rus hükümeti, ülkede benzin ve motorin fiyatlarında yaşanan artış nedeniyle geçen hafta yakıt ürünlerinin ihracatını yasaklamıştı.

Dünyanın en büyük petrol üreticilerinden Rusya, günde yaklaşık 100 bin varil benzin ve 900 bin varil motorin ihraç ediyor. Ülkenin toplam motorin ihracatı geçen yıl 35 milyon ton, benzin ihracatı ise 4,8 milyon ton seviyesindeydi.


Aramco, MidOcean Energy'den hisse alımıyla küresel LNG sektörüne giriyor

(AA)
(AA)
TT

Aramco, MidOcean Energy'den hisse alımıyla küresel LNG sektörüne giriyor

(AA)
(AA)

Aramco'dan yapılan açıklamada, şirketin, MidOcean Energy'nin "stratejik" azınlık hissesini 500 milyon dolar bedelle satın almak üzere anlaştığı bildirildi.

Açıklamada, küresel enerji ve altyapı sektörlerinin önde gelen kurumsal yatırımcılarından EIG tarafından kurulan ve yönetilen MidOcean Energy ile yapılan stratejik ortaklığın, Aramco'nun LNG sektöründeki ilk uluslararası yatırımı olma özelliğini taşıdığı belirtildi.

Hisse oranının belirtilmediği açıklamada, Aramco'nun gelecekte MidOcean Energy'deki hissesini ve ilgili haklarını artırma seçeneğine sahip olduğu kaydedildi.


Wall Street Journal: "Suudi Arabistan ve Rusya, petrol kesintisi kumarında büyük kazandı"

Analizde, petrol piyasalarının kontrolünün OPEC ve OPEC+'ta olduğuna dikkat çekilerek, "Sürücü koltuğunda onlar var" dendi (Reuters)
Analizde, petrol piyasalarının kontrolünün OPEC ve OPEC+'ta olduğuna dikkat çekilerek, "Sürücü koltuğunda onlar var" dendi (Reuters)
TT

Wall Street Journal: "Suudi Arabistan ve Rusya, petrol kesintisi kumarında büyük kazandı"

Analizde, petrol piyasalarının kontrolünün OPEC ve OPEC+'ta olduğuna dikkat çekilerek, "Sürücü koltuğunda onlar var" dendi (Reuters)
Analizde, petrol piyasalarının kontrolünün OPEC ve OPEC+'ta olduğuna dikkat çekilerek, "Sürücü koltuğunda onlar var" dendi (Reuters)

ABD'nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal (WSJ), Rusya ve Suudi Arabistan'ın petrol üretimini kısıtlayarak kârlarını artırmasını haberleştirdi. 

"Suudi Arabistan ve Rusya, petrol kesintisi kumarında büyük kazandı" başlıklı haberde, Tahran ve Kremlin yönetimlerinin son hamleleriyle milyarlarca dolar gelir kazandığı belirtildi. 

Birleşik Krallık merkezli enerji veri firması Energy Aspects'in paylaştığı bilgilere göre, Suudi Arabistan'ın bu çeyrekteki petrol gelirlerinin, nisan-haziran dönemine kıyasla günlük yaklaşık 30 milyon dolar, yani yüzde 5,7 oranında artması öngörülüyor. Bu da üç aylık dönemin tamamı için yaklaşık 2,6 milyar dolarlık artışa denk geliyor. 

Verilere göre aynı dönemde Rusya'nın petrol gelirlerinin de yaklaşık 2,8 milyar dolar artacağı tahmin ediliyor.

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü'ne (OPEC) Suudi Arabistan, bazı OPEC dışı üretici ülkelerden oluşan OPEC+ grubuna da Rusya önderlik ediyor. 

WSJ, Riyad ve Moskova yönetimlerinin üretim kısıtlama kararını "Hem siyasi hem de finansal açıdan riskli bir stratejiydi fakat iyi sonuçlanmış görünüyor" diye değerlendirdi.

OPEC ve OPEC+ geçen yıl ekimde petrol üretiminde günlük 2 milyon varil kesintiye gidileceğini duyurmuştu. Daha sonra Riyad yönetimi, mayıs ve haziranda açıkladığı kararlarda toplamda günlük 2 milyon varil daha kesintiye gidildiğini duyurdu. 5 Eylül'de de Rusya ve Suudi Arabistan, kesintilerin yıl sonuna kadar süreceğini bildirdi. 

Haberde, bunun üzerine Brent petrolün varil fiyatının 100 dolara yaklaşabileceğine dikkat çekildi. Bugün itibarıyla Brent petrolün varil fiyatı 94,86 dolar. Ayrıca uzmanlar, bu yılın son çeyreğinde küresel çapta yaklaşık 3,3 milyar varil petrol açığı oluşmasını da öngörüyor.

