Türkiye-Suriye hattındaki karşılıklı talepler ve Rusya’nın çözüm önerileri

Şarku'l Avsat, Suriye – Türkiye hattında normalleşme koşullarıyla ilgili talepler listesine ulaştı.

Şam'ın merkezinde Devlet Başkanı Beşşar Esed'in posterleri ile Rus bayrakları taşıyan çocuklar. (AP)
Şam'ın merkezinde Devlet Başkanı Beşşar Esed'in posterleri ile Rus bayrakları taşıyan çocuklar. (AP)
TT

Türkiye-Suriye hattındaki karşılıklı talepler ve Rusya’nın çözüm önerileri

Şam'ın merkezinde Devlet Başkanı Beşşar Esed'in posterleri ile Rus bayrakları taşıyan çocuklar. (AP)
Şam'ın merkezinde Devlet Başkanı Beşşar Esed'in posterleri ile Rus bayrakları taşıyan çocuklar. (AP)

Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan ve Suriye Ulusal Güvenlik Büro Başkanı Tümgeneral Ali Memlük’ün Moskova’da gerçekleştirdiği görüşmeler, iki ülke arasındaki görüş ayrılıklarının sürdüğünü ve Rusya’nın ortak bir çözüm bulunmasını arzuladığını gösteriyor.  
İddiaya göre Şam yönetimi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kontrol ettiği bölgelerden çekilmesi için bir ‘takvim’ belirlenmesini talep ederken Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde ‘güvenli bölgeler’ konusunda ısrar ediyor. Ruslar ise iki ülke arasındaki görüş ayrılıklarını yakınlaştırmak için çaba sarf ediyor. Rusya, iki ülkenin ortak ilgi alanlarına odaklanması gerektiğini savunuyor ve ‘Kürt ayrılıkçı hareketlere’ karşı koordinasyon içinde hareket etmelerini istiyor.
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed söz konusu süreçte, Dışişleri Bakan Yardımcısı Beşşar el-Caferi'yi Moskova Büyükelçisi olarak atadı. Bu atamanın, Rusya’nın arabuluculuğunu güçlendirecek bir etkisinin olabileceği değerlendiriliyor. Caferi’den boşalan pozisyona Eymen Sevsan ya da eski Çin büyükelçisi İmad Mustafa’nın getirilebileceği konuşuluyor.  

Güvenlik turları ve diplomatik hat
Türkiye ve Suriye arasında son yıllarda, Lazkiye, Tahran ve Moskova’da farklı düzeylerde gizli güvenlik görüşmeleri yapıldığı biliniyor. Türkiye’nin muhaliflere desteğine rağmen İstanbul’da Suriye konsolosluğu çalışmalarının sürdüğü iddia edildi. Türkiye’nin Suriye’ye yapacağı operasyonlar öncesinde konsolosluğa bilgi verdiği öne sürüldü. Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan ve Suriye Ulusal Güvenlik Büro Başkanı Tümgeneral Ali Memlük, Ocak 2020’de Moskova'da görüşmüştü. Bu, uzun süredir Suriye'deki iç savaşın zıt kutuplarında yer alan Şam ve Ankara arasındaki ilk resmi boyuttaki görüşmeydi. Söz konusu görüşmede iki taraf da pozisyonlarını tekrar etti. Ali Memlük Türkiye tarafından; İdlib konusunda, Devlet Başkanları Erdoğan ve Putin’in Soçi ittifakı gereğince, özellikle de bölgeyi teröristlerden ve silahlardan arındırarak, Halep-Lazkiye ve Halep–Hama yollarını açma bağlamında, yükümlülüklerini yerine getirmesini ve askerlerini bölgeden çekmesini talep etti.
Gözlemciler söz konusu görüşmenin ‘önemli pratik sonuçlar’ doğurmadığını belirterek Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Esed’in  Putin’in aracılığını önemsemedikleri ya da karşı çıktıkları yönünde bir izlenim bırakmamak için görüşmeyi onaylamış olabileceği görüşündeler. Nitekim o tarihten itibaren hem Türkiye hem de Suriye yönetimi kendi önceliklerine göre hareket etmeyi sürdürdü.
Rusya-Ukrayna savaşı Suriye’deki ‘açmazı’ hareketlendirdi. Moskova ve Washington tarafından kendisine ihtiyaç duyulması nedeniyle konumu güçlenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’nin kuzeyine ‘güvenli bölge’ oluşturmak amacıyla yeni bir askeri harekat düzenlemeyi planlıyordu. Türk Silahlı Kuvvetleri ve Suriye Milli Ordusu operasyon hazırlıklarını tamamladı. Muhtemel operasyon için temmuz ayının sonuna işaret ediliyordu. Erdoğan 19 Temmuz’daki Tahran Zirvesi’nde, Putin ve Ali Hamaney ile söz konusu operasyonla ilgili bir koordinasyon sağlamak istedi. Zirveye katılan kaynaklara göre,  Rus ve İran tarafları, Erdoğan'a askeri harekata karşı olduklarını ve operasyon yerine Esed’le bir koordine sağlamasını arzu ettiklerini açık bir şekilde ifade ettiler. Rusya ve İran bu aşamada ABD destekli ‘ayrılıkçı güçlere’ karşı bir ortak tutuma odaklanılması gerektiğini kaydettiler. Bazıları Putin ve Hamaney’in,  Esed’le görüşme için ikna etmeyi başardıklarını ileri sürdü.  

