Filistinli mahkûmlar toplu açlık grevine hazırlanıyor

İsrail’deki hapishanelerin girişlerinde ‘baskı birimleri’ konuşlandırıldı.

Filistinli Mahkûmlar Kulübü nisan ayında düzenlediği eylemle açlık grevindeki bir mahkum için serbest bırakılma çağrısında bulundu. (Sosyal medya)
Filistinli Mahkûmlar Kulübü nisan ayında düzenlediği eylemle açlık grevindeki bir mahkum için serbest bırakılma çağrısında bulundu. (Sosyal medya)
TT

Filistinli mahkûmlar toplu açlık grevine hazırlanıyor

Filistinli Mahkûmlar Kulübü nisan ayında düzenlediği eylemle açlık grevindeki bir mahkum için serbest bırakılma çağrısında bulundu. (Sosyal medya)
Filistinli Mahkûmlar Kulübü nisan ayında düzenlediği eylemle açlık grevindeki bir mahkum için serbest bırakılma çağrısında bulundu. (Sosyal medya)

Filistinli Mahkumlar Kulübü ve Mahkum ve Eski Mahkum İşleri Komisyonu dün, İsrail cezaevlerindeki Filistinli mahkumların tutulduğu kısımda  aşırı gerilim halinin hakim olduğu uyarısında bulundu. Bu durum, İsrail Hapishaneler İdaresi’nin tutuklulara çifte izolasyon uygulaması, çeşitli cezaevlerinde bazı bölümlerine elektrik sağlanmaması, birçok hapishanenin girişlerine ‘baskı birimleri’ de dahil olmak üzere çok sayıda ek kuvvetlerin konuşlandırılması, cezaevi servisinin istihbaratı için yoğun çalışmaların yapılması ve polis köpeklerinin daha önce görülmemiş bir biçimde kullanılmasının ardından geldi.
Söz konusu iki kurum, Filistinli mahkumların, gelecek hafta perşembe günü başlayacak genel greve hazırlık olarak Filistinli mahkumlarının örgütleri feshetmek için adımlar attıklarını, bu kararın ‘organize kaos’ halinin empoze edilmesi amacıyla yarın uygulanacağını belirtti. Bir tür ‘organize kaosun’ yayılmasına hazırlık olarak ‘cezaevlerindeki ve tüm gruplardaki düzenleyici kurumların feshedilmesi’ ve Cezaevi İdaresi’ni mahkumlarla bireysel olarak ilgilenmesi bekleniyor.
Filistin Mahkum ve Eski Mahkum İşleri Komisyonu Başkanı Kadri Ebu Bekir, mahkumların bugünkü adımları sonucunda maruz kalabilecekleri herhangi bir hedef almaya karşı uyarıda bulundu. Askeri konuşlandırmayı ‘işgal cezaevleri idaresinin ve istihbaratının, birçok hapishanedeki mahkum bölümlerine baskın ve saldırı düzenleme niyetine işaret eden göstergeler’ olarak değerlendirdi.
Ebu Bekir konuya dair şunları söyledi:
“Özel kaynaklarımızdan, olağandışı hareketliliğinin bulunduğuna yönelik bilgi edindik. Bu kapsamda birçok cezaevinin girişlerinde çok sayıda baskı birimleri bulunuyor. Hapishane idaresi ve şubeler arası istihbaratta yoğun hareketlilik yaşanıyor. Ayrıca sayıları ve girişlerin yakınında kalıcı olarak bulunmaları ile daha önce görülmemiş bir şekilde polis köpekleri kullanılıyor.”
 Ebu Bekir, Uluslararası Kızılhaç Komitesi’ne ve uluslararası toplumun tüm insan hakları ve insan hakları kuruluşlarına, ‘işgalci devletin önümüzdeki saatlerde yapacağı aptallıkların engellenmesini, mahkumların bu kin ve ırkçılık karşısında yalnız bırakılmaması’ çağrısında bulundu.
Yaklaşık 40 yıldır mahkumları savunan ve Mahkumlar Kulübü’ndeki avukatlar bölümünü yöneten Avukat Cevad Boulo daha önce, tüm mahkum gruplarının temsilcilerini ve örgütsel bağlantılarını kapsayan Mahkumlar Yüksek Acil Durum Komitesi’nin, sayıları yaklaşık 4 bin 500’e varan, tüm İsrail hapishanelerinde bulunan Filistinli mahkumların eylül ayı başından başlayarak toplu açlık grevini yapma kararını duyurmuştu.
Ramallah’tan Filistin Mahkumlar Kulübü tarafından yayınlanan açıklamaya göre grev adımının başlaması, cezaevi idaresinin mahkumların taleplerine yönelik tutumuna bağlı olacak. Söz konusu taleplerin başında idarenin mahkumları, özellikle ağır cezalıları ve müebbet hapis cezasına çarptırılanları izole etme kararını geri çekmesi yer alıyor.
Toplu açlık grevi, 2018’de başlayan tutsaklar mücadelesinin zirvesi olarak nitelendiriliyor. İsrail hükümeti 2018’de mahkumlara kısıtlamalar getirmeye karar vermiş ve elde ettikleri hakların çoğunu iptal etmişti. Bir anlaşmaya varılması hedeflenen birçok müzakere yapılırken, geçen yılın şubat ayında altı Filistinli mahkum Gilboa hapishanesinden firar etmiş ve İsrail Cezaevi İdaresi geri çekilerek daha şiddetli baskı önlemleri almıştı.
Filistinli Mahkumlar Kulübü, bugünkü savaşın bir dizi baskı ve taciz adımının ardından şubat ayında patlak veren isyanın bir uzantısı olduğunu belirtti. Söz konusu durum, mahkumların kuşatılmasına, elde ettiklerinin çoğunun geri alınmasına ve onlarca yıl içerisinde sabitleşen örgütlenme ve yaşam koşullarının bozulmasına neden olmuştu.
Cevad Boulos’un belirttiğine göre, açlık grevinin 25 Mart’ta başlatılması planlanmıştı ancak mahkumlar belirlenen tarihten bir gün önce, Cezaevleri Yüksek Acil Durum Komitesi’nin, Cezaevleri İdaresi’nin temsilcileriyle anlaşmaya varması sebebiyle grevi durdurmuştu. İdare tüm bölgelerde, mahkumların koşullarını Özgürlük Tüneli Operasyonu (tutukluların kaçışı) öncesinde olduğu gibi koruma ve onlara dokunmama üzerine anlaşmıştı. Ancak işler uzlaşıldığı üzere gerçekleşmedi. İsrail Cezaevi İdaresi baskıcı adımlarını yeniden başlattı ve vaatlerinden geri adım attı.