Energy Aspects'ten petrol piyasaları analisti Livia Gallarati, "Bu artık o kadar da uzak bir ihtimal değil. Fiyatlar giderek yükselecek. Arzdaysa temelde sorun var" dedi.

Norveç merkezli enerji araştırma firması Rystad Energy'nin verilerine göre, geçen yıl günlük varil üretimi maliyeti Rusya için ortalama 12,80 dolar, Suudi Arabistan içinse 9,30 dolardı. Analizde, düşük maliyetlerin petrol ihracatından elde edilen kazancın çoğunun gelire dönüştürülmesini sağladığı belirtildi. 

Haberde, Rusya'nın geçen hafta akaryakıt ihracatını kısıtladığı da hatırlatıldı. Kremlin yönetimi, benzin ve motorin ihracatına geçici kısıtlamayı iç piyasada artan fiyatlar nedeniyle aldığını belirtmişti. WSJ, Rusya'nın hamlesinin küresel enerji tedarikinde sorunlara yol açabileceğine işaret ederken, Kanada merkezli yatırım bankası RBC Capital Markets'tan Helima Croft, "Rusya, enerjiyi yeniden bir silah olarak kullanıyor" yorumunu yaptı.

Independent Türkçe


Karşılıksız Körfez hibeleri dönemi geride kaldı

Fotoğraf: Shutterstock
Fotoğraf: Shutterstock
TT

Karşılıksız Körfez hibeleri dönemi geride kaldı

Fotoğraf: Shutterstock
Fotoğraf: Shutterstock

Kevser Zantur

Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki gerilimler ve çatışmaların ardından gelen dönem, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinin ‘cömertlik’ dönemini sona erdirdi. Artık mali olarak sıkıntı yaşayan bölge ülkelerinin nefes alma ve çıkış yolu sağlayan ülkeler dönemi geride kaldı. Ücretsiz yardım etme dönemi sona erdi ve yerini, karşılıklı çıkar ve faydaya dayanan yeni politikalar aldı. Bu politikalar, yatırım fonlarının merkezi rol oynadığı bir modele dayanıyor. Bu yaklaşım yerleşmeye başladı. Başarılı bir yol izleyen Ürdün, buna örnek teşkil edebilirken, Mısır'da ise durum tam tersi.

Şarku’l Avsat’ın Londra merkezli Al Majalla dergisinden aktardığı habere göre ‘Ortadoğu ve Kuzey Afrika: Bölgedeki Gerilimler Sonrası İşbirliği Durumu’ başlıklı raporda konu irdelenerek tartışıldı. Rapor, Suudi Araştırma ve Medya Grubu'nun (SRMG) bir parçası olan Think Araştırma ve Danışmanlık Merkezi tarafından, SRMG'nin ikinci kez 78. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun üst düzey toplantıları ile eş zamanlı olarak Ortadoğu ve Kuzey Afrika Enstitüsü (MEI) ile iş birliği içinde düzenlediği Ortadoğu ve Kuzey Afrika Forumu'nun yan etkinliklerinden birinde yayınlandı. Raporda, bölge ülkelerinin coğrafya, politika, ekonomi ve enerji alanlarında iş birliği yolları vurgulandı.

Raporda, KİK ülkelerinin bölge ülkelerine yönelik destek politikalarındaki değişiklikler incelendi. Rapora göre, bu politikalar, diplomatik veya stratejik ilişkiler temelinde koşulsuz mali yardım sağlama şeklinden, ekonomik ve mali getirisi yüksek olan yatırımlara öncelik veren, amacı ‘zenginliklerini ve büyümelerini garanti etmek’ olan bir yaklaşıma doğru evrildi.

Daha geniş umut verici ufuklara doğru

Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki ekonomik ilişkilerin metodolojik dönüşümü, bu ilişkilerin daha sürdürülebilir hale geldiğini ve her iki tarafın ulusal çıkarlarına ve genişleme planlarına hizmet ettiğini gösteriyor. Ayrıca, Batı'nın, özellikle ABD'nin, şemsiyesi altından çıkma ve Çin, Hindistan ve Rusya gibi Batı dışı ortaklarla ekonomik, kalkınma ve siyasi ilişkileri derinleştirme yönündeki yaygın bir eğilimi de işaret ediyor. Bunun son örneği, geçtiğimiz Ağustos ayında Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır'ın BRICS’e katılmaya davet edilmesiydi.