Fidan ve Memlük birbirine yakın mı?
Rus, Batı ve Arap kaynaklarında yer alan iddialara göre Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Beşşar Esed’i, birbirini iyi tanıyan Memlük ve Fidan'ı, temmuz ayında Moskova’ya göndermeleri için ikna etti. Hakan Fidan ve Ali Memlük, Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun da katıldığı bir dizi güvenlik görüşmesi gerçekleştirdi. İddialara göre Fidan ve Memlük karşılıklı olarak taleplerde bulundu. Kaynaklar Şarku’l Avsat’a taleplerin içeriğiyle ilgili açıklamada bulundu.  

 Karşılıklı talepler neler içeriyor?  
Suriye'nin taleplerinin başında; ülkenin egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi, bu bağlamda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye topraklarından çekilmesi için bir takvim belirlenmesi, ayrılıkçı muhalif gruplara desteğin kesilmesi, 2015'ten bu yana muhalif grupların kontrolünde olan İdlib'in rejime geri verilmesi ve Bab al-Hava sınır kapısının kontrolünün yeniden rejime teslim edilmesi yer aldı. Suriye tarafı ayrıca Akdeniz’den Bağdat’a uzanan ve Suriyeli muhalif güçler ile Suriye Demokratik Güçleri tarafından kontrol edilen M4 karayolunun tekrar ulaşıma açılmasını, Şam’ın uluslararası yaptırımları atlatmasına destek verilmesini (Türkiye’nin Rusya’ya yaptırımlar konusundaki desteğinin benzeri şekilde), Suriye’nin Arap Birliği’ne dönüşüne destek sağlanmasını, ülkenin yeniden imarına yardımcı olunmasını ve Şam rejiminin Fırat’ın Doğusunda yer alan, petrol, gaz ve buğday gibi milli kaynakları üzerinde yeniden kontrolü sağlamasına yardımcı olunmasını talep etti.
Şam'ın SDG ile tek başına savaşamayacak durumda olduğu görüşünde olan Türkiye'nin talepleri arasında ise şunlar olduğu aktarıldı:
Terör örgütü PKK ve onun Suriye kanadı olan YPG’ye karşı ciddi bir yaklaşım sergilenmesi. Kapsamlı bir siyasi çözüme ulaşmak için, Türkiye tarafından destelenen muhaliflerle müzakereler yapılması. Halep ve bazı diğer bölgelerde 30 kilometre derinliğinde güvenli bölgelerin inşa edilmesi, Suriyeli mültecilerinin dönüşünün kolaylaştırılması ve Suriye Anayasa Komitesi’nin çalışmalarının desteklenmesi ve kolaylaştırılması.  
Bu arada Moskova hala, Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen’in ziyaretine rağmen, Suriye Anayasa Komitesi'nin Cenevre'de toplantı düzenlemesine karşı çıkıyor. Söz konusu komitenin önümüzdeki aylarda toplanamayacağı değerlendiriliyor. Anayasa Komitesi’nin Astana’da toplanma ihtimali de gündemde. Cumhurbaşkanı Erdoğan daha önce komitenin BM’nin merkezinin bulunduğu bir şehirde toplanmasını teklif etmişti. ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İlişkilerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Ethan Goldrich’in talebi üzerine Batı ülkelerinin temsilcileri, Şam’la normalleşmeye karşı çıkan Arap ülkelerinin temsilcilerinin de katılımıyla Cenevre’de bir toplantı düzenlenmesini koordine ediyor.  

