Tunus Cumhurbaşkanı Said ile Beyaz Saray arasındaki gerginlik sürüyor

Tunus ile ABD arasında ‘demokratik sürecin değerlendirilmesi’ konusunda anlaşmazlık sürüyor

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said (DPA)
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said (DPA)
TT

Tunus Cumhurbaşkanı Said ile Beyaz Saray arasındaki gerginlik sürüyor

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said (DPA)
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said (DPA)

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in ABD’nin Tunus Büyükelçiliği’ndeki Maslahatgüzarı’nın da katılımıyla ABD Kongresi’nden bir heyeti kabulü ve toplantının ardından yapılan açıklamalar, Cumhurbaşkanı Said’in 25 Temmuz 2021’den bu yana izlediği siyasi sürece dair Tunus ve ABD arasındaki siyasi anlaşmazlığın devam ettiğine dair bir izlenim bıraktı.
Geçen pazar günü başkent Tunus’ta düzenlenen görüşmede Cumhurbaşkanı Said, son kararlarına ve politikalarına karşı güçlü bir şekilde başlatılan kampanyaları boşa çıkartmak ve birkaç hayati sektörde yaklaşık on yıldır devam ederek ülkedeki ekonomik ve toplumsal koşulların kötüleşmesine yol açan uygulamaları açığa kavuşturmak için ABD heyetine açıklamada bulundu. Kays Said, demokrasinin şekli bir kurum olmaktan önce bir ruh olduğunu söylerken, “Bu, ancak sosyal adaletin ışığında, herkesin eşit olduğu bağımsız ve adil bir yargı ile sağlanabilir” dedi.
Son haftalarda çok sayıda ABD yetkilisi tarafından yapılan açıklamaların ‘hiçbir şekilde kabul edilemez’ olduğunu belirten Said, “Tunus özgür, bağımsız ve egemen bir ülkedir. Buradaki egemenlik, referandumda iradesini ortaya koyan halkındır ve gelecek seçimlerde de ifade edilecektir” dedi.
Öte yandan Tunus’taki ABD Büyükelçiliği, kongre heyetinin Tunus’un demokratik süreci hakkındaki endişelerini dile getirdiğini açıkladı. Büyükelçilikten yapılan açıklamada, heyet üyelerinin Tunus’u ‘yaklaşan yasama seçimlerine mümkün olan en geniş katılımı sağlayacak bir şekilde bir seçim yasasının kabulünü hızlandırmaya çağırdığı’ belirtildi. Ayrıca aktarılana göre heyet, Tunus halkının demokratik sisteme olan güvenini yeniden kazanması için bağımsız bir yargı, aktif ve etkili bir parlamento kurmasının önemli olduğunu vurguladı. Heyet ayrıca, etkin Tunus sivil toplumunun kapsayıcı bir siyasi gelecek inşa etmede oynadığı hayati role övgüde bulundu.
29 Temmuz’da Dışişleri, Göç ve Yurtdışındaki Tunuslular Bakanlığı, Tunus’taki ABD Büyükelçiliği Maslahatgüzarını bakanlığa çağırarak, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in Tunus’taki siyasi sürece ilişkin yaptığı basın açıklamasına dair Tunus’un derin şaşkınlığını kendisine bildirdi. Bakanlar, “Tunus’un şaşkınlığı, Tunus’a atanan büyükelçinin ABD Kongresi’nde çalışma programını bir yasama komitesi önünde sunarken yaptığı açıklamaları da kapsıyor” diyerek, bu ifadeleri ‘kabul edilemez’ olarak nitelendirdi.
Tunus Adalet Bakanlığı’nın görevden alınan hakimlere yönelttiği suçlamalar ve bunlarla ilgili önemli sayıda davayı ‘terör suçları ve mali yolsuzlukla’ ilgili olarak yetkili yargı mercilerine havale etmesine izin vermesi, geniş bir insan hakları tartışmasına yol açarak, yargı ile yürütme erki arasındaki zaten gergin olan ilişkiyi derinleştirdi. Tunus Adalet Bakanlığı’na yöneltilen eleştiriler, hukuka aykırılık ve yetki ihlali davalarını inceleyen idare mahkemesinin ‘49 yargıçı yolsuzluk ve terör suçlarını örtbas etmekle suçlayarak görevden uzaklaştıran cumhurbaşkanlığı kararnamesinin uygulanmasının durdurulması’ yönünde karar vermesi nedeniyle hukuka aykırılık üzerine yoğunlaştı.
Yargı yapıları hakimlerin eski görevlerine dönmelerini beklerken Tunus Adalet Bakanlığı ise ihraç edilen yargıçların adli takibe alındığını açıklayarak kartları yeniden karıştırdı.
Konuya ilişkin olarak görevden alınan yargıçların savunma koordinatörü Kemal bin Mesud, Tunus Adalet Bakanlığı’nın iletişimin doğruluktan yoksun olduğunu, çünkü sanık yargıçlar hakkında soruşturma açılması kararının tarihini belirtmediğini açıkladı. Kemal bin Mesud, hükümetin İdare Mahkemesi’nin kararlarını uygulamadaki başarısızlığını hakimleri görevlerine iade ederek haklı çıkarmaya çalıştığına dikkati çekti.
Tunus Adalet Bakanlığı, görevden alınan yargıçlar tarafından’ terör örgütünün üstünü örtmek, usulleri bozmak, cezai delil araçlarını ihmal etmek, dolandırıcılık, görevi kötüye kullanma, idareye zarar verme, cinsel taciz suçları, silah ve mühimmatı düzenleyen kanunları ihlal suçları’ ile ilgili diğer suçlar ve terör niteliği taşıyan suçların yanı sıra özellikle mali yolsuzluk, rüşvet, kara para aklama ve ekonomik ve gümrük suçlarına karışmak gibi çeşitli suçların işlenmesine ilişkin soruşturmaların açıldığını açıklamıştı. Bunlar, Tunus İdare Mahkemesi’nin talebine yanıt olarak bakanlığın herhangi bir kanıt sunmadığı suçlamalar olarak biliniyor.
 



