Suriye’nin Rakka kentindeki kadınlar güvenlik güçlerinde aktif rol alıyor

Zeyneb Salih trafiği yönetiyor (Şarku’l Avsat)
Zeyneb Salih trafiği yönetiyor (Şarku’l Avsat)
TT

Suriye’nin Rakka kentindeki kadınlar güvenlik güçlerinde aktif rol alıyor

Zeyneb Salih trafiği yönetiyor (Şarku’l Avsat)
Zeyneb Salih trafiği yönetiyor (Şarku’l Avsat)

Suriye’nin kuzeyindeki Rakka kentinde birkaç yıl önce Kamu Güvenlik Güçleri’nde kadın polis ve personeli istihdam edilmiyordu. Bugün ise manzara değişti. Zira Rakka kentinde trafik polislerine ait olan mavi gömlek ve lacivert pantolondan oluşan resmi üniformayı giyen bir kadın trafik polisi şehrin yol ve kavşaklarında trafiği yönetiyor. Üniformanın üzerinde polisin görevinin Arapça ve İngilizce yazılı olduğu bir rozet bulunuyor. Rakka’nın DEAŞ’ın elinden kurtarılmasından bu yana kenti kontrol eden Rakka Sivil Konseyi Kamu Güvenlik Güçleri’nde kadın istihdamına izin verdi.
28 yaşındaki Zeyneb Salih trafik polisi olan genç kadınlardan biri. Ailesinin ve çevresindeki arkadaşlarının teşvikiyle polis olmaya karar verdi. İki yıl önce Trafik Polisi Departmanı’na girdi. Artık sabah saat 08.00’den ikindi vakti saat 16.00’ya kadar şehir içi trafiğinin düzenlenmesine katkı sağlıyor.
Şarku’l Avsat’a konuşan Zeyneb, “Trafik polisi olarak benim işim trafikte güvenliği ve can güvenliğini sağlamak amacıyla trafiği yönetmek ve araç sahiplerini trafik kuralları hakkında bilgilendirmektir” dedi.
Zeyneb, DEAŞ örgütünün şehri kontrol altında tuttuğu dönemde kadınların yıllarca en temel haklarından mahrum bırakılmasının ardından trafik polisi ve Kamu Güvenlik Güçleri’nde istihdam edilmesi nedeniyle işine inanıyor.
Yaptığı iş ve hedefleri hakkında konuşmaya devam eden Zeyneb, bazen uzun saatler kavurucu güneşin altında, bazen de kışın soğuk ve yağmurlu havalarda yaşadıkları zorlukları anlattı. Zeyneb, araç sahiplerinin kalabalık caddelerde yasa dışı park etme ve trafik kurallarına ve tabelalarına uymamaları gibi durumlarla sık sık karşılaştığını belirtti.
Zeyneb, vatandaşla iletişim konusunda aldığı eğitimler sayesinde herkesten saygı gördüğünü ve işiyle gurur duyduğunu söyledi.
Çalışma saatleri içinde yaşadığı komik bir olayı anlatan Zeyneb, “Bir defasında bir şoföre durmasını işaret ettim. O ise durmadı. Ancak bir süre sonra geri döndü ve özür dileyerek ‘seni görmedim’ dedi. Daha sonra yoluna devam etti” diye konuştu. Bu olayı anlattıktan sonra yüzünde geniş bir tebessüm beliren Zeyneb, bu durumun her gün tekrarlandığını sözlerine ekledi.
Bugün Suriye’nin kuzeydoğusunda Özerk Yönetim’e bağlı bölgelerde örneğin trafik polisi gibi sadece erkeklerin istihdam edildiği birtakım mesleklerde artık kadınlar da çalışıyor. Toplumda hakim olan gelenek ve görenekler nedeniyle bazı ebeveynler kızlarının polis olmasına çekinceyle yaklaşmakla birlikte genellikle kadınlar artık bu zorlu yolculuğa çıkmak için toplum tarafından teşvik ediliyor.
Rakkalı kadınlar trafik polisliğinin yanı sıra Fırat Nehri’nde güvenlik ve istikrarı korumak amacıyla Kamu Güvenlik Güçleri bünyesinde sahada silahlı görev yapıyor.
Rakka’da doğan 19 yaşındaki Hiba Kusa, şehrin çok sayıda savaşa tanık olması nedeniyle Rakkalı diğer kadınlar gibi işe girme konusunda daha önce önünde engeller olduğunu söyledi. Hiba, “Ailemin ve kız arkadaşlarımın teşvikiyle güvenlik güçlerinin bir parçası olmaya ve şehrimi korumaya katkıda bulunmaya karar verdim” dedi.
Çocukluğundan beri resim yapmaktan keyif aldığını belirten Hiba, görsel sanatlar üzerinde çalışmak istediğini kaydetti. Tuvallerin üzerine yaşadığı şehrin kültürünü yansıtan yağlı boya resimler yapan Hiba, resim yapma yeteneğini çocukluğunda keşfettiğini ifade etti. Yaşadığı şehirdeki silahlı çatışmalar nedeniyle hayallerini gerçekleştirme yolunda eğitimini tamamlayamadığını dile getiren Hiba, DEAŞ’ın kentte kontrolü ele geçirdiği 2014-2017 yılları arasında okulu terk etmek ve evin dört duvarı arasında yaşamak zorunda kaldığını söyledi.
Yeşil renk askeri üniforma giyen ve silah taşıyan Hiba, haklarında yakalama kararı bulunan zanlıları aramak için düzenlenen devriyelere katılıyor veya bölge sakinleri arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için yapılan görüşmelerde yer alıyor. 2021 yılının ortalarında Kamu Güvenlik Güçleri’ne katılan Hiba, ailesinin kararına itiraz etmediğini belirterek, “Kamu Güvenlik Güçleri mensubu erkek ve kadınlar arasında iş bölümü var. Zira birçok baskın ve devriye sırasında toplumun örf ve adetlerinin gözetilmesi, taciz veya kadınların onurlarını zedeleyecek olayların yaşanmasını önüne geçmek için kadınların üst aramasını kadın personel yapar” dedi.
Kamu Güvenlik Güçleri Kadın Birimi’nin askeri yetkilisi Selafe Muhammed Suriye’nin orta kesimindeki Hama kentinde Beden Eğitimi Fakültesi’nde eğitim aldı. Ulusal çapta bazı madalyalar kazanan Selafe, “2005’te Suriye olimpiyat oyunlarına katıldım ve birinci oldum. Rejim ve DEAŞ dönemlerinde kadınlar görüşlerini dile getirmekten korkar ve erkeklerin tekelindeki işlere giremezdi. DEAŞ günlerinde evden yanımızda bir mahremimiz olmadan çıkmaya korkardık. Bu durum kadının toplumdaki konumunu güçlendirmek için beni güvenlik güçlerine katılmaya sevk etti. 2011’de rejimin kontrolü sırasında kadınların sadece kadın cezaevlerinde gardiyan olabileceğine dair bir klişe hakimdi. Yolumuz uzun ancak merdivenleri çıkmak adım adım başlar” diye konuştu.



Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
TT

Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)

Tevfik eş-Şenvah

Yemen’in meşru hükümeti ve Husiler, on yılı aşkın bir süredir Yemen'in başına bela olan yıkımın sorumlusu olarak birbirlerini suçlamaya devam ediyor. Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-Eryani dün yaptığı açıklamada, İran destekli Husilerin 2014 yılındaki darbeden bu yana ‘Yemen'in altyapısı ve ekonomisindeki yıkımın başlıca nedeni olmakla’ suçladı.

Aynı zamanda uluslararası meşruiyete sahip Yemen hükümetinin sözcüsü olan Eryani, Husilerin kurtarılmış bölgelerdeki hayati tesislere sistematik saldırılar düzenlediğini, örneğin 30 Aralık 2020 tarihinde Aden Uluslararası Havalimanı'na İran yapımı balistik füzelerle düzenledikleri saldırıda 25 kişinin öldüğünü, 110 kişinin de yaralandığını ve havalimanının altyapısının zarar gördüğünü söyledi. Husilerin 2022 yılında da Hadramut ve Şebva'daki petrol ihracat edilen limanlara yönelik saldırılarda bulunduklarını belirten Eryani, bunlar arasında insansız hava araçları (İHA) ve balistik füzeler kullanılarak ed-Debba ve Neşime limanlarına yönelik saldırıların da olduğunu ifade etti.