Bu ilişkiler yeni değil. Örneğin, uzun zamandır stratejik bir lojistik merkez olma hedefi olan BAE, Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi'nin temel bir parçası haline geldi. Çin, BAE'nin limanlarına, havaalanlarına ve ulaşım ağlarına yatırım yaparak bu hedefe ulaştı. Çin'in bölge ile olan ticaretinin yaklaşık yüzde 60'ı BAE üzerinden geçiyor.

c fv
 Sürdürülebilir yeşil enerjiye yönelik beklentiler (Shutterstock)

Raporda belirtildiği gibi, bölge ülkeleri arasındaki işbirliği, iklim değişikliği ile ilgili kaygıların paylaşılmasıyla da bütünleşiyor. Bölgenin birçok ülkesi, 2050-2060 yılları arasında ‘sıfır karbon’ hedefine ulaşmaya yönelik taahhütlerini 130'dan fazla ülkeyle birlikte imzaladı. Ayrıca, enerji sistemlerinin karmaşıklaşması ve ekonomik zorlukları arttırması, iklim değişikliğine uyum sağlamak ve enerji depolama için yenilikçi çözümler geliştirmek için finansal ve teknolojik kaynakların paylaşılmasını gerekli ve kaçınılmaz hale getiriyor.

Raporda belirtildiği gibi, bölge ülkeleri arasındaki işbirliği, iklim değişikliği ile ilgili kaygıların paylaşılmasıyla da bütünleşiyor. Bölgenin birçok ülkesi, 2050-2060 yılları arasında ‘sıfır karbon’ hedefine ulaşmaya yönelik taahhütlerini 130'dan fazla ülkeyle birlikte imzaladı

Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesi, iklim finansmanı konusunda hala geride kalıyor. Bölgede aktif olan 12 iklim fonu, birlikte yılda 3,6 ila 4,9 milyar dolarlık iklim finansmanı akışı elde etti. Bu, dünya genelindeki en düşük oranlardan biri. 2020 yılında yalnızca gelişmekte olan ülkelere 83 milyar dolar iklim finansmanı sağlandı ve bu rakamın 2023 yılında yıllık 100 milyar dolara ulaşması bekleniyor.

Büyük iadeler ve politika değişiklikleri

Körfez ülkeleri, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden en çok faydalanan ülkelerden biri oldu. İşgalin bir sonucu olarak enerji fiyatları yükseldi ve ham petrolün ortalama fiyatı geçen yıl 100 dolara ulaştı. Bu ülkeler, 2022 yılında petrolden elde ettikleri gelir 570 milyar doları aştı. Bu rakamın 311 milyar doları Suudi Arabistan, 119 milyar doları BAE, 98 milyar doları Kuveyt ve yaklaşık 43 milyar doları da Umman’a ait.

Bu devasa ve beklenmedik gelirler, KİK ülkelerinin bütçelerinde rekor bir fazlaya ulaşmasına olanak sağladı. Örneğin, BAE, bu yılın ilk çeyreğinde 6,3 milyar dolarlık bir fazla kaydetti. Uluslararası Para Fonu (IMF), BAE'nin bütçe fazlasının 2028 yılına kadar sürmesini bekliyor.

Buna paralel olarak, Körfez ülkeleri, petrol ve gaz gelirlerine olan bağımlılığı azaltmak amacıyla yatırımlarını geliştirmeye devam etti. Bu çerçevede, çeşitli stratejiler ve planlar doğrultusunda, yatırım fonları aracılığıyla ekonomilerini çeşitlendirdiler. Ayrıca, birçok ülkenin yararlandığı, ücretsiz veya koşulsuz yardımlar dönemini sona erdirdiler. Bu ülkeler arasında, özellikle Ürdün ve Mısır öne çıkıyor. Bu ülkeler, ekonomik krizler, ekonomik şoklar ve siyasi dalgalanmalara karşı koymak için Körfez ülkelerinin doğrudan finansmanlarına güveniyordu.

csdfvg
Fotoğraf: Shutterstock

Değişimin özü, koşulsuz destekten kârlı yatırıma geçiştir. Bu geçiş, KİK ülkelerinin, Forum'un raporuna göre, üç mekanizmaya dayanan açık bir felsefeye dayanmaktadır: Birinci mekanizma, merkez bankalarına mevduattır. Bu mevduatlar, herhangi bir nedenle geri çekilebilir. İkinci mekanizma, yatırım fonları aracılığıyladır. Bu fonlar, finansal getirileri göz önünde bulundurarak ve siyasi veya sosyal hedeflere göre değil, stratejik sektörlere yönlendirilerek yönetilir. Üçüncü mekanizma, Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yapılan borç anlaşmalarına ek finansal destektir. Bu destek, yararlanan ülkelerden anlaşmada belirtilen reform programlarını uygulamalarını şart koşmakta.

