Leyla ile Mecnun modern dünyaya uyarlanarak internete taşındı

"Kays ve Leyla (Leyla ile Mecnun)" oyunu, aşk hikayesini internet çağına taşıyor

"Leyla ile Mecnun" adlı oyundan bir sahne
"Leyla ile Mecnun" adlı oyundan bir sahne
TT

Leyla ile Mecnun modern dünyaya uyarlanarak internete taşındı

"Leyla ile Mecnun" adlı oyundan bir sahne
"Leyla ile Mecnun" adlı oyundan bir sahne

Leyla ile Mecnun, aralarındaki sonsuz aşkın tüm anlamlarını düşünen aşıklar tarafından, çağlar boyunca aktarılan Arap hikayelerinden biri. Aşıkların kalbindeki sonsuz aşk hikayelerinin simgesi haline gelen ve tarihçilerin gerçek mi yoksa hayal ürünü mü olduğu konusunda hala farklı görüşlerde oldukları hikaye, milattan sonra beşinci yüzyıla kadar uzanıyor. Söz konusu hikaye, Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad'da yeniden hayata dönüyor ama bu sefer olaylar modern teknoloji çağında gerçekleşecek.
Bu modern bağlamda Kültür Bakanlığı Tiyatro ve Gösteri Sanatları Kurumu, "Leyla ile Mecnun"un hikayesini günümüze uyarlayan oyunu düzenledi. Ancak günümüzde, özellikle modern teknolojinin ve sosyal medya platformlarının hakimiyeti ışığında, dijital çağda oyun, hikayenin olaylarını açıklayan çağdaş bir çizgi roman şablonu ile sunuldu.

