Fransa’nın Mali’den çekilişi, stratejik boşluk yarattı

Paris'te, Rusya’nın Sahel bölgesinde nüfuzunu arttırmasından endişe ediliyor

Fransız Barkhane Gücüne bağlı askerler Mali'den ayrıldı. (AP)
Fransız Barkhane Gücüne bağlı askerler Mali'den ayrıldı. (AP)
TT

Fransa’nın Mali’den çekilişi, stratejik boşluk yarattı

Fransız Barkhane Gücüne bağlı askerler Mali'den ayrıldı. (AP)
Fransız Barkhane Gücüne bağlı askerler Mali'den ayrıldı. (AP)

Fransa, Barkhane Operasyonu kapsamında Mali'de bulunan askeri güçlerinden son birimin de ülkeyi terk ettiğini duyurdu. Elysee Sarayı'ndan yapılan açıklamada, Barkhane Operasyonu'nda yer alan son Fransız askerinin Mali’yi terk ettiği, bununla birlikte Fransa'nın, Sahel, Gine Körfezi ve Çad Gölü bölgesinde teröre karşı mücadele hedefine bağlı kalacağı ifade edildi. Fransız Genelkurmay Başkanlığı'nın, dokuz yıl boyunca Mali’de konuşlanan Barkhane güçlerinin geri çekilmesini tamamlamak için 15 Austos tarihini seçmiş olması, tesadüf eseri olmayabilir. Paris'teki kaynaklar, Fransız kuvvetlerinin düzenli olarak ayrılmasının, bir yıl önce Amerikan kuvvetlerinin Afganistan'dan ‘aşağılayıcı ve kaotik çıkışından’ farklı olduğunu gösterme amacı taşıdığını bildirdi. Ancak bu ‘düzenli çekilmenin’ Fransa’nın Mali’den ayrılmak zorunda kalmasının ‘ağır etkilerini’ ortadan kaldırmadığını da ifade ettiler. Her ne kadar Fransız hükümeti, Paris’in Gine Körfezi ve Sahel bölgesinde ‘terörle mücadele etmeyi sürdüreceğini’ teyit etse de yılların emeği ve yüksek maliyetli bu operasyonun Mali tarafından sonlandırılması bir felaket olarak addediliyor.  
2013 yılının başında Mali'de Serval Harekâtı ile başlayan Fransız askeri varlığı, bir sonraki yılın temmuz ayında Barkhane Operasyonu adını almış ve geçen yıl 5 bin 500 asker ile doruk noktasına ulaşmıştı. Fransa bundan dokuz yıl önce Mali’nin başkentinin ‘terörist örgütler’ tarafından ele geçirilmesini engellemişti. Barkhane Operasyonu, istihbarat ve casusluk için özel askeri araçları ve Amerikan istihbarat desteği sayesinde, bölgede faaliyet gösteren birçok kıdemli örgüt liderini ortadan kaldırmayı başardı ve Mağrip El Kaidesi ile DEAŞ başta olmak üzere ‘cihatçı gruplara’ büyük bir darbe indirdi. Bununla birlikte, Fransız kuvvetleri tarafından Afrika'da gerçekleştirilen en büyük operasyon olmasına rağmen, sonuçları itibariyle en az başarılı olan operasyon olarak değerlendirildi. 
Barkhane Operasyonu’nun terörle mücadeledeki başarıları, ülkenin kuzeyinde ve civar bölgelerde ‘terör örgütlerinin’ yeniden güç kazanmasına engel teşkil edemedi.  
Fransız resmi tutumu, doğal olarak Barkhane Operasyonu’nun başarı ve kazanımlarına odaklanıyor. Elysee Sarayı'ndan yapılan açıklamada, Barkhane Operasyonu'nda yer alan 59 Fransız askerinin, terörle mücadele ve istikrar hedefleri uğruna hayatını kaybettiği vurgulandı. Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, hayatını kaybeden Fransız askerilerine atıfla, "Onların fedakarlıkları bizi birbirimize bağladı ve askerlerimizin Mali’nin birliğini korumak, bir hilafet devleti oluşmasını engellemek ve yerel topluluklara saldırarak, Avrupa'yı tehdit eden terörist gruplara karşı savaştığını hatırlattı. Sahel bölgesindeki terörist grupların üst düzey kadrolarının çoğunluğunu etkisiz hale getirmeyi başardılar” ifadesini kullandı.
Sahel bölgesinin Paris için birinci derecede stratejik, ekonomik, ticari, siyasi ve askeri öneme sahip olduğu biliniyor. Fransız sivil ve askeri nükleer endüstrisinin ihtiyaç duyduğu uranyumun çoğunun Nijer'den geldiğini belirtmekte fayda var. Mali'deki başarısızlık, Nijer, Burkina Faso, Çad ve Moritanya'yı da içeren Sahel bölgesindeki Fransa'nın konumunu zayıflatmakta, ayrıca Paris'in Gine Körfezi ve Çad Gölü kıyısındaki ülkelerdeki varlığı ve güvenilirliği üzerinde de olumsuz yansımaları bulunmaktadır. Mali fiyaskosunun, Fransa’nın Kuzey Afrika ülkeleri üzerindeki nüfuzunu da olumsuz etkilediği değerlendirilmektedir. Barkhane Operasyonu’nun son bulması ve dokuz Avrupa ülkesinden gelen komandolardan oluşan Takuba Gücünün feshedilmesi, rakip güçlerin kendi çıkarları için sömürmekte gecikmeyecekleri stratejik bir boşluk yaratmış durumdadır.  
Günümüzde Afrika'daki Fransız varlığına rakip olduğu değerlendirilen beş güç bulunmaktadır, bunlar; ABD, Türkiye, İsrail, Çin ve Rusya olarak gösteriliyor. Ancak Paris'i en fazla endişelendiren husus; eski Fransız sömürgeleri olarak geleneksel olarak kendisine bağlılığını ve bağımlılığını sürdüren ülkeler üzerindeki etkisinin gün geçtikçe azalıyor olmasıdır. Bu nedenle, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Benin, Kamerun ve Gine-Bissau'ya yaptığı üçlü gezi, ülkesinin müttefiklerine, askeri ve siyasi desteğinin devam ettiğini vurgulamayı ve bu desteği arzulayan ülkelere yardım eli uzatmaya hazır olduğuna dair güvence vermeyi amaçlıyordu. Nitekim Elysee'den yapılan açıklamada, Fransa'nın Batı Afrika'da "terörle mücadele ve istikrarı tercih eden tüm ülkelerle birlikte hareket etme taahhüdüne’’ vurgu yapıldı. Görünen o ki Barkhane Gücü gibi büyük çaplı doğrudan askeri oluşumların süresi doldu. Paris artık daha küçük ve daha etkili birimlerle Afrika’da askeri varlık göstermek istiyor. Bunun başlıca gayesi de eski sömürgelerinde kamuoyunun muhtemel tepkilerinden kaçınmaktır. Paris, bazı güçlerin ‘kara kıta’ ülkelerinde, Fransız karşıtı duyguları beslemeye ve kışkırtmaya çalıştığına inanıyor. Bu bağlamda en önemli rakiplerinden Rusya ile bağlantılı çevreleri, söz konusu kışkırtmaların arkasında olmakla suçluyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un Afrika gezisinin, Rusya'nın Afrika kıtasında askeri üsler kurma arzusundan bağımsız olmadığı biliniyor. Ayrıca Paris, Wagner Grubu’nun Rusya’nın Afrika’daki ‘vurucu gücünü’ temsil ettiğini kabul ediyor. Mali’deki cunta yönetiminin Wagner güçlerini ülkeye davet etmesi, Fransa’nın bu ülkeden ayrılmasını hızlandırmasının nedenlerinden biriydi, çünkü Fransızlar Wagner’in var olduğu bir ülkede varlık göstermelerinin uygun olmadığını değerlendiriyor.  
Bugün, Barkhane Gücü Mali'den ayrılmışken iki soru öne çıkıyor: Birincisi, Malili güçler, Rus paralı askerleri Wagner'in de desteğiyle, özellikle kuzey bölgelerinde yayılmayı başaran ‘Kaide ve DEAŞ bağlantılı örgütler’ üzerinde, karmaşık operasyonlarla kontrol sağlayabilecekler mi? İkincisi ise Mali ordusunu eğiten Avrupa askeri misyonu ve Mali’de konuşlu olan uluslararası güç MINUSMA’nın kaderi ile ilgili. Bu ciddi soruların Mali’deki karmaşıklık nedeniyle yanıtı henüz bilinmiyor. Dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan Mali’deki durum tüm olasılıklara açık görünüyor. 