Trump'ın Körfez ziyareti: Anlamları, beklentileri ve umutları

ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek (AFP)
TT

Trump'ın Körfez ziyareti: Anlamları, beklentileri ve umutları

ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek (AFP)

Nebil Fehmi

ABD Başkanı Donald Trump, 13-16 Mayıs tarihleri ​​arasında Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar'ı ziyaret ederek, bu ülkelerde üst düzey yetkililer ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinin bazı liderleri ile bir araya gelecek. Bu ziyaretin, başta geleneksel yakın uluslararası stratejik müttefik İngiltere ya da Ortadoğu'daki en yakın müttefik İsrail olmak üzere, diğer ülkelerden önce bu ülkelere yapılmasının birçok anlamı var. Eski Papa Francis'in ölümü dolayısıyla Vatikan'da düzenlenen törenlere katılması dışında, bu ziyaret, Trump'ın ikinci dönemindeki ilk yurtdışı ziyareti. Bu adımın, önceliklerinin ve zamanlamasının, bazı tutumların sonuçları konusunda dikkatli olmak, sunduğu fırsatlardan ve potansiyelden yararlanıp, faydalanmak için hükümetlerimiz ve halklarımız tarafından derinlemesine ve gerçekçi bir şekilde analiz edilmesi gereken önemli anlamları bulunuyor.

Kongre gibi resmi Amerikan kurumlarının Amerikan politikalarını yönlendirmede önemli bir role sahip olduğu ve başkanın yetkilerinin mutlak olmadığı doğru olsa da Körfez ziyaretinin ilk durak olarak tamamlanması, Amerikan başkanının kişiliğinin giderek Amerikan politikalarının içerik ve biçimini etkileyeceğinin önemli ve açık bir göstergesi sayılıyor. Mevcut yönetim döneminde ABD'ye yönelik yaklaşımın belirlenmesinde bu hususun dikkate alınması gerekir. Trump'ın elle tutulur, çabuk, maddi başarı peşinde olduğunun ve bunun için sürekli baskı yaptığının farkında olmalı, buna dikkat etmeli ve bundan faydalanmalıyız.