"Leyla ile Mecnun" adlı oyundan bir sahne
Kesintisiz 9 gün boyunca gösterilmeye devam edecek olan Kays ve Leyla (Leyla ile Mecnun) adlı oyun, Tiyatro ve Gösteri Sanatları Kurumu'nun denetiminde gerçekleşen etkinlikler ve canlı performanslar kapsamında sahneleniyor. Söz konusu kurum, yerel kültürel mirasa ışık tutmayı, müzik ve gösteri sanatlarını çeşitli biçimlerde birleştiren yeni yaratıcı sanatlar oluşturmayı ve yerli genç yetenekleri, en yüksek kalitede yerel mirası canlandırmaya yönelik içerikler oluşturmaya teşvik etmeyi amaçlıyor.
Leylâ ve Mecnun, bir Arap efsanesine dayanan klasik bir aşk hikâyesi. Birbirini seven; ama bir türlü kavuşamayan, kara sevdalı iki gencin çileli aşklarını konu edinir. Hikâye, 10. yüzyılın sonlarında İran'a geçmiş ve ilk defa Azerbaycan şairi Nizami tarafında yazılmıştır. Türk edebiyatında otuzdan fazla şair tarafından işlenen ve çok sevilen bu aşk için yazılan en ünlü mesnevi, 1533 yılında Fuzûlî'nin Leylâ ile Mecnun adıyla kaleme aldığı eserdir. Leyla ve Mecnun teması, Farsça'dan Urdu ve Hint edebiyatına da girmiş; 16.yüzyıldan itibaren Türk halk edebiyatına da geçerek anonim bir halk hikâyesine dönüşmüştür.
Necid’de bulunan Beni Amir kabilesine mensup Leylâ ve Kays bribirlerine âşık olmuşlardır. Kısa zamanda her yere yayılan bu aşkı duyan annesi Leylâ’yı okuldan alır ve Kays’la görüşmesini yasaklar. Ayrılık ıstırabıyla mahvolan Kays halk arasında Arapçada "deli" anlamına gelen "Mecnun" diye anılmaya başlar. Kays, babasına Leyla'yı istemesini söyler ancak aşkları sebebiyle kızın adı dillere düşüp namusu lekelendiği için teklif reddedilir, Leyla bir başkası ile evlendirilir. İyice deliye dönen Mecnun’a birçok kişi Leylâ’yı unutmasını söyler; ancak onun için kainat artık Leylâ’dan ibarettir ve hiçbir şekilde bu aşktan vazgeçmez. Ailesi bu dertten kurtulmak için Allah’a yakarmak üzere onu Kabe’ye götürür; ama o tam tersine derdinin artması için dua eder; çöllere kaçarak vahşi hayvanlarla birlikte yaşamaya başlar.
Başkasıyla nikahlandırılan Leylâ, kocasından kendisini uzak tutmak için bir hikâye uydurur ve bir süre sonra adam ölür. Bu sırada Mecnun çöldedir ve aşkın bin bir türlü cefasıyla yoğrulmaktadır. Dünyayla bütün bağlantısı kesilir ve sadece ruhuyla yaşar hale gelir. Leylâ’nın vücudu da dahil olmak üzere bütün maddi varlıklarla ilişkisi bitmiştir.
Bir gün Leylâ çölde onu bulur ama Mecnun onu tanımaz ve “Leylâ benim içimdedir, sen kimsin?” der. Leylâ, Mecnun’un ulaştığı mertebeyi anlar ve evine geri döner ve üzerinden fazla zaman geçmeden Leylâ hayata gözlerini yumar. Leyla'nın öldüğünü öğrenen Mecnun, onun mezarına gidip uzanır ve canından can gitmiş gibi hıçkıra hıçkıra ağlar. Allah’a feryat figan dualar ederek canını almasını, kendisini Leylâ’sına kavuşturmasını ister. Duası kabul olur, göklerin gürlemesiyle birlikte Leylâ’sına kavuşur âşıklar âşığı Mecnun.
Leylâ ile Mecnun öyküsüne dair rivayetlerden birine göre bu aşk, hicretin birinci yılında Arabistan yarımadasında yaşanmıştır. "Kays bin Mülevvah Amirî" ile aynı kabileye mensup Leylâ binti Mehdî b. Sa’d Amirîye'nin başından geçen bir aşk öyküsü olduğu söylenir. Kays, aşkı yüzünden aklını yitirip "Mecnun" lakabıyla tanınmıştır.
Leyla ile Mecnun'un aşkı Arap  halk edebiyatında ortaya çıktıktan sonra Arapça ve Farsça'da kaleme alınmış; 10. yüzyılda edebiyatçılar tarafından çok yaygın olarak işlenmiş; Mecnun’a ait olduğu söylenen şiirlerin arasına nesirler de eklenerek hikâye haline getirilmiştir.
Bu konu daha sonra Fars ve Türk edebiyatlarında da şiir olarak işlenmiştir. Bunların arasında Azeri asıllı olup Farsça şiirleri ile (özellikle "Beş Mücevher (Panj Ganj)" adlı hamsesi ve bunun içinde bulunan 1181'de hazırlanmış Farsça "Laylā o Majunūn" mesnevisi ile) ün kazanmış olan Nizami Gencevi (1141-1209), Herat'ta yaşamış ve Farsça yazdığı hamsesinde bulunan "Leylâ ve Mecnun" mesnevisi ile ünlü olmuş Hatifi (1454-1521), Azerbaycan edebiyatı ve Türkçe divan şiirinin başta gelen şairlerinden olduğu kabul edilen Fuzûlî (1483-1556) tarafından 1535’te yazılan "Leylâ vu Mecnûn" adlı mesnevisi sayılabilir.
Fuzûli, Leylâ ile Mecnun Mesnevisi’ni istek üzerine yazmıştır. Kanuni Sultan Süleyman Bağdat şehrini ele ge­çirdikten sonra burada toplanan bilim ve sanat adamları, Fuzûli’den, bu türde bir eser yazmalarını istemişler, bunu bir çeşit sınanma sayan Fuzûli de 1535 yılında eserini tamamlayıp Bağdat valisi Süleymani Paşa’ya sunmuştur.

Efsanenin farklılaşması
Efsane ile ilgili Fuzûlî’nin yazdığından farklı şekilde hikayeler de bulunmaktadır. Emir Hüsrev-i Dehlevi’nin hamsesindeki Leylâ ile Mecnun’da Mecnun bir Hint prensi, Leylâ ise Nevfel'in kızıdır. Diğer versiyonlarda daha başka yakıştırma tanımlar vardır. Cami, Heft Evreng’inde bu konuya ayırdığı 6. kitabında, Agani’deki kurguya bağlı kalmakla birlikte öykünün sonunu değiştirmiştir. Mecnun'u kucağında bir ceylanla çölde ölü bulan bir bedevinin haber vermesi üzerine Leylâ, sevgilisinin mezarına giderek orada ölür. Başka şairler de kerametler, olağanüstü ögeler, canlandırmalar, cinayetler ekleyerek öyküye yenilikler katmışlardır.



