Rusya'dan ABD'ye nükleer müzakerelerle ilgili suçlama

ABD Ulusal Güvenlik Konseyi, Tahran’a ‘büyük tavizler’ verileceğini yalanladı.

Rusya’nın nükleer müzakerelerdeki temsilcisi Mihail Ulyanov. (AP)
Rusya’nın nükleer müzakerelerdeki temsilcisi Mihail Ulyanov. (AP)
TT

Rusya'dan ABD'ye nükleer müzakerelerle ilgili suçlama

Rusya’nın nükleer müzakerelerdeki temsilcisi Mihail Ulyanov. (AP)
Rusya’nın nükleer müzakerelerdeki temsilcisi Mihail Ulyanov. (AP)

Rusya'nın Viyana Ofisi Nezdinde Daimi Temsilcisi Büyükelçi Mihail Ulyanov, ABD'yi ‘nükleer anlaşmayı canlandırma’ süreciyle ilgisiz meselelerin peşinden gitmekle itham etti. İran’ın Avrupa Birliği tarafından anlaşmayla ilgili oluşturulan ‘nihai taslağa’ dair sunduğu tekliflere ABD’nin yakın zamanda yanıt vereceği bildirildi.  
Rusya’nın Viyana’daki nükleer müzakerelerdeki temsilcisi Ulyanov, Moskova’da düzenlediği basın toplantısında, nükleer müzakerelerin taraflarının, eylül ayının başında ‘Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nın canlandırılması için bir anlaşma’ yapabileceğini değerlendirdi. Sputnik haber ajansının aktardığına göre Ulyanov şu açıklamada bulundu:
“Nükleer müzakerelerde birçok konu üzerinde mutabık kalındı. 1 Eylül'den önce nükleer anlaşmayı canlandırmak için bir fikir birliğine varmayı umuyoruz. İran nükleer anlaşmasının yeniden canlandırılması için halen karmaşık konular gündemde. Müzakere masasında üç metin var ve Avrupa Birliği tarafların görüşlerini yakınlaştırmaya çalışıyor. Washington’ın nükleer anlaşmayla ilgisi olmayan bazı askıda olan sorunları çözmek istediği yönünde bir intiba oluştu. ABD hükümeti tamamen farklı bir gezegende yaşıyor çünkü planlarının uygulanma ihtimali yok. İran’ın nükleer başlık taşıyabilen füzelerinin olduğu ispat edilemedi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın yüksek seviyede uranyum zenginleştirilmesiyle ilgili bazı mülahazaları var ancak onlar da aciliyet içermiyor.”  

Avrupa ABD’nin yanıtını bekliyor  
Üst düzey bir Avrupalı yetkili dün sabah Şarku'l Avsat'a verdiği demeçte, Avrupa tarafının, İran’ın ‘nihai metinle’ ilgili değişiklikler önerisine ABD’nin yanıtını beklediklerini söyledi. Avrupalı yetkili, “İran’ın yanıtını değerlendirebilmemiz için ABD’nin tepkisini görmeliyiz. Aksi takdirde bu imkansız olur” dedi.  
Viyana görüşmelerini takip eden Batılı gazeteciler, ABD'nin İran'ın tekliflerine yanıtını cumartesi gününe kadar vereceğini öne sürdü. Wall Street Journal muhabiri Lawrence Norman, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Washington’ın İran’ın endişelerine (tekliflerine) Avrupa Birliği aracılığıyla bugün yanıt vereceğini iddia etti. Norman, ABD’nin, ‘nihai metinde’ değişiklik olmaksızın ‘askıda herhangi bir konu bırakmaksızın’ İran’ın endişelerini gidermek için çaba sarf ettiğini belirtti.  
Güney Kore'nin ulusal haber ajansı YONHAP’ın haberine göre, Güney Kore Dışişleri Bakan Yardımcısı dün ABD'nin İran Özel Temsilcisi Robert Malley ve Avrupa Birliği Siyasi Direktörü Enrique Mora ile telefonda görüşerek, ‘nükleer müzakere’ süreci hakkında bilgi aldı. Güney Koreli yetkili, nükleer müzakerelerin sonuçlandırmasının vakti geldiğini belirterek ülkesinin kalıcı bir anlaşma sağlanmasını desteklediğini vurguladı.  
Umman Dışişleri Bakanı Bedr bin Hamed el-Busaidi ile telefonda görüşen Abdullahiyan, Avrupa Birliği tarafından sunulan ‘taslak anlaşma metnine’ ülkesinin verdiği yanıta karşılık ABD'nin görüş beyan etmesini beklediklerini belirterek şunları söyledi:
“İyi ve kalıcı bir anlaşmaya varma hususunda ciddi ve iyi niyetliyiz. ABD'nin görüşlerini aldıktan sonra İran'ın ekonomik çıkarlarının sağlanması ve kırmızı çizgilerine riayet edilmesi halinde, Viyana'da yeni bir aşamaya gireceğiz. Her konuda anlaşma sağlanıncaya kadar, iyi ve kalıcı bir anlaşmaya varma konusunda kesin olarak bir şey söylenemez."  

