ABD, Tunus'ta ‘ekonomik reformların gerekliliğini’ vurguladı

Tunus Cumhurbaşkanı Said, ülkesinin egemenliğine olan bağlılığını yinelerken ABD'nin içişlerine karışılmasına karşı çıktı. (EPA)
Tunus Cumhurbaşkanı Said, ülkesinin egemenliğine olan bağlılığını yinelerken ABD'nin içişlerine karışılmasına karşı çıktı. (EPA)
TT

ABD, Tunus'ta ‘ekonomik reformların gerekliliğini’ vurguladı

Tunus Cumhurbaşkanı Said, ülkesinin egemenliğine olan bağlılığını yinelerken ABD'nin içişlerine karışılmasına karşı çıktı. (EPA)
Tunus Cumhurbaşkanı Said, ülkesinin egemenliğine olan bağlılığını yinelerken ABD'nin içişlerine karışılmasına karşı çıktı. (EPA)

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Barbara Leaf’i kabul etmesi sonrasında Tunus ile ABD arasında, Tunus'taki siyasi gelişmelere dair değerlendirmelerle ilgili anlaşmazlık devam ediyor. Tunus Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan Said-Leaf görüşmesiyle ilgili açıklamada, Cumhurbaşkanı Said’in ‘Tunus'un içinden geçtiği süreçle ilgili birçok konuyu netleştirme fırsatı bulduğu ve bazı taraflarca öne sürülen iddiaları reddettiği’ belirtildi.
Görüşme sırasında Cumhurbaşkanı Said’in ABD’li yetkilileri Tunus’taki ekonomik ve sosyal koşullarla ilgili gerçek durumu öğrenmek için Tunuslu yetkilileri dinlemeye çağırdığı kaydedilen açıklamada ayrıca ülkesinin egemenliğine bağlılığını yinelediği ve iç işlerine karışılmasına karşı çıktığı aktarıldı. Açıklamaya göre Said ayrıca, ‘son günlerde ABD’li bazı yetkililerce yapılan açıklamalardan duyduğu memnuniyetsizliği’ dile getirdi.
ABD’nin Tunus Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamada ise ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Leaf’in Tunus Cumhurbaşkanı ile birlikte ABD ve Tunus arasındaki ortaklığın gücünü demokrasi ve insan haklarına olan ortak bağlılıklarından aldığını teyit ettiklerini belirtti. Leaf’in Tunus'ta ekonomik reformların gerçekleştirilmesi gerektiğini bir kez daha vurguladığını da sözlerine ekledi.
ABD’li yetkili bunun yanı sıra Tunus İçişleri Bakanı Tevfik Şerafeddin ile bir araya geldi. Görüşmede, Tunus ile ABD arasındaki tüm alanlarda geçerli olan seçkin ortaklık ilişkilerini daha fazla desteklemenin yolları ele alındı. Görüşme aynı zamanda, Tunus’un Enfidha bölgesindeki Ulusal Güvenlik Koleji projesi gibi güvenlik alanındaki ortak projelere değinilmesi fırsatı verdi.
Leafi, Tunus Savunma Bakanı İmad Memiş ile de görüştü. Görüşmede, bölgedeki ve kıtalararası tehditler ele alındı. Taraflar, çeşitli zorluklara karşı mücadelede Tunus ve ABD arasındaki mevcut iş birliğine verdikleri değeri dile getirirken Leaf, ülkesinin güvenlik ve kalkınma konularındaki zorluklar karşısında Tunus'u desteklemeye devam edeceğinin altını çizdi.
Diğer yandan Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in 17 Aralık'ta yapılması planlanan parlamento seçimlerini düzenleyen yeni seçim yasası taslağıyla ilgili hazırlıklarını tamamlaması bekleniyor. Şartlı olarak Said’in 25 Temmuz olağanüstü kararlarını destekleyen Sumud Koalisyonu Genel Koordinatörü Husam el-Hami, dışarıdan gelen baskılara son vermek amacıyla Tunus'taki siyasi atmosferi arındıracak, tüm tarafları yaklaşan seçimlere dahil edecek, eski rejimi uzaklaştıracak ve eski rejimle olan anlaşmazlığı sona erdirecek katılımcı bir seçim sisteminin formüle edilmesi çağrısında bulundu. Hami bu çağrısıyla ‘eski rejim’ ifadesiyle Nahda Hareketi iktidarına atıfta bulundu.
Yeni seçim yasasının en belirgin özelliklerinden biri, yeni seçilecek parlamentoda parlamenter temsilin niteliğini değiştirmek ve Tunusluların 25 Temmuz’da referanduma gittiği 2022 Anayasası’nda yer alanlarla uyumlu olarak iki meclisli bir yasama otoritesi oluşturmak.  Milletvekilli adaylığının en önemli şartlarından biri, adayların haklarında herhangi bir mali, idari ya da siyasi yolsuzluk suçlaması bulunmuyor olması.
Yeni yasayla 2011, 2014 ve 2019 seçimlerinde olduğu gibi sadece seçim listeleriyle değil, bireysel olarak da seçimlere katılma imkanı getirilmesi bekleniyor. Yeni seçilecek parlamento için milletvekili adaylıklarının ‘meclisler demokrasisi’ olarak adlandırılan tabana dayalı demokratik inşanın somutlaşmış hali olarak yerel bölgelere göre belirlenmesi öngörülüyor.
Husam el-Hami, önceki yıllarda yolsuzluk ve terör vakalarına karışmayan ve her türlü dış müdahaleyi reddeden ulusal güçler için bir takım ilkeler üzerinde uzlaşıya varmak amacıyla bir tüzük hazırlanmasını talep etti. Hami, siyasi sürecin başarısız olmasının, ‘tüm insanların üzerine gölge düşüreceğini ve ülkeyi bilinmezliğe, belki de kaosa ve şiddete doğru iteceği’ uyarısında bulundu.
Reformların uygulanmasında 25 Temmuz sonrası aksaklıklar olduğunu söyleyerek mevcut siyasi süreci eleştiren Hami, Cumhurbaşkanı Said’i de ‘tek adam iktidarı için tüm ulusal ortakları dışlamayı amaçlayan siyasi projesini hayata geçirebilmek için bireyselci bir yaklaşım benimsemekle’ suçladı.



İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
TT

İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)

İsrail Times gazetesine göre, İsrailli bir yetkili bugün, Hamas'ın üst düzey lideri Raid Saad'ın Gazze şehrinde düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldüğünü doğruladı. Bu da İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi anlamına geliyor.

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre görgü tanıkları ve sağlık kaynakları bugün, Gazze şehrinin güneybatısındaki Raşid Caddesi üzerindeki Nablusi kavşağı yakınlarında bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları, İsrail uçağının Nablusi Meydanı yakınlarında bir araca birkaç füze ateşlediğini, aracı imha ettiğini ve can kayıplarına yol açtığını söyledi. Ambulans ekipleri, ölü ve yaralıları hastanelere taşımak için acilen olay yerine gitti.

İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee ise yaptığı açıklamada, ordu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Teşkilatı) Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas komutanını hedef alan bir saldırı düzenlediğini ve onu son zamanlarda hareket için silah üretimi ve yeniden yapılanma çalışmaları yapmakla suçladığını belirtti.

İsrail Ordu Radyosu, saldrırının hedefinin, İzzeddin el-Haddad'dan sonra "Hamas'ın ikinci adamı" ve askeri üretim dosyasından sorumlu kişi olarak tanımladığı Raid Saad olduğunu bildirdi. İsrail'in bugünkü operasyonu gerçekleştirmeden önce son haftalarda kendisine birkaç kez suikast girişiminde bulunduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın İbranice yayın yapan Ynet internet sitesinden aktardığına göre Raid Saad Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın liderlerinden biri.

Hamas'tan hava saldırısının hedefinin kimliğiyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Axios haber sitesi, İsrail'in saldırıdan önce Amerika Birleşik Devletleri'ni önceden bilgilendirmediğini ifade etti.


Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir


Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye güvenlik kaynakları bugün, Suriye güvenlik güçleri ile ABD kuvvetlerinin, ülkenin orta kesimindeki Tedmür kentinde ortak devriye sırasında silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan bir güvenlik kaynağı, saldırıda Suriye güvenlik güçlerinden iki kişinin ve bazı ABD askerlerinin yaralandığını, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise öldürüldüğünü açıkladı.

Kaynak, olayın ardından ABD’ye ait helikopterlerin yaralıları et-Tanf Üssü’ne tahliye ettiğini belirterek, saldırının nedenleri ve koşullarına ilişkin henüz bilgi bulunmadığını ifade etti.

Olay nedeniyle Deyrizor-Şam uluslararası kara yolunda trafiğin geçici olarak durdurulduğu, bölge semalarında ise yoğun hava hareketliliği yaşandığı kaydedildi.