Irak hükümeti, Hizbullah ve Husileri terör örgütleri listesine dahil etmekten sorumlu yetkilileri görevden aldı

Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
TT

Irak hükümeti, Hizbullah ve Husileri terör örgütleri listesine dahil etmekten sorumlu yetkilileri görevden aldı

Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)

Irak hükümeti dün yaptığı açıklamada, yaklaşık iki hafta önce Yemen’deki Husiler ile Lübnan’daki Hizbullah’ı ‘terör örgütü’ olarak sınıflandıran bir kararın yayımlanmasına ilişkin olarak bazı yetkililerin görevden alınmasını içeren yaptırımların onaylandığını duyurdu.

Irak Bakanlar Kurulu, resmî gazetede yayımlanmasının ardından özellikle hükümeti oluşturan ve söz konusu gruplara yakınlığıyla bilinen siyasi çevreler arasında geniş tartışmalara yol açan kararla ilgili kurulan soruşturma komisyonunun tavsiyelerini kabul etti.

Söz konusu sınıflandırmanın, iki grubun mal varlıklarının dondurulmasını da içermesi üzerine hükümet, kararın ‘yanlışlıkla’ yayımlandığını belirtmişti. Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani, karardaki hataya ilişkin acil soruşturma başlatılması, sorumluların tespit edilmesi ve ihmali bulunanların hesap vermesi talimatını vermişti.

Hükümetin dün yayımladığı açıklamada, Bakanlar Kurulu’nun, Irak Resmi Gazetesi’nin 17 Kasım 2025 tarihli 4848 sayısında yer alan ve Teröristlerin Mallarının Dondurulması Komisyonu’nun 2025/61 sayılı kararına ilişkin soruşturma komisyonu tavsiyelerini onayladığı belirtildi. Tavsiyeler kapsamında, ilgili bazı yetkililerin görevden alınması ve bazılarının ise başka görevlere atanması gibi idari yaptırımların yer aldığı kaydedildi.

Diğer yandan Irak Ulusal Güvenlik Servisi dün yaptığı açıklamada, komşu bir ülkeden geldiği belirtilen ve DEAŞ terör örgütü bünyesindeki ‘en tehlikeli bomba uzmanlarından biri’ olarak tanımlanan bir kişinin yakalandığını duyurdu.

Irak Ulusal Güvenlik Servisi, Irak Haber Ajansı’na (INA) yaptığı açıklamada, 10 aydan uzun süren takip ve hassas izleme faaliyetlerini içeren nitelikli bir istihbarat operasyonu sonucunda, komşu ülkelerden birinden dönüşünün ardından DEAŞ’ın üst düzey isimlerinden birinin gözaltına alındığını bildirdi. Açıklamada, yakalanan kişinin yüksek derecede tehlikeli unsurlar arasında yer aldığı, adının terör örgütü lider kadrolarına ait listelerde bulunduğu ve 2004 yılından itibaren Bağdat’ta El Kaide unsurları içinde faaliyet göstermeye başladığı belirtildi. Ebu İlya lakabını kullanan şüphelinin, patlayıcı düzeneklerin hazırlanmasında uzmanlaştığı, beş kişiden oluşan bir hücreye liderlik ederek saldırıların gerçekleştirilmesinde rol aldığı kaydedildi.