Tahran’ın talepleri ve anlaşma süreci  
İran haber siteleri, İran'ın Viyana’daki Başmüzakerecisi Ali Bakıri Kani’nin, nükleer müzakere takvimiyle ilgili açıklamalarını aktardı. Haber Online sitesinin Bakıri’den yaptığı aktarıma göre olası bir anlaşma için zaman cetveli şu şekilde:  
Mutabakat günü: Nükleer anlaşmanın taraflarının dışişleri bakanları, ‘Eski ABD başkanının geri çekilme kararının gözden geçirilmesi’ kaydıyla, anlaşma taslağını imzalayacak. İlk imza atıldıktan sonra İran’ın ekonomik kurumları ve 17 İran bankası üzerindeki yaptırımlar kaldırılacak.  
Onay günü: İran tarafı ‘anlaşma taslağını’ 60 gün içinde onaylanmak üzere meclise sunacak. Diğer taraflar da bu süre içinde gerekli işlemleri yapacak.  
Anlaşmanın yeniden uygulamaya girmesi: Nükleer anlaşmanın tam ve eksiksiz olarak uygulamaya girmesi kararlaştırılır. İran ‘tam uygulamanın yürürlüğe girmesinden’ yedi gün önce hazırlıklarını tamamladığını duyuracak. O süreçte eski ABD Başkanı Donald Trump’ın ilgili kararnamesi yürürlülükten kaldırılacak.
Tamamlanma Günü: Tüm taraflar, ‘uygulama tarihinden’ itibaren 45 gün içinde yükümlülüklerini yerine getirecek. 
Ali Bakıri Kani, İran Merkez Bankası’nın ve Petrol Bakanlığı’nın, ‘mutabakat gününü’ takip eden dört ay içinde ‘yaptırımların kaldırılmasıyla’ ilgili doğrulama sürecini başlatacağını belirtti. İran'ın nükleer anlaşmaya uymaması durumunda BM yaptırımlarının otomatik olarak yürürlüğe girmesini sağlayan ‘snapback mekanizmasıyla’ ilgili de değerlendirmede bulunan Kani şunları söyledi:
“Snapback mekanizmasının taslak metinden çıkarılması mümkün olmadı. Çünkü orijinal anlaşmanın metninde bulunuyor ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2231 sayılı kararı uyarınca bu mekanizmanın sürmesi gerekiyor. Ancak daha esnek ve makul bir hale getirilmesine karar verildi. Bu mekanizmanın yürürlüğe girmesi Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın raporları doğrultusunda olacak. Ayrıca taraflardan biri bu mekanizmayı kabul edilemez bir şekilde yürürlüğe sokmak isterse, diğer ülkelerin bu adımı telafi etmesi kararlaştırıldı.” 
Bakıri Kani, ABD’nin daha önce olduğu gibi anlaşmadan çekilmeyeceğinin garanti edilmesiyle ilgili ise şu açıklamada bulundu:
“Önemli olan nokta, karşı tarafın Biden'ın görev süresi bitene kadar nükleer anlaşmadan kesinlikle çekilmeyecek olmasıdır. (Kabul görürse) Anlaşmaya göre, bir sonraki başkan anlaşmadan çekilmeyi kararlaştırdığında, görevde üç yılını tamamlamış olması gerekiyor. Biden’ın iki buçuk yıl daha görevde kalacağı varsayılırsa, bu süre yaklaşık beş buçuk yıl ediyor.”  
İranlı müzakereci tutuklu takasıyla ilgili olarak, “Eski müzakereci Abbas Arakçi döneminde tutuklu değişimiyle ilgili nihai metin oluşmuştu. Biz bunu uygulamaya hazırız. ABD tarafı süreci uzatmış ve ileri bir tarihe ertelemişti” dedi.  
İran medyasında yer alan haberlere göre anlaşma sağlanırsa, yaptırımların kaldırılma süreci 120 güne yayılacak ve ilk etapta 17 İran bankası üzerindeki yaptırımlar kaldırılacak. Ayrıca bu süreç içinde eski ABD Başkanı Donald Trump’ın ilgili yürütme kararları iptal edilecek. Kulis sızıntılarına göre İran, nükleer anlaşmadan çekilmesi durumunda ABD yönetiminden tazminat talep ediyor. Ayrıca bu süreçte İran’da yatırım yapan yabancı sermayenin muhtemel yaptırımlardan muaf tutulmasını istiyor. İran’ın talepleri arasında Güney Kore’de dondurulmuş olan yedi milyar doların da serbest bırakılması var.   