Bu değişiklikler, KİK ülkelerinin dış politikalarında yaşanan köklü değişikliklerin bir parçası. Bu değişiklikler, önceki on yıl boyunca yükselen gerilim, gerginlik ve çatışma ile karakterize edildi. Ancak, son yıllarda, KİK ülkeleri, bölgesel entegrasyona ve rakipler ve düşmanlar arasındaki yumuşamaya doğru bir yönelim sergiledi. Bu yönelim, bölgedeki uçurumları kapatmak için bir fırsat sunuyor. Bu, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinin dış şoklara karşı direncini artıracak ve uzun vadede istikrarını destekleyecektir. Ayrıca, KİK ülkelerinin uluslararası arenada yeniden konumlanmasına ve daha büyük bir rol üstlenmesine olanak tanıyacak. Ayrıca yükselen kutupların oluşumundan da faydalanacaktır. Bu kutuplar, ulusal öncelikler ve küresel tehlikelerin farkındalığıyla hareket etmekte.

Değişimin özü, koşulsuz destekten kârlı yatırıma geçiştir. Bu geçiş, KİK ülkelerinin, Forum'un raporuna göre, üç mekanizmaya dayanan açık bir felsefeye dayanmaktadır: Merkez bankalarına mevduat, yatırım fonları, Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yapılan borç anlaşmalarına ek finansal destek.

Buna ek olarak, Körfez ülkelerinin iç çevrelerinde, koşulsuz destek politikalarının yetersizliği ve ekonomik sürdürülebilirliği sağlamadaki başarısızlığı nedeniyle sert eleştirilere maruz kaldığı belirtiliyor. Bu eleştiriler, örneğin, son on yılda Mısır'a sağlanan ve 100 milyar dolara yaklaşan finansman değerine rağmen yapılıyor. Bu rakam, uluslararası saygın araştırma merkezlerinin raporları ve hatta Mısır Merkez Bankası'ndan sızan bilgilere dayanıyor. Bu bilgilere göre, Mısır'a sağlanan yardımlar, temel olarak Suudi Arabistan, BAE ve Kuveyt'ten geliyor.

Suudi Arabistan Maliye Bakanı Muhammed el-Cudan, 19 Ocak 2023 tarihinde Davos Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, Suudi Arabistan'ın dış yardım politikalarında yapacağı değişiklikleri ilk kez açıkça duyurdu. Cudan, "Gelecekteki yardımlar, reformların uygulanmasıyla şartlı olacak. Daha önce koşulsuz olarak bağış ve yardım yapıyorduk. Bunu değiştiriyoruz. Bölge ülkelerini de reform yapmaya teşvik ediyoruz. Biz kendi halkımıza vergi veriyoruz ve başkalarının da sorumluluklarını yerine getirmesini bekliyoruz" ifadelerini kullandı.

xdcsvf
Think tarafından düzenlenen “Ortadoğu ve Kuzey Afrika Forumu” oturumlarından biri

Bundan bir ay sonra, Kuveyt Dışişleri Bakanı Şeyh Salim Abdullah el-Cabir es-Sabah, ülkesinin Arap komşularına yardım etme şeklini değiştirdiğini duyurdu. Bakan, Kuveyt'in, Arap ülkelerinin yanı sıra gelişmekte olan ülkelere yardım etmek için kullandığı Kuveyt Arap Ekonomik Kalkınma Fonu'ndaki politikalarını değiştirmeyi düşündüğünü açıkladı.

Kuveyt basınına göre, Bakan, "Uluslararası düzeyde bazı gelişmeler var. Bu gelişmeler, fona yeni bir yön vermek ve ulusal çıkarlarımızı korumak için çalışmamızı gerektiriyor" dedi.

Gerçekten de KİK ülkelerinin devlet yatırım fonları, büyük servetlerini yönetmek ve gelir kaynaklarını çeşitlendirmek için giderek daha merkezi bir rol oynuyor. Bu, petrol fiyatlarının dalgalanması ve iklim değişikliği gibi küresel zorluklarla karşı karşıya kalan bölgenin ekonomik ve siyasi istikrarını korumaya yardımcı oluyor. Rapora göre, Abu Dabi Yatırım Otoritesi'nin (ADIA) varlıkları yaklaşık 853 milyar dolar, Suudi Arabistan'ın Kamu Yatırım Fonu'nun (PIF) varlıkları 755 milyar dolar, Katar Yatırım Fonu'nun (QIA) varlıkları 475 milyar dolar ve Kuveyt Yatırım Fonu'nun (KIF) varlıkları 750 milyar doların üzerinde.

Başarı ve başarısızlığın iki modeli: Ürdün ve Mısır

Ürdün ve Mısır, cömert ve koşulsuz Körfez desteğinden istikrarlı bir şekilde yararlanan ülkeler arasında öne çıkıyor. Ürdün, KİK’in yeni politikalarında da koşulsuz olarak yararlanmaya devam ediyor ve başarıya giden yolu arıyor. Ancak, durum Kahire için farklı.

