Yemen: Husi Toprak Askeri Komitesi Sana'da arazilere el koydu

Silahlı Husiler, 2015'te Sana'yı bastıktan sonra "Humeyni" sloganları atıyor (Reuters)
Silahlı Husiler, 2015'te Sana'yı bastıktan sonra "Humeyni" sloganları atıyor (Reuters)
TT

Yemen: Husi Toprak Askeri Komitesi Sana'da arazilere el koydu

Silahlı Husiler, 2015'te Sana'yı bastıktan sonra "Humeyni" sloganları atıyor (Reuters)
Silahlı Husiler, 2015'te Sana'yı bastıktan sonra "Humeyni" sloganları atıyor (Reuters)

Husilerin Toprak Askeri Komitesi Başkanı Ebu Haydar Cahhaf'ın adı, özellikle Sana'daki diğer milis liderlerini gölgede bıraktı. Husiler tarafından toprağına el konulan ve geri alamayan mağdur sayısı yaklaşık 30 bin kişiye ulaştı.
Şarku’l Avsat’ın yerel kaynaklardan aktardığı habere göre Cahhaf, yeni askeri kamplar ve siteler kurmak için Sana şehri ve çevresinde bulunan yükseklikleri kontrol etmeye dahil olan etkili insanlardan oluşan bir ağ işletiyor. Bu ağ hükümetlerin Husi darbesinden önceki yönelimlerinin aksine, bu siteleri satış noktalarına ve yerleşim şehirlerine dönüştürmeyi hedefliyor.
Cahhaf'ın kurbanlarından biri olan Saad Yahya şöyle diyor: “Bir insan 20 yıl boyunca çalışır ve yorulur, bu süre zarfında küçük bir toprak satın almak için kendisini ve ailesini birçok şeyden mahrum bırakır. Amacı kendisini ve çocuklarını orada güvence altına almaktır. Ama işin sonunda, adaletsiz bir komite geldi ve devlet arazisi olduğu bahanesiyle ve Savunma Bakanlığı'nın darbeden önce arsa sahibine verdiği belgeyi tanımadan arazime el koydu. Yasal belgelerimi var ve arsayı satın aldım. Cahhaf, bu arazinin eski Savunma Bakanlığı tarafından satıldığını ve bu işlemi tanımadığını söylüyor. Ben bu araziyi satan beşinci kişiden aldım.”
Cahhaf liderliğindeki Husi askeri komitesinin kurbanlarının ifadelerine göre: “Aynı nedenle arazilerine el konulan 30 binden fazla insan var, yağmurdan zarar gören evlerin sahipleri bile evlerini restore edemiyor. Yağmurlar nedeniyle bazı evlerin çatılarının bir kısmı çökmüş olmasına ve içinde aileler yaşamasına rağmen restore edemiyorlar. Husi militanlarının araçları o bölgeleri kuşattığı için hiçbir şey yapamıyorlar. Bir mukim evini onarmaya cesaret ederse hapsedilir ve yenilediği yer yıkılıp para cezası ödeninceye kadar salıverilmez.”