ABD’de farklı yaklaşımlar  
ABD Ulusal Güvenlik Konseyi üyeleri perşembe günü, nükleer anlaşmayı canlandırma görüşmelerinde, İran’ın UAEA’nın soruşturmasının kapatılması ve yabancı şirketlerin olası yaptırımlardan muaf tutulması talepleriyle ilgili ABD’nin herhangi bir taviz vermeyeceğini bildirdi.  
Senato Dış İlişkiler Komitesi'ndeki en üst düzey Cumhuriyetçi Senatör Jim Risch, Twitter üzerinden yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:
“İran rejimi Biden yönetiminden, UAEA soruşturmasının sonlandırılması ve İran'da faaliyet gösteren Batılı şirketlerin korunması ile gelecekteki bir yönetimin anlaşmadan çekilmesi durumunda, nükleer silah faaliyetlerini hızlandıracağı yönünde tavizler koparmak istiyor. İran’ın bu talepleri şantajdır ve Biden’ın dış politikada büyük bir başarısızlığı olarak tarihe geçecektir. Nükleer anlaşma güvenliğimizi ve bölgedeki müttefiklerimizin güvenliğini tehdit edecektir. Biden anlaşmaya dönerse, yaptırımların kaldırılması İran terörünün artmasıyla sonuçlanacaktır.”  
İran’ın eski ABD yetkililerine suikastlar düzenlemeyi planladığını belirten Risch ayrıca İran’ın Ukrayna’da kullanılmak üzere Rusya’ya insansız hava araçları temin ettiğini, ‘cihatçı hareketleri’ İsrail’e saldırmaları için desteklediğini ve ABD’li diplomatlara saldırı hazırlıkları yaptığını ileri sürdü.  
 ABD Ulusal Güvenlik Konseyi, Risch'e yanıt olarak Twitter'dan yaptığı paylaşımda "Bunların hiçbiri doğru değil. Bu tür şartları asla kabul etmeyeceğiz” ifadesine yer verdi. Axios haber sitesine açıklama yapan, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Adrian Watson, “2015 nükleer anlaşmasına yeniden girmenin bir parçası olarak İran'a yeni tavizler vermeyi kabul ettiğimiz ya da tavizler vermeyi değerlendirdiğimiz yönündeki raporlar kategorik olarak yanlıştır" değerlendirmesinde bulundu.  
Üst düzey bir İsrailli yetkili basına yaptığı açıklamada, İsrail Başbakanı Yair Lapid'in perşembe günü Beyaz Saray'a gönderdiği mesajda, Avrupa Birliği’nin ‘nükleer müzakerelerle’ ilgili oluşturduğu ‘nihai metnin’ ‘Biden yönetiminin kırmızı çizgilerini karşılamadığını’ vurguladığını kaydetti.  
Önceki gün ABD'nin İsrail Büyükelçisi Thomas Nides ile görüşen Lapid, İran ile müzakereleri bitirme zamanının geldiğini belirterek şunları söyledi:
“Aksi takdirde atılacak her adım zafiyet göstermek olacaktır. İran'ın nükleer silah edinmesini engellemek için gelecekte neler yapılması gerektiğini oturup konuşmanın zamanı geldi." 
İsrail daha önce de defalarca nükleer anlaşmayı canlandırma çabalarına karşı olduğunu ilan etmiş, İran’ın nükleer silah edinmesini ya da bölgedeki terör örgütlerini desteklemesini engellemek için ‘güç kullanma’ hakkı olduğunu duyurmuştu. Diğer  yandan İran, İsrail’i herhangi bir saldırısına çok sert bir yanıt vereceği hususunda uyarıyor. İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Eyal Hulata’nın ‘nükleer müzakereleri’ görüşmek için önümüzdeki hafta ABD'ye gitmesi planlanıyor. İsrail Başbakanı Yair Lapid, Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile telefon görüşmesinde, ülkesinin İran ile nükleer anlaşmaya geri dönülmesine karşı olduğunu yinelemiş ve Avrupalı taraflardan, ‘İran’a daha fazla taviz verilmemesini, ayrıca İran’ın oyalama ve zaman kazanma taktiklerine karşı net bir tutum sergilenmesini’ talep etmişti.  



