Rus helikopterleri Kobani’deki Türkiye karşıtı gösterileri dağıtmak için göz yaşartıcı gaz kullandı

Suriye’nin kuzeydoğusundaki Dırbesiye kırsalında 28 Temmuz’da Rusya-Türkiye ortak devriyesi (AFP)
Suriye’nin kuzeydoğusundaki Dırbesiye kırsalında 28 Temmuz’da Rusya-Türkiye ortak devriyesi (AFP)
TT

Rus helikopterleri Kobani’deki Türkiye karşıtı gösterileri dağıtmak için göz yaşartıcı gaz kullandı

Suriye’nin kuzeydoğusundaki Dırbesiye kırsalında 28 Temmuz’da Rusya-Türkiye ortak devriyesi (AFP)
Suriye’nin kuzeydoğusundaki Dırbesiye kırsalında 28 Temmuz’da Rusya-Türkiye ortak devriyesi (AFP)

Halep’in doğusunda yer alan Ayn el-Arab’daki (Kobani) göstericilerin Türkiye’nin bölgedeki varlığını protesto için Rusya-Türkiye ortak devriyesinin geçişini engellemek amacıyla devriyenin geçeceği yolun üzerinde gösteriler düzenlemesi üzerine devriyeye eşlik eden Rus helikopterlerinden göstericilerin üzerine göz yaşartıcı gaz kapsülleri atıldığı ve ateş açıldığı bildirildi.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) Pazartesi günü Türkiye ve Rusya arasındaki devriyeye iki taraftan 4'er araç olmak üzere, toplam 8 askeri aracın iki Rus helikopterinin refakatinde Ayn el-Arab’ın 15 kilometre doğusundaki Gureyb köyünden hareket ettiğini bildirdi. Gözlemevi’ne göre, devriye konvoyu birkaç köyü geçerek Rakka’nın kuzeyindeki Tel Abyad’ın batı kırsalında yer alan Hane köyüne ulaştı ve daha sonra başlangıç noktası olan Gureyb köyüne döndü.
Bu devriye, 22 Ekim 2019’da Suriye’nin kuzeydoğusundaki ateşkesle ilgili Soçi’de Rusya ve Türkiye arasında imzalanan anlaşmadan bu yana gerçekleşen 109’uncu devriye olarak biliniyor. Türk güçlerinin katılmayı reddetmesi sebebiyle devriyeler iki hafta üst üste durdurulmuştu.
Geçen hafta Şanlıurfa’da Suriye sınırına yakın bir karakola düzenlenen ve 2 Türk askerin şehit edilmesinin, 3 askerin de yaralanmasına yol açan saldırının ardından Ayn el-Arab büyük bir gerginliğe tanık oldu. Türk güçleri bu saldırıya yanıt olarak Ayn el-Arab’da rejime ait bir askeri üssü bombaladı. Suriye Demokratik Güçleri (SDG) unsurlarının da bulunduğu üsse yönelik bombardımanda Suriyeli askerler ve SDG unsurları arasında ölenlerin olduğu bildirildi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun geçen yıl Belgrad’da Suriyeli mevkidaşı Faysal el-Mikdad ile görüştüğünü açıklaması, Suriye’de barışı sağlamak amacıyla Suriye muhalefeti ile Beşşar Esed rejimi arasında barış veya uzlaşı çağrısında bulunması ve Ankara ile Şam arasında diyalog kurulması için Rusya’nın uzun zamandır çalıştığını itiraf etmesinin ardından Suriye’nin kuzeyinde Türkiye karşıtı protesto dalgası patlak verdi.
Bu sırada, Türk güçleri ve Ankara destekli Suriyeli gruplar, Halep’in kuzeyindeki Afrin kenti kırsalında SDG ve rejim güçlerinin konuşlandığı Şevariğa, Şevariğa Kalesi ve Şeran kasabasına bağlı Merenaz köylerini düzinelerce topçu mermisiyle bombaladı. Halep’in kuzeyindeki Mara ilçesi eteklerindeki Selsane Üssü’nde konuşlu Türk güçleri Tel Rıfat ilçesni ağır topçu ateşiyle bombaladı. Aynı ilçenin kırsalında bir Rus askeri üssü bulunuyor. Bölge sakinleri arasında korku ve paniğe yol açan bombardıman, sivillere ait binalarda maddi hasara yol açtı.