Ürdün, 2011 yılında KİK ülkelerinden 5 milyar dolarlık yardım aldı. 2018 yılında ise, Suudi Arabistan, BAE ve Kuveyt'ten, ülkede yaşanan siyasi, ekonomik ve yaşamsal kriz nedeniyle 2,5 milyar dolarlık bir yardım paketi daha aldı.

Körfez ülkeleri, geçmişte koşulsuz yardımlar ve hibeler sunuyordu. Ancak, bu politikaları değiştiriyorlar. Ayrıca, bölge ülkelerini reform yapmaya teşvik ediyorlar. Körfez ülkeleri, kendi halklarından vergi alıyor ve diğer ülkelerin de kendi sorumluluklarını yerine getirmelerini bekliyorlar. Suudi Arabistan Maliye Bakanı Muhammed Cudan

Ürdün, Mısır gibi borçluluk oranında aktif bir artış yaşıyor. Maliye Bakanlığı verilerine göre borçluluk oranı GSYİH'nin yaklaşık yüzde 90'ına (yüzde 89,6) yaklaştı. Borçluluk oranı 2021 yılında GSYİH'nin yüzde 100'ünü aşmıştı. Ürdün'ün tarihindeki en büyük kredi olan 1,2 milyar dolarlık krediyi almasından 3 yıl sonra, yeniden IMF'den borçlanması bekleniyor.

Ürdün, IMF'den aldığı kredi ve uyguladığı sancılı ve tartışmalı reformlar sayesinde, Körfez ülkelerinden desteğini sürdürüyor. Körfez ülkeleri, Mısır'ın aksine Ürdün'ü, IMF'nin desteklediği reform programını uygulamada önemli bir başarı elde etmiş olarak görüyor. Forum'un raporuna göre bu başarı, Körfez ülkelerinin Ürdün'e olan ilgisinde hafif bir artışa neden oldu. Körfez ülkeleri, Ürdün'deki 40 milyar dolarlık stratejik yatırımlarını daha da güçlendirmeye yöneliyor.

Körfez ülkelerinin Ürdün'deki stratejik yatırımları, hizmetler ve sanayi sektörlerinde yoğunlaşıyor. Bu yatırımlar Suudi Arabistan-Ürdün Yatırım Fonu (SAJIF) aracılığıyla gerçekleştiriliyor. SAJIF bu yıl altyapı, sağlık hizmetleri, turizm ve teknoloji gibi alanlarda yatırım yapmayı planlıyor. Ayrıca, büyüyen Ürdün şirketlerine genişleme sermayesi yatırımları da yapacak. Bu bilgiler SAJIF'in Mayıs ayında yaptığı bir basın açıklamasında yer aldı.

Ürdün, KİK’in bölgesel yatırımları yönetmede izlediği yeni yaklaşımdan yararlanmak için güçlü bir konumda. Bu, temel olarak Ürdün'ün reformları uygulamaya kararlı olmasına bağlanıyor. Mısır ise IMF destekli reform programının çoğunu uygulamamış ve ekonomide ana aktör olan ordunun etkisini artırmıştır. Mısır, varlıklarını düşük bir fiyata satma olasılığı ile karşı karşıya.

Mısır Ürdün'ün aksine, Körfez ülkelerinin tüm koşullarını yerine getirmeye istekli görünmüyor. Mısır ile Körfez ülkeleri arasındaki ilişkilerde yeni devlet mülkiyeti politikasının uygulanmasıyla birlikte gerginlik yaşadı. Bu politika kapsamında Mısır, 40 milyar dolar toplamak için kamu varlıklarını satışa çıkardı. Belge, geçen yılın aralık ayında onaylandı, ancak bugüne kadar hedeflerine ulaşamadı.

Bu belge, Mısır'ın 3 milyar dolarlık IMF kredisi almasının şartlarından biriydi. Mısır kredi anlaşmasında, kamu ve özel sektör arasında eşitlik sağlama ve stratejik olmayan sektörlerde ordunun rolünü azaltma sözü verdi.

Standard & Poor's'un yakın zamanda yayınladığı bir rapora göre Mısır, bu taahhüdünden vazgeçmekle ve ordunun etkisini zayıflatmayı reddetmekle suçlanıyor, bu da Körfez yatırım fonlarıyla müzakerelerin sekteye uğramasına neden oluyor. Bu fonlar, muazzam finansal akışlar nedeniyle altın çağını yaşıyor. Zor zamanlarda yatırım yapmayı, ilgi çekici yatırım fırsatları sunan pazarlara yatırım yapmayı ve jeopolitik ve ekonomik şoklara maruz kalması ve döviz kıtlığı yaşaması nedeniyle dış finansman sağlamada zorluk çeken ülkelere yatırım yapmayı tercih ediyor. Mısır da bu durumda.