Superman'de en çok parayı kimin kazandığı belli oldu

Nicholas Hoult, Rachel Brosnahan ve David Corenswet, Superman'in Los Angeles'taki galasında (Reuters)
Nicholas Hoult, Rachel Brosnahan ve David Corenswet, Superman'in Los Angeles'taki galasında (Reuters)
TT

Superman'de en çok parayı kimin kazandığı belli oldu

Nicholas Hoult, Rachel Brosnahan ve David Corenswet, Superman'in Los Angeles'taki galasında (Reuters)
Nicholas Hoult, Rachel Brosnahan ve David Corenswet, Superman'in Los Angeles'taki galasında (Reuters)

Superman kadrosunun en çok kazanan üyesi belli oldu ve bu kişi Çelik Adam değil.

DC Sinematik Evreni'ni yeniden başlatan ve merakla beklenen çizgi roman uyarlaması film, geçen hafta vizyona girdiğinden bu yana gişede etkileyici bir performans sergiliyor. ABD'de 155 milyon, dünya çapındaysa buna ek olarak 250 milyon dolar kazandı.

Variety'nin hazırladığı yeni analizde filmin mali boyutu incelendi. Analize göre filmin yapımı 225 milyon dolara, dünya çapında pazarlanmasıysa 125 milyon dolara mal oldu.

Kaynaklar ayrıca üst düzey oyunculara ve ekibe ödenen maaşları da açıkladı. Gişe canavarı bir film için alışılmadık bir şekilde, en çok kazanan kişinin filmin yazar-yönetmeni James Gunn olduğu ve kendisine 15 milyon dolar ödendiği bildirildi. Bu rakam, Gunn'ın DC Studios'un eş CEO'luk görevinden aldığı 7 haneli maaşın üzerine ekleniyor.

Oyuncuların maaşlarının bu ölçekte bir film için nispeten mütevazı olduğu bildirildi. Superman'i canlandıran David Corenswet ve Lois Lane'i canlandıran Rachel Brosnahan'a 750 bin dolar ödendi.

En yüksek ücreti alan oyuncuysa kötü adam Lex Luthor'u canlandıran ve 2 milyon dolar kazanan Nicholas Hoult oldu.

The Independent'tan Clarisse Loughrey'nin 4 yıldız verdiği film, eleştirmenler tarafından büyük övgüyle karşılandı.

Loughrey, "Superman bir serinin manifestosu" diye yazdı.

Öyle olmaktan başka çaresi yoktu. Bu noktada beklentinin ağırlığı o kadar büyük ki, seyirciler bile yerlerine otururken omuzlarında biraz gerginlik hissedebilir.

Superman'in çizgi roman türünü kendisinden kurtarması gerekiyor; gişe fiyaskosunun ardına gelen başka bir gişe fiyaskosundan. Superman'in popüler kültürün en büyük kahramanlarından birinin hakkını vermesi gerekiyor. Superman'in, James Gunn'ın (Galaksinin Koruyucuları [Guardians of the Galaxy] üçlemesi ve 2021 yapımı The Suicide Squad: İntihar Timi'nin [The Suicide Squad] yönetmeni) eş başkanlığını yaptığı yeni bir evrende DC'ye taze bir başlangıç sunması gerekiyor. Superman'in, karakterin önceki koruyucusu Zack Snyder'ın kötü niyetli komplocular tarafından ihanete uğradığına ve bunun sadece sektörün gelgitlerinden kaynaklanmadığına inanan internet güruhunu yatıştırması gerekiyor. Tanrım, bunu düşünmek bile çok yorucu. Ama burada dönen her tabak (ki bu ağır ve yoğun bir film) Amerika'nın en sevdiği pelerinli izci çocuğun parmakları üzerinde dikkatle dengeleniyor, matine yıldızlarını andıran bir gülümseme ve mavi bir balina kadar büyük kalbiyle. Her şeyden önce, Gunn'ın Superman'i bu karakterin ve bu dünyanın bize nasıl hissettirmesi gerektiğini, empatiyi sürekli öldüren bir gezegende ne kadar safça olursa olsun, umudun her zaman gurur verici olduğunu çok iyi anlıyor.

Independent Türkçe