Rusya, yeniden yapılanmanın başlamasıyla birlikte Suriye arenasına geri dönüyor

Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
TT

Rusya, yeniden yapılanmanın başlamasıyla birlikte Suriye arenasına geri dönüyor

Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)

Mustafa Rüstem

Sonunda ilk kez, birbiri ile savaşan eller tokalaştı. Rusya'nın siyasi karar alma süreçlerinin mutfağı olan Moskova Dışişleri Bakanlığı'nın lüks salonundaki beyaz masanın etrafında, on yıldır birbirine hasım olan gözler buluştu. Bu, Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani’nin, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mahir eş-Şara'nın da aralarında bulunduğu üst düzey bir heyetin eşlik ettiği ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile bir araya geldiği bu türden ilk ziyaretiydi.

Bu ziyaret, on yıllardır ittifak dilinin baskın olduğu iki ülke arasındaki diplomatik kartların yeniden karılması açısından son derece önemli görünüyor. İttifak, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin akabinde Moskova'ya kaçmasının ardından değişti. Ancak Kremlin’in kapıları, Esed iktidarını devirme hareketinin başlamasıyla birlikte katıldığı Suriyeli muhalif güçlerin saflarındaki siyasi ve askeri mücadelesinin başlangıcından bu yana, “Ebu Ayşe” lakaplı Bakan Şeybani'ye açıldı.

Yeni bir beyaz sayfa

Siyaset dünyasının en meşhur sözü olan “bugünün düşmanı yarının dostu olabilir” doğrudur. Mutlak anlamda ne düşmanlık ne de dostluk vardır. Ancak görüşmelerdeki beden dili söyleyeceğini söyledi ve Rus diplomasisinin, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı 15 Ekim'de Moskova'da yapılması planlanan Rus-Arap zirvesine davet ederek de olsa, Suriye topraklarına ve Akdeniz'e erişimini koruma konusundaki “aceleci” tavrını özetledi.