İran’ın dahil olması ve Rusya’nın çözüm önerileri  
İran da Suriye ile Türkiye arasındaki güvenlik arabuluculuk hattına girmek için girişimde bulundu ancak bu girişimi, Moskova ve Şam’daki bazı çevreleri rahatsız etti. Rusya’nın ise arabuluculuk pozisyonunu sürdürdüğü değerlendiriliyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Moskova’yı ziyaret eden Suriyeli mevkidaşı Faysal Mikdad ile görüşmesinde, Moskova’nın pozisyonunu yineledi. İddialara göre Mikdad, Hakan Fidan’ın rolünün etkinliğine şüpheyle yaklaştı.
Rusya ilk etapta, Türkiye'nin askeri operasyon başlatma planlarını durdurduğuna ve iki ülke yetkililerin söylemlerini yumuşatmayı başardığına inanıyor. Rusya’ya göre Türk Silahlı Kuvvetleri bir aşamada Suriye’den çekilecektir ancak bu acil bir konu değil. Şu an Suriye ve Türkiye’nin ‘hemfikir olduğu husus’ ‘Kürt ayrılıkçı hareketleri’ ile mücadeleye odaklanılmasının gerekli olduğu. Bazılarına göre mevcut durum iki ya da üç yıl daha bu şekilde devam ederse Suriye’nin toprak bütünlüğünün yeniden sağlanması daha da zorlaşacaktır. Şimdilerde Rusya’nın, iki tarafın talepleri ve ortak noktalarına odaklanan bir ‘eylem planı’ üzerinde çalışıyor. Öncelikler arasında ise Türk tarafına güvenlik garantileri verilmesi ve bunun karşılığında, İdlib ve Halep-Lazkiye yolunda operasyonel düzenlemeler yapılması yer alıyor. Çözüm önerilerinden biri de Suriye ve Türk taraflarının 1998 tarihli Adana Mutabakatı’nın bir benzeri üzerinde anlaşmaya varmasının sağlanması. Adana Mutabakatı, terör örgütü PKK’ya yönelik sınır ötesi operasyonlar için bir zemin teşkil ediyordu.  

Washington ile Şam arasında arabuluculuk girişimi  
 Moskova'nın Ankara ile Şam arasındaki arabuluculuğuna paralel olarak, Suriye'de on yıl önce kaybolan Amerikalı gazeteci Austin Tice ile ilgili olarak Lübnan İstihbarat Direktörü Abbas İbrahim ve diğerleri de Şam ile Washington arasında arabuluculuk yürütüyor. Abbas İbrahim, Donald Trump döneminde benzer bir rol üstlenmişti, şimdi Joe Biden yönetimiyle de bu bağlamda temasları var. Ancak Şam yönetimi, Austin Tice üzerinde müzakere yapmadan önce, ABD’nin Suriye’den çekilmesini ve Tanf Üssü’nü boşaltarak yaptırımları kaldırılmasını şart koşuyor. Şam yönetimi bununla birlikte Tice’ı rehin aldığı iddialarını reddediyor ve hayatta olup olmadığıyla ilgili bilgi paylaşmıyor. Suriye rejimi 2019’da Donald Trump’ın elçilerinden benzer taleplerde bulunmuş ve bu konudaki görüşme notlarını Tahran ve Moskova ile paylaşmıştı.
Şam rejiminin şu anki önceliği, Tahran ve Moskova’yı hoşnut tutmak ve Ankara ile bir temas hatları kurulmasını sağlamak. Tüm göstergeler, Şam ile Ankara arasında ‘normalleşme treninin’ hareket ettiğini ve Moskova’nın, istasyonları, içeriği ve trenin hızını belirlemek için çabaladığını gösteriyor. Türkiye ve Suriye arasındaki temasın güvenlik çerçevesinde mi kalacağı yoksa siyasi bir çerçeveye de geçilip geçilmeyeceği ise bilinmiyor.  



Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

TT

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

İsrail ordusunun, Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentindeki tünellerde Kassam Tugayları’na bağlı unsurları öldürdüğüne ve esir aldığına dair ardı ardına yaptığı açıklamalar, bu kişilerin kim olduklarına ve özellikle Mayıs 2024’te İsrail’in kenti işgal etmeye başlamasından, ardından operasyonu genişleterek tam kontrol sağlamasından sonra, tünellerde nasıl bu kadar uzun süre gizlenebildiklerine ilişkin pek çok soruyu beraberinde getirdi.

