İsrail'deki generaller siyasi mezarlarını kazıyor

Siyasete giren emekli generalleri İsrail siyasetinde zorluklar bekliyor

Gadi Eisenkot (solda) ve Benny Gantz Pazar günü ortak bir basın toplantısı düzenledi (AFP)
Gadi Eisenkot (solda) ve Benny Gantz Pazar günü ortak bir basın toplantısı düzenledi (AFP)
TT

İsrail'deki generaller siyasi mezarlarını kazıyor

Gadi Eisenkot (solda) ve Benny Gantz Pazar günü ortak bir basın toplantısı düzenledi (AFP)
Gadi Eisenkot (solda) ve Benny Gantz Pazar günü ortak bir basın toplantısı düzenledi (AFP)

İsrail’in 21. Genelkurmay Başkanı Gadi Eisenkot, ordudan siyasete geçen ilk Genelkurmay Başkanı değil. Aynısı, ondan önce 14 eski genelkurmay başkanının yanı sıra 28 üst düzey askeri komutan tarafından yapıldı.
Ne zaman böyle bir general siyasete girme niyetini açıklasa İsrail kamuoyunda medya ayağa kalkar. Son "olaya" ilgi İsrail sınırlarının çok ötesine uzanıyor. Uluslararası medya Eisenkot ile röportaj yapmak için yarışıyor. Ama bu ilgi balonu o kadar hava kaçırıyor ki sönecek. Bir generalden diğerine ilgi balonunun sönme süresi değişir. Eisenkot'un balonu, hava kaybı rekortmeni.
Eski Genelkurmay Başkanı Gadi Eizenkot, 1 Kasım'da yapılacak erken genel seçimlerde Savunma Bakanı Benny Gantz ve Adalet Bakanı Gideon Sa'ar'ın seçim ittifakıyla siyasete gireceğini duyurmuştu.
Bu duyurudan sonra üç anket yapıldı ve sonuçlar hayal kırıklığı yarattı: Parti, önceki anketlere göre iki fazla sandalye kazanıyor; 12 ila 14 sandalye. Bugün, Gantz'ın Saar Partisi’nin 14 sandalyesi zaten var. Daha da önemlisi, bu iki koltuktan biri sağcı kamptan geliyor ve ikincisi, müttefikleri Başbakan Yair Lapid’den geliyor. Elbette Eisenkot'un siyasete atılacağı açıklandıktan bir gün sonra yapılan bir anketten bahsediyoruz ve bu sonucun daha sonra değişme ihtimali var. Bununla birlikte, değişimin yönü de garanti edilmez, aynı ölçüde daha iyi veya daha kötü olabilir.
İsrail halkı bir zamanlar yaptığı gibi artık generallere derin bir saygıyla ve tanrısal bir bakışla bakmıyor. Bazıları performansları, bazıları rakipleriyle ve onlara karşı yürüttükleri savaşla ilgili çeşitli nedenlerden dolayı İsrail toplumundaki statülerinde sürekli bir düşüş yaşıyorlar.
İsrail siyasetinde generallerin kasvetli bir tarihi var. Başbakan olarak görev yapan 3 eski ordu generali de dahil olmak 14 genelkurmaybaşkanı figürü var. Geçmişte korgeneral rütbesine sahip İzhak Rabin ve Ehud Barak, genelkurmay başkanlığı ve tümgeneral rütbesine sahip Ariel Şaron İsrail Başbakanı olarak görev yaptı. Hepsi, İsrail halkı tarafından sağda ve solda sevilmelerini ve takdir edilmelerini sağlayan yüksek askeri yetenekleriyle tanınıyor. Ancak İsrail-Filistin çatışmasının "iki devletli çözüm" temelinde çözülmesi gerektiğine inanmaları, sağda kendilerine karşı ihanet suçlamalarına varan kanlı bir kışkırtma kampanyasına neden oldu.