Trump'ın tarihsel ve hukuki geçmişlerle ilgilenmediğini, amacının kısa vadede anlık maddi başarı olduğunu hesaba katmalıyız. Trump'tan bir süreliğine kaçınmanın, çoğu zaman onunla kişisel ve doğrudan çatışmaya girmekten kaçınmak için manevra yapmanın mümkün olduğunu hesaba katmalıyız. Bunun en son örneği, önceden yapılan hazırlıklar sonucu, Beyaz Saray'da yeni Kanada Başbakanı ile ABD Başkanı'nın aralarındaki açıklanmış görüş ayrılığına rağmen, kameralar önünde bir polemiğin yaşanmamasıydı. Ancak ABD'nin yaygın nüfuzu göz önüne alındığında, uzun yıllar boyunca ondan tamamen uzak durulabileceğini düşünmek de mantıklı değil. Bu nedenle ve Trump’ın önerilerinin birçoğunu kabul etmenin zorluğu, dümeni çıkarlarımızın lehine olacak şekilde yönlendirmek için farklı fikir ve seçenekler önermede cesur olup inisiyatif alma gerekliliği nedeniyle, pozisyonların ve olasılıkların önceden farkında, politikalarımızda akıllı ve gerçekçi olmalıyız.

Trump'ın özellikle Suudi Arabistan, BAE ve Katar'a yönelik hızlı ve öncelikli ziyaretlerinin açık anlamlarından biri de kendisinin bu ülkelerin liderleriyle ilişkilerinde kişisel olarak kendini rahat hissettiği, ABD'nin bu ülkelerle ilişkilerinde hızlı ve elle tutulur maddi ve siyasi kazanımlar gördüğüdür. Bunların ikili ve bölgesel olarak kullanılması gerekiyor. Trump'ın hızlı kararlar alınmasını ve bu ülkelerle anlaşmalar veya siyasi anlaşmalar şeklinde hızlı anlaşmalara varmayı beklediği ve arzuladığı da bilinmeli. Bu, Körfez ve Arap dünyasında dikkate alınması ve aynı zamanda kendisinden yararlanılması gereken bir husus.

Trump'ın pek çok politikası ve uygulaması konusunda çekincelerim olmakla birlikte, Körfez'e olan ilgisini ve ilk ziyaretini bu bölgeye yapmasını olumlu ve faydalı bir gelişme olarak görüyorum ve değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu, dostlarının tutum ve taleplerini dikkate almadan onlardan belirli tutumlar benimsemelerini talep etmenin zor olduğuna dair kişisel kanaatini yansıtıyor.  Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre bu noktada Barack Obama yönetiminin, doğrudan ilgili olmasına rağmen, Körfez ülkeleri de dahil olmak üzere Arap dostlarına danışmadan ve hatta onları bilgilendirmeden, İran ile nükleer program konusunda müzakereler yürüttüğünü ve bir anlaşmaya vardığını hatırlatmakta fayda var.

Ziyarette Çin ile ilişkiler, Ukrayna'daki durum ve Körfez ülkelerinin olası katkıları gibi çeşitli uluslararası konular da ele alınacak ama üç ülkeyle ABD'nin ikili ilişkileri, ABD Başkanı'nın ilgilendiği konuların başında yer alacak. Trump Körfez ülkelerinin ABD'ye yapacağı yatırımları veya özellikle silah ve yapay zekâ alanlarındaki büyük anlaşmaları duyurmak ve bunlarla övünmek istiyor. Ev sahibi Arap ülkelerinin ise bu isteğe, Trump'ın seçilmesinden bu yana ABD ile yaptıkları tüm anlaşmaları ve yatırımları hatırlatarak, ayrıca bazı yeni yatırım sözleri vererek, niyetlerini ve geleceğe yönelik hedeflerini açıklayarak karşılık vereceklerini düşünüyorum. Böylece iş birliğinin kapsamı ve maddi getirileri, Trump'ı memnun edecek ve onun bunları siyasi açıdan kişisel başarılar olarak kullanabilmesini sağlayacak şekilde daha geniş, daha kapsamlı ve daha büyük bir çerçeveye oturtulacaktır.