Kurbanların ifadeleri
Diğer kurbanlardan biri, Şarku'l Avsat'a, Deylemi askeri üssünün kesiştiği yerin yakınında, yasal belgelerle sahip olduğu geniş bir araziye Cahhaf liderliğindeki komitenin el koyduğunu söyledi. Arazinin özel mülkü olduğuna dair yazılı bir onayı olmasına rağmen askeri alana dönüştürüldüğünü söyleyen kurban, buradan tankların ve zırhlı araçların geçtiğini kaydetti.
Şu ana kadar komite, şahsın milis lideri Abdulmelik el-Husi ile görüşmek üzere arabulucu bulmak için ağır mali külfetlere maruz kalmasına rağmen araziyi geri vermeyi reddetti. Mağdur vatandaş topraklarını geri alamadı ve hala askeri bir alan olarak kullanılıyor.
Cahhaf, milislerin Sana'da yeni bir toprak gaspı yapmadığını söyledi. Cahhaf, “Grup, mevcut askeri sitelerin yerine savaşçılarının saklanabileceği yeni kamplar kurmak için toprak elde etme konusunda büyük bir açıktan mustarip olsa da toprak gaspı yapmadı.”
Husi milislerinin arzusu, askeri mülk olduğunu iddia ettikleri bu konut birliklerinin topraklarında son bulmadı; aksine, şehrin doğusundaki Savan bölgesindeki Cumhurbaşkanlığı Ofisi Memurları Derneği ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği topraklarına el koymaya kadar uzadı.
Derneğin organizatörleri, derneğe ait arazinin 7 bin 41 arsa ve 5 bin kişi için yaklaşık 800 konuttan oluştuğunu söylüyor. Ancak Husi lideri Cahhaf komitesi, arazinin mülkiyetini kanıtlayan gerekli yasal belgelere sahip olmalarına rağmen çalışanları inşaattan uzaklaştırdı.
Husilerin adımları inşaat yasağı ile sınırlı değildi; dahası, bölgeyi silah zoruyla çitle çevirdiler. Kurbanların ifadelerine göre Ebu Haydar Cahhaf, söz konusu arazide yaşayanlara bile saldırmaya, evlerine hücum etmeye ve onları kovmaya devam etti.
Ahmed isimli bir mağdur, 2009 yılında Asr bölgesinde 50. Cadde'de kendisinin ve başkalarını resmi belgelerle 'Elli Cemiyet' olarak bilinen yapı içinde konut satın aldıklarını söylüyor. Ahmed, derneğin kanuna uygun olarak ve diğer askeri birlikler gibi Savunma Bakanlığı'nın denetiminde kurulduğunu açıklıyor. İştiraklerin maaşlarından aylık meblağlar kesilerek, kesilen meblağlar karşılığında kendilerine resmen arazilerin verildiğini söyleyen Ahmed, bazı iştiraklerin arazilerini sattıklarını, bazılarının ise orada bir ev yaptığını ifade etti. Ancak Husiler bugün darbeden önce Savunma Bakanlığı tarafından onaylanan belgelerin yasallığını tanımadıklarını söylüyorlar.
Kurbanlardan birinin arkadaşı Nasır Ali, “Asir bölgesindeki ‘Bölük Subayları Toprak Birliği’ ve El-Aşşaş bölgesindeki ‘Cumhuriyet Muhafızları Toprak Birliği’ mensuplarının başına gelenler adaletsizlik ve zayıflatma girişimidir. Bu iki birlik Husilerle savaşa katılmayı reddedip evlerinde kalmayı tercih ettiler. Bu nedenle yaşananlar ‘aşağılama ve intikam’ olarak nitelendirilebilir. Bu derneklerin üyelerinin çoğu subay ve hayatlarını bu birliklerde askerlik yaparak geçirmiş kişiler. Bununla birlikte, Husi komitesi, ‘devlet malı’ olduğu veya ‘meşruiyete bağlı mülk’ olduğu bahanesiyle, çarpık yollarla söz konusu derneklere ait arazilere el koymakta ısrar ediyor. Arkadaşım 5 milyon riyale bir arsa satın aldı ve fiyatı şimdi elli milyonun üzerinde. Ancak Husi çetesi, korkmadan bu arazilere el koymak istiyor” dedi.
Ebu Haydar Cahhaf'ın Yemen ordusunda eski bir subay olması ve Husi milisleriyle gizlice çalışan bir grubun ilk üyelerinden biri olması dikkat çekici. Cahhaf darbeden sonra, milis lideri tarafından sözde “Silahlı Kuvvetlerin Arazileri ve Gayrimenkullerini Araştırma ve Belgeleme Komitesi” başkanlığına atanarak askeri departmana ihanetinden dolayı ödüllendirildi.