Rabin, Filistinlilerle Oslo Anlaşmalarını imzalama kararı nedeniyle öldürüldü ve suikastından önce, onu vatana ihanetle suçlayan şiddetli gösteriler yapıldı.
Savaşta kazandığı başarılardan dolayı en fazla madalyanın sahibi olan Barak, en başarısız başbakan olarak kabul edildi. Barak, ABD Başkanı Bill Clinton'ın planına göre bir Filistin devletini kabul ettiği için aşağılayıcı bir şekilde devrildi.
Likud Partisi’nin kurucusu olarak kabul edilen ve tarihi Filistin halkına yönelik katliamlarla (özellikle 1950'lerdeki Samu katliamı ve 1982'deki Sabra ve Şatila katliamları) dolu olan Şaron'a gelince, Gazze Şeridi'nden çekilmeye ve oradaki yerleşimlerin kaldırılmasına öncülük etmesi üzerine solun bir ajanı olarak kabul edildi.
Ami Elon ve Danny Yatom gibi istihbarat servislerinin eski başkanları (“Mossad” ve “Shin Bet”) ve hatta Amnon Lipkin Shahak, Moşe Yaalon, Şaul Mofaz ve Gabi Aşkenazi gibi genelkurmay başkanları belki daha az sıradan politikacılar gibi muamele gördüler.
Moşe Dayan, Yigael Yadin, Haim Bar-Lev ve Rafael Eitan gibi generaller askeri tarihleri nedeniyle özel saygı görseler de, "çatışmaya gerçekçi çözümler" hakkında konuşmaya başladıklarından beri bu saygı yavaş yavaş kayboluyor.
İsrail'deki siyasi sağ, esas olarak generaller nedeniyle, çatışmayı çözmeye yönelik düşmanca tavırlar aldı. Ordudan ayrılıp siyasete katılmadan önce, İsrail ordusu generalleri savaşlarda büyük kazanımlar elde ettiler ve silah endüstrisinde muazzam başarılar gösterdiler. Halka İsrail'in çatışmayı barışçıl bir şekilde sona erdirmeye yetecek kadar güçlü olduğuna dair güvence vermek yerine, düşmanları kibirle uyarmayı ve tehdit etmeyi seçtiler. Sağcı milliyetçi hareket bu kibir karşısında sevinir ve bu kibri siyasete ve ideolojiye dönüştürür.
Generaller askeri üniformayı çıkardıklarında ve hayatın savaş alanına ve askeri olmayan çerçevelere girdiklerinde, "savaşı bırakıp teknoloji, bilim ve kültüre odaklanmak ve insanların geçim ihtiyaçlarını karşılamak ne kadar önemli" bunu keşfederler.
İsrail'de sağ sadece bir taraf ya da parti değildir. Yahudi devleti tarihindeki en güçlü siyasi figürlerden biri olan Binyamin Netanyahu tarafından sistematik olarak yönetilen organize bir kamptır. Netanyahu, İran'la savaşa girme talebini reddetmelerinin ardından 2010'dan bu yana ordunun liderleri ve diğer güvenlik servisleriyle sürekli bir çatışma halinde. Netanyahu'nun kurduğu medya, araştırma enstitüleri ve televizyon kanalları, orduya saldırma ve prestijini sarsma çabasının yanı sıra ordunun sol bir liderliğe sahip olduğunu ve cesur savaşçı doktrinini terk ettiğini iddia ediyor.
Pratikte ordu, yaptığının bedelini öder. Önceden orduya ve liderlerine saygı duyan halk, şimdi generallerini yok etmeye hazır durumda. Tıpkı İslam öncesi dönemlerde Arapların hurmayı tanrı kabul edip daha sonra acıktıklarında yemeleri gibi.
Sözün özü Eisenkot'un siyasete girmesi özel insani özellikleri ile ya da general olduğu için değil; general olmasına rağmen gerçekleşti.