Bir aydan uzun bir süre boyunca, bu unsurların tünellerden silahsız ve can güvenliklerini sağlayacak bir yöntemle çıkarılmasına yönelik temaslar yürütülüyordu. Bu girişimler, İsrailli subay Hadar Goldin’in naaşının 9 Kasım’da teslim edilmesini hızlandırdı. Ancak İsrail, dosyayı Türkiye ile birlikte takip eden ABD ile yapılan sözlü mutabakatları daha sonra ihlal ederek bu kişilere güvenli çıkış izni tanımadı.

Günler ilerledikçe İsrail, söz konusu unsurları tünellerden veya sığınaklarından çıktıkları anda hava saldırılarıyla ya da doğrudan takip ederek öldürmeye veya esir almaya başladı. Bu durum, Refah’ın doğusundaki Ceninah Mahallesi’nde tünellerin son kalan ceplerinin tamamen kuşatılmasıyla daha da yoğunlaştı.

Tünellerde ve pusu bölgelerinde 8 ay

Şarku’l Avsat’a  konuşan Hamas içindeki sahaya yakın kaynaklar, “Bu direnişçilerin, savaşın büyük kısmını, İsrail ordusunun kentte konuşlanmasına ve çok sayıda tünele girmesine rağmen, çoğu zaman tünellerin içinde geçirdiklerini” söyledi. Kaynaklara göre tüneller, İsrail’in tüm ayrıntılarını hâlâ çözemediği bir yapıda inşa edilmişti.

Aynı kaynaklar, Kasım 2023’teki ilk 7 günlük ateşkes sırasında söz konusu savaşçıların yer üstüne çıktığını, çatışmalar yeniden başlayınca tekrar tünellere döndüğünü aktardı. Bu süreçte zaman zaman yer üstünde hareket ettikleri, pusu noktaları arasında geçiş yaptıkları, ardından yeniden tünellere çekildikleri belirtildi. Komutanlarıyla temas, Ocak 2024’te varılan ikinci ateşkese kadar sürdü. Bu ateşkes 18 Mart’a kadar devam etti.

Kaynaklardan biri, çatışmaların yeniden başlaması öncesinde, İsrail ordusunun Refah’ta konuşlanmasına rağmen bazı savaşçıların yer üstüne çıkarak Han Yunus’a ulaştığını, burada komutanlarıyla buluştuğunu ve bazılarıyla birlikte Şubat 2024’te İsrailli esir Avraham Mengistu’nun teslim sürecine katıldığını söyledi. Mengistu, 2014 savaşından beri Gazze’de tutuluyordu.

Savaş yeniden başlayıp diplomatik girişimler sonuçsuz kaldıktan sonra Kassam unsurları tüneller aracılığıyla tekrar Refah’a döndü ve yer üstündeki pusu bölgelerine geri yerleşti.

rth
İsrailli rehine Avraham Mengistu, Hamas ile İsrail arasında geçen Şubat ayında Refah'ta imzalanan esir değişim anlaşması kapsamında teslim platformunda görülüyor (Reuters)

Mart ayı sonunda itibaren bu kişiler, Ağustos ayına kadar komutanlıklarıyla irtibat hâlinde kaldı. Bu süre zarfında İsrail’in Refah’ı tamamen kontrol altına aldığı yönündeki açıklamalarına rağmen, İsrail güçlerine kayıplar verdiren bir dizi saldırı gerçekleştirdiler.

Bu dönemde Kassam Tugayları “Cehennem Kapıları” adını verdiği operasyonlar dizisini başlattı. Askeri araçların, tuzaklanmış evlerin ve tünel çıkışlarının patlatıldığı saldırılarda yaklaşık 6 İsrail askerinin öldürüldüğü açıklandı. Bu saldırılardan birinde Kassam unsurlarının bir İsrail askerini esir almaya çalıştığı belirtildi.

Hamas, o dönem yürütülen ateşkes müzakerelerinde, Refah Taburu’nun hâlâ sahada aktif olduğuna dair bir mesaj vermeyi hedefliyordu. Buna karşın İsrail’in askeri kaynakları, taburun tümüyle dağıtıldığını savunuyordu.

Doğrulanabilen bilgilere göre, Kassam komutanlarıyla birlikte Refah’ta bulunan savaşçılar yer altı tünellerinde ve yer üstündeki pusu noktalarında toplamda 8 aydan fazla süre geçirdi.