Yemenli Bakan, söz konusu saldırıların Husilerin iddia ettiği gibi Yemen'i ya da Gazze'yi savunmak için değil, Yemen'i yok etmeyi, halkını yoksullaştırmayı ve bölgenin güvenliğini baltalamayı amaçlayan İran gündemini uygulama stratejisinin bir parçası olduğunu söyledi.

Husilerin Kızıldeniz'deki uluslararası gemilere yönelik saldırıları da dâhil olmak üzere çeşitli maceraperestliklerinin, ABD ve İngiltere tarafından ‘Refahın Muhafızı Operasyonu’ kapsamında geçtiğimiz yıl ocak ayında başlayan askeri saldırılarını tetiklediğini söyleyen Eryani, bu saldırıların yıkımın birincil nedeni olmadığını, daha ziyade Husilerin saldırılarına karşı bir yanıt olduğunu vurguladı.

Öte yandan Husiler, Yemen halkının çektiği acılardan başta Yemen’in meşru hükümeti olmak üzere ABD ve müttefiklerinin sorumlu olduğunu söyledi. ABD merkezli haber kanalı NBC tarafından aktarılan Husilere bağlı medya organlarının haberlerine göre Husiler, 17 Mart 2025 tarihinde 53 kişinin ölümüne ve 98 kişinin yaralanmasına neden olan ABD’nin son saldırılarını ‘suç teşkil eden saldırganlık’ olarak nitelendirdi. Kızıldeniz’deki gemilere ve askeri hedeflere yönelik saldırılarının dış müdahaleye ve Gazze'ye uygulanan kuşatmaya karşı savunma amaçlı bir yanıt olduğunu vurgulayan Husiler, Filistinlilerle dayanışma içinde olduklarını açıkladılar.

Medyada yer alan haberlere göre Husilerin Kızıldeniz’de uluslararası gemilere yönelik saldırıları ülke içindeki popülariteleri ve saflarına savaşçı çekme hızını arttırdı. Uluslararası toplumu kendileriyle etkileşime girmeye zorladılar ve Yemen'in resmi hükümeti olarak tanınmamalarına rağmen popüler bir yankı uyandırdılar. Nüfuzları zayıf olmasına rağmen İsrail'e füze atmalarının ardındaki gizli amaçlarından biri de buydu.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan çevirdiği habere göre Yemen hükümeti, İran'ı, ‘Birleşmiş Milletler (BM) silah ambargosunu ihlal ederek Husileri İHA ve balistik füzeler gibi çeşitli silahlarla desteklemekle’ suçluyor. Buna karşın İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Genel Komutanı Hüseyin Selami, İran medyasına yaptığı açıklamada, Tahran'ın Husilerin kararlarını doğrudan kontrol ettiği iddialarını reddederek Husilerin kararlarını bağımsız bir şekilde aldıklarını vurguladı. Ancak Yemen hükümeti çevreleri İran'ın desteğinin Husilerin eylemlerinin ana kaynağı olduğunda ısrar ediyor.

Yemen hükümeti, ABD'nin hava saldırıları sonucunda Husilerin kontrolündeki limanlarda meydana gelen ağır kayıpların ardından ‘Husiler Yemen'e yıkım getiriyor’ etiketiyle (hashtag) bir sosyal medya kampanyası başlattı. Kampanyanın amacının ‘Husilerin suçlarını ifşa etmek ve ülke kaynaklarına verdikleri zararın boyutlarını ortaya koymak, altyapı ile ekonomik ve sivil tesislerin tahrip edilmesinden ve bunların savaş amacıyla kullanılmasından onları tamamen sorumlu tutmak’ olduğu belirtildi.

Husiler cuma günü, ABD'nin Yemen'in batısındaki Hudeyde ilinde bir petrol ihracatı limanına gece boyunca düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısının 80'e yükseldiğini ve bu sayının Washington'ın bir ay önce başlattığı yoğun hava saldırılarının en ölümcülü olduğunu açıkladılar.

Bu arada saldırılar şiddetlenmeye devam ederken, ABD ile İran arasındaki müzakereler Umman’ın başkenti Maskat'ın ardından Roma'da tüm hızıyla devam ediyor. Basında yer alan haberlerde, İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’in Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'la bölgedeki birçok karmaşık meseleyi görüşmek üzere bir araya gelmesinin ardından gerilimin azalacağına dair umutlar ifade edildi.