Soruşturmalarda, söz konusu kişinin patlayıcıların cep telefonlarıyla irtibatlandırılması ve hazırlanmasından sorumlu olduğu, Bağdat’ta faaliyet gösterdiği dönem boyunca 100’den fazla patlayıcı düzeneği teslim ettiği ve başkentin farklı bölgelerini hedef alan terör eylemlerinin doğrudan uygulanmasına katkı sağladığı tespit edildi.


Eski rejimin kalıntıları Yeni Suriye’nin inşasını zorlaştırıyor

Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
TT

Eski rejimin kalıntıları Yeni Suriye’nin inşasını zorlaştırıyor

Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)

Suriye’deki yeni yönetim, büyük şehirlerin kalabalık sokakları ile kırılgan, yoksul kırsal kesimler ve Suriye genelindeki yaygın yıkım arasında, önceki dönemin karmaşıklığından kaynaklanan muazzam zorluklarla karşı karşıya.

Beşşar Esed rejiminin düşüşünü günlerce kutlayan mahallelerin göz alıcı görüntüsünün ardında, daha az gürültülü ve daha karmaşık başka bir mücadele sürüyor. Bir güvenlik kaynağına göre bu mücadelede DEaŞ ve göçmenler (yabancı savaşçılar) en önemli zorlukları oluşturuyor.

Ancak bazıları DEAŞ’ı ve genel olarak aşırılığı güvenlik yaklaşımıyla çözülebilecek ‘teknik bir sorun’ olarak görürken, diğerleri ‘asıl sorunun, eğitim veya aile sistemi ya da herhangi bir örgütlü yaşam biçimi olmaksızın, birkaç yıldır normal sosyal bağlamın dışında gelişen devasa bir insan kitlesini absorbe edecek planlar yapmakta yattığını’ düşünüyor.

Zorluk, yıkıma uğrayan bölgeleri yeniden inşa etmek ve geçim kaynakları yaratmak, özellikle de siyasi ve sosyal kimliklerin radikal grupların mirasıyla iç içe geçmiş olduğu ve bu yüzden potansiyel çatışmalar için verimli bir zemin oluşturan İdlib gibi kırsal bölgelerde yatıyor.

ABD, Irak'tan çekilmeden önce Sünni aşiretlerinden oluşan ve el-Kaide'ye karşı savaşan Sahva Silahlı Güçleri deneyimi, radikalizmden etkilenenleri siyasi ve güvenlik yapılarına dönüştürerek Suriye için olası bir model sunarken, militarizasyondan siyasete ve hizipçilikten devletçiliğe geçiş, yeni Suriye'nin karşı karşıya olduğu en büyük zorluk olmaya devam ediyor.


Sudanlı güçler savaşı sona erdirmek için “İlkeler Bildirgesi” imzaladı

Sudanlı güçlerin Nairobi'deki toplantısından bir kare (Şarku’l Avsat)
Sudanlı güçlerin Nairobi'deki toplantısından bir kare (Şarku’l Avsat)
TT

Sudanlı güçler savaşı sona erdirmek için “İlkeler Bildirgesi” imzaladı

Sudanlı güçlerin Nairobi'deki toplantısından bir kare (Şarku’l Avsat)
Sudanlı güçlerin Nairobi'deki toplantısından bir kare (Şarku’l Avsat)

Sudan'daki Sumud İttifakı’nın siyasi ve sivil güçleri, Sudan'daki savaşı sona erdirmek ve İslamcıların rejimini siyaset sahnesinden kalıcı olarak silmek için dün Kenya'nın başkenti Nairobi'de Abdulvahid en-Nur liderliğindeki Sudan Kurtuluş Hareketi (SLM/A) ve Arap Sosyalist Baas Partisi ile ortak bir ‘İlkeler Bildirgesi’ imzaladı. Savaşa karşı çıkan Sudanlı tarafların çoğunluğunu bir araya getiren bu ilk yakınlaşma aylar süren istişarelerin ve görüşmelerin ardından gerçekleşti.

Savaşın derhal sona erdirilmesinin ‘ulusal öncelik olduğu’ vurgulanan bildirgede, savaşan taraflar olan Sudan ordusuna ve Hızlı Destek Kuvvetleri’ne (HDK) geçtiğimiz ağustos ayında Uluslararası Dörtlü (ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır) tarafından önerilen yol haritasına uymaları için daha fazla baskı uygulanmasının önemine işaret edildi.

İlkeler Bildirgesi’nde savaşan taraflara önerilen üç aylık insani ateşkesin hızla uygulanması, koşulsuz olarak derhal ateşkesin sağlanması ve bunun kalıcı bir ateşkese dönüştürülmesi için çalışılması çağrısı yer aldı.