Kahire ile Körfez bağışçıları arasında farklılıklar, bazen gerginlik ve soğukluk olmasına rağmen, taraflar arasında bir uzlaşmaya varma olasılığı devam etmektedir. Mısır, müzakerelerde daha fazla manevra alanı yaratmaya çalışarak, stratejik tavizler vermemek için baskı yapıyor. Bu Mısır'ın, politikaları ne kadar değişirse değişsin, Körfez müttefiklerinin, mali ve ekonomik yönetimi konusundaki büyük başarısızlığa rağmen çökmesine izin vermeyeceğine dair inancını yansıtıyor.

Mısır ve Ürdün'ün KİK’in desteğiyle olan deneyimleri arasında karşılaştırma yapmak doğru olmayabilir. Ürdün'ün dönüşümünün pürüzsüzlüğü, KİK bağışçıları için iyi bir örnek olarak kabul ediliyor. KİK bağışçıları, bu iki ülkeye olan yardımlarını yönetme biçimlerinde yaptıkları ani değişiklikler nedeniyle eleştirilere maruz kalıyor. Bu iki ülke, İbrahim Anlaşmaları'nın başlamasından bu yana, kademeli olarak güvenlik ve siyasi ağırlıklarını kaybetti.

* Bu dosya haber Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir.


SEC Başkanı Gensler, Bitcoin'in "menkul kıymet" olmadığını savundu

SEC Başkanı Gensler, Bitcoin'in "menkul kıymet" olmadığını savundu
TT

SEC Başkanı Gensler, Bitcoin'in "menkul kıymet" olmadığını savundu

SEC Başkanı Gensler, Bitcoin'in "menkul kıymet" olmadığını savundu

ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC) Başkanı Gary Gensler, ABD Temsilciler Meclisi Finansal Hizmetler Komitesinde gerçekleştirilen ve yaklaşık 4,5 saat süren oturumda, temsilcilerin sorularına ve eleştirilerine cevap verdi.

Komite Başkanı Cumhuriyetçi Temsilci Patrick McHenry, Gensler'i sert bir şekilde eleştirerek, SEC'in kural koymaya yönelik mevcut yaklaşımının finansal piyasaların bütünlüğünü tehlikeye düşürdüğünü ve yatırımcıları riske attığını iddia etti.

Önerilen kuralların ve bunların birbirleriyle etkileşimlerinin kapsamlı ekonomik analizine ihtiyaç olduğuna dikkati çeken McHenry, Komitenin şubat ayında belge talebinde bulunmasından sonra geçen sürede SEC'den kamuya açık olmayan hiçbir belgeyi almadıklarını söyledi.

Kripto sektörüne karşı destekleyici yaklaşımıyla bilinen Kongre Üyesi Tom Emmer, Gensler hakkında sert ifadeler kullanırken, Gensler'in kripto endüstrisine "saldırdığını" ve "kendi istekleri ve kişisel amaçları doğrultusunda rekabetçi sektöre zarar verdiğini" öne sürdü.

Kongre Üyesi Warren Davidson da Gensler'e yönelik, "Biden yönetimi keşke sizi kovsaydı" diye konuştu.

"Kripto endüstrisi dolandırıcılıkla dolu"

SEC Başkanı Gensler, Bitcoin'in "menkul kıymet" olmadığını yinelerken, kripto para birimini "emtia" olarak nitelendirmekten kaçındı.

Kripto endüstrisinin "dolandırıcılık, manipülasyon ve sahtekarlık" ile dolu olduğu ve bu alandaki uyumsuzluktan yatırımcıların zarar gördüğünü ifade eden Gensler, Amerikan halkını korumak için bu konuda çok sayıda dava açtıklarını anımsattı.

Gensler, SEC'in kripto varlık yönetimi şirketi Grayscale'in spot Bitcoin ETF başvurusunu "Bitcoin'e dayalı bir ETF'nin yeterli gözetimden yoksun olduğunu" öne sürerek reddetme kararının mahkemede bozulmasına ilişkin soruyu da yanıtladı.

Bu konuda net bir cevap vermeyen Gensler, Bitcoin ETF başvurusuna yönelik mahkeme kararı için değerlendirme sürecinin devam ettiğini dile getirdi.

Hükümetin kapanması durumunda "iskelet" kadro çalışacak

Gensler, yaklaşık 5 bin çalışanlarının yüzde 92-93'ünün ABD'de federal hükümetin olası kapanması durumunda izne ayrılacağını belirterek, çalışan sayısının "iskelet" kadroya ineceğini söyledi.

Bu sürede piyasayı tam güçle denetleyecek bir kurum olmayacağına işaret eden Gensler, ihbar, şikayet ve yönlendirme hatlarının ise açık kalacağını dile getirdi.

