Bağdat’taki ‘cepheler’ mevcut sakinliğin ardından yeniden çatışmalara sahne olur mu?

Sadr destekçileri Basra’daki çatışmada ölenlerin cenaze töreninde (Reuters)
Sadr destekçileri Basra’daki çatışmada ölenlerin cenaze töreninde (Reuters)
TT

Bağdat’taki ‘cepheler’ mevcut sakinliğin ardından yeniden çatışmalara sahne olur mu?

Sadr destekçileri Basra’daki çatışmada ölenlerin cenaze töreninde (Reuters)
Sadr destekçileri Basra’daki çatışmada ölenlerin cenaze töreninde (Reuters)

Irak’taki gözlemciler, Sadr hareketi lideri Şii din adamı Mukteda es-Sadr’ın destekçilerinin geçen Pazartesi günü yaşanan çatışmaların ardından Yeşil Bölge’den çekilmesinin, İran’a yakın Koordinasyon Çerçevesi ile silahlı bir çatışma olasılığına son verdiğini düşünmüyor.
Başkent Bağdat’taki ‘cephelerde’ meydana gelen göreceli sakinliğin, aralıklı çatışmalara hazırlık olarak safları organize etmek için bir atılan bir adım olduğuna dair işaretler var.
Bağdat iki taraf arasında ihtiyatla hesaplanmış bir sükunete tanık olurken, Çarşamba gecesi Sadr hareketine bağlı Saraya es-Selam milisleri ile Koordinasyon Çerçevesi liderlerinden biri olan Kays Hazali’nin önderliğindeki Asaib Ehlil Hak Hareketi’ne bağlı milisler arasında silahlı çatışmalar patlak verdi.
Güvenlik kaynakları, “Sadr hareketi destekçileri, Asaib Ehlil Hak karargahına saldırdı ve ateşe verdi” dedi.
Sadr yanlısı haber siteleri, Asaib Ehlil Hak’a bağlı milislerin, Basra’da Saraya es-Selam saflarında bir milis komutanına suikast düzenlediğini duyurdu.
Şehirdeki aktivistler tarafından yayılan videolarda, iki taraf arasında hafif ve orta silahların kullanıldığı şiddetli çatışmalar görüldü.
Yerel bir polis memuru, Bağdat’taki Yeşil Bölge’de oturma eylemi düzenleyen Sadr hareketine mensup aktivistlerin Basra’nın Hayaniya kasabasında öldürülmesinin ardından çatışmaların patlak verdiğini bildirdi.
Şarku’l Avsat’a konuşan polis, “Saraya es-Selam milislerinden silahlı kişiler, farklı bölgelerdeki Asaib Ehlil Hak ofislerine baskınlar düzenledi” dedi.
Polis ayrıca, Yeşil Bölge’deki çatışmalarda olduğu gibi, güvenlik güçlerinin şehirdeki durumun kontrolünü sağlamak için olaylara müdahale etme ihtimalini dışladı.
Basra’daki silahlı çatışmalar, Koordinasyon Çerçevesi’ne bağlı güçlerin, eylemci figürlerin öldürülmesiyle doğrudan hedef almalara ve ardından karargahı terk edip çekilmeye dayanan bir taktiğini gösterdi.
Güvenlik kaynağı, “Asaib Ehlil Hak, Saraya es-Selam milislerinin karargahlarını yakmasına hiçbir direniş göstermeden izin verdi” diye konuştu.
Koordinasyon Çerçevesi liderleri, sükunet çağrıları yaparak, Sadr yanlılarının galeyanını bastırmaya çalışıyor.
Nuri el-Maliki ve Kays Hazali’ye yakın çevreler ise, silahlı grupların Sadr’ın faaliyetlerine, özellikle de Yeşil Bölge’de son zamanlarda yaşananlara karşı koymakta zorluk çektiğini söylüyor.
Maliki ve Hazali ayrı ayrı yaptıkları açıklamada, Şii siyasi güçlerini safları birleştirmeye, anlaşmazlıklardan vazgeçmeye ve ‘sevgi ruhunu’ yaymak için çalışmaya çağırdı.
Iraklı politikacılar, Sadr’ın ayaklanmasına öfkelenen İran’dan tavsiye alan Şii grupların bu taktiğinin, Sadr’a yönelik olası bir darbenin başlangıcı olduğuna inanıyor.
Analize göre, İran’ın tavsiyesi, Yeşil Bölge’deki olayların neden olduğu ‘dengesizliği’ ele almanın en uygun yolunun ne olduğuna dair kararın Tahran’a bırakılması gerektiği.
Bilgili kaynaklar, Koordinasyon Çerçevesi’nin Sadr’ın hareketlerini büyük bir dikkatle izlediğini söylüyor.
Koordinasyon Çerçevesi liderleri, Sadr’ın Yeşil Bölge’den çekilmesini ve İran’da ikamet eden din adamı Kazım el-Hairi tarafından temsil edilen meşru kimliği kaybetmesini bekliyor.