Görüşmelerde ayrıca, İsrail'i şaşırtan ve Umman'ın himayesinde ve arabuluculuğunda gerçekleşen, Trump’ın ilerleme sağlamayı amaçladığı İran ile müzakereler başta olmak üzere, çok sayıda bölgesel siyasi konu da ele alınacak. Trump’ın bu isteği, ilerleme sağlanabileceğinden söz eden ve bir baskı aracı olarak başarısızlığın sonuçları ve tehlikeleri konusunda uyarıda bulunan Özel Temsilci Witkoff'un açıklamalarına da yansıdı.

Yine Umman'ın arabuluculuğunda gerçekleşen ABD-Husi temasları ve Doğu Afrika kıyılarındaki durum da görüşme ve müzakere konusu olacak. Bu vesileyle Umman'ı bu çaba ve bilgeliğinden dolayı kutlamalıyız. Bu konuda da ateşkes duyurusu İsrail için bir başka tatsız sürpriz oldu. Bununla bağlantılı olarak Sudan'daki durum da gündeme gelebilir. Arap Maşrık (Levant) bölgesinin Trump'ın üç durakta da kişisel öncelikleri arasında olmasını beklemiyorum. Suriye ve Lübnan'daki durum, İran nüfuzunun geri dönmemesinin sağlanması ve İsrail ile bölgesel ilişkilerin nasıl kontrol altına alınacağı konusunda istişarelerin yapılması doğal, fakat bu noktaların çoğuna Trump'tan daha alt düzeydeki bazı Amerikalı yetkililerin değinmesi daha muhtemel. Aşırılıkçı hareketlerin güçlenme olasılığı ile Irak'taki durumun istikrarı da ele alınabilir.

Gazze'deki koşullar ve rehinelerin serbest bırakılması konusu ise ele alınacak bölgesel meselelerin başında yer alacak ve bir zirve düzeyinde olacak. Bununla olan bağlantısı ve Trump’ın ilk döneminde başarılanların üzerine yenilerini eklemeye yönelik Amerikan çabalarının bitmediği göz önüne alındığında, Filistin-İsrail barışı konusu da doğal olarak ele alınacak. Trump ve ABD'nin yeni tutumlarına ilişkin, kesin olmayan ve hatta bazıları pek olası görünmeyen çok sayıda haber sızdırıldı. Bunlar Trump’ın Netanyahu'nun davranışlarından rahatsız olduğu ve hatta bu nedenle İsrail başbakanıyla doğrudan temastan dahi kaçındığını ima ediyorlar.

İsrail'den sızan haberler arasında ise Trump'ın Filistin devletini tanıyacağını duyurması da var. Bu bizim temenni ettiğimiz bir şey ama ilk dönemindeki önerisi örtük olarak ekonomik eksenli bir Filistin devleti kurulmasını içerse de ben şimdilik böyle bir ihtimali dışlıyorum. ABD'nin Gazze'ye insani yardım sağlama ve yeniden inşa etme konusunda bir plan geliştirdiği ve bunun İsrail'in kabul etmediği siyasi sonuçlar içerdiği yönünde bilgiler de sızdırıldı. Bunlar arasında şunları sayabiliriz; ateşkes sağlanması ve savaşın sona ermesiyle birlikte İsrail'in aşamalı olarak tamamen çekilmesi, Hamas'ın Gazze'deki idari varlığını sürdürmesine onay verilmesi, yetkililerinin İsrail saldırılarından ve hedef almalarından korunması ama aynı zamanda Gazze’de kademeli bir uluslararası, Arap ve Amerikan idaresinin bulunması. Bunlar İsrail politikalarıyla çelişen ve Arap desteği ve katılım isteği gerektiren konular. BAE'nin, mevcut gergin siyasi iklim nedeniyle ABD'ye Gazze'nin yeniden inşası için mali yardımda bulunmayacağını veya Gazze’nin yönetimine katılmayacağını bildirdiğine dair doğrulanmamış haberler de var.

Üç ev sahibi ülke, çıkarlarını ve ABD ile ilişkilerini meşru bir şekilde ilerletmek için eşsiz bir fırsata sahipler ve bu fırsatın değerlendirilmesi ve kullanılması gerekiyor. Bölgesel stratejik boyutları dikkate alarak ve aynı zamanda kısa vadeli taktiksel ikili çıkarları da gözeterek, bilinçli ve sağlam bir stratejik yaklaşımla bundan yararlanılmasını umuyor ve bekliyorum.

*Bu analiz Şarkul Avsat tarından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.