Macron: Özgürlük 1945'ten bu yana en büyük tehditle karşı karşıya

 Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Fransa'nın savunma kabiliyetlerini günümüz dünyasının zorluklarıyla başa çıkacak şekilde güçlendirmeye yönelik kararlarını bugün açıklayacak. (EPA)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Fransa'nın savunma kabiliyetlerini günümüz dünyasının zorluklarıyla başa çıkacak şekilde güçlendirmeye yönelik kararlarını bugün açıklayacak. (EPA)
TT

Macron: Özgürlük 1945'ten bu yana en büyük tehditle karşı karşıya

 Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Fransa'nın savunma kabiliyetlerini günümüz dünyasının zorluklarıyla başa çıkacak şekilde güçlendirmeye yönelik kararlarını bugün açıklayacak. (EPA)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Fransa'nın savunma kabiliyetlerini günümüz dünyasının zorluklarıyla başa çıkacak şekilde güçlendirmeye yönelik kararlarını bugün açıklayacak. (EPA)

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron dün yaptığı açıklamada, 1945'te İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana ‘özgürlüğün hiç bu kadar tehdit altında olmadığını’ ve ‘kıtadaki barışın hiç bu kadar mevcut kararlara bağlı olmadığını’ söyledi.

Bastille Günü arifesinde silahlı kuvvetlere hitaben yaptığı geleneksel konuşmasında, “Uzun zamandır yaklaşmakta olduğunu gördüğümüz bir çalkantı döneminde yaşıyoruz. Bu çalkantılar artık bir gerçek” diyen Macron, özellikle ‘emperyalizm’, Rusya gibi ‘ilhak güçleri’ ve ‘en güçlünün yasası’ gibi kavramlara atıfta bulundu.

Macron, yeni tehditler nedeniyle önümüzdeki iki yıl içinde 6,5 milyar euroluk ek askeri harcama yapılacağını duyurdu.

Fransa Cumhurbaşkanı harcama planlarını, Avrupa'yı korumak için yoğun çaba gösterilmesi çağrısında bulunduğu kapsamlı bir konuşmada özetledi. Macron, Fransa'nın ikinci cumhurbaşkanlığı döneminin son yılı olan 2027'ye kadar savunmaya yılda 64 milyar euro harcamayı hedeflediğini ve 2017'de göreve geldiğinde 32 milyar euro olan yıllık harcamayı ikiye katlamayı amaçladığını belirtti.

Macron, devasa borcunu azaltma çabalarına rağmen Fransa'nın askeri harcamalarını arttırmak için fon bulabildiğini vurguladı. Muhafazakâr ve aşırı sağ partiler savunma harcamalarındaki artışı desteklerken, sol partiler hükümeti askeri harcamalar uğruna zor kazanılan sosyal refah kazanımlarını feda etmekle suçladı.

Macron, Avrupa'nın Rusya'nın Ukrayna'daki savaşı, Ortadoğu'daki savaşlar ve ayrıca ‘ABD'nin bir tür belirsizlik yaratması’ nedeniyle risk altında olduğunu söyledi. Macron ayrıca, adı açıklanmayan yabancı hükümetler tarafından yürütülen yanıltıcı online propaganda kampanyalarına ve ‘ekran çağında’ çocukları hedef alan propaganda operasyonlarına da değindi. Macron, Fransa'nın üst düzey askeri ve savunma yetkililerine, Fransa'nın nükleer cephaneliğinin Avrupa'nın korunmasında oynayabileceği rol konusunda Avrupalı ortaklarıyla ‘stratejik bir diyalog’ başlatmaları talimatını verdi.

Ortaya çıkan riskler

Elysee Sarayı son günlerde hem Cumhurbaşkanı’nın danışmanları aracılığıyla hem de Fransa Genelkurmay Başkanı Thierry Burkhard'tan belirtilen riskleri sunmak üzere cuma günü bir basın toplantısı düzenlemesini isteyerek konuşmanın ‘benzersizliğini’ vurgulamaya çalıştı.

vfghyj
Fransa Savunma Bakanı Sebastien Lecornu, 11 Temmuz'da Elysee Sarayı'nda yapılan kabine toplantısının ardından (AFP)

Savunma Bakanı Sebastien Lecornu da dün sabah haftalık La Tribune Dimanche gazetesine verdiği demeçte bu konuya değindi. Lecornu'ya göre alarm zillerinin çalmasını haklı kılan şey, Ukrayna'daki savaştan Ortadoğu'daki savaşlara (Gazze, Lübnan, İran ve Kızıldeniz) kadar dünyanın bugünkü durumu ve savaşların sıklığı ile ABD yönetiminin siyasi yönünün belirsizliği ve Avrupa kıtası ve NATO ile ilişkilerinin doğası.

En önemlisi de Paris, Rusya'nın yarattığı tehlikeyi hissediyor. Burkhard, Rusya'nın 2030'dan önce Doğu Avrupa'yı hedef alan bir maceraya atılacağı öngörüsünde bulundu.

cvfbghj
Fransa Genelkurmay Başkanı Thierry Burkhard, 11 Temmuz'da Fransa'ya yönelik tehditleri özetledi. (AFP)

Fransa'nın en üst düzey askeri yetkilisine göre dünya keskin bir dönemece girdi. Burkhard bunu dikkate alınması gereken dört gösterge ile özetledi. Bunlardan ilki günümüz dünyasının ana karakteristiği haline gelen kontrolsüz güç kullanımıdır. İkincisi, 1945'te İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra kurulan dünya düzenini değiştirmek ve yerine alternatif bir düzen kurmak için Rusya'nın desteği ve liderliğinde bir grup ülkenin açık çabasıdır. Üçüncü gösterge, teknolojik devrim çerçevesinde iletişim ve bilgi dünyasının tüm biçimleriyle artan gücü ve kısmen algı ve vizyonları etkilemeyi ve muhaliflerin uyumunu içeriden vurmayı amaçlayan askeri, bilgi ve istihbarat uygulamalarıdır. Farklı bir nitelik taşıyan dördüncü ve son gösterge ise, önümüzde cereyan etmekte olan iklim değişikliklerinin, yani küresel sıcaklıklardaki artışın kaos ve şiddete, demografik değişikliklere, göç ve yoksulluğa kapı aralayan, çatışma ve savaşların patlak vermesine yol açabilecek yansımalarıdır.