Gözlemevi, Türk güçlerinin Halep’in kuzeybatısındaki Afrin kırsalında yer alan Şirava kasabasına bağlı Zerneit ve El-Meyyase köylerinin yanı sıra Halep’in kuzey kırsalındaki Harbel ve Ahras köylerini bombaladığını aktardı.
Türkiye Millî Savunma Bakanlığı (MSB) Suriye’nin kuzeydoğusundaki Barış Pınarı Bölgesi’ne saldırı hazırlığı yapan 9 YPG'li unsurun öldürüldüğünü açıkladı.
Türk basın yayın organlarında yer alan haberlere göre, Türk makamları Pazar gecesi 30 Suriyeliyi Azez kenti yakınındaki Bab Es-Selame Sınır Kapısı üzerinden Halep kırsalındaki bölgelere sınır dışı etti. Türk makamları çeşitli illerde ikamet şartlarına aykırı hareket ettikleri gerekçesiyle İl Göç İdaresi Geri Gönderme Merkezlerine sevk edilen ve bazılarının geçici koruma kimlik kartı bulunan 30 Suriyeliyi Suriye tarafındaki Bab Es-Selame Sınır Kapısı yönetimine teslim etti.
Türk basın yayın organları Haziran’da çoğu İstanbul’da ikamet eden 200 mültecinin gözaltına alındığını ve sınır dışı etme işlemlerinin başlatıldığını aktarmıştı. Türkiye sınır dışı ettiği Suriyelileri Türk güçleri ve Ankara destekli Suriyeli muhalif güçlerin kontrolündeki bölgelere gönderiyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Mayıs’ta yaptığı bir açıklamada, 1 milyon Suriyelinin gönüllü geri dönüşünü sağlamak amacıyla El-Bab, Cerablus, Rasulayn ve Tel Abyad’da 250 konut inşasını içeren 13 proje hazırladıklarını duyurdu.
Suriyeliler meselesi, 18 Haziran 2023’te yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte Türkiye’deki siyaset gündemini de meşgul ediyor. Bu süreçte Suriyelilerin ülkedeki varlıklarına son verilmesi konusunda çağrılar yapılıyor ve vaatler veriliyor. Suriye-Türkiye ilişkilerinin normalleştirilmesi amacıyla Esed rejimi ile temasların artırılmasıyla ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu tarafından son dönemde peş peşe gelen açıklamalar, Suriyelilerin endişelerini artırıyor.
Bu bağlamda, Türkiye Değişim Partisi Genel Başkanı Mustafa Sarıgül, hükümete, Türkiye’nin Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya girmelerine onay vermesi karşılığında Türkiye’de bulunan çoğunluğu Suriyeli 6.5 milyon mülteciyi kabul etmeleri için bu iki ülkeyle pazarlık yapması çağrısında bulundu. Türk hükümeti ülkede çeşitli milletlerden 4.6 milyon mülteci olduğunu ve 3.7 milyon Suriyeli mültecinin de geçici koruma statüsü altında olduğunu söylüyor.
Sarıgül, Pazartesi günü yaptığı açıklamada, “Bu noktada NATO kartını öne sürmeliyiz. Finlandiya ve İsveç ülkeler NATO'ya girmek istiyorsa Türkiye'deki 6,5 milyon mülteciyi eşit orada kendi ülkelerine mutlaka almalıdırlar. Böylece biz bu sorunu insancıl açıdan çözmeliyiz. Tam zamanı NATO'dan ya çıkacağız ya da NATO Türkiye'nin dediğini yapacak” dedi.