Devrik Beşşar Esed rejiminin aralarında Atıf Necib'in de bulunduğu dört üst düzey yetkilisi yargıya sevk edildi

Eski İçişleri Bakanı Muhammed İbrahim Şaar, geçtiğimiz şubat ayında teslim oldu (Sosyal medyadaki bir videodan alınan ekran görüntüsü)
Eski İçişleri Bakanı Muhammed İbrahim Şaar, geçtiğimiz şubat ayında teslim oldu (Sosyal medyadaki bir videodan alınan ekran görüntüsü)
TT

Devrik Beşşar Esed rejiminin aralarında Atıf Necib'in de bulunduğu dört üst düzey yetkilisi yargıya sevk edildi

Eski İçişleri Bakanı Muhammed İbrahim Şaar, geçtiğimiz şubat ayında teslim oldu (Sosyal medyadaki bir videodan alınan ekran görüntüsü)
Eski İçişleri Bakanı Muhammed İbrahim Şaar, geçtiğimiz şubat ayında teslim oldu (Sosyal medyadaki bir videodan alınan ekran görüntüsü)

Suriye Başsavcısı Hasan et-Turba dün devrik Beşşar Esed rejiminin dört üst düzey yetkilisini, yasal işlemlerin başlatılması için soruşturma hakimine sevk ettiğini açıkladı.

Başsavcı Turba, Adalet Bakanlığı'nın resmi internet sitesinde yayınlanan ve resmi haber ajansı SANA tarafından aktarılan açıklamasında, Suriye halkına karşı suç işleyenlerin yargılanması ve geçiş dönemi adaletinin uygulanması için sürdürülen çabalar kapsamında, Dera'nın eski siyasi güvenlik şefi Atıf Necib aleyhine kamu davası açıldığını belirtti. 1960 yılında Lazkiye’nin Cable beldesinde doğan ve devrik Devlet Başkanı Beşşar Esed’in kuzeni olan Necib, Dera'daki çocuklara işkence etmekle suçlanıyor.

gbhyj
Sağcı Almanya için Alternatif Partisi’nin (CDU) üyesi Christian Blex ve eski Suriye Müftüsü Ahmed Bedreddin Hassun, Şam, 2018 (X platformu)

Necib ile birlikte 1949 yılında Halep'te doğan ve ‘varil rejiminin müftüsü’ olarak bilinen eski Suriye Müftüsü Ahmed Bedreddin Hassun, 1950 yılında Hafa'da doğan eski İçişleri Bakanı Muhammed Şaar ve 1940 yılında Cable'de doğan eski Hava İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Huveyce de aynı kararla yargıya sevk edildi.

Açıklamada, savcılığın İçişleri Bakanlığı tarafından sunulan tutanakları ve belgeleri incelediği ve sanıkların soruşturma ve yasal işlemlerin başlatılması için yetkili soruşturma hakimine sevk edildiği belirtildi.

frgty

Açıklamada ayrıca mağdurlar ve aileleri ile bu ihlallere ilişkin tanıklık veya bilgi sahibi olanların, sahip oldukları bilgileri soruşturma dosyasına eklenmesi için paylaşmaları çağrısı yapıldı.

Başsavcı, sanıkların soruşturmanın başlatılması ve yasal işlemlerin usulüne uygun olarak yürütülmesi için yetkili soruşturma hakimine sevk edildiğini vurguladı.

Bu sebeple tüm mağdurlardan ve ailelerinden yahut bu ihlallerle ilgili tanıklıkları veya bilgileri olanlardan, sahip oldukları bilgileri paylaşmalarını isteyen Başsavcı, ilgili insan hakları ve insani yardım kuruluşlarını da gerçeğin ortaya çıkarılmasına katkıda bulunabilecek dosya ve belgeleri sunmaya çağırdı.

Başsavcı açıklamasının sonunda şu ifadelere yer verdi:

“Savcılık olarak adaleti sağlama konusundaki kararlılığımızı teyit ediyor ve mağdurların ve ailelerinin haklarını güvence altına almak amacıyla bu suçlara karışanları takip etmek ve hesap sormak için gerekli tüm çabayı göstereceğiz.”

Adalet Bakanlığı daha önce, Suriye halkına karşı suçlar ve ihlaller işledikleri gerekçesiyle tutuklanan bazı kişilerin dosyalarını ele almaya başladığını ve haklarında kamu davası açtığını duyurmuştu. Bu adım, Suriye hükümetinin hesap verebilirlik ilkesine bağlılığını, yargı sistemine olan güveni güçlendirmeyi ve insan haklarını korumayı teyit eder nitelikteydi.

Bakanlığın Telegram kanalı üzerinden yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Suriye hükümetinin ve Adalet Bakanlığı'nın adaleti en önemli hedeflerinden biri haline getirme çabaları kapsamında, bakanlık yargı reformu için uygun bir kurumsal zemin oluşturmaya çalışmış ve insan hakları ihlallerine karışan hakimleri görevden almak için kararlı adımlar attı.”

Bakanlık tüm zorluklara ve güçlüklere rağmen adaletin sağlanması için uygun koşulları oluşturmak amacıyla elinden gelen tüm çabayı gösterdi. Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ile koordineli bir adım olarak ve Ulusal Geçiş Dönemi Adalet Komisyonu'nun görev ve yetki alanına aykırı olmamak kaydıyla, Suriye halkına karşı suç ve ihlaller işledikleri gerekçesiyle tutuklanan bazı kişilerin dosyalarını ele almaya başladı.

Bakanlık, Başsavcının bu kişiler hakkında kamu davası açmaya başladığını ve Suriye yasalarına uygun olarak adil yargılamaların yapılmasını, tutukluların haklarının korunmasını, işlemlerin yasallığını ve hukukun üstünlüğü ilkesinin uygulanmasını sağlayacağını belirtti.

Bakanlık, bu adımların Suriye hükümetinin hesap verebilirlik yaklaşımına bağlılığını, yargı sistemine olan güveni güçlendirmeyi ve insan haklarını korumayı teyit ettiğini belirtti.