Çin Devlet Başkanı Fas'ı ziyaret ederek Veliaht Prens ile görüştü

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping (Reuters)
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping (Reuters)
TT

Çin Devlet Başkanı Fas'ı ziyaret ederek Veliaht Prens ile görüştü

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping (Reuters)
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping (Reuters)

Mağrip Arap Basını'nın haberine göre Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, dün erken saatlerde Fas'a kısa bir ziyarette bulundu.

Ajans, Veliaht Prens Moulay el Hassan'ın Başbakan Aziz Ahnuş ile birlikte Kazablanka'daki Muhammed V Uluslararası Havalimanı'nda Çin Devlet Başkanını kabul ettiğini belirterek, ziyaretin Fas ve Çin halkları arasındaki güçlü dostluk, iş birliği ve dayanışma bağlarını yansıttığını kaydetti. Şi, ziyaretini Brezilya'daki G20 zirvesine katıldıktan sonra gerçekleştirdi.

Çin, son yıllarda Fas'ın altyapı ve demiryolu sektörüne yönelik yatırımlarını yoğunlaştırdı. Fas, Avrupa'ya yakın coğrafi konumu, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki büyük pazarlarla yaptığı serbest ticaret anlaşmaları ve Krallık'taki mevcut otomobil endüstrisi ile Çinli elektrikli otomobil aküsü üreticilerinin ilgisini çekiyor.

Haziran ayında Çinli elektrikli araç bataryası üreticisi Goshen Hi-Tech, toplam 1,3 milyar dolar maliyetle Afrika'daki ilk mega fabrikasının yeri olarak Fas'ı seçti.