SDG lideri Şarku’l Avsat’a konuştu: Türkiye arabuluculuğa yanıt vermiyor… Kobani felaket tehdidi altında

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Lideri Mazlum Abdi (Şarku'l Avsat)
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Lideri Mazlum Abdi (Şarku'l Avsat)
TT

SDG lideri Şarku’l Avsat’a konuştu: Türkiye arabuluculuğa yanıt vermiyor… Kobani felaket tehdidi altında

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Lideri Mazlum Abdi (Şarku'l Avsat)
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Lideri Mazlum Abdi (Şarku'l Avsat)

Türkiye tarafından terör örgütü olarak görülen ve ana omurgasını YPG'nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Lideri Mazlum Abdi, Ahmed eş-Şera liderliğindeki Heyetu Tahriru’ş-Şam (HTŞ) ile doğrudan siyasi müzakereler yapılmamasına rağmen, Saldırganlığı Caydırma Operasyonu’nun ikinci gününden bu yana Askeri Operasyonlar Dairesi ile sahada koordinasyon sağlandığını açıkladı. Abdi, SDG'nin yeni Suriye ordusuna entegre olmaya hazır olduğunu, ancak bunun için müzakereler yoluyla ‘uygun bir formül’ üzerinde anlaşmaya varılması gerektiğini söyledi.

Şarku’l Avsat’a konuşan Abdi, ‘Suriye'nin birleşik bir ülke olarak kalması’ gerektiğini, ancak siyasi sistemin şeklinin belirlenmesinin ‘Suriye halkının iradesine ve anayasal tartışmalara bağlı olduğunu’ vurguladı.

Abdi, Türk askeri hareketliliğinin devam etmesi halinde Kobani kentinin bir ‘felaketle’ karşı karşıya kalacağı uyarısında bulundu. SDG, arabulucular aracılığıyla Ankara'ya silahtan arındırılmış bölge önerisinde bulunmuş olsa da Ankara şu ana kadar buna yanıt vermedi.

Abdi, kendi ifadesiyle ‘Suriye'nin ilerleyebilmesi ve yeniden inşa edilebilmesi için bir barış ve güvenlik dönemine’ ulaşılması amacıyla, acil olarak tam ve doğrudan diyalog çağrısında bulundu. Ayrıca sınır güvenliği sorumluluğunu Şam'daki yeni yetkililere devretmeye ‘prensipte’ hazır olduğunu ifade etti.

İşte Şarku’l Avsat’ın SDG Lideri Mazlum Abdi ile yaptığı röportajın tam metni;

* Suriyeli muhalif grupların 27 Aralık 2024 tarihinden önceki hareketleri hakkında bilginiz var mıydı? Esed rejiminin on gün içinde devrilmesini bekliyor muydunuz?

- Suriyeli muhalif grupların eski Suriye rejimine karşı bir askerî harekât başlatacağına dair bilgiler vardı ve bu bekleniyordu. Ancak beklenmeyen şey Suriye ordusunun hızla çökmesi, direniş göstermemesi ve Suriye devrimi boyunca onu destekleyen müttefikleri tarafından yalnız bırakılmasıydı. İnanıyorum ki, bu süreçte neler olduğu ve perde arkasında neler yaşandığı gelecekte ortaya çıkacak.

* On gün süren çatışmalar sırasında HTŞ ile herhangi bir koordinasyon ya da iletişim var mıydı?

- HTŞ'nin Saldırganlığı Caydırma Operasyonu başlamadan önce herhangi bir koordinasyon yoktu. Ancak operasyonun ikinci gününde Halep'in bazı mahallelerinde güçlerimiz arasındaki çatışmaları önlemek ve ayrıca Türkiye destekli gruplar tarafından saldırıya uğrayan Tel Rıfat bölgesindeki kamplardan yerinden edilmiş insanları tahliye etmek için aramızda saha koordinasyonu vardı ve bu saha koordinasyonu halen devam ediyor.