Yiyecek ve suya nasıl ulaştılar?

Ateşkesin ardından İsrail ordusunun kontrolündeki bölgede sıkışan bu savaşçıların iaşesiyle ilgili soruları yanıtlayan saha kaynakları, tünellerde belirli miktarda yiyecek ve suyun önceden stoklanmış olduğunu aktardı.

Kaynaklardan biri, geçmişte benzer şekilde erzakın tükendiği bir savaş deneyimine atıfla, savaşçıların muhtemelen İsrail askerlerinin daha önce kullandığı evlerde bıraktığı yiyeceklerden ya da hasar görmemiş Filistinli evlerindeki malzemelerden faydalanmış olabileceğini söyledi. Sosyal medyada aylar önce paylaşılan, “ev sahiplerinden aldıkları yiyecekler için helallik isteyen Hamas ve İslami Cihad mensuplarının bıraktığı notlar” buna örnek gösterildi.

Kaynaklar, Kassam’ın elit birliklerinin görevleriyle yer altındaki destek gruplarının görevlerinin birbirinden farklı olduğuna da dikkat çekti. Bazılarının lojistik ve ikmal, bazılarının pusu operasyonları yürüttüğü, bazılarının ise farklı gruplar arasında geçiş yaparak doğrudan saha komutanlığı ile temas kurduğu belirtildi.

Öne çıkan komutanlar

İsrail medyasının öldürülmelerinin ardından fotoğraflarını yayımladığı kişiler arasında, Refah’ın doğu tabur komutanı Muhammed el-Bavab, yardımcısı ve aynı zamanda eniştesi İsmail Ebu Lebde, ayrıca elit birlik komutanı Tufik Salim bulunuyor.

Kaynaklara göre Ebu Lebde, Avraham Mengistu’nun teslim edilmesi sürecinde Kızılhaç ekibiyle doğrudan temas kuran isimdi. Bavab ise süreci uzaktan takip etti.

Her iki isim de 2014 savaşında İsrailli subay Hadar Goldin’in kaçırılması operasyonunu yöneten kişiler olarak biliniyor.

df
Kızılhaç araçları, Hadar Goldin'in cenazesini geçtiğimiz kasım ayında Gazze Şeridi'nde taşıyor (Reuters)

İsrail’in öldürdüğü isimler arasında ayrıca, Hamas Siyasi Büro üyesi Gazi Hamad’ın oğlu Abdullah Hamad da bulunuyor. Abdullah Hamad’ın müzakere heyetinin üyesi olduğu, savaş öncesinde Hamas yönetimine bağlı Rubat Askerî Koleji’nden mezun olduğu ve eğitimci olarak görev yaptığı aktarıldı. Abdullah Hamad, kuzeni Ahmed Said Hamad ile birlikte, tünelde Kassam komutanları ve diğer savaşçılarla aynı noktada öldürüldü.

Kaynaklar, Gazi Hamad’ın kardeşi Said Hamad’ın ise 7 Ekim saldırısına katılan damatlarının öldürülmesinin ardından üç kızını İsrail bombardımanında kaybettiğini belirtti.


İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
TT

İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi bugün, İsrail’in Hamas tarafından Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracılığıyla teslim edilen kalıntı örneklerini teslim aldığını duyurdu. Örneklerin adli tıp laboratuvarına gönderilmesi planlanıyor.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre bir Hamas lideri, hareketin bugün Gazze Şeridi'nde kalan iki cesetten birini teslim edeceğini açıklamıştı.

İsrailli rehine Ran Gvili ve Taylandlı rehine Sudthisak Rinthalak'ın cesetleri halen Gazze'de bulunuyor.

Bu gelişme, İsrail güçlerinin bugün Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda bir Filistinliyi öldürmesi ve Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde evlerin yıkılması ve bombardımanların devam etmesi ile birlikte gerçekleşti.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, ‘işgal güçlerinin kuzeydeki Cibaliye Mülteci Kampı’na yoğun hava saldırıları düzenlediğini ve kuzey Gazze’de bazı konut binalarını yıktığını’ bildirdi. Ayrıca İsrail’e ait insansız hava araçları (İHA) et-Tuffah mahallesindeki es-Senafur kavşağı yakınlarında Filistinlilerin evlerine bombalar attı ve eşzamanlı olarak yoğun ateş açıldı.