Gensler, kapanmanın şirketlerin halka açılmasının onaylanmasını da engelleyeceğine dikkati çekerek, halka açılmaya veya arzlarını artırmaya karar verirlerse şirketlerin cuma gününden önce harekete geçmeleri gerektiğini kaydetti.

Halka açık şirketlerin ayrıntılı emisyon verileri ile iklim riski stratejilerini açıklamalarını gerektirecek kurala ilişkin Gensler, SEC'in iklim konusunda bir düzenleyici olmadığını ancak halka açık şirketlerin gerçeğe uygun açıklamalar yapmalarını sağlamadan sorumlu olduklarını söyledi.

Gensler, yapay zeka, makine öğrenmesi gibi teknolojilerin dönüştürücü olduğuna inandığını belirterek, ancak robot yatırım danışmanları ile aracıların "kendi çıkarlarını yatırımcıların çıkarlarının önüne koymaları" nedeniyle çatışma oluşmasının muhtemel olduğunu savundu.

Kongre üyelerinden SEC'e "spot Bitcoin ETF" çağrısı

Öte yandan gerçekleştirilen oturum öncesinde, Komitedeki Cumhuriyetçiler, Gensler'e gönderdikleri mektupta, SEC'in düzenleme gündemine ilişkin paydaş geri bildirimlerinin değerlendirilmesini istedi.

Cumhuriyetçi temsilciler, SEC'in, etkiler değerlendirilene ve uyum için yeterli süre tanınana kadar kuralların sonuçlandırılmasının ve uygulamaya konulmasının durdurulmasını talep etti.

Öte yandan, bazı temsilciler, SEC Başkanı Gensler'i spot Bitcoin ETF başvurularını onaylamaya çağırdı.


Wall Street Journal'dan kritik kripto para yorumu: Binance çöküşün eşiğinde mi?

Yaklaşık 7 bin çalışana sahip Binance, günlük işlem hacmi bakımından dünyanın en büyük kripto borsası konumunda (Reuters)
Yaklaşık 7 bin çalışana sahip Binance, günlük işlem hacmi bakımından dünyanın en büyük kripto borsası konumunda (Reuters)
TT

Wall Street Journal'dan kritik kripto para yorumu: Binance çöküşün eşiğinde mi?

Yaklaşık 7 bin çalışana sahip Binance, günlük işlem hacmi bakımından dünyanın en büyük kripto borsası konumunda (Reuters)
Yaklaşık 7 bin çalışana sahip Binance, günlük işlem hacmi bakımından dünyanın en büyük kripto borsası konumunda (Reuters)

ABD'nin tanınmış gazetelerinden Wall Street Journal (WSJ), dünyanın önde gelen kripto borsası Binance'in yaşadığı zorlukları yazdı. 

Haberde, kripto para borsası FTX'in geçen yıl iflasını açıklamasının ardından "Binance imparatorluğunun da sallandığı" belirtildi. 

Bu yılın başında kripto para işlemlerinin neredeyse yüzde 70'inin Binance'te gerçekleştiği fakat söz konusu oranın son dönemde yüzde 50'ye kadar gerilediği ifade edildi.

Son üç ayda firmadan en az 10 üst düzey yöneticinin istifa ettiği ve yaklaşık 1500 kişinin işten çıkarıldığına da dikkat çekildi.

Yaşadığı ekonomik zorluklara ek olarak kripto para devi, ABD'de davalarla da boğuşuyor.

Kripto para borsası 2017'de Çin'de kurulmuş ancak aynı yılın eylülünde Çin yönetiminin kripto paraları yasaklama kararı üzerine merkezini Singapur'a taşımıştı. 2021'de bu ülkeden de ayrılan Binance'in şu anda herhangi bir ülkede fiziksel resmi bir merkezi bulunmuyor. Şirket çeşitli ülkelere dağıtık bir şekilde faaliyet gösteriyor. 

Borsaya ve "CZ" olarak da tanınan CEO'su Changpeng Zhao'ya ABD'de haziranda 13 ayrı suçlamadan dava açıldı. ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC) tarafından açılan davada, firmanın ve CZ'nin müşterilerin fonlarını yasadışı şekilde kullandığı ve dolandırıcılık yaptığı öne sürülüyor. Binance ve CZ ise iddiaları reddediyor.

WSJ, Binance'in ABD'deki kolu Binance.US'in eski CEO'su Brian Shroder'ın bu ay görevi bırakmadan önce yaptığı bir toplantıda, platform üzerinden elde edilen gelirlerin yüzde 70 oranında azaldığını söylediğini savundu. 

Shroder'ın, Binance.US'in tekrar toparlanabilmesi için CZ'nin hakkında açılan davaları çözmesi ya da hisselerini satması gerektiğini söylediği de öne sürüldü. Platformun hisselerinin çoğu CZ'nin elinde. 