 Rusya, Esed'in devrilmesinden bu yana Moskova'ya yaptığı ilk ziyarette Şeybani'yi ağırladı (AFP)Rusya, Esed'in devrilmesinden bu yana Moskova'ya yaptığı ilk ziyarette Şeybani'yi ağırladı (AFP)

Suriyeliler, Lavrov ve Şeybani arasındaki görüşmede genel bir diplomatik denklik tablosuna ulaşmadan önce, Esed Suriyesi döneminde alışılan itaatkarlıktan uzak olduklarını açıklayan bir beden dili benimsemeye çalıştılar. Suriye Dışişleri Bakanı, ülkesinin Moskova'nın Esed rejimiyle ekonomik, güvenlik ve askeri alanlarda imzaladığı tüm önceki anlaşmaları kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirmeye çalıştığını gizlemedi. Bu yeniden değerlendirme, iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğini şekillendirmeyi amaçlıyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise ülkesinin, Suriye halkının tercihlerine saygı duyduğunu ve Moskova'nın Şam'daki yeni yönetimle iş birliği yapma isteğini dile getirdi. Hatta yaptırımların kaldırılması çağrısında bulundu.

Şantaj mı yoksa oyunun kuralları mı?

GSM Merkezi Direktörü Dr. Asıf Melhem, The Independent Arabia'ya verdiği röportajda, “sözlü destek” sınırları içinde kalan Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırılması ve benzeri konularla ilgili özel görüşmelere rağmen, mevcut Suriye hükümetinin ABD ve Batılı ülkelere her zaman kesin olarak güvenmenin imkânsız olduğunu anladığını söyledi.

Melhem, iki yönetim arasındaki gergin tutumlarda gözle görülür bir değişim olduğunu ve Şam'ın Esed rejimine verdiği destek sebebiyle Moskova'ya şantaj yapmaya çalışırken, Rusların bir miktar esneklik gösterdiğini belirtiyor. Melhem, “Yeni hükümet, ‘sizin yardımınız olmasaydı Esed çoktan devrilmişti’ demek istedi ve bu nedenle Rus yönetiminden tazminat ödemesini ve Esed'i teslim etmesini talep etmeye başladı” diye devam etti.

Ciddi Suriyeli yetkililer, Suriye'deki askeri üslerin Rusya için acil bir ihtiyaç ve Moskova tarihinde bir dönüm noktası olduğuna inanıyor. Ama durum böyle değil. Rusya'nın ihtiyacı olduğu doğru, ancak beklendiği kadar acil ve kaçınılmaz değil.

Rus GSM Merkezi’nin Direktörü, siyasette her pozisyonun bir bedeli olduğuna inanıyor. Rusya, Suriye'deki üslerini elinde tutmakla ilgileniyor ve bunları korumanın yanı sıra, Esed iktidarından önce bile Suriye ile iyi olan ilişkilerini sürdürmek istiyor.

Haberler, Rus bombardımanı nedeniyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koyuyor (AFP)Haberler, Rus bombardımanı nedeniyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koyuyor (AFP)

Direktör şu açıklamada da bulundu: “Her halükarda, üsler Moskova için bir ölüm kalım meselesi değil. Örneğin Suriye kıyılarını ele alırsak, Ruslar açısından Akdeniz'e erişimin tek yolu Karadeniz, Cebelitarık Boğazı veya Süveyş Kanalı’dır. Bu koridorlar ise belirli anlaşmalara tabi. Bu nedenle, özellikle Rusya, herhangi bir bölgede yaşanabilecek beklenmedik gelişme korkusuyla askeri varlığını çeşitlendirmeye başladı. Sudan, Libya ve Eritre'de askeri üsler kurma girişiminde bulundu. Zira üslerinin bulunduğu ülkelerde bazı siyasi değişiklikler yaşanabileceğinin ve bu durumda üslerini korumanın zorlaşabileceğinin farkında.”