İsrail, Kassam Tugayları'nın 100 üyesinin idam edilmesi için baskı yapıyor

İsrailli yerleşimciler dün güney İsrail'deki Sderot'ta düzenlenen bir etkinlikte Gazze'nin yeniden işgal edilmesi çağrısında bulundu (Reuters).
İsrailli yerleşimciler dün güney İsrail'deki Sderot'ta düzenlenen bir etkinlikte Gazze'nin yeniden işgal edilmesi çağrısında bulundu (Reuters).
TT

İsrail, Kassam Tugayları'nın 100 üyesinin idam edilmesi için baskı yapıyor

İsrailli yerleşimciler dün güney İsrail'deki Sderot'ta düzenlenen bir etkinlikte Gazze'nin yeniden işgal edilmesi çağrısında bulundu (Reuters).
İsrailli yerleşimciler dün güney İsrail'deki Sderot'ta düzenlenen bir etkinlikte Gazze'nin yeniden işgal edilmesi çağrısında bulundu (Reuters).

İsrailli yetkililer dün, Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın seçkin birliğinin 7 Ekim 2023 saldırısındaki rolleri nedeniyle 100 üyesinin idam edilmesine yol açacak koşulların ve suçlamaların yapılması ve özel bir askeri mahkeme kurulması için baskı yaptı.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz ve Adalet Bakanı Yariv Levin, savaşın başlangıcından bu yana İsrail tarafından tutuklanan 450 Hamas üyesinin yargılanması için özel bir mahkeme kurulması olasılığını görüştüler.

Dava hakkında bilgi sahibi yetkililer, İbranice yayın yapan medya kuruluşlarına, "Ciddi suçlarla suçlananlardan 100'ünün askeri savcılık tarafından idam cezasıyla karşı karşıya kalacağını" söyledi.

İsrail ordusu ve Adalet Bakanlığı'ndan üst düzey yetkililer, Başsavcı Itai Ofir de dahil olmak üzere, seçkin birliğin üyelerinin yargılanması için özel bir yasal çerçeve oluşturulmasını görüşmek üzere bir araya geldi. Katz, "İsrail, saldırının faillerini kesin bir şekilde cezalandırmaya kararlıdır: İsrail sivillerine zarar veren herkes tam olarak hesap verecektir" dedi. İsrailli yetkililere göre, Tıp Birliği'nin zehirli iğne fikrini reddetmesinin ardından, askeri savcılık muhtemelen kurşuna dizilerek idam cezası isteyecektir.

Şarku’l Avsat’ın Kanal 14’ten aktardığı habere göre "Yetkili makamlar bu kişileri ağır güvenlik önlemleri altında özel bir askeri tesiste tutuyor ve gözaltı koşulları uluslararası insan hakları örgütlerinin tepkisini uyandırıyor."


"Paris toplantısı": Lübnan ordusuna destek verilmesine vurgu yapıldı

"Paris toplantısı": Lübnan ordusuna destek verilmesine vurgu yapıldı
TT

"Paris toplantısı": Lübnan ordusuna destek verilmesine vurgu yapıldı

"Paris toplantısı": Lübnan ordusuna destek verilmesine vurgu yapıldı

Paris'te dün yapılan toplantıda, Fransa, Amerika Birleşik Devletleri ve Suudi Arabistan olmak üzere üç taraf Lübnan ordusunu destekleme konusunda anlaşmaya vardı ve Lübnan silahlı kuvvetlerini desteklemek amacıyla düzenlenecek uluslararası konferansın tarihi şubat olarak belirlendi.

Toplantıya Suudi Arabistan'ın Lübnan Büyükelçisi Prens Yezid bin Ferhan, Fransa'nın Lübnan Büyükelçisi Jean-Yves Le Drian ve "mekanizma" toplantısına katılan ABD Büyükelçisi Morgan Ortagus'un yanı sıra Lübnan Ordu Komutanı General Rudolph Heykel katıldı.