WSJ, Binance.US'in iddialara ilişkin yorum talebini reddettiğini aktardı. 

Haberde ayrıca ABD Adalet Bakanlığı'yla Binance'ten üst düzey yetkililer arasında aylardır görüşmeler yapıldığı ve firma içinde bazı kişilerin CZ'nin artık istifa etmesi gerektiğini düşündüğü ileri sürüldü.

WSJ'nin ağustosta yayımladığı haberde de Binance'teki bazı müşterilerin Ukrayna savaşı nedeniyle ABD'nin yaptırım uyguladığı Rus bankalar üzerinden işlem yaptığı ileri sürülmüştü. ABD Adalet Bakanlığı işlemlerle ilgili soruşturma başlatmıştı. 

Son haberinde WSJ, Binance'in müşterilerinin yaptırım uygulanan Rus bankalar üzerinden işlem gerçekleştirmesini engellediği, uzun vadedeyse Rusya'dan tamamen çekilmeyi planladığını savundu. 

Independent Türkçe


Almanya'da ekim ayı tüketici güveni düştü: Tasarruf eğilimi rekor seviyeye ulaştı

(AA)
(AA)
TT

Almanya'da ekim ayı tüketici güveni düştü: Tasarruf eğilimi rekor seviyeye ulaştı

(AA)
(AA)

Almanya'da bu ay için eksi 25,6 puan olarak ölçülen Tüketici Güven Endeksi, ekim ayı için 0,9 puan azalarak eksi 26,5 puana geriledi.

Merkezi Almanya'da bulunan pazar araştırma şirketi GfK, gelecek aya yönelik Tüketici Güven Endeksi sonuçlarını açıkladı.

Açıklamada, ağustosta bu ay için eksi 25,6 puan olarak ölçülen Tüketici Güven Endeksi'nin, ekim için 0,9 puanlık azalışla eksi 26,5’e düştüğü belirtildi. Beklenti, endeksin eksi 26’ya gerilemesi yönündeydi.

GfK Araştırmacısı Rolf Buerkl, konuya ilişkin değerlendirmesinde, “Tüketicilerin ekonomik beklentileri bir miktar yükselmiş, hem gelir beklentileri hem de satın alma eğilimi çok az büyüme göstermiş olsa da tasarruf eğilimi önemli ölçüde artarak tüketici güveninin yeniden düşmesine neden oldu" ifadesini kullandı.

Buerkl, artan gıda ve enerji fiyatlarının sebep olduğu “inatçı” yüksek enflasyonun tüketici güvenini aşağı çektiğini ve bu yıl toparlanma şansının "muhtemelen sıfıra düştüğünü" vurguladı.

GfK'ya göre tasarruf eğilimi Nisan 2011'den bu yana en yüksek seviyesine ulaşırken, Bürkl, bunun nedenini "keskin bir şekilde yükselen gıda ve enerji fiyatları nedeniyle sürekli yüksek seyreden enflasyon" olarak açıkladı.

GfK piyasa araştırmacıları, işgücü piyasasındaki durumu da tüketicilerin harcamaya dair belirsizliğinin bir nedeni olarak görüyor. İş kayıplarına ilişkin yükselen endişeler de tüketici güvenini olumsuz etkiliyor.

GfK açıklamasında "Artan sayıda şirket iflası, birçok çalışanın işini kaybetme endişesini arttırıyor" ifadesi yer aldı.

Firmalar işe alımlar konusunda daha az istekli

Ekonomi Araştırma Enstitüsü (Ifo) tarafından yapılan açıklamada, Alman şirketlerinin yeni personel alma isteğinin eylülde kötüleştiği bildirildi. Ağustosta 97 puan olan Ifo İstihdam Barometresi eylülde 95,8 puana gerileyerek Şubat 2021'den bu yana en düşük seviyeye indi.

Ifo Anketler Merkezi Müdürü Klaus Wohlrabe, "Son birkaç aydır görülen güçlü istihdam genişlemesi durma noktasına geldi" yorumunu yaptı.

Alman ekonomisi artan faiz oranları ise zayıf küresel ekonomi ve yüksek enflasyon nedeniyle üst üste üç çeyrektir büyüyemedi. Ekonomi, geçen yılın son çeyreğinde yüzde 0,4 ve yılın ilk çeyreğinde yüzde 0,1 küçülürken, yılın ikinci çeyreğinde büyüme gösteremedi.

Bu yıl için Alman ekonomisinde Ifo yüzde 0,4, Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü (IfW) ise yüzde 0,5 daralma bekliyor.

Uluslararası Para Fonu (IMF) tahminlerine göre de Almanya, bu yıl küçülmesi beklenen tek G7 ülkesi olacak.