Erkek yunuslar, insanlardan sonraki en büyük iletişim ağına sahip

Yürütülen çalışma ile özellikle yunus topluluklarının iletişim davranışlarına ışık tutuldu. (Araştırma ekibi)
Yürütülen çalışma ile özellikle yunus topluluklarının iletişim davranışlarına ışık tutuldu. (Araştırma ekibi)
TT

Erkek yunuslar, insanlardan sonraki en büyük iletişim ağına sahip

Yürütülen çalışma ile özellikle yunus topluluklarının iletişim davranışlarına ışık tutuldu. (Araştırma ekibi)
Yürütülen çalışma ile özellikle yunus topluluklarının iletişim davranışlarına ışık tutuldu. (Araştırma ekibi)

İngiltere’deki Bristol Üniversitesi'nden bir araştırma ekibi, insanlardan sonra en büyük iletişim ağına sahip canlıların erkek şişe burunlu yunuslar olduğunu ortaya koydu. Bu dünyadaki bu en yaygın yunus türünün son derece organize ittifak ağları oluşturma yeteneğine sahip olduğu bildirildi.
Çalışmanın yazarları, erkek yunusları bu ilişkilerinden dolayı ‘işbirlikçi’ olarak nitelendirdi. Yunuslar bu hareketleriyle üreme ihtiyacını karşılamak için dişilerin bulundukları kaynaklara erişimi kolaylaştırmayı hedefliyorlar.
Bristol Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, Almanya'daki Zürih Üniversitesi'nden ve ABD'deki Massachusetts Üniversitesi'nden meslektaşları, Batı Avustralya'daki Hint-Pasifik ve Shark Körfezi'ndeki 121 yetişkin erkek yunusun davranışlarını analiz ettiler. Çalışma ile yunusların iletişim biçimleri ve bunları düzenledikleri ağlar incelendi.
ABD’deki Ulusal Bilimler Akademisi'nin resmi internet sitesinde pazartesi günü yayınlanan bir rapora göre erkek yunuslar birkaç seviyede ittifaklar oluşturuyor. İki veya üç erkek yunusun bulunduğu ilk grup, dişilerle iş birliğine dayalı ilişki sürdürmeyi amaçlıyor. İkinci gurupta diğerleriyle bağlantılı olmayan 4 ila 14 arasında erkek yunus bulunuyor. Üçüncü dereceden ittifaklar ise iş birliği yapan ikinci gurup arasından çıkıyor.
Bristol Üniversitesi Biyolojik Bilimler Fakültesi’nden çalışmanın ortak yazarlarından Prof. Dr. Stephanie King konuya dair şunları söyledi:
"Aslında iletişim kültürü ve işbirlikçi grupların oluşumu, sadece insan ırkının iyi bilinen bir davranışıdır. Hatta insanların eşsiz özelliklerinden biridir. Ancak bu bilgi son sonuçlardan sonra değişti. Ticari veya askeri ittifaklar gibi birden fazla sosyal düzeyde stratejik ve iş birliğine dayalı ilişkiler kurmanın türümüzün benzersiz bir özelliği olduğu düşünülüyordu. Ancak yunusların bu inancı çürüten yetenekleri var.”
Bristol Biyolojik Bilimler Fakültesi’nin kıdemli öğretim üyelerinden olan, araştırmanın katılımcılarından Dr. Simon Allen konuyla ilgili yaptığı açıklamada bu iş birlikçi ilişkilerin erkeklerin dişülerden daha fazla zaman geçirmelerine ve böylece üreme kapasitelerini artırmalarına olanak tanıdığını söyledi. Allen açıklamasında, “Bu davranışı analiz ederek, ittifaklar arasındaki sosyal bağların bu erkekler için uzun vadeli faydalar sağladığı sonucuna varıyoruz” ifadelerini kullandı.
Araştırma yazarı ve Zürih Üniversitesi Antropoloji Enstitüsü başkanı Dr. Michael Crutzen’ın açıklaması ise şöyle oldu:
“Bu çalışma, daha önce insan ırkına özel ve benzersiz olarak görülen özellikleri kazanabilecek diğer canlıları gözlemlemenin önemini ortaya koyması nedeniyle önemli. Özellikle yunus topluluklarına ve genel olarak insan olmayan primat topluluklara ışık tutuyor. Bunlar insanın sosyal ve bilişsel gelişimini anlamak için değerli model sistemlerdir."