Sudan'dan Rusya'ya cazip teklif: ABD ve AB kızabilir

Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
TT

Sudan'dan Rusya'ya cazip teklif: ABD ve AB kızabilir

Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)

Orduyla paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmaların sürdüğü Sudan'daki askeri yönetim, Rusya'yla daha yakın ilişkiler kurmak istiyor.

Wall Street Journal'ın (WSJ) Sudanlı yetkililere dayandırdığı habere göre, Moskova'ya Afrika'daki ilk deniz üssünü kurması teklif edildi.

Ekimde iletilen teklifin, Rusya'nın 25 yıl boyunca 300 askerini ve 4 savaş gemisini barındırabileceği bir üssü içerdiği aktarıldı.

Port Sudan ya da Kızıldeniz kıyısındaki bir başka yerde yapılabileceği bildirilen üs, bölgedeki kritik ticaret yollarına yakın olacak.

Küresel ticaretin yüzde 12'si, Avrupa-Asya alışverişinde önemli bir yere sahip olan Süveyş Kanalı üzerinden gerçekleşiyor.

WSJ, bunun Çin ve Rusya'yı kıtadaki limanlardan uzak tutmaya çalışan ABD için endişe verici bir gelişme olacağını vurguladı. 

Bu iki ülkenin Afrika'daki limanların kontrolü sayesinde buralarda savaş gemilerini tamir edip yeni silahlarla donatabileceği ve kritik denizyollarını kapatabileceği belirtildi.

Çin de denizaşırı ilk deniz üssünü 2017'de Cibuti'de kurmuştu. Kızıldeniz'i Aden Körfezi'ne bağlayan Babülmendep Boğazı'ndaki üs, bir uçak gemisinin demirleyebileceği kadar büyük.

ABD'nin Afrika'daki en büyük üssü Camp Lemonnier, Çin'inkinden yalnızca 10 kilometre uzaklıkta.

ABD'nin ayrıca Somali'de birlikleri var. 

Kremlin'in, Afrika'nın en büyük üçüncü altın üretici Sudan'dan madencilik konusunda imtiyazlar alabileceği de Amerikan gazetesinin haberinde ifade edildi. 

Sudanlı yetkililer tüm bunlar karşılığında hava savunma sistemleri gibi silahları ucuza almak istiyor.

WSJ, Sudan ordusundan bir yetkilinin, bu anlaşmanın AB ve ABD'yle aralarında sorun yaratabileceğinin farkında olduklarını söylediğini aktardı.

Bu hamlenin Moskova'yı kıtada yeniden güçlendirebileceği de haberde vurgulandı.

Paralı asker şirketi Wagner'in kurucusu Yevgeni Prigojin'in 2023'teki ölümünün ardından Rusya'nın Afrika planları sekteye uğradı.

Rusya Savunma Bakanlığı'na bağlı Afrika Kolordusu, Wagner'in operasyonlarını devralsa da kıtadaki yerini doldurmakta zorlandığı bildiriliyor.

General Abdülfettah Burhan'la işbirliği yapan General Muhammed Hamdan Dagalo, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin soykırımla suçladığı Ömer el Beşir'i 2019'da devirmişti. 

Ülkeyi sivil yönetime döndürme ve 100 bin kişilik paramiliter kuvvet HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle iki general anlaşmazlığa düşmüş, 2023'te yeniden iç savaş patlak vermişti. 

Yeniden başlayan çatışmaların başlarında Moskova, Dagalo'ya bağlı HDK'yi destekliyordu. 

Başkent Hartum'dan HDK güçlerinin atılmasındaysa Ukrayna rol oynamıştı. 

WSJ, Rusların desteğini yetersiz bulan HDK'nin Kiev'e yanaştığını ve bunun üzerine Moskova'nın da Burhan'a bağlı orduyla ittifak kurduğunu aktarıyor.

Amerikan gazetesinin haberinde İran, Mısır ve Türkiye'nin Sudan ordusuna drone sağladığı da öne sürüldü.

Tahran'dan gelen deniz üssü kurma önerisinin, ABD ve İsrail'in tepkisiyle karşılaşmaktan korkan Hartum yönetimi tarafından geçen sene reddedildiği bildirildi. 

Diğer yandan ABD ve BM, Birleşik Arap Emirlikleri'ni (BAE) HDK'yi silahlandırmakla suçluyor. BAE ise bu iddiaları reddediyor.

Independent Türkçe, WSJ, AP