Elysee Sarayı tarafından yayınlanan açıklamada, üç ülke temsilcilerinin, "Lübnan'ın (İsrail ile) düşmanlıkların sona erdirilmesi çabalarına destek verme" çalışmaları çerçevesinde, "Şubat 2026'da Lübnan Silahlı Kuvvetleri ve İç Güvenlik Güçlerine destek amacıyla düzenlenecek uluslararası konferansa hazırlık için üçlü bir çalışma komitesi kurma" konusunda anlaştıkları belirtildi. Üç taraf da "Lübnan Silahlı Kuvvetlerine ve yaptıkları fedakarlıklara desteklerini" ifade etti.

Şarku’l Avsat’a bilgi veren kaynaklar, ordunun çalışmalarına yönelik olumlu değerlendirmenin "İsrail eleştirileri karşısında Lübnan'ı desteklemede önemli bir faktör" olduğunu ifade etti.


Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
TT

Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)

Fas'taki Z kuşağı protestolarında gözaltına alınan gençlere kötü muamele edilmesi tepki çekti.

Guardian'ın irtibata geçtiği aile ve avukatlar, gözaltındaki gençlerin polis merkezlerinde dövüldüğünü, saatlerce yiyecek ve su verilmeden tutulduğunu ve bazı durumlarda kendilerine zorla ifade imzalatıldığını savunuyor.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir anne, 18 yaşındaki oğlunun protestolara katılmamasına rağmen iki aydan uzun süredir gözaltında tutulduğunu söylüyor:  

Oğlum bir eyleme bile katılmamıştı. Bir büfede yemek yerken gözaltına alındı. Tutuklanırken o kadar kötü dövüldü ki bazı dişleri kırıldı.

Anne, oğlunun polis merkezinde ifade tutanaklarını imzalamayı reddettiği için yeniden dövüldüğünü de sözlerine ekledi. 

Sivil toplum kuruluşu (STK) Fas İnsan Hakları Derneği (AMDH) de bazı kadın protestocuların taciz, hakaret ve cinsiyetçi söylemlere maruz kaldığını aktarıyor.  

Haberde, Agadir yakınlarındaki Lqliaa kasabasında 1 Ekim'de düzenlenen gösterilerde üç protestocunun güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürüldüğü iddiası da paylaşılıyor. 

Olayda 12 yaşındaki çocuklar da dahil 14 protestocunun yaralandığı belirtiliyor. Yetkililerse bir grup eylemcinin polis karakoluna saldırdığını, ekiplerin de buna karşılık verdiğini savunuyor. 

Uluslararası Af Örgütü'ne göre şimdiye dek protestolarla bağlantılı olarak 2 bin 400'den fazla kişi hakkında hukuki işlem başlatıldı. 

AMDH, duruşmalarda avukatların bulunmadığına, soruşturmaların yetersiz yürütüldüğüne ve masumiyet karinesinin uygulanmadığına dikkat çekiyor. Onlarca kişiye 15 yıla varan hapis cezaları verildiği aktarılıyor. Çocuklar da dahil birçok göstericinin davası sürüyor.

STK'nin Marakeş şubesinden Mustapha Elfaz, "Gençlerin polis gözetiminde işkence gördüklerine dair korkunç tanıklıklar duyduk" diyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Ahmed Benchemsi şunları söylüyor: 

Hükümet açıkça korktu ve herhangi bir muhalefet biçimine müsamaha göstermeyecekleri yönünde güçlü bir mesaj vermek için böyle bir baskıya başvurdu.

Eylülde patlak veren eylemlerde halk, en az 11 kentte yolsuzluğu protesto etmek için sokaklara dökülmüştü.

Göstericiler, Rabat yönetiminin sağlık ve eğitimi önemsemeyip uluslararası spor organizasyonlarına para akıttığını savunuyor. İspanya ve Portekiz'le birlikte 2030 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmaya hazırlanan ülkede "Stadyumlar burada, hastaneler nerede?" sloganları duyulmuştu. 

Z Kuşağı 212 ve Fas Gençliğinin Sesleri gibi örgütlerin liderlik ettiği protestolar barışçıl başlasa da güvenlik güçleriyle çatışmalar nedeniyle üç kişi yaşamını yitirmiş, 600'den fazla kişi yaralanmıştı.

Independent Türkçe, Guardian, News International