Tehditlerle yüzleşmek

Artan tehditler ve giderek güvensizleşen bir dünya karşısında Elysee Sarayı'ndaki kaynaklar, Macron'un özellikle ‘ek savunma çabaları’ konusunda geleceğe hazır olmak için ‘Fransa'nın ne yapması gerektiği konusunda dersler çıkaracağını’ doğruladı.

Perşembe günü Londra'da Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer ile birlikte düzenlediği basın toplantısında konuşan Macron, “Bugün programlarımızı ve stratejimizi gözden geçirmemiz ve risklerin değişen doğası ışığında bunları revize etmemiz gerektiği çok açık” dedi.

gt
Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 10 Temmuz'da Birleşik Krallık'taki Northwood Üssü’nde bir araya geldi. (AFP)

Söz konusu riskler Macron'un Savunma Bakanlığı'ndan hazırlamasını istediği yeni bir ‘stratejik raporda’ ele alınıyor. Raporda, Fransa tarafından algılanan tehditlerin doğru bir tasvirinin yanı sıra, ülkenin ‘savunma doktrini’, yani bu tehditlere nasıl karşılık vereceği de özetleniyor. Bu yaklaşımda yeni olan, Macron ve Starmer arasında bu hassas alanda ikili ‘koordinasyon’ konusunda varılan anlaşmanın ve ABD-Atlantik şemsiyesinin gerilemesine ilişkin korkular ışığında Avrupa kıtasını korumak için ortak bir Fransız-İngiliz ‘nükleer şemsiyesinden’ giderek daha fazla söz edilmesinin de gösterdiği gibi, Fransız nükleer gücünün doğası ve rolüne ilişkin görüştür.

Le Monde gazetesinin cumhurbaşkanlığı kaynaklarından aktardığına göre, ocak ayında yaptırdığı ulusal stratejik incelemenin sonuçlarına dayanarak Macron, ‘özgürlüğün 1945'ten bu yana hiç bu kadar tehdit altında olmadığını, bu nedenle bir dönüm noktasında olduğumuzu söyleyecek’.

Kaynaklara göre Macron'un konuşmasının amacı, ‘tehditleri yeniden tartışmak, savunma çabaları ve ilgili finansmanla ilgili sonuçlar çıkarmak.’ Macron için bu, ‘silahlı kuvvetlerin geleceği adına yapısal bir konuşma’ olacak. Macron'un Silahlı Kuvvetler Başkomutanı ve anayasal olarak nükleer güç kullanma yetkisine sahip taraf olarak sorumlu olduğu savunma dosyasına ilişkin hangi kararları açıklayacağı merakla bekleniyor.

Savunmaya daha fazla harcama

Macron, 2017 baharında cumhurbaşkanlığı görevine geldiğinden bu yana Savunma Bakanlığı'nın geçen yıl 64 milyar euroyu aşan genel bütçesini arttırdı. 2024-2030 askeri planına göre silahlı kuvvetlerin bütçesi 413 milyar euroya ulaşacak. Ancak kesintilerin yaşandığı bir dönemde Savunma Bakanı 3 milyar euro daha talep ederken, Başbakan François Bayrou 40 milyar euro tasarruf etmeyi hedefliyor.

Hollanda'nın Lahey kentinde düzenlenen son NATO zirvesinde Paris, diğer NATO üyeleri gibi, ABD Başkanı Donald Trump'ın sürekli baskısı altında, 2030 yılına kadar gayri safi yurt içi hasılasının (GSYİH) yüzde 5'ine ulaşma hedefiyle askeri bütçesini arttırma sözü verdi.

Le Journal du Dimanche (JDD) gazetesinin cumhurbaşkanlığına yakın bir kaynaktan aktardığına göre, ‘toplumdaki tüm aktörlerin tehdidin büyüklüğünü ve genel silahlanma ihtiyacını kabul etmesi gerekiyor’. Macron, ‘toplumu harekete geçirmek ve gelecekteki tehlikelerle yüzleşmeye hazırlamak’ istiyor. Bunu yapmanın bir yolu da Paris'in on yıllar önce zorunlu askerliği kaldırdığı askerlik konusunu yeniden ele almak. Buradaki amaç, ordu ile ulus arasındaki ilişkiyi yeniden canlandırmak.