Ekim 2011'de Moskova, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olarak, eski Suriye devlet başkanı Beşşar Esed'in istifasını isteyen Batı destekli kararlara karşı veto yetkisini kullanmaya başladı. Bu veto, 8 Aralık 2024'e kadar süren Suriye savaşı boyunca tekraren devam etti. Eylül 2015’te de askeri müdahalede bulundu. O dönemde Rus güçleri, DEAŞ ve terör örgütü olarak tanımladığı el-Kaide'nin Suriye kolu Nusra Cephesi de dahil olmak üzere muhalif grupları hedef aldıklarını kabul ettiler.

Bununla birlikte haberler, özellikle Kuzey Suriye'de Rus bombardımanları sebebiyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koydu. Bu durum, milyonlarca insanın Türkiye yakınlarındaki veya sınırındaki kamplara göç etmesine yol açtı. Bu arada, Ekim 2016'da Moskova, BM İnsan Hakları Konseyi'ndeki koltuğunu kaybetti.

Rusya-Suriye ilişkileri, Suriye'nin bağımsızlığını tanıyan ilk rejim olan eski Sovyetler Birliği dönemine kadar uzanıyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre iki ülke arasında kurulan diplomatik ilişkiler ve stratejik ittifak, Hafız Esed'in Suriye'de iktidara gelmesiyle (1970'ten 2000'e) zirveye ulaştı.

Ekonomik ilişkiler

Tüm bunların bir uzantısı olarak Moskova, Şam ile ilişkilerini korumaya çalışıyor. Son görüşme de yeni bir koordinasyon aşamasının başlangıcı sayıldı. Rusya yalnızca siyasi ve askeri düzeylerde değil, ayrıca Suriye'nin yeniden inşası ve istikrarının sağlanması konusunda da kapsamlı yardım sunma isteğini dile getirdi.

Gözlemciler, bu görüşmenin kanlı bir dönemin ardından açık oynamaya ve yeni bir sayfa açmaya yönelik daha geniş bir çabanın parçası olduğuna inanıyor. Bu adımlar, sivillerin ölümüne ve geniş bir bölgede köy ve kasabalarda hâlâ görülebilen yıkıma yol açan bombardımanlar sebebiyle Rusya'nın kendileriyle karanlık bir geçmişe sahip olduğunu düşünen Suriyelilerin kızgınlığına rağmen atılıyor. Rusya'nın yeniden inşaya katılması yakıp yıktıklarını telafi etmenin, diğer yandan da yatırım ve çok sayıda anlaşmanın değerlendirilmesi yoluyla sıcak sulara dönüşün bir yolu olabilir.

 Dr. Asıf Melhem ise, Suriye ile Rusya arasında fosfat, petrol, doğalgaz ve Tartus Limanı alanındaki yatırımlar için imzalanan sözleşmelerin rejimin devrilmesinden çok önce iptal edildiğini vurguluyor. Bu sözleşmeler kapsamında Suriyeli şirketler ile ortak olan Rus şirketlerinin, hisselerini ortaklarına devrettiklerinin, dolayısıyla ziyaretin, bu anlaşma ve sözleşmelerin yeniden değerlendirilmesi bağlamında yapıldığının altını çiziyor.

Buna ilave olarak Rusya, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi ve uluslararası alanda önemli bir varlığa sahip. Dünyanın en büyük ikinci gücü. Melhem bunun önemli olduğuna inanıyor, zira bu sebeple Rusya’nın görüşleri dikkate alınıyor. Dolayısıyla Rusya ile ilişkiler sürdürülmeli, bu durum şüphesiz Suriye'ye fayda sağlayacaktır.

Öte yandan Şam, Rusya'nın Suriye'ye ihtiyacı olduğunu iddia ederek durumu abartmaya çalışıyor. Melhem’e göre bu doğru değil, çünkü Suriye'nin toplam yüzölçümü Moskova ve kırsalının yüzölçümünü aşmıyor ve Rusya, eğer zorunda kalırsa ve bölgede kalmasının bedelinin elde edeceği faydadan daha büyük olduğunu görürse, sonunda bu üslerden vazgeçebilir.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.