(foto altı) SDG Lideri Mazlum Abdi, Suriye'nin yeni siyasi sisteminin şeklini anayasa tartışmalarının belirleyeceğini ifade etti. (Şarku’l Avsat)

* Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden sonra Suriye'nin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Devletin şekli ve siyasi sistemi konusunda HTŞ ile müzakerelerde yer alıyor musunuz?

- HTŞ ile henüz doğrudan müzakerelerde bulunmadık. Ancak Suriye'nin, ülkenin farklı kimliğinin anayasal olarak korunduğu ve Kürt halkı da dahil olmak üzere Suriye halkının tüm bileşenlerinin haklarının korunduğu, ademi merkeziyetçi, çoğulcu ve demokratik bir devlet olması gerektiğine inanıyoruz.

Biz Suriye'nin bölünmesini istemiyoruz. Ülkeyi yönetecek hükümetin kurulmasında ve bu hükümete katılmada üzerimize düşen rolü oynamaya hazırız. Suriye’de çok fazla kan döküldü. Bugün acilen, Suriye'nin ilerleyebilmesi ve yeniden inşa edilebilmesi için barış ve güvenlik dönemine ulaşılması amacıyla, tam ve doğrudan bir diyalog çağrısında bulunuyoruz.

* Kürtlerin arzuladığı federal ya da konfederal bir Suriye mi?

- Suriye'nin bir bütün olarak kalması her şeyden önemlidir. Çok tartışılacağına inandığımız hükümet şekli, Suriye halkının iradesine ve anayasa tartışmalarına bağlıdır.

* Özerk Yönetim bölgelerinin kaderi konusunda bir müzakere olursa SDG'nin şartları nelerdir?

- Bunlara koşul demek istemiyoruz ama realitenin dayattığı ve dikkate alınması gereken şeyler var. Öncelik, başta Türkiye ve müttefiklerinin SDG'ye yönelik saldırıları olmak üzere Suriye topraklarının tamamında askeri operasyonların durdurulmasıdır ki, böylece Suriyeliler olarak ülkemizin geleceğini yabancı müdahalesi ya da vesayeti olmadan kendi aramızda tartışabilelim. Özerk Yönetim bölgeleri Suriye bölgeleridir ve temsilcilerinin bir rol ve söz sahibi olması ve geleceğin inşasında yer alması gerekir.

Ülkenin kaynaklarına gelince, bunların mülkiyeti tüm Suriye halkına aittir. Beşşar Esed rejimi tarafından ötekileştirilen bölgelerin durumu da göz önünde bulundurularak, kaynakların devlet tarafından tüm Suriyelilerin yararına, adil ve eşit bir şekilde dağıtıldığı, herkes için istikrar ve refahın sağlandığı bir geleceğe bağlıyız.

* Şam'daki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera tüm Suriyeli gruplara silahsızlanma çağrısında bulundu ve büyük çoğunluğu bunu kabul etti. SDG'nin bu konudaki tutumu nedir?

- Gelecekteki Suriye, ülkeyi ve Suriye vatandaşlarını savunan tek bir ulusal orduya sahip olmalıdır. Bunun gerçekleşmesi ve bu konunun nasıl uygulanacağına dair bir formüle ulaşmak için doğrudan görüşmelere ihtiyaç vardır. SDG silahları, deneyimleri ve güçleriyle bu ulusal orduya entegre edilecektir.

* Kürtlerin Ayn el-Arap (Kobani) kentiyle ilgili korkuları artıyor. Kentin akıbeti ne olacak? SDG'nin kente yönelik olası bir saldırı planı nedir?