Dişlerin neden hassas olduğu ortaya çıktı: 465 milyon yıl önce yaşayan balıkların zırhından evrimleşmiş

Kedi köpekbalığıgiller familyasındaki bir hayvanın derisindeki diş benzeri dentiküllerin sinir sistemine bağlı olması, duyusal amaç taşıdıklarını gösteriyor (Yara Haridy)
Kedi köpekbalığıgiller familyasındaki bir hayvanın derisindeki diş benzeri dentiküllerin sinir sistemine bağlı olması, duyusal amaç taşıdıklarını gösteriyor (Yara Haridy)
TT

Dişlerin neden hassas olduğu ortaya çıktı: 465 milyon yıl önce yaşayan balıkların zırhından evrimleşmiş

Kedi köpekbalığıgiller familyasındaki bir hayvanın derisindeki diş benzeri dentiküllerin sinir sistemine bağlı olması, duyusal amaç taşıdıklarını gösteriyor (Yara Haridy)
Kedi köpekbalığıgiller familyasındaki bir hayvanın derisindeki diş benzeri dentiküllerin sinir sistemine bağlı olması, duyusal amaç taşıdıklarını gösteriyor (Yara Haridy)

Dişlerin hassas olmasının nedeninin, yaklaşık 465 milyon yıl önce yaşayan balıkların vücudunu saran bir tür zırhtan evrimleşmesi olduğu bulundu. 

İnsanlar ve diğer hayvanların dişleri mineyle kaplı ancak soğuk bir içeceği veya ağrıyı algılayan kısma dentin adı veriliyor. Dişin iç tabakası olan dentin, sinirlere duyusal bilgi taşımaktan sorumlu. 

Bilim insanları uzun zamandır dişin evrimsel kökenini saptamaya çalışıyor. Ortaya atılan teorilerden birine göre diş, milyonlarca yıl önce yaşayan balıkların zırhlı dış iskeletlerindeki çıkıntılardan evrimleşmiş olabilir. Ancak odontod adı verilen bu yapıların gerçek işlevi bilinmiyordu.

Bulguları önde gelen hakemli dergi Nature'da dün (21 Mayıs) yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, başka bir soruya cevap ararken bu gizemi aydınlattı. Odontodun dentin içerdiğine dair işaretler tespit eden araştırmacılar, balıkların bu sayede çevrelerini algıladığını düşünüyor.

Chicago Üniversitesi'nden Dr. Yara Haridy, fosil kayıtlarındaki en eski omurgalı canlıyı ararken 541 milyon ila 443 milyon yıla ait örnekleri bilgisayarlı tomografiyle inceledi. 

Bilim insanları, en eski balık olduğu düşünülen Anatolepis heintzi adlı türü analiz ederken, dış iskeletinde çok sayıda gözenek olduğunu fark etti. Bu gözenekler dentin gibi görünen bir maddeyle doluydu. 

Daha sonra örneği diğer türlerin fosilleri ve hâlâ yaşayan yengeç, salyangoz ve balıklarla karşılaştırdılar. Bu analizin sonucunda A. heintzi'nin gözeneklerinin, eklembacaklılarda görülen sensila adlı duyu organlarına daha çok benzediği ortaya çıktı. 

Araştırmacılar bu nedenle A. heintzi'nin omurgalı bir balık değil, omurgasız bir eklembacaklı olduğu sonucuna vardı. 

Yengeç, akrep ve örümcek gibi günümüz eklembacaklılarında sensila, sıcaklık, titreşim ve hatta koku algılamada kullanılıyor.

Dr. Haridy, bazı modern balıklarda odontodlar olduğunu, köpekbalıkları ve bazı yayıngillerinse derilerinin zımpara kağıdı gibi hissedilmesine neden olan dentikül adlı küçük yapılarla kaplı olduğunu söylüyor.

Bilim insanları modern türlerdeki bu yapılar, A. heintzi'deki sensila ve 465 milyon yıl önce yaşayan balıklardaki odontod arasında çarpıcı benzerlikler tespit etti. Dr. Haridy eski balık türlerindeki duyusal organın işlevini şöyle açıklıyor:

Bu hassas dokularla kaplı olduğu için belki bir şeye çarptığında basıncı hissedebiliyordu ya da suyun çok soğuduğunu ve başka bir yerde yüzmesi gerektiğini algılıyordu.

Ekip ayrıca avlanma riskinin yüksek olduğu bir ortamda yaşayan bu balıkların tehlikeden kaçınmak için bu duyusal yapılara ihtiyaç duyduğunu düşünüyor.

Bulgular dış iskeletteki bu duyusal yapıların omurgalı ve omurgasızlarda ayrı ayrı geliştiğine ve insanlarla hayvanlardaki dişlerin buradan evrimleştiğine işaret ediyor.

Dr. Haridy "Omurgalılar ve eklembacaklılardaki sert kısımların ayrı ayrı evrimleştirdiğini biliyorduk ve şaşırtıcı bir şekilde sert iskeletlerine entegre edilmiş benzer duyusal mekanizmaları da bağımsız olarak geliştirmişler" ifadelerini kullanıyor. 

Araştırmacılar zaman içinde balıklarda çene geliştiğini ve ağızlarının yakınında sivri yapılara sahip olmanın avantaj sağladığını söylüyor.

Dr. Haridy "Yavaş yavaş çeneli bazı balıkların ağzının kenarında sivri odontodlar oluştu ve nihayetinde bazıları doğrudan ağzın içinde gelişti" diyerek ekliyor:

Diş ağrısı aslında balık atalarımızın hayatta kalmasını sağlamış olabilecek eski bir duyusal özellik!

Independent Türkçe, Science Alert, CNN, Live Science, Nature