- Türkiye destekli grupların Kobani'ye saldırı tehdidi halen çok yüksek. ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyon’dan ortaklarımızla birlikte oradaki durumu yatıştırmak için çalışıyoruz. Bu nedenle Türkiye'nin iddia ettiği korkuları yatıştırmak için silahtan arındırılmış bir bölge önerdik. Ancak Türkiye bu arabuluculuğa henüz yanıt vermedi ve Türk askeri yığınağı devam ediyor. Aslında Kobani'ye yönelik saldırı bir felaket olur ve bölgenin istikrarı için büyük bir tehdit oluşturur ki biz bunu istemiyoruz.

* Suriye'nin Türkiye sınırına komşu bölgelerinin statüsü konusunda, Ankara ile doğrudan ya da dolaylı temaslar ya da müzakereler var mı?

- Türkiye ile temaslar, ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyon’da bulunan ortaklarımız aracılığıyla yürütüldüğü için dolaylıdır. Biz Türkiye'nin endişelerini gidermek için doğrudan müzakereler yapılmasını istiyoruz. Ancak şu ana kadar Türkiye, bizim hazır olmamıza rağmen, bu tür müzakerelere hazır olduğunu göstermedi.

* Bölgesel ve uluslararası güçler sürekli olarak PKK'dan ayrılmanızı talep ediyor. Ülkeleri ve uluslararası tarafları meşgul eden bu taleplerle nasıl başa çıkıyorsunuz?

- SDG'nin PKK ile örgütsel bir bağı olmadığını daha önce söylemiştik. Bazı üyeleri, DEAŞ'a karşı savaşımızda bize katıldı ve bizimle birlikte savaştı. Ancak askeri operasyonlar durur durmaz ve bunu yapmak için uygun bir mekanizma bulunur bulunmaz uzaklaştırılacaklar. Kuzey ve Doğu Suriye'de karar her zaman halkın elinde olmuştur ve öyle kalacaktır. Bu korkuların hiçbir haklı gerekçesi yoktur.

* Özerk Yönetim bölgelerinde birleşik bir siyasi cephenin olmamasına ilişkin Kürtlerin endişeleri var. Bölgelerinizdeki diğer Kürt güçlerle nasıl ilişki kuruyorsunuz?

- Özerk Yönetim bölgeleri sadece Kürtleri kapsamıyor. Kendilerini doğru bir şekilde temsil edebilmeleri için görüşlerini birleştirmeye çalıştığımız Kürtler de dahil olmak üzere, bu bölgelerde yaşayan tüm bileşenler arasında üzerinde anlaşılmış bir vizyona sahip olmak tercih edilir.

* SDG Suriyeli Peşmergelerin, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) bölgesinden Suriye'ye dönmesine izin verecek mi?

- Suriye ulusal ordusunun kurulmasından, grupların silahsızlandırılmasından ve bu orduya entegre edilmesinden bahsediyoruz. Eğer Roj Peşmergeleri yurt dışından anavatanlarına dönerlerse, bu anavatanlarının inşasına katkıda bulunmak için doğal bir adımdır.

* DEAŞ'ın Suriye topraklarında yarattığı tehlikeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

- DEAŞ ile mücadele Suriye halkı ve bölge için bir önceliktir. SDG, DEAŞ'a karşı operasyonlarda Şam'daki yeni hükümetle birlikte çalışmaya ve terörle mücadele sorumluluklarını paylaşmaya hazırdır.

Komşularımızın güvenliğini sağlamaya kararlıyız, çünkü Suriye onların güvenliği ve istikrarı için bir tehdit oluşturmayacaktır. Suriyeli olmayan hiçbir aktörün Suriye'nin veya komşularının güvenliğini tehdit etmemesini sağlayacak tedbirlerin geliştirilmesi için merkezi hükümetle birlikte çalışmaya hazırız. Üzerinde mutabık kalınacak bir formül uyarınca, sınır kontrol sorumluluklarını Şam'daki yetkililere sorunsuz bir şekilde devretmeye prensipte hazırız.

* Mazlum Abdi Şam'ı ziyaret etmeyi planlıyor mu?

- Elbette. Şam bizim başkentimiz ve koşullar uygun olduğunda